24 Mayıs 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

24 Mayıs 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

şin kötüye varacağını an- lamış, heyecana düsmüştü. Kıç gön - derindeki bayrağı bir kaç seçme aske- rin muhafazasına bıraktı. Kendisi de elinde yalın bir kılıçla ve baştan aya- ğa zırhlara bürünmüş olduğu hâlde başlıca şövalyelerle birlikte güverteye koştu. Ne zamandanberi bulunduğu yerden ayrılarak Hiristiyan gemisine geçmeğe hazırlananı kaptana arıyordu. İşte Ali paşa!.. Sağ elinde ağır ve eğri kılıcmı, sol elinde de işlemeli kalkanını tutuyor. İri yarı dinç ve dimdik bir adam... Be- yaz dünü kara ve güzel kırkılmış o- lan bir sakal çevreliyor. Bakışlarında, karşısındakini ezen, arzusuna boyun eğdiren bir mana var. Bu korkunç sa- vaşı bir oyunu seyreder gibi gözden ge- çiriyor ve askerini ileriye sürmek için elden geleni yapıyor. Altın işlemeli ve kürklü cübbesi, başındaki işlemeli ko- caman kavuğu ile büsbütün beybetli görünüyor. Çavuşlar, okçular ve emir- berleri de onun arkasından geliyorlar-, dı. Fakat okçular artık oklarını atmış- lar ve kılıçlarımı ellerine almış bulu -| nuyorlardı. Ali paşa düşman amiral gemisinin ! güvertesine fırladı: Al...lah! Diye bir haykırdı ve askerlerinin ö- nüne geçerek düşman saflarını yar - mağa başladı. Döğüş yeniçerilerin ve | sipahilerin önünde hemen göze çarpı yor ve kılıcını her sallayışta birer şer düşmanı yere serdikten sonra ye- niden saldırıyordu. Kılıcını her vuruşta da: — Al...lah!... Diye bir daha haykırıyordu. Askerler büsbütün coşmuşlardı ve kumandanlarından hiç geri kalmıyor - lardı. Don Jan son derece telâşta idi. Amiral gemisinin grandi direğinin dibine kadar çekilmiş olan İspanyollar orada da duramıyorlar, gerilemekte devam ediyorlardı. Havada uçuşan!| 'Türk okları altında Türk askerlerinin düşman ölülerile yaralılarını çiğniye- | rek saldırışları korkunç bir görünüştü. | Bunların bazılarının ayakları geminin güvertesini dolduran kanlardan kayı - yor, lâkin arkadaşlarının yardımile doğrularak hemen hücumlarına devam | ediyorlardı. Kaptan Ali pasa: — İleri evlâtlar!... İleri!... Savaşı kazandık!.. Diye haykırdı. Hızını ve kuüvvetini arttırdı. Türkler sahiden kazanıyorlardı. Biraz sonra düşmanın amiral gemi- si onların ellerine geçecek, düşman başkumandanı ya öldürülecek veya e- sir edilecekti. Amiral gemisine Türk bayrağının çekildiğini gören Türk do- manması beş on misli kuvvet kazana- cak, Hıristiyan donanması da kafası mahvolacaktı. Ali paşa bunları şimdiden gözlerile görüyor gibi idi. | paşayı | * e W Bir kurşun, bir kesik baş Don Jan büyük bir telâş içinde idi. | Boru veya trampet çalarak, postacı | göndererek ve başka işaretler vererek | hiç durmadan etraftan yardım istiyor-' du. | Bu çağrışa hepsinden önce koşan Papa amiralı Kolona oldu. Kolona, Mehmet Beyin gemisile rampa ederek kanlı bir savaş yapmış, onu yendikten sonra diğer bir Türk| gemisine de rampa ederek ele geçirmiş kaptan Ali Paşanın iki oğlunu esir etmişti. Kolonanın yanında Malta şövalyesi Romega bulunuyor ve dümeni kulla- niyordu. Romega bir tarftan kürekçilerin da- ha hızlı çalışmaları için heberler gön- “deriyor, diğer taraftan da Kaptan Pa- YAZAN: KADIRCAN Kaflı şekilde manevra yapıyordu. Papa filosunun amiral gemisi bu manevrayı sanuna kadar yapmakta hiçbir güçlük çekmedi. Türk amiral ge misine provasile çarparak rampa etti. Arkadanüçüncü oturağa kadar kay - dıktan sonra çengelledi, Kolona askerlerinin önünde ve Ro- mega ile birlikte Türk amiral gemisine sıçradı. Türk gemisindeki askerin hemen hemen hepsi de Ali Paşa ile birlikte Don Janın gemisine geçmiş bulunu- yorlar ve orada döğüşüyorlardı. Kolo- na önünü boş bulmuştu. Papa beşinci Pinin henüz pek genç olan yiğeni Mişel Bonelli de onun ya- nındaydı ve ilk dakikada bir kurşunla vurularak düştü. Kolona yanında Mltanın en ceçme yirmi şövalyesile Türk askerlerine ar- kadan hücuma geçti. Diğer iki Papa gemisi de yetişmiş ve içindeki askerler amiralın ardından Türk gemisine atla- mışlardı. Arkelüzler yaylım ateş açmışlardı. Don Jan barut dumanlarından or - talık görünmediği için önce Kolona- nn imdada geldiğini görmemişti. Fa- kat hücüm eden yeniçeri safları kur- şun yağmuru altında biranda boşalmış güverte ölüler ve yaralılarla dolmuştu. Şimdi Don Janın askerleri de ateşe başlamışlar ve büyük bir ümitle hücu- ma geçmişlerdi. 4 Türkler iki korkunç ateş arasında kalmışlardı. Zaten kendi kaptan gemilerinin düş man askerlerile dolmak üzere olduğu- nu görmüşlerdi. En kısa bir zamanda geriye çekilmek ve onu kurtarmak ge- rekti. Zaten saflarda gittikçe seyrek- leşiyordu. (Arkası var) 2 Bir Doktorun Günlük Notlarından Çilek kürü Bir hastam soruyordu.. Çilek faydalı mıdır? diye. İşte cevap veriyorum. Çilek pek kısa bir mevsimin ve Tür - kiyenin muayyen yerlerinde yetişen vi- tamini bol ve kan için çok faydalı ve () nadir bir meyvadır. Terkibindeki Kalsyum, kireç. Fosfat, emlâhı ve tatlılığı ve temiz ra- yihası Çabuk hazmolmadaki hususiyet, Bir çok barsak hazımsızlıklarında ha- fif müleyyin gibi bir tesir yapar. Sa - bahları aç karnına yenen on beş, yir- mi tane çilek bu hazim güçlüğünü ko- laylaştırır. Kanı zayıf ve iştihası az hastalarıma bil, hassa sinir zafiyeti yüzünden yermek be- ğenmiyen hastalarıma her yemekten ev- vel bir kaç tane çilek yiyerek iştihala - rını tenbih etmelerini tavsiye ettim ve iyi neticeler aldım. Bunun içindir ki gilek şurubu, çilek re - geli, çilek likörü hazma ve kana en iyi bir gıda gibi alınmalıdır. Yalnız fazla kum sancıları geçirenler sancılarını tedavi ettirdikten sonra bu nadide meyvadan istifade edebilirler. Günde 250-500 gram çilek ve on beş kün müddetle devamlı alınırsa muay - yen bir kür yapılmış ve fayda elde edil- miş demektir. ——— ——— —— (*) Bu notlar kesip saklayınız, ya- but bir albüme yapıştırıp kolleksiyon yapınız. Sıkıntı zamanınızda bu notlar bir doktor gibi imdadımıza yetişebilir. SO Genlerini (Oaines), Koreslarini ve Kumarlarini Kullarına. yahmır V8TANMA. Geyiğie Tünet Maydane 17 No di satılır Mağazamzı ziyarat veketa, YwAL 3 namarsiu. laritemiz! Tateyisle SON POSTA Atletizm Dün Galatasaıîyl—a Rorert kollej arasında müsaba- kalar yapıldı Galatasaray atletleri dün Robert Kolej atletleriyle Bebekte mektep sahasında bü- yük bir atletizm maçı yapmışlardır. Müsabakalarda büyük — bir kalabalık bulunmuş, Robert Kolej 30 puvana kargı 90 sayı ile müsabakaları kazanmıştır. Galatasaray çok genç ve yeni atletlerle yaptğı bu müsabakalarda büyük bir kuv- vet sarfetmiş, fakat Kolejin eski ve yetiş- miş atletleri karşısında mağlübiyetten kur- tulamamıştır. Müsabaka neticesi şunlardır: 100 — Fikret Galatasaray 11,8 200 — Münci Kollej 24.3 400 — Tani Kollej 54.1 800 — Simonidis Kollej 2.14 1500 — Zinyadis Kollej 4.54.8 Gülle atma — Etem Galatasaray 11.91 Uzun — Sı Kallej 6.16 Disk atma — Corciyadis 35.75 Yüksak atlama — Etem 1.65 3 adım atlama — Saris Kollaj 12.73 Cirit atma — Mahmut Nedim Kollej 46.60 Sırıkla atlama o Galatasaray Hayati 2.60 — Raşit Kollej 15.8 Müsabakalardan —sonra — Gulatasaray müdür muavinlerinden Firuzan bu temas- lardan dolayı mektep namına memnun ol | duğunu söylemiş. ve teşekkür etmiştir. İ Kollej müdürü de ayni şekilde mukabe. le ederek bu güzel güne nihayet verilmiş- üir. | Bugünkü maçlar Dört klüp muhteliti arasındaki büyük maç bugün Taksim — stadyomunda — saat dörtte yapılcaktır. Futbol federasyonunun Berlin olimpiyatları — vesilesiyle — dikkâtle takip edeceği bu maçlara büyük bir ehem- miyet verilmektedir. Tribün elli, duhuliye 25 kuruş olacak- t ır. Lik şampiyonası İstanbul lik şampiyonası maçlarına bu —— 'gün Kadıköy ve Şeref stadlarında devam | | edilecektir. | — Kadıköyünde yapılacak en mühim oyun |Hilât - Topkapı takımları arasındaki mü- j sabakadır, | — Şeref sahasında yapılacak İstanbulspor, V(Eyüp maçı müsavi kuvvette olan iki taki- min çarpışması olacaktır. İstanbul lik rmaçlarının mühim oyunla- rından biri de Süleymaniye, Vefa maçıdır. Her zaman son dakikaya kadar çekişe çekişe çarpışan bu takımların maçı yalnız İ|haftanın değil, likin de mühim bir oyunu- dur. Bu akşamki boks maçları İstanbul boks hey'eti tarafından tertip edilen ikinci teşrin maçları — Calatasaray klübü salonunda yapılacaktır. Bütün boksörlerin iştirak edeceği bu müsubaka ayni zamanda olimpiyat hazır- lıkları mahiyetindedir. Müsabakalara ak- şam yedide başlanacaktır. Dün yapılan maçlar Dün B takımları arasında yapılan maç: lara devam edilmiş ve Vefa Ile Süleymani- ye karşılaşmıştır. Sıcak hava alında oynae nan bu oyunda Vefa rakibine hiç sayı yap- tırmayarak (10) gol atmağa muvaffak ol- muştur. İkinci maç galatasaray ile Güneş ara- sında oynanacaktı. Fakat Güneş — sahaya nizami şekilde çıkmadığı için hükmen mağ- |lüp edilmiştir. Avusturya Karışıyor mu? (Baştarafı 1 inci sayfada) ketine mukavemet etmeğe teşvik in Avusturyada karışıklık çıkmasını istemediklerini tahmin ediyorlar, Viyana, 23 (A.A.) — Starhember- gin şatosuna karşı yapılan tecavüze iş- tirak ederek yaralananlardan ikinci - sinin de öldüğü bildiriliyor. Bu meselenin iç yüzü anlaşılmamış- tır. Polis, 20 kişi tevkif etmiştir. Haim- vehr mensuplarının şatodaki silâhları ele geçirmek - istedikleri hakkındaki şayia mânalı görünmektedir. Vaksem- berg şatosunda Starhemberg avcı ala- yına mensup bir müfreze bulunmakta idi, Prensin Haimvehrin istinatgâhı ola- rak telâkki edilen 12 şatosu daha var- dır. Karışıklıkların bu şatolara dayan- | | Son Postanın Tefrikası; Kumpanya bir kışa yakın Anadolu türnesini yapıyor, şehir şehir, kasaba kasaba geziyordu. Tulüat kumpanya- ları oynadıkları piyeslerin bir kısmını baştan başa kendileri uydururlardı. Bir akşam kumpanyanın yine tulüatçı » lıktan, orta oyunculuktan, karagözcü- lükten yetişme orta yaşlı direktörü Ha- sanı aldı; bulundukları kasabanın meyhanesine götürdü; — direktörün herkese her zaman yapmadığı bu iltifat acaba nedendi? Her halde Hasanı be- ğendiği, sevdiği için olacak; belki de ona bu gece rakı sofrasında hoşa gide- cek bir şey teklif edecekti. Üçüncü ka- dehe kadar direktör hep havadan su - dan konuştu. Fakat üçüncü kadehler yarılanınca çekirdekten. yetişme bu kurnaz adam Hasanın omuzuna hafif- çe vurdu: — Hasan, sen yaman bir artistsin bel Oyunlarda aldığın roller hep ufak tefek amma hani senin monoloğların, numaraların yok mu alimallah olur İşey değil! — İsterseniz ben büyük roller de yapabilirim; lâkin siz bana adam akıl: h büyük roller vermiyorsunuz ki! — Meselâ, ne gibi roller, komik rol ler ister misin? — Yok, onlar sahiplerine ziyade ol- sun! Ben husust monoloğlarımla, nu- mMaşalarnak Talli gükükürüm aein; oyun arasında öyle elimde 'çalı süpür- gesi ile komiklik yapamam! — Peki, ne gibi roller istersin, söy- le bakayım, bana! — Ne gibi olacak, meselâ piyesler- deki komik rollerden başka ne kadar esaslı ve tipik rol varsa mükemrmel ya- |pacağımı zannediyorum! —Meselâ, sirar (âşık) yahut tiran (zâlim) aynıyabilir. misin? Onları da oynarım! — Peki, (tekrar Hasanın omuzuna dokunarak) öyle ise Hasan... Şu hal- |de... Bak, benim aklıma ne geldi şim- di? — Ne geldi? — Biliyorum ki sen çok zeki, an - layışlı, sonra hepimizden fazla roman, tiyatro kitapları okumuş bir adamsın... Onun için ben diyorum ki sen kendi kendine bize yepyeni ve yarı hissi, ya- rı cinal bir piyes yap; bu piyesteki si- rar, yahut tiran rolünü de kendin oy - na! Hattâ piyesteki bütün rollerin ö - teki oyunculara tevziatını da sen yapl Hasan önündeki rakıyı yuvarladık- tan sonra: — Peki amma, bu öyle çabucak bir iki gün içinde olmaz! — Bir iki günde olmasın da beş on günde olsun! — Beş on günde hazırlarım! — O halde göreyim seni Hasan, e- ğer ortaya kıyak bir tulâat piyesi ha - zırlar da bu piyesi seyircilere adam a- kıllı tutturursan sana her zaman aldı- ğın paydan başka her oyün başına yüz- de beş daha veririm. — Orası kolay canım ! — Haydi göreyim seni Hasan, eğer sen bu işte muvaffak olursan arkasın- Negüs Londraya gitti (Baştarafı 1 inci sayfada) Londra, 23 (AA.) — Habeş İmpara- toru sekiz gün içinde Londraya varacaktır. İmparator küçük Kohtovn krutazörü — ile Cebelüttarık'a gelecek oradan bir yolcu vapuruna binecektir. Negüln Londraya gel- mek arzusunu Filistin fevkalâde komiseri vasıtasiyle bildirmiş ve İngiltere hüküme- ü de, İngiliz topraklarında bulunduğu müd. detçe herhangi bir düşmanlık hareketinde |bulunmamak şartiyle bu hususta hiç bir i-| muhakeme de 3/6/936 çarşamba tirazı olmadığını bildirmiştir. İmparatorun kendisine lâyık olan merasimle karşılanıp karşılanmıyacağı merak edilmektedir. Hükümet bu bususta henüz hiç bir ka- rar vermemiştir. İngiltere, ağır bir durumda bulunmaktadır. Zira, hâlen biri kendisi tarafından tanınmamış olmakla beraber, iki dığı hakkında şayialar dolaşmaktadır. İ|Habeş imparatoru mevcut bulunmaktadır. 48 Yazan: Osman Cemal Jdan ikincisini, üçüncüsünü da hazır - larsın! — Tabit... — Lâkin yapacağın şeyin mevzuu pek uydurma olmamalı! — Ne gibi? — Mesel yahut işit senin bildiğin, gördüğün, her hangi bir hazin aşk Yak'asını alip onun içine bir de cinayet İfilân koyarak yapmalısın ki tadı çık- İsn! Hasanın içi burkulur gibi oldu; bi- raz düşündü, sonra patronun: — Ye Allah aşkına Hasan, sıcak si-- cak şundan! | Diye önüne sürdüğü pastırmalı yu: murtadan alarak : — Öyle bir vak'a da zaten ben bili- yorum! — Hangi vak'a bakayım? — Vaktile İstanbulda yarısı da be- nim başımdan geçmiş aşklı, kavgalı, cinayetli bir vak'al! — Hah, iyi ya işte, tamam, benim de istediğim bul Sen anlat bakayım baza şimidi o dediğin vak'ayı hüllen. » ten, nasıl şeydir? Halbuki direktör bu vak'ayı pek â- lâ biliyor; zaten Hasana yazdırmak is- tediği tülüat yipesi de bu vak'aya da - irdi; fakat bu iş Hasanın ince noktala- rına dayandığı için belki onu ürkütü- rüm! diye meseleyi açıktan açığa söy- lemiyordu. Hasan anlatmaya başladı: — Hani canım, belki duymuşsu * nuzdur, bundan on yıl kadar önce İs - tanbulda; bizim semtte Zehra isimli bir dul kadını vurup öldürmüşlerdi. Direktör hatırlayamamış gibi başını kaşıyarak: — Zehra mı dedin, hangi Zehra, kimin nesi idi bu Zehra? — Aygiır Fatma isminde birinin kı- zıydı! | — Aygır Tatma mı? Aman Alla - Üham ne güzel isim! Oynıyacak cinat ve aşkt bir oyun için bundan münasip i « sim dünyada bulunamaz; bari hazırlı- yacağın piyesin adını da (Aygır Fat- İma) koyalım! — Ya kendisi duyarsa bana gü- cenmez mi? — Kendisi mi, kendisi nerede şim- di, İstanbulda mı? — İstanbulda yok... Kızı vurulup öldükten sonra kalkıp memleketteki akrabalarının yanına gitmişti. — Adam sen de düşündüğün şeye bak, Aygır Fatma belki de şimdi öl - müştür. Bundan on yıl önce İstanbul- dan çıkıp giden bir kadının şimdi bel- ki de kemikleri çürümüştür. Sen ak dırma Hasancığım, alkdırma, keyfine bak, hele sen oyunu hazırla, ismi ko - lay! — Lâkin, benim hazırlıyacağım bu oyundaki rolleri bizde kim yapacak? — Ne demek kim yapacak, bu ka - dar oyuncu var, hepsi de yaparlar! — Zor yaparlar; meselâ Aygır Fat- mayı kim yapacak, Zehrayı kim oy - nıyacak, Zehranın âşıkına kim çıka - cak, onu vuran katili hangisi becere - cek? (Arkası var) ——— — ——— eee Konya Sulh Hukuk Mahkemesinden: Konyanın Hamidiye mahallesinde mu- kim Akşehirli lamail kızı Rukiyenin Bur- sa Sıtma Mücadele reisi olup elyevm —A- danada Sıtma Enstitüsü şefi olduğu bildi- rilen ve oradan da mumaileyh | Temmuz 935 gününden itibaren istilasını | Adanadan ayrıldığı bildirilen Tevfik Ha- lile ilânen yeminli gıyap kararı — tebliğine karar verilmiş olduğundan ve bu baptaki vererek günü İanat 9 za bırakılımış olduğundan yevm ve vaktı mezkürda mumaileyh Tevfik Hali- lin berayı tehlil Konya Salh Hukuk mah- kemesine gelmesi lüzumu, aksi — takdirde yeminden kaçınmış addolacağı yeminli g- yap kararı tebliği makamına kaim olmak Üzere ilân olunur.

Bu sayıdan diğer sayfalar: