September 8, 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

September 8, 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

X Türkiye - Ingiltere Müânasebetleri * MM Edvard'ın Türki lişleri, Çanâkkale; İstanbul ziya- retleri ve bu arada göze çarpan sami- Kral Hazretlerinin oyaptıkları bu seyahatin en mühim bir hâdisesi ol- mak üzere telâkki edildi. .yahati — eden beynel- İ bu Kinin in gördü ve gene bayarbinileğ, mat» buat bunu açıkça söyledi. * Esas itibarile resmi bir mahiyeti ol- miyan ve daha ziyade turizm çerçeve- si ile çerçevelenen bir ziyaretten bü- yük siyasi neticeler (o beklenemiyece- Bine göre cihan efkârumumiyesinin bu hâdiseye verdiği ehemmiyetin derece- sini de esaslı neticelerle ölçmeğe labi- âtile imkân yoktur, Fakat, Çanakkale- den başlayarak Kral Hazretlerinin Sir- keciden hareketlerine varıncaya kadar İngiliz ve Türk mahafilinde göze çar- pan bariz samimiyetin de büsbütün delâletsiz olmadığı aşikârdır. * Bu delâlet, bizim anladığımıza gö- re, iki memleket arasında her iki tara- fın da kıymet verdiği bir dostluğun bi- raz daha kuvvetlendirilmesine müte- veccih büyük bir adım teşkil ettiği ma- nâsından ibaret olsa gerektir. Bir za- mandanberi göze çarpan bir yaklaşma hareketi bu ziyaretten sonra daha kuv- vellenmiş olacaktır. İşte, seyahatin muhakkak olan müsbet ve hayırlı ne- ticesi bundan ibaret olduğu fikrinde- yiz. Bu yaklaşma hüreketi gerek siyasi ve gerek iktisadi sahalar da kendisini kuvvetle göstermekteydi. Meselâ, son sene içinde İngilizlerle o Jan iktisadi münasebetlerimiz çok mü- sait bir hava içinde inkişaf etmiştir. İngiltere ile ilk defa olarak geçen se- ne akdettiğimiz itilâf bizim için müsa- it şartları ihtiva ettiği halde bu defa yeni bir anlaşma hakkında müzakere- de bulunmak üzere İngiltereye gitmiş olan hey'etimizin orada çok müsait bir hava bulmuş ve iyi bir anlaşınaya var- muş olduğu hakkında sızan haberler de ayrıca dikkale lâyik bir mahi mıştır. Filhakika, bu a sizan malümala göre, len şartlar, Türk mahsullerinin İngilte- re piyasalarındaki sürümünü pek kuv- vetli bir nisbette artıracağını göstermek tedir. Bazı nevi mahsullerimiz için za- ten enteresan bir piyasa olan (İngiliz mahreci, mahsullerimizin İngiltereye daha fazla nisbette ihracını kolaylaştı- ran bazı yeni anlaşma şartlarından sonra bizim için daha enteresan bir pi- yasa olacaktır. Ayni suretle, bir zamandanberi kuv- vetli bir İngiliz sermayedar grubunun Türkiyeye, ezcümle İzmire gelerek İn- giltereye ihracat yapmağa ehemmiyet verecejjinden de bahsediliyor. Bu da bi- ze karşı gösterilen iktisadi bir cemile- kârlıktan başka bir şey değildir. İngiltere hükümetinin. Türkiye ile sadi münasebetleri arttırmaya ye için muhtelif daha bazı ko- laylıklar göstermeğe mütemayil bulun- duğu hakkındaki rivayetleri de bu me- yanda kaydedebiliriz ve hiç şüphe yok- i bu haberler Türkiyede çok müsait akisler yapmaktadır. * Zamanımızın en kuv dostlukları ancak iktisadi beraber teşekkül ediyor ve siyasi dost- Tukların rehberliğini en ziyade iktısa- di dostluklar yapıyor. Bu bakımdan İngiltere ile Türkiye arasındaki dost- luk münasebetlerinin bu tarzöa bir in- kişaf içinde bulunduğunu görmekle bilbassa memnun oluyoruz yok ki Sekizinci Edvard'ın leri de bu sahada atılmakta olan adım- Jarın hızlanmasına ve kuvvetlenmesine geniş mikyasta yardım edecektir, Kral Hazretlerinin bir kaç günlük misafiret esnasında Türkiyeden pek hararetli intıbalar alarak ayrılmış bu- Tunması da münasebetlerin bu yol ki inkişafına ayrıca yardım edeceğine göre Tür - İngiltere dostluğunun yakın bir istikbalde fazla kuvvet ve sa- mimiyet kazanacağında hiç şüphe yok- tar çoktanberi | Geçen haftanın en belli başlı hâdiseleri arasında iki - si, Okyanosun iki tayyare tarafından ferin biri, La ei rekor kirdılar. İkinci seferi bir kadın yaptı ve şarktan garba seyahat etti, Bu seyahat Amerikalı, kahraman Lindberg'in yap- tığı seyahate bir nazire teşkil ediyordu. Çünkü tayyareci kadın yalnızdı ve en müşkül hava şerâiti içinde denizi geçmiş, sis yüzünden Nevyorka varamamış, ve Yeni İs- Fakat Okyanosu geçmekti ve bu maksat tahakkuk etmişti. SÖZ ARASINDA koçyaya inmeğe mecbur olmuştu. ( Amerikada Elektrik parası Nasıl tahsil edilir? Harlem; Ame- rikada zencilerin meşhur toplantı yeridir. Oradaki zenciler, kabada- yı insanlardır. Ek- serisi de sâbikalı- dır. Geceleri; se /7 fatarlar ve gün - İİ zi düzleri de on iki- ii den evvel kalk - mazlar. z Havagazı, elektrik şirketi tahsildar- ları bir zamanlar bunlardan öğleden sonraları tahsilât yaparlarmış. Zenci - ler de bunlara para vermek şöyle dur- Şimdi kumpanyalar, di paraları öğleden evvel istiy “ İzenciler de uyku sersemliği ile tahsil - darları bekletmedikleri gibi, hepsi w- yudukları için bir araya da gelemiyor- larmış. * İtalyanlar Danaklli çölünü deniz yapacaklar İtalyanlar Habeşistanın iklimini de - ğiştirmek için, hayvanların bile yaşıya- madığı Danakil çölünü deniz yapacak- lardır. Danakil deniz sathından aşağı - dadır, ve Bahriahmer'den su getirt - mek kabil olacaktır. İtalyanlar bu suretle 250 kilometre uzunluğunda ve 80 kilometre genişli- inde bir denize sahip olacaklardır. * Midesinden değil aklından zoru varmış Ros ansada Dimlidecn seninde bi. ri bir arkadaşile (10) kilo armut yiye- bileceğine dâir 100 ley yani bizim pa- rTamızla SÜ kuruşa iddisya tutuşmuş, dört kiloyu yiyince bayılmış, iddiayı kazanmak için gene yemeğe devam e- dince bu sehir, çaklayıp Slalüş: * Gandi hayvan terbiyecisi İnsanlara artık sözünü geçiremez ©- lan Hind milliyetperveri Gandi, şimdi hayvanlarla meşgul olmaktadır. Nazariyelerini vahşi hayvanlar üze- rinde tatbika başlamış, bu meyanda emma lim İSTER İNAN Biga muhabirimiz yazıyor: Burada akla hayret verecek bir sebze bolluğu vardır. Bu hafta Biga pazar yerine gelen arabalar dolusu patlıcan, tanesi bir paraya verildiği kalmıştır. Geri götürülmek ve başka yerde satılmak im- SON POSTA BB Tayyarecilik âleminde aşılması oldu. yor. başlamışlardır. asıl maksat) Bu heyecan ve | HERGÜN N BIR FIKRA iyilik ve fer ve fenalık Evvelki yıl Şehir tiyatrosunda bir ikilik baş göstermişti. Raşit Rı- za Truptan ayrılmış ve onu, Hali- de, oOHüseyin (OKemal, (Şaziye takip etmişti. Artık Şehir tiyatrosunun tama- mile dağılacağı söyleniyordu. Bu arada Raşit Rıza durmadan sağa sola koşuyor, yeni tiyatrosu- nun kadrosu için çırpınıp duruyor- du. Artistler kifayet etmiyordu. Herhalde bir kaç kuvvetli elema- nın daha kadroda yer alması Lizım- dı. Ötede beride de durmadan Ra- Si Rızanın aleyhinde sözler söyle- niyor, kumpanyanın dağılacağı, Şe- hir tiyatrosundan çıkanların yüz- üstü kalacakları rivayet ediliyordu. Raşit Rıza bir gün Muammeri yolda gördü: — Aman, dedi. Gel seninle konu- şacaklarım var. Mühim, çok mü- him... Bir kahveye oturdular. Raşit Rıza uzun boylu anlattı, Kendisile beraber (| çalışmasını, bu suretle parlak bir östik- bal sahibi olacağını söyledi. Muammer eli çenesinde durgun durgun Raşit Rizanın yüzüne bakı- yordu. Nihayet boynunu büktü ve ağlar gibi bir sesle: — Ben sana ne fenalık ettim Ra- şit?.. dedi. 3 Bir Alman senede nekadar süt içer? Almanların biraya meraklı oldukla- rını biliyorduk ama süde de meraklı olduklarını bilmiyorduk. Onlar da şimdi Amerikalılar gibi is- tatistik merakına düştüler, ve bir Al- manın senede kaç litre süt içtiğini öğ * renmek istediler. Yaptıkları hesaba na- zaran her Alman senede 120 litre süt olan İsviçreden daha aşağı imiş. bir arslanı da terbiye etmiştir. Arslan az zamanda o kadar münis olmuş ki, çocuklar bile kendisile oynamaya baş- lamışlar... İSTER Fennt ferakkiler, bunu temin etmiş, sis tabakaları arasında gözleri Bu iki hâdise Okyanosu geçmenin artık gündelik mü- »-İtâd hâdiseler arasına girmek üzere kn üm yapımızı Şe İOMUİ iştirâkile başarılmıştı. Bu iki adam Okyanosu 16 saatte olduğunu gösteri - ve tayyareciler, kapalı olarak uçmağa Bu hâdiseler gençliğimize, hiç şüphe yok ki heyecan vermekte ve onlarm kalbinde bu şerefli maceralara atıl mak ve yeni ufuklarda ün almak, şan kazanmak iştiyakı- nı uyandırmaktadır. iştiyak sivil tayyareciliğimiz için en kuvvetli temel ve en ilerletici âmil olacaktır. *| İyi görmek için Ispanak ve havuç Yeyiniz! Amerikalı göz dok tor la rın dan Jeans uzun tet - kiklerden sonra, ispanak ve havu- sun şâfi hâssala - tını tesbit etmiş - tir. Havuç ve ispa-| nak yiyenler bil » £ hassa iyi görür- ler ve miyop o - lanlar da iyileşirlermiş. Profesör Jeans yaptığı tetkiklerin neticelerini bildirirken, herkese havuç ve ispanak yemesini tavsiye etmekte- dir. * Krs'içe Mari gemisinin İngilizlerin yaptıkları meşhur Kra- liçe Mari gemisinden bahseden bir ga- zete geminin bir çok hususiyetleri a -| rasında başka gemilerde bulunmıyan | bir hususiyetten de bahsediyor, diyor ki: «Kraliçe Mari'de en hoş şey birinci! mevki salonda otururken vapurun na- sil ve ne tarafa doğru ne sür'atle git » tiğini seyretmektir. Bunun için pence- reden bakmıya filân lüzum yoktur Duvardaki büyük bir haritanın üze - rindeki küçük bir Kraliçe Mari, büyük Kraliçe Mari ile birlikte yürüyor. * Cam devri Tarihte devirler sayarlar: Sözün Kısası Sobırları a istimal Edilen feyisoflar.. de kocaman kulak rını ve düşünceleri; muhtelif şekillerle öyle güzel bir ifade edişi vardır ki, insanların, pi â kaş ve gözlerile, bu kadar kuvvetli İade sahibi olabilmelerine imkân gi * tur. Daima, düşünceli, dalma ihtiya kâr, sabrın sanki canlanmış bir tims#* hi, tahammülün sanki yürüyen bir pü“ munesidir. , > rım” Onun kocaman başının üstün” i iz? Ben bayıl” Hayvanlar arasında bir feylesof #* ramak lâzım gelirse ancak eşeği gö” terebiliriz. Bunün için vaktile benimi bir eşeğim vardi ve ben de âdını Ari” to koymuştum. Bir film yıldızınm in” ce ve düzgün ba arı kadar na ve düzgün dört ba artul” muş bu koca başlı, ı kü" çük ve narin gövdeye «eşek!» (o deyif geçiverenler ne kadar gafildirler... Be eşeğin hattâ bazı noktalard4 insanlar” dan daha akıllı olduklarına bile diğ* kat etmişimdir. * Bu kadar meziyetlerine rağınen, bi biçare hayvana pek çok itibar edilmeğ Bu gün Avrupada nat bahçelerinde, yahut mahsus kıraat kitaplarında görüyoru& Bunun için Avrupalılar bizim memle* kete gelip te İstanbul sokaklarında © şekleri görmeğe başladılar m, a keyiflerinden durulmaz. Adını çok işi“ tip te kendisini görmedikleri bu mü barek feylesofu görmek, onlara fevka* lâde bir şey gibi gelir. Otomobillerinden inip e: okşa“ yan, onun kulaklarını öpen kaç tane Avrupalı görmüşümdür! Acaba, Avr palılar, eşeği kendi sokaklarından v8 hattâ kendi köylerinden neden dolayi kaldırdılar? Bunu bilmiyı Fakat bizim sokaklarımızın hâlâ or Ju olduğunu hep Avrupalılar geli bulsunlar, bu suretle memlekette tw rizm artsın, diyedir ki belediye bunla* rın sallana sallana Köprüden geçip Ka" raköyde tramvayların, o otomobilleri yollarını kesmelerine hâlâ müsaade €“ diyor. Hakikaten, belki, Piyer Loti gr bi, Şarkta hep eski şey nektefi memnun olan Avrupalılar için Köprü bugünlerde kavun, karpuz arabalarının sokakları istilâ edip be zan tramvaylara, otomobillere, hattğ insanlara geçecek yer bırakmamıalar! beni çileden çıkarıyor. Otomobil ve kamyon asrında, teli zayıf bir eşeğin arkasında bir kaç yöğ . İkiloluk karpuz yükü ile, sahibinin kır” bacı altında büyük caddelerde inley$ inleye araba çekmesi hem eşek hem de bizim için acınacak bir şeydi Biz ki artık modern insanlar “olduk: modem şehir sahi diyoruz. İstan” bul gibi bir şehrin eşek arabalarını? istilâsına uğraması hakikaten (o bira$ fazladır! Taş devri, tunç devri, ve saire.. Biz- den sonra gelecek devir için de bir Fransız gazetesi | veriyor ve diyor ki: Z B ikdar bir sü lek | — İnsanlar artık cami istedikleri içermiş. Bu miktar Bir süt memleketi sekle koyabiliyorlar. Camdan iplik ya- pıp şapka dokuyorlar ve bu şapkalar bütün dükkânlarda satılıyor. Pek ya- kında camdan elbiselik kumaşlar da yapılacak. Bu kumaşlar diğer kumaş- lardan çok dayanıklı olacaktır.» İNANMA! kânı olmıyan bu fazla patlicanlardan 70,000 tanesi Biga çayına atılmıştır. halde satılamayıp Bahçivanlar bunları İSTER İNAN İSTER İNANMA! «cam devrin ismini | y turşuluk için olsun fukaraya | vermemişler, gelecek haftanın satışma sekte vermesin diye dereye atmışlardır. * bıraksalar da bari rse! Malümya bu # kıllı hayvanların bir usulleri va Yalnız kenardan gitmek, Halbuki, sahipleri onları bırakırlâf mı? Onları kâh sağdan, kâh soldan # terler, kâh ortaya sürerler ve bu s&” retle zavallıların yolları tıkamaları0f mâni olurlar. Onlar yolları tıkayınca da aval! eşekler herkesin hakaretine uğrarl8” Halbuki kabahat onların değildir, o ları sürenlerindir. Fakat, kime anlatı” sınız? Kime anlatırsınız ki kabahat 0” ların değil, onları başlarından büy öö işlere koşan biz insanlarındır? Eşeklerin bizden, bizim de eşek ar balarından çektiklerimizin artık çok olduğunu artık görmek ve anlamak we zımdır. Şehrin bu gibi işlerinde hem Va İda gitmeğe lüzum yok, Ankara beli | yesinden hayli dersler alınabilir! içi SEE #EPZ Esir ESTE

Bu sayıdan diğer sayfalar: