17 Şubat 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

17 Şubat 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

17 Şubat Tarihten sayfalar: Aslan Paşa eğleniyor ' cevabını * * * Kananl Süleymiana Badin Baylerbeyinin yaptığı şahaları, lıkları anlatarak boynunu vurdarmak istediler. Fakat Kanuni: «Ve- zirlerimin hepsi ukalâdır. Varsın içlerinde bir de budala bulunsun!» maskara- verdi. Kanuni Sultan Süleyman zamanında bir meşhur Budin beylerbeyi Aslan Pa ga vardı ki yiğitliği kadar alaycılığıle de Mmeşhurdu. En korkunç ve ciddi hâdise- lerin bile gülünç tarafını bulup çıka- ran bir adamdı. Zamanın koca kavuklu, samur kürklü, eğri kılıçlı ve mücevher işlemeli hançer takan vezirleri arasında eşsizdi. Hattâ bu yüzden onu kimse çe- kemiyor; her fırsatta gerek padişaha ve | gerek sadrazama müzevirliyorlardı. Dün koca bir krallık olan Macar ülke- si bugün Osmanlı imparatorluğunun alelâde bir vilâyeti olmuştu. Budin bey- Jerbeyi olan Aslan paşa da tabiatile dünkü Macar kralının bütün kudret ve servetine, onun geniş arazisine hâkim Bulunuyordu. Padişah bir aralık bir zaferden dola. yı — Donanma yapılsın... Asker ve aha- Hi bir nice eğlensin! Diye ferman buyurdu. Sokaklar, evler, çarşılar baştanbâşa donandı. Her tarafta bol ışıklar yandı, Halk ve asker ellerinden geldiği kadar eğlenceyi arttırmak maksadile yemek- ler, oyunlar, içki âlemleri tertip ettiler, Bu sırada Aslan paşa da silâhlarını kuşandi, atına bindi ve adamlarile bır- Hikte kale ve şehri gezmeğe çık'ı, Bundan dört yüz yıl önce bir beyler- beyinin adamlarile birlikte ve at üstün- dî şehri gezmeğe çıkması mühim bir hâdise olurdu. Herkes bir kenara siner elpençe divan durarak yerlere dar eğilir; yahut hemen karanlık bir köşeye çekilirdi. Fakir bir adamcağız eline geçen bir iki akçe ile bir ciğer almış. Herkes ken. di iktidarınca eğlendiği gibi o da ken. disine bir ziyafet çekmek istemiş. Fa. kat ciğeri kızartacak yeri yok. Odun al- mak için de ayrıca para lâzım. Bunun için çarşının ortasında ve orta cami ya- kınındaki bir süprüntüyü &teşlemiş, bulduğu bir sacayak üstünde ciğeri kebap yapıyormuş. Adamcağız nal'seslerini duyar düy- maz birdenbire doğrulmuş ve aynı za- manda Aslan paşa ile adamlarının soka Bın köşesini döndüklerini görmüş. Kor. kusundan hiç bir şey alamıyarak he - men tabanları kaldırmış ve kaçmış. Aslan paşa oraya geldiği zaman ate- şe ve ciğere bakarak pek ağır başlı bir adam halile ellerini uğuşturdu ve: — Oturmak ve meclis kurmak için ne güzel yer! Dedi ve hemen attan inerek ciğerin başma oturdu. Fakat onu yalnız başına ve sahibinden habersiz yemek isteme- di. Adamlarına dönerek emretti: — Elbet bunun sahibin bulup getü. rün! Atlılar hemen adamcağızım — kaçtığı tarafa doğru dört nal sürdüler. Bir kaç dakika sonra paçavralar içindeki fakir ve zavallı bir ameleyi getirdiler. Aslan paşa onun geldiğini görür gör- mez yerinden fırladı. Baş eğerek ve niz de soframıza bir şeyler katıp mecli. simizi şenlendirem. Dedi. Adamlarına emretti: — Buraya bir mükemmel sofra ku * rulsun! Söfra kuruldu. Şimdi çarşının orta « sında kahkahalar çınlıyor; eğleniliyor; oynanıyor ve alaylar ediliyordu. A - damcağız önce şaşırmış, fakat daha sonra valinin (ltifatlarından âdeta iki kat sarhoş olmuştu. Aslan Paşa da ondan aşağı dej; — Bu adamın sohbetin bastık, kusur ettik, Rica ederim günahımız affetsin! Adamcağız: — Aman paşam... Dersede dinletemez. Nihayet: — Affettim. Demeğe mecbur olur: Aslan Paşanın arzuları birbirini ko- valıyordu. Bu sefer: — Rica ederim, bu muhterem adama söyle, beni kardeşliğe kabul etsin! Dedi. — Fakat.. Nasıl olur? — Niçin olmasın? Yoksa mü etmezsin? — Aman, emredersiniz? Na: seniz!.. Birbirlerinin parmaklarını Ben bir zavallı adamım. tenezzül kest'ler, Biraz kan çıkarttılar. Macar amelesi As lan Paşanın ve Aslan Paşa da Mac: melesinin kanlarını yaladılar. Bu sırada | ; kahkahalar göklere çıkıyor, çarşı pazar bu meclisin neşesinden çınlıyordu. Aslan Paşa biraz sonra ayağa kaîk"'l — Bir ricam daha var: Ben müslü - man olam, kardeşim hıristiyan ola. 1â- yık değildir. Adamcağız çaresiz bu teklifi .dc ka- bul etti. Hemen müfti getirtilerek icahı yapıldı. Aslan Paşa sırtından kürkünü çı - kardı. Ona giydirdi. Para kesesini de| olduğu gibi ona verdi: | — Kardeşimden farkım olmıya! Diyordu. Birdenbire dağruldu. Mühim bir şey bulmuş gibi haykırdı: — Lâkin tamam olmadı. Müslüman olmak için sünnet olmak gerektir, Bir taraftan kahkahalar kopuyor, di- ğer taraflan adamcağızın betibenzi sa- rarıyordu: — Fakat paşam, bu yâştan sonra... |! Ahah aşkına bağışlayın! Affedin beni, — Nay.. Müslümanlıktan — vaz mı geçmek dilersin? Mürtet olmak mı di. lersin? diye çıkışan Aslan Paşanın ku- lağına hiç bir söz girmiyordu. Hemen davullar, zurnalar, çengiler getirtildi. Cerrah ta çağırıldı ve oracıkta adam - cağız büyük eğlence içinde sünnet edil- di, O gün ve a gece Bodinde olan bu eğ- lencenin ve sünnet düğününün bir mis li hiç şüphesiz hiç bir zaman olmamış ve olmiyacaktır. bürmet göstererek: * — Buyrunuz, hazret... Ne güzel sof- | — Aslan Paşanın bu g halleri - pek ranız varmiş, B(_*ıı: neden çağırmazsız? | çol Hattâ onü çekemiyenler her Bu tesadüften bir nice memnun oldum. Padişaha- söylerlermiş. Fakat Lütfedip kabul buyurulursa ben köle .| K leyman hoş görür ve SON POSTA Yirmi sene sonra mahiyeti anlaşılan bir ölüm vak'ası Paris müstahkem mevki kumandanını casus Mata- hari zehirliyerek öldürmüş Pariste son günlerde yeni bir mese- le ortaya çıkmıştır: Almanlar lehine casusluk yaptığından dolayı Fransızlar tarafından kurşuna dizilen meşhur dansöz Mata Harinin 1917 senesi kâ - nunusanisinde Paris müstahkem mev- kii merkez kumandanı olan ve Fransız- lar tarafından — «Madagaskar fatihi» diye anılan General Gallieni'yi zehir - lemiş olduğu anlaşılmıştır. Bu haber Fransız askeri ve zabıta mahafilini ziyadesile alâkadar etmiş - ştir. Rivayet edildiğine nazaran: Mata 4Harinin yakalanmasından on gün son- ra, yani 20 şubat 1917 tarihinde, Fran- sız casusluk teşkilâtı reisi yüzbaşı La- doux'nun maiyetinde çalışan zabitler - ,den biri şimdi Parisin en yüksek avu - atlarından biri. olan bir zata aynen gunları söylemiş: — Gayet mühim bir av yakaladık! Biraz daha evvel harekete geçmiş o) - saydık her halde General Gallifeni'yi kaybetmemiş olurduk!.. Avukatın taacecübü karşısında zabit ilâve etmiş: — Mata Hari yalnız casus d Usta bir zehirleme Mmütehassıs Memleketi olan Soönde adalarında tat- bik edilen müthiş zehirleri kullanmak ilmine vâkıfltır! Eğer polis âmiri Priol. let, derdesti sabahında Mata Hari tara- fından' kendisfne ikram edilmiş olan şel meleri yemiş olsaydı hesabı ta- mMmamdı!.. Mata Hari General Gallieni'ye en yyüksek Fransız siyasi şahsiyetlerinden biri vasıtasile kestane şekerlemeleri işti! Generalın bu şekerleme- erek böbreklerinin zehirlenme. ticesinde öldüğü tahakkuk eyle - mi Ğe'.wrleme'.e- Generala Fînsn Siyar si şahsiyetinin bir kartvizi€ ile bıra - kılmıştır. Her halde kart dö viziti ta Harinin elde ederek gönderdi nedilmektedir..» | rifin bıyıklarına Şimdi aradan tam yirmi sene geç . tikten sonra bu mesele ortaya çıkmış bulunmaktadır. Bu baber Fransada bü- gök bir Teyecen yandatğir.. — — şöyle dermiş: — Vezir ve hâkimlerimizin cümlesi (ukalâ) dır. Böyle bir (budala) dahi bulunsun! Aslan Paşanın iyi bir vezir - oluşu, idareciliği, yiğitliği ve bilhassa Bodin. de büyük bir barüthane kurmasının padişah tarafından takdirle karşılan » dığına şüphe yoktuür. Lâkin bir zaman geldi ki Aslan Pa- şanın maskaralıklarma Padişah ta da- yanamaz oldu. 1543 de Sigetvar kalesi üzerine gi » derken Aslan Paşanın yeni bir kome- disini haber aldı. Artık kızdı ve he - mef huzuruna çağırdı. Aslan Paşa Harşan denilen bir yer - de kurulmuş olan padişah çadırına yak. laştı. Kapının önünde attan indi. Ön ceden lâzım gelen emri almış olan cel. lâtlar hemen onun üstüne üşüştüler ve başını gövdesinden ayırdılar. Turan Can Sayfa 9 HALK TABİRLERİ Nerelerde, nasıl, ne için kullanılır? (Bizde folklore, yani halkiyata dahil olan bir çok (halk tabirleri) ovardır ki bazılarımız, hele pek gençlerimiz bunların nerelerde, nasıl, 1ne manada, niçin kullanıldıklarını pek bilmezler. Hattâ bugün halkı- mızdan bir çoğunun, hele kadınlarımızın hâlâ bol bol kullanmakta ol- dukları bu halk tabirlerini aramızda hiç bilmiyen pek yeniler de var- dır. İşte onun için bir çok yıllardan beri bir çoklarımızın dillerimize peresenk edinmiş olduğumuz ve Türk folklorunun oldukça önemli bir kısmını teşkil eden bu (halk tabirleri) mizi, nerelerde, nasıl, ne mana- da olarak, ne kastedilerek, niçin kullanıldıklarını Son Postada resim- lerile, senbollerile, karikatürlerile neşredeceğiz.) 1 — Ahfeşin keçisi «« Her şe- ye her söze, her teklife - anlasın anlamasın » evet makamında ba - şını ve sakalını sallıyan — adama derler. Misal: Hey bana bak, Ahfeşin keçisi gibi niye öyle başmı sallayıp duruyor - sun? * 2 — Kefe lâle - ğ si <« Vaktinden önce, erken açı - hp saçılmıya baş- lamış kız! Misal: — Oocoo! Maşallah, — kefe lülesi gibi ne de çabuk açılmış 3 — Dam üs - tünde saksağan, beline — vurdum kazmayı! — Ma . nasız, saçma sa - pan şiirler — için söylenir. Misal: Şimdiki / yeni şiirlerin bi a| zılarını - okuduk: SO ça aklıma şu ge - liyor: «Dam üstünde saksağan, beline vurdum kazmayı!n * 4 — Kırk eyv > kedisi -« Her < gün bir kapının zilini çalan, her gün bir eve dam- hyan — kadınlara söylenir. Misal: Mübarek kadın değil, kırk ev kedisi! âdeta * 5 — Kediyi yutmuş ta küy - ruğu dışarıda kal- miş —« Uçları ga- yet uzun ve pala biyikli adam'ar için söylenir. Misal: Şu he - bak, sanki kediyi yutmuş ta kuyruğu dışarıda kalmış! 6 — Edi ile bu- Şakire du - * du, du —- Salt ka . dınlar için kulla- nılır: İki kafadar, : l9 İki ahbap çavuş- a Jar, yani tence - re yuvarlanmış, kapağını bulmüş gibi bir tabir! Misal: Tam birbirlerini — bulmuşlar haspalar, Edi ile budu, Şakire dudu! 7 — Ağucuk bebek —- Yaşına başına bakmayıp hâlâ çocukça, de Dikanlıca arzu'a - Ta kapılan adam! Misak — Aaa... Herif ellisini gee, miş, hâlâ kendi - sini ağucuk be - bek sanıyor! 8 — Şamamı Geçkin, — y yorgün, yarı nak, — küdretsiz biraz da gülünç adam! Misak Hay şa - mama hay, hali - e bakmıyor da bir. de bilmem neden — bahsedi -« yor. * 9 — Çitlen - bik ««& Esmer, yuvarlacık, mi - nimini, şirin, ci- velek, tombulca, şirin kız çocı Misal: Kız, çit - ),, Tlenbik kız, seni Şo şimdi çıtır. çıtır yerim ha! imamı — den böyuna ka - dınlara — vaız et - meğe çalışan, ap- tal, sırnaşık, ya- y < TI meczup Vaiz.., Yahut sarıklı deliler! Misal: Bak şu tavuklar imamının ye. diği naneye! Yahut sokakta çocuklar. onun peşisıra bağırırlar: — Tavuklar imamma küp! * 1t — Hediye . tik »— Çekilmez, antika, sırnaşık, sulu, ukelâ, ti - Taşçı insanlar için söylenir. Misal: — Birak, şu hediyeliği sen de! — Hediyelik « tir. mübarek, he- diyelik! 12 — Şaşarım kedinin çÇamaşır yıkamasına Becerem yeceği işi yapmı- ya — kalkışanlar için kullanılır. Misak: Babam, anneme saksafon öğ « retmeğe başladı! — Şaşarım kedinin çamaşır yıkama « sına, 13 — Yular ka- dının elinde — ., Erkek, her işte / tamamile kadı « nın emri ve ta « hakkümü — altına girdiği, zaman söylenir. Misal: Bay Ahmet karısına sorıma * dan su bile içemezmiş! — Tabii, yular kadının elinde! (Arkası var) Dursunbey çocuk esirgeme kurumunun faaliyeti Dursunbey (Hususi) — Çocuk E- sirgeme Kurumu senelik yaparak yeni idare heyetini seçmiştir. İdare heyeti başkanlığına doktor Mem- duh intihap edilmiştir. Doktor Memduh Türkay ilk iş öla- rak sekiz kimsesiz çocuğa birer takım toplantısını elbise yapmış ve mekteplerde bulunan fakir talebenin hepsine her gün sıcak yemek temini için de ayrıca bir teşki- lât vücude getirmiştir. | | | | | İ Mi |

Bu sayıdan diğer sayfalar: