30 Eylül 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

30 Eylül 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ye tutuşmuş olan bir dünya içinde, ken- disine mukadder olan muvaffakiyet hu- dudlarını tatmak için senelerdenberi ci- dalden cidale geçen Türk milleti, san günlerde bir hükümet değişmesi hâdi- sesi ile karşılaştı. Siyasi hayatta asıl ©- lan değişmedir. Bizim gibi, hükümet iş- lerinde istikrara en çok muhtaç millet- ler içinde bile arada sırada böyle değiş- meler, muhtelif sebeblerden dolayı, za- turi olur. Çünkü, harbde olduğu gibi, si- yasette de muvaffakiyetin bir kısmı, bu- lunduğumuz yeri tutmak, oraya yerleş- mek gibi sebat ve istikrar unsurlarınım elinde ise diğer bir kısmı da değişen şart- lar önünde değişen şeylerin, tam bir ahenk içinde, birbirini takib ederek akıp gitmesindedir. Bunun için, san değişme hâdisesi, ilerlemenin iki ana şartı olan istikrar ve seyyaliyet unsurlarının tabil bir eseridir. Lüzumsuz ve manasız şayi- alar ve rivayetlerle bu tabil hayat hâdi- sesini iğlâk etmeğe ve yahut muğlâk bir hâdise gibi görmeğe mahal yoktur. * İsmet İnönü Türk milletinin san on beş senelik fütuhatında şanlı rolile hepmizin Hafızanımı yoklaymız: Dünkü çocuğu nazaran daha kapalı olarak yetişmiş görürsünüz, — muhiti dar, rüyet ufku mahdut, bilgi sahası küçüktü, az dolaştı, az gördü, az öğrendi ve bütün meşgalesi Eyüpsultan oyun- caklarının düdüklerine, davullarına, zırıltılarına inhisar et- ti, beynini işletme imkânlarından mahrum kaldı. Resimli Maİcale: SON POSTA gözleri bugünküne — — Zeplin, tayyare, 8€ Dünkü çocuk, bugünkü çocuk Bi otomobil veya tren bugünün çocuğu- nun gözleri önünde, birer oyuncak halinde elleri arasında- dar, görüyor, nümunelerini bizzat yapıp işletiyor, mektebin kitapla verdiği malümat pratik bilgi halinde şimdiden ka- fasındadır ve zekâsı nın artmasına yardım ediyor. Oyuncak parasına acımıyalım, 20 inci asrın bize verdiği öğrenme im- kânlarından çocuğu nuzu mahrum etmiş oluruz. SOZ ARASINDA Eski Mısır Başvekili derin muhabbetlerini etrafında toplamış| 17 yaşında Viyanalı olan bir insandır. Çalışmak sahasında, bakımından gösterdiği taktik ve istratezi mehareti, bizi kendisine o kadar bağla- mış ve anun başvekilliğine biz o kadar çok alışmıştık ki bugün, kendisini yorul- muş görmekten dolayı müteessir oluyo- ruz. Fakat, istikrara olduğu kadar değiş- meye de muhtaç bulunan hayat böyledir; bazan, bir devlet adamı, hiç beklenilmi- yen bir zamanda gsiyaset akıntısının or- tasından çıkar, bir kenara çekilir. Mü- bim olan şey bu, gayet tabil olan hâdi- sede değildir; asıl iş, o akıntının gittikçe büyüyen ve yatağında rahat rahat akıp giden bir nehir halinde, sükün ve ahenk içinde, yoluna devam etmesindedir. Bir bakımdan «istikrar» ve bir bakımdan da Bir genç kızla evlendi - ŞA «devam» kelimelerile ifade edilen bu sa-| Mısırın üç defa başvekilliğini yapan Jim inkişaf, siyast hayatın bu normal te- kâmül hareketi, ancak, gelen kuvvetle- rin giden kuvvetleri tamamlaması ve ik- mali ile temin edilebilir. Bunun için bizi alâkadar eden en mühim mesele de bu olmak icab eder. * Celâl Bayar bu hareket halindeki is- tikrarı ve bu devamı temin edebilecek bir siyasi kuvvet midir? Yirmi senedenberi Atatürk mektebi- nin en gayretli ve en zeki şakirdi olarak çalışmış ve İsmet İnönüne karşı, bizim Şibi, daima hürmetle ve hayranlıkla bak- mış olan Celâl Bayar, memleketin en ka- Tışık ve hattâ halledilmez zannedilen ik- tısadi meselelerinin pek çoğunu muvaf- fakiyetle halletmiş olan bir insandır. Kendisinde cesaret eksik değil, belki de İstiklâl mücadelesine karışmış olan bü- tün insanlarda olduğu gibi, en yüksek derecesine kadar kuvvetle — mevcuddur. Şimdiye kadar cesaretle atıldığı işlerden , Muvaffakiyetle çıkmış olmasına nazaran, onu, işe atılmazdan evvel hesab etmesi- ni iyi bilen bir insan olarak kabul et- Mmekte de hiçbir tereddüde imkân yok- tur. Siyasette lâzım olan da zaten «he- Sab> ve «cesaret> ten başka nedir? Şu halde, Celâl Bayar, İsmet İnönünün ganimetler ve şereflerle dolu olan hükü- met arabasının dizginlerini, eline, en fazla muvaffakiyet ihtimallerile alabile- cek olan unsurlardan biridir. Şu.halde, emin olabiliriz ki Celâl Bayarda, Türk milletinin şu son çeyrek asıflık mücadele devrinin bütün fütuhatını kıskanç — bir mle muhafaza etmekle beraber ona bir takırı yenilerini de ilâve eyliyecek olan bir başvekili bulacağız. * Bu asrır medeni milletleri siyasi haya- fa ne çahsi gözle ne de şa-| hıslar üzerinde lüzumundan fazla durur- | lar. Meselc, bugünkü dünyanın muazzam | hayat mücadelesi içinde vaffakiyetler ve za' ten ibarettir. Bu vazifeyi bir müddet İs- met İnönü yapar, bir müddet te Celil| Bayar yapar; iş, gâh filâmn ve gâh la- lanın eline geçer. Bu işleri müvaffaki- yetle yapanlar veya yapmış olanlar için, e yetmiş yaşlarındaki Tevfik Nesim Paşa, Viyanada şık olduğu bir otelcinin 17 ya- şında Hübner adındaki kızı ile, geçen hafta Mısırda evlenmiştir. Kahire istas- yonunda nişanlısını karşılıyan Tevfik Nesim Paşa, orada bulunanların gözü ö- nünde karısını hararetle birkaç kere öp- müş ve soranlara da: «Aşk, aşk, bu... Başba bir geye ben- zemez» cevabını vermiştir. Kızın babası, düğün münasebetile ih- tisaslarını sorast gazetecilere: «— Nesim Paşa, kızıma hakikaten bir paşaya lâyık mücevherler hediye etti> demiştir. Resmimiz, paşanın karısını karşılar- ken gösteriyor. emaneti bir elden ötekine verme hâdise- si kıymetleri asla değiştirmez. Milletçe asil olan dünya içindeki büyük mücade- lede bir an bile vakit kaybetmeksizin, giden ve gelen hükümetlerin etrafında toplanmak ve alteşe devam cetmektir. Bir yirminci asır milleti olmak itiba- rile, bu son değişme hâdisesi karşısında, bizim de vazifemiz ayni şeydir: Tecrübe meydanında yorulmuş olan insan etra- fında gösterdiğimiz disiplinle aynen yetine tecrübe meydanında kendisini göstermiş olan insan etrafında toplanmak ve bitip tükenmek bilmiyen hayat mü- cadelesinde, yoruldukça tüfeklerimizi el- den ele geçirip ateşe devam etmek! Muhittin Birgen ——— | HERGÜN BİR FIKRA Daha insaflı imiş Aşar usulü kaldırılmadan — evvel, köylünün biri âşar mülteziminden şi- küyet için kaymakama gitmiş: — Kaymakam bey, demiş, mülte - zimden şikâyetçiyim, benim elli ki « lelik harmanımı yüz kile tahmin e - diyor. Ve onun üzerinden âşar isti - yor. Bu revayi hak mı? Mültezim kaymakamın adamların- dan biriymiş. Kaymakam, köylünün bu tarzdaki şikâyetine kızmış: — Baba baksana, demiş, mültezim Böyle işler yapmaz. Sen on okkalık sakalınla iftira etmiye sıkılmıyor mu- sun? — Şimdi anladım, mültezim siz - den daha insaflı imiş. Şikâyetten vaz geçtim. — Benden insaflı mı? — Öyle ya, siz benim - on dirhem gelmiyecek sakalım için on okka, de- diniz. Eğer mültezimin yerinde ol - saydınız elli kilelik harmanımı da el- Hi Bin kile tahmin ederdiniz. —— ——— —— Bir adamın Kalbi çıkarılarak 6 Temizlendi Milano belediye hastanesinde geçen hafta çayanı hayret bir ameliyat yapıl- mıştır. Hastaneye yatırılan bir dülgerin kalbi vücudünden çıkarılmış, iyi çalış- masına mâni olan yağ tabakalarından te- mizlenerek tekrar yerine konmuş ve bun- dan sonra kalb muntazam surette - işle- mekte devam etmiştir. Kalbi temizlenen dülger bir hafta sonra tekrar çulışmağa başlıyabilecektir. Bir İngiliz bütün âşıklık rekorlarını kırdı Kanadada, İllincis'da otuz sene çiftçi- lik ettikten sonra Liverpoul'a dönen 83 lük bir ihtiyar, doğru, 76 yaşlarındaki sevgilisinin evine giderek kapıyı çalmış: — Aç sevgilim benim. Sen benim ilk ve son aşkımsın. Seninle evlenmeğe geldim, diye haykırmıştır. Fakat 76 yaşlarındaki kadın: — Ben artık senin gibi pinpanu ne ya- payım? Haydi oradan musibet! diye ka- pıyı yeni yeni süt dişleri çıkan vefakâr âşıkının yüzüne kapamıştır. *| Otomobil âşıkı İki genç Kızın marifeti Resimierini gördüğünüz 17-18 yaşla- Tındaki Bü iki genç kiz, müthiş otomobil Aşıkıdırlar. — Daktilolukta kazandıkları parayı, otomobile binerek harcarlar, Hat- tâ, müstakbel kocalarının birer otamobili olmasını şart koşmuşlardır. Hususi sürette otomobil sürmesini de öğrenmiş olan bu iki otomohil fşıkı, ge- çenlerde, bir park kenarında duran son model sahibsiz bir otomobili görünce du- yanamamışlar, bindikleri gibi sürüp git- mişler ve benzinleri bitinciye kadar do- daşmışlardır. Heveslerini alıp ta arabayı, eski yerine bıraktıkları vakit, polisin davetile soluğu mahkemede almışlar ve «aharın malını izinsiz alma» suçile 16 şar liraya mah- küm edilmişlerdir. Bir milyon doları yanmaktan kurtaran kavun San Fransiskoda geçenlerde bir ban- kada tuhur eden bir yangında içinde bir milyon dolar bulunan büyük bir demir kasa alevler içinde kalarak kâmilen yan- maştı. Fakat kasa açılınca içinde bulu- nan bir milyon dolarlık banknotlara bir şey olmayıp yalnız paket kenarlarının biraz sararmış olduğu hayretle görül- müştür. Kasa yandığı halde banknotların yan- maması kasanın içinde bir kavun bulun- masından ileri gelmiştir. Veznedarın ak- şam evine götürmek üzere gündüzden alıp kasanım içine koyduğu büyükçe bir kavun hararetin — şiddetinden eriyerek kasanın içinde bir mayi husule getirmiş ve bu mayi bankmotları yanmaktan mu- hafaza eylemiştir. ÇATT A A A AAA O l tarı we tazyik' azaldıkça azaldı. Meselâ mahallelerde evlerin üst Katlarına hiç çıkmaz oldu. Bir arkadaş bu gayri tabil eksikliğin sebebini merak etmiş, gi- dip sormuş: — Umumi çeşmelere terkos suyu ve neticesidir, demişlör ve temin etmişler semtine fazla su akıtılacak ve eksilen iSTER STER İNAN Bir vakittenberi İstanbul semtinde terkos suyunun mik - erilmiş olmasının bir cektir. Beyazıt gibi yüksek lediyeye geçtikten ISTER İNANMA! Teminatı verenlerin sözlerinden şüphe etmiye hakkımız yok. Şirket idarcsindeyken iplik gibi incecik akan su be- sonra nasıl çoğaltıldı ise bu defa da eksiği elbette öyle tamamlanacaklır. Fakat biz bugünkü ki yakında İstanbul miktar telâfi edile - 1STER INAN sıkıntılı vaziyelin hiç değilse üç aydanberi devam etmekte olduğuna bakarak bu çoğaltma kararının yakında tatbik Güneş : edilebileceğine inanmıyoruz, ey okuyucu sen: t İNANMA. Sözün Kısası iyardan diyara yolculuk deve sırtında, tahtirevan üzerinde ve kervanla yapılırken yollar, işlen- memiş toprakta zamanla kendiliğinden husule gelmiş izlerder. !baretti.. Kağnı ile öküz arabası taş kaldırımı, yaylı da şosa'yı doğurdu. Bugünkü medeni nakil vasıtası olan etomobille kamyon asfalı istiyor. Biz bu asfalt yölu yapmak için sene- lerce bekledik. Bu intizarın hitama er- mesi, asfalt yolün yurdun her bucağı-, ni “kuşatması ancak Cumhuriyet reji-' minin başaracağı bir işdi. Çünkü ev- velâ bunun bir ihtiyaç olduğunu takdir etmek, sonra da sırasile bir program çızmek, yapılacak ana caddeleri en ö- ve nihayet ilk adımı, her işde hâkim kıldığımız cehd ve azim ile ileriye doğ- ru atmak lâzımdı. Geçen gün, Lamdra-İstanbul yolunun ilk merhalesi olan Çorlu caddesi bu programın birinci maddesi ve bu azim ve cehdin ilk hayırlı verimidir. Sür'at ve intizamı prensiplerinin en başında bulunduran yirminci asır zih- niyeti artık deve kervanlarının izleri- ni büsbütün unutmuş, kağnı kaldırımı ile yaylı şösesini yadırgamakta bulun- muştur. Onun, bu eski geçidlere artık ne postası, ne de yolcusu tahammül e- demiyor. Yeryüzündeki en seri gidişi bile, nakâfi addederek, mektublarını, gazgtelerini, seyyahlarını, iş adamları- nı, saatte 200 kilometre uçan kanadla- ra tevdi etmekten çekinmiyen bu z!h- niyet, yeni Türkiyenin de zihniyetidir. Onun İçindir ki, bu defa Londrayı is-| tihdaf edea asfalt yol, yarın İrani, ö- bür gün Suriye ve İr: hedef ittihaz edetek,'ve bu transit ticaret ve seya« hat Işah damar) ları bir kere teessüs ettikten sanra da, Anayurdun bütün şehirleri, kasabaları, ve belki de «laha,> azak Bir Istikbilde- bütün köyleri, bi- ribirine, asfalt yollarla bağlanacaktır. Bu, kendi yağile kavrulan, masraf bütcesinin on parasını dahi başkalarına borçlu olmıyan bizirn gibi bir millet için ,belki de ağır bir külfettir., Fakat asfalt yolun ekonomiye, turiz- me ve bilhassa yurd müdafaasına ne de- recelerde yarar olduğunu düşününce bu külfete katlanmanın — nasıl bir zarure! teşkil ettiğini takdir güç değildir. Hususile ki, bugün dünyanın her tara: fında asfalt yo!, demiryoluna gâh ra- kib, gâh yardımcı olmada ve memle- ketin tecimsel, turistik faaliyetini hem serbestleştirmek, bem de artırmak su- retile, umumi refahın da tezayüdünü temin eylemektedir. Bu itibarla, Çorlu asfalt yolunun a- çılışını çok mühim ve hayırlı bir baş- langıç addederek sevinmeğe bakkımız vardır. Bize bu sevinci sağlıyarnlardan Allah razı olsun! ea ae DU (GURK! HAV a Dün hava açık ve serindi Kandilli rasad istasyonunun dün öğle- den sonra saat 14 de kaydettiğine göre hava açık ve serin e Rümll en fazla hararet 24, €en az da 14 olaark kaydedilmiştir. Barometre 7595 a düşmüş, nisbi hararet 61 i bulmuştur.

Bu sayıdan diğer sayfalar: