28 Ekim 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

28 Ekim 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA — ET ai BERLERİ Karasulular yol ve - Poluda kıynetli bir muhacir istiyorlar Bolu (Hususi) — Bolunun Doğusa ve Geredeye giden şosesinin başladığı, Karasudin..yan » <A İ E e z Sarayyeri denilen noktada cesim bir liyor: Karasu evvel: - Cü , duvar enkazı vardır. Geçen bafta, şo- ce Adapazarına bağ- B < n senin genişletilmesi için nafia amelesi L bir nahiye iken | * tarafından bu duvar yıkılirken, — kâ- Cumhuriyet hükü - bartma resim ve yazılarla süslü iki taş mMmeti buranın inki- bulunmuş, kazma ameliyesi ilerleyince, î:" çok .mültül kıymetli mozaiklerle süslü bir zemine pırçî:“ş İ::l'u yurd © rastlanmıştır. Kazma ve yol açma a- Nâzarı d&kht:gı!m“- İ meliyesi tati! edilmiş, bu tarihf eserin Miş ve dört gsene tamamen meydana çıkarılarak hüsnü evvel b la : bir muhafazası için: alâkadar makamlar kaza teşkilâti vü « keyfiyetten haberdar edilmişlerdir. AAA A H eeri “';ığ:mı;ı. ' Iğdıra 1—300 öçmen yanm — Karadeni - İ ; goç Memleket Sayfa B meseleleri Üniversite muhitini kaplayan bu korku ve endişenin sebebi nedir? Zihnim, ne zaman üniversite ve maa - rif moseleleri üzerinde dursa, Emrullah Efendiyi hatırlarım. Meşrutiyetin ilk se- nelerinde, bundan yirmi altı, yirmi yedi sene evvel maarif nazırı olmuş olan Em- rullah Efendi, zamanının anlamaktan â- Kendisi ile üniversiteye dair biraz ko nuşmak istediğim için bir daha ısrar e! tim. Gene olmadı. Sebebi? Sebep olma) üzere bana söyledikleri şunlardır: — Üniversite hakkında her hangi bi mütalcada bulunmak bize yasaktır. Bil ciz olduğu şeyleri söylemiş olan uımlrrı]hım gazeteler ve gazetecilerle temas, bi benzer, Bu nevi âlimlere zaman, ya deli, ya hain, yahut dinsiz diye nasıl zulmet- mişse Emrullah Efendiye de ona yakın bir şey yapmıştı. Günün birinde, bu dal- gin âlim, <maarif Tübâ ağacına benzer; kökleri gökte, dalları yerdedir!» demişti. Zaman, derhal bu sözleri aldı ve Em - rullah Efendiyi bir eğlence mevzuu yap- t. O vaktin gazeteleri için bu teşbih, kolay ele geçmez bir sermaye idi: Emrul- lah Efendi, dünyada mevcut oldugunıı inanmadığ: şeye vücut vermeğe uğraş - makla itham edilen adam oldu. Bütün karikatürcüler, mizahçılar harekete geç- tler ve zavallı âlimi, kısa bir zamanda ze kat'i surette menedilmiştir. Buradı görülmekten ve tanınmaktan korkarım Şunun şurasında sığınmış, okuyor, oku tuyorum; başıma gaile çıkarmak iste mem, — Fakat, dostum, benimle bir kahv içmek ve iki satır konuşmak, hattâ üni versiteden bahsetmek neden bir cürün olsun? Hem kim görecek, kime söyliye cek? Dostumun sözlerini bir türlü kalamı sığdıramıyarak sorduğum bu iki gual, me Berse, onun çok derin olan bir derdin depretmişti. Derin derin içini çekti: — Evet, dedi; belki sence bunlar an laşılmaz bir şeydir; fakat, hakikat bu ze döküldüğü yer dr. Karasuya Türkiyenin — Mısırı k mübalâğa değildir. Zira Nil nehri nasıl denize dökülürken yap- tığı delta ile bir feyz ve bereket kay - Nağı oluyorsa Sakarya nehri de ayni Veçhile bu geniş vadiyi feyz ve bere- ket yuvası yapmıştır. Fakat bu mınta- kada kâfi derecede nüfus ve yol bu - lunmadığı için maalesef bu emsalsiz topraklardan lâyikile istifade edile - memektodir, Fevkalâde münbit ve havası dalma Tatıp olmak itibarile kuraklık nedir bilmeyen bu topraklarda ormansız Ve Ağaçsız bir karış yer olmadığından belâ şimdiye kadar odunculukla maişetleri- üzerinde bot denilen sallarla nakliyat yapılıyor aa ması, sonra bütün nehri tafhir etmesi ondan sonra da nakliyala başlaması lüzumu bildirilmiştir. j Kazanın nüfusu da çok azdır. Göç- menler bu mıntakada istedikleri selfahi bulabilirler. Halbuki şimdiye kadar kazaya hiç muhacir gelirilmemiştir. Karasu her şeyden evvel yol ve mu- hacir istemektedir. Bir de mıntakamız- da kaza teşkilâtı yapılırken kazaya Karasu adı verilmiştir. Halbuki Aydın- da Karacasu adında bir kaza daha var- dır. Binaenaleyh iltibasa mahal veren bu ismin yerine en doğru ve tabil bir isim olarak Sakarya kazası adı verilme- iskân ediliyor Trabzon (Husust) — Bulgaristanın Pravada kazasından anavatana iltica eden 1300 göçmen Nâzım vapürile bu- | 'çin, o memlekette bir üniversite bulun- raya -gelmişlerdir. Bunlar Iğdırda ıı-l kân edileceklerdir. Buraya kadar ga- yet rahat geldiklerini söyleyen göç- menlerimizden iki muallimle konuş- tum: — Bize, buraya gelinceye kadar, hü- kümetimiz, sıcak yemeğimizden tutun da, ceb harçlığına kadar her şeyimizi | verdi.. dediler, * Muhacirler, üç gün burada kaldıktan şonra, kamyonlarla, iskân maballeri olan Iğdıra hareket etmişlerdir. |değil, yukarıdan aşağıya doğru inkişaf e- | şu talebenin dönme meselesini tetkik et paçavraya çevirerek sürükleyip götür - düler, Emrullah Efendi, şunu söylemek isti - yordu: «Bir memlekette maarif olmak dur. Giremem ve senin ikram etmek is tediğin kahveyi içemem. Hele üniver site hakkında hiç kanuşamam. Kim gö recek? Bahsine gelince, yerin bile gözü ve kulağı olduğunu bilirsin! Dostumun gözleri bulutlanmıştı. Haki katen korkuyordu; çok samimi jdi ve der mak lâzımdır. Fakat, binasile, kanunila, kadrosile, rektörleri ve dekanları lle bir üniversite değil, ilmi ile, fazileti ile, memleketin irfan seması üstünde bir gü-| dinin derin olduğu görülüyordu. Bana neş gibi parlıyan bir müessese, Hattâ bırwüfuvemwmn bütün esrarını anlatsa müessese değil, bir kaç mücssese ve bu sözleri onun © dakikadaki derdli hali ka mücsseselerin temsil ettikleri millf ir -| dar kuvvetli olamazdı. Israr edemedim Maarif, bütün diğer insan faaliyetle- | ayrıldık. rinin aksine olarak, aşağıdan yukarıya| İki gün sonra, üniversiteye giderek, der. Bir memlekette evvelâ yüksek ıL.—n,ınık istedim. Kendisi ile konuştuğum bir vapabilmelidir ki bunu aşağıya doğru |hoca bana, lâzım gelen izahatı vermez » yaymıya imkân olsun. Bunun için, sabırli|den evvel, ilk söz olmak üzere, bunun sı daha iyi olacaklır. seşare n sAş AAA AAA R AA AAA Yurdda spor hareketleri ni temin etmiştir. Bu mıntakada ku - ra_klıkwı hiç korkmaksızın, sulama ve Bübreye muhtaç olmaksızın yeni fab- rikaların şiddetle muhtaç olduğu uzun €lyaflı pamuk, sisam, patates, fasulya, Soğan her türlü meyva ve fındık çok Mükemmel olarak yetişir. larından 38 kişilik bir kafile Manisaya git. * 2 olunuz'» Emrullah "Efendi, benim gençliğimde, darülfünun edebiyat şubesinde, beni, de- rin ilme doğru ilk uyandıran yegâne ho- €a idi. Hali ve tavrı ile, kafasında kay « nayıp duran şeylerle, bunları bize anlat- mıya uğraşan, takrirlerile benim yeni v- yanmakta olan zekâma hürmet telkin e - bir gazeteciye beyanat şeklinde verilme. diğini ve isminin ziktedilmemesini rice ettiğini söyledi. Dikkat ettim: Bu sözünü konuşma arasında iki defa tekrar etti. Ayrılırken de şu sözleri söylemeği u » nutmadı: - Tokrar rica ederim, ne benim söz- lerlmin, ne de ismimin zikredilmemesi lâ: miş, Şehir klübü ta « rafından şereflerine © bir ziyafet verilmiş- tir. Balıkesirliler Ma- nisalılarla bir maç Burada Giresondan daha fazla fın- dık çıkarmak mümkün iken bu faydalı Zirsaata merak edenler pek azdır. Kazanın bugünkü halinden Kkurtula- Tak umran ve refaha erişmesi için evvel emirde yola ihtiyaç vardır. Kaza deniz kenarında olmasına rağmen maalesef ne denizden ne de karadan yola malik değildir, Denizyolları kazamıza vapur uğra'- Mamaktadır. Karadan istasyon Adapa- î”d“'- Adapazarı ile kaza arasındaki mgl'lıklur bütün kış ve yazın da yağ - ge'.ıîıukumrdı bir bataklık haline ürDekte araba ile değil yaya bile yü- aymek mümkün olmamakta ve kaza s’el Mefluç kalmaktadır. sonma YA — üzerinde Adapazarından d _fiefıiıe dökülünceye kadar clan ıııl-—md hiç bir köprü yoktur. İki kaza sındaki bütün muvasala ve nakliyat "Ya üzerinden bot denilen sallarla Cîç'“'—'k Sürelile yapılır, Bu sene Ada - Pazarı ,he Hendek - arasındaki ahşap gençler Manisa Halk. evi önünde görül » avtılık ve atıcılık klübü tesis edecekleri öğrenilmiştir. Güneş - Dura spor güreş maçları i) — ” klübünün d.ıîeu:ıüz(îî:ş ıılhrlmbl.ıl:uâm İstanbul Güneş klübü güreşçileri, Duraspor klübü güreşçilerile Halkevi salonunda bir ser- |h öprü Yıkılarak veri öprü ya- üştür. Pilmiş — ye v ak yerine beton kapra YA l e a bakası Yapmışlardır. — | müştür. Parçalar gaylaüdan “k”'ğ"::j:î Bu müsabakada dünya şampiyonu Ya- Maraşta at koşuları T Sakarya yolile Şîırcîl.lerek burada ahşap bir köprü Haîmdk teşebbüsünde bulunulmuşlur. tedk bu köprüyü dört gözle beklemek- K ir. Sakaryanın meşhur olan siyah avyar mahsulünden teşkilâtsızlık Yü- zünden lâyikile istifade edilememekte- dir. Yolsuzluktan meflüç bir halde olan kazamıza Sakarya yolile de nakliyat :_ımxıg_ınk mümkündür. Bu hususta ir Müteşebbis hükümete müracaat et- Müş, fakat kendisine evvelâ Sakarya hehrinin muntazam bir plânını yap - şar da bulunmuştur. 61 kitoda dünya şampiyonu Yaşar, Du- raspordan Mehmed Aliyi 15 dakikada, 56 kiloda Duraspordan İsmail Hakı Güneşli Fethiyi $ dakikada. 66 kiloda Güneşli Nezir Duraspordan Recebi 6 dakikada. ; 72 kiloda Duraspordan Hasan, Güneşli Mehmed Aliyi 12 dakikada tuşla yenmiş- terdir. Bu güreşlerde İstanbul Günoeş klübü daha hâkim bulunmuştur. Teknik Tei —7 — teşekkülü Hı — Çarşamba hususunda da Bursa güreşçilerinden yük- geh Çüi eei İsektirler. Bu müsabakada hakemliği Gü- ü bir de|neşli Saim idare etmiştir. Hemen hemen Çarşamba Spor klübünden başka ,S"..un beraberlikle bitmiştir. yapılmıştır. Yeni idare heyeti seçilmiş ve başkânlığa da klübün en çalışkânı bu- ları 25 hayvanın iştirakile — yapılmıştır. Birinciliği Maraşlı Topçuoğlu Osmanın Kızılkır tayı kazanarak 100 lira ikramiye almıştır. etmiş, Bertizli Mustafanın al atı kazan- mış, 75 lira mükâfat almıştır. etmiş, Kıyasoğlu Ömerin hayvanı birin- Dura spor klübünün yıllık toplantısı yapıldı Duraspor klübünün, yıllık — toplantısı unan Avni Ergüçman muvafık — gör Maraş (Hususi) — Sonbahar at yarış- Sür'at koşusuna da 6 hayvan işttrak Tahammül koşusuna on hayvan iştirak Ç iliği kazanarak 50 lira mükâfat almıştır. ——rm- *İsöylüyen insan oldu ve bundan dolayı da|da mana yoktu. Fakat, ben evvelce dom müessesesine hâlâ sahib olamadık mı? olarak cevab veriyorum ve beni bu menfi | meğe kâfi geliyordu. Ben dünyada bu sevaba sevkeden âmiller de bir takım mü- | ruhta bir üniversite bulunduğunu ne gör- şahedelerdir. bizim üniversiteyi bırakıp oraya gitme -| bakarak diyebiliriz ki bizde üniversite, de başlıyan — ve bizde halde, meselâ, İsviçre den, banâ öğrenme aşkı veren, beni ha - | rımdır. Bizde nizam böylediz yatın büyük sırrı üzerinde düıünmtyı( Söylediği sözler, bu n «.eyi üniver. sevkeyliyen yegâne hoca! Zavallı adam, sitenin mülalea ediş tarzına da, benim bu memleketin öğrenmiye ve iyi anlamı- | fikirlerime de mutabık olan şeylerdi. 'ya muhtaç olduğu bir hakikati, böyle bir | Bunları bu kadar anonim tutmakta, sa- 'Tüba teşbihi ile bizim aramızda ilk defa |de şekil ttibarile değil, esas bakımından tumdan dinlediğim sözleri zihnime iyi * yerleştirmiş olduğum için, bu bahiste pro Emrullah Efendi çekilip gittikten son- | fesörü tatmin etmeği bir vazife bildim: ra, meydana, ayni sözü #öylemek üzere| — Emin olabilirsiniz. Ben zaten bura, Ziya Gökalp çıktı. Ayni fikri o da tekrer| ya gazeteci olarak değil, bir meseleyi tet- etti. Ve hattâ, İttihat ve Terakkiye, bu | kik eden alelâde bir alâkadar sıfatile gel- 'Tübâ ağacını, Üüniversite Şşeklinde bu | dim. memlekette mutlakâa hayata getirmek lü-| İki gün sonra da, Kadıköyüne gider « zumunu anlattı. Anlattı, fakat, memleke-|ken, vapurda, vaktile benden derş oku - tin bu işleri mükemmel şekli ile başara - | muş olan genç bir doçente rastgeldim, O, bilmek için muhtaç bulunduğu hazırlık |Renç ve tecrübesiz olduğu için daha &- tamam olmamış bulunacak ki, o zaman-| çık söylemekten çekinmedi: #anberi bu fikir, gâh politikanın, gâh bü-| — Aman hocam, dedi; ne söylüyorsu. rokrasinin elinde harap olup gittl Bir/nuz? Daha geçen gün, bizlerden bir ta- türlü, bir üniversite sahibi olamadık. — |nesi, her nedense, bir gazete idarehane- Bilhassa cumhuriyetin eski darülfü -|sine gitmiş olduğu için vilâyet liselerina nundan yeni bir Üniversite yaratmak ü- | den birine muallim tayin edildi! İş sizin zere yaptığı son hamleden ve bu esnada | bildiğiniz gibi değil, gayet ciddi! sarfettiği ve elüân etmekte olduğu emek ve| — Filhakika gayet te ciddi idi, Bir kaç paradan sonra, acaba yüksek bir irfan / hafta içinde üniyersite muhitinde tesa- düf ettiğim bu hava, bu korku ve endi- Ben bu pek mühim suale zihnen menfi|şe havası, işin bütün ciddiyetini göster- yalnız taşa tutulmadığı kaldı. düm, ne de işittim. Diğer bütün alâmet- Meselâ, hariçte başka işler buldukça |ler ortada olmasa, yalnız bu alâmetlere beğenilmedikleri | maalesef, henüz üniversite olamamıştır. ümiversitelerine Jiyorsunuz? Sualine şu cevabi vermiştir: Ola Hasan EBEey Dlyoi ki: — Şimdiye kadar gördüğüm şeylerden Yugoslavya ve Yunan Genel Kurmay bizim burada muvaffak. olamıyacağımız | heyetleri Kırıkkale ve Kayseri seyaha- kânaatine varıyorum. Bugünkü — şartlar | tinden bu akşam döndüler, Bu gece Ma>, içinde çalığıp muyaffak olamıyarak ilmi |reşal Fevzi Çakmak tarafından hcyotk'rv şşrefimin muhtel olduğunu görmektense | şerefine Ankarapalasta bir akşam yemeği ayrılmayı tercih ederim. ve bunu takib eden bir suvare verilmiş- İkinci bir misal de şunu zikredebili -| tir. rüm: Yarın öğleden evyel heyetler Genel Geçen gün, üniversite meselesi gaz -| Kurmayda umumi bir toplantı yaparak i;ıl:-rdv l;nh'dı.n mgml:.y.,,ıdıg. sıralarda, | Müzakerelere başlıyacaklardır. 'olun: mMmat ü Rome: Genel urmay m bir üniversite hnu.ıını’n::rl:i:ngıî L —ıv:M tanberi görmediğim bu dostla konuşa ko-| — Ankara, 27 (Husust) — Başvekil Celâl Düşe matbaaya doğru geldik. İçeri girip | Bayar bugün şehrimize gelen Romen bir kahve içmesini teklif ettim. Kabul et- | Genel Kurmay başkanını Başvekâlette medi; ısrar ettim, gene kabul etmedi.'kabul etmiştir. m) VT MASADİ .. bütün nakliyat havaf trenler, Hasan Bey — Harb sahası balini alan Avrupada göğü yere tercih etmeleri tabil de- Bil mi? «« bavaf tramvaylarla ya- * Hasan Bey müterakki ğ örlş etlerde şimdi...

Bu sayıdan diğer sayfalar: