October 22, 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

October 22, 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

BON FOSTA Rıdvan Sadulla - IN canı sıkılmıştı. | Halledemediği — bu Muamma ile sinir - İ lendiği anlaşılıyor. - du, Bulunduğumuz kattaki taharriyat Yirmi dakika sür - Ü. Yirmi dakika Sonra ellerimiz boş olarak — serkomiser Osmanın bulundu - U noktaya dündük. Serkomiser: « — Su halde herif Üçüncü kata kaçtı! dedi. Mutlak orada- dir, Daha fazla emin Olmak için tekrar Pencereye yaklaş - ti ve bahçedeki po- liş Memuruna ses - lendi: — Yeni bir. şey Yök ya?.. duıî Hayır efen - — Girip çıkan ol- Madı mı? — Olmadı. Rıdvan Sadullah: — Osman bey polis memurunu yü- karı çağır! dedi. Şimdilik arada bekle- Mesinden fayda yok. Belki bizim işimi: Ze Yarıyacak bir $ Serkomiserin © Müru koşa koşa geldi. Ridvan Sadullah sordu: ç Zlığı duydunuz mu? efendim, ikinci kat- Serki katta hiçbir ışık — Ondan evvel bu katta hiçbir ışık &lan görmediniz mi? ——— : - Gördüm. Pencerelerden biri ay- Meerelerden biri mi aydınlan- asınız? ın aldanr ç fend — Sureti kat'iyede eminim efendim. encerelerden biri mavi bir ışıkla ay- Gnlandı. — Mav! bir ışık, ha! Pek garib... Pek Barib... Bu dydınlanan pencere ne ta: Tafta idi? ,— Bina cebhesinin ortasına isabet e- diyordu efendim. 2 kadar sürdü? kika kadar. esini müte- öyle mi? — Işığın yanması ne — Hemen hemen beş dal — Sonra söndü ve sönm' akip kadının çığlığı duyuldu — Evet efendim. — Nasıl bir ışıktı bu? — Kuvyetli bir elektri Yağına benziyordu. Mavi — Olur şey değil. çe Rıdvan Sadullah şaşmakta haklı idi. €en ondan fazla hayret İçinde ıd;;ı. Ünkü evvelâ ikinci katın bahçeye Dü an cephesinde tek pencereli hiç bîf - Yoktu. Bu itibarla bir elektrik lâm- asının yanmasile yanlız bir tek pen: Cerenin aydınlanması imkâ!îsll—dlı Sa Biyen gene bu odalarda bütün &I ©? beyazdı. Mavi ziya VeTen bir Ampul yoktu. Ki , Ridvan Sadıllah bir saniye derin Ce Tin düşündü, sonra kafasının içinde Ça- ün bir şimşekle yüzü birden aydın - » Bana bağırdı: : — Cevad Fehmi koridorun en başı:_ dan başla, bahçeye bakan bütün odıı_ui N pencerelerini say. Sonra hepst Yekün yap! Bu emrin manasını anlamadım 'ımn: ü t istenecek sıra değıldki.mwlm Ptim. Bahçe kapısına ba deki odalar hırbi:îne geçilir yatak 0- larile salon ve sandık odasından iba- Tetti. Bunlardan yalnız salonun üç pfnî Ceresi vardı. Diğerleri ikişer pencereli idiler, ğ Odalara birer birer girip ©! Sonra; — Dokuz pencere var! dedim, — — Âlâ şimdi bu pencerelerden bi * Tinden başınmı dışarıya uzat ve bir de Pencereleri binanın dışından say! Bunu yapınca inanılmıyacak bir ne- tice ile karşılaştım. Tekrar tekrar SAY- lm. Binanın dışında !0 pencare VAT k Tâmbasının bir ışık... Bi ktıklan ,omiser, Rıdvan Sadulla hın işaret ettiği noktaya bütün kuvvetile çullandı dı. Söylediğime kendim de İnanmıya- nlî 10 pencere var, fakat bu imkünsız bir şey! dedim. ; Bütün bu yapılan şeylerden bir şey anlamıyan serkömiser nihayet isyan p — Farzedelim ki 10 pencere var, Bu vi isbat eder? : OO advan Saduillah cevab verdi: «Son Pasta> min zabita Tamanı Joldu da bunu daha evvel düşüneme- | yar... — Affedersiniz, sizi üki aaktka.. anc ar wer dakika tahatsız edeceğim! Şehrin en büyük belediye bahçesinin | — Affedersiniz, mademoiselle, yanılı « en işlek bir yeri, Tahta kanapelerden bi « $e rine bir ihtiyar oturmuş. Fakat bu güzel, harikulâde bahar sabahı, ona pek garib bir surette tesir ediyor. Biraz şıkça ve- ya sadece vakarlı bir kadın, güzelce veyâ sadece sevimli bir kız geçti mi ihtiyarın suratı asılıyor. Kara kuru, ciliz, sünepe, bayağı bir kadın geçince de ondan gıkıla. — Canım anlamıyacak ne var? Bir| rak başını çevirmek şöyle dursun, bilâkis oda ki penceresi dışarıdan görünür ve |hareketlerini alâka ile takib ediyor, £ kendisi içeride mevcud değildir. Şu |lerini ayırmıyor; belli ki öylesinden t yorsunuz. Bir saniye beni dinlemek funda bulunursanız izah edeyim. Sizden benim için çok büyül 1 de iki dakika- dan fazla rahatsız etmiyecek bir iyilikte bulunmanızı rica edecektim. Şurudaki bankaya kadar benimle gelmeğe tenezzül buyurur musunuz? Bi sormağı unüt- tum: on sekiz anızı -buldunuz mu? İşin sonunun nereye varacağını merak * başlıyan kızlar birbirlerine ba « sizler halde bu oda gizli bir odadır. Yani bu |zanıyor. Hâsılı o ihtiyar ancak çirkinlere, ı;şm.(.; wHıın r v katta gizli bir oda var demektir. Nasıl |üstü başı pejmürde olanlara gülümsü -— kadar varım, dedi. Öteki de ded bul'» dik, Nasıl oldu da Abdülmuttalib be-| Hem bunu o kadar belli ediyordu ki ben de on sekizim yin evinde olduğumuzu unuttuk. Hay- | insanın ağırına gidiyordu. Kim bilir? bel- di çocuklar! Kaybedecek vaktimiz yok. |ki de bir ahdı, bir adağı vardı; yuksa Bu gizli odayı bulmıya çalışalım. en çirkini, bu kadar ısrarla aramasına ne © evli k iyi! dedi. İkir mi? değilsiniz, deği ur efendinin müşahedesinde | Rıdvan Sadullah koşar adımla kori- | mana verilebilirdi? at İ Kee - !m-âııı_—lmı dorun nihayetine gitti. Halim selim duruşuna, sükünuna bakılın | — Kızlar da ;İ* îu“l” mmh ıî',îî TC RE Traai (Arkası var) |ca bir bunak veya deli olduğuna hükmet- | sini hiç de görmedim!, der irbirle « ae mek kabil değildi. Başında gri yumuşak | Tine bakı h. İhtiyar eli ile biraz öteyi işaret ett şapkası, arkasında modası geçmiş parde- süsü ile kollarını kavuşturmuş, bahçede şöyle biraz hava almak için gelmiş efen- diden herhangi bir adam gibi oturuyor - du. Çirkinlere bakması, onlara fazla bir alâka göstermesi asıl bunun için hayreti tiyr mucib oluyordu. Saat ikiye on var, Ağaçların çiçek aÇıp olgunlaştıkları, kırlangıçların geldikleri devir. Yoldan yüzlerce kadın geçiyor. Tam mağazaların açıldığı saat. Gerçi gü- zeller de yok değil ma, çirkini de istedi - ğiniz kadar... Fakat o ihtiyar, hiç birinin çirkinliğini tam kıvamında bulmamış o lacak ki tereddüd ediyor, bir türlü kara- rinı veremiyor. Kim bilir? belki de ga - yetle mühim, son derece mühim bir iş pe- k değil... Şuracıkla... Tam saatl.. Beni minnettar edersiniz ... Kızlar hir daha birbirlerine bakıştılar «Deli mi ne?> diyerek Ih« üler. O da arkaların. ni htiyar bir adam tavrı ile yürümeğe başladı Bankada hörkes onu tanıyordu. Orada daha sükün buldu. — Benden çekindiniz; telâş © Doğrusu hakkınız da yok değil. İns önüne her türlüsü çıkıyor... Para yatırma gişesinin Öönüne gilti ve binden, kızların gözlerini fal taşı gibi ste kâğıd para çıkardı. Gi- şeden iki kâğıd aldı ve bunları kızlara Nöbetci EFeczaneler Ba gece nöbetci olan eczaneler şunlar- dir: İstanbul cihetihdekiler: Aksarayda: (Şerefi. Alemdarda: (Esad) Beyandda: (Asador). Samatyada: (Teo- tilos). Eminönünde: — (Beşir Kemal) Eyübde: (Hikmet Atlamaz), Yenerde: (Hüsamettir> Şehremininde: (Hamdi) Şehzadedaşinaa: (. Hakkı), rTükte: (Fuad). Küçükpazarda: (Hikmet Cemli), Bakırköyünde: (Merker) Beyoğlu cibetindekiler : İstiklâl caddesinde: (Gülatasaray), Tü- nelbaşında: (Matkoviç). Galatada; (İkl- yol). Fındıklıda: (Mustafa Nall). Cum- huriyet caddestinde: (Kürkciyan). Kal- nden uzatarak yaneuda: — (Zafiropulos). — Fıruzağada: || şinde... n i- SRL (Ertuğrun. Şişlide: (Asım), Beşiktaşta: Alnında ter daneleri gözükmeğe başla:- — Lütfen b rı doldurun, dedi. Şu- CA Riza). sa yüz bin frank yazın, şurayı imza - maşti. Hani insanın bir heyecan anı olur, kendine ne kadar hâkim olmak istese, ge- ne dayanamaz, mırıldanmağa başlar, © ihtiyar da işte o hale gelmişti: — İki tane olması daha iyi. İki olursa kimse kötüye çekemez, Hayır bunlar ol- maz, bunlar güzel... Düşünceli düşünceli saatine baktı: Boğaziçi, Kadıkây ve Adalardakiler: Üsküdarda: (Selimiye), Barıyerde: (A- saf), Kadiköyünde: — (YModa, Merkez) Büyükadada: (Halk), Heybelide (Halk), an« ay sonra onü bankadan alabile « O güne kadar size çek karnesi Bir çocukluk etm niz, bu bir ay zarfında iyice düşür diye... O zamana kadar da şu biner fran- orun. ay sonra sizin olacak, yar Si « DOYÇE LEVANT LİNYE 6G. M. B. HAMBURG Doyçe — Levant Linye Hamburg A. a. Hımlu;lıa ABI:!m Levant Linye | — Haydi, artık vakit geliyor.. İki da -| * t h en, g htiyar kapıdan çıka: arada kızlar. kikamız kaldı. r kapıdan çıkacağı sırada kızlar. Hamburg, Brem, —Anvers, — İstanbul Jlan biri, en arsız tavırlısı arkasından | Tam o sırada şöyle bayağı tavırlı, çir- kin mi çirkin iki kız sökün etti. Suratları- 'na vurdukları düzgün, edalı edalı konuş- maları sefaletlerini gizlemek şöyle dur ve Bahrisiyah Aratında eszimet ve avdet muntazam vostalar İstanbulda beklenen vapurlar Samos vapuru 21 T. evvele doğru. — Mongieur,.. monsicur... Hiç almazsa n adınıcı bilmemiz, bu büyük ile traş ( gibi hafif ve zevk Kuştüyü gi Glmani Ti HASAN TIRAŞ Bıçağı ile kabildir. 10 adedi 80 kuruşa Chios vapuru 23 T. evvele doğrü. İlhaka vapuru 31 T. evvele doğru. Yalova vapuru 6 'T. saniye doğrü, Burgaz, Varna, Köstence için Hmanımızdan hareket edecek yapurlar Bamos vapuru 22 'T. evvele doğrü. Yalova vapuru T 'T. saniye doğru. Yakında Hamburç, Bram, Anvers ve Roterdam limanları için hareket edecek vapurlar Ohlos vapuru 25 'T. evvele doğru. Catro vapuru 1 'T. saniye doğru. Farla tafsilât İçM Galata'da - Oya. n hanında DÖYÇE LEVANTE | Kardı, yerlere kadar eğildi. Kızlardan pek LİNYE vapur acentalığına müracaat, çeçerona benziyen en genci Telefon : 44760 - 44769 — Sen bizi ne zannediyorsun? dedi, yiliği ettiğini öğrenmemiz lâzım değil mi? Kızın yalyarır gibi bir bakışı vardı. İle iyar cebinden bir kartvizit çıkarıp uzat- in sun, bilâkis bir kat daha belli ediyordu İhtiyar hazırlandı. Kızlar onun kendilerine yaklaştığını selâm verip konuşmak arzusu izhar ettiği ni görünce korkmuş gibi kaçmak istedi ler. — Hele şuna da bakt — Bir söz söylemeğe kalksın, vallahi po- iüsi çağırırım. İhtiyar bu sözlerden kuvvet almış gib büsbütün yaklaştı, hürmetle şapkasını ç — Adımı öğrenmenizde bir mahzu ok, dedi. Buyurun. Kızlar kartı okudular: - Bir notermiş be! Başıarına konan devlet kuşunun, ha « atlarında ne büyük değişiklikler yapa- ağın: kavramağa başlamışlardı. Sokakta uçar gibi yürüyorlar ve her &- lırnda sanki biraz güzelleşip biraz kibar- ışıyorlardı İhliyar tekrar bahçeye dönmüş, gene teminki kanapeye oturmuş, bahtiyar bahe yordu. Bu yaptığı iş ger » aktı. Kaç senedenber! ikra- diyeli tahvilâtımı gözden geçirirken ken- W kendi — Günün birinde bunların bir tanestine de milyon frank çıkarsa, iki yüz bin (Lütfen sayfayı çeviriniz) NEOKALMINA GRİP - NEZLE - NEVRALJİ BAŞ ve DİŞ AĞRILARI - ARTRİTİZM

Bu sayıdan diğer sayfalar: