3 Ağustos 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

3 Ağustos 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

6 Sayfa Fransada facianın m iki acıklı uhakemesi Fransanın eski Ankara elçisini öldürmek isteyen kadın cezadan kurtuldu, kızının namusunu lekeleyen dişçiyi öldürmekten suçlu ana da beraet etti Üç dört gün evvel Paris mahkemesin- de iki dava görüldü, birincisinde alâka- dar olan zatı memleketimizde çok - iyi tanınmış ve çok İyi bir hatıra bırak- mıştır. Fransanın sabık Ankara, — sabik Roma sefiri Comt de Shambrun'dur. İkinci davada adı geçen aileyi memle- ketimizde tanıyanların bulunması çok mümkündür: Adı Prapion Sarafiandır. -li-— ” Geçen martın 17 inci günü Fransanın sabık Ankara ve sabık Roma sefiri Comt de Chambrun Parisin şimal istasyonum- dan çıkıyordu. Yolcuların arasından bir kadın sefire doğru saldırdı ve bir rovel- ver sesi (şitildi. Bereket versin kadının eli titremişti. Hâdise telâş uyandırmak- tan ibaret kaldı. Kadını tuttular. Bu, Magda Fontanya sisminde bir genç ka- dındı. Bir aralık Odeon tiyatrosunda ak- trislik etmişti. Şimdi de mecmualara ya- zı yazıyordu. Polis kadının ifadesini al. dı. Devlet reislerinden birile arasındaki gönül bağından ve öldürmek istediği a- damın bu bağı koparmak teşebbüsünde bulunduğundan bahsediyordu. İşte Paris ceza mahkemesinde görülen dava budur. Conte Chambrun intikam yolunda ka- şar görünmemek için mahkemeye — gel- memiş, kendisini avukatı ile temsil et. tirmiş, avukatı da - efendi - ce hareket etmişti. Muhakeme gizli olarak görüldü. Binaenaleyh ne söylendiği — bilinemez. Neticede kadın bir sene hapse mahküra edildi, Sabıkası yoktu. Bu ceza dâ tecil olundu. Hâkim bu hükmü tebliğ eder- ken: — Ârz evvel izhar ettiğiniz kısmi tees- sürleri ve bize ettiğiniz vaidleri hatırla- yınız, demişti. Kadin başını salladı ve tek kelime söylemeden salondan çıktı. İkinci davaya gelince şudur: Geçen yıl Bayan Praplon Sarafıan is- minde Parise yerleşmiş bir Ermeni ka- dımı, gene Parise yerleşmiş olan ırkadş- larından Sassouni Pasdırmacıyan ismin- de bir dişçiyi öldürmüştü. Tutulduğu za- tman da zabıtaya: ; — Bu adam kızımı lekelemişti, intika- mami aldım, demişti. Bu hâdisenin mMmühakemesi cinayet mahkemesinde — görülmüştür. — Kadın fransızcayı pek iyi tercümanın yardımına muhtaç oluyo:r- du. Söze: — Ben de ölmüş sayılırım, ne isterse- miz onu yapınız, cümlesile başladı. Anlattığına göre kızı bir gün dişini te- bilmiyordu, bazan Magda Fontanger mahkemede uğramıştı. Sonra da vak'ayı annesine an- latmıştı. Bu bâdise aile üzerinde eltm bir tesir yaptı. Kızın babası kendisini öl- dürmekten bahsetti, artık tanıyanların arasına çıkamayacağı için Fransadan u- zaklaşmak teşebbüsünde bulundu. Anne de çılgına dönmüştü. Teşebbüsü bu ha- leti ruhiyenin bir neticesidir. * Jüri heyeti dişçinin hareketini sabit görmüş. Kadını suçsuz saymıştır. Bina- enaleyh reis kadının beraetine hük- metti. Bir dilsir kayboldu, sonra kendi kendine meydana çıktı| Sirkecide Şahinpaşa otelinde otu - ran Adanalı Abdurrahman isminde bir dilsiz 24 saatten beri kaybolmuştur. Bunun üzerine akrabaları polise mü racaat ederek aranmasını — istemişler, polis aramaya başladığı zaman da Ab- durrahman meydana çıkmıştır. Abdur- rahmanın vapurla Kavaklara gittiği, Kavaklarda yolu kaybettiği, 24 saat sonra oteli bulabildiği anlaşılmıştır. Bir tramvay kazası Dün sabah Denizlili Aslan isminde biri Çenberlitaşta tramvay yolu üze - rinde yere düşürdüğü paraları top'ar- ken 603 numaralı vatman Rüşenin ida. resindeki 14 numaralı tramvay araba- davi ettirmek için bu dişçiye gitmiş, ve orada eterle uyutulduğu sırada taarruza ——— ” | GÖNÜL İŞLERİA£ GGHÇ hlz Ilef'l zat siz teyzeciğim, mahallenizde yaşı- yanların hayatlarını tetkik ediniz, bir Koca bulamıyor? Şöklardiği takandal büladağınızdanı e Şimdilik, yaz münasebetile olacak, —minim. Aile terbiye ve baskısının nak- Büyükadada oturan bir genç kız ba- tanını da kaydetmek isterim. Bari yö- eZ k ve zekâ ihtiyatsızlığı tâmir et- ga müracaat etmiş: TU 4 ğ KA seneü, ci dinama , TEĞÇE İ ÖSK ee l , rağmen evlenme bahsi açıldı ni et aA n AA Y N rlar. Tubil rafındaki erkek halkasının birdenbire — Çonra da koca bulamıyorlar. Bir müd- dağılmakta olmasından şıkiye&f: bu- — det böyle geçiyor, yaş ilerliyor, o za- lunmuştu, sebeb sormuştu; man kendi muhitlerinde koca bulamı- — Hakkınızda söylenenleri dinlemi- yarak kalmış olan ihtiyar kızlar göz ye çalışınız, sebebini bulursunuz, de- önüne _gellyo'_ telâş da başlıyor: miştim. — Bir evlenme teklifi olsa da mu- Bu yazı Eskişehirde oturan bir oku- ;: :_'ak:: ıc:"ım_ V“;:k' nîy; dhu’îm' mun, Bay Ahmedin gözüne çarp- , Şırpınanlar çoktur. Çoktur anımna y - k zaman da geçmiştir. mış, diyor ki: Teyzeciğim, i i el K '—_h:;S :::::şhvn:";'::“:; Biliyorum ki sözlerim acıdır, fakat STT B derdi di Yü erkekler evlenmekten müthiş surette ıun.ıı SUF E l Böltn korkuyaruz. Bunun sebebi evlenecek çağa gelmiş olan genç kızlardan bil- hassa güzel olanlarının hayal ve aşk peşinde kaşmakta olduklarım görmek- Hğimizdir. Bazıları ise ikbalperestlik ediyorlar, kimseyi beğenmiyorlar. Ve tabii her jiki kısmr da muhitlerinde bü. yük bir aksülâmel doğuruyorlar. Biz. sı çarparak sağ kaşı üzerinden hafif su rette yaralamıştır. * Buü okuyucumun müşahedesi biraz derinleştirilecek olsa altından terbiye &istemi meselesi çıkacak, istihale dev- resi hakkında söz söylemek icab ede- cektir, her aile babasınm ehemmni- yetle düşüneceği bir mevzudur, TEYZE ——— Üi eardkre BON POSTA 'HÂDİSELER İ Kknsısmgh'- Sandal kullanma ehliyetnamesi Bundan böyle ehliyeti olmıyanlar kullanmıyacaklarmış. Eğer eh- liyetsiz sandal kulanana Tastlanırsa derhal sandal kullanmaktan menedile. cek ve cezalandırılacakmış, Bu kararla belediyeye ayni zaman- 'da yeni varidat membaları bulundu de mektir; | — Ehliyetname parası.. 2 — Ehliyetnâmesiz sandal kullan- ma cezası.. x4 Ehliyetnameler çoğalıyor. Bu gidiş- le tramvaya binme ehliyetnamesi, yol- da yürüme ehliyetnamesi, oturup kalk- ma ehliyetnamesi de aranacak galiba! » Ayağına sardal giymiş çocuğu yol- da çevrilecek: — Söyle bakâlım, sandal kullanma ehliyetnamen var mı? * Zabıta bu işde hayli geçlük çeke . cek: Denizde bir sokak başı yok ki, san- dalları durdurup kolayca ehliyetname kontrolü yapabilsin! * Gazetelerde şöyle bir havadis çıkav «Ehliyetsiz bir muharrir sandal kul- lanırken yakalanmıştır.» Herkesin kafasında bir istifham işa- reti çengellenecek: — Acaba bu ehliyetsiz; muharrirlik. te mi ehliyetsizdi, yoksa sandalcılıkta m? Evli erkek ehliyetname almak için | müracaat edecek, soracaklar: — Kürek nedir, bilir misiniz? — Bilirim, karımın dilidir! İMSET “İmdat! Muhterem papazı aslanlar yiyorlar! ,, | Londradan bildiriliyor: Her akşam ol- duğu gibi dün akçam da Skevnof pâna- yırı hıncahinç doluydu. Birdenbire ka- pısının üzerinde: — «Rahib Davidsonun aslanlarını gö- rünüz>» levhası yazılı olan barakaların birinden bir feryad yükseldi. Bir kadın gesi: — «İmdad, müuhterem papazı aslanlar | yiyorlar!'» diye bağırıyordu. | Hemen koşuşuldu. Fakat hüdise çok- tan bitmişti, bir “dakika geçmeden — bir | hasta otomobili geldi, yaralı papaz I2cI yaralı papazı kurtardıktan sonra heye- | canından bayılmış plan genç kızı hasta- neye kaldırdı. * Meselenin esası şudur: Davidson ra- hibdi, fakat kilisenin şerefile mütena- sip hareket etmediği sanıldığı için rahib- likten çıkarılmıştı. O da amatör hayvan mürebbiliğine başlamış; bir at canbaz- hanesi ile anlaşmıştı. Her akşam bir as- lan kafesinin içine giriyor, aslanın teh- didkâr gözleri önünde, demir parmaklı- lığın dişindan - dinliyen halka papazlığı esnasında aleyhine serdedilen — ithamla- Yazan : Halid nun — gözlerindeki Envar-ı zümridin-i ihanetle parlıyor. Meğer kediler, şai- ce hain değil, katil imişler det Bunu da bize İstanbul beledi- yesinin kedilere âç- tığı —mızraklı harp öğretti. Tifoyu me. ğer, şehirdeki lâğım- lar, pislikler, sinek- lerle beraber bize ar- kadaşlık eden bu Ağustos L EDEBİYAT. Kedi ve edebiyat Fahri Ozansoy tinden acı lk gecelere ** gatoların ( teklifsiz, sevimli mahlüklar da çoğal-| yan kara kediler gittikçe hemen tıyorlarmış! Ah zavallı nazlılar! Şimdi sizlerin boş| vaş, en realist, en şehvani ihti: zabıta romanlarına girdi ve yavaş bıraktığınız köşeleri hangi şiirle doldu-| dehşet verici irsi ürperişlerle, Tacağız? Geçenlerde Büyükadada omu -| çetin tabiat dekorları içinde en huf zundâ bir sincapla dolaştığını gördüğü -|örf ve âdet tablolarını çizmekte müz Yunan artisti Zozo Dalmas gibi biz hixyıxdmddu.&ııdcvixhınl' de minderlerimize minimini, kuyruğu | biyatında bu neviden pek dikkate ? yukarıya kıvriık birer sincap oturtarak mı? Ya farelere ne diyelim ki şimdiden cünbüşe başladılar, Divan şairi Süruri: Farenin hasretinden öldü kedi Diye tarih düşürmüş! Bugün «kedi « den kurtuldu fare> fikrini ebced hesabile kim mısraa sokacak? * Bilmem amma bana öyle geliyor ki ke- diyi hayatımızın dışma atmak, biraz ha- yatı anlamamak gibi bir şey oluyor. Çün- kü bu kedi denen oynak ve şakacı mah- lükta insana en yorgun, en hüzünlü daki- kalarında hayatı sevdiren bir cazibe, bir cana yakınlık var. Daha henüz yerde e- mekliyen çocuktan yatalak ihtiyara ka- dar kedinin neşe vermediği aile ocağı ve aile bucağı az bulunur. Bu, yalnız bizde değil, her diyarda, her memlekette böy- ledir. Nasıl ki her milletin en eski halk edebiyatından tutun da devir devir en 'yüksek edebiyatına kadar kedinin ken- disine mahsus bir mevki tutluğunu gö - rürsünüz, Bazan kedinin, bir takım mis- tik duygular, ölümlü düşüncelerle basit ruhlara korku bile salışı an'anedeki bu hâkimiyetine hiç bir zaman ve hiç bir yerde son verememiştir. Bilâkis onun masallardaki esrarla beliren korkulu hü- viyetine bile çok kere bir neşe sembolü ilâve olunmuştur. Nasıl ki bütün büyük şebirlerdeki izbe, karanlık mahallelerin içerisine sığınmış birer «Kara Kedi» mey hanesi veya barı bunun en açık bir deli- lidir. * Masallardaki kedi.. bunu bilmiyen var madir? Bilhassa bugün «çizmeli kedi., o Mmeşhur Miki Mavz gibi bütün milletler- de yavruların rüyalarına kadar giren ve onları korkutmadan eğlendirip sevindi - ren bir kahraman olmuştur. Bizim ma - sallarımızda da dört kara — yavrusunun sokakta kardan bembeyaz olup dönüşüne şaşan ana kedinin maceraları ve daha böyle bir çok kedi hikâyelerinin çokluğu, dünkü yavrularımız kadar bugünkü yav- rularımıza da şefkat ve incelik gibi duy- Büları bol bol aşılıyabilmektedir. * Edebiyatta kedi.. bunun da, en koyu ramantiklerden en koyu realistlere ka - dar her millet edebiyatında çeşit çeşit nümunelerini görüyoruz. Bilhassa Jules Renard'in, Andr& Lichtenberger'in roman ve hikâyelerinde olduğu gibi.. Hele Ka- skkrer eee AAA AAA AAA AA rın neden doğru olmadığını anlatıyordu. Bugün de böyle yapmıştı. Fakat bir dal- ginlık az kaldı hayatına malolacaktı. Zi. Ta bir aralık gözünü aslanın gözünden ayırmış ve bir adım gerilerken de ikinci aslanın kuyruğuna -basmıştı. Hücuma uğradığını sanan hayvan sıçramış ve he- Taen rahibin sırtına pençe almıştı. Seyirciler arasında 16 yaşında bir genç kız vardı. Bu genç kız tehlikeyi görünce hiç tereddüdsüz demir parmaklığı aça- rak içeri girmiş ve kenarda duran demir şişi alarak aslana hücum etmiş, aslan ge- rileyince papazı tutarak dışarı çıkarmış, bu işi yaptıktan sonra da düşüp' bayıl- mıştı. Bu genç kız hastanede ayıldığı zaman gazetecilere şunu söylemiştir: — Aslan papazı ısırmak için ağzını aç- mıştı, bundan istifade ederek demir şişi hayvaran ağzına söktüm, korkarak geri- ledi. Yaptığım bundan ibaret, bir roman, Margueritte Louve' * ismi genç bir kadın müellifin Maldfice yazdığı bir eserdir. Bu kadın, Fransanın dağ köylerinde dolaşarak ladığı notlarla, bu köylerde nasıl dağ selleri gibi insanları hurafi önünt| tıp sürüklediğini hayret verici bir ve Gehşetli tablolarla gösteriyor. daha başlarıgıcında gördüğümüz di, bir uğursuzluk timsali halinde romanın sayfalarından ismiı yerlerde bile gölgesini dolaştırıyof” Fakat bu nevi romanlarda tüylefİ perten kara kediler kadar başka larda cazip bir alâka uyandıran sarı benekli kediler de yok Fransız edebiyatı ile yakından m lanlar Madam Colette'in kedilere sevgisini bilirler. Bütün bunlar, J de bir kedi edebiyatı vücuda getiri! kediyi insanların yanında, hattâ iH rın mukadderatma el veya pençe V bir mahlük gibi gösteriyor. Demek Kİ gün bile bir nevi kedi dini ve $i kadar kedi korkusu en basiti tekâmile kadar bütün insanlar cet lerinde yaşıyor. kedi # ten j Yalnız romancılar mi? Şairler d mevzudan az ilham almıyorlar. İçi Tevfik Fikretin Zerrişte'sini oku! batırlamıyan var mıdır? Nasıl ki * bir çok roman — ve hikâyeler kedinin yer tuttuğunu inkâr Sami Paşazade Sezai'nin «Kediler: yesinden, Hüseyin Rahminin bazı larındaki pasajlardan tutün da b en yeni ve maruf romancılarımız!! çok eserlerine kadar kedinin bir hakikattir. Demek ki kedi, bif| içinde olduğu kadar edebiyatın dâ dedir. O halde onu ortadan kaldi bütün beşeri bir an'aneyi - bazan şetle de karışık olsa - incitiyor Tayız? Bu az miktardaki dehşeti bif fa attıktan sonra, geride kalan Ğ larımız muhakkak ki kedinin ehi? Kediyi seven insanları kedisiz malı! Falid Fahri / Geçen haftaki yazımın bir yerinde "i hığı olmüş. Ne diyeyim, dizen ve de nihayet yazan gibi Altahın darmam affini dilerim. ken kelimeler atlanmış ve cümleler b geçerek İçindeti çıkılmaz bir mana *a hatasız olmaz. Hepimiz namına Tabancayı karıştırırke8 bir kaza oldu Üsküdarda Rumi Mehmet hallesinde Toprak sokakta 35 da oturan Azizin evine, ıvvtlti H.ın’" Nazif oğlu Şefik Hakkı ve 4 minde üç kişi misafir gitmişlerdir" rup sohbet ederlerken bir silâh bahsine intikal etmiş, bancasını çıkararak güst sol baldırına saplanmış ve İ! mıştır. Şefik hastaneye kaldi diszeye müddelumumilik vaz >miştir, 3 ilk mektep tamir İstanbul 28 mci, Üsküdar 23 |diköy 10 vnecv ilk mektebinin ide başlanmıştır. Ayrıca Kadiköi Bu aredi rıştırmağa başlamıştır. Bu ğ banca ateş almış, çıkan kurşufir hi F gi 'iyed aai vöy A .ıııı_;,w et yeti ilk okul binası da sâtın ılırııclx'f ğ

Bu sayıdan diğer sayfalar: