May 3, 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

May 3, 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İTTİHAT O sıralarda Koca bir takım eş düşüne üstün - çer ve nihayet © n içindi Yerek islemiş ol T Ş Şo ünahları lardıim. Böylece Tendim, belki de h SS derslerini orada aldım. F Tendiğim bi ]u"d—zımlu y vardı ki o da, nasil o- MP da hâl, ler arasında bir sürü Tuslü insan bulunmasının sırrı idi! Çiftlikte kömürcülük - Çiftliğin âarazisinde, t©İveri ş kömür yapmıya işli fundalık, kota yemi: d Üzere kömür y yapmayı ibte - Hüseyin Cahid &ğ $Ya kitabından ald J8m Malümatı Titi tetki imı hatırla- Alemdağı kömürcüle- ile ikmal ettikten sönra ken: di 1 t u;:’:î aSti bir usul» icad ederek te -| " fa$sız ve t ömür yapmı yaman '€ topraksız kömür yapı v:k'“’““ğu kendim ettim, kendim | b M, kendim açıp söndürdüm ve ö-| kü şehmi #basına doldurarak, tecrübe için, | müîeşorıierd,.r. Bir öküz arabası k iki yüz elli geldi ve serma - Yesini bi elli okka geldi ve serma n € çıka _Çfrlıgşııo Çalışan köylüler, RR4 güldüler. Dediler ki: — Böyle amadı! © zaman olmaz. Ya ocağı toprakla hud, su ile & üneş Başka türlü Tesi oi ken, ::a'b”"" ikinci arabayı gönderir - Man, kö ay dereden suladılar ve o za- Miş md'î)ml'îruluğun sırrmı da öğren - larında k'“ Eğer şehirliler, kendi ara- işleri O0peratifler yaparak bütün Ti, kooperatiflerinin nezareti ve -| vir Sus bir ocak - torlu » icad ettim. |£ ,|dan bir de imza n İttihat ve Terakkide on sene —— 'No 22 VE TERAKKİNİN , Talâı, Enver ve Cemal nasıl kaçtılar, nasıl öldüler? -. e — ( Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen eli yarımadası içinde kıya çeteleri türemişti 4 üncü kışım - her halde bir fenalık fa ol- masa gerek... O zaman, Hüseyin Çavuş anlı Eş dolaşmış, dolaşmış, yb- nuş, çiftlik kenarında bir ağaç al - -|tina oturmuş. Kara Burun bu işi beğen- n ndıtmış, o da önünla birlik- fa gitmiş. Eşkiya ile buluş - -|da uyku, sabahleyin erkenden çekilip gitmişler, Eşkıyanın mahiyeti Demek, eşkiya bu idi? Çiftliğir de- mirb ndan bir de Ali Çavuş vâr - dı, Askerlik etmemiş, fakat, yaşı ve di- rayeti sayesinde arkadaşları nezdinde vuş Ünvanını kazanmış, filozof ta - ve Bolulu bir ihtiyar. O bana an- serseri adamlardır. Benim bu ışlen hiç haberim olmamış bulunmak lâzımdır. .Onîa* da arada bir buraya gelirler, yer- , içerler; misafir olurlar, giderler... nki buni ne çıkar? — Ya hükümet, Ali çavuş? Hükümet ve jandarma bu İşi duyarsa? Hakikaten bu da mesele idi, Çünkü, bizim çiftl andarma postalarının te- lâki noktaları idi. İki mıntakanın jan- darma postacıları her gün, muayyen tte bizim çiftliğe gelirler, posta alıp ler, asa temin ederler ve bu - nun mükemmel oldu; Ya bunlar eşkiyanın buraya gelip git * tiğinden haberdar olurlarsa? O zaman, ihtiyar Bolulu bana an - Jattı: Eşkiyanın göğsünde« ben eşki - yayım!» diye bir levha yoktu. Bizce| onlar alelâde misafirlerdi. Her çiftlik misafiri kabul ile mükelleftir. Biz işi - mizi, gücümüzü bırakarak gelip giden- lerin kim olduklarını tahkik ve tetkik edecek değiliz ya. Bağdat caddesi de -| 'Ontı ledi Tolü altında idare etmezlerse - be- T _hîç bir şey beklemeyin! - sü- | topra © karışık içmeğe ve kömürü de Miya e| Veya su ile beraber satın al- & Ebediyen mahkümdurlar! — Arnavut Alinin çetesi ':;Sllıl_;ı, Öğrenfliğim şeylerden biri “:Yılunün eşkiya ile arkadaş ulma;('. e iı ani (  v vataklı ©trnesi Sd.ıîv i dna, icabında y o Siralarda Kocaeli yarımadası için- İf takım çeleler türemişli. Hükü - dü Su İl Tei WEYyeti düşmüş, İngilizler de hür kendilerini lar eden mühim Oktaları tutu nat et » MİŞ oldukle nde eş- ör- Arşı mücade izim sahada küçük bir Çete vardı; Âr-| ae a küçük bir çete vardı ; Ar Sadaşile tesi Bu çete ör t önce! A dola ş::'dı- Ben de y bir ta- il;ım:; başımın uc nda asılı bir çifte g. sara Burunün sadık be kçiliğine ğ 'eherek, ge i Ta K lik adamlarının SAÇ Mavzer ve bun!s :_p Olarak, sadık ve L_’Zrm Merkezi umumi "ıııı)d:ın Süleyman vardı. M sabab, kâhya Hüseyin Çavuş ge- İD bana dedi ki: TARLU — Bu Esk beni ğit b nin akşam çifiliğe eşkiya geldi! 'Ya m? Bu fena bir 'y. Fakat, İma haberim bile olmamış bulundu- tede re nilen patikamsı yol bizim yanıbaşım dan ve çiftlik içinden geçer, Buradan #000000000000NAPAAALEDANAA AAA AAEDABAAEAADEŞALEAEERATESSEDASSE “ Son Posta,, nın Müsabakası : ( Baştarafı 3 üncü sayfada ) Müsabakamız 40 gün sürecektir. Şimdi müsabakanın esasını anlata - bm, 40 tane tanınmış simanın fotoğ - rafını”aldık. Her fotoğrafı üçer parça- ya böldük. Bunları birbirlerile karış- H |tırdık. Bu parçalardan her gün lâalet: tayin üç tan 1 neşredeceğiz. 40 gün bitince elimizdeki resim parçaları da bitmiş olacaktır. Sizlerden bu resim f vücude ge oruz. Bu İş sizin için hiç te Zür olmuyacaktır. Çünkü gördüğümüz gibi bu üç resim parçası ile beraber yrıca parçaladığımız resimlerin asılla leri aha sonra çÇı- ilir, ri bittikten sanzra modellere bakarak her üç resim parçasından bir ı'nmğra!W meydana getirmek. Bu suretle elinizde BO resim olacak, bunları sarih isim ve adresinizle bize yollıyacaksınız. İşte müsabakamızm e- sası bundan ibatrettir. Resimleri gönderme müddeti gaze- n neşr müddeti bittikten son üç haftadır. Bunu müteakıp netice | şiye çeyrek altın ve diğer 165 okuyu- cuya hoşlarına gidecek hediyeler vere- ceğiz SON POSTA SONU her gün yüzlerce yolcu gelip gider. Bunların arasından kimin eşkiya, ki- min değil olduğunu biz ne bilelim? — Ya ellerindeki mavzerleri, kıya - fetleri, Ali Ççavuş? Ali çavuş düşündü, buna cevap bu - lamadı. Fakat, başka türlü kabil olmadığ iği — Sen bu işi bize bırak, beyim! Diye bahsi kapattı. Zaten, başka tür- lü yapılamıyacağını ben de anlıyor - dum. Hükümet ve jandarmanın halkı mayeder. âciz olduğu her yerde her- kesin yapacağı iş, ona da, ötekine de | tarzda muamele etmekten ibaret- . Bunun için, ben işi onlara bıraktım, onlar da aylarca, işi idare ettiler. (Arkası var) Acı _Bıe'— Kremi N, SHASAR l KR£ENİ | eli . eeti — Acı badem kremi cilde yarar. Cilde hayat, düzgünlük ve tara- vet verir, Cildin kirlerini, zehir- lerini, fena yağlarını temizler. Buruşukluklarını, lekelerini, çik lerini, erginliklerini, sivilcelerini izale eder. Çirkin çehreyi güzel- leştirir ve ihtiyarlığı gençleştirir. Fakat acı badem kremini her- kes yapamaz ve bu keremi mut- laka atı badem yağiyle yapımak Tâzımdır. Bu hem müşkül ve külfetli, hem pahalı bir iş oldu- ğundan biraz acı badem esan - sile vazelin yağını karışlırarak yapılan kremleri kullanan ba . yanlar cildlerini bozuyorlar, Halis acı bademden pek bü - yük fedakârlıklarla istihsal edi- Ten hakiki ve acı badem yağını krem haline getirmiş olan ko- lonyasiyle ve — mütahzaratiyle meşhur eczacı Hasandır: Hiriyatı nefis ve caziptir. Hasan acı badem yağı kremi - le, Hasan yağsız kar kreminin ve Hasan yarım yuğlı gece kremini bayanlar seve seve kullanmakta ve eczacı Hasanı tebrik etmekte- dirler, Sabun, kolonya, losyon, lâvan- ta, briyantin, saç suları, sitrme, pudra, tıraş bıçağı, diş fırçaları, diş suları, diş macunları ve her türlü striyat ve müstahzaratta mutlaka Hasan markasını is'eyi. niz ve arayınız. Hasan — deposu: Ankara, İstanbul, Beyoğlu, Be - şiktaş, Eskişehir. « BELSOĞUKLUĞU kmEFGIVE 'lKllLlWllll a AD PROTEJİN dif SALAMIY0LLIŞ L Dr. HORKORNİ «4 Eminönü Eczanesi yanında her gün akşama kadar hastalarını kabul eder. Tel, 24131 ggg | Kadın gururu Yazan: Melâhat Teze: Aykut, Bak, seni izini belli etmeden kaçtığın köyünde de buldum. Bu özletinin, bu ani firarının sebebini bana iyice anlatmadan dünyada yakanı bırakmıyacağım. Söyle Allah aşkına. Tatilin en güzel günlerin- de Emirgüânın serin, hülyalı sahillerini hırakıp birdenbire kimseye haber ver - meden Anadolunun ücra bir köyüne kaç- makta maksadın neydi? Dün gene- mekt plen çıkınca annene uğradım. Seninkine çok benziyen tatlı, mavi gözlerinden hasret yaşları akıtarak uzun uzun senden bahsetti. Kıskanç bir tmatla vermek istemediği adresini boy - nuna sarılıp yalvararak elinden alabil - dim. Annen o köyde muallim olduğunu söyledi. Bilirim, zaten küçükleri çok se - yersin. Fakat, bu kadar aceleye ne lü - zum vardı? Mektebi bitirdikten sonra da hangi mesleğe istesen giremez miydin? Benim ruhu kadar yüzü de güzel karde- şim, neden bizi, aziz nineni, güzel İstan- bulu, çok sevdiğin nişanlını bırakıp git- tin? Âdeta kaçtın.. Geçen gün Sirkecide onunla karşılaştık. Bir insanın bu kadar &z bir zaman içinde bu derece zayıflayıp çökeceğini dünyada hatırıma getirmez - dim. Bir defa da sizin evde rastladım. Kumral, sert, mafrur bir askerin maz - lüm bir kadım aczile ağlaması ne kadar İacı bir şey Aykut.. O da benim gibi an- bi İnenden adresini öğrenmeğe gelmiş ola- | dar büyülediğime kanidim. caktı. Bu iki başı, ayni tahassüsle yekdi- ğerine çeken büyük elemin ulviyetini bozmamak için hemen orarlan uzaklaş - tım. Fakat 6 manzara zihnimi bir çok İgeceler işgal etti. Eminim ki sen de göz yaşlarının esmer yanaklarındah nasıl sü- züldüğünü görseydin, bu sebebi meçhul, muğlak kadın Tuhunün yarattığı işken- ceden, tagayyüp elmek zulmünden vaz Bgeçerdin.. Amma ben öna senin yı â iyeceğim.. Adresini Vodada bildire- ceğim Burada miskin bir tevekküle boy- nunu bükü ağlıyacağın Üzerine bir gibi parlıyan lan sürükli oralara gelsin de altın tozu serpil: yip renkli saçlar getirsin. Bu de #um. Burada iken gözlerin ağı sıl oldun? Bana uzun uzun 'uç Ayla * Ablacığım, © dediğin şeyi yapmıyacaksın.. Nere- de bulunduğumu Vedada bildirmiyecek- sin değil mi? Bana söz ver, beni üzmek için öyle yazdığını süyle de kalbim ra - bat etsin.. Sen benim, cennet İstanbulumda bı - raktığım sevgililerimin en azizlerinden - sin.. Bu fenalığı bana yapmıvacaksın de- Bil mi? Aranızdan hiç kirnseye haber ver- meden kaçışımın sebebir.! sor Fakat korkarım ki alarım, geni a ve şüphenden ziyade üzecek, harap ede- cek.. Burasına «köy» diyorsun . Halbuki de- ğil, Malatya vilâyetine tâbi kocaman trene atlayıp ç ayorsun.. | Madem o kadar merak ettim anlatayım.. Yra aa bir kaza merkezi.. Hem ne hoş, ne güzel manzaralı bir yer görsen.. Benim gibi ina sanlar için ıztırap verecek kadar güzek kalabalık bir yer.. Halkıne bayılıyorum., Temiz, açık kalbli, melek gibi insanlar. Eğer bütün Anadolulular böyle ise ahret« teki mev'ut cennetin de - dünya vüzün« deki gibi - Türk ilinden ibaret ok,.'ıguna inanacağım. Halamla beraber onlara bim alıştık.. Bir kaynaştık ki.. Görme.. Hele çocuklarım Aylâ.. Onlar birer inci.. Ruhe la sevilmeğe, bakılmağa susamış. nazlı bi- Ter çiçek.. Ben sana İstanbuldan ayrılışımın so « bebini söyliyecektim değil mi? Halbukf başka şeyler anlatıyorum, Vedatla nasıl tanışıp nişanlandığımızı bilirsin.. Onunla mektebi bitirince evles necektik. Bu çocuk; dört senedenberi hen gün ateşi biraz daha artan coşkun, hu « dutsuz bir muhabbetle bana merbuttu. Dayanılmıyacak kadar güzel, manalı yüs zünden ziyade beni kendisine bağlıyan saik te bu mutlak sevgisi olmuştu, Çok mağrur, başkaları üzerindeki tesirine e- min, şahsiyetinin küvvetine kani bir kıza dim abla.. Benim ruhums bu manasız göürürü muhitim aşılamıştı. Siz aşıla « İmıştınız.. Vedadı hiç birinizden kıskane |mayordum. Çünkü; Onun gözlerini düne yanın bütün kadınlığını görmiyecek ka- Vedadla Emirgân sahillerinde gezinin |ken bütün başlar hayret ve takdirle bize |çevrilirdi. Yanımdaki gene asker kadar, hattâ ondan daha ziyade göz kamaştırdı« | ğımın her zeman farkında olurdum. Meh- taplı geçelerde bahçemizde denizi seyre derken: — Aykat, derdi beni sever misin? i tutup ayın yüzümde, saçlarım. 'yan gümüş çizgili ışıklarını birer birer öperek: - Billen seni vasıl ibadetkâr bir tas« assüsle severim, Aykut!.. derdi, Sen ka « dmların en”i , en güzelisin.. Seni gü« , İnce yüzün, bilhassa güzel « Z. Tin için severim, Vedadın - bu zaafını ben de ya 'sonunda gi nınca ne kadar telüş görmüştünüz. Doktorlar fazla okumanın zararlı olacağını söylüyorlar ve güzellik tavsiye ediyorlardı. Bense bunlara kulak vermiyordum. Vedadın portresine baş - lamıştım. Bu. yaz İzmirdeki dayımm zi yarete giderken resim yarım kalmıştı. Yokluğundan istifade ederek portreyi bitirip ona sürpriz yapmak istiyordum. Vedadın çehresindek: verilemiyecek kadar güzel hatları bilirdim. lerim borulup düştüğünü şıyordum. Bir u bakarke; dı. Fena h ğle Üzeri idi. Gü- birdenbire gözle « ğrımağa baş - 8 fazla muztarip - t resmi bitirmek için günlümü de | yurmuyordu. Kö h buala bakamıyacağ söyledi. Nihayst hastannde Ücesinde sol ümü kaybı (Tütjen sayfayı çeviriniz) L inmekliğimi yat ne- bir damla su kadar şeffaf, sevmeğe, —

Bu sayıdan diğer sayfalar: