| Sadik e x .,. — Za T AAT C SON : POSTA (r VA 12/3/936 Milii Mücadelede Casus Te ki lâtı Son Postanın Tefrikası: 6 Kampelin evinde konyaklar yuvarlanır- ken bir şebekenın temellerı kurulmuştu — Başka bir zaman da gelirsiniz. Sizi, hiç olmazsa babamla görüştüreyim. Buyurunuz. Kapı açılmış, matmazel girmişti. Ve en tabii bir his te, o adami içeri sürüklemişti, Alt katta, tam sokak kapısına karşı o - dada bir lâmbanın ışığı, kapmın — buzlu tamlarını aydınlatıyordu. Sokak kapısini kendi elile kapıyan matmazel, bu odaya doğrulmuştu. Kapı açıldığı zaman, arka- sında uzun ve bej rengi bir rop döşambr olan kır saçlı, kırmızı yüzlü bir adamın, Meşin kaplı bir şezlong üzerine uzanmiş “olduğu halde, kitap okuduğu görülüyor - du. —. Bu adam, odadan içeri matmazelle be - taber yabancı bir adamım girdiğini görün- te doğrulmuştu. Keskin nazarlarile bu ya- bancının yüzüne bakıyordu. Matmazel, evvelâ ingilizce olarak: — Bu adamı çok dikkatle tetkik ediniz. Dedikten sonra; rumca olarak sözüne devam etmiş: — Babal!,, İşte size hakiki bir kahra - Man, Bu efendi olmasa idi, az kalsın iki disine bir kadeh konyak ikram edeceğim. Siz de kendisine teşekkür edersiniz. Demişti. Ve sonra, babasile bu yabancı &damı başbaşa bırakarak konyak getirmek in odayı terketmişti. — Kızın, (baba) dediği adam, Mister K'mpel idi. Pek az İngiliz şivesine çalan Fumca ile hitap etti: — Efendi!.. Buyurunuz, oturunuz. He- | Nüz meselenin mahiyetini bilmiyorum. Fa- kat mademki size bir teşekkür etmek lâ - Ziım geldiğini kızım söylemiştir; şu halde '”ekkur ediyorum. Lütfen söyler misiniz? ; konuşmak şerefine nail oluyorum. — Ben zahire köomisyoncusuyum. Adım, imitriyadistir. Amma, tanıyanlar arasın- da Dimitri Efendi, derler. — Çok âlâ, Dimitri Efendi. Eminim ki, İşleriniz çok iyi gidiyor. Çünkü şu zaman- da, zahire ticaretinin büyük bir kâr temin tttiğzine inanmak İâzımdır. Ben de şarap tüccarı idim. Fakat şimdi, boş kaldım. Kaç Senedenberi zahire ticareti ile meşgulsu - Buz?.. — Bir,,. Bir buçuk sene kadar oluyor. — Ondan daha evvel ne iş yapıyor - — Tünuz?. — Polis komiseri idim. — O da, fena iş değil... Ben, Şarlok hikâyelerini pek severek okurum. için polislerden de hoşlanırım. Hiç — Süphesiz ki, sizin hayatınızda da böyle ma- teralar vardır. — Aman efendim, ne gezer. Bu memle- — kette öyle entrikalı işler, cinayetler ol - — Maz. Bizim işimiz gücümüz, kaldırım hır - tızları, meyhane kabadayılarile uğraşmak- ibaretti. B — Mesleğinizi niğin terkettiniz?.. — Kim etti?.. Ettirdiler. Hem de, zaor- .— Malüm ya.. Harp dolayısile Türkler B n sagiyet ödemiyorlar. Onun için kan: KA gi ealek aldeğadimerila Ba'e hı'İlıltlıu"ı bir kaç Rum ve Ermeniyi mes- kekte bıraktılar. Bizi açığa çıkardılar. Mister Kampel, piposunu doldururken Dmılrı Efendinin l".l sordu: — Siz... Sadık değil mi idmiz?.. P S.ıdılı olanların alnında, Allah ta - nn basılmış bir damga yok ya7... zannettikleri adamların, bizden zi- kendi milletlerine bağlı olmadıkları- M isldia edebilir?. — Anlamadım. bunda, anlamıyacak bir şey yok. Da- .l Mnnda Elen kanı dönen her insan, an- Sak kendi ideasına sadıktır. K — Ortalıkta ne havadisler var?. Herkes, Çanakkale — muharebesinin ..h“tlnı bekliyor. Yakında İngiliz, Fran- ..hmolumm müşterek bir hücumla Bo - ı geçecekleri zannediliyor. şahsi kanaatiniz ne merkez - yüzüne dikkatle ba - . Türkler, daha kâfi derecede S dılır. Bahusus Almanlardan dai - A e e V, ( rha top, silâh, cephane alıyorlar, Bu işler kolayca bitmez; zannediyorum, — Evet,.. Almanlar... — Galiba, Almanları hiç sevmiyorsu - nuz. — Elimden gelse.. Onları bir yumrukta, çürük yumurta gibi ezmek isterim. Mister Kampel, ihtiyat gösterdi. Derhal mükâlemenin mevzuunu değiştirdi. Mat - mazel, elinde üzeri dolu bir tepsi ile içeri sirdi. Birinci kadehi, ikinci; ikinciyi, üçüncü | mevzular üzerinde — konuşularak, konyak şişesinin dibine darı ekildi. Dimitri Efendi, artık tam çakır keyif o- larak gitmek için izin istedi. O zaman, Mis- ter Kampel de ayağa kalkarak: — Hay, hay.. Sizi daha fazla rahatsız bı- rakmıyalım. Ancak, sizden bir şey rica e- deceğim. Her ne kadar bugün fi'len tica - retle meşgul olmuyorsak ta, gene piyasa işlerini takip etmekten vaz geçemiyorum. Hattâ, muntazam bir istatistik — tutuyorum. Haftada iki gün, beni umumi piyasa ha - reketlerinden haberdar” ederseniz, çok memnun olurum. Dedi. Dimitri Efendi; bu teklifi memnuniyetle kabul etti. Haftada iki gün, muntazaman zahire, ticaret, kambiyo borsalarına ait ha- berler getirdi. Üç ay süren bu iş esnasında, Mister Kampel, Dimitri Efendiyi mütead- disine istihbarat şebekesinin ilk numarası- nı verdi. Fakat Dimitri Efendi, büyük bir iş gö- remedi. Hattâ, Mister Kampelin arzusu veçhile bir teşkilât vücuda getiremedi, Gös- terdiği faaliyetin bütün mahiyeti; Sirkeci ve Haydarpaşa istasyonları civarında do- laşarak cephelere sevkedilen askerlerin a- detlerini saymak, ve bir kaç kişiyi Mister Kampele tanıtmaktan ileri geçemedi. Bu esnada Mister Kampel, daha fazla enerji sahibi bir adam ele geçirmişti. Bu adam da (Anastas Papaz ağlu) idi. Bu adam, (Niğde) nin (Geceağaç) köyünde doğmuş, ve küçük yaşında kilise hizmeti- ne girmişti. Ayni zamanda tahsile de he - veskâr olduğu için orada ilk mektebi bitir- dikten sonra, İstanbula gelmiş; bir taraf- tan buradaki kiliselerin birinde diyakosluk yapmakla beraber, diğer taraftan da o za- manın idadi tahsilini bitirmişti. Bu tahsil müddeti zarfında Anastas Papaz oğlu, en ziyade islâm dininin tetkikine ehemmiyet vermiş; o zaman maarifinin programında ehemmiyetli bir mevki alan (ulümu diniye ) derslerini muntazaman takip eylemişti. Hattâ bununla da iktifa etmemiş; kendi - sini islâm talebelere hissettirmeden, bir müddet te Beyazıt camisindeki derslere de devam etmek hevesini göstermişti. Zaten Anadolulu olan Anastas Efendi bu müddet zarfmda dilini bir Türk gibi dü- zeltmiş, artık muntazam konuşan bir Türk- ten, oldukça ilim sahibi bir hocadan ayırt takip etti. Gece yarısına kadar, muhtelif | dit imtihanlardan geçirdi. Ve nihayet, ken-|. İnokta kumandanı Mustafa edilmiyecek bir hale gelmişti. 6i Fölkne l el AL gaa Esir İngiliz generalleri Bursadaki ikametgâhlarının bahçesinde Fakat bu zeki adam, bununla da iktifa etmemişti. Boş zamanlarında, fransızca ve bilhassa ingilizce öğrenmişti. Bu suretle büsbütün olgun bir hale gelen Papaz oğlu, artık kiliseler heyetinin nazarı dikkatini celbetmiş, kendisine müfettişlik gibi mü - him bir vazife verilmişti. Ancak şu var ki, Anastas Papaz oğlu; zeytinyağı ve günlük kokularile iktifa e - decek bir yaradılışta değildi. Esasen onun kiliseye. intisabından maksadı da, kolayca yüksek bir mevki ele geçirmekten ibaret- H. Fakat ona verilen vazife, ümit ettiği ka- dar menfaat temin etmiyor; umumi karbin buhranları içinde sıkıntılı bir hayat geçi - riyordu. İşte bu sıralarda, uzaktan akrabası olan Dimitriyadisin tavsiyesini kabul etmiş; Mu- Şişman, diye çağırırdık. Kendisile pek he LA RA TTTT ŞYT D TF ÇŞ T Sayfa 9 (| ÂYE İsmet Hulüsi ŞİŞMAN FARUK Adı Faruktu, fakat biz onu sadece, samimi olmıyanlar: — Bay Şişman! Derlerdi. O, bu şişman lâkabına kız - miyor görünürdü. — Ne yapmalı, derdi, işte böyle ol - muşuz. Kaç kilo geldiğini sorardık. — Şöyle böyle epey var. — Epey amma bir rakam söyle..: yorlarmış. İkisi de hayatlarından mem- nunmuşslar, Bir akşam Beyoğluna çıkmıştım. Şiş- manla karşı karşıya geldik. Çok dal « gındı. Üç insan kolu kalınlığındaki ko- lundan yakalamasaydım; beni görmes« den geçecekti. — Yahu Şişman bu ne dalgınlık? — A, sen misin; hiç.. Üzüntülü bir hali vardı. — Ne oldun yahu, dünyaya küsmüş gibisin.. —. 'Villaki'Ben 'de bilmiyorum. Bilmiyor değildi. Hem gayet iyi bili- yordu. Her gün muntazaman tartılırdı. Tartılmasının sebebi kilosu azala - cak diye korktuğundan mıydı? Yaoksa zayıflamak istediğinden mi? İste bunu bir türlü öğrenememiştik.. Arasıra takılırdık. — Faruk evlensene. — Hiç canım.. ğ — Hiç filân bilmem; her halde sens de bir şey var.. — Var ya; bir birahaneye gıdelmi. de anlatayım Karşı karsıya oturduk. — Şerefine Şişman! — Dinle anlatıyorum, Bu Şişman adı beni mahvediyor. ' Herkes bana Şişman derdi. Pek ho « şuma gitmezdi amma, pek te kızmaz « — Ben de düşünüyorum, fakat bu şismanlık | dım. Evlendim. Karımı ilk gördüğüm anda sevmiştim. Mes'ut olacaktım. Fa« 'kat. i — Canım sen de büyütüyorsun; gel- sen gelsen yüz elli kilo gelirsin. Bu rakam hiç hoşunuza gitmezdi: — O kadar değilsem de, derdi, her ne ise gene benim gibi adama hangi ka- dın varır.. — Canım sen çirkin çocuk değilsin, sonra parasız da sayılmazsın. | Lâfı kısa kesmek istediğini belli e - derdi. — Bu mevzu etrafında fazla konuş- masak ! * * Bir gün haber'aldık. Şişman nişan - lanmış. — Aman nişanlıisını bir görsek. İstediğimiz oldu. Şişman evlenme dairesine bütün arkadaşlaını çağırmıştı. ter Kampel ile temasa girişmişti. M“a.aNısanhsmı orada tanıdik. Bu sapsarı Kampel, mühtelif meziyetlerile işine çok yarıyacak olan bu adamı büyük bir ha - raretle kabul etmiş, - evvelce arzettiğimiz veçhile - ona pek mühim 'bir vazife tevdi eylemişti. (Arkası var) Tefrika cızın ci diyatini gösteren li - vasika İnegöl muhabirimiz; A. Bayraktar imzalı mektupta, sahte zabit (Ahmet Saim) in derdesti esnasında kendisi - nin de bulunduğu ve ifadesinin de Bey ile tertip edilerek beraberce alındığı bil- dirilmektedir. Eserin ciddiyetini gösteren bu ma- lümatı da ilâve ediyoruz. ıdı Şişman artık evli bir erkekti. Eskisi saçlı, yemyeşil gözlü, ince zarif bir kız- | dı. Bizim Şişman usta bir marangoz eli- ne düşse; usta marangoz şişmanın vü- cudunu keser, biçer; nişanlısı iriliğinde on tane kız meydana getirebilirdi. Birbirlerine hiç uymuyorlardı. Şiş - man göbeğini güçlükle kımıldatamaz - ken nişanlısı, narin vücudunun bütün ahengini belli eden bir kıvraklıkla na-: ga sola dönüyor; kendisine beğenen gözlerle bakanlara tatlı tatlı gülümsü- yordu. i * * * Evlenme memuru bu birbirine uy - mayan çifti kaydi hayat şartile birleştir- gıbı sık sık görünmüyordu. Kulaktan ' kulaga ışıtıyoırduk Karısile iyi geçini - | — a 10 ve 20 kömprimeyi havi tüp- berde etzanelerde reçete ile satılır, -d ea —i Pi Wi İnellef 'i Sayirlere sahip oöNAk talihe komanda etmek ve insanın kendi gemisini istediği hedefe yürütebil- gneklir. Sağlam sinirler müthiş hayat mücadelesinde muvaffakiyetin en iyi teminatıdır. Binaenaleyh sinirlerinizi Bromural -Knoll- Ne kuvvetlendiriniz. bunun müsekkin ve mukavvi desiri her iste görülür. Hiç bir zararı yoktur ve alışıklık vermez. KnollLA-G, kımyevi maddeıeı fabrlkalan. Ludwıgshzien 'ıRhııı. v aC E e T ARIRL A dÜÜ AĞk 6 , — E ne oldu? Fakat dedin kaldın.. — Fakat, karım da bana adımı söye lemiyor. Şişman, diyor. Karımın ikide — bir şişmanlık kusurumu yüzüme vur « masına tahammül edemiyorum. H $ | Şişmanı gene arada sırada görür ol 'muştum. Hep şişmanlığından şikâyet e- diyor: — Ne olur, diyordu. Bir gün ken « dimi zayıflamış görsem . Şişman her çareye baş vurdu. Yap « madığı kalmadı. Nihayet aç kalmıya karar verdi. Günlerce yemedi, içmedi ve nihayet zayıflıyamadan öldü.. Yağmurlu bir gün koskoca tabutunu 'omuzlarımızın üzerinde taşıdık. Cenazeden dönüşte evine uğradım, .Karısı arkasına siyah bir rop giymişti. |Beni görünce ağlamaktan şişmiş göz- lerine yeniden yaş geldi. — Zavallı Şişman, dedi, beni bırak- tı da gitti. Ayni sözü tekrar ettim. — Zavallı Şişman! Hakikaten zavallıydı. Çünkü karısi ondan bahsederken gene Şişman, di - yordu. ——— © Soı Posta 0 İstanbul Gelir ve Para | | BORSASI! | N -3. 193. T”ııı'k Devlı-t Borçlı:ı Lira (0 7İT.B. 19>,80 || 9o 5 Hazine B. sı,ş. %vsT B.M :0,2> İ| Dahili istikraz 14507 (9915T.B.D2 .0 1 — Devlet Demıryollın Borçları Lira Anadolu Ivell 43,70 | ani 133:;3 ıarzurı:ın'ıgı » ı Anadolu M. — 47,75 | li, Sosyeteler Eshamı | um m. L İş. B. Mü. 9500 || İst. Tramvay 2265 |f | 4 » Name 14.6')1 Terkos 14,79 | * Merkez B. D. 63,51|| A. Çimento 10,30 w _F_——d__—-'_——i | H ÇEKLER | Krş. L T.L. içinil İsterin B21, 21 “ Liret 10,0190 (ÖK Frangı — 1246 Dolar 0,8025 KN NAKİT Krış. Krş. | (20 F. Frangi 167,00|| 1 Mazk : B 1 Dolar ı'M.S:ıl 20 Drahmi 2400 | 1 İsterlin eu (Ü20 Leva 24 20 Liret 164 20 Ley 13,00 I !_— Borsa Dışında '1 L.K. L.K. | Kredi Fonsiye || Mübadil Bon. 73 p 188 senesi 103;9)) Gayri » . AÇ | ıy03 » Altın YUB DiyıL: » 85,39,| Mecidiye 000 eee T n & t | oe Si0 X l LAİ eZ A.'A.“!";ğ .'.u —*,—.ıj; ,Iİ!'A" Hit '.; e ” h. Ç A | ! : —_i' *