Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
N ğ W A — tâ Hicaz kralı geçenlerde on binlerce :Lyordu ki: «Sömürgelere Avrupalılığı " Tardır. Şimdiki U. S. A., yani müttehit A- — tinde keşfedenlerin İspanyol — bhatırlatırım.” — 2 Sayfa £ N Hergün — SON POSTA : Resimli Makale ' Araplar arasında Yazan : F. R. Atay aama 1908 den sonra, Arap nasyonalistleri ile mücadele ederken, islâm ittihatçılı- gı ile itham olunmakta idi. Halbuki A- rap nasyonalizmi, bilâkis, imparator - hluğu dağıtmak istiyenler — tarafından teşvik görmüştür. Osmanlılar, bir de-| fa, o da harbe girdikten sonra, Sanca- gı Şerif'i çıkardılarsa da, müslümanla- rı, kâh Hicaz şeriatının isyân bayrağı altında kendilerini arkadan vururken, yahut, İngiliz veya diğer hıristiyan dev- letlerinin bayrağı altında kendileri ile dövüşürken gördüler. Yani Arapların Osmanlı imparator:- luğundan ayrılmak hüsusundaki nas- yonalizmi, onları Osmanlı imparator- luğunun müslümanlığını —düşünmek gayretine galip geldi. Şimdi Suriyede, Filistinde, Mısırda, her tarafta 1908 den sonra uyandırıl- miş, yoğurulmuş ve ateşlenmiş olan bu nazyonalizmdir ki kaynaşıyor! Hat- smanlı — imparatorluğu, Hacıya siyasi ittihattan bahseden bir nutuk verdi. Fakat islâm ittihadı de - gil, Arap ittihadıl Sancağı Şerif müslüman ittihadını yapamadı, yapamazdı. Fakat 1908 den sonraki ecnebi politikacıların teşvik ettiği nasyonalizm fikri, Arap ittihadı davasının, yer yer şuurlanmasına ve hareketlenmesine sebep olmuştur. Geçenlerde bir Fransız muharriri di- götürüyoruz. İlk uyanan hareket nas- yonalizm oluyor ve bizim ellerine ver- diğimiz silâhı yerliler ilk önce bize çe- viriyor.») Biliyor Musunuz ? | — Dünyanın en sanatkâr hayvanı hangisidir? 2 — Anfiteatr nedir? 3 — Richelicu kimdir? (Cevapları Yarın) * « Dünkü Suallerin Cevapları: | — Rossini İtalyan kompozitörlerin - dendir. Sevilli Berber, Ottello, Semira - mis, Giyom Tel eserleri ile meşhurdur. 2 — Yengecin 10 ayağı vardır. Bun - lardan ikisi kıskaçlıdır. 3 — Kırmızı derililer şimali Amerika- nın yerli ahalisidir. Derileri üzerine kır- miızi boya sürdükleri için bu namı almış - merika devletinin bânisi Washington ta - rafından mağlüp edilmişler ve kısa bir za. manda imha olunmuşlardır. Özlü sözler - Diyorlar ki... Dalga bir kuştur her an uçmak ister yukarı, Köpükten tüyleri var, ışıktan kanatları. : M. Esat Parmaklarım bir demir put oldu avucunda Göğsüm öyle bir demir anahtarla | kapandı. Cevdet Kudret Mayası göz yaşıdır içtiğimiz likörün, Dinlediğiniz çalgı, bir dulun son nefesi, Halide Nusret * CDT Ai eeei - * .. Amerikalılar, muntazam olmayı kimden öğrenmişler? Pariste salonlarını edebiyat müntesip- lerine daima açık tutan zengin bir kadın, meşhur muharrirlere bir ziyafet — veriyor- müuş.. müayyen vakitte kapıyı ilk defa bir r İspanyol müellifi çalmış, ev sahibesi, hay- retle: — Sizin ziyafete, tam vaktinde gelmiş olmanızı hayretle karşıladım, demiş — da- vetlilerim arasında Amerikalılar — varken, davete icabette daima geç kalmakla şöhret bulan İspanyolların ilk defa kapımı çalma- ları, doğrusu nazarı dikkatimi celbetti. İspanyol muharriri, gülümsemiş ve: — Madam demiş, Amerikayı tam vak- olduklarımı | 3 Ş ? | | İ Kadın nedense dansa düşkün oluyor. Fakat dans bizde kadını aldatmak için kullanılan kestir- | me vasıta halini almıştır. Dansa kaldırılan bir kadın mutlaka bir teklif ile karşılaşıyor, bazı kadınlar bu tekliflere karşı me- tane'lerini muhafaza ediyor, bazıları edemiyor. O vakit kadın için felâket başlıyor. kurtulabilirsiniz. Dans bize garptan gelmiş bir âdettir. Fakat alışılmadığı için sulistimal edilmiştir. yerlerine yalnız gitmeyiniz. Sizi dansa davet eden her erkekle dans etmeyiniz. Tanımadığınız erkeğin dans teklifini kabul et- meyiniz. Dansın doğurabileceği tehlikelerden ancak bu suretle Kızlara nasihatim, çaylara, balolara, dans A Kafasının büyüklügü ile Meşhur olan adam Bizim meşhur bir Pazar ola Hasan chimîz vardı. Ka- fası büyük adam ©- larak dünyada onu tanırdık. Halbuki Amerikan gazetele. rinde okuduğumu- za göre, Şimali A- merikada Maurice isminde bir adamın ka- fasının muhiti tamam bir metre 44 santim imiş. İşin şayanı hayret tarafı, halkta o ada- mın da tıpkı bizim Pazar ola Hasan Bey gibi, uğur verdiği kanaati mevcutmuş. * * * İtalyanlar İngilizlerden Intikam alıyorlarmış İtalya ve bilhassa Romada sokaklarda şimdi tek bir mevzu etrafında resimler sa. tılmaktadır. Bütün camekânlarda, Habeş- lilerle İngilizlerin eski muharebelerine ve mücadelelerine ait levhalar asılmıştır. Ha- beş aslanının, nasıl olup ta Hon — Bull'u mağlüp ettiği ve bir vahşi Habeşlinin, İn- gilize nasıl tahakküm ettiği, halka edilmektedir. Bu suretle İtalyanlar İngilizlerden ses- sizce intikam alıyorlarmış. * ** Amerikalı bir tüccarın vasİyetnamesi Bir gün San Fransisko şehrinin üzerin- de bir tayyarenin kuyruğundan çıkan du- teşhir |manlar şu satırı yazmışlar: - «Servetimi San Fransisko şehrine bıra- kıyorum». Biraz sonra müthiş bir tesadüf neticesi tayyare düşmüş ve tayyarenin içindeki ma- ruf tüccar da ölmüş. Şimdi TFüccarın ailesi mahkemeye mü- racaat ederek havaya yazılan menin hüküm ifade edemiyeceğini vasiyetna- iddia etmişler, şehir ise paraya vaz'ıyet etmiş... Varisler mahkemelerde uğraşıyorlarmış. * & k Yakılan kahveler Brezilya kahve yetiştirmek ve ihraç et- mekle meşhurdur. Buhran 'kahve piyasası üzerinde kendisini şiddetle gösterdiği için, Brezilyalılar kahve fiyatlarının daha (faz- la düşmesine mani olmak üzere 1935 ge- nesinin ikinci kânunundan tesşrinievveline kadar, 35 milyon çuval kahveyi lardır. Bir sene evvel, yakmışlardı. ; yakmıs- 31 Mmilyon çuval (SÖZ AR Korktuğu ne imiş? Arapların meşhur ; bir Ebülinaları vardır. Bir gün adamın biri bu Ebülinanın yanında: — Benim karım gayet kötü huylu, titiz, kıskanç, çirkin ve iğrençtir. Üste- lik te bir kaç senedir yatalak hasta ol- du, yerinden kımıldanamıyor.. Deyince, Ebülina sorar: — Bu kadının ölmesini ve bu suret- le ondan kurtulmayı ister misin? Herif: — Allah vermesin! der. Ve Ebülinanın şaşa kaldığını gör - mekle, ilâve eder: — Ölmesini istemediğimin sebebi o- nu sevdiğimden veya ki kendisinden bir fayda umduğumdan değil.. Fakat öldüğünün müjdesini alınca sevincim - den bir tarafıma iner diye korkarım! * RULMACA 1234567 89 : î 2 3 4 5 6 7 & T a| Soiuan sağa: | — Nota, sütten yapılır güzel bir şey. 2 — İztırap, kavuşmak. 3 — Tibette sa- kin olan halk, bir silâh nevi. 4 — Hüküm- dar, nota. 5 — Valde, dış değil. 6 — Baş- tan geçen. 7 — Uzağı gösteririz, uyandır. mak. 8 — BSaçsız, mef'ulüfil. 9 — Kay- makam, üçüncü şahıs. Yukarıdan aşağıya: | — Üzüm yığını, rabıt edatı.2 — Kira, | ince uzun demir. 3 — Cinaslı, kahraman. 4 — Kederler. 5 — Zaman, sız manasına gelir, mah. © — Çapulcu. 7 — Eski dev- let hazinesi, yemek, & — Bir renk, göster- AĞ*INDA | | HERGÜN BİR FIKRA Moris Şövalyenin Dudağı neye uzun? Sinema mecmu- #larından biri Mo- ris Şövalye ile bir mülâkat — yaparak kendisine alt duda- ğının niçin uzun ol- duğunu sormuş. Gazeteciler tara- fiından çeşit — çeşit suallere maruz ka- lan Moris Şövalye şimdiye kadar bu türlü sorguya hedef ol- mamış imiş. Anlaşılan alay etmek için ola- cak: — Eskiden geveze olduğumu söylerler ve annem de beni terbiye etmek için du- dağımı çekerdi demiş, fakat sizinle ko- nuştuktan sonra, annemin bana büyük hak- sızlık ettiğini anladım. * $4 4 Yeryüzündeki cennet 15 bin frank vermek suretiyle ömrü- nüzün nihayetine kadar ailece — dünyanın cenneti sayılabilecek bir yerde oturabilir- siniz. Mösyö Mawrice Allard ismindeki bir adam Tahiti civarında Vana . Vana ada- sını satın almıştır. Şimdiye kadar oraya yüz aile gelmeğe muvaffak olmuş, ve şar- kılarda methini duyduğumuz bu 1âtif di- yarı doldurmak için teşebbüsata girişmiş- tir. Adanın sahibi oraya gidecek kimsele- rin evvelâ bekâr olmamalarını şart koşmuş- tur. Hüsnühal sahibi olmaları da ayrıca lâ- zımdır. Ayda iki kere Havai'ye ufak bir vapur işleyecektir,'ve oraya nakledenler, bir kereye mahsus verecekleri para — ile, dünya dertlerinden uzak bu!uınnız. siya- setsiz, sıcak iklimli bir yere göç etmiş ola- caklardır. mek. 9 — Parçalar, üçüncü şahıs, Dünkü Bulmacanın Halli: Soldan sağa: | — Çalap, yas. 2 — Orak, ki. 3 — Hırka, 4 — Atıl, in. 5 — Katl, in. 6 — İş, tâ. 7 — Yak, an, mâ. 8 — Ani, kabul. 9 — Larisa. Yukarıdan aşağıya: | — Çorak, yar. 2 — Ar, tahan. 3 — Lâhit, ki. 4 Akıllı. 5 — Şaka, 6 — Ekin, nar. 7 — Anıt, bi. 8 — Ak, namuz. 9 — Sille, âlâ. "Başvekâletin bir tamimi var. Eski eserleri ve eski âbideleri mümkün olduğu kadar muhafaza etmeği tavsiye ediyor. Âsarı atika meraklısı bir tanıdık İstanbulda bulunan sebille- ri tetkik etmiş, bunların fotoğraflarını çıkartmış. İstanbulda 82 sebil varmış. Bunların her biri kendi zamanının birer nümunesi olarak gösterilebilir. Bu zat aldığı fotoğrafları gös- sanat “İSTER İNAN İSTER İNANMA! İSTER İNAN İSTER İNANMA! terdi. Bu güzelim eserlerin bir kısmı tamamen yıkılmış, bir | kısmının duvarları yıkılmış, bazılarının parmaklıkları sökül- müş, bazılarının kubbelerinde leylekler yuva yapmiş. İçle - rinde eski halile muhafaza edilen hemen de yok gibi,; — * Bu fotoğrafları gösterdikten sonra ilâve etti: — İşte bizde âsarı atika böyle muhafaza olunur. * Mayıs 8 k - —— dc— yezi N Sözün Kısası Ercümend Ekrem Talu gazete- miz hesabına Belgrada gitmiştir. Oradan — yolladığı — mektupları iç sayfalarımızda — büulacaksınız. Bir kaç güne kadar avdet edecek olan Ercümend Ekrem bu sütunda yazılarına devam edecektir. Aksarayda güpegündüz ev basan haydutlar (Baş tarafı I inci sayfamızda) şüphelenmemiş, başını örtmüş, me« murların saati Muayene etmelerini seyre başlamıştır. Bunlardan biri saati muayene eder« ken diğer ikisi ani bir hareketle, kıpır« damasına bile meydan vermeden Na« direnin üzerine atılmışlar ve başından baş örtüsünü alıp ağzını tıkadıktan, bağırmasına mâni olduktan sonra o« dalardan birinden buldukları — bay- rakla da kadıncağızı kıskıvrak bağlas mışlardır. Kadın bağıramaz, kıpırdıyamaz bit hale gelince bu üç haydut kadının ka- lunda, kulağında, boynunda altın, el mas, gümüş ne varsa çıkarmışlar, sandığını sepetini karşıtırıp mücevhet ve para olarak ne buldularsa almışlar, sonra da sıvışıp gitmişlerdir. Bunlar giderlerken nasılsa sokali kapısını kapayamamışlar, aralık - bis rakmışlardır. Müthiş bir korku ve helecan geçir « miş olan ihtiyar kadın haydutlar gite tikten sonra sürüne sürüne ve bini müşkülâtla bulunduğu yerdeki duva « rin dibine kadar gitmiş ve kendisini duvara çarparak mümkün olduğu ka- dar gürültü çıkarmıya, bitişik komşu- larının nazarı dikkatini celbetmeğe çalışmıştır. Bitişik evde s6turanlar, güm, güm, güm diye gayri tabit sesler işidince komşularının ne yapmakta olduğunu merak etmişler, Nadirenin ew mişler, kapı aralık olduğu için çalmıyâ lüzum görmeden içeri girip te kadınca- ğızı kıskıvrak bağlı ve nefes alamadıği için boğulmak üzere bir vaziyette gö- rünce hemen çözüp kurtarmışlardır,, Vak'a bundan sonra zabıtaya ak « setmiştir. Kadın bitap bir - haldedir. Hâlâ korku içindedir. Kimseye kapıy?t açmamakta, gelenlerle ancak demit parmaklıklı pencereden konuşmakta, dır. Kendisini soyanları tanıyamadığı« nı söylemiştir. Polisler güpegündüz ev basan üç haydudu şiddetle aramakta « dır. Haydutların bugün yakalanacak « ları umulmaktadır. Komşular ne diyorlar? Nadirenin bitişiğinde oturan kom « şunun genç kızı Güzide vak'ayı şöyle anlatmaktadır : — Ben sabahleyin dokuz buçuk sı- ralarında pencerenin önünde kitap a« kuyordum, bir aralık kapı çalındı. Na- dire teyzemin hiç geleni gideni olma- dığı için aceaba kim geldi diye pence « den başımı uzattım”, baktım, temiz gi- yinmiş üç genç ellerinde çantalarla Nadire teyzemin kapısında duruyor « iardı. Nadire teyzem başını pencereden uzatarak ne istediklerini sordu, onlar da: rıyız, elektrik saatinizi muayene ede- ceğiz. dediler, biraz sonra kapı açıldı, şeyden şüphelenmediğim üç genç içeri girdi. Ben de hiç bir bir buçuk, iki saat geçmişti. takım gürültüler duyuldu. Bunun üzerine merak ettik. Galiba . Nadire teyzemin üzerine fenalık geldi — — Biz Elektrik Şirketi memurla » — için tekratf — kitabıma daldım. Aradan aşağı yukari ? Yemek zamanı biz sofrada yemâk' Nİ yerken Nadire teyzemin evinden bir Evlerimiz — bitişik olduğundan gürültüleri işittik. — diye hepimiz sofradan kalktık ve kar — pının önüne geldik. Bir de baktık kâ 3 kapı aralık duruytr. Yukarı kata çık « — İtık, yatak odası darmadağrıktı, şilte « ı ler yerlerde sürünüyordu. Hemen o* 0ğ turma odasına koştuk, bir de ne Söîe: ü lim? Nadire teyze elleri ayakları bagh_ i yerde yatıyor, hemen bağlşnm çöz _'ğ_ dük.» işle d KA LAĞ