3 Ağustos 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14

3 Ağustos 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Azerbaycanda İttihat ve Terakkide on sene 17 inci kısım No. 21 son İttihatçı Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen Memur elindeki kâğıda bakarak! “ - Sizin hakkınızda Çeka Riyaset Meclisi tarafından verilmiş bir kararı okuyacağım. Lütfen dinleyiniz! ,, dedi Bundan başka, ben hayatta siyasetle meşgul olduğum zaman kadar ilimle ve muallimlikle de meşgul oldum. İlimle mübalâğa yoktur. Eğer ben casus ol- saydım, işi bu kadar fazla ricaya bırak” maz, hemen mektubu alır almaz yola SON PIT nın TARİHİ TEFRİKASI || K Bir kaç saatlık hududun asker b — Vah vah Neyse.. kalanlara Reçmiş juğraşan adam casusluktan zevk almaz. |çıkardım. Şimdi de siz beni Azerbay - olsun! Bunların hepsi İranlı., öyle mi? BSize benim hakkımda bu sözü ancak,|candan çıkmaya davet ediyorsunuz.|İrana mı geçiyorsunuz? . bizzat casus olanlar söyliyebilirler ki, bu gibi adamlarda ahlâk bulunmadığı için, onların hor sözüne inanmak lâzım gelmez! Böylediğim sözlerin manası bu idi; amma, ihtiva ettiği bir takım imalarla *birlikte ton itibarile bundan daha dü . Tüşt ve söz itibarile de biraz dahâ u - zundu. Bu sözleri dinledikten sonra, hemen bir zile bastı; birdenbire artık | işi kısa kesmek istiyen bir adam tav -I rını almıştı. Bu esnada içeriye bir oda. cı girdi; ona ermenice bir şey ve arada bir Ermeni ismi söyledi. O da çıkıp git- ti. Biraz sonda, içeriye, onun çağırttığı adam olması lâzım gelen biri girdi ve bununla gene ermenice bir takım şey- Ter konuştular, O da bunun üzerine çık. tı ve biraz sonra elinde bir kâğıtla dö- nüp onu bizimkine verdi. Kâğıdı eline alan benim istintakçı, evvelâ kendisi yukarıdan aşağıya bir süzdü; ondan sonra, bana dedi ki: — Sizin hakkınızda Çeka riyaset mec Tisi tarafından verilmiş bir kararı o- kuyacağım. Lütfen dinleyiniz. Ben de dinledim. Karar rusça yaziıl. mıştı. Manası, Çeka riyaset divanınca benim Azerbaycanı terke davet edilme- me karar verilmiş olmasından ibaret- ti. Bu kararın tatbiki için bir hafta mühlet tayin edilmişti. Bu bir hafta içinde, ben harekete ait hazırlıklarımı yapacaktım. Ancak Azerbaycan ve son. ra da Sovyetler hudutlarını hangi nok- tadan — terkedeceğimi Çekaya şim « diden beyan etmeğe davet olunuyor « dum. Kararı, resmi ve hâkim bir tavırla ©- kuduktan sonra yüzüme baktı; ceva- bım: bekledi. Ben cevap vermek için düşünmek istedim ve bumnun için de vurdum duymaz rolünü aldım. — Bu okuduğunuz şeylerin - benim hakkımda olduğunu içinde iki defa adı- Tmın geçmesinden anladım. Fakat, neden bahsettiğini bir türlü anlıyamadım. — Niçin? — Rusçe olduğu için, — Sizin iyi Rusça bildiğinizi söylü - yorlar. — Maalesef, istihbüratınız bu nokta. da da yanlış! Ben ancak, biraz sokak Rusçası bilirim. Böyle efarisicee yazı" lan Rusçadan anlamam. — Fakat, üniversitede sizin bütün Rusça ıstılahları bildiğinizi söylüyorlar, — Onlar Rusça değiidir de ondan bi- Hrim, Sizin Rusça sannettiğiniz bütün ıstılahlar lâtincedir. O zaman, istintakçım, kötü bir «farse 'Türkçe ile kararnameyi tercüme etti. O tercüme ederken ben dinlemiyor, vereceğim cevabı hazırlıyordum. Ben bütün bu ihtimallere kendimi çoktan beri hazırlamış olduğum için o, tercü- mesini bitirdiği zaman ben de zihnim- dekilerini toplamıştım. Derhal hücuma ıgeçtim: — Evvyelâ, dedim; şunu bilirsiniz ki ben burada musavat hükümetinin ge- tirmiş olduğu hocalardan değilim. Beni Azerbaycanın inkılâp hükümeti çağır- dı. Tifliste rahat rahat oturup işlerimle Uğraşırken ve nihayet memlekete dön. meğe karar vermişken günün birinde buradan maarif komiserinin — imzasile bir davetanâme aldım. Benim burada ra-, bat çalışamıyacağımı bildiğim, bu su- retle rahatsız edileceğimden emin oldu- ğum için teklif edilen vazifeyi kabul; etmedim. Arkadan ikinci bir mektup geldi. Gene reddettim, Arkadan bir de| rica için bir heyet gönderildi; gene ka-| bul etmedim ve özür diledim. Nihayet | dostlarıma müracaat edildi, bu defa da| onların ısrarlarına maruz kaldım ve onlar da Türk olarak benim hissiyatıma müracaat ettiler. Ben de dayanamıya- rak kalkıp geldim. Bu noktaları elim- deki mektuplarla ve hapsi de Baküda veya Tifliste bulunah şahitlerle tesbit etmek kabildir. Sözlerimin küçük bir N di lll Zaorla geldiğim bu yerde zorla oturmak fikrinde olmadığım için çıkarım. Fakat işlerim o haldedir ki bir haftada çıka - mam. İsterseniz siz beni bir haftada kartabilirsiniz, fakat, zorla... Kendi ğimden bu müddette çıkabilmeme im- kân yoktur. Bu sözlerde hakikaten samimi idim. Son günlerde bir sene daha kalmıya karar vermiş olduğum halde, Çekanın bu hücumundan sonra artık kalmanın manası yoktu. Yalnız, elimde henüz bitmemiş olan işler vardı. Bu arada baş- lhıca Azeri lehçesinin grameri Dördüncü kitabı bitirmekle —meşgul- düm. Bunu bitirmezsem bütün emekler eksik kalacaktı. Bana hiç olmazsa bir ay zaman |âzımdı. Bunun için, en sona sakladığım mukabil hücum kuüvvetime de müracaat ederek bu zamanı kazan- mam İcap ediyordu, Bu hücuma da şu suretle geçtim: — Bana okuduğunuz karara gelince, vardı.' — İrana.. hepsi de İranlı.. mabet bi. nası ustası, İş aramıya çıkmışlardı. Bu- lamamışlar, Bana, Ekbatanda rastladı- lar. Onları İrana götürüyorum. Zabit.. hudut muhafızlarından oldu« ğu için, bir çok kafilelere rehberlik e- jden, sık sık huduttan girip çıkan Hu - rapı tanıyordu. Onun sergüzeştçi oldu- ğunu bilmekle beraber mertliğinden, cür'etkârlığından ve namusluluğun - dan başka bir şeyini işitmediği için, ona kîkışı emniyeti vardı. Köylülere döne- rek: — Ötekilerini bilmiyorum amma.. Hurapı tanıyorum. Onun, haydutlarla.. çapulcularla alâkası yoktur. Söyledik - leri şeylerin doğruluğu hallerinden de belli.. bunlar.. her halde, dün dağlar - dan inmişlerdir. L Dedi ve köylülere, bunların komşu köyü basan eşkiya ile münasebetleri o- lamıyacağını anlattı. Rüstem.. güler yüzle zabiti selâmlar. yolculutan sonra Ş D ulunmı diği torununu, kendisi de sevgili yeğe- nini merak ederek yola düşmüşlerdi. Giv.. kurtulmuş.. şimdi yanında bulu- bunun hakkındaki fikrim de şudur: Bu *©7 yeni bir belâyi, böyle kolay kolay|nuyordu; fakat onun başından neler karar bir taraftan benim casusluk yap- tığım hakkındaki şüpheler üzerine ve- rilmiştir. Bu, beni fevkalâde müteessir eder; çünkü haysiyetini bilen bir insan için bundan daha ağır bir ahlâksızlık ittihamı olamaz. Çünkü, ben, her ne maksatla yapılırsa yapılsın, bu işin bü- yük bir ahlâksızlık olduğuna kanlim. Bundan dolavı teessüf ederim, fakat, diğer taraftan bu kararda beni memnun eden bir şey de yok değildir. Bu şüphe- ye, Çeka lüzumundan la kiymet vermemiş göri x. Eğer, ona kıy- met vermiş ve inanmış ölsaydı, elbet bu tarzda hareket etmez, âdet o- lan şiddetli cezalara giderdi. Bundan dolayı da sizlere teşekkür ederim. İşin hakikaline gelince, ben casus değilim ve olamam. Bunu size ayrıca ispat el- mek için elimde imkânlar da vardır. Sözü buraya getirince bu defa ben onu istintaka çeker bir vaziyet aldım. — Siz kaç yaşındasınız? — Yirmi beş... — Henüz benden genç... Kaç sene- | denberi komünistsiniz? Düşündü, Hesap etti ve galiba hesa- bına birâz <da mübalâğa karıstırarak: — Beş ! Dedi. Bir sual daha sordum: — Maksim Gorkinin romanlarını o- kudunuz mu? — Bazılarını okumuş olduğumu ha- tırlarım. Bu cevap, muhatıbımın bu sahada zayif olduğumu gösteriyordu. Esasen in- kılâpçılarda ancak küçük bir kısım o- kur, ötekiler de sadece inanırlar. Benim Ermeni istintakçının güzel bir Rusaça bildiği ve Rusça ramanlar okuduğu bi- le şüpheli idi. — Müât ismindeki romanını oküdunuz mu? — Hayır. (Arkası var) Nöbelçi Fezaneler Buğgece nöbetçi olatı ecraneler şımlar- İstanbul cibetindekiler: Akxsarayda: (Şeref), Alemdarda: (Bsat) Beyazitte: (Asador), Samatyada: (Rud- van), Eminönünde: (Hüseyin — Hüsnü), Eyüpte: ( Hikmet Atlamaz ), Fenerdo: (Vitall), Şehremininde: (Hamdi), Şeh- Eadebaşında: ( Asaf ), Karagümrükte: (Kemal), Küçükpazarda: (Hikmet Cemil) Bakırköyünde: (Merkez). Beyoğlu cihetindekiler: İstiklâl caddesinde: (Dellasuda), Ga - latada: (Hüseyin Hüsnü), Taksimde: (Limonciyan), Pangalltıda: — (Nargileci - yan), Begiktaşta: (Süleyman Recep), Sa- Tiyerde: (Osman), . Anadola ve Adalar cihetindekiler: Üsküdarda: (Ahmediye), Kadıköyünde: XBaadet), (Osman Hulüsi), (Halk), Heybolide: XTanapş). Büyükadada: atlattığına seviniyordu. Öyle ya.. bu sü” İvari müfrezesi, kendileri zirhsiz, kalkansız adamların pek güç başa çı - kabilecekleri kadar mükemmel techi . zatlı bir kuvvetti. Hepsinin, yayların - dan, kılıçlarından, hançerlerinden ve jatlarından başka zırhları ve kalkanları id.'ı vardı.. | Kafile, bir müddet yol aldıktan sonra, Rüstem, yanında yürüyen kumandanın yüzüne baktı. Bülün memnuniyetini gösteren bir tebessümle: — Kumandan! Tebrik ederim, artık kurtulduk! Bu süvari müfrezesini gör- düğüm zaman, bilmem neden içim tit. redi. Bu kadar günlük yorgünluktan, iperiş:ınlıkuın sonra bu yarım yamalak siâhlarımızla bu atlı, zırhlı adamlarla nasıl boy ölçüşeceğimizi düşündüm, Eğer bir müsademeye girişseydik, mu- hakkak, içimizden bir çoğumuz.. belki de hepimiz ölüp giderdik. Deyince, kumandan, geniş bir nefes aldıktan sonra, dönüp arkasına baktı; üvarilerden hiç bir gölge göremedi! “ Ben de.. fena halde endişelendim. nıdım. Onunla Ekbatanda bir kaç defa karşılaşmıştım. İsmini bilmiyorum; fa. kat onun Turanblardan olduğunu hatır- hyorum, Neyse.. iyi bir adamla karşı * laştık. Diye cevap verdi. * Bir kaç saatlik yolculuk çabuk geç - ve asker bulunmıyan bir yerinden aşı- rarak İran arazisine geçirdi. Bir saat sonra, ilk köye geldikleri vakit, Rüs- tem, artık bir ev sahibi halini aldı. Ya. nındakileri istediği gibi yerleştirdi. Bu- rada üç gün istirahat edecekler.. sonra daha şimalde kalan Hurapıin kasabası - na gideceklerdi. Rüstem.. en evvel, u. tını, Rahşı düşünüyordu, Ona kavuşa - cağından büyük bir meserret duyuyor- du. Sonra, gözlerine, babası Zâl ile şeh. |zade Siyâveşin hayalleri doluyordu. |Onlardan ayrılalı bir aydan biraz fazla İzaman geçmişti. Onlar, kendi hesabına göre, kervan yürüyüşü ile henüz Zabü. listana gidememişlerdi. Ancak, on beş gün kadar sonra oraya muvasalat ede- İbileceklerdi Rüstem.. bu üç gün içinde, nasıl ha - reket edeceği hakkında, zihninde bir aldıktan sohra Hurapla iki hizmet ne vedâ edecek.. kumandanla üç Çer - misliyi, kendi saraylarında, yaşadık]:ırıı müddetçe misafir ctmek üzere, Zabü. listana götürecek.. kondisi de uzun bir |zaman dinlenecekti. Onun merak ettiği |bir şey vardı: Kendisini, bu kadar be- lâlara salan Givin macerası.. O.. Givi İran içinde seyahat ediyor bilirken, bir gün, onun Midyaya geçtiğini duymuş.. sonra aylapca, onun ne olduğundan ha- ber alamamıştı. Babası Zâl, çok sev Zabit beni tanımadı; amıma ben onu u-ı ti. Hurap, arkadaşlarını, hududun kdıl plân çizdi: Hurapın kasabasından atını| geçtiğini öğrenmek istiyordu. Rüstem.. bir gece, yatağına uzandığı zaman, hele hududu geçtikten sonra büsbütün düşünceli ve mahzun duran Give.. şu felâketli aşk macerasını an - latmasını söyledi. Giv.. dayısının — bu teklifi önünde, birdenbire büyük bir heyecan duydu; gözlerinin uçları acı acı gıcıklandı; çünkü içinde toplanan hic- ranlı hisleri, gözyaşı halinde taşmıya vesile arıyordu. Giv., kendisini, pek güçlükle zaptet- tL O, dayısından bir şey gizlemiye alış. (mamış bir delikani; olduğu için, Çer - , Mişte başından geçenleri, birer birer ona anlattı. 38 (GİVİN SERENCAMI Giv.. yirmi iki yaşında, çok güzel yüzlü, iri ve biçimli endamlı bir deli - kanlı idi. Büyük babası Zâlin sarayın. da, mâcera ve kahramanlık menkibe- İleri dinliyerek büyümüş.. ön yedi ya - İşındanberi de dayısı Rüstemin atıldığı 'bir takım mücadelelere iştirak etmiş.. İran dahilinde, kendi başına gezmiş, eğ- lenmişti. Giv., bir sene evvel, payitahtta bu- Jünürken, Çermisli bir tüccarın genç oğlu ile tanışmış, onunla aylarca arka- daşlık etmişti. O, bu arkadaşının an- lattığı şeyler arasında; en ziyade Çer- mis derebeyinin sarayları, hayatı ve ' KAN EN HOŞ VE TAZE Ihtiyar yahudi İbrakim Peygamb erin hayatını ve kaşından geçeni halleri anlat mağa başladı Hurap arkadaşların! | yan bir yerinden İrana geçirdi bir sevgili edinecek hale gelmişti. kadaşı, memleketine döndüğü kendisi de bir ester satın aldı. K katılarak hududu geçti, Çermis yolü tuttu. O, çıngırak sesleri arasında yalara dalarak haftalarca yolculuk *| ti. Nihayet, Çermise geldi. Orada, giden arkadaşından ayrılarak bir b yerleşti. Giv.. geceyi, rahat bir uyku ile ge$ di. Handa, kim olduğunu hekim olduğunu.. hastalarını tel etmekte kullandığı bir takım şifa B sası olan otları ve kökleri topM çin seyahata çıktığını söylüyordu. BU? le söylerken de, yalancı korkmuyordu; çünkü büyük babası dan ve dayısı Rüstemden bir çok ted usulleri.. ot ve kök isimleri öğrenm Kendisini tedavi ettirmek — iste, her halde bir kaç hastalık ismi söylü cek.. toz, hap ve su verecek kadar cerikli idi. Delikanlı.. geldiğinin erlesi kasabayı gezmiye çıktı. Kasaba, bif di ile ayrılan iki tepenin eteğinde V" edilmişti. Ortasında büyücek bir geçiyordu. Derenin iki tara bilhassa kızının güzelliği ve fettanlığı (Arkan v0 MEYVA TUZU Tn z BİEYVALARIN USARELERİNDEN EDİLMİŞ TABİİ BİR MEYVA TUZUDUR .Eınsalsiz bir fen hârikası olduğundan tamamen taklit mümkün değildir. Hazımsızlığı, mide yanmalarını ekşiliklerini ve inkıbazları giderir. Ağız kokusunu izale eder. Umumf hayatın 4 sızlıklarını en emin surette ıslâh ve insana hayat ve canhlık ler, sıra sıra, kademe kademe tept! yamaçlarında yükseliyorlardı. Giv.. sokaklarda, kuşakları palalar sokmuş adamlara.. başlart! kalçalarına kadar inen geniş ör sarınmış kadınlara tesadüf ediy0 2 ZUK a -- m —n e — n

Bu sayıdan diğer sayfalar: