15 Ağustos 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

15 Ağustos 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Filvaki «Angutka> daki Almanlar- — Üan öğrendik ki muvasalatımızdan üç — Bün evvel bir İngiliz kruvazörü «Yapr —- #dasının önüne gelmiş ve istasyonumu- Zu tahrib etmiş. -- , Bu müddet zarfında «North German Şte " 'da şirketinin «Prenses Alis» vapu- Tu 'kara ve deniz redif efradını hamil —- Bulunduğu halde «Manila» ya gelmiş “ Ve bizimle telsiz muhaberesine giriş- L -— Süvarimiz Fon eMüler» bu vapurun Süvarisine «Anguaka>» ya iltica etme- -Sini telsizle emretti. Biz orada kendisini ak ve refakatimize alacaktık. Nitekim «Anguaka» da bu güzel pos- Vapurumuzu bulduk ve birlikte de- Dize açılarak bizi takib etmesini bildir- dik, Lâkin yolda «Prenses Alis» in ma- lerinde bir ârıza çıktı, biraz sonra kazanlarında bir bozukluk başgösterdi. Süvarimiz de bu vapuru «Filipin» bir- ik adalarının küçük bir adası olan *Sebu» adasıma gönderdi. Evyelce kararlaştırılmış olan plâna #öte bir kömür vapuru, Avustral; Yakınında bir Holanda müstemlekesi Olan «Timor» adasında bizi bekliyecek |1 Yıî biz de o adada kömürümüzü alacak- Fakat «Timor» adasına vardığımız Zamman Holanda memurlarının bu kö- duklarını öğrendik. Adanın limanında ir üzerinde yatmakta olan Holan- Din «Tromp> zırhlısından bir memur kı"“'m'ire geldi ve süvarimize: — Müteessifim kaptan Müller, dedi, h.—dı kömür alamazsınız... mnîz de peşimizde peykim'z Marko- 'nia- bulunduğu halde denize açıldık Ve kömürümüzü hir Partekiz mü.îten'ı- lekesi olan «Nosi-Besi» de «Markoma- Riar dan tedarik ettik. Yalnız civarı- Mızda bir kaç İngiliz harb gemisinin 'Cudiyetini telsiz muhaberelerinden Hnlamış olduğumuzdan bu kömür alma İNi Çok dikkat ve teyakkuzla başarmı- Ya mecbur olduk. kt:ıl':mdeıı. kömlür almakla meşgul i- h süvari, ikinci ve ben harita kama- "fhdâ toplanmış vaziyeli güzden ge- g’:)'ürduk. İkinci süvari Fon «Müke> aralık dedi ki: g, — Bütün Alman hâfif kruvazörleri bacalı gemilerdir. Aklıma bir şey eliyor: Sahte dördüncü bir baca yapıp — Şnak süretile kendimize bir İngiliz Müverörü sürü-versek'nbmaz mı? Son şhkr zarfında yapılan İrigillerenin| ğ Ca şehirleri ismini taşıyan kruva- “%"_G' biliyorsunuz ki dörder bacalıdır, m: ikir mükemmeldi. Hemen tasvib et- vş'e fikri mevkil tatbike koyduk, kruş, sabah «Emden> dört bacalı bir üdı:lör elmuştu. Bu yeni baca bran- üi ve kamış çubuklarından imal e- V Mç ÜS üzerine de kurşuni boya sürül- h *—::Wl İçinde kimyevi maddeler yak- h hk__surelı'le duman 'da çıkardığından ,Mdnrdrmea bacayı uzaktan hakikisin- ayırmak müşküldü. 'de uğ“ suretle kıyafetini değiştirmiş bir ç hafiyesi gibi şimale Jdoğru yol n q'ıhl& Yolda İngilizlerin «Hamşayr» Ülk 1 Okruvazörüne — tesadüf — et - M Mk?uleyin bu düşman gemis'nin o % yakınından geçtik ki ışıklarını N .tmdehrknmek mümkündü: e y N bütün ışıklarını söndürmüş » Şiğinden o bizi farkedemedi. .;leenı in en çok mühtaç olduğu %kâmü:dü. Bu defa gene kömürü- Üik, (Markamania» dan - tedarik et- l.hk «Bingâle» körfezi yolunu tu- İlirdik, lı):u“hdımız haşmetlü İngiltere kra- Ki 4 Hindistan imparatoru hazretleri- Iq'.î'“ kiymettar müstemlekesinde bir Tti A kruvazörünün nelere muktedir h 'Bunu dosta ve düşmana anlatmak- l»:ğ“h rast geldiğimiz düşman vapur- İ ehemmiyetli ve sür'atk olan- - Zaptile içine tayfa koyuyor ve TÜür vapurunu limandan çıkarmış olıl Lâkin: Ç hi e Tei VS ) &xwıl'lnlığı gömülmüş bir h'a.de sey-; Dönizlerin Makyaveli Kaptan Bum Bum Çeriren! /— Emdene yalancıktan bir dördüncü baca yaparak ve içinden kimyevi maddelerle duman çıkararak onu İngilizlerin!..5 yeni kruvazörüne benzettik SON FPOÜOSTA ! Ahmet Cemalettin Saraçoğlu Ertesi sabah Emden dört bacalı bir kruvazör olmuştu. kendimize birer yardımcı yapıyorduk. Sür'atsiz olanlar ise mürettebat: boşal- Yâ İtıldıktan sonra sintine musluklarını aç- mak ve anbarlarına bir çift bomba yer- leştirmek suretile denizin dibini boylu- yarlardı. iç Hind sularında ilk yakaladığımız av bir yunan vapuru oldu. Kaptan'na İn- gilizce hitab ettim. Lâkin bu dilden an- lamadığını görünce fransızca sşordum: — Geminin evrakı nerede?jr — Evvelâ siz söyleyiniz. Geminiz bir İngiliz kruyazörüdür değil mi? — Hayır, bir Alman harb gemisi'kar- şısında bulunuyorsunuz. — Aman Yarabbi! Bu sularda bir Alman gemisi?.. — Neye şaşırdınız? Ne ise o ciheti bırakalım da evrakınızı gösleriniz ba- kalım... — Biz Yunanlıyız, bitarafız. — Ne isterseniz olunuz... Evrakinızı gösterin diyorum size.:. Bu vaziyet karşısında herif «Kalkü- tâ» dan «Karaşi» ye gitmekte olduğunu ve evrakın trenle kendisine «Karaşir iye gönderileceğini söylemek suretile beni atlatmıya çalıştı. Ne yalancı he- rif!. Lâkin ben hiç yutar mıyım? Herifi 'sıkıştırdem ve gemisinde İngiliz hükü- metine aid kömür bulunduğu sabit ol. u. — Bay kaptan, dedim, geminizi esir ediyorum, Kömüre ihtiyacımız vardı, Teşekkürler ederiz. ; Yunan vapuruna bir manga asker gönderdik ve beray! ihtiyat — Yunanlı tik. mata değildi. Kazan borularında ku- rum- yapıyor ve mutad sür'atimizden bizi mahrum ediyordu. Bize bu bir ders oldu ve artık Hind yfayı da- (Markomanya) ya naklet-<i kömürüne ehemmiyet vermez olduk. Yunan vapurunun kamnaarasında bir (Kalküta) gazetesinin «vapur varış ve kalkış» ilânları gözüme çarptı. Bu ilân- lara bakarak bir çok vapurların o gün nerelerde bulunabileceğini harita üze- rinde tesbit ettim, Artık «Emden» için bu vapurları bi- rer, birer avlamaktan başka yapacak bir şey yoktu. İlk rastladığımız vapur yükleyip Fransaya taşımak için «Bom- bay» a gidiyormuş, «Emden» bu büyük vapurun karşısı- na çıktığı zaman bayraksız idi. Gemi- nin tayfası da bizi bir İngiliz kruva- » ;Bunu bir batalya ile vapura yanaştığım zaman mürette- batın hal ve'tavırlarından anladım. Ben de işi bozmuyarak İngiliz kaptana sordum: — Vapurda bol sabununuz var mı?. — İstediğiniz kadar var bay sübay... — Ne cins, ne nevi sabununuz var?, — Sonlâyt sabunu var.. — Âlâ! Hepsini bana teslim ediniz. İngiliz, bu kamedyadan hiç bir şey anlamamış bir adam hayretile yüzüme bakıyordu. Bu aralık «Emden» in sancak günde- rinde Alman harb bandırası yüksele- denizcisinde şafak attı. Mrla Herifin surağı cidden . görülecek, bir manzara Neş'eli tavrımı takınarak; ahniz! Vapurunuzu batıracağız! emrini bastırdım. - İngiliz iki öobüsle düşman nakliyesini Hindis- tanın çırpıntılı sularına gömdü, (Arkası ver) ve Kendine beyhude yere eziyet ediyor NEVROZiN varken ıstırab çekilir mi? ağrı, sızı, sancılarla nezleye, NEVROZİN İcabmda günde 3 hkaşe ahnabilir. BAŞ,DİŞ ağrıları üşütmekten mütevellid bütün romatizmaya karşı : «İndus» nakliyesi oldu. Bu vapur asker | h 'Son Posta,nın Hikâyeleri - Otuz senelik ahbap Rusçadan çeviren : H. Alaz birbirini buluyor. Eski ahbaplar gena birbirlerinin omuzlarına vurmağa başlae - dılar.. Bu arada Petr İvanoviç sordu: — Ya Lüsya Popovayı hâtırlıyor. mü« sun . — Gelsin, bakalım, dedi. — Lüsya, Lüsya... Nasıl hatırlamam., T Bv d Odaya. dark.be yaşlarında - şişmancn | Ş İN OiR OK nn M z a bir-adam. girdi. - Direktörün — masasna ; — e D L Biç birini, yakın bir koltuğa - kuruldu. Müsande ga L L herşeyden lan. almağa lüzum görmeksiz'n bir siga: | , dier “bütün müşterek — kâtirala€ BADi bittikten sonra ortalija bir sessizlik çöke Ziyâretçinin- bu' Möbatiiyinden Biraz P ç, Anlaşılan artık konuşaçak - bir şey, şaşıran Petr İvanotiç sordu: kalmamıştı.. tkiki de gülümseyerek uzun uzün - birbirle , sessizliği boe zan Petr İvan ai — Demek büy.e hu'.. Hayat ne tuhafl, Kaç sene gşonra gene görüşmemiz mu « kaddermiş.. Petr İvanoviç bu —karşılaşmadan çÇol sevinmişti... Uzak gençlik hatıraları bir sinema şiridi gibi gözleri önünde canla» nrvermişti., Uzunca bir sessizlik daha oldu.. bu defa söze İvanof Genadi başladı: İ Biliyor musun, dedi, Petr İvanoviç ben senden bir şey rica etmeğe geldim, Direktör büyük bir canlılıkla cevap verdi: Yazan : N. Kyen Kâtip: — BSizi bir ziyaretçi görmek - istiyor, Kendisine «Bürokrat> damgası vurdur- mak istemiyen direktör Petr İvanoviç: — Bir emriniz mi var efendim? Ziyaretçi: * — Petr İvanoviç, dedi; bana şöyle bir dikkatlice baksanıza'. Petr İvanoviç ziyaretçiye dikkatle baktı: — Bilemedim efendim!. Petya, beni tanıyamadın mı yahu?. — Bütün hafızamı toparhıyorum fakat bir türlü hatırlayamıyorum. — Ben, İvanof Genadi. — Şimdi hatırladım. İdadide beraber okumuştuk. Hattâ ayni sırada oturuyor- duk. Ne kakadar da şişmanlamışsın!, Se- ninle görüşmiyeli kaç sene oldu?. Yirmi| — pmret kardeşim! Ta0 İ Na P0 — Moskovada kalmak istiyorum. Bana İki eski arkadaş birbrlermin ellerini | burada bir iş bulmama yardım et. artık sıkmağa, birbirlerimin omuzlarına vur -! taçralarda sürtmekten bıktım.. burası mağa başladılar.. Bu yarenlik faslından | merkez.. kültür yarağı,.. sonra ikisi de karşılıklı oturdular ve he-| — .—. İstediğin yardımı seve sevo yapa » men hemen ayni zamanda sordular: rım. Niçin yapmıyayımı?. Bu kadar senes — E, ne var ne yoök bakahım. lik arkadaşız.. Petr İvanoviç cevap verdi: — Senin ihtisasın ne?. c G iealan l Bi — Ben senelerdenberi muhasebe işle « ympİğılmık.q xynmm işte direktörlük Ses eeei üaü İvanof Genadi: mütehassıs sayılırım. — Ben de Moskovaya geldim, dedi. — Düur öyle ise... — Benim burada olduğumu nereden| Direktör Mos-Mackizet tröstünün to « öğrendin lefonunu açtı: — Stepa sen misin?. Merhoba öyle ise Stepa. 'Ben direktör Petr İvanaviç sana bir zamanlar namuslu bir muhasebeci Vüzım olmuştu.. batırlayor musun?, Böy- le bir adama hâlâ ihtiyaem var mıf. * im elimin altında iyi bir mü- tezRBİK. M YA DSN Dt dlai ğ:ım: Çik iyi bir adam. Tanıyor SedaL Ballende bir gt sişllmedin.. mi t Mmuyum? Nasıl tanımam.. - oltuz senelik 'Ya, Pemtoleves, Zintin; - Visokurol “"e'|:ırkxdışun., meye bayret ediyarsun?. E- deler? Görüyorsun -ya hiç birisini unut- | vet evet otuz senelik.. tabii canım.. bo- aha yumca kefilim.. bir saa: sonra anu sana “İvanof Genâdi cevap verdi.: gönderirim. a — Hepsini kaybettim.. hepsi - şuraya — Glfe(elerden. Artık sen bayağı ta- nınmış adamlardan oldun canım — Peki sen nereden böyle?. — Ben uzak şarktan geliyorum. İvanaf Genadi, arkadaşının elini sıktı.. aya - dağıldılar.; gene birbirlerinin omuz'arına vurdular.. Petr İvanoviç: hattâ öpüşme tecrübesinde bulundular. — Ben de öyle, ded:. Hayat bu. Fakat | muhasip çıkarken: biliyor Tansun; İnsan 'ne de “olsa gene| —. gen “Petka, dedi hakikaten iyi bir çocukmuşsun!. Mektepte nasıl idisen ge. ne öylesin!. Hayat seni hiç değiştirmemiş, | — Canım, bana gene uğsa.. olmaz mı?, | Muhakkak beklerim. İvanof Genadi cevap verdi: — Muhakkak gelirim.. muhakkak... * Bu vak'adan bir müddet sanra Mos « e. Markizet tröstünün telefonu, direktör Gizlenen müıroblk Petr İvanoviçi aradı. Telefonda tröstün Afetler müdürü Stepa vardı. Karşısındakinin Son zamanlara kadar vücudun ötesinde || Petr İvanoviç olduğunu gördüklen sonra berisinde tekevvün öden bir takım iltiha- || yalnız: bi mihrakların sebebi birçok defa meç- || — 'Teşekkür ederim, kelimesini söyle- ::,ı W Mi Sehbebela. gihi. görünen. mekle iktifa etti. tezahüratının nihayet çürük a z a ve mikroblu diş ve diş eumııd’:ğ. ç.,,,_ Petr İvanoviç hayretini gizleyemedi: karışan mikroblardan ileri gelmekte ol- — Bu teşekkür neden icap etti, diye duğu artık tahakkuk elmiştir. sordu: Bugün diş çürükleri ve ağız ve diş etleri — Sen bana bir muhasip gönderme! Hltihabı yalmız ağza ald mevzi bir hasta. mi idin?. ea hık olmaktan çıkmış, husule getirdiği tâ- â H bir takım ihtilâtat ile âdeta zaman za- || —— Evet. i FŞ mân hayatı tehdid eden bir mihrak ha- || — İşte bunun için teşekkür ediyorum. İyi adammış. doğrusu.. — ÜÖyle olacağımı esasen tahmin et « lini almış bulunur. miştim: Boru mu, otuz senelik arkada « Dişlerin altında . Artık dişlere yalmız güzellik, çirkinlik ve yahut hazım meselesi noktal nazarından değil daha eiddi ve daha âcil tedbirlere riayet mecburiyeti ile bakmak Hizımdır. Zahiri diş tabibi muayeneleri ağız ve dişler için kifayet etmiyor. Dişlerinden şüphesi olanların muhakkak - dişlerinin röntgen ile filmin! çıkartmalarını tavsi- ye ederiz. Bu surdile gizli kalan âfetler meydana çılayor. Diş vöntgeni de — çok ucuadur. (©) Bu notlamı kesip saklayınız, yabut bir alböme yapıştırıp kolleksiyon yapınız. Bılınti samanınızda ba noftlar bir dekter || gibi İmdadınıza yetişebilir. | şım. — Ne iyl arkadaş?! Tröstün otuz bis rublesini aşırdı ve bir «semtt meçhules» Bgitti. vay gidi otuz senelik arkadaş?.. vay gidi askadaş tanıma kabiliyeti!. Yarınki nushamızda : Ay Kız Yazan: Peride Celâl

Bu sayıdan diğer sayfalar: