20 Kasım 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

20 Kasım 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

BİZİ NASIL GÜLDÜRÜYORLAR ? | Yazan : İMSET Bedia Ferdi «Son Posta» objektifi karşısın da Lüküs Hayatta lüküs bir hanımefen- » otelcinin Rum karısı? zyanın Erme- laskara'da Bay Mürteza- en dört operetin, en çok n Bedia ile konuşmak İyelim! Üç dört kişilik bir heyet se- * beraber gidelim. Heyet hazır mı, Ydi yolal. tf.'m zde k.ı'l' n varsa gelmesin. iden söyliy Dört katlı bir a- imanın dört kat merdivenini çıka- ğîm Kailpleriniz sağlam mı? Pekâlâ Öne dı. şüyorum: Birinci kat mer- kat merdiveni çık. z kaldı. Bir kat ano sesi geli- Ferdi piyano Ça- zel mi? Eh, Medine bi kapıda bekliyecek deği- le dokunalım.. Kapı açıl- an Ferdi. Tanışmıyor mü ray K n atuvar muallimle - "’Uv'vveq(h T de yatrosu örkestra şef- yani kariler... iyoruz.. Yemek te hâa- sizim için değil herhal- Üstündeki mahalle- dik bakmayın, ayıp Tabil |" r ev kadını mi- le gelir... Siz şu , ben de otururum... | istintaka başlıya- yan, Tiy m, bel troya nasıl girdiniz? ayır bunu s0: yorum, Tiyalro Ç seneden ber “ Efem ben... — Hayır bunu da sormuyorum. — Tiyatrodaki hayatınızda birçok.. — Efem ben.. -H ayır bunu da , bunu da sormuyo- çalıştığımı, imdiye kadar n çok başkala- — Benim sor Büldğ ğım şu, siz tiyatroda — Herhalde tiyatroda güldüren ben değilim! — Nasıl güldürüyorum yani?.. — Benim size soracağım suali siz ba- na mi soruyorsunuz? Doğrusu yavuz evsahibi işsiniz, — Yavuz evsahibi... — Cümleyi ben tamamlayım: Anket- çiyi bastırır. Mevzua avdet edelim! — Henüz erken değil mi? — Evet bendehaneye avdet etmek için erken, fakat mevzua avdet etmek için değil! — Ha mevzua avdet.. — Evet, siz sahnede güldürüyorsu- nuz. Bu nasıl oluyor?. — Muharririn yazdığı rolümü yapı m., Gülüyorlar — Bu basit birşey mi? — Basit, herkes yapabilir.. — Yani ben de sahneye çıksam, sizin rolünüzü yapsam; herkes güler mi? — Mu kak... — Evet muhakkak, gülerler, ama be- nim güldürdüğüm için değil, gülünç ol | la: duğum için! — Ben neşeli parçalar oynamayı çok seviyorum. — Neden? — Çünkü hem kendim neşeleniyo - rum; hem de seyircilere neşe veriyo- rum, — Neşelenmek, neşe vermek, sizde yeni doğan bir his midir? — Ha; ben her zaman neşeliy - dim, her zaman neşeliylir aman neşeli kalmanızı te- — Teşekkür ederim. — Siz Deli Doluda Rum taklidi ya- pıyorsunuz. — Ben rumca bilirim! — Saz cazda Ermeni taklidi yapı- yorsunuz. — Biraz da ermenice bilirim, Başka zea da bilirim... kutu dili, kepçe dilini edersek bildiğiniz say epey artacak! Ermeni taklidiyle, Rum taklidiyle konuşuyorsunuz. Başka ne taklitleri yapabilirsiniz?. — Herkesin taklidimi ya selâ «Maskara» da Hâzı yapıyorum. — Sahi Maskarada Hüzımın sesiyle ilâve ,konuşuyor, gözlerinizi onun gözleri gi- bi fırıl fırıl döndürüyorsunuz. — Buna güldünüz mü? — Pek çok! — İşte nasıl gülkdürdüğüme bir mi - sal! «Dudakların» 1 seyrettiniz. değil mi? — Evet! — Orada da Şevkiyenin taklidini ya- VAtatürk'e tsmet İnönüne ve pıyorum. — Tıpkı önün gibi konuştunuz.. O- nun gibi yürüdünüz. — Buna da güldünüz demek?, — Ne yalan söyliyeyim, çok güldüm. — İşte böyle güldürürüm. Ben bü - n arkadaşlarımın - taklitlerini yapa- rım. Hattâ bir kere gördüğüm insanla- rın bile.. Sayın kari, ne yalan söyliyeyim — Benim de bir taklidimi yapınız da göreyim! diyemedim. Anladım ne ol sa yapacak.. Ama yanımda bu taklidi yapması bir ekzersiz olur, bir daha se- fere daha iyisini yapar da tıpatıp beni diye korktum. — Tiyatroda tulüat yapar mısınız? — Ekrem Reşidin operetlerinde da- ha provalardan başlarız. Ekrem Re- beğendikleri olur ve bunları âve eder. — Bunda nısıl muvalflak oluyorsu - — Sahneyi bilir misiniz? — Karşıdan! — İçerden hayır-değil mi? Sahne in- gana neler buldurur... Bilhassa orada Hâzımla, Vasfile birleştikteri sonra.. — Güldürüyorsunuz. Bu iyi bir iş e fena olsun. Müt sürünü gidermek k r ki.. Bir jestinizi soracağım. Hani Saz «Hayganoşum, nonoşum n bir şralık yun kırıyordunuz.. kalkıyor, — Bilâkis, çok beğendim. hatırlattı? Gazinoda şarkı sö; e ney enleri. — Ben de onları gördüm. Ve onla- rın yaptıklarını yaptım. Bu hd'[u ti benim aynen tekrar edebilmem sizi gü dürdü. İşte gene nasıl güldürd bir cevap... attme baktım. Yediyi beş geçiyor, a operete gidecek, eh artık: — Hoşça kalın! Demek zamanı geldi. Haydi benim karilerim. Hep beraber Bayan- dan müsande alıp yollanalım. Gö: niz masanın üstündeki mahallebide kal dı; benim de öyle ama ne yapalım, ram etmedi işte! sayın ike Berberlerin sevinci İlk hafta tatili yaptıkları gün âbideye çelenk koyacaklar Berberler Cemiyeti — idare hey'eti |dün bir toplantı yapmıştır. Toplantıda üksek makamlara hafta tatiline kavuşturul- dukları için teşekkür telgrafları çekil- mesine karar verilmiştir. İlk pazar ta- tili yapıldığı gün — berberler toplu bir halde merasimle âbideye çelenk ko- acak, her sene bu günün yıldönümü- nü kutlulayacaktır. Pi- |3 | için hiç şüphesiz, biricik olan bu yurt £ibi biricik bir adam olmak gerektir. şarkısını | 5 İzmirden Roenrlg!lar' 21 İzmirin tok sözlü bir Bedla Ferd| Anlahyor doktoru: Necati Kemal * * Xx Necati Kemal düşünün, buna da şükür! ) ... * En fena demagoji şudur: ( On beş yıl önceyi l Bugün Tombokto şehri bile otuz yıl evvelki Tombokto şehri değildir. Ben İzmirin gerilediğini düşünmek bile istemem. Bu, ne ileri, daha ileri gitmediğine, gid Dr. Necati Kemal nerdeyse beni azar- lıyordu. — Görüşleri eski bir Türk kılı- cı gibi keskindi ve bir granit kadar sert ti. Ben yüksek sesle konuşulan — yerden hemen — sıvışırım. Yüksek ses ancak ya vaş hareketleri hız> landırmak için 1lâ- zım geldiği zaman kullanılır, Üstat ta mki bana çıkışı- vord — Yazında, baharın, kışında eşsiz bir ve ışık güzelliği olan bir toprak üstün- de oturan insanlara bu nasıl sorule" üyordu. Sanki bunları önceden ezberlemişti liyor ki Necati Kemalin mu - H ve filozofluğu kadar, hatip- Ona İzmirde olturmaktan hoşlan:p hoşlanmadığını sormuştum. Başka bir sorguya geçmek için vakit bulamadım. Çünkü ayni çoşkunlukla sözlerine de vam ediyord Şimalin sisli, renli yılarını görenler, Ç inı ve Karşıyakı Burada her saniye y z tırap içindeyim, faka Hu. oturduğum | yeri az sevdiğimden dı—gıl. çok seveme- z ve ışıksız ki- şiyakada Anormaller mü | , Eskiden sadece ( tebi diye anılındı. Körler ve sağırlar da vardı. — Fakat şimdi abdallar, kısaca Anormal olan çocuklar da bulun! 'e İşte Necati Kemal burada o zavallılara yaradılışın esirgediğir dılışın & bıraktığı: için or, Bö bir yurdun direktörü olmak | beş tane olan psikoloji âlimlerimizden biridir. Tıp tahsilini Almanyada yapan t ız kendi sahasında değil sos- xe sosyolojik felsefe alanında da ir. Sözleri kestirmedir, karar ları sarsılmaz, inanışlarını her zaman doktrinlere bağlar. İzmirde üç yıldan beri çıkan ve neş- riyat direktörlüğünü yaptığı (Kültür) mecmuasında çok özlü, bilhassa oriji - nal yazıları çıkar, Bana da: ularınızın her biri, birçok ba- hisleri ihtiva eden başlı başma birer ı olacak kadar şümullüdür. Bu i- a ı.u';plar_m biraz Lâkonik ola - acıklı Tir şey olur. Fakat çok emediğine üzülüyorum ,, diyor Necati Kemal çalışma odasınd- Kültür mecmuasının direktör ve baş a sordum: — İzmirde bir sanat ve kültür haya' var mıdır? Kollarını, oturduğu geniş ve maroker di ttiniz mi? Var derlerse inanır nız? Sanat ve kültür. hayatı toplu yatın icabıdır. Burada o yok ki. Başını sallr , bir sevgiliye has ret çektiğini anlatan sesiyle devam edi yordu: A oldu mu, şehir sokakları nın sonunda kale kapıları ararım ve bi Dizdar ağasının sert kumandasını bek- şerim: «Yasa...k!.. Savu..Jlil.» Akşam oldu mu, herkes elinde zembil, çıkın, paket, evine döner. Burada akşam ha- na Kadifekalenin ortaçağ Onun karanlık siloeti yat hâkimdir sanki şehre çökünce sokaklar boşalır, 1ş yer ve herkes uyur... Hay Allah razı olsun... En sonra iş- te İzmir akşamlarını en realist bir gö- rüşle anlatmaktan çekinmiyen birini bulduk. Eskiden insanlar gündüzleri yaşar geceleri uyurlarmış. Şimdi ise bütün gün çalışırız ve yaşamak için gecenin yarısını 1)ırmsk lâzımgelir. Yaşamak imkânını bulduğumuz, yaşayacağımız sırada dört duvar ortasına, tavan altı- na ve döşek üstüne düşmek niçin? Dün yaya sadece harcanmak için mi geldik? Böyle olduktan sonra bize hayatı dahe güzel ve daha tatlı yapmağa yarayan nat ve kültüre de ne lüzum kalır? Necati Kemal gerilemeyi kabul et « miyen bir kafadır. Belki daha hızlı ge ril iş olmanın da bir ileri gidiş ol madığını düşünüyor da onun !ç ndir Üçuncu sorguma şu cevabı verdi — Gerilemek ne demek? İ adımlarile ilerilemediğini gö: mck bile bizim için endişe mevzuu olmalıdır. En (Devamı 10 uncu sayfada) İstanbul Cihetindeki Sinemaların hah elide oturan Suat Şahin ismin- de bir okuyucumuz İstanbul cihe - tindeki sinemaların intizamsızlığın- dan müşteki.. Diyor ki: «— Geçenlerde bu sinemalardan birine gittim, gişede balkonda yer olup olmadığını sordum, var, dedi - ler, Bileti aldım ve balkona çıktım. Fakat oturacak değil, ayakta dura - cak yerşbile yoktu. Öylece belki bir saat ayakta, ter içinde, sigara du - rı arasında boğuldum, kal - Nihayet önde bir yer açıldı, o - um. Fakat bu yer de tam sine - makinesinin önü idi, etrafları bağrışmalar oldu. Mecbuüren kafa - mı kıstım, vücudumu topladım, iki kat öylece bekledim. Bu ıztırap ve - ren hal beni ter içinde bıraktı. Ni - hayet elektrikler yandı. Bu sefer de duman ve koku içinde bulunan si « nemanın yan pencereleri açıldı. Deh. şetli bir soğuk hava içeriye hücum etli. Terli vücudum, bu hava kar - ında titremeğe başladı. Etrafta ne bir belediye memuru vardı, ne de dert anlatacak biri.. Sinema sahip- lerinden birine şikâyet ettim, dinie- temedim. Beyoğlu ci eki intizam verildiği halde nemaları niçin ihmal halk para için neden bu icumuzun — bu derdine an olduktan sonra y lediyenin dikkat nazarını çekmekle iklifa ediyoruz,

Bu sayıdan diğer sayfalar: