16 Ocak 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

16 Ocak 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ÜD L e ye. e0 D GRĞERİZ nn vi Sayfa ATıp âlemi şaşırtıcı hâdiselerle meşgul oluyor Doktorlar şifa bulmaz dedikleri halde hastalıklarile alâkadar olmiyan ilâç ve ameliyeler neticesinde yıldırım sür'atile iyileşen hastalar çoğalıyor ei n İzmirin tanımmış doktoru Abdi Muhtar, tesadüf zannettiğimiz ve mahi- yetini bilmediğimiz tedavi usullerinden bahsederek diyor ki: «Bir gün hastalarımdan bir kadın baharat dolu bir yumağı rahmine sokmuştu ve bu hareket tıb âlemince câniyane bir hareket idi. Fakat ne hğ" tuhaftır ki onun bu hareketi hastalığı kökünden — silip götürmüştü 14 (Hususi) Roökfeller ens- direktörü Prfi, Aleksiz Karel ünmiyen Adam» iyle ortaya at - 1 telkin tedavisi dedikoduları he - nüz unutulmadan tıp âlemi yeni ve şa- şırtıcı hâdiseleri tahlille meşgul olu yor. Çök garip bazı tesadüflerle, gayri kabili tedavi zannedilen bazı hasta - şâyânı hayret bir sür'atle şifa buldukları son zamanlarda Avrupa tıp âlemini meşgul etmektedir. Bu hâ- diseler İzmirin mütevazi doktorluk mühitinde de tesir yapmaktan hâli kal mamıştır. İzmirin — tanınmış doktorlarından Prof, Abdi Muhtar Bilginer bana, son dedikodulu hâdiseler hakkında şun: - ları söyledi: — «Uzun zamandanberi daktorluk eden mütehassıslar, hayatiarında şa - şırtıcı hâdiselerle karşılışmışlardır. Bunlara şimdiye kadar tesadüf, deyip geçiyorduk. Paris tıp fakültesi profesörlerinden Dr. Abrami bize şu vak'ayı anlatıyor; «Kansızlığını tedavi etmek için da - marına kan verilen meflüç bir hasta - nın felcinin birdenbire geçmesi, on se kiz senedenberi kazık gibi katılaşmış, yerinden kımıldamıyan bi a cerrahi bir müdahale ves?esile rım sür'alile şifayap olması, maha — ile karşılar değildir. Üremiden hiç bir tedavi ile i tanın yarıda kalan bir amı cesi derhal şifayap olması da lıp ilmi - ni şaşırtan hâdiselerdendir. Bu hâdiseleri şimdi, ilim göz'le izah etmek, tıp ilmi ve tıp âlemi namzna ta- mamen imkânsızdır. Şimdiye kadar böyle mucizevi şekilde geçen basta hıklara isterik'di, diyorduk. Telkinle 1- yi oldu, diyorduk. Halbuki asabi has- talıklar gibi uzvi ve maddi hasinlık - Jarda da bu ha! görülünce vaziyet de Bişmiştir. Bu tesadüfler ortaya koyuyor ki, hastanın damarına — giren bir - damla kon, veya midesine giden bir fincan su, yahud da ksalağına giren bir cümle ile elde edilen şifahı netice tabiş değil, şaşırtıcıdır. Hekimi şaşırtan bir nokta da, hastahğın ayrı ayrı âzalar:ndaki tahribatın hep birden, topyezün bir - den kaybolması ve Reçmesidir. Halbuki, meselâ bir zatürree vak'ası karşısında bekimliğin tâkib ettiği yola bakınız: Böyle bir hastaya verilen ilâç halitasında — teneffüs zorluğuna karşı bir ilâç, ağrısına karşı bir ilâç, yoru * Izmi: müsa - k hâdiselerden olan ve Okuyucularıma Cevaplarım Sarı kâğıdlı mektubu yollıyan kız okuyucuma: Nişan akid değildir. İcrası çarta bağlı bir sözü ifade eder. Mademki birlikte bir yuva kurmayı tasarla « dığınız genc bu dakikada bile sizi in- citmektedir, münasebetinizi daha ile ri götürmekte bir mana ve fayda ta- savvur edemem, İstikbali başka sa- hada arayınız, GÖNÜL İŞLERİ Boktlor Abdi Muhtar lan kalbini himaye edecek bir ilâç, felce giden barsaklarını himaye için başka bir ilâç.. Velhasıl hastalık hangi âzalar üze rinde tesir yapıyorsa hepsi için ayrı rı ilâçlar.. Halbuki bir hastalığın mütenevvi u- zuvlardaki mütenevvi ârâzmın kâf - fesi bir tek vasıta ile izale edilebilir. rım sür'atile şifayap eder. Bu tek nedir?.. Tıp henüz bunu bize vermedi. Vücudumuz çok komplike müvaze- ne sistemleri üzerine kusulmuştur. Maraz, bu müvazenenin bozulmasıdır Hastalığın basiti de, çetini de bu mü- vazenesizliğin ifadesidir. Bu müvarze- |ne bozukluğunun kalbde, ciğerde, da- marda, bedende vesair-uzuvlarda te - celliyatı vardır..Tıp şunu bulmak ıstı- rarındadır ki, tek müvazenesizlik için bir çok uvuzları tedaviye uğratacak şeklin haricinde dikkatli ve tam bir şekli.. Bozulan müvazeneyi ara- Mayı öğrendiğimiz ve bozukluğu ta hih etmenin yolunu bulduğumuz g mucizeli şifaların iktidarımız dahili - ne girdiğini göreceğiz. Size başımdan geçen bir vak'ayı an- latayım: Bir gün bana 45 yaşlarında bir ka- dın geliyor. Rahim ve yumurtalıkları müthiş bir iltihap içindedir. Dehşetli akıntısı vardır. Karnı şişmiştir. Has- talığın bana aid olmadığını söyliyerek hastaneye gönderiyorum. Hastaneden, zühreyi hastalıklar hastanesine gitmes sini tavsiye ediyorlar. Hasta kadım, kötü kadınların yattığı bir hastaneye gidemiyeveğini söyliyerek tekrar ba - —< 5 #balozlar» da eğlendirdikten sonra süklüm püklüm evine dönen adam - Jarı andırır. O şekilde bir ev kur - mak istemezsiniz, sanırım, * (Bolu) da (Pen. C) ye: Mesele iki taraflıdır: Gene kız ev- lenmeden evvel hayatın acemisidir, gireceği yeni hayatlan çok şey bek- ler. Ümidleri, hayalleri ölçüsüzdür. Erkek ise ekseriyetle utangaçtır. Vaziyetini hakikatte olduğundan Yazla gösterir. Tutamıyacağı vaadler (B. C) ye: Terdiği randevuya sadık kalmı - van âdamdan şüphe ediniz. Bu ileti- de de sözünü tutmıyacağını göster'r. * (B. H) e: Bahsettiğiniz erkek tipi manlarda gözlerini , eski Fa - tiyatrolarda ve de bulunur. Ve bir defa düğün olup bitti mi berşey meydana çıkınca ge- çimsizlik başlar, Evlenme bir alışveriş gibidir. Ak- din sonunda tarafların memnun kal- malarını İsterseniz aldatmayınız, al- danmavımıa Teyze SON POSTA Konuşma : Canlı bir yazı Nurullah Ataç Âlim Gostum A, muana gayar geçen gün bana, babası merhum Salih Ze » ki'nin «İskolastik» adlı bir yazısını 0- kudu. Salih Zeki'nin yalnız büyük bir riyaziyeci değil büyük bir muharrir olduğunu da bilindim; Asarı bakiye, Türk nesrinin en kuvvetli eserlerin - dendir. Bizde seciden, tantanadan, lü- zumsuz süslerden kaçan avrupalıca nesrin yerleşmesine çalışmış ilk k taplardandır. Yıllardan beri gençlere, mekteplilere güzel üslüp örneği diye Süleyman Nazif, Cenab Şahabeddin ve emsali muharrirlerin rastık':, düz- günlü, içi bomboş yazıları yerine Asa- rı bakiye gösterilseydi, bugün Türk e- debiyatı hayli ilerlemiş olurdu. Hiç olmazsa genç edebiyatçılarımız sözü, düpe düzünden başlta bir de «edebi - yatça»r söylemek diye bir şey olmıyar cağını, süsün boşluğa bir kıymet ve - remiyeceğini anlarlardı. Salih Zeki'nin o «İskolastik> maka: Bu tek vasıta en çetin hastaukları bile | lesini okumamıştım. Keşke bugün ye- niden basılsa da hepimiz için okumak kolay olsal... En iyi diye tanıdığınız muharfrirlere sorun, bundan sekiz on sene evvel yazdıkları makale'erin, ki- taplların dilini beğenmezler. «O za - mandan beri türkçe çok değişti; eski yazılarımız bize bile başka bir dilde söylenilmiş hissini veriyor!» derler. Dedikleri doğrudur; çünkü o gün de, bügün de sırf şekil, kalıp endişes: ile yazmışlardır, yazıyorlar. — İçlerinde: «Ne söylemek istiyorum?» - ziyado: «Nasıl söyliyeyim?» kaygusu vardır; bunun için yazılarınm güzelliği bir moda meselesi olmaktan kurtulamaz Bir zaman taze gözükür, hoş bulunur; sonra geçiverir... Halbuki Salih Ze - ki'nin «İskolastik» yazısı, yirmi beş, yirmi altı sene evvel yaz.imış olması na rağmen hâlâ taze! İçinde farisi ka idesile iki üç izafet terkbi vasa 1937 de yazıldığını sanacaksınız. Güzel olsun diye değil, doğru olsun diya ya- zılmış; bunun için de en tabil, kalemin ucuna ilk gelen kelimeler xullamlmış Salih Zeki eyazmıyore, konuşuyor. Hiç konuşma dili öyle çabuk çabuk değişir mi? Salih Zeki, büyük riyaziyeci, en bü- yük âlimlerimizden biri; mevzuu da ağır: eİskolastik nedir' zin ihtiyar, genç nı düşünüp: «Kim bilir ne ağır şeydir? hadi kelimeleri hepimizin kullandığı - mız kelimelerdir diyelim; fukat bez o ağır fikirleri nası| anlarız!» diyeceksi- niz. Makalenin asıl güzelliği öyle ok mamasında. Salih Zeki Mevzuunun altında ezilmemiş, ona hâkim. «Bakın! ben ne derin işlerle uğraşırım, size ne çetin şeyler anlatacağımh - demiyor. Oynuyor, hikâyeler anlatıyor, gülü - yor, öfkeleniyor... «İskolastik» i tarif etmiyor, canh bir mahlük gibi yasvir ediyor. Salih Zeki'nin makalesini oku: düktan sonra size: «İskolastik ne i - Miş?» diye sorsalar belki tarif edemez.- fakat onun ne olduğunu, hem i- lerini, hei kötülüklerin! bilirsi - niz. «İyiliklerini» dedim; " gerçi Salıh Zeki onun fikir için bir Mahbes oldu. ğunu anlâtmak istemiş, fakat üstür zekâlhı insanlardanı oldüğü için düsmsa nt hafifsemiyor, olan — asaletini inkâr etmiyor. Ben türkçede o kadar güzel yazı pek az gördüm. Eski mi? Canh olan €& ki olur mu? Bir şeyin eskimesi, onda, hayatın çekilmesi demektir. eİskolas- tike makalesi bir delikanhı gibi yaşı- a yaş venerbekme eee cerereSEserenesenaRe eee Lan na geliyor. Ve bir ilâç istiyor. Fakirdi de. Başımdan iğım bu hastaya bir ürotropin tüpü verdim. çi Bu kadın ertesi gün: bana teşekküre geldiği zaman kendisini tanıyamadım. Ürotropinden böyle harikalı bir netice kacağını bekli dim. Kadımı &- mpirik bir ta - lar dolu bir yumağı rah - rak bundan bir şifa ümidi beklemişlerdi. Bu hareke; tibben câniyâne bir ha- reketti. Fakat ne kadar tuhaf ki has Bu bir düf böyle düşi olabilirdi, sonra bu kadır — yanında tıpki kendi Bibi bir hasta getirdi, Şifayı benden | tercih etmemeli.. »| derece dramatik tabloyu enstantane Ben de| fay mek istemiştim. İki hafta | ği, Yer altında 45 s€ D1 ) İ Grizunun yaladığı S ne çiçeğe, ne frel yarasına benziy0 * * & Tam nefeslik dibine gelince suratımı bir yanmadır sından deli oluyordum. O canım palabıyıklarilik saçlarım her elimi atışımda tutam tutam kopuyordu. Şu bıyık, kaş ve saçlar üçüncü defadır dökülüp yenidet 7 Yazan : A. Nalm Ü | «Acente> damarından çavuşum. «A- eente damarı ne demek?» farkında yım, sorgunuzda haklısınız. Maden kömürü toprak altında damar halinde yatar. Ve her damarın, ya, damarı ilk bulana veya ilk işletene izafe edilen bir ismi vardır. Acente damarında işlerken üstüste üç defa grizo faciasına şahid oldu - ğum için, bu ocak, hatıramda her za - man ehemmiyetli bir yer tutar. Ayak alıyoruz. Hani evvelce anlat. mıştım size.. Ucu çıkmaza dayanan bir kömür bacasını genişleterek kaza ka - za geri di yoruz. kat, ne bilirim ki,s! Benim gözlerim grizo gazını haber | koşuyormuş. Amele, D veren en hassas bir barometre gibidir. | lediği zaman: Nitekim, gözlerim o gün de Yfazla yan-| — Bir şey yok ço dı ve sulandı. Maden basçavuşumuz | dedim. «Sava» adında bir Karadağlı idi. Gi Tam nefeslik dibine miş senelerin verdiği tecrübe ile, ken-|mı bir yanmadır kap” 4 disine tehlikeyi haber verdim; dinle -| deli olacak gibi oldu! medi. Dinlemedi ama aynı yerde ak -| labıyıklarımın, kaşları şam üstü ateş nefesi bir kütleyiş küt-| mın tutamı, her elimi ledi ve biz üç sağlam ölüden başka beş| Üç gün içinde, saç, saki de yaralı verdik. cascavlak ortaya Her zaman söylerim ya, ölen öldü.| Şu gördüğün b aK Ya kalanlar. Grizonun yaktığı yep na |üçüncü defadır dökülü sıl oluyor bir bilseniz. Ateş nefesin | kıyor. haşlayıp geçtiği bir surat, ne çiçeğin,| Hey aslanım. Ben &? ne de frenginin tahrib ettiği bir yüze| lim, işc » işci! benzemiyor. Onu târif çok zor. AAA Bu menhus yerde ikinci ateş nefesi kazası bir kaç gün sonra oldu ve za - valhı kardeşim de yandı. Bir bacada, ocak mühendisile ayak üstü konuşur- ken müthiş bir gürültü ile ateş nefesi patladı. Biz ateş nefesin rüzgârından yere yuvarlanmıştık. Biraz sonra ha- ber . geldi ki yananlar arasında karde. şim de var. Bütün hızımla koştum. Karşılaştığım manzara korkunçtu. Bir volkan gibi tutuşan alevlerin ilk hü - tumuna uğrıyanlar bittabi. kömür ke- silmişlerdi. Ateş sahasından biraz u zakta olanları grizonun lâvları sade - ce yalamıştı. Kardeşim de bunların arasında idi ve mütemadiyen: — Beni denize atın. Benden artık fayda yok. Alah aşkına beni denize a- tın! Diye yalvarıyordu. Grizo yakışının çok dikkate değer bir hususiyeti daha var. Eğer yanık hafif ise ocak içinde iken ıztırab ver - genesercercekeAn YLAKA keveemA söbe LA LA eenenere e KaRSELEEAnDE miyor. Fakat bir ker€ kıp o hava ile temasâ metler kopuyar. Bunu, ben o aceni€ zat kendim yandığım 'Tek başıma bir kömlü? rek bağı muayene € dan bir. alev fışkırdı; bir küme yeşil alev dimi yerde buldum. Bu hafif tertib bir 'Ş Ve beni okşayıp geçm mele arasına korku V€ ÜŞ için sükünetle yürümel? y :i*ı lı'—ır.ğ—! z TLEL Bö*vi gelmiş .şand:ğ: için bana müracaat & rdu. Bu ikinci kadına da ayni mü- nasebetsizlik tatbik edildi. Münase - betsizlik admı verdiğim dramatik te- davi usulile hastalığın tekmij Ârıza - ları kökünden silindi. Bu hastaların tedavisinde kullanı - Tan münasebetsiz ilâç, kana verdiği bir damla üsaresile, karmakarışık ve son i'irE/;Sf olarak tabii müvazenesine iade etmiş- D t ti. Hekimliğin maksadı hastalığı şi -| Beyaz krep satendef Fi fayap etmekse bu münasebetsiz pisli-| bir pijama. Paçalara, nın en modern ilâç fabrika -| ve düğmelerin dikildi larının buldukları — formüllere neden iştir. İlik yerilt Adnan Bilget

Bu sayıdan diğer sayfalar: