Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
| İi Lame ı - H&::ı:a_ı—, “Ne gibi şeylere “Neden Kızarlar? Sinema artistleri çok sinirli insan - lardır. Ayni zamanda çok alıngandır - lar... Husust hayatlarına temas eden işlerden bahsedilmesini hiç istemezler. Sinema yıldız ve artistlerinin şimdiye “kadar bilinmiyen bu hususiyetlerini (Son Posta) okuyucularına bildiriya - TUZ! Greta Garbonun sık sık ziyaretleri- ni kabul eden tanınmış san'atkâr Geor- -ges Brent'e bu yıldızdan hiç bahsedil- mez,... Bahseden olursa hemen lâkır- diyi değiştirir veya çıkıp gider. Sebe- -bine gelince: Greta Garbonun bu ya - <kışıklı san'atkârı sevdiğine dair Ho - -livutta bir çok dedikodular yapılmak- tadır. Bu yüzden san'atkârın ağzı yan- mıştır. Marlene Dietrich — Ne Almanya * - <(dan bahsettirir ve ne de vatanına ne .İçin dönmediğini söyler. Carole Lambard — Bu yıldıza | Clark Gable ile ne vakit evleneceği so- rulamaz, Clark Gable: Bu san'atkâra dahi Ca- role Lombard ile ne vakit evleneceği “sorulamaz. Mae West: Hayli dedikoducu olan bu “meşhur yıldıza Frank Vallace'den bah| ( sedilemez. Hemen hiddet eder. Sebebi Frank Vallace ikide birde Mae Westin kocasi olduğunu ileri sürer. Halbuki ka tın bu iddiaya fevkalâde sinirlenir. Erro) Flynn ile Lily Damita: Yeni ev li olan bu çift bir aralık biribirlerile darılmışlar ve İş ayrılmağa kadar var- 'Mıştı. Sonra barışmışlardı. Şimdi her ikisi bu vakaya temas edildiğini iste- Mezler... Adeta hiddet ederler. Jean Harlov: Bu güzel yıldız Villi- &m Pavel'den bahsettirmez. Jean Cravford: Ven bir yıldızdır. İyiliklerinden bahse- dilmesini istemez. Ronald Colman: Stüdyolardan, işin- den, tiyatrodan, sinemadan, herşeyden bahsedilmesini ister. Fakat karısı Be- Nita Hane'den ayrıldığını söyletmez. Kay Francis: Bu güzel yıldızın koca S1 Delmar Daves'tir. derler. Buna rağ- Men bunu tekzip eder. ( Holivut ) ta kumar salgını!... Holivutta kumar iptilâsı son haddi- he varmıştır. Sinema san'atkâr ve yıl- dızları arasında “kumara dadanmıvan Parmakla gösterilecek kadar azdır. Son aylar içinde Clover Club adın- da yeni bir klüp açılmıştır. Bu klübe devam edenlerin ekserisi sinema san- — Sikârlarıdır. K Kİ iyilik etmeği se- | Foks yıldızlarından : Raşel Hüdson Yeni bir Napolyon filmi - Filmi “ Greta Garbo,, ile “Şarl Buaye,, çevirecekler Meşhur san'atkâr Şarl Buaye, pek yakında (Kontes Valevska) adında bi yük bir film çevirecektir. Bu filmde kadm baş rolünü (Greta Garbo); (Na- 'polyon) rolünü de Şarl Buaye yapacak Jardır. M. G, M. kumpanyasının neşri- yatına nazaran Şarl Buayenin kafatası Napolyonun kafa tasına çok benziyor müş, Stüdyonun makyaj şefi Jack Davn- in yapmış olduğu tetkikata nazaran Napoölyönun kafası ile Şarl Buâyenin kafası biribirlerine çok müşabih imiş. Çehrenin uzunluğu her. ikisinde ZI santim imiş. Alnın genişliği her ikisin de 12 santim, çehrenin genişliği 13 san tim, çeneden buruna kadar olan me- gafe 7 santim tutuyormuş: Yalnız bu- 'SON POSTA Sayfa 9 Lorette Yungun yeni bir resmi Yıldızların hususiyetleri Ne olmak isterlerdi, Ne oldular? Sinema san'atkârlarından bir çoğu bu mesleğe tesadüf eseri olarak intisap eylemişlerdir. Meselâ: Klodet Kolberin arzusu bü- yük bir şantöz olmaktı. Charlie Rugges eczacı olmak isterdi. Pierre Blanchar kaptan, Carole Lom- bard ressam; Greta Garbo manken, Gary Grant elektrik mühendisi, Adolf Menju mühendis, Paul Muni büyük bir kemancı olmak sevdasında idiler, man talimi ile uğraşmış, günün birin- de sinirlenerek kemanını parça parça tisap eylemiştir. Marlen Ditrih dahi kemancı olmak arzusunu beslerdi. Doölores Del Rio gayet muhafazakâr Edvin Carewe Trastgelmiş, ona âşık ol- Frederik Marş avukat kâtibi idi ve | vazifesinden de çok memnundu, Kay Francis kâtibelik yapmak ister di. Errol Fiynn (Yeni Guine) mıntaka- sında bülünan altın madenlerinde mü- hendislik yapmakta iken tesadüfen Ho livuta gitti ve bir iddia neticesinde fi- güranlık yaptı. Muvaffak oldu ve ar- kadaşlarının ısrarları karşısında sine- maya intisap etti. Jon Bloudeli bir lokanta işletmek :s- terdi. Bu işe başladıysa da mütevali zi yanlaâr karşısında figüranlık etti ve son ra sinema yıldığı oldu. Georges Brent İrlanda ihtilâlcileri- nin ileri gelenlerinden biri idi. Müca- delede mağlüp oldu ve teselliyi sinema hayatında aradı. Olivia dö Haviland, âli tahsil gör-|, mek ve bilâhara avukat olmak arzu- süunu beslerdi. Jeanette Macdonald'ın duîunn yaklaşıyor! Güzel sesli sinema yıldızı Janet Mak donaldın Gene Raymond ile evlenme merasimi Haziranın 17 inci günü yapı- U lacaktır. Düğünden sonra san'atkârlar uzun bir balayı seyahatine çıkacaklardır. burnu 8 santim, halbuki Şarl Buaye- nin burnu 5,75 santim imiş! Holivut sinema mahafili bu filmin çevrilmeye başlanmasını sabırsızlıkla beklenmektedir. İki büyük san'atkârdan hangisinin daha çok muvaffak olacağı merak u- runda fark mevcut imiş. Napolyonun yandırmaktadır. Paul Muni on sene mütemadiyen ke- |. edip tiyatroya Ve bilâhara sinemaya in | bir aile reisesi olmak arzusunda iken |: müuş, ve aşk uğuruna herşeyi feda ey- | | lemişti. Bayram nasıl geçti? Salıncakçı yeis içinde mırıldanıyor : “ Çocuklar esl-iden eşe;,klere binerek eğlenirlerdi. Şimdi eşeklerle eğleniyorlar Gazinocu: “ Şu çarşamba, perşembe, cumayı falan kaldırıp hergünün adını bayram koymalı... Ortalıktan gamı, kasaveti kaldırmanın en kolay çaresi bul,, diyor I y p x » Gülmek ve eğlenmek bence, tıpkı so çalışmak gibi günlerin, gecelerin mu- şayyen saatlerinde ve değişmez bir in- tizamla becerilecek işlerden değildir. Bırakın ki içimizde, soyunmalarını, giyinmelerini, yemelerini, içmelerini, puyumalarını ve çalışmalarını bile inti- ,;zama sokamayanlar var. Bu bakımdan, bayram hakkında ,kanaat bana bir tuhaf gelir. - İşleri tıkırında giden bir adamın eğ- Jenmek istediğini farzedin: O adam, eğlenmek arzusunu duyduğu anda tak vime bakıp ta: — Yahu, bugün bayram değilmiş! ,diyip te niyetinden vaz mı geçecek? Bittabi hayır! Fakat buna mukabil, beri tarafta porç içine gömülmüş biçareler var ki: jpje? diyeceklerine: — Bayram günü de borç tasası çeke gcek değilim ya? diyip hora tepiyorlar. | Bırakın ki, ben, işleri yolunda giden- Jlerin bile, eğlenmek için bayramı vesi Je edişlerine şaşıyorum. Çünkü ben : — Filân günden filân güne kadar payramdır! demekle bir adama: — Efendim, filânca ayın filânca gü- münün filânca - saatinden, - filân ayın filânca gününün filânca saatine kadar gülecek, eğlenecek, hoplayacak, sıçra - ,yacaksın! Demek arasında büyük bir fark gö- ,remiyorum, Böyle bir hareket tıpkı bir adama: , — BSen, filân günün filân saatinden filân günün filânca saatine kadar de- Jicesine seveceksin! demeye benziyor. tıpkı sevmek, kızmak, ve ağlamak gibi insanın ihtiyarına tâbi değildir. Fakat buna rağmen, ezeli bir itiyat bizi, bayramlarda gülmek ve eğlenmek le tavzif eder. Bayramlar bastırınca, iki elimiz kanda olsa, güler, söyler, ge- /zer, tozar, hoplar, sıçrarız. Sade bayramlarda gülüp eğlenmeye © kadar alışmışız ki, onların haricinde ki günlerde eğlenilmesini âdeta yadır /Bgiyor, garipsiyoruz. Bazı fazla nikbin meslekdaşların, yazı haline gelmiş kah kahalara benziyen kelimelerine bakar- sanız;, bayramı büyük bir neşe içinde .geçirmişiz. Bu satırları okuyunca gay- ri ihtiyari : — Acaba, dedim, biz neden farkın- da değiliz? Yoksa, neşe bizi, neşelendi- gimizi bile farkedemiyecek kadar sar hoş mu etti? - Ve bu merakımı yenebilmek için, et yafıma daha alıcı göziyle bakmak ka- yarile şehirde bir gezinti yapmaya ka - rar verdim, Evvelâ Arnavutköyüne ka gdar uzandım. Akıntıburnundaki biramı içerken, gazino sahibi Marko- .Ya_ Söyle bakalım? dedim, bayramı jnasil geçirdiniz? Gazino sahipliğini saz çalmayva ter - cih eden eski san'atkâr evvelâ kemali ciddiyetle: — İki asprin yutup bir çay içtim, ge gçirdim! dedi. * Sonra gülerek ilâve etti: ) , — Bastalık mı bu bayram dediğin ya- hu? Nasıl geçireceğim? Kendi kendine " y) TEL T SN yunmak, giyinmek, yemek, uyumak, | çok kimsglerin besledikleri müşterek | — Adam sen de... Bayramdan bana |, Çünkü eğlenmek ve gülmek te bence, |, gazinoda buzlu . yerinde gelip geçti işte!.. — İşler bir hayli farketmiştir tabit? — Ehhh... Şöyle böyle... Bayağı gün lerden farklıydı tabii... Çünkü bayram ,gelince, herkese bir hal oluyor. Kırk .îr;llık cimriler, hovarda kesiliveriyo; - N : Sair günlerde, ağızlarını bıçak açmı ,yanlar, bayram bastırınca, bir kol çen gi oluyorlar. Bana kalırsa, şu «çarşamba» yı, şeperşembe» yi, «cuma» yı filân kaldı- rıp her günün adını «bayram» kovma h... Ortalıktan gamı kasaveti kaldır - manın en kolay çaresi bu! Arnavutköyünden dönerken, Beşik- taşta tramvaydan inip, şu meşhur bay” Tam yerine kadar uzandım, Dikkat et: | tim: Salımcağa, eşeğe, ata binenler, sa- lıncağa, eşeğe, ata binenleri seyrede şyek eğlenenler çocuklardan çok az. Salıncakçı Osman Baba bile: — Bu işlerden hayır kalmadı... di- yor. Ve kırçıl sakalını esefli esefli sıvaz- layarak ilâve ediyaor: — Zamane çocukları bir acaip oldu. Bacak kadar yumurcakları cüce birer gmolla sanırsın. — Dört yaşındaki bile dört yüz dirhem. Hepsi de büyümüş te küçülmüş gibi, Eskiden, macuncu fırıl ,daklarına, gözleri hayretten fırıldax gi bi dönerek bakarlardı. Şimdi kendileri Öyle fırıldaklar çeviriyorlar ki, kırk yıl ylik fırıldakçıların parmakları ağızla * yında kalıyor. , -Eskiden eşeklere binerek eğlenirler- ydi, şimdi eşeklerle eğleniyorlar. , -Salıncaklara, eskiden küçükler bi * mperler, büyükler seyrediyorlardı. Şim- di, büyükler biniyorlar, küçükler sey- ,rediyorlar. : ; Bahçekapıda tanıdık bir şekerciye uğrayordum: _ , — Bu bayramın kurbanları biziz, di- ,yor. Zaten gelene gidene şeker verme âdeti, kurban bayramından değil, şe- ker bayramından bile kalkiyor. Böyle giderse, şekerin âkıbeti, şiirden beter yolacak. Adını anan, suratını burüuştü « ,tacak! , Babiâliyi çıkarken, kitapçı ,/Semih Lütfi ile konuşuyorum: — Hediyelik epey kitap satılmıştır ,tabii? — Ne gezeer?.. Şimdi herkes kitabı ,dostuna değil, düşmanına veriyor. Si- nema, tiyatro, gazino, balo, çay var « ken, kitaba kim bakar?.. Eskiden ka- ,dın kafes arkasındaymış. Erkek onu ,peçe altında görürmüş. —Binaenaleyh, çaşk, iki taraf için de esrarengiz bir mef dostum |hummuş. Ve iki taraf ta onu, kitapiar (dan okuyup öğrenmeye çalışırlarmış. Şimdi öyle mi ya? Herkes aşkı kitap- tan değil, hayattan okuyor. Daha doğ- jrtusu okumuyor, yaşıyor!.. r Bayramdan evvelki yazımı okuyan- ,lar, bugünlerdeki kazançları (!) dok - torların kazançlarından fazla dediko- du uyandıran celeplerin şikâyetlerini hatırlayacaklardır. Dün rastladığım dostların hemen hepsinde, kavgadan yeni çıkmış birer insan yorgunluğu vardı. Hemen hepsi de: — Bittik! diyorlardı!.. Tebrik mek- tuplarına posta parası vermekten,; ziva ret savmaktan mahvolduk. Niyetimiz (Devamı 10 uncu sayfada)