22 Ekim 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

22 Ekim 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hergün Celâl Bayar ve Metaksas Yazan: Muhittin Birgen iri, Yunanistanın siyasi süzün ve huzuru namına büyük biz eser yapmış mühim bir şahsiyet, ötek: Türk iktısadiyatını, tarihin en ağır bir buhran devrinden selâmetle kurtarmış bir iktisad teşkilât yaratıcısı ve Türkiye nin yarınki Başvekili Ankarada konuşu- yorlar; Türk - Yunan dostluğunun en mühiın âredelerinden biri olan Dr. Aras do orada, bu büyük tarih işinin en €s«i mütehasısı sılatile bu müzskerelere 1ş- tirak ediycr ve nihayet bütün bu sıya- setin ilk ilhamcısı olan Atatürk te ko- nuşmaların gidişini takib ediyor. Başve- kil Metaksas, dudaklarında Türk dastlu- Zuna karşı Yunan ruhundan kopan kası- delerle geli:; Başvekil Celâl Bâyar de, ağır. temkinli, fakat hesablı ve kalbden dökülen sözlerle Türkiyenin Yunan müij- Jeti hakkıuda beslediği döstlek ve mu hebbet duygularına tercüman oldu Me- taksas bir taraftan, Celâl Bayar öbür ta- raftan, iki memleket arasındaki dostluğu en azami kuvvetile ifade ettiler ve bu| den , verileri DE hükümde hata Yönder. Bazan tesadüf iyi bakımlı, fena ve bi nin daha ileri gideceğine, ikincisinin Resimli Makale: yana getirir, birincisinde muntazam bir çalışmanın izlerini bulur, ötekinde bir lâkaydinin neticelerini sezer, birincisi- batacağına hükmederiz. Muhakkak ki işin iç yüzünü bilme- SON POSTA akımsız eserleri yan de büsbütün çöküp lâkaydisi, 9 Çalışma kudretini kaybeden; ümidini kaybeder. $& Eğer her hangi bir eserde göze çarpan fenalık, bir yanlış görüşün, bir yarlış hareketin, sahibine âriz olan maddi ve- ya manevi bir hastalığın neticesi ise bedbin olmıya mahal yoktur. Bu fenalık daimi olamaz, hayat kadar uzun değildir, tashih edilebilir. Ümidi kaybettiren şey insanın tenbelliği, malik oldağu kuvvetleri kullanabilmek azmini kaybetmiş olmasıdır. atada iki milletin hislerini, birbirlerini |" karşılamıya ve kucaklamıya giden iki dulga halinde hareket ederken güzdük. Bütün bunlar, şu içinde bulunduğumuz müşkül dürya dakikası bakımından çök Böyle bir imtihana ayi şeylerdir. ke” a vi Girmek ister misiniz? Metaksas Yunanistanın dahili siyaset #ibarile geçirmiş olduğu acı günleri t1- mam yaşamış ve memleketini bune kurtarıp ona huzur ve sükün vermiye &hdetmiş bir insandır. Bu bakımdan onu bir sulh adamı olarak tavsif edebiliriz. Dahilde sulh istiyen ve Yunanistana sulh içinde çalışma imkânlarını vermeğe az- meden bir insanın hariçte de sulh istiye. ceğinde va dünyanın sulkunu çalışses- ğında şüphe yoktur. Celâl Bayarâ yer «e, o da Törkiye iktısi yatını, sırf İs sadi olan bir buhran içinde, emin bir 1 mana doğru sevketmek için, pek az kap- tana nasib olan bir kahramanlık ve ma- bazetle mücadele etmiş bir insandır; sul- bun iktısai denizlerinde olduğu kadar, bütün dünya üzerinde ne kadar rrükim bir nimet olduğunu, rolünün bütün der'n duygularile hissetmiştir. Öteki gibi o da sulhcudur. Eibet iki sulheunun başbaşa verip yaptıkları hasbıhallerden de ancık sulh ve destiuk, muhabbet ve kardeşlik çıkabilir. Resimde gördüğünüz gençler, ünüzni âdâba muhalif bir harekette bulunmu- yorlar. Bu zavallılar, sadece, Holiy- wood'da bir mütehassısın nezareti al- tında film stüdyolarına seçilecek olan namzedler arasına girmek için buse im- tibanını geçiriyorlar. * Nasıl böyle bir imtihana girmeğe ce- Bugünlerde, Balkan devletleri büyük-İsaret edebilir misiniz? lerinin bu tarzda başbaşa verip konuş. malarında eibet hayır vardır Dünyada 5 imri i bütün siyasi kuvvetlerin hareket halinde Dünyanın ŞA ol zengen bulundukları, propagandalarma en son kadınının ayatı kuvbeti ve diplomatik kuvvetlerine en son Dünyanın en zengin kadınlarından faaliyet haddini verdikleri bir devirde, | biri, Madam Wilks'dir. Wall Street ca- büyük devletlerin kendilerine ekliyecek | dışı diye tanılan bu kadın, 1916 da his- kuvvetler aradıkları bir zamanda böyle İsa senedlerinden milyonlarca dolar ka- iki sulhcu başbaşe verirlerse elbet dün-İzanın Hetty Wilks'in biricik kızıdır. yanın bu vaziyeti üzerinde konuşurlar Sokakta, kaç yıldır giydiği eski moda ve sade vatanlarını sükün ve huzut içn») elbisesila ve bir elinde de muhakkak ne tutmaya matuf tedbirler üzerirde fi) gurette bastonla dolaşır. Pazardan alış kir teatisile iktifa etmiyerek dünya suk| verişini kendisi yapar. hu bakımından uhdelerine düşen va-İ 30 odalı harab, viran bir köşkte, bir zifeleri de düşünürler. Bugünlerde bu tarzda ve bu ruh için- de konuşmalar sade Yunanistanla Türki- ye arasında değil, bütün Balkan devlet- leri arasında yapılmalıdır. «Balkanlar Balkanlılarındır!. prensibine bir de «Bal- kanlarda yalnız sulh hüküm sürmeli ve Balkanlılar yalnız sulh için çalışmalıdır. Jar» prensibini ilâve etmek icab eder. Türklerle Yunanlılar arasındaki bu uzun, başbaşa konuşmalar, bu milletlerle, bun- Jarım dostları ve müttefikleri arasında da tekrar edilmeli ve bu suretle Balkanlar, bir taraftan kendi sulhlerin! temin ile Y-aber diğer taraftan da diinyada sulh ve emniyet unsuru olmak üzere iki katlı bir sulh lehinde ellerinden geleni yap- malıdırlar, Türk milleti ile Yunan m'ileti arasım- da dostluk ve tesanüd, iki milletin akılh başları arasındaki görüş ve düşünüş a- bengi, bu iki milletin böyle umumi bir sulh çerçevesi içinde müsbet ve tesirli bir faa'iyet gösterebilmelerini temine kâfi bir birlik vücude getirir. Biz Türk- ler, bu birliğe daima sadakat gösterece- gimizi temin edebiliriz. Yunan milleti- nin gayeye sadakatinden de tamamile eminiz, Muhittin Birgen iki hizmeteisi ve köpeği ile yaşar. Ya- nında bir de, hayâtanı korumakla mü- kellef bir muhafizı vardır. Cemiyet iş- lerile zerrece alâkadar olmaz, hayır iş- lerine karışmaz. Ayda yılda bir kere, o da pek cüz'i mikdarda teberrülerde bu- Yunur. Bir keresinde, evinin karşısına düşen | arsanın mezarlık yapılacağını duyar duymaz, inzivasından çıkmış, emlâk 2- hm satımı idarehanesine giderek, bu arsayı satın almıştı. Madam Wilks'in ne yatı, ne de opera locası vardır, Mücev- herleri de pek azdır. Nevyorkta S. Lou- is'de, Bostonda emlâki, altın madenie- ri, kâğıd fabrikâları ve Amerikanın her simendifer şirketinde hissesi yardır. İSTER İ Gerede muhabirimiz bildirdi: «Gerede ile Bolu arasında hâftada «posta nakliyatı yapmak münakasaya «iki rakip vardı, fiatı kırdıkça kırıyorlardı, nihayet bu işi «bedava yapmıya talip olmuşlardı. Posta idaresi de mese İSTER — Nasıl isbat edersin? Karozo: — İsbatı kolay! demiş ve bir şarkı Bu sayede de hududu geçebilmiş.» Fıkrayı anlattıkları mecliste bir Marsilyali vörmiş. Derhal söze karış- muş. — Bu hal bir defa da benim başı gelmişti. — Her halde sen Karuzo gibi hüvi- yetini isbat edememişsindir. — Lüzum kalmadı. Ben meşhur Ka- zıklı Voyvodayım, isterseniz isbat €- deyim! Dedim. Bana pasaport soran» lar derhal yanımdan kaçtılar ve ben de kolumu sallıya sallıya hududu geç- em Dakürüzlaği harş Müessir bir Çare bulundu kendi kendinizi tedavi edebilirsiniz. 'Bunun-için de ilkönce sırtüstü yatınız, fikrinizi bir yere toplaymız, sonra göz- lerinizi bir noktaya dikiniz ve kendi kendinize «gitgide içim geçiyor. Uyu- mak üzereyim.» diye birkaç kere tek - rarlayınız. Böylelikle kendi kendinizi uyutabilirsiniz. Bunları söyliyen alelâde bir hokka- baz, bir şarlatan değildir. Bunlar, Ox- ford üniversitesi, tecrübi ruhiyat ens- titüsü müdürü Doktor William Brovn- un iddiasıdır. Mütaleasını da şöyle hülâsa etmektedir: — Uyku pasif bir (harekettir, Siz kendi kendinizi uyuttuğunuz ozaman, kendi kendinize harekete geçmiş olu - yorsunuz ve ben, kendimi istediğim za man uyutur, bundan da büyük istife- deler temin ederim. Bu bal, hâfıza kuv vetimi arttırdığı gibi, bu hassamı kul - lanabilmek iktidarını da çoğaltır, şek - linde yapacağınız nefsi telkinlerden de çok istifade edersiniz, demektedir, NAN Üç defa kamyon ile konulmuştu, ortada «dava yapacaktır.» İNAN SOZ ARASINDA ) ERGÜN BIR FIKRA | Kazıklı Voyvı Voyvoda Meşhur Karuzoya ait bir fıkra en- : latıyorlarmış: «Karuzoyu hudutta çevirmişler, pa- #saportunu sormuşlar, Karuzo, ceple- rini aramış. Pasaportu bulamamış. İyi uyuyamıyor musunuz? Geceleri uykunuz mu kaçıyor? Hiç Üzülmeyin, Dünya güzellik Müsabakası lerde Tunusta yapılacaktır. Yukarda - ki resimde. bu müsabakalara iştirak e-! decek olan muhtelif milletlerin güzel- lerini Paristen 'Tunusa hareket eder - ken görüyorsunuz, Daktilolarda yeni bir inkdâb oluyor İngilterenin tanınmış maliyecilerinden Sir Harold Bellman bu hafta büyük bir sergi açtı, Sergi deyince birdenbire aklı- nızâ ©n son teknik yeniliklerinden ibaret büyük bir yer gelir. Halbuki Sir Haroldun açtığı sergi ufak bir büronun bugünkü ihtiyaca göre nasıl tertip edilmesi lâzım geldiğine dairdi. Bu büroyu gezenler evvelâ 1875 yılının mart ayını gördüler. Bunun ne demek ol duğunu ben de size anlatayım: İlk defa olarak Clemens isminde bir zat yazı makinesi ile yazı yazmıştır. Çok işgüzar bir adam olan Ciemens, maalesef mektup yazmasını: sevmezdi, Bu sebep- Sözün Kısası Kömür E. Tala K apkaradır, yamru yumrudur; çehre züğürdüdür, dokuna * nın elini karalar, şudur, budür amma, dünyalar kadar itibarı vardır. Hava biraz kekremsedi, gökyüzü * nün poyraz, karayel ciheti azıcık bu * landı, kuşlar havada çılgın çılgın de * virler yapmağa başladı, geceleri Ayaz paşa —ukslâlar general ayaz derler— semt semt kol gezmeğe çıktı mı, her ta- rafta, ber evde, her mecliste onun bah” si geçer, her nce ona aid olur, her ağızda onun ismi dolaşır. Kazancını onun yüzünden temin € denlerin yüzleri güler, gönülleri ümid- le dölar. Limanda boş duran vapurlar onun şerefi kudumile müşerref ol * mağa, onu çıktığı yerden (yükleyip memleketin dört tarafına ulaştırmak için müsabaka etmeğe kaşarlar. Ev kadını bira n başka derdleri-” ni unutur, geceli gündüzlü onun işti * yakile bihuzur olur; kocasim sıkıştırır; üzer.. hâlâ boş duran onun evdeki ye rine bakıp bakip içini çeker. l O başlı başına bir kuvvettir. Varlı » ğun lüzum ve ehemmiyetine kâni ok l muş, bu sebeble de şımarmış, mesd v6 mağrur, insanlara ve tabiate tahakküm etmeğe alışmış bir kuvvet. Yeryüzünde cennetten bir parça © lan ilâhi Boğaziçinin güzelliğine, be * kâretine pervasızca el uzatabilen yal ” nız odür. Ne koskoca İstanbul halkı * nın iştikâ feryadları, ne de âmmece m& ta olan mahkeme kararı, onu, kapkar& ve kirli mevcudiyetile konup yerleş * tiği Kuruçeşme kıyılarından uzaklaş * tıramamıştır. Cihan harbi bir rivayete göre onun yüzünden çıkmış, onun yüzünden se pelerce sürmüştür. Milyonlarca insa © m kızıl kanları onun kara varlığın | uğruna âkmıştir. Sulh muahedelerini5 | acaipliklerinde ön mühim âmili erden biri gene odur. Yerin dibinden yerin yüzüne onun. kadar meşakkatle, tehlike ile sa ve “İçıktıktan sonra da onun kadar ei ve ehemmiyet arzeden, cihana bük © İmeyleyen, cenneti cehennem, cehenne* | mi cennete döndüren, insanlarm ısın © malarında, beslenmeleğinde, kımılda * | malarında, havada, denizde, karada Jajhayale sığmıyan mesafeler aşmala © rında, hasılı hayatlarının en önemli *€ zahüratında birinei derece rol oynıy” neyi tasavvur edersiniz? Kömür.. şu bildiğimiz kapkara, yan ü İl rı yumru, çirkin ve kirli madde.. öl ormanların binlerce yıllık omüsteha * sesi... İ Tevekkeli adına (cevher) deme“ İmişler! een reanoanasana sonam vatana ” Almanya müstemlek€ | Meselesini tekrar İSTER İNANMA! «leyi merkezden sormıya lüzum görmüştü. Bugün iki ta- elipten demirci Tahir usta tercih edilmek suretile mesele «bitirilmiştir. Tahir usta haftada üç defa Gerede ile Bolu «arasında bir kamyon işletmek işini bir sene müidetle be- İSTER İNANMA! Ortaya attı Hamburg, 20 (Hususi) — Alman re nazırı Walter Dare burada söylediği Gi nutukta müstemleke meselesini tekrar taya atmıştır. Nazır, müstemlekelerle VS aş raber Almanyanm 5 milyon müşte”. | kaybettiğini ve Almanyada 100 hal ancak 43 hek'ar arazi düştüğü 4 Fransada 83, Amerikada 301 ve e Rusyada 313 hektar isabet ettiğini | detmiştir. Bütün Kırkçeşme Suları kesiliyor Belediye kırkçeşme sularını ei len kesecektir. Belediye sular şt bu husustaki hazırlıklara başlamğ Hâlen 38 cami şadırvanmda, iyi fabrikalarda, patrikhane ve kil veli inhisarlar idâresi depolarında kırkçeşme suları da kesilecektir... eye | Belediye camilerden ki dere yunu kestiği takdirde, vakıflar yeri” tasarrufunda bulunan bu suyun v. ne mer'i kanunun ahkâmına Si vezi başka suyun bedava veri! çet yecek, belediye bu talebe müSV yg vab vermezse belediye aleyhin* M4 mamcıların yaptığı gibi dava tır. ten yazıyı başkasına yazdırmasım İster - di. Nihayet düşündü, taşındı. Bir çok mü- hendislerle görüştü. İlk yazı makinesini meydana getirdi. Bu tahtadan yapılmıştı. Sonra işe demir ve çelik karıştı. Nihayet bugünkü daktilo meydana çıktı. Ancak. 20 inci asırda da hâlâ 19 uncu asır hayatı süremez ya. İşte yeni sergide göslerilen büroda bir çok ye- nilikler de var. Bunlardan biri de makinenin kendi kendine çalışmasıdır. Otomatik bir şekilde hazırlanan makine ile istenilen miktarda mektup, kopya ve saire hazırlamak imkâni vardır. Bundan başka şef emrederken makine de sesin ihtizazına göre işlemekte ve yazıyı yaz - maktadır. kari 7 al

Bu sayıdan diğer sayfalar: