20 Kasım 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

20 Kasım 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ha y 5 - Şeh Mahlüt sade yağ yasak (Baştarafı 1 inci sayfada) Acele bir işini bahane ederek yanım- — dan uzaklaşan genç meslekdaşa, bu su- alleri Bu suallerin cevaplarını karineyle bulup çıkaramadım. Meraktan kurtul- mak için de Şehir Meclisimizin dünkü — toplantısına gitmekten gayri çare bula- » madım. - * Şehir Meclisi dün de, mazbatalar — bermutat encümenlere havale edip du ruyordu. Fakat Meclisin tatlı tatlı da iilacağını umduğum sırada birden biri kızılca kıyamet koptu. Ve azalar biri- birlerine girdiler. Etendim... Mesele «yağe meselesi Bir zabıtal belediye talimatnmamesi va: ya? Olanca gürültü, işbu zabıtal bele diye talimatnamesinin 436 ıncı madde sinden kopuyor. Çünkü bu madde,hıfzıssıhha kanu aünün 187 inci maddesine zıt gidiyor- muş. Zabıtai belediye talimatnamesinin — bu maddesi, sada karışık yağ se — tılmasına müsaade etmiyormuş. Ha! — buki, hıfzıssıhha kanununun 187 inci maddesi diyormuş ki: — Hayır... Karışık yağ satılabilir. Fa kat bir şartla: Karışik yağ satanlar. kaplarının üzerlerine: «Bu yağ karı - şıktırs diye yazmaya mecbur tutulur- lar! Gördünüz mü işi? zabıtai belediye — memuru, karışık yağ satan adamcağı- zı yakalayıp cezalandırmak istiyecek. — Halbuki, karışık yağ satan adam: a — Ben, diyecek, vâkıa karışık yağ satıyorum ama, bunu saklamıyorum ki? — İşte.. kutularımın üzerinde «bu yağ “karışıktır!» diye yazılı. Zabıtal belediye memuru, haklı ola- tak ayak direyecek: — Benim ona aklım ermez. İster giz- li sat, ister âşikâr sat, Sattığın yağ ka- rışık ya? Cezanı çekeceksin! Bu vaziyet karşısında bittabi yağcı da hıfzıssıhha kanununu çıkarıp, zabitai belediye memurunun burnuna dayaya cak. Ve haklı olarak itiraz edecek; -— — Senin elindeki talimatnameye de -— benim aklım ermez. Çünkü o talimat- name kanuna uymuyor! Ondan sonra da çene dövüşü: N — Ben vazifemi senden mi öğrene- im? — Ben kanuna mı inanacağım yoksa — sana mi? -— Münakaşa... Hakaret... Karakol.. Mah — keme... * Kimbilir bu çeşit kaçıncı gürültüden sonradır ki, sıhhat işleri müdürlüğü o — talbmatname maddesi ile o kanun mad — desi arasındaki tezadı sezmiş. Çare dü- — şünmüş. Sonunda da: — — Kanun haklıdır efehdim. Talimat. nameyi ona uydurmak lâzımdır. demiş, — ve hazırladığı müzekkereyi belediye encümenine yollamış. Encümen keyfi- Meclis işi Mülkiye, ve sıhhiye encümen |lerine havale etmiş. Mülkiye ve Sihhi- — ye encümenleri de tetkikat, tahkikat... Bir mazbata hazırlamışlar. Ve dün, - mâazbata heyeti umumiyenin tasvibine arzedilen bu mazbatada kısmen sıhhat işleri müdürlüğünün noktai nazarı, kıs- — Men de zabital belediye talimatname- sinin malüm maddesi bulunuyar, — — Evvelâ yağları ikiye ayırmak lâ- — zim: Yemeklik yağlar... Sade ve tere- — yağlar.. , n Yemeklik yağlardan zeytinyağına /— yüzde yirmi beş nisbetinde susam ya- — ği, veya pamuk yağı karıştırılmasın- — da bir mahzür yoktur. Yalnız zeytin- — yağına hem susamyağı, hem pamukya- Üa karıştırılması kötüdür! p Maamafih, zeytinyağının karışık ola- — Tak satılmasına hile yapılmasından kor| — kulmadan izin verilebilir. Çünkü, tah- — lll meticesinde hileye sapılıp sapılmadı- ğinı anlayabilmek imkânı daima mev- tuttur. Yani satıcılar, kontrol edilebi- — lirler. Fakat sade ve tereyağlarda iş böy- Daebğ' ir Meclisinin kararı: | Memleketin | ktısadi Z Teşkilâtı İktısat Vekâleti memleketin iktısadi ve mikdarını öğrenmek imkâmı - nen mevcut değildir. Böyle olunca da, satıcıları kontrol etmek imkânı yok - tur. Binaenaleyh, sade ve tereyağların |Proje hazırlamıştır. Bu proje ile mem- karışık olarak satılmasına izin vermek|lekette hâlen mevcud 118 Ticaret ve csiz değildir. Zira kontrol edilemiye - |Sanayi Odası lâğvedilecek, Türkiye 21 ceği için, satıcılar bu yağlara, sıhhateliktısat mıntakasına ayrılacaktır. Bu ziyanlı nesneler de katabilirler. Biz bun | mıntakalarda birer İktısat Odası bu - arı bittabi, mütehassıslar, kimyager-İJunacaktır. İktısat Odaları sanayi iş - er arasında yaplığımız tetkikat, tah-İlerile meşgul olmıyacaktır. cikat neticesinde öğrendik.» —- Ve işte, bütün kızılca kıyamet bu nazbata etrafında kopuyor. Sıhhiye ve Mülkiye encümenleri aza arı, mazbatalarını cansiparane faa ediyorlar. Hasan Fehmi '1. iti - Sanayi işlerile yeni kurulacak sana- yi federasyonları meşgul olacaktır. Bu- nun için ayrı bir proje hazırlanacak - "Az- |tar İktısat Odalarında İktısat Vekâleti az edince, mazbata müdafilerinden Fe tarafından tâyin edilmiş bir genel sek- ridun Manyasi: reter bulunacaktır. Bu genel sekrete- — Hasan Fehmi, bu işle bu kadar alâ 'rin yanında muhalli tüccarlardan mü - kadar ise, niçin encümen toplantıların- 'rekkeb bir istişare heyeti olacaktır. Ge- 'Sa bulunmadı?.. diyor. Hasan Fehmi Tok, bu söze kızıp Mül kiye encümeninden istifaya kalkışıyor. Galip Bahtiyar Kalkıp onun gönlünü al in| maya çalışıyor. Ve ondan sanra gene yağ münakaşasına devam olunuyor. Mü nakaşadan hoşlanmıyan Selâmi İzzet: — A canım, yağları biribirine karış- icektir. İktısat Odalarının, mıntakaların nel sekreter lüzum gördüğü zaman - larda bu istişare heyetini toplıyabile - muhtelif yerlerinde ajanları buluna - tur. Tüccarlardan kaydiye, ve saire üc- retlerini İktısat Odaları tahakkuk etti- trsalar ne olur, karıştırmasalar ne o -İrecek, fakat tahsilâtı maliye şubeleri tur? diyor. yapacaktır. Odalarda muhasebe servisi Arka sıralardan birisi onun ağzının (bulunacaktır. Bu paralar tahsilâttan payını veriyor: — Sen anlamadığın şeye karışma! Birisi : — Yemeklik yağ... Sade yağ... Tere- yağ... Hint yağ, balık yağ diye yağları &ımh ayırıp ta işi karıştırmayın! sonra Merkez Bankasına yatırılacaktır. Bütün İktısat Odaları Ankarada yeni- İden kurulacak olan İktısat Ofisine mer- but olacaktır. İktısat Odalarının büt - çelerini Ankaradaki Ofis yapacaktır. Merkez Bankasındaki paralar — İktısat Sol cenah azalardan birisi bunu ha-| Ofisinin emrinde bulundurulacaktır. raretle tasdik ediyor: Oda memurlarını İktısat Vekâleti tâ- — Evet... Yağlar arasında sınıf farkı |yin edecektir. yoktur! — Vardır! Ankarada bulunan İstanbul Ticaret Odası Umumt Kâtibi Cevad Nizami bu — Yoktur! derken İsmail Sıtkı ayak-İişle de meşgul olmaktadır. lanıp, dağılan münakaşa mevzuunu hü lüsa ediyor: — Efendim... Mahlüt yağ işi müthiş- tir. Biz, bugün bile temiz yağ bulamı- yoruz. Bir de karışık yağ satılmasına resmen izin verdik miydi, yağın içine her türlü mülevvesatı karıştırırlar! Ve tereyağların karışık olmasına izin veril Talât, Muhittin Birgene seslenmişti: “Harbin başlı- yacağını bildin, ne zaman biteceğini de bili,, (Baştarafı 1 inci sayfada) memeli imiş te, zeytinyağların karışık | erkânı ile temas vazifesini üzerine alan olmasına müsaade edilmeliymiş! Se -| Muhittin Birgen şu kanaati de beraber bep? Zeytinyağlara ne mikdarda, ve ne | getiriyordu: karıştırıldığı anlaşılabilir, kontrol edi-| Çarlık Rusyası Avrupayı kana boya- lebilir diye mi? Bugün süle karıştırı- mağa karar vermişti. Hem de pek ya- lan suyun mikdarını da kontrol etinek | kın bir zamanda... imkânıma sahibiz! Fakat henüz süte su| Telât Bey de harbin patlayacağını katılmamasını temin edebildik mi? biliyor, fakat bu kadar yakın olması- Hem zeytinyağının karışık olmasına |na ihtimal vermiyardu. müsaade etmenin mânası ne? Zeyüin| Büâhara Muhittin Birgenin tahmini yağ da, susam yağı da, pamuk yağı da| tahakkuk edince Talât; «Nladem ki har ıynıynnuhr.sıdeıeyünyığine-hînwümn_mnmmbım- yen, sade zeytinyağ alır. Karışık zey- tinyağ isleyen, hepsinden de ayrı ayrı alıp, gider evinde istediği şekilde ka - — Doğru... Evinde ne halt karıştırır- sa karıştırsın. Fakat biz buna resmen müsaade etmemeliyiz! Ve tasdikler biribirini takip ediyor: — Hakkı var İsmail Sıtkının... Zey- tinyağının içine ne karıştırılmış diye anlamak için her yağcının yanına bir kimyahane mi açacağız? — Münakaşaya bile lüzum yok. Za- betai belediye talimatnamesi münasıp- tir. Karışık yağa müsaade yok. Sıhhi olmıyan hıfzissıhha kanunudur! Onu değiştirsinler! Mazbata müdafilerile, mazbata muün- rızları, teşbihte hatâ olmazsa İspanya âsileri ile hükümetçiler gibi biribirle- rine giriyorlar. Fakat körolası karar, Madrit şehri gibi, bir türlü bir tarafın eline geçmiyor. Eski Baro reisi Halil Hilminin maz- bata müdafilerine son hücumundan sonra, reis müzakereyi kâfi görüyor. Ve: — Evvelâ diyor, mazbatayı, sonra da İsmail Sıtkının teklifini reye koyaca. Bim. Mazbata reye konuyor. Mazbata mu- hır::hri iki ellerini birden kaldırı - yorlar. Ve koca Mecliste, işine geciken İş Bankası Müdürü Yusuf Ziyadan baş ka mazbata muharrirlerine rey veren | de değildir. Vâkıa sade ve tereyağların | yok. da karışık olup olmadıklarını fennen ;ızılımık mümkündür. Fakat 0 ka - K , Bu işte daha ileri gidip te, yağın içi- Fakat hayret: Reis: — Efendim.... diyor... Ekseriyet var. Mazbata kabul olundu. Vâkıa diğerleri itiraza kalkışmıyor- — xe karıştırılan maddelerin mahiyetini| lar, Fakat ben iddia edebilirim ki, bu ğini de bil!» demişti. Muhittin Birgen «İttihat ve Terakki- de 10 sene» isimli eserinin ikinci kıs- mına işte bu satırlarla başlıyor. Eski 'Tanin başmuharririnin yazdığı bir ro- man değildir. Fakat bir romandan daha cazip, yaşanmış bir tarih ve hayat hi- kâyesidir. Bugünden itibaren okumaya başlayınız! Çimento ihtikârının da önüne geçiliyor - (Baştarafı 1 inci sayfada) ten 30 bin ton, yani 600 bin çuvallık çimento ithal edilmesi kararlaştırılmış tır. Bu mikdar iki çimento fabrikası- nın bir senelik istihsaline tekabül et- mektedir. Hariçten sokulacak çimen.- tonun ucuza mal edilmesi için de güm- Tük resmi yarı yarıya indirilecektir. Bu suretle piyasaya her çimento çuvalı yüz kuruşa mal olmuş olacaktır. İtha- lâtın hangi memleketten yapılacağı he- nüz belli olmamıştır. Bu hususta tet- kikat yapılmaktadır. Çimento ithal edi- lir edilmez ihtikâr tamamen ortadan kalkmış olacaktır. Şimdilik bize çimen to verebilecek hükümeltler Romanya, Belçika ve İtalyadır. İstanbul yağlarından daha karışık olan münakaşa neticesinde, mazbataya rey verenler ekseriyet teşkil edememişler- dir. Azaların tesir altında bırakılma- maları şartile, ayni mazbatanın bir de- fa daha reye konması da bu iddiamı is- bata yetecektir. yordum: saba, bu müzakereleri takip e-İ, Bşve Şubat Belgrada, içn Mayısta da Londraya gidecek 'Baştarafı 1 inci sayfada) Başvekiliniz İsmet İnönünün ya - lhntib şunları söylemiştir: | «937 İzmir Fuarında Türk-Yugos * kında, ikincikânun veya şubat ayı için-lav dostluğunun timsali sayılacak ka * ıqlîüium yeniden kuran yepyeni bir|de Stoyadinoviç'e iadei ziyaret için 'dar büyük bir paviyon vücuda geti * Belgradı ziyaret edeceği müjdesini al- rilecektir.» miş bulunuyorum. İnönünün ziyareti- ni bir parlâmento heyetinizin ziyareti tâkib edecektir. İnönü Yugoslavyanın her ye- rinde samimi bir surette karşılanacak- tir.b İktisadi münasebetlere temas eden ——— ... * İzmirden (Baştarafı 7 nci sayfada) fena demagoji şudur: «On beş yıl ön- ceyi düşünün, buna da şükür, ya yürmi yıl önce neydi?» Bunun kökünü ku- rutmalıdır. Bugün Tambokto şehri bile otuz yıl evvelki Torbokto değildir. Biz ne yapltık? Biz ne yarattık? Daha neter yapmalıyız, diye düşünmek gerek. Ben İzmirin gerilediğini hatırlamak bile is- temem. Bu ne acıklı birşey olur, Buna imanmıyorum. Fakat çok ileri, daha i- leri gitmediğine ve gidemediğine çok üzülüyorum. Doktör Necati Kemalin edip olma - masına rağmen kendisini edip saydığı- nı sanmam. Dilsizler, körler, sağırlar ve en zoru olan aptallarla ugraşmaktan vakit bulup ta edebi eserlerimizi oku- yorsa andan hazırsız bir cevap alacağı- mı düşünüyorum. Bu ümitle dedim ki: — Bizde edebiyatın öldüğünü söylü- yorlar. Ne dersiniz? Dedi. O ande onu bir ruh doktoru değil, operatör sandim. Hem de bir bakışta hastahğı anlayan, yaranın kangren ol- duğuna hüküm veren ve kesip biçen yaman bir operatör... İzah etti: — Yani bu itibarla edebiyatımızım öldüğüne inanmam. Fakat doğacağına inanıyorum. Doğacak, mutlak doğacak! 'Tam zamanıydı: — Nasıl bir edebiyat istersiniz? Garp te ve bizde hangi eserleri beğeniyor- sunuz? Hiç şüphesiz bir mânasızlık yaptım. Çünkü edebiyatımızın olmadığını söy- liyen bir adama bizim eserlerimizde hangisinin daha güzel olduğu sorula - mazdı. Lâkin bu mânasızlıktan bir mâna çık t Faşist Meclisi deniz Ve hava kuvvetlerinin Artırılmasını istiyor Roma, 19 (ALA.) — Büyük Faşist Meclisinin dün geceki içtimaında M. Musolini harici, dahili, askeri ve iktı- sadi vaziyet hakkında izahat vermiştir. Meclis, milletin askeri hazırlığının ta- ell edilmesinin ve bilhassa deniz ve ha- va kuüvvetlerine hususi bir ehemmiyet atfolunmasını istemiştir. Meclis, bilhus sa milli müdafaa sanayii için iktısadi muhtariyet talebinde bulunmuştur. Meclis, genç muharip teşekkülleri - nin inkişafı ve Faşizmin İtalyan kadın- larınca daha mükemmel bir şekilde kavranması hususunda tedbirler alın - masını parti sekreterliğinden istemek- Boludan yazılıyor: Semerkant mahallesinden Ahmet isminde bir adamı bir kavga esnasında ve babasını öldürmek isterken bu ha- reketine mani olmak isteyen polisin üzerine hücum ettiği, polisi öldürmek ietediği, polisin tahvif maksadile attığı suçsuz n Tar verilmiştir. Polis Rafet 67 günlük bir mevkufiyetten sonra vazifesine baş- lamıştır. Başvekilin Londra seyahati Deyli Ekspres gazetesinin verdiği habere göre Başvekil İsmet İnönü Kral Edvard'ın tüç giyme merasimi cağı mayıs ayında Londrada buluna caktır. İsmet İnönü aynı zamanda me vasimde Türkiyeyi temsil edecektir. ———T Röportajlar Necati Kemal : — Garpte... İ Dedikten sonra doğrudan doğruya Garpteki eserleri saymağa başlıyacak ve bizdeki yokluktan bahsetmiyecek sandım. Lâkin o şöyle devam etti v8 ben hem bir nefes aldım. Hem de se- vinçle gülümsedim: «— Ve bizde, iyi olan, ileri olan, fay- dalı olan herşeyi severim. Bazan insa- nın rahatlığı için bir zekâ zaferi olan en küçük âleti, bir şiir gibi, bir table gibi, derin bir hâzle yoklar, seyrede - TİImM. — Acıklı hüdiseleriniz? — Ya gülünç vakalar? — Gülünç... Oooon... Anadan _güh'ıncüzml_şııüqymnuhde mudır? vi ©D Na — Hiç sevdiniz mi? Aşk hakkında ne düşünüyorsunuz? — Çocukken bir defa sevdim. Sahi- den sevdim ve sevebildim, çünkü he- nüz kendimi bilmiyordum. Bir kuzu gibiydim... Cinsi aşk mutlak bir has- talıktır. Açlığın bir hastalık olması gi- bi... Uykunun bir hastalık olmasıgibi... İmkânsızlığın, yahut engellerin şahlan- dırdığı tabil arzuya aşk diyoruz ve şi- zaman onün otuür- kadar güzel bir villâ idi. Yeşil ve ko- kulu çamlar çatılara yükselmişti. Pen cereler, körfezin durgun ve masmavi de nizine karşı, tülleri bürünmüş perileri seyre doymayan kocaman gözler &i biydi. Kadircan Kaflı Geyvede telefon tesisatı Geyve (Hususi) — Kazada telefan tesisatı, tamamlanmaktadır. Şimdiye kadar yakin ve uzak hiç bir köye tele fon yapılmamıştı. Nihayet kaymakarr Ahmet Bülbülkaya işe ciddiyetle sa rılmış, köylülerin yardımile lâzım olan paranın büyük bir kısmı temin edilerek 937 modeli 77 adet telefon ahizesi sa tın alınmıştır. . Bütün tesisat bitirilmek üzeredir Hükümet binası koridoruna da mü kemmel bir telefon santralı yapılmak- tadır. « Notlarından Veremin ilk Tezahürü Werem ekseriyelle küçük yaşta kapılır. Bu müthiş hastalığın mikrobları küçük yaşlarda vücuda girer, Bazan pek erken, Bazan da bülüğ ve şebabel devirlerinde birdenbire tezahür oöder. Gençlerde u - zayan öksürüklerden datma şüphe etme- Ildir. Âdi tehlikesiz bronşitler beş oa gün zartında iyileşir. Fakat bu müddeti ge- gen bronşitlerde uzamanın sebebi der- hal tetkik edilmelidir. göğüste bulunan bezlerin şişmesidir ki bu yeremin pişdarıdır. Bütün bu vaziyet - lerde lâzım gelen tedâbir alınırsa, gele- cek büyük Lehlikenin önü alımmış o - dur. (*) Bu motları saklayınız, ya -

Bu sayıdan diğer sayfalar: