18 Ağustos 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

18 Ağustos 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Gâvur Mehmedin Yeni Maceraları GİBAL Son Posta'nın Dedi... Eşekci Salih te, o dakikada bissettiklerini âdeta yeniden yaşıyor - müş gibi, heyecan halinde idi. — Sonra, efendim.. Câvur Mehme- din başına bir çorap örüldüğünü anla - dım. Hemen yerimden fırladım. O hır- davatların arkasından dolaştım. Açık duran kapıdan içeri daldım. Beş on da- kika etrafı dinledim. Sonra, sokak ta - rafındaki bir odaya giderek her tarafı gözden geçirdim. Daha sonra da, Câ- vur Mehmedin gölgesini gördüğüm o- daya geldim. Etrafa göz gezdirdim. Şüpheli bir vaziyette gördüğüm san- dığı çektim. Oradaki demir kapağı gö- — gür görmez, mesele anlaşıldı; dedim. Hemen kapağı yarı - kaldırarak - içeri daldım. Üstüme kapadım. Merdiven - — lerden indim. İşte, şurada da Gâvur Mehmede tesadüf ettim... İşte, bizim hikâye, bundan ibaret. Şimdi de - siz anlatın, bakalım. Burayı nasıl buldu- nuz?.. Eşekci Salihin bu suali cevapsız kal- pti Çünkü herkos; bu : basit hikâ- yenin ihtiva ettiği hâdiselerin ehem - İ ZINDANLARI zabıla romanı: 44 Hasanın kafasında da bir karabinlik kırdılar. — Ne ise.. Geçmiş olsun... Gü; nün kafası, epeyce sağlammış... Gâvür Mehmet, sabırsızlık etti: — .Arhdı'hr!.. Allah razı olsun.. Eşekcinin sayesinde, güzelce karnımı doyurdum. Siz de, sanki mahalle kah - vesinde imişsiniz de; işiniz, gücünüz Yyokmuş gibi, bol bol konuştunuz. Şim- düü.. Biraz da işe bakalım... Baksanıza şu koca Hırvat, kurşun yemiş domuz gibi, yattığı yerde homurdanıp duru - yor. Söyleyin bakalım, ne yapacağız. Hüsnü Bey, cevap verdi: — Mehmet!.. Hakkın var. Lâkin burada olup biten şeyleri, biz iyice bil- miyoruz. Kısaca anlat ta, ona göre bir şey düşünelim, l. Gâvur Mehmet; Bahçekapı kara - kolunda, Hüsnü Beyden ayrıldığı da- ikikadan itibaren geçen şeyleri, çarça» | buk Hüsnü Beye nakletti. Ve sonra — Bana kalırsa.. Mademki bu he - miyetini düşünmeye dalmıştı. Gâvur Mehmet, ağır ağır - başını kaldırmı:: — Eçşekçi!.. Beni, çok büyük teh- Jikeden kurtardın. Allah, senden razı olsun. Diye mırıldandı. Deli Kerim Efendi de: — Vallahi.. Aşkolsun, Eşekci... Tâm zamanında Hızır gibi imdada ye- tişmişsin. Diye homurdandı. Hüsnü Bey, büyük bir ciddiyetle kaşlarını çattı. Ağır ağır, söze baş - ladı. — Aferin Eşekcil.. Hepimiz için kıymetli olan bir arkadaşın hayatını kurtardın. Bundan dolayı sana hepi - miz ayrı ayrı teşekkür ederiz... Bi - zim burayı arayıp bulmamıza gelince; buna da sen sebep oldun. — Ben mi?.. Yok canım.. Farkın - da bile değilim. — Tabii, sen değilsin... Bugün ak- Şşama doğru, bize bir adam müracaat etti. Bana, Yalı çapkını derler; dedi. — Ey, bizim Yalı çapkını. — Evet.. Senin Yalı çapkımı imiş. — Sonra?.. — Bu adam., Ben, Eşekçi Salihin adamlarındanım. Üç gece evvel, Lon- cada Kulaksız Fotinin meyhanesinde bir vak'a oldu. Bu vak'ada Eşekci Sa- lih, meyhanenin arkasındaki eve dal- dı. Bir daha çıkmadı. Evin etrafını do- laştım. Her tarafı aradım, — taradım; bulamadım. Salihin başına mutlaka bir hal geldi. Size malümat veriyorum; dedi. — Aferin oğlana... İşte, benim © akşam meyhanede işime yarıyan a - damlardan biri de, o idi... Sonra?.. — BSonrası.. Durulur mu, - hiç?.. Hasan Efendi başından yaralı olduğu için onu dairede bıraktım. Deli Kerimi yanıma alınca, soluğu Loncada al - dım... Evvelâ, meyhaneyi uzaktan, şöylece bir gözden geçirdik. Sonra da, sokaktan dolaşarak ön tarafa geçtik. Bir müddet evi tarassut ettik. İçeride hiç kimsenin olmadığına kanaat geti- rince eve girdik. Her tarafı aramıya başladık. Nihayet, o alt kattaki odada, boş sandığı görür görmez, bu sandı - ğıh orada dürmasında bir maksat ol - — duğunu anladık. Sandığı çeker çekmez, © demir kapakla karşılastık. Derhal biz de, senin yaptığın gibi, içeri dal - dık. — İyi.. Çok iyi... Lâkin, Hasan E « fendi niçin yaralandı. Deli Kerim Efendi atıldı: . — Neden olacak?.. O gece mey- Basrode bizi tanıyarı aşlbedeler; ü kak sın ,icabımıza bakacaklardı. k canım?.. — Lâmba söner sönmez, etrafımızı akdılar. Öyle bir sıkıştırış sıkıştırdılar ki... Beni, güzelce patakladılar, Gürcü rifler, evi boş bırakıp savuşmuşlardır. Hiç şüphesiz ki, birer tarafa sokulmuş- lardır. Şimdi bunlardan ortada, yalnız bir Kulaksız Foti vardır. O da, arka- daşları birer köşeye dağıldığı için, us- 'lu uslu yerinde oturacaktır... Şimdi (biz, evvelâ işe buradan başlıyalım. Şu domuz herifi kaldırarak önümüze ka - talım. Şu dehlizin içindeki esrarı öğ - renmiye çalışalım... Ondan ,sonra da yeryüzüne çıkarak bu herifleri aramı- ya başlıyalım. — Münasip. — Doğru. — Çok iyi. — Karar mı?. — Karar. — Hadi bakalım?.. Son sözü söyliyen Güvur Mehmet, yerde yatan ve daha hâlâ kaba kaba küfürler ederek kendini kurtarmıya çalışan Hırvatın yanına gitti. (Arkası var) şöylece, mütaleasını da ilâve eyledi: o Ve ı &7 Son Posta'nın siyasi tefrikası * © v İzmirde bu vak'a cereyan ederken; (Edirne) de de daha feci, ve neticesi kanlı safhalara dayanan mühim bir hâdise vukua gelmişti... O -sırada, Se- rez ve Dırama taraflarında gezen, ve merkezi umumiyi temsil ederek hal- kı irşat için konferanslar veren bir he- yet, (merkezi umumi namına) Edir- neyi ziyarete karar vermişti. Bunun için büyük hazırlıklar ya - pılmış; gelecek heyetin geçeceği yol- lara taklar kurularak bunları süsliyen bayraklar, halılar ve şalların arasına Abdülhamidin resmi ile bir takım dua ve senaya ait levhalar asılmıştı. Nihayet, heyet gelmişti. Ve muaz - zam merasimle istikbal edilmişti.. Tak- ların altından geçilecek, ve şehre gi -| rilecekti. Fakat; heyet arasında bulu- nan ve kalbinde Abdülhamide karşı | derin bir husumet taşıyan, (Rüşeni Bey) isminde genç bir zabit, hissiya -: tına hâkim olamıyarak derhal - kılıcını | çekti. Bindiği atı bu resimlerle levha- ların üzerine sürerek, Abdülhamidin resmi ile (padişahım çok yaşa) lev - halarını kılıçtan geçirdi. Rüşeni Beyin bu hareketi, seneler- ce milleti kasıp kavüran bir idareye karşı duyduğu nefreti izhar etmekten ve bu esnada da gençliğin verdiği bir coşkunlukla fazla hassasiyet göster - mekten başka bir şey değildi. Fakat.. Bu hâdise, derhal aksi tesi rini göstermişti... Meşrutiyetin — ilânı dolayısile menfaatleri sektedar olanlar derhal halk ve asker arasında tahrikâ- ta girişmişler; meşrutiyet — idüresinin ilk isyan ve irtica hareketini vücuda getirmişlerdi. Eğer tedbirli davranılıp ta bu isyan derhal bastırılmamış olsaydı; pek kan- h bir netice kesbedecek; belki de (31 - Mtlae Haa a İttihatçılar Devrinde UHALEFET © Nasıl doğdu, Nasıl yaşadı,Nasıl öldü? - S od 7cü -|Meşrutiyetin ilânını müteakıp, ilk çarpışma, Tanin başmuharriri Hüseyin Cahit Bey | ile, İkdam gazeteşi_ğaşılıu_han-irî, Ali Kemal Bey_ arasında başlamıştı. mart) vak'ası, o zaman zuhura gele - cekti, İzmirde, Edirnede vukua gelen bu hareketler; Kayseride, — Kastamonuda ve sair yerlerde de muhtelif — şekiller göstermiş, meşruliyetten zarar gö - renlerin ellerine, korkunç birer silâh vermişti, Vilâyetlerde bu hâdiseler cereyan ederken, artık!latanbulda da (muha - lefet) in hakiki? çehreleri tebellür et « meğe başlamıştı. Meşrutiyetin ilânını müteakip, ilk çarpışma, (Tanin) gazetesi başmu - harriri (Hüseyin Cahit Bey) ile (İk - dam) gazetesi başmuharriri (Ali Ke- mal Bey) arasında başlamıştı. Vak'a, enteresandı... Ali Kemal Beyin İkdam gazetesinde, Abdülha - mit hakkında yazdığı yazılar, yavaş yavaş nazarı dikkate çarpmış; Ali Ke- mal Bey ile saray arasındaki münase- batın gizlice tahkikine yol açmıştı. Bu tahkikat, şu neticeyi vermişti: Meşruliyetin ilânına takaddüm e - den günlerde, - yani, Rumelide ha - rteket başlayıp ta, sarayın telâşlı mü - zakerelere giriştiği günlerde « Ali Ke - mal Bey Abdülhamide bir telgraf çek- miş: (Ahvali hazırada, hizmetimden isti- fade olunacağından, bazı — maruzatta bulunmak üzere Dersaadete avdetime müsaade buyurunuz.) Demişti. Esen rüzgârlardan bile, Rumeliye ait haberler öğrenmek istiyen Abdül - hamit, Ali Kemal in bu teklifini derhal kabul etmiş; İstanbula avdeti- ne müsaade eylemişti. Ve tuhaf bir te- sadüf eseri olmak üzere, Ali Kemal Bey de tam meşrutiyetin ilânı günü L — ——— KUMBARA BİRE, OĞ Yazanı Ziya Şakir İstanbula gelmiş, kendisini bekliyen bir sivil yaver tarafından doğruca sa- raya sevkedilmişti. Ali Kemal Bey; doğrudan doğru * || ya padişah ile görüşmek, onunla şahe san münasebet tesis etmek istemişti. | Fakat, Abdülhamit, buna lüzum gör || memişti... Buna binaen başkâtibi Tahe 'sin Paşa, 'Ali Kemal Beyin misefir «& dildiği odaya gelmiş: — Zatı şahane hem pek fazla meş> gul, hem de biraz rahatsız. Maruzatı * nızı bana söyleyin. Ben, kendilerine arzedeceğim. Demişti. Vaziyetin; düşündüğü şekilde zu * hur etmemesi, Ali Kemal Beyin canı: ni sıkmıştı. Fakat çaresiz, maruzatın!. |şöylece başkâtip Tahsin Paşaya ar * |zetmeye mecbur kalmıştı: — Efendim!:. Zati şahanalerini öti zedebileceğim maddeler, her hangi b meseleye ait değildir... Ortalığı boş yı re velveleye veren Terakki ve İttih cemiyetinin iç yüzünü biliyorum. Maks sadım; bu hususta - zatı 4 tenvir ederek, kalblerinin müsterih ol — malarını temin etmekti. Bu bapta, gee ne iradei şahanelerine muntazırım. Demiş.. Ve, başkâtip Tahsin Paşef nan teklifi üzerine, - geçenlerde ayneti neşrettiğimiz -arizayı yazmı Tahsin Paşa, bu arizayı mide takdim etmişti. Aradan yarım | « saat geçmeden, Abdülhamit tarafın * dan Ali Kemal Beye kapalı bir zarf gönderilmişti. Bu zarfın içinde de bee || heri beşer liralık olmak üzere - riva * | yete nazaran - (450) adet liralık, Oss manlı Bankasının altın mahiyetindeki banknotu mevcut idi. i Ali Kemal Bey, bu zarfı cebine in * dirmiş; o günden itibaren, kendi kent dine bir vazife programı çizmişti — Bu program, iki maddeden ibaret * | ti ) 1 — Bir anda memlekette bir (meş' rutiyet kasırgası) yaratan (cemiyet) in; beş on lâhana kafalı palavracıdati ibaret olduğuna dair teminat vu-*ız- zatı şahanenin endişei hümayunların! | izale etmek. | 2 — Zatı şahanenin methü senasın$ dair yazılar yazarak; (cemiyet) tara * fından gizliden gizliye yapılan propar gandaların önüne geçmek.. Efkân W | mumiyede yer tutmak istiyen M | cıların mevküni, ikinci plâna indir * | mek. | İşte Ali Kemal Bey; bu mı’ri | tatbik ederken, yakayı ele vermiş; he" nüz intişara başlıyan (Tanin) gazete' sinde kendisine hitaben şu kısa ve a * | çık mektup neşredilmişti: ; Ali Kemal Beye, Açık mektup. (Geçen gün huzuru şahaneye ka * | bul buyurularak, mazharı iltifat oldu” | nuz. Dört yüz elli lira, atiyei seniyt | aldınız. ü Bu parayı bir ciheti hayra sarfede” | ceğinizi ümit ederek, iki üç gündü! bekledik... Fakat ;bu yolda bir ilâni” nıza tesadüf etmediğimiz için, henüf ciheti sarfını kararlaştıramadığınız a9” j laşılıyor. j Şu ihsanı şahanenin, Tianei ıııüiy" hesabına Bankı Osmaniye tevdi bu * yurulması samimiyeti müslimelerin * | den muntazırdır.| ü Bu açık mektup, imzasızdı. Belli idi ü ki, gazete tarafından yazılmıştı. Fakatı — iyi hesaplanmamıştı. Çünkü için*f“ Ali Kemal Beye kendini müdafaa yebilecek yanlışlıklar vardı. Birinci hata.. Ali Kemal Bey, (h7 zuru şahane) ye kabul edılmew İkincisi de, paranın miktarıi idi. (Arkası var) — | |

Bu sayıdan diğer sayfalar: