26 Şubat 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

26 Şubat 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Y2 Sayfa Egede yapılan tetkikler köylüyü sevindirdi (Baştarafı 1 inci sayfada) baba gibi neşelendi. Çok memnun ol- Yandığı şu günlerde Başvekilin İzmir| muştu. Bu memnuniyetini köylü Bay Bayahatine bir «müşahede ve tetkik se | Ahmede de söyledi. Sevinme müşterek yahati» adını vermek mümkündür, Ve | ti. 1 üzerine Nafia Vekâleti müs Ari deres mıntakasın: işlerini tetkik de İzmir - Urla - Menemen - Bergama da İiki müşahede gezisi Köylülerin sevinci lerde Başvekile İktısat Veki belediye reisleri, İş umum müdürleri Köyler, bayram kanıp dürürken Baş- adamları üzerinde ç yaratmıştır. Baş- lu üzerinde rastladığı her köy püunun önünde durarak onlarla or, vaziyetlerini soruyor, ihti- zerinde ehemmiyetle durakla en ufak noktalara kadar tetkik Sağımızda gü - Bu Uzunkuyu halkı pek zengin- uhtelif ekim işlerile uğraşı - i yalnız tütün ekiyor ildi Ve öğrenildi ki çok para getiriyor diye diğer addeleri ihmale uğratılmış.. Başvekiü, köy yolu üzerinde delikanlı ile görüşüyor. Bu | iğer köylülerden nisbeten daha nmiş, Başında bir mektep şap | kendisine kim oldu jnı sordu: yim. İzmir lisesi- Babam bu köyden Bay Ah r köy çocuğunun 1 etmesinden mem de, dedi. Kendisini görmek işterdim. Deuun.x knım Babasını buldu ve Muhacirler arasında Yol uzundur. Makineler harekete geliyor. Bir tarlanın yamacında bazı| muhacirlere rastlandı. Bunlar Roman yadan anavatana göç etmişler.. Anava tana iltica eden göçmenlerin ekserisi, çalışkan, elleri sapan tutar adamlar ol duğu için kısa bir zaman içinde müzs- tahsil hale gelmişler.. Başvekil bu ne- #iceden memnun oldu. Yalnız bir göç nen kafilesi Başvekile maruzatta bu- lundular: — Bizi buradan kaldırın. Dağ köyle- rinde tam verim yapamıyoruz. 'a köylerine yerleştirirseniz daha iyi va- ziyete gı Biz çalışkan adamlarız. Beceriksiz değiliz. Başvekil göçmenlerin bu arzularile yakından alâkadar oldular. Kendileri ne uzün uzadıya süaller sordular, Biraz ileride vaziyet büsbütün güzel di. Başvekil köylülere vergi işlerini söz gelişi etti: — Vergiden şikâyetimiz yoktur. Ka zanç bollansın, daha da çok veririz. Ye tiştirdiğimizi satıyoruz. Hükümetimi - ze jona ederiz. Bizi iyi günlere ulaştır dılar, A Sayın Başvekil Çeşme - plâjlarında bir müddet istirahat ettiler. Çeşme pıaıı.mm çok mükemmel olduğunu, yazın bir müddet istirahat için Çeşme- ye geleceklerini vâdettiler. İzmirin bir turist şehri olması için verilen izahat Başvekili mütehassis etmiştir, Tapu meselesi Yunanistandan hicret eden bir mu- hacire Başvekil şu suali sormuştur: — Kaç dönüm arazin var? — Beş, on dönüm... — Beş dönüm başka, on dönüm |başka... Tamamı kaç dönümdür. — Otuz dönüm. — Bunu kendin mi satın aldın? il n k sizin değl Mit | — Hayır.. muhacirdim. Âdi iskân suretile aldım. — Tarla mı, bağ mı? — Tarla da var, bağ da... — Tütün yapıyor musun? — Yapıyorum. — Evli misin? — İki çocuğum var. Biri erkek, biri e — Arazi tapunu aldın mı? — On dört senedenberi araziyi İş- Başvekil memnun letiyorum. Tapusunu benüz almadım. Başvekilimiz, kendi öz çocuklarının | — Başvekil köylünün tapu işlerile a- muvaffakıyeti önünde gururlanan bir|lâkalanarak refakatindeki zevatla u- “Son Posıaw nın Edebi Tefrikası: 6O çocuğunuz var? çocuğum vardı. Birini istik- inde şehit verdik. Şimdi hepsi ştir — Diğerleri küçük mü? — Hayır... Hepsi yetişkin.. Hepsi de erkek.. Mektebe devam ediyorlar, — Hepsi mi mektebe gidiyor? — Hepsi... Bir tanesini bil, ihmal etmedim. Yazanı Perlde Celâl Sendeler gibi olarak, halsiz halsizliçi ıslak kapının önünde bırakarak 0- prkasını kapıya dayadığını gördüm. | tomobille hareket ettiğimiz zaman yar Bir müddet öylece hareketsiz yüzüme | şaran gözlerimi doktordan gizlemek i- baktı. Sonra hiç bir şey söylemeden ya»|çin başımı pencereya çevirdim. Na ©- vaş yavaş geri çekildi ve kapıyı ağır|tomobilde ne vapurda kocam hiç ko- ağır çekerek çıktı, nuşmadı. Birbirimize iki yabancı gibi O gittikten sonra bu sözleri pek mü-|duruyorduk. Gerçekten de doktor o Hhasebetsiz bir vakitte söylediğimi dü-| sırada bana o kadar yabancı bir insan şündüm va hafif bir pişmanlık geçir |olarak görünüyordu ki.. kendi ıztıra- dim. Tren vakti yaklaştığı için biraz|bımla başbaşa idim, Haydarpaşa gae Şonra telâşla odamdan fırladım. Adetâ ha geldiğimiz zaman trenin kalkması- Birri Nihatla karşılaşmaktan korku «|ha alti dakika vardı. Hemen vagona yordum. Aşağı inince onu salonda bul-(atladım. Biraz sonra çan çaldı. Ve Işte Hum. Hâlâ solgunluğu geçmemişti, be-|o zaman sahanlıkta doktorla son defa l görünce gözlerini kaçırmak ister|olarak bakıştık. Gözleri hafif nemlen- ! başını eğdi, anladım - ki, küçük|mişti. Benim Içimde hiç bir acı yoktu. bve rengi defteri okumama tahmi-| Zaten o sırada vaziyetimizin na şekil üimden fazla içerlemiş, acele etmem lâ-|alacağını bile düşünmüyordum. Sade ıımdı Ne yapacağını şaşırmış bir ta-|bir daha birleşmemek üzere ayrıldığı- iraz uzağımda durarak küçük, | mızı hissediyordum. İkinci kampana yüzü gölgeler içinde kaybol «| vururken ona elimt uzattım. Yavaşça Muş bana dikkatle bakan Ayşeyi kü-|avuçlarına alarak ağır ağır dudakları- Hakladım na götürdü, bu buz gibi soğuk dudak- Ayşe hâlâ hatırlayınca ürperdiğim|ların teması ile hafif titredim, başını Kuru ateşli dudakları ile beni — öptü..|kaldırdığı zaman yavaşça kulağıma e- ponu kollarımdan bırakınca Sıri Nihat| ğildi: yanıma yaklaşarak: — Bu en derin bir minnet pusesidir. #«Seni trene kadar geçireceğim.n de-|Seza, dedi, Seni çok üzdüm, beni aflet. di. Ayşeyi yüzü somurtkan, gözlerinin| — Sonra cebinden küçük bir zarf çıkae| Yeni Japon sefiri Bugün geliyor (Baş tarafı 1 inci sayfada) Yeni sefir, 1884 ilkkânunda Tok-[ yo—iı doğmuştur. Kendisi hukuk tah- silini Tokyo hukuk fakültesinda yap- miş ve 1910 almıştır. 1915 de Meksika elçiliğinde üçüncü kâtip olan M. Taketomi, 1922 de Va- şington sefareti ikinci kâtibi, ayni se- nenin eylülünde birinci kâtibi, 1929 da San Fransisko general konsolosu, 1932 de Vaşington sefareti müsteşarı ölmüş ve 1988 de Lahaye orta elçiliğine tayin edilmiş'tür. Yeni sefir, «Doğan » güneş nişanı» nin üçüncü rütbesini hâmil bulunmak- tadır. temmuzunda İisansını Avusturyada bir çok kasabalar su altında kaldı Viyana 25 (A.A.) — Devamlı su- rette yağan yağmurlar, ve karların &- rimesi, Yukarı Avusturyada ırmak ve nehirlerin seviyelerini yükseltmiş ve bir çok yerlerde tuğyanlara sebebiyet vermiştir. Linz yakınında Leonding mevkiük- nin etrafı göl haline gelmiştir. Bir çok kasabaları sular istilâ etmiştir, zun uzadıya görüşmüş ve köyler ara- zisinin mutlaka tapuya bağlanması i- çin tedbir alınmasına işaret etmiştir. Başvekil, Çeşme kaza merkezi hu- dudunda otomobilinin etrafını doldu- tan köylülerle tıpkı baba, oğul karşı- laşması gibi kucaklaşmış, oradan yaya olarak konuşa, konuşa kaza meydanı- na kadar gitmiştir. Meydanda yüzler- ce halk kendilerine intizar ediyordu. Günedli bir bavada ayakta yapılan kas nuşmalar Başvekili olduğu kadar köy- lüleri de memnun etmişti, Hapsi de iç- lerini döküyor, mahsul işlerinden bah- sediyordu. Bu mMmüşahedelerin neti- cesi çudür ki köylüler satiş kooperatif- HüLdiculitem Küi cilirükları Ziraat kombinaları Başvekil gene refakatindeki zevat- la birlikte dün sabah Bergamaya git- mişlerdir. Maksat hem köylülerle has- bihaller yapaük, bam ' da” Metdercsldi S bişlmn gökema — ileiak iğürdan geçirmekti. Menderes mıntakasında sulama işlerine sekiz milyon lira sarfe- dileceği tahmin edilmiştir. Başvekil Menemen, Reşadiye ve yol üzerinde rastladığı köylerde köylülerle uzun u- zadıya görüşerek ihtiyaçlarını sormuş ve bunları not ettirmiştir. Bir köylü: — Başvekilim, haber aldık... Zira at kombinaları kurulacakmış... Anka- rada karar vermıuımz Gııetelerde o- (Baştarafı 1 inci sayfada) İtalyanın bu temayülü, bilhassa Bal kan Antantı konseyinin son toplantı- sından sonra daha küvvetlenmiştir. Diğer Balkan devletleri ve Bulgaristan Diğer taraftan, Bulgaristan ile Yu- İzmirde tüyler Ürperticl bir cinayet (Baştarafı 1 inci sayfada) Katiller derhal yakalanmışlardır. İkinci cinayet te gece Dolaplıköyü mâhallesinde olmuştur. Bu mahalleden Esat bakkal Cemali bıçakla göbeğin: den ve kalbinden yaralayarak öldür l'r.ı:lur Stalin Paris sergisine davet edilecek mi? Paris 25 (Hususi) — Gazetelerin verdiği bir habere göre, Fransız Ko- münişt meb'usları, Stalin — ve diğer Sovyet rüesasının — Paris beynelmilel sergisine davet edilmesini hükümetton istemişlerdir. Bu talebin ne surette karşılanacağı belli değildir. Uludağa hava Hattı yapılıyor Bursa (Hususi) — Ötedenberi Ulu- dağa yapılması düşünülen hava hattı i- şi artık tahakkuk etmiş gibidir. Hattı yapmak için şimdiye kadar dokuz fir - ma talib olmuştur. Bu hat kırk sene müddetle belediyenin uhdesinde kala - caktır. Belediye meclisinin önümüzde- ki devresi esnasında bu teşebbüs kat'i- leşecektir. Bayramıçlılar elektriğe kavuştu Bayramiç (Hususi) — Bir yıldan- beri ikmali için çalışılan Bayramiç'in elektrik tesisatı bitmiştir. Elektriklerin yandığı gece belediye tarafından bir balo verilmiştir. Balkan ÂAntantı daha ziyada takviye ediliyor Bgoslavya arasında olduğu gibi, Balkan Antantı devletlerile Bulgaristan ara - sında da ayni şekilde dostluk misakları aktedilecek ve bu suretle Balkan An- tantı daha ziyade takviye edileceektir ıtalya Kralı ve Avusturya Cumhur Reisi Peşteye gidiyor Belgrad 25 (Hususi) — İtalyan Kralının önümüzdeki — Mayıs ayında .|Peşteyi ziyaret edeceği resmen haber -| verilmektedir. Macar saltanat naibi Amiral Horti- ye yapılacak bu iadci ziyarete büyük bir ehemmiyet atfedilmektedir. Macar hükümeti ve Peşte halkı, İtalyan Kralını parlak surette kabul et- mek için daha şimdiden hazırlıklara başlamıştır. Diğer taraftan Musolini, Macar Başvekili Daranyinin — ziyaretini iade maksadile, sonbaharda Peşteye gide- cektir. Avusturya Cumhurreisi Dr. Mik. las'ın da ilkbaharda Peşteyi ziyaret e- deceği bildirilmektedir. Bu meyanda Hitlerin de Peşteyo gideceğ söylenmekte ise dö, bu haber teyit edılmemı.nı Bursada Türkçeden başka dil yasak Bursa (Husust) — Belediyece veri- len bir karar mücibince seyyah işleri gi- bi mecburi bir vaziyeti olmadıkca türk- çeden başka bir dille konuşanlardan beş lira para cezası alınacaktır. Afyonda giydirilen çocuklar Alfyonkarahisar (Husust) — Ço - cuk Esirgeme Kurumu ve Halkevi iç - timaf muavenet şubesinin yardımlarile ilkmekteblerde okuyan - kimsesiz S(4 çocuğa elbise yaptırılmıştır. kuduk, sevindik. Ben pamukçuyum...,min edebileceğini söylemişlerdir. Ber- WScneye iki misli mahsul alacağım, de-| gamanın bir turist Şşehri olması için her türlü fedakârlık yapılacaktır. Bergama turist şehri İzmir limanı Başvekil Bergama Halkevinde bir| — Başvekilimiz İzmire dönüşünde ge- müddet tevakkuf ettikten sonra, Bere|celeyin İzmir liman meselesile yakın- gama kaymakamı ve belediye reisile|dan meşgul olmuştur. İzmir limanının birliktte meşhur Eskülap mabedini, | Alsancağa nakli burada geniş bir li- sonra da Bergama kalesini gezmiş, bu-| man yapılması mevzuu bahatır. Bu hu- rada saatlerce meşgul olmuştur. Berga-/sus banüz tetkik edilmektedir. Henüz manın tarihi akropolünde kendilerine|bir karar verilmiş değildir. İktısat Ve- verilen izahattan mütehassis olan Baş| kili, Ankarada bu husustaki tetkiklere vekil, Bergamanın turist işlerile uğraşm masi pmle bile buyuk bir varidat te. devam edecektir. Adnan Birgel rarak elime verdı «Sonra okuuuıı dedi.» Bir şeyler söylemek istedim. Fakat kelimeler dudaklarımda bir türlü top- lanamadı ve o yüzüme son defa suçlu bir nazar fırlatarak — trenden- atladı. Gayri ihtiyari pencereye yürüdüm, Tren islim alarak ağır ağır yürümeğe başladı. Sonra birdenbire süzülüp ray- ladan ilerye doğru aktı ve Sırrı Niha- dın hareketsiz taş gibi garin ortasında duran-uzun boyu ufaldı.. ufaldı. İşte onunla böyle ayrıldık. . Feride acele ile sordu: — Peki verdiği mektupta ne yazı- yordu? — Aklımda kaldığına göre şöyle bir şey: «O küçük defteri okudun, ar« tık her şeyi biliyorsun.. onları oku « man benim için çok müthiş oldu. Kim bilir benden nasıl nefret ettin. Demek bu son günlerde seni odalarımızı ayır- mıya sürükliyecek kadar ileri götüren hareket de bundandı. Çok yazık oldu. Biliyorum ki bir daha dönmemek üze- re gidiyorsun. Ben bu cezaya müsta - hak bir adamım. Şimdi hayatta ne bü- yük bir şey kaybettiğimi daha iyt anlı« yorum, Seni hiç bir zaman unutmıya « cağım. Kızımı yetiştirirken öonun da senin gibi yüksek bir sevgili, anasız bir çocuğa Ölen anasını unutturacak kadar müşfik bir ana olmasına çabşaca « ğim.» Soeza sustu . Feride: —e — — Bu mektubla sana vedı etmiş, de- di. Sonra yavaşca mırıldandı: — Zavalli adam.. Seza hayretle ona baktı: — Neden zavalli olsun, onun teselli edecek bir Ayşesi var, Ya benim, ki - mim? Kupkuru bir kafa kaldım. İçim- deki bu derin boşluğun nasıl çaresini bulup, kimden teselli umacağım? Feride, onun kederle bulutlanan al- nına, günlerdir çektiği elemden âdeta eski ışığı tutuşmıyan iri, siyah gözle- rine hüzünle baktı: — Sizin ikinizin bedbahtlığı asıl nerden gi biliyor musun? dedi. lü kadının kendisine du - yurduğu çıglın ra'şeleri başka kimsede bulamıyacağını sanarak o kadına ka - pılmiş, kalmış, Halbuki seven bir ka - dın, fakat, hakkile sevdiktef sonra ay- ni şeyi niçin karşısındaki erkeğe ver - mesin? Senin gönlüne iyice girmesini, gösterdiğin sevgiye mukabele etmesin?| bilseydi. Muhakkak ki © zaman sinir- den, adaleden değil, gönülden gelen aşkın ne yüksek bir şey olduğunu an- hyacaktı. Sonra ben onun Gül Fat - maya o çılgınca kapılışını biraz da toy- luğuna veriyorum, Selim Nacinin de anlattığı gibi çok içine gömülmüş, dur- gun, başka erkekler gibi hayatı bütün lezzeti ile tatmamış, hiç bir maceraya karışmamış bir adamdı. İşte Gül Fat - ma bu durgun adamda yarattığı buh - ranları bu noktaya borçluduz. Yoksa, Sırrı Nihadın dediği gibi o bütün si - hirleri mevcudiyetine toplamış hariku- lâde bir insan değil, yalnız eti ve siniri ile aşkı anlıyan basit, zavallı bir kadın- dı ve doktordan bıkıp dağ adamlarının güçlü, kuvvetli kollarına, vücudunun ihtiyacını duyduğu günde bunu isbat ederek karnındaki çocuğu düşünmiyo- cek kadar boş olan kafası, bir an bile üşlemeden ve senalerdenberi bin bir kolda gezmekten nasırlanmış yüreği hiç kıpırdamadan kaçıp gitti. Feride bir an durarak arkadaşına baktı. Hafifce gülümsiyordu: — Şimdi yukarda söylemeyi unut- tuğum bir şeyi de söyliyeyim mi? Se- nin söylediklerinden de anlaşılıyor ki, Sırrı Nihada duyduğun aşk tam ve mü- tekâmil bir sevgi değilmiş. Zaten eski- denberi hayalperest bir kızdın. Dokto- run durgun yüzü ile birdenbire haya « tında görünmesi seni evvelâ — gaşırttı. Sonra da gözlerinde kırık, mahzun ma- nalar, sana bir yaklaşıp bir kaçması ö- bür duygunu okşadı. Yani hayal tara- fını,. sen yuva kurmak, çocuk yetiştir- mek gibi sade, fakat; en doğru hislerle ona kalbini açmadın ve onu duru, te- miz bir gönül sevgisi ile sevmedin, Se- ni garib bir şekilde bakışları ile alda - tan, mahzun yüzü, derin bakışlı göz - leri ile üzerinde çok başka bir tesir ya- pan bu adama karşı içinde meraktan doğan bir aşktı bu (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: