4 Nisan 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

4 Nisan 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sayfa yy & ? Hergün Karabük Demir sanayii Yazan: Muhittin Birgen T ürkiye, iklısât tarihinde, bakırın © ru gibi, demirin de ana hat larından biri olmakla maruftur. Hattâ maden iktısadiyatına ait kitaplarda 'Ti- tan demiri diye maruf olan en yüksek demir madeninin ana melüleketi 'Tür- kiye olarak gösteriliyor. Bunun gibi, "Türkiyede mıknatıslı demir (Fer-mâğ- netigue) â rdır. Vâkıa, son sene lerde Türkiyenin demir madeni bakı- mumdan zenginliği, hayli münakaşaya uğramıştır; Türkiyede buyünkü sana yin ihtiyaçlarına kâfi demir olmadığı fikrini de ileri sürerler. Fakat, ben, kat'i birşey söyliyecek ihtisası haiz ol- madığımı bilmekle beraber, Türkiyede hayli zengin madenler bulunabileceği- ni tahmin edenlerdenim. Avrupada Yüksek Fırın sanayii mey dana çıkıp, demir, bugünkü imedeniye- tin her işine hâkim bir unsur haline gelinceye kadar 'Tütkiyede bu sanayiin İptidal şekli çok münteşir idi, Yakın ze. manlara kadar, hatlâ bugün , Ana- dolunun ker büyükçe bir köyünde bir demirci bulunması da bunun delilidir. SON: POSTA: Resimli Makale: Türkiye Cumhuriyet devrinde hafif sanayii yarat mekla yari sömürge olmaktan çıktı, Dün de Karabük demir fabrikalarile ağır sanayiinin temelini attı, tam terakki yoluna girdi. Çalışarak «medeniyetimizi muasıt medeniyet derecesine çıkaracağız». Bu bizim elimizdedir. Sadece iptidat madde yetiştirmek ve sadece yetiştir diği iptidai maddeyi harice sata inen bir mem- İeket medeniyet sahasinda geri kalmış bir memleket demektir. Avrupalılar böyle memleketlere sömürge ve- ya yarı sömürge derler. Bu delile hacet bile yoktur; iktisat ve ticaret şarihi, Türkiyenin bir zamanlar birçok şeylerle beraber bir demir ih- raç memleketi de olduğunu kaydetmek te mütlefiktirler. Eski İtalyanın şehir cumhuriyetleri eliyle yapılan bu ihra- cat, Misirdaki Memlük hükümetleri ile Papaların mücadele ettikler; devirler- de, Papalar tarafından Mısira karşı kuv vetli bir tazyik vasılası olarak kullanıl- mıştı. O zâman Mısıra, ithsli Papalar tarafından şiddetle menedilmiş olan demir ve kereste ihracalı Türkiyeden yapılırdı. Garbi Anadoluda, denize yakın yer- lerde bir hayli demir made ve bu madenlerin etrafın ormanlar da, sırf bu sanayli gıdalan- dırmak için harap olup gitmiştir. Bü- tün bunlar, ticaret tarihince mâlüm şeylerdir. Denilebilir Xi, o zamanın de- mir sanayii ihtiyacı basit olduğu için demir madenlerimiz bu ihtiyacı kolay- likla karşılayabilirdi. Bugünkü Yük- sek Fırınların devler gibi demir yut. maya müheyya duran ağizlarını del- duracak mikdarları bulmak, o zaman- ki demir ocaklarının küçük midelerini doldurmak kadar kolay değildir. Fa- kal, ben bu fikirde değilim; Türkiye- hin maden serveti henüz tisımlı hazi- reler içinde uyuyor. Eskiden işlenilmiş olan madenlerin yerleri bile kismen u- Butulmuş, yenilerini aramsk işine ise yeni başlanılmıştır. 'Topraklarımızın al tında neler bulunduğunu henüz bilmi- yoruz. Bunları iyi öğrendiğimiz zaman göreceğiz ki Türkiye, demir bakımın: dan, asırların ihtiyacını kâfi gelecek derecede zengindir. Bugün malüm © Janların bile Türkiyeyi uzun zaman besliyecek kuvvette olduklarında şüp- be yoktur. * Bütün bü sebeplerden döleyıdır Xi Karsbükte temeli atılan büyük mües- Sesenin mukavele devrinden, iş ve ta. hakkuk devrine geçmiş olmasından de ayı büyük bir memnuniyet bissetme- miz lâzıldır. Temelatma merasiminde Başvekilimizin de bulunması sebepsiz değildir. Türkiye, bu büyük işi başarıp Zonguldağın kömürlerile bu müessese- Bin bacalarını tüttürmeye başladığı za- man, Türkiye yeni bir hayat devrine girmiş olacaktır, Bugünkü medeniyete kendi adını vermiş olan demir ve çelik sanayii, hattâ elektrikten de evveldir; elektrik denilen kuvvet, meydâna ge. lebilmek ve hayatta rol oynayabilmiek için mutlaka demirden “kuvvet alır, o- nun sayesind canlanır, kâdrosunu ©- Dun kuvveliyle vücude getirir. Kara- bük müessesesi canlandığı vakit ve tam kuvvetiyle çalışmaya başladığı za- man, Türkiye demir ihtiyacının hiç ol- Mmazsa büyük bir kısmını kendi kendi. ne yapabilir bir memleket olacaktır. Bu, ona kendi demirine hâkimiyet ve.' receği gibi, Türkiyenin mübadele ikti | sadiyalına da büyük bir genişlik geti-! recektir: Yapılan hesaplara Göre, bu sa msyi, senede on sekiz milyon Iralık bir! ke eşi temin ediyor, Yalnız| u rakam, eserin büyü ister- m y nü göster (Devamı 5 inci sayfada) Eğer bir aile bir tek çocuk yapsa idi bir çok dâhilerden (SÖZ ARASINDA | ——— ——— — —— HER GÜN BİR FIKRA Aksi sada Birkaç arkadaş, bir araya toplan- mış, konuşuyorlardı. Bahis kadınla” rın erkeklerden fazla söz söyleme sine İntikal etmişti. Aralarından bi- riz — Benim karım, dedi, henden bir kelime bile fazla söylemez. Tıpkı aksi sada gibidir, Ben ne kadar söy lersem o da © kadar söyler, Bu sözü söyliyeni yakından tanı yan meşhur bir muharrir söze ka- riştı: — Evet, dedi, Karısının sözleri; onun sözlerinin tıpkı bir aksi sada- $ı gibidir. Çünkü son sözü daima ka rısi söyler. Paristeki telefon Höcrelerine iki kişi Birden giremiyecek Pariste telefon hücrelerinin üzer- lerine şu ilân asılmıştır: «İçeriye an- bir kişi girebilir. Muhavere mahal ine iki kişinin girmesi polisten alına" cak izinle olabilir.» Tabii bunun sebebini uzun uzadı- ya anlatmağa lüzum yoktur. Genç sevgililerin telefon bahanesi- l€ girip işin tadını kaçırırcusına içerde kalmaları, belediyeyi böyle bir karar almağa mecbur etmiştir. *. * Gazetecilik aşhı! Ölürken ölümü Anlatan adam mahrum kalacaktık Hitler ile Musolini'nin tevellüdatı arttırmak için fevkalâde gayretler sar fettikleri malümdur. Kemiyetten ziya- de keyfiyete ehemmiyet veren bir mu- harrir Almanyada bu siyaseti tenkit etmiş? «Çöcuk * yetiştirmek kölaydır, fakatbu”çotükliri “adam etmek Zor“ dur» mütalessnda Bulurimuş. Alman gazetecileri buna derhal cevap vermiş» ler, bu cevaplar şu mukni delilleri ihti- va ediyormuş: Büyük O musikişinaslardan Şuman ailesinin beşinci çocuğu imiş. Bach'ın) © Mesleğe merbutiyetin en güzel mi- kendisinden büyük yedi kardeşi var-| salini o Amerikalı gazeteci (o Clöude miş Eğer Bach ana. ve babası 8 ç0-İşgarhiackeri vermiştir cuk doğurmasalar imiş, “dünya böyle mek : bir dâhiden mahrum kalacakmış. Ke- eli emye ea za Vagner, ailesinin dokuzuncu çocu" öğle yemeğini yerken, mahalli gazete- ğu imiş. lerin direktörlerinden birinin oğlu bir- Verem mikrobunu © bulan doktor |dehbire içeri girmiş, ve adamın üzeri- Koh, ailesinin on ikinci çocuğu imiş. İne beş kurşun boşaltmıştır. «Eğer bir ailede iki üç çocuktan) © Mackrahen baş ucuna (koşanlara fazla bulunmasaydı o Almanyada bü-İson eöz olarak şunları söylemiştir: yük Fredrik ile büyük Bismerk doğ: «Bu çocuğun babasile mühim bir mamış olacaklardı.» münakaşaya girmiştim. Efkâr umu- il Dünyanın En az iş Gören hâkimleri İngilterenin Ruitland komtluğunda- ki halk çok yumuşak tabiatlı oldukla” rt için, birbirlerile hiç kavga etmez- ler ve bu kontlukta hâkimler işsiz ka- larak seyahate çıkarlarmış, Bu seya- hatler esnasında gittikleri yerde ahali, bu ceza vermiyeh hâkimlere beyaz eldiven hediye ederlermiş. Mahkemeler yedi sene zarfında üstüste yedi dava görmüşlerdir. Bu kontluğun kadrosunda bulunan kırk hâkim, 200 kâtip hep işsiz güç süz bekleşirlermiş. | ileri bu satırları okuyunca kim bilir ne kadar şaşacaklardır. miye beni haklı buldu, Yemeğimi yi- yordum. Delikarilr içeri" girdi. Kıpkır- muzi idi: * çi Rİ “u— Babam için "sen nasl oldu da böyle yazılar yazdın?» diye çıkıştı. Ben niç bir söz söylemeden, üzeri- me beş kurşun sıktı, Ben artık yaşa" mam. Size nasıl öldüğümü anlata* yım: Bu röportajdan daha hakikisi be nim gazetemde henüz çıkmamıştır. Vücudumda acı yok, ıstırap düy“ muyorum. Fakat gözlerim muhitimi görmiyecek kadar bulutlu, Midem bu- İsniyor, kan kusuyorum.. Ağzım tuz- İz ve hararetim var. Damarlarım çe- kiliyor.. Gözümün önünde acayip Jbayvancıklar uçuyor. Uçuyor.. Uçur yor...» ymm mmm e mma ymm a TE e e ei e İ Memlekette yapılmakta olan kadın çoraplarından bir çoğunun bazan bir gün bile dayanmayacak kadar çü: rük oluşu 6 ay evvel umumi bir şikâyet uyandırmıştı. Bunun üzerine de meselenin derhal tetkik edilmesine STER İNAN İSTER İNANMA! başlanmıştı. Şimdi öğreniyoruz ki altı ay evvel yapılma" sına başlanmış olan bu tetkikat bitmek üzeredir. Neticesi yakında anlaşılacak ve o zaman çürük çorap yapıl- masının önüne geçilecektir. İSTER İNAN İSTER İNANMA! Diğer memleketlerin senede değil, | İgünde 40 - 50 dava rüyet eden hâkim»! husustaki lâzım olan tesisata başlanmış | ğini bildirmemiştir. Yazı Çok Olduğu için Bugün Konamadı seaineenterem ne vena aasasamanaman erer saran Bir balıkcı kaçan Karısını arıyor Yukarıda resmini gördüğünüz kadı" nın adi Zakiredir. Zakire, Görele Kaza sının Çavuşlu köyünden Saltoğlu Alİ Osmanın kızıdır. Ve, «Reis» Jâzabile 4“ nılan, Etem adında bir balıkçının zev« cesidir. 30 yaşında, kanaatkâr, uysal bir ev kadını olan Zakire İle, Etem Re“ ir gayet iyi geçinmektedirler. Fazilet isminde, sekiz yaşlarında bir de çocuk ları vardır. Fakat bundan on beş gün evvel ne olmuşsa olmuş, Zakire Yajovadaki e lerinden kaçmış, ve bir daha oralarda görünmemiştir. Zakirenin bu esrarem giz teyayyübünü bize bildiren zevcidir, Diyor ki: — Ben zevcemden memnunum, Fas kat bizim valdeyle bir türlü geçinemes mekteydiler. Geçenlerde, benim evde olmadığım bir sırada onunla gene ka» pıştnışlar. Fakat bu sefer işi büyütmüş ler, ve ağız dalaşını yumruk dövüşüne dökmüşler, Neticede, Zakire kayin valdesini ya» ralamış ve dökülen kanlardan korktu ğu için de, başını alıp kaçınış. Ondan beri bir daha görünmedi. Be nim arayıp taramadığım yer kalmadı. Fakat ne haber var, ne gelen! O ihtimal, annemin başına bir şey geldiğini sanıyor, ve ortaya çıkmaktan korkuyor. Halbuki, annemin yarası gayet hafif ti. İki gün içinde bir şeyciği kalmadı. Şimdi, kavga ettiğine pişmandır. Ana“ sız kalan toruniyle birlikte gelini için ağlayıp duruyor. Ben de kendimi yalnızlıktan, üzün tüden, meraktan, annemi vicdan âza » bından, ve yavrumu anasızlıktan, bas kımsızlıktan kurtarmaz için Zakirey” arayıp âuruyorum! Dertli balıkçı, kendini teselli elmer ğe çabalar gibi, sözlerini Şu cümleler“ le bitiriyor : — Karımı bulursam öyle mes'ut ola“ cağız ki... Çünkü çektikleri *asa, ikis sini de kavgaya tövbe ettirmiştir. Bun dan sonra artık biribirlerini . maşayla yaralamaya değil, sözle incitmeye bile kıyamazlar!.. Bay Etem kendisinin İstanbul balık. hanesinde kabzımal Yakup vasıtasile bulunacağını sözlerine ilâve etmekte- dir. -Yeni harp gemilerimiz (Baştarafı 1 inci sayfada) Taş kızak ismi verilen metrük havuzu müsait ve münasip görmüşlerdir, Bu tar, Gemilerin denize inme merasiminde bulunmak üzere Başvekilimiz İsmet İn önünün sureti mahsusada davet edile- cekleri aldığımız malümat”"cümlesin - demdir. Bus-Haberi,: memleketimizde * harp gemisi yapma devrinin başlangw cı olmak itibarile, sevinçle kaydediyd- ruz. “ Loyaritma ,, sözü (Başlarafı 1 inci sayfada) lira hediye edilecektir. Bu hediye şimdiden İş bankasına tevdi edilmiş tir. Cevaplar Nisan altı akşamına ka- dar verilmiş olmalıdır. Genel Sekreter adına EH. R. Tankut Müsabakaya iştirak edenler Ankara, 4 (A.A.) — Türk dil Kuru mu Genel Sekreterliğinden: Ceyb ve Teceyb müsabakasına müd deti içinde memleketin her tarafından 41 telgraf ve 165 mektupla iştirak edil miştir. İştirak edenler, meslek bakımın !dan 3 saylav, 6 profesör, 8 sübay, 3 «e İmekli sübay, 24 öğretmen, 37 memur, 15 mühendis, 6 hekim, 2 avukat, | kim yager, 2 muharrir, 3 gazeteci, 28 ta- lebe, 3 tüccar, 3 sanatkâr, 6 esnaf ve işçidir. 46 kişi de yalnız adres vermiş, mesle H. Reşit Tankut

Bu sayıdan diğer sayfalar: