22 Haziran 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

22 Haziran 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

EKONOM L EKONOMİ | Zahire Borsasında Bir - Haftalık Vaziyet Buğclay [ıatları Eukse!ıgor AFYON : Anadolunun bazı yerle- rinde afyon toplanmağa başlanmış ve Yerli fabrikaların bir kısmı müba - aa memurlarını Trakya ve Uşağa ilk parti bir miktar afyon piyasaya çı -|gönderctek mal toplatmaktadırlar. kanlınıştır. Yalmız uyuşturucu mad - deler inhisarının henüz harekete geç- memesi ve yeni sene afyonlarının ne fiattan mübayaa edeceği anlaşılama - ması yüzünden müstahsil mütereddit vaziyettedir. İlk piyasaya çıkarılan afyonlar 180 kuruştan müşteri bulmuş ve bazı yer- lerde de 150 kuruştan satışlar olmuş - tur. Bu fiatlar istihsal masraflarını kar- şılıyamıyacağından piyasa yükselme - diği takdirde bir kısım müstehlikin af- yonları toplamaktan vaz geçeceği zan- nedilmektedir. BUĞDAY : Son yağmurlar dolayı- sile"harmanların gecikmesi ve Anado- luda ümit edildiği kadar buğday stoku bulnmamasından fiatlarda yükseliş de- vam etmektedir. Bundan bir hafta evveline kadar Ziraat Bankası yalnız beyazları 7,50 kuruştan satıyordu. Fiatların yüksel- mesi üzerine bundan evvel olduğu gi- bi sert ve yumuşakları beraberce 7,12 ve 7,24 kuruştan satmağa başlamıştır. Fiatlar: Polatlı 8, ekstra beyuzlar 7,50, Urfa malları 5,35, Mersin yeni mah - sul 5,12, Trakya sertleri 6, ızılm- lar7 kuruştan muamele Ege mıntakasında da buğday lıa[ - ları yükselmeğe meyyaldir. Ziraat Bankası İzmirde de buğday satmağa başlamıştır. Mersin piyasasında kararsızlık he - nüz nihayet bulmamıştır. Mersin cina- leri 4,50, Adana malları da 3,8( b kuruştur. MISIR : Piyasa normaldir. Fi da geçen haftaya nazaran ehemmiyet- li değişiklik olmamıştır: Yeni çuvallı paradır. Karadenizin şark limanları için Re- manyadan mısır almağa giden Yelken- €i vapurunun evvelisi akşam Kösten- ceden hareket ettiği duyulmuştur. Samsun piyasasında geçen hafta de- gişiklik olmamıştır. Çuvallılar 6-6,25, dökme mısır 5,70 kuruştur. KUŞ YEMİ : Bu sene rekolte Lol - huğuna rağmen piyasa gittikçe sağlam- laşmaktadır. Kuş yemlerine talep art- maktadır. Fiatlarda geçen haftaya na- zaran yükseklik kaydedilmiştir. Hafta içinde Tekirdağı teslimi 10,25 kuruşa kadar talepler olmuşsa da satıcılar he- nüz mütereddit davranmaktadırlar. Dış piyasalarda da kuş yemi fiatla- n yükselmektedir. Sif London tonu 18,5 İngiltere alıcı vardır. Amerika - dan mühim miktarda kuş yemi sipa - rişi gelmiş ve alıcılar 3,60-4 dolar ara- sında teklifler yapmışlarsa da iş oldu- ğu duyulmamıştır. ARPA : Şehrimiz piyasasında arpa üzerine istekli muameleler olmamış - tır. Yeni mahsulün piyasaya çıkması beklenmektedir. Fiatlar 3.75 kuruş - tur, İzmirde de mühim işler olduğu du - yulmamıştır. Mersinde ihracatçılar he- nüz mübayanta başlamamışlardır. Mer- 2,50 kuruştur. sinde yeni mahsul * ZEYTİNYAĞI : İstanbul zeytin yağı piyasasında uzun zamandanberi görülen durgunluk yavaş yavaş zail ol- mağa başlamıştır. Son hafta içinde u fak partilerle satışlar olmuştur. Yeni mahsul hakkında şimdiden her ne ka- dar bir şey söylenememekte ise de ba- zı yerlerde rekoltenin geçen seneden daha az olacağı anlaşılmaktadır. Fiat - lar ekstra 55, yemeklik 50, sabunluk 40,50, Ege mıntakasında da ehemmi - yetli işler olmamıştır. YAPAĞI : Yapağı piyasası geçen haftalara nisbeten daha canlı geçmiş - İstanbul piyasasında Trakya ve Ka- rahisar malları üzerine talepler fazla- laşmış ve mühim miktarda satışlar ol- muştur, Almanya için evvelce permi alan tüccarlar bazı mübayaatta bulunduğu gibi yerli fabrikaların da mübayaaya başlamaları piyasayı bir kat daha can- landırmıştır. Bir hafta içinde takriben 800 balye kadar yapağı satılmıştır. Fiatlar: Trakya 65-67, Karahisar 58-59 kuruştur. Anadolu sıra malları üzerine istek olmamıştır. Fiatlarda cüz'i bir gerileme vardır. Fiat ismen 57 kuruştur. İzmirde bazı ihracatçı firmalarla yer- li fabrikalar tarafından birinci nevi ya- pağılar 61-62, ikinci cinslerden de 56- 57 kuruştan satışlar olmuştur. Mersin piyasasında satışlar İstan - bula nişbeten daha iyidir. Evvelce al - dıkları müsaadeden istifade eden bazı tüccarlar Almanyaya ihracatta bulun - maktadırlar. Bir hafta içinde 1500 balye kadar yapağı kilosu 55 kuruştan ve 20 ton yıkanmış yapağı da 89-90 kuruştan satılmıştır. TİFTİK : Piyasa her ne kadar dur - gun bir vaziyette ise de yakında büyük işler olması beklenmektedir. Durgun - luğa sebep te fiat meselesidir. Alıcılar bugünkü fiatları yüksek buldukları: dan mübayaatta bulunamıyorlar, satı- cılar ise ellerindeki tiftiklerin pahalıya mololduğundan babisle fiatları kırma- ga yanaşmadıklarından istenildiği gi- bi iş olmamaktadır. İstanbul piyasasında hafta içinde Adapüzati malları 5.32, Trekyâ :_)H_L_)'buyuk işler olmamıştır. Bazı tüccarlar noksanlarını tamamlamak partiler halinde mübayaatta muşlardır. Son fiatlar: Kastamonu 100, Karahisar, Eskişehir 105-107, Beypazarı, Ankara 103-105 kuruştur. Bir Alman müessesesinin Ankara - dan doğrudan doğruya tiftik mübayaa etmeğe başladığı ve şimdiye kadar 103 105 kuruştan 1000 balye kadar tiftik satın aldığı duyulmuştur. için ufak bulun - Piyasaya yeni kırkım keçi kılı gel - meğe başlamıştır. Fiatlar sağlar ve yük- selmeğe meyyaldir. 56 kuruşa kadar muamele olmuştur. AV DERİSİ : 935-36 senesi kış mevsimi av için gayri müsait geçtiğin- den piyasaya fazla mal gelmemiş ve gelenlerin de büyük bir kısmı satıl - mıştı. Geçen haftalar Almanyadan ge- len bir ticaret evi mümessili mevcut tilki derilerinin büyük bir kısmını satın almıştır. Bundan maada yerli firmalar- dan biri de piyasada mevcut tilki de - rilerinin hemen hemen hepsini topla - mıştır. Orta Anadolu malları çifti 6-8 lira ikinci cinsler 4-5,50,Erzurum cinsleri 12-18 liradan satılmıştır. FINDIK : Şehrimizde fındık üze - rine mühim muameleler - olmamıştır. Ordu ve Giresonda da işler olduğu du- yulmamıştır. İç fındık 42, kabuklular 22-23 kuruştur. Almanyadan — alınan haberlere göre yeni rekolte için alivre “İsatış teklifleri başlamıştır. Eski mallar 100 kilosu sif Hamburg 46-46,50 lira ve eylül, ilk teşrin yüklemesi yeni mah- .|sul için de 46 Tira istenmektedir. Mü - him işlerin ancak son rekolte tahmin - lerinin öğrenilmesinden sonra başlıya- cağı beklenmektedir. Şimdiye kadar — lan teklifler de pek azdır. eai samr nn mmnaın Doktor Hafız Cemal Dabiliye — mütehasıım Pazardan masda hergün 3- 6 Divanyolu (118) No. Telefon: 22398 Tel. Kandilli 38 - Beylerbeyi 48 ga SON POSTA BULMACA Soldan sağa: 1 — Aylıkla ev tutmak. 2 — Düzen, a- yağımıza geçirdiğin 3 — Yemeklerin hepsini bir arada gösterir kâğıt, demiryo- lu. 4 — Alâmet, bir n ilâvesile deniz o « lar. 5 — Makalenin türkçesi, üzerine ya- zi yazarnız. © — Ağa, rabıt edatı. 7 — ÂAtın ayağındaki, bir R ilâvesile geceleri zııl:m- len yer olur. & — Keder, Kapının arapçası. 9 — Rabit edatı, bir Türk hükümdarının ismi, mef'ülübih. 10 — Kesik kesik ko - nuşan. Yukarıdan aşağıya: | — İmsan yığını. 2 — Fenalığın aksi, köpek. 3 — Gökyüzü ve hava ile uğraşan âlimlerin çalıştığı yer. 4 — Fazlalık. ap - tal 5 — Yürümiyen çocukların yüzüko - yun gidişleri 6 — Tok değil, suyu ağza alıp karna götürmek. 7 — İhtiyarlara kül- hanbeylerin verdiği isim, nota. 8 — Ta - harri etmek. 9 — Kaymamaktan emri ha- zır, içkinin arapçası. 10 — Beygir, çoban paltosu, Dünkü Bulmacanın Halli: Soldan sağa: 1 — Boğaziçi. 2 — Odun, kakım. 3 — Sarkıntı. 4 — Bakkal, er. 5 — İleri, askı. 6 — Zita, aka. 7 — Al, aba. 8 — Kana- da, 9 — Karabet. 10 — Raza, atış. Yukarıdan aşağıya: I| — Bostan, iz'an. 2 — Oda, Lil. 3 — Gutbet, ki. 4 — Ankara, kaz. 5 — İki, yaya, 6 — İkna, ni 7 — Çatlak, aba. 8 — Bu Akşamki Program İSTANBUL 18: Opera musikisi (plâk), 19: Haber- ler, 19,15: Muhtelif plâklar, 20: Halk mu- sikisi, 20,30: Stüdyo orkestraları, 21,30: Son.haberler. Saat 22 den sonra Anadolu a) gazetelere mahsus havadis servisi verile - cektir, ANKARA 12,30: Plâk yayımı ve ajana haberleri. 19,30: Çocuklara öğütler, 19,50: Hafif müzik (plâk). 20,30: Ajans haberleri. 20,40: Karışık müzik. VARŞOVA 18,30: Şarkılar, 20,30: Yabancı klâsik danslar, 21: Karışık neşriyat, 22: Düo şan, 22,30: Kuartet konseri, 23,15: Plâk, 24,30: Operetlerden. BELGRAT 19,30: Şarkılar, 20,30: Milli meşriyat, 20,50: Halk şarkıları, 21,30: Operada ve- rilecek piyesi nakil. PRAG 19,05: Karpat musikisi, 20,30: Bando mızıka, 21,15: Mizah, 22,05: Piyes, 22,35: Koro konseri, 23: Muhtelif, BÜKREŞ 18,15: Plâk, 19,15: Orkestra, 20: Kon« ferana, 20,20: Konserin devamı, 21,05: Eski oda musikisi, 22,30: Haberler, 22,45: Mandolin orkestrası, 23,20: Konser nakli. BUDAPEŞTE 20,45: Opera oörkestrası, 22,15: Ha « berler, 22,40: Çingene musikisi, 23,40: Piyano, keman sonatları, 24,30: Cazbant. MOSKOVA 20: Şarkılar, 20,45: Dans ve hafif mü- siki, 22: Yabancı dillerle neşriyat. VİYANA 21: Konuşmalar, 22: Serenatlar ve ko- ro musikisi, 23: Haberler, 24.20: Dans musikisi. 23 Haziran Salı İSTANBUL 18: Mühtelif " plâklar, — 19: Haberler, 19,15: Hafif örkestra eserleri, 20; Bayan Babikyan (Soprano) piyano: Laşenski, 20,30: Stüdyo orkestraları, 21,30: Son haberler. Saat 22 den sonra Anadolu ajansının gazetelere mahsus havadis servisi verile- cektir. döRür ĞÜ DELÜĞRRÜRRR L dan ı 'e CB Çavuş, kerpiçleri akan duvara elindeki çekiçle son darbeyi indirince döşemeye doğru tatlı ve berrak bir sesle bir şeyler dökülüverdi. Kansı oturduğu yerden hızla dönetek: — O ne), diye seslendi. Sonra gözleri hayretten ve sevinçten iki üç misli büyü - yerek: — Altınl.. Al diye bağırdı. Çavuş hiç bir şey söyliyemiyor, ayakları dibinde, küçük bir küme halinde birbiri üstüne yığılan altınlara bakarak — titriyor, kolunu bile kıpırdatamıyordu. Karısı birdenbire büyük bir hızla koştu ve bir anda diz çökerek küçük altın kü- mesini avuçladı: — Görmüyor musun — efendi, alkınt.. Bunlar altın!, Sarı altın!.. Mecit altını!.. Çavuş ancak o zaman kendine geldi. İ|Parmaklarını karısının omuzlarına geçire- rek çekti: — Bağırma, dedi. Bağırma.. leri duyacakl.. Bağırma!.. Karısının sesi titriyordu. Gözleri müte- madiyen altınlardan Çavuşün yüzüne, Çavu şun yüzünden altınlara gidiyordu. Kısık bir sesler — Ne yapacağız?.. dedi. Çavuş yere diz çökmüştü. Duvar dibin- de tıpkı bir güneş ışığı gibi yığılan altın - lar, kerpiç ve toz parçaları içinde tatlı, m- cak bir yüzle Çavuşa sırıtıyordu. Çavuş e- lini bu altın yığınma daldırırken, yüreğin- de âcı veren bir bayılma hissetti ve yut » kundu: — Bir torba getir!.. lünt.. Ev sahip- dedi. Karısı ayakları dolanarak koşup gitti ve biraz sonra döndü. Yüzü, heyecanlı bir se- vincin şaşkınlığını taşıyordu; torbayı uza- tirken: — Altın değil mi, ha?, Altın değil mi efend diyordu. Çavuş, düşüp bayılacak gibi oluyor, bu baygınlığın altın sansından ileri geldi; sanarak ikide birde gözlerini yumuyor, - | derin derin nefes alıyordu. Altınlar torbaya dolunca, Çavuş birden- bire gerisindeki kapıya baktı. Karısı da he- yecanlı bir sesle: — Görürlerse?, dedi. Sonra bızla koş- tu. Kapının anahtar deliğine bastıra bas - tıra bir bez tıkadı. İkisi de dipteki yatak odasına girince, kapıyı yeniden kapadılar ve küçük demir zarak karısına baktı: — Sana da benim gibi bir şeyler olu - yor mu Hatice? diye sordu. Karısı, basma entarisinden dimdik fr - hyan göğsünü elile bastırarak : — Bilmem, bilmem ki... İçimden kafa- ma bir şeyler akıyor. Ölecekmiş gibi olu - yorum amma, hâlâ ölmedim, dedi. Çavuşun çiçekbozuğu — ile berbat olan yüzü kıpkırmızı olmuştu. İki elile kavradığı altın torbasına bakıyor, oturduğu yerden kıpırdanamıyordu. Karısının da — torbaya büyük bir hırsla baktığını görünce, vücu- dunda bir ürperme duydu, amıma, bunun manasını anlıyamadı. Sonra torbayı yavaşça yorganın üstüne boşalttı. Altınların bütün sarılığı, bütün &- caklığı ile etrafa yayılışı, karısını canlan - dırmıştı. Birdenbire yerinden — saçııyarak kollarımı kocasının boynuna doladı: — Hep bizim bunlar, ikimizinl. Zengin olduk değil mi?, Artık şehre gideriz elen- di. Çavuş dik dik karısının yüzüne baktı: — Şehre mi?.. Hımml.. * İkisi de sabaha kadar uyuyamadılar. İkisi de hiç kıpırdamadan, uyuyup uyu- madıklarını birbirine belli etmemeğe çalı- şarak gözleri kapalı saatlerce hareketsiz kaldılar. Çavuşun kafasında hep, kanısının sarfet- tiği bir kelime canlanıyordu: — İkimizin!.. Neden ikimizin?. Altınları Bulan — Ça- vuştu, duvara çekici vüran çavuştu. Ka - Tısı ise işde yalmız şahit sayılırdı. O halde niçin altınları ikiye bölecek ve yanısını ne- den karısına ayıracaktı?. Çavuş, alktı ay evvel, Hatice ile evlen - diğini hatırlayınca, içinde büyük - bir nef - ret uyandı. Eğer bu evlilik olmasaydı, aca- ba gene bu defineyi bulabilecek mi idi?.. Muhakkak... Çünkü Çavuş bu işde yalnız kendi talihinin yürüdüğünü sanıyordü. Ah ne olurdu. Biraz daha bekleseydi, bu de- fineyi bulduktan sonra kasabada istediği kızı, hem de eşraftan kızları alırdı: Hatice fakirdi, babası belediyede 15 liraya ha- demelik yapıyordu. Zaten gelirken de - bir lyııık yorganla, bir iki basma entariden HBA D Xa eli ni L birdenbire | Yazan: Ragıp Sevki başka ne getirmişti?, Çavuş, — Haticeyi pişmandı. Gözlerini hafifçe aralıyarak kansının çıp- lak omuzlarına, sıcaktan ter basan boy « nuna, yüzüne baktı. Dışamdan gelen yol fenerinin ışığı altında, karısı hiç te gözüng güzel görünmedi. Ah bu kadın olmasay « dı, bu kadın olmasaydı... Çavuş birdenbire gözlerini İ aldığına kapıyarak böcek gibi oynaşan fikir, yavağ yavaş bür yüdü ve koca bir fil haline geldi. İçindeni — Kaçanm, diye düşündü. Altınlarla beraber şehre, oradan İzmire, İzmirden d€ İstanbula kaçarım. Beni nereden bulas cak?.. Ve ertesi akşam evden nelerini alacae Bnı, kasabada otobüse nasıl bineceğinik Aydından trene nasıl atlıyacağını düşü « nürken, dışarıda keskin, tiz bir horoz sesj çınladı. karyolaya oturdulur, Çavuş başını kaldı - M Çavuş bunları kurarken, karısı da yor « gandan dışarıya fırlıyan bir ayağının bağ parmağını mütemadiyen oynatarak, — kas fası içinde doğan büyük âlemin uğultula « tanı dinliyordu. Kocası niçin altınların mey- dana çıktığı dakikadanberi, yüzüne dik dik bakıyor, homurdanıyordu? Hatice bunun manasımı anlamıyor değildi. Çavuş, altın« lan yalnız kendisine saklamak, karısından kaçırmak istiyordu amma, Hatice buna Iuılıy kolay razı olamazdı. Zaten Çavuş asaydı, talibi bu kadar açıl « . übi bağlarda kütüklerin top« rağını eşeler, yapılarda toprak taşırdı. Eve lendikleri gün bu evi bulan da kendisi idi, Çavuş. kansının talihine nankörlük mü & decek, bu 320 altını kendisine mi çeke « cekti?. Hatice böyle bir şey hatırına getirdikçğ tüyleri ürperiyor: — Öldürürüm, vallahi öldürürüm!.. dir i|ye düşünüyordu. Öldürmek... Çavuş ortadan bütün o altınlar kendisinin olacaktı. Sonra ne yapar?. Ah neler yapar?. Buradan çı « kar, şehirden Aydına, Aydından da İs « tanbula giderdi. Ne güzel şeyl.. Hemen Boğaziçinde bir yalı sahibi olursa.. Hâticç mütemadiyen oynattığı ayağının baş parı mağını birdenbire durduttu. Sonra kulalk larında kesilen uğı » Amma nasıl?.. — Nasıl?.« Farçler de zehirli peynirleri yedıkld zaman kaskatı, cansız kalıyorlar., Haticenin gözleri, bir anda mutfakta, teneke bir kutu içinde saklı fare zehiring gitti ve bu zehirin yeşil rengi ile, duvardatf len altınların sarı rengi göz, lerinde birbirini kovalıyarak çakmağa ve çarpışmağa başladı. * Sabahleyin Çavuş çıkarken karım anı — kasından kısık bir sesle: — Akşama ne yemek yapalım?. diyg sordu. İkisi de altın bahsini hiç açmamışlardı. Çavuş, karısının yüzüne bakmadanı — Ne istersen yap, dedi. Ben gece bi « zim ustaya gideceğim. Hatice, sesinin titrekliğini belli etme « den mirildandı: — Sen patlıcan seversin, onu yapayım.s — Yapl.. Hatice öğleye kadar, heyecandan, kon kudan bir şey yapamadı. Tam dokuz dela fare zehirinin kutusunu açıp kapadı. Mute fakta, odalarda, solada dolaştı, — durdu, İkindiye doğru ateşe koyduğu yemeğe ze« hiri boşaltırken bayılacak gibi oldu. Elin« de başalan kütuyu çöp tenekesine — attığı zaman birdenbire içinde tuhaf bir bulan- ma, gıcıklanma, oynaşma duydu. Başı dön« dü ve gözleri karardı. Musluğa doğru yü- rürken ağzından bir yığın ekşi yerlere dö- küldü. Midesi bulanıyor, karnında mütemadi * yen bir oynaşma duyuyordu: — Yoksa Allah beni mi zehirledi!. d> ye düşündü, sonra duvarlara tutunarak s0- faya çıktı ve yeniden kustu. İçindeki kor « ku, onu boğup öldürüyordu. Sofanın min- derlerinden birine oturmak isterken, bir anda ölümü hatırladı ve birdenbire kes « kin bir çığlık kopardı. Yukandan . koşuşmalar Sofaya giren ev sahibinin karısı, doğru eğilirken Hatice gözlerini — Bir şey oluyorum, bana bir şey o « Tuyor. Karnımda bir şey var!, diye keke- ledi. Ev sahibinin karısı, sofayı berl at eden (Lütfen ııhyı ;w'ıü) Greeldek DB SA ÜĞiT duyuluyardu. üzerine çüz sevinçle titredi. Kafası içinde minimini bit kalkarsa, , ultunun sessizliği ile ha «, 4 j | İ Vi

Bu sayıdan diğer sayfalar: