15 Ağustos 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14

15 Ağustos 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

17 inci Azerbaycanda İttihat ve Terakkide on sene Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen kısım son İttihatçı No. 82 Azerbaycan uzun asırlar güâh İranın, gâh Osmanlının, gâh Çarlığın tesiri altında kalmış, Fakat Türk olmaktan bir türlü vazgeçmemiştir. Her şeyden evvel şunu söylemek is-' I rim ki Azerbaycanın Türklüğü bügün olmadığı gibi, Azerbaycanın 'Türk olmamasını istemenin imkânı yoktur. Bu memleket uzun asırlar ara- sında kâh İranın, kâh Osmanlının, kâh Çarlığın tesiri altında kalmış, fakat, 'Türk olmaktan bir türlü vazgeçmemiy- tir. Tahmin ederim ki, Rus ink:lâbı, yir—] mi senelik bir tecrübe esnasında, insan- ların içtimal vasıflarını tesbit cderken bulunması zaruretini kabul etmiştir. Milliyet başka şey, milliyetcilik başka şeydir; milliyet hissi, bunun şuurda ya- şamadığı zaman da vardır. Buna mu- kabil, tarihte milliyetciliğin ulmadığı bunların arasında bir de miliyet vasfı' Bu bakımdan Azerbaycan nasyona- isttir. Fakat, siyasi bakımdan nasyo- " bir vakıadır. Tarihi geri çevirmenin' nalistliğe gelince İş değişir. O zaman * $mkânı Azerbaycanı parçalara ayrılmış görü- rüz. Bir tarafta, Azerbaycanın, inutlaka Rusyanın bilâkaydüşart bir parçası ol- masını isteyen kömünistler vardır; büun- ların mikdarları çok az ve artmaları da muhal denilecek derecede müşkül- dür. Öbür tatafta da Azerbaycanın tam manasile müstakil olmasını isteyenler bulunur. Bunların mikdarları ve kay- nakları da eksilir veya artar, zayıflar veya kuvvetlenir. Bu tahavvülün âmil- leri inkılâbın ve Rusyanın Azerbayca- na karşı takib ettiği veya edeceği si- yasete tâbidir: Azerbaycanın milli bün- yesine bağlı olan hayat şartlarına Rus- yanın veya inkılâbın müdahalesi art- uzun devirler bulunmuştur. Azerbay-|tıkça bu tam istiklâlci nasyonalistlerin eanın milliyetci olmamasın; istemek de kaynakları kuvvetlenir ve binaen- başkadır, bir milliyet sahibi olduğunu (aleyh adedleri çoğalır ve bu müdahale kabul etmek başkadır. Milliyetcilik si-|eksildikçe de onlar kuvvetten düşerler yasi bir harekettir; milliyet ise içtimat|ve tarafdarları azalır. Bu gibi ahvalde bir mahlük olan insanın ana vasıfların- dan birini teşkil eder. Şu halde, mesele milliyetin inkârında değil, milliyetcili- ğin nerede başlayıp nerede biteceğinin tayinindedir. İnsanların ana dillerini sevmeleri de âçtimai manasile gayet tabii ulan ve materyalist ve biyolojist mazariyelere famamen uygun bulunan bir zaruret- tir. Bu zaruret kabul edilince Azerile- rin de ana dillerini sevmeleri ve onun muayyen bir kültür hareketinin seyri içinde yükseldiğini istemeleri, başka bir ifade ile Azeri kültürünün Azeri di- Hi ile bir arada inkişafına tarafdar ol- maları millicilik sayılamaz. Nitekim, inkılâb, Rusyada bütün enternasyonal ynsurları ve fikirleri bir araya topla - mış, fakat, inkılâb kültürünün dilmi değiştirmiş değildir. 'Yalnız adı değişen, İnkılâp Dili unva- nını alan rusca yüksek Rus kül(.ü:fmün yeni inkılâb içindeki hareketlerinin i- fadesi olmakta devam etmiştir. Bu da zaruridir. İnsanlar din, siyasi akide, fi- kir gibi şeyleri kolaylıkla değiştirebi- lir. Fakat, dillerini değiştiremezler ve bilhassa kütle halinde dil değiştirmeğe tarafdar olmalarına imkân yoktur; çün- kü böyle bir şey yapılamaz. Bu bakımdan Azeriler de mazur ve kendi tabil rolleri içindedirler: Ana dil- lerinin inkişafını istemekte ve kültür- lerinin bu dille yükselmesine tarafdar olmakta haklıdırlar, Bunu kabul etme- mek bu asırda, bilhassa milliyetciliği inkâr eden bir inkılâb için, tamamen imkânsızdır. Meselâ, Çarlık, Azerbaycana Türklü- ğünü unutturmak için uyuşturucu ta- rafa, yani Müslümanlığa veyahut da yalancı milliyetciliğe, kendi elinin al- tında bulunan Tatarlığa gitmiş ve Aze- rilere gâh «Müslüman», gâh «Tatar» de- miştir. Ruslar, Türkçeye daima ya po- müsülmanski, yahud po tatarski derler; fakat, Azeriler, ne'birini, ne de diğeri- ni kullanırlar; «türkçe» deyip çıkarlar. Bunlar o kadar Türktürler ki müsli- man kelimesini bile türkçeleştirmişler ve müsürman yapmışlardır!. Azerbaycanda, inkılâbın manasını anlamaktan âciz, ham kafal:, bir kaç sekter inkılâber tanıdım. Bunlar arada bir bana çatarlar ve, yarı ciddi, yarı lâ- tife : — Mehettin efendi, sen bizim ba- laların (1) inkılâb dilini öğrenmelerine bu gidişle mani olacaksın! Derlerdi. Böylelerine ben de daima, yarı ciddi, yarı alay, gülerek: — Yalnız inkılâb dili ile konuşan a- nâlar imal öder bir fabrika kuruluncı-l ya kadar inkalâb dilinin ana dili olma- sı zaruridir, balam! Cevahinı verirdim. HaKikat de bu- Gur; eğer insanın ana dilini sevmesi ve| ona sadakat göstermesi, nasyonalistlik ise bütün dünyada tek bir enternasyo- naltst bulunduğunu iddiaya imkân ola- maz. « () 4 bu, hiç değişmiyen bir kanurdur. Realist ve Türk Azerbaycanda islâm ittihatcısı unsuru çok azdır; belki hiç yoktur, denilebilir. Bu unsur, Türkiye- nin Kafkasyayı istilâsı Aeyrinde dahi'dı, İlk anlarda büyük bir hayret içinde pek azdı. Enver paşanın isiâm ittihatcı-| lığına daha fazla mütemayil olması bile bu unsuru orada kuvvetlendirmiş değil-| |kaldı. Tevkif sebebini araştırınca, * 'SON POSTA Tom.ris—;z kalsın; “İranlı asılzadeye iftira ediyorsunuz » diye bağıracaktı, o meselenin içyüzünü biliyordu lm?r:vîh:nbe(chin' bu suretle hln’»_kej Tomris.. büyük biraderi Termekin |içinde kıyrana kıvrana can vereceğiti yala rinyetten ileri geldiğini|seyahatte bulunmasına üzüldü. O, sa-| düşündükçe çılgınlık buhranları geçir nnlar!ı. Anhgılaı._ nöbetci, onun, bir-İrayda bulunsaydı, Givi kurtarmak i- riyordu. «Ah Giv! Ah sevgilim!» diyt g:":’::m h““î";i";l'“;m:'fm ’;î'*,çin onun yardımımı temin edebilindi. | diye hazin hazin inliyordu. v u endisi, kılıcı Kardeşinin kendisini çok sevdiğinden| — Tomris.. odasına kapandı. Dövüne di üpü Sdanın ökanınnda kalmist. “ lemindi Mesclenin ç yözünü büdiğ: ve yaza saçlırın olt gole li # kâğıdı yere ınnıray;ı mektubunu : azdı. lbahusuı M !ıhnmı_nhzım eşBeeği şamı etti. Gecenin her saati, ruhünlü İşi bitince,'oda kapısını tıkırı dam.î)an-. m::lgm tecrübe ettiği için bı'bısl- buhranlarla hırpalıyarak geçti. HE” da, höbetci kapıyı aralıkladı. Givin ver- Na çere, bi Termek maklasla 1L Ko | eS uyuduktarı sonra, yavaştyavas % diği şeyleri birer birer aldı. Kâğıdı, ge- a L srmek uzaklarda idi. Ken- İsından çıktı. Mutfağa girdi. Oradöü ni kuygata' sakbi. Kabirikr ONi v Keisİ e Givl müdafan edehilecek vazi-İtorbelardan biriüe' yiyecek, — bü kuşağı “aratına' koydü. Delikanlı ıâ"î_l".:.'e Göğildi. bir destiye de su doldurdu. Beline uzült büyü vermözdön evvetç pormağındaki m_.:"';;'ü TEaE “?k'_"ğ':dk“& Tz-İbir ip doladı. Sivri uçlu bir demir altın yüzüğü çıkardı. Nöbetciye uzat-| Zayıfladı. Sarard G h Sizladı.|yuldu. Bunların hepsini, başına örttü” : - u. Her ân, sev-İ zi örtünün altında saklıyarak | ” gilisinin ölüm haberini almak korku-| & Y ae — Arkadaş! Bu da, sana vâdettiğim su ile titredi. Onun öldürüldüğünü ha- | “oKak kapısının . arkasındaki sürg hediye! Hizmietcime söyle! Mektubumu | her .,m,,“' o Bi -.Öğ Tâket| Sekti. Açılan kapıdan — sokağa fırladı koynuna koysun, Hiç durmadan yola|t; Kendisi 'nu:eığ'l'ı':mü m"“ elüket-İKasabaya sapmadan, sapa yerlerdel çıksın! Mektubu, bir an evvei büyük _Turnrlı sarayda, hastalık bahane e- geçti. Kalenin bıttşığmdıîkı büyük mâ” babamla dayıma götürsün. derek bir heyulâ gibi köşe bucak gezer | cdiü yanında bulunan işkence kuyli! Dedi, Sonra, yağ lâmbasını koridora 'odasında kay gıık dö"â n uğlıgırk 'r.. sunun yanına geldi. Getirdiği şeyleri | uzattı ve kapıyı, kendi ölile itti. KŞ KŞT TE ©N İyere bıraktıktan sonra büyük taşın K& ğ * Din gÖD Biyii dapeell üA yeçdan €- İnarına başını dayadı. Dinledi. Torüris.. “ Givie " handa'basıldığını İauyuya smağıı bable af İi batırı | — Sema, yer Gi di. Bultltç tevkif edildiğini daha o akşam haber al- kak |Jarasında bir kaç yı sönül B Şi jna gelen şey.. koşup gitmek.. kendisini parlıyol ndğ Surlar.. büyük mabed.. kar de sevdiğinin bulunduğu kuyuya atmak kek iref d”"l.:aldu_ Orada, Givle beraber aç, susuz le, karanlıklar içinde, kapkara H kaldı; çünkü sevgilisi Give casuslük is- kalmak.. o acı, feci günlerinde, or yığın gibi duruyorlı_ırdı. H_îç bir ) nad ediliyordu. O, Giv gibi merd, zeki © aci, Zati günlerinda, öna-derd , " aa omüyordu. | z İ | di öğücü Ai e iı'n'l.ığı olmak.. sonra, birbirile kucakla- 'Au Bi $ şin Ve 3“7’1 d Cellkanlının Caslislli © Yapd- çarak, son nefeslerinde birbirine aşkla- rbaycanın Türkiyeye iltihakı ta-|bileceğine akıl erdiremiyordu -Hele, 0-' n fısıldaşarak ölmek onun için en rafdarlığına gelince, orada bu da pek|nun bir derebeyi torunu olduğunu ve büyük saadet olacaktı. zayıf ve artması imkânı pek az olan bir| kahramanlıkla nam almış bir aileye| “Tomris.. bu büyük tesellisine kavüş- fikirdir. Realist Azerbaycan buna da|mensub bulunduğunu öğrendiği zaman, 'manın imkânsızlığını da çabuk hatırla: tarafdar değildir. onun, bir casus olması ihtimalin: büs- / 4.. Cünkü kuyuya gitse bile onun ağzı- Azeri münevverlerinin ve hattâ bir|bütün zihninden sildi. Giv, nazarında ,A konulan büyük, ağır taşı kendi başı- kısim siyasi liderlerinin pek çoğunu ta-|daha ziyade yükseldi. Ona karşı olan ,, kaldıramazdı. O, biliyordu, ki., o taş nırım. Ben bunlarla pek derin ve pek|Muhabbeti büsbütün arttı. oradan on kişi tarafından kaldırılıyor.. Kız.. gözlerini, önündeki kara yığıl” larda gezdirerek kuyunun içini dinler | di.. dinledi. Bir şey işitmedi. Hatı bir sürü korkunç şeyler geldi. Givil ümünü düşününce, tüyleri ü vücudü zangır zangır titredi; fakat Çi” bucak kendini topladı. O, kuyuya afi” lanların, koltukları altından geçiriltf iplerle indirildiğini biliyordu. samimi hasbihallar da yapmışımdır. Onlar, benim her türlü fikri hazmede-|kaldı. Söylenen şeyleri, 'Tomris.. saatlerse babasıntn yanında getirilen ha- bilir ve her türlü içtihada hürmet eder berleri dinledi. Hiç biri, Givin casuslu- bir insan olduğumu iyi bildikleri icin bana en samimi ve en gizli fikirlermi | Hassa, ağabeyi Termekle Arşak derebe- |/ GLler arasında kalacağını.. ümidsiz-|na kıvrana can vererek ölürlerdi. bile söylemişlerdir. Türkiyenin selâme- ti uğrunda canına varıncıya kadar her şeyini vermeğe hazır olan insatlar bi- le, samimi fikirleri itibarila Azerbay- canın Türkiyeye veya iltihakı gi- bi bir fikre tarafdar Geğildirler. Osmanlı ordularının Azerbaycana, son defa olarak, bir taraftan bir halâs- kâr ve öte taraftan da bir fatih gibi bu memlekete girmiş olduğu kısa dev- re aid siyasi hikâyeleri, Azerilerin ağ- zından kâabil olduğu kadar geniş dinle- dim. O sıralarda Azerbaycanın İstanbu- la karşı iki suretle boynu bükük idi. Bir taraftan Türklük duygusu, öbür ta- raftan harb hali vardı. Siyaseti, daha ziyade, Enver paşa gibi, dar düşünen ve dar gören bir insan idare ediyordu. Bundan dolayı Azerbaycan, Osmanlı hükümetinin istediği yola gitmeğe, bu- na karşı muhalefet etmemeğe mecbur- du. O sıralarda, Osmanlı devlet adam- ları ile temas etmiş olan Âzeri siyaset adamları ve bilhassa demokrat ve nas- yonalist unsur, Osmanlı muhitinde mevcud ve fütyhatcı cereyandan hiç memnun olmamışlardır. (Arkası var) amekenerenen —> Eczaneler Bu gece nöbetçi olan aczaneler şunlar- dir. İstanbul cihetindekiler: b Aksarayda: (Şeref), Alemdarda: (Hyref Neşet), Beyamıtta: (Asador), Satanıyada: (Rıdvan), Eminönünde: (Müseyin Hüs« nü), Eyüpte: (Hikmet Atlamaz), Fener. de: (Roytali), Şehremininde: (Hamdi), Şehzadebaşında: — (Hamdi), Karagüm- Tükte: (Fuad), Küçükpazarda: (Hikmet Cemib, Bakırköyünde: (Merker), * Boyoğlu cihetindekiler: İstiktâl caddesinde: (Kanzuk), Dalrede; (Güneş), Topçularda: (Sportdis), Tak. simde: — (Nizameddin), — Tarlabaşında: (Nihad), Şişlide: (Halk), Boşiktaşta: (Osman), Büleyman Regep), Barıyerde: Adalar ve Anadolu cihetindekiler; Üsküdarda: (Ahmediye), Kadıköyünda: (Saadet), (Osmâan Hulüsi), Büyükadada: ğu hakkında bir kanaat veremedi. Bil- yinin oğlu arasında cereyan ettiği iddia edilen mücadeleyi.. bacağı kesilmiş ölü atla kırık kılıç hikâyesini dinlediği va- kit acı acı güldü. Az daha: — Givin aleyhindeki deli!'er, hep böyle ise, İranlı asılzadeye iftira edi- yorsunuz Diye bağıracaktı. Öyle ya.. a, bu me- selenin iç yüzünü biliyordu. Giv.. kar- deşile"mücadele ederken ne kadar kah- ramanlık ve hususile ne kadar merdlik ve âlicenablık göstermişti. Termek, mağlübiyet hicabile sarayda duramadı- ği için seyahate çıkmıştı. Arşak dere- beyinin oğlu da, evlenmiye geldiği kı- zın başkasmımı sevdiğini görerek hayal inkisarile memleketine can atmıştı. Ha- kikat böyle iken, Give, ne ölmıyacak şeyler isnad olunmuştu. Tomris.. Givin, kendi hüviyetini sak- lamasınt.. kendisine hekim süsti verme- Bini, onun casusluğuna deli! bulanlara da kızıyordu; çünkü, biliyordu, ki Giv, kasabaya geldiği günün gecesini, kim bilir ne gibi gençlik havailiğine tabi o- Tarak sokakları dolaşmakla geçirm!ş.. sonra derenin kenarında uyuya kalmış- tı. Ve o sabah ikisi de, birbirini görünce sevmişlerdi. Giv.. bu sevginin sevkile onun peşine düşmüş.. sesini işitir işit- mez, bir aşk delisi gibi hareket etmiş. sarayın bahçesine girmişti. O da, deli- kanlının bu çılgınlığını te'vil etmiş.. o- nu kardeşinin fena bir muamelesinden kurtarmıştı. Giv.. hiç şüphtesiz, birdenbire tesir! altında kaldığı bu aşkın verdiği şaşkın- Jıkla ve belki de kendisile münasebeti- ni daha kolay idame etmek maksadile hüviyetini gizlemiş.. kendisine doktor süsü vermişti. Onu, babasını tedaviye, bakışlarile, kendisi teşvik etmemiş mi idi? 'Tomris.. Givin aleyhinde gösterilen delillerin tamamile esassız olduğunu anlayınca çıldıracak hale geldi. Bir kaç defa, babasına her şeyi iliraf etmeyi düşündü. Edemedi; çünkü Böbası, bu cihetten de Give., muhakkak, kendisi- ne do düşman olurdu. Bu itirafile Givi kurtaramadıktan başka kendisini de b i Haai Li gi « Mala t indirilenler, bir tarafları zodekmmıi"_' kuyunun dibine inerlerdi ve orada açli: susuzluğun verdiği ıztırabları, biraz daha fazla hissederek, kıvrf' gene o kadar bir kuvvetle oraya ko- nulabiliyordu . | Kız.. Givin, kuyuda ölü kemikleri, | ğın, ıpis topraklar üsünde.. kertenkeleler,|gün | (Arkası var) Lik ıztırabları, açlık ve susuzluk acıları aA İstanbul P. T. T. Vilâyet Müdürlüğünden : Neriyete giren 3222 Sayılı telsiz kanunu mucibin” 'ce radyo sahiplerinin Ağustos sonuna kadar €f yakın P. T. T. merkezlerine müracaat ederek ruhsat" namelerini almaları lâzımdır. — 1 Ağustos 1937 den evvel alınmış olan ruhsatna” melerin hükmü yoktur. j Ağustos sonuna kadar ruhsatnamelerini almıyan” lar evvelce ilân edildiği gibi ağır cezalara çarptırıla” — cak ve bu müddet hiç bir suretle uzatılmıyacaktır. 937 ücretleri Eylül sonuna kadar verilebilir. Anca! Radyo kullanılsın kullanılmasın beyannamesini? Ağustos içinde P. T. T. Merkezlerine verilmiş olma” sı behemehal lâzımdır. İ 4 Ruhsatname vermek için eski zamana aid hiç bir para istenilmiyecektir. H (G.ıf’)_’ r İstanbul Sıhhi Müesseseler Arttırmâ ve Eksiltme Komisyonundan: . Eksiltmeye konulan iş: 1, 10, 14, 15, 17, 18 No. lı paviyonların tamiri. ) Keşif bedeli: 7634 lira 71 kuruş. k Muvakkat garanti: 572 lira 63 kuruş. y Bakırköy emrazı akliye ve asabiye hastanesinde yapılacak olan yııkırl“ | zılı işler açık eksiltmeye konulmuştur. Z 1 — Eksiltmeye Konulan iş 18/8/1937 saat 1530 da Cağaloğlunda sıhhat Y” | timai muavenet müdürlüğü binasında kurulu komisyonda yapılacaktır. b 2 — Müukavelenams, eksiltme bayındırlık işleri genel hususi ve fenni F Ay meleri, proje ve keşif hülâsüsile buna müteferri diğer evrak 39 kuruş bedti © — kabilinde komisyondan almabilir. ge 3 — İstekliler cari seneye alt ticaret odası vesikâsile bu işe benzer d:y lik iş yaptığına dair Nafia Müdürlüğünden almış oldukları müteahhitlik vt sile muvakkat garanti makbuz veya banka mektubu ile birlikte bell | saatte komisyona gelmeleri. — (4851) İ “Akay İşletmesi Müdürlüğünden! Kadıköy - Haydarpaşa htetında 16/Ağustos/1937 tarihinden ilibaren olunacak yeni tarife iskelelere asılmışlır. — *

Bu sayıdan diğer sayfalar: