31 Ağustos 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

31 Ağustos 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

b —I—Büyükîf kksanı İngiltere Kralı Sekizinci Edvard “İnsanların iç;ıde, onlarla beraber ayni sıkıntıyı ve Kral Ingütere Lik maçı finalinde başlama vuruşunu yaparken KRALIN MÜTEVAZI HAYATI 20 kânunusani 1936 gecesi... Bü - Yük Britanya imparatorluğunun nü - altında - bulunan 450 — milyon halk bir taraftan kendilerini baba gi- İ seven bir hükümdarın ölümüne ağ- tlarken, diğer taraftan da sevgili bir Sardeş gibi tuttukları Pres Dö Gali İmparator ilân ediyorlar ve onun tah- Çıkışını tes'id ediyorlardı. Keder ve vincin samimi olarak bir arada ya- #adığı nadir zamanlardan biri de lı(:.um dünyanın kendisine hususi bir Ürmet ve sempati beslediği Prens Dö ü kral oluşu zamanına tesadüf e- r. On T David ün yakınları kendisine - Davi î?r!q'al Bu Ukaddesten çıkarılıp — verilmişti ve ğm tane olan isminin sonuncusu idi. İtabı Mukaddes te David, yahud Da- , Golyatı yenerek hükümdar ol - Muştu,.. Bugünlerde şehrimizi şereflendire - 'nımm Kralhı Japon kıyafetinde Yek olan kıymetli kralın isimleri şun - lirdır, o duard - Albert - Chretlen - Ge - Be - Andre Patrick - David. Lâkapları da şunlardır: - Prens Dö :'— Cornouailles ve İnvevness Düka- * Killarney Baronudur. TYahsil hayatı 'qs*'kllim:i Edyard 23 temmuüz 1894 b Surrey. Kontluğunda — Richmund #rkta tur, 1914 te askerlik çağına ğirdi. O ta- 'Öıııı,hd” bir Kral oğlunun görmesi n gelen bütün tahsil dereci İ :*_"—_-Behı-'ıye mektebini bitirdi. Üni - ğ’iwyı: girdi. 16 yaşında - bulundu. - TU sıralarda büyük babası Birinci Ed-|. .e:'i ölmüş.fakat o sıralarda Paris İNi bulunan Sir Frencis Bertie va- ile gifahi bir vaziyette bulunmuş & İorununun Fransada tahsil etmesi- * .'“f’mışü. Onun bu sözü yerine ge- ı_ı.dl ve vasiyet mucibince Breteuil & Tkisi i Hanrinin yanına misafir edil-| y ,J'Mişm Edvard, Breteuil Markisini hl:"" Onun için:, «He is a good T» derdi. Bu sözile de Hanrinin €N terbiye etmesini bildiğini ifade isim kendisine Kitabı || SON POSTA Şehrimizi şereflendirecek olan Sinci Edvardın hayatı bir albüm kadar mütenevvidir Kral Kanada'da çiftiğinde etmek isterdi. Terbiye, adabı muaşe-| ret insana lâzımdır, Fakat omuzlarına | içtimai birer vazife alacak insanların, | muhabbet telkin etmek, arkadaş ol « mak hasletine de malik olmaları ge- rektir. İşte bugünkü krala bu tevazuu ve muhabbeti aşılıyan Breteuil Mar- vetçi bugünkü haşmetlâ hükümdarın büyük babası meşhür cumhuriyetçileri onun sofra - sında tanımıştı. Gambetta, genç s05- yalist Brianol hep bu evin müdavimi | idiler, | Fransada iken Prens Dö Galin Pariste Bolonya or- manlarının bir köşesinde geçirdiği hu- yatı bilenler diyor ki; — Prens mahcubdu, çocuk çehresi - le etrafına bakındığı zaman istikbal - de omuzuna yüklenecek mes'uliyeti bilgi ile tahfif etmek için herşeyi öğ - renmek isterdi. Yumuşak ve güzel çehresinin altında azim ve iradenin iz- leri okunurdu. Dört ay müddetle orada kaldı, bir tek defa ağzından bir ingilizce kelime çıkardığı duyulmadı. Veliahd Fransa- ya giderken evine ve ailesine fransız- cayı mükemmel öğreneceğini ve bir tek kelime ingilizce kullanmıyacağını vadetmişti. Umumi Harbin arilesinde 1912 senesinin ilkbaharında Bolon- ya ormanlarında dolaşanlar ber sabah lâcivertler giyinmiş sevimli bir deli - kanlının yanındaki kimselerle fran - sızca şakalaştığını duyarlar, fakat o - nun kim olduğunu pek bilmezlerdi. Delikanlı harikulâde güzeldi. Göz - leri mavi idi. Pembe bir ieni, altın renkli saçları vardı. 1913 senesinde yani Umumi Harbin arifesinde almancayı yerinden öğren- mek- üzere Almanyaya giüiti. k i * — Ben Fransaya gideceğim... Fran- #aya ” gitmek istiyorum.. Gitmeliyim. Umumi Harbin içinde İngiltere Har- i|biye Nazirı Lord Kitehner bu türlü çı- çıkışan hâki elbiseli ve üniformalı de-|. likanlı kimdi) — Ölürsem ne olur?... gim var; diyordu. Lard Kitchner ise; — Öleceğinizi muhakkak bi'sem git- menize belki muhalelet etmem, fakat ya esir olursanız?.... Harbiye Nazırı, genc Davidin Gol- gında mağlüb olmasına ta - etmek istemiyor. Jean Sans terre gibi Bavyera kalele! n birinde esir olabileceğini düşünerek ayak di - retiyardu. Nihayet gene David dayanamadı, 17 Dört karde - teşrinisani 1914 te Flander cephesi kumandanı Jobn Frenchin yaveri o - tarak harbe gitti. Cephede, ileri karakollarda Sırasile Charles Munnoya,” Lörde Hornee hizmet etti. Fakat önü bu tür- lü hizmetler tatmin etmeklen uzak - tı, Erkânıbarbiyeye mensub - olmak, gerilerde hizmet etmek istemiyor, si - perleri, hücumları arıyordu.... Serhest kaldığı zamanlarda işini gücünü bıra- kıyor, ileri- karakollara, muharebe e - Sekizinci Bdvard Hindu kıyafetinde den kıt'aların arasına karışıyordu. Tecrübelerden istifade 1919 da harb bittikten sonra bir gün şöyle bir nutuk irad etti; «Harbi Umumide üzerime aldığım vazife manasız ve şümulsüzdü. Fakat denizcilik sahasında iyi çalışam. Bu dört sene zarfında, nefsimle ve vlcda- nımla karşı karşıya kaldım. İnsanların içinde, onlarla beraber âjni sıkmtı ve elemleri çekerek yaşadım, İstikbalde üzerime yüklenebilecek mes'uliyetleri düşündükçe, bu kazan- ğam tecrübelerden istifatle edebile » ceğimi tahmin ediyorum. Dünyanın her bucağında 1921 den sonra Prensin hayatı bir pesim albümü kadar mütenevvi olu - yor. Onu dünyanın her bucağında se- manın altında, her çeşit kılığa bürün- müş olarak görüyoruz. Dünyanın en güzel atlarına binmek, en mükemmel ve çeşidli iklimlerde do- laşmak, en güzel ve nadide avları av- Jamak, beyaz fillerin —sırtına binmek, Kenyaya gitmek, dikenli mimazaların altında aslan beklemek... Şimdi beyaz keten elbiselerin için- de Sierra Leonedeki zenci şeflerini ka- bul ettiğini göz önüne getiriniz, sonra Pehlîvanîar Koca Yusuf, Adalı Halil beynelmilel güreşçilerin Yazan: Kara Ahmed... Küddereli... Filiz Nu- rullah... Aliço... Koca Yusuf,., Guvaz- oğlu İbrahim... Adalı Haüil,., cıklbı Mahmud.,. İşte çelik gibi pazularile kainata nam salmış daha bir sürü insan ki, el- ele verseler, Beyazıd kulesini teme - linden bir fidan gibi söküp Okmeyda nının orta yerine yerleştirebilirler.. Hepsinin, büyültülmüş, çerçeveletilmiş boy resimlerile dolu duvarlara göz gezdirince, insan kendisini bir kahve - de değil, bir şampiyonlar müzesinde sanıyor, Türbedeki kahvenin, bu pehlivan - lar kadar meşhur olan sahibi Refet; — Fakat, diyor, tamam değil bu kol- leksiyon... Resimlerini ele geçiremedi- ğim birkaç pehlivan daha var,.. — Nasıl toplıyabildin bunları? — Hiçbir antika meraklısı, hiçbir pul meraklısı, benim bu koölleksiyonu ele geçirinciye kadar çektiğim zahmet- le karşılaşmamıştır. Koca Anadoluda, uğramadık köy bı- rakmadım. Eğer yol masraflarını da hesaba katarsam, bu resimler bana bir apartıman parasına mal olmuştur. O nun için, evlâdım gibi severim herki - Fini. — Bunların resimlerile beraber ha - tıralarını da toplamışsındır. tabii? — Elbettet O halde sende kimbilir ne hikâ yeler vardır bunlara dair>.. Refetin birer evlâd gibi üzerlerine titrediği resimlerinde dolaşan gözleri gevgi ile, hürmetle, ve tapışa benziyen bir takdirle dolu. Bakışlarını oalardan alıp gözlerime veriy ve elli dudak- arı sebebi hul bir hiddetle hükü- Kizil - Eğer şu adamlar bir gün mezar - larından fırlasalar, muhakkak — evvelâ Babıâliye saldıracaklardır... Hakların - da neler uydurulmadı Yarabbi?.. Hal- buki, bunların hayatlarında, muhay - yelelerin icad edemiyeceği öyle hatı - ralar, öyle hikâyeler var ki.. Fakat a - rıyan soran kim? Eloğlu kalemi eline ra 1925 tarihinde ufak bir midillinin tgırtında cenubi Afrikada kendisini se - lâmlamağa gelen heyetleri kabul et - tiğini hatırlayınız... Binlerce kâğıd fe- nerle süslenmiş alan Hong-Konga gi- tiyor. Beyaz panamadan kanotye şap- kasının modasını çıkarıyor. Napolyonun mezarında Japonyada Nara parkımda herkesin hayretle açılan gözleri önünde başı a- çık dolaşıyor. Avustralyada hâki üni- formasını tekrar giyiyor, Sen: Elen a- dasında Napolyonun- mezarı - başına kendi elile bir meşe- fidânı. dikiyor. Yeni Zelandda talebelerle konüşüyor. Kanadada bir çiftlik gahibi gübi yaşı « yor. Toprağı bizzat ekiyor, komşu köy- lülerle ahbab oluyor. Herşeyi öğrenmek Dünyada görmediği, gezmedi yer kalmıyor, beş kıt'a üzerinde gizli ne varsa hepsini meydana çıkarmak, her- şeyi öğrenmek istiyor. Bir defa bir yerde tanıdığı bir insanı bir daha kat'- iyyen unutmuyor. Ve her dela İngil - tereye döndüğü zaman dana olgun ge- Hiyor. . & Amrikada tetkikler Umumi harbin dünya üzerindeki İtahribatını çok- yakından görmüştür. Londrada işsizlik artmış, kimse gül mek istemiyor, herkes müteessir, Tekrar İngiltereyi bırakıyor ve gene seyahate çıkıyor. Amerikaya gidiyor. Bu sefer iktısadi meseleleri yakından tetkik ediyor, Her gittiği yerde halkım gittikçe artan muhabbetile ka ılaşı - yor, gazeteciler kendi rahatsız et - tikleri hakle, arkadaşlarım incitmek istmiyen bir insan sıfatile, en manasız suallerine de cevablar veriyor. Niye evlenmiyor? Bunun cevabını vermek hayli zordur. Dün de bugün de kimi istese alabilirdi. Onun aşk ma - ceralandan bahsettiler, fakat hiç biri- nün asıl ve esası çıkmadı, yönlü neka- *|yükseltilmesi kitabda yazılan de S in ikalive bir çok macera dinledim *« * » Eski pehlivanlarımızdan Kurtdereli, Filiz Nurullah, ve Kızılcıklı Mahmut gibi resimlerini, hatıralarını toplayan Refet neler anlatıyor? Sellm Tevfik aldı mıydı, tek satıra bin palavra sığ « dırıyor! Bunların arasına şimdik! pehli - arı niye katmadın? Refet kaşlarını çattı — Hangi pehlivanları? — Meselâ Dinarlı Mehmedi, Mülâ - yimi, Kara Aliyi, Tekirdağlıyı filân> — Geç efendim,.. Bir Cim Londos için birbirlerine giren çolukçocuğa ,pehlivan mı derim ben>, Fransızca bir kuvvet kitabı vardır. O kitaba, dünyaya gelmiş, geçmiş o - lan en kuvvetli adamlarımn resimleri basılmış, başardıkları marifetler yazıl- mıştır. Meselâ bir İtalyan Canya varıv okka ağırlığındaki kayayı ipinde tunca bir metro havaya Hem de tek parmakla.., Gene o kitabda yazıyor: İsmi aklım- da değil, müthiş bir Alman varmış: Kuvvet ölçüsü denilen aletin yaylı de- mirine bir yumruk vurunca, kurşun topu tam 80 dereceye çıkarırmız O 550 okkalık kayayı, ve küvvet öl- çüsünü Pariste Koca Yusula göster - İmişler. Koca Yusuf, bir metroya kal - |dırılması marifet sayılan kayayı kal - dırınca, çakıl taşı gibi on metroya fir- latmış. Sonra, kuvvet ölçüsünün yaylı demirine bir yumruk atmış. Hem yay parçalanmış, hem de - (80) dereceye kurşun top, kırılan dereceden fırlayıp yok öl- muş. O zamaânın yabancı — pehlivanları, bunları alt etmekten ümidi kesmişler. Meselâ Koca Yusufun karşısına çıkıp ta üç dakika dayanabilen pehlivanın kurumundan geçilmezmiş. Hele Y fu beş altı dakika uğraştırabileni : — Müthiş adam| diye parmakla gös- terirlermiş! Düşünün ki Koca Yusui, hların lügatlarını değiştirim ler kuvvetli sıfalının yerine «Yu kelimesini kullanmağa — başlamışlar. Zorlu buldukları birisi için; (Devamı B inci sayfada) ei Va 550 tü kaldırırınış. - dar kabarırsa kabarsın o meselelerini, dünya gailelerini « nürken, evlenmeği hatırına getireme- di, Belki de iyi kalbli olduğu için ev - lenmiyordu. Öyle ya, bir tanesini al - sa binlercesinin kalbini kivacaktı... Sonra üç tane de kardeşi vardı, hoele onlar bir sıralarını savsınlar. — elbette kendisine sıra gelirdi. Mütevazı bir hayat 1927 de. Afrikada bulunduğu sıra- larda kralın sıhhati hayli bozulmuştu. Onun için İngiltereye geldi Kaçınak istediği zamanlar! Frahsaya gidi u. Ahbablârı her çeşid insanlardı.”Bu hu- susta büyük babasıni taklieb etmivor * du. Kulübde, at yarışlarında dolaşıyor, biraz da eğlenceye vakit ayırmak isti- yordu. Normandiyaya, Cannesa — gidiyor, kimsenin bilmediği hususi şatosunda Fort Belvederede oturuyordu. ç » Gayet mütevazıdı. Ahbablarile sof » raya oturduğu zaman kendisine en ya- - kın olan iskemleye çökerdi. Şatosun - da herşeyi kendi zevkine göre tanzim ettirmiştir. Yemeklerini bile ekseri - yetle kendisi ısmarlardı. Spor yapmağa buğgün de bayılır. tay- yareyi heyecanı için sever. Hergün jimnastik yapar. ü Fransada sürek avlarına, cCks & kimseye bildirmeden ve mütenekkiren dahil olur. Çok hassas ve temiz kalblidir. Ba « lonya ormanında oturduğu zamanki ıan'ıgım ve temizliğini üzerinden at - mamışlır, Dünkü Prens Dö kizinci Edvard... O, gun imparatoru olmakla bel seriyetle Insanların kardeşi, tin ta kendisidir. mer: bugünkü Se » milyon nüfu- ber,€k » insaniye-

Bu sayıdan diğer sayfalar: