28 Ekim 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

28 Ekim 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Fransız sinemacılığının yeni birinkişaf hamlesi Bütün dünya film artistlerinin gitmek için can attıkları Hollywood, artık Fransız san'atkârlarını celbedemiyor Son bir iki senede Fransız sinemacı'ığı | $ok inkişaf etmiştir. Yeni parlıyan RENÇ Fransız san'atkârları arasında Gilbert Gil, en mühim mevki işgal edenlerden biridir. Henüz yirmi üç yaşında bulunan bu San'atkâr, Paris konservatuvarındân me- Zundur. İki sene Saint Georges tiyatro- sunda bulunduktan sonra Gymnade ti - Yatrosunda «L'Assaul» piyesini temsil et- are Ambassadeuss ve Etöile bir çok piyesler oynamış olan bu genç san'atkâr sinemaya intisap iminde nazarı dik - kati celbeden artist, bir sene zarfında tatm *lt film çevirmiştir. İlk çevirmiş olduğu film «Le mioche» dir. İkinei filmi Les grands'dır. Bu film- e Gaby Morlay ve Charles Vanel ile bir- Jikte rol yapmıştır. Üçüncü filmi, «Jeunes filles'de Paris». Dördüncü filmi, «Le Stupable> dir. Şehrimizde gösterileni (Ce. Zair Batakhaneleri) filminde Pierrot ro- lünü yapmıştır. Bu rolde dahi çok mu - Vaffak olmuştur. Bundan sonra «Üne femme sans im - Pörtance» filminde rol almıştır. Bu film Beçenlerde ikmal edilmiştir. Son zamanlarda Avrupadaki san'atkâr- 'arı Hollywood'a ayartan Amerikan #i- Demacıları, kendisine müracaatla Holiy- Wood'da gayet kârlı bir mukavelename ile gelmesini teklif etmişlerdir. Fakat Gil- bert Gil Amerikalıların bu talebini ka - bul etmemiştir. Bu husustaki fikrini &o - ran bir Fransız muharririne demiştir ki; — Ben bir Fransız san'atkârıyım. A - Yerikaya ne için gideyim? Benim için «para» dan evvel <san'at» vardır. Ben memleketimde kalarak daha ziyade yük- selmek arzusundayım. Amerika beni hiç bir veçhile cezbetmiyor. Muharrir, sinema san'atkârları arasın- :ı'ıhnıi yıldızları beğendiğini sormuş- Gilbert Gil; başta Gaby Morlay olmak Üzere Annabella, Meg Lemounier, Hu - Fransız artistlerinden Gilbert Gil guctte Duflos, Charles Boyer ve Pierre Blanchar'ı tercih ettiğini bildirmiştir. Kuvvetli san'atkâr, pek yakında büyük bir Fransız filminde baş rolü alacaktır. ———L—E Olga Çekovanın Yeni bir filmi Meşhur sinema yıldızı Olga Çekova Ufa film kumpanyasında büyük bir film çevirmektedir. Filmin ismi: Gewitterfliğ zu Claudia ) dır. Partö- neri Wiliy Fritsch olacaktır, Filmin mevzuunun büyük bir kısmı tayyaredilik âlemine temas eylemekte- dir. Muziği çok zengin olacaktır. Simone Simon film çevirirken bayıldı Hollywood'dan son - alınan haberlere nazaran güzel Fransız sinema yıldızı Si- mone Simon geçen çarşamba günü (Aşk ve ıztırap) adındaki filmi çevirirken ba- yılmıştır. Doktorlar kendisine on beş günlük bir istirahat tavsiye eylemişler- dir. Yeni tip “güzel,, bulundu Amerika film kumpanyaları son za * manlarda yeni lip «güzel» taharrisine g! Tişmişlerdir. Zira eski, beyaz saçlı, kaş- 4- |lerden sonra ni Bu uğurda sarfettikleri büyük gayret- ihayet Dorothy Wilson is- nde bir tipi muvafık bulmuşlardır. Yu- ıdaki resimde bu yeni tip «güzeb 1 y M d k Siz, kirpiksiz, ipince tiplerin çoktan mo> Biliy Boyt ile bir arada görüyorsunuz. dası geçmiş bulunmaktadır. “Ben bir tımarhane kaçkınıyım!,, Doktoru nasıl aldattım ? Ben boğazına sarılınca adamcağız avaz 'avaz haykırmıya başladı. Oda gardiyanlarla doldu L y Kapıdan girince sağ tarafta bir ma- sa gözüme çarptı. Önünde ihtiyar, es- kilerin tabirince didon, yenilene göre balbo sakallı, gri elbiseli, siyah kra - vatlı bir adam oturmuştu. Anlaşılan doktor Cezairliyan bu zat olacaktı. Bizi görünce ayağa kalktı. — Ne istiyorsunuz? — Zâtıâlinize Kont Melikten bir kart getirdim. — Hangi Kont Melikten? — Şey, pardan, Baron Melikten. Ja- manak gazetesinin sahibi Melik Ko- çonyandan, Karti uzattım. Aldı. Bana bir iskem- le gösterdi. O, kartı okurken, ben et- rafı tetkik ediyorum: Odada masadan başka bir kütüphane de var. Karşı taraftaki duvarda ince zincirler asılmış.. her balde bunlarla geliler bağlanıyor olmalı, Zincirlerden üçü paslı, biri parlak. Demek yalnız biri kullanılıyor.. — Söyle bakayım evlâdım. Çok ef - kârlanorsun? Doktorun hitabı beni kendime getir- di. — Haydi Faruk, dedim, İmtihan &- | Artik doktoru aldatmanın tam sırası diye düşündüm rası geldi. Kendini göster, doktoru atlatabilecek misin? Hiç cevab vermedim, abdal abdal su- ratına baktım. Doktor tekrarladı: — Cevab versene evlâdım. Efkârla- norsun? bi — Neden konuşmoorsun? Sana deli- lik nöbeti gelcor? Yavaş yavaş yerimden kalktım: — Tekrar et doktor, tekrar et baka- lim. Ne dedin? Ben deli miyim? Doktor da ayağa kalktı. İki adım ge- ri çekildi; — Yok, canım deli demedim. Hiç sen deliye benzemoorsun? Yani ortalığı ka- ranlık göroorsun? diye söroorum. Boktorun tatlı Ermeni şivesi bana da sirayet etmişti: — Geceleri karanlık, gündüzleri ay- dınlık göroorum. Bakalım, Röportajı yapan: Farak Küçük (Tercüme ve iktibas bakkı mahfuzdur) Zabıta memti rları arasında raya otur bakalım. Ben de karşına ge- |kasındaki 2incirlerle beni bağlatır da çeyim. — Oturamocorum. bir temiz kötek atarsa o zaman ne ya- (parım? Eh.. delilik tecrübesi bu, kolây — Otur deorsam otur, Şöyle birkaç|mı? Haritada her şey var... Ççift 1âf atarız, Oturdum. O da oturdu. Yüzüme dik- katli dikkatli baktı: — Söyle bakalım evlâdım, sen ne iş yaparsın?. — Hiçi. — Hiç olur? Allah baba para olma- dan gökten ekmek göndermeor. — Hazreti Musayı çölde kırk vene besliyen Allah, elbet beni de besler, — Evlâdım, o devirler çoktan geçti. Söyle bakalım, Baron Meliki nereden fanırsın? — Vaktile gazetelerde çalışırdım. — Mürettiblik ederdin? — Hayır, muharrirlik.. — Maşallah, otörsün demek? — Evet.. , — Literatürle uğraşmandan kültive plduğun görünoor. Bu sebeb ilen senin- le, pardon zatınızla konuşmak kolay ©- Jacak. Şimdi franşımarni söyleyin. Ne- Jer hissedeorsunuz? Nasıl efkârlanor- sunuz? Ortalığı ne biçim karanlık göro- orsunuz? Meselâ bu dünya kötü, bu- rasını terkedip gideyim deorsunuz? Daha açıkcası süvisit yapmak arzu ede- orsunuz? — Hayır.. — O hâalde nen var? Söyle, Halüsi. nasyonlar geleor, idefiksin var? — Anlamadım. Halüsinasyon nedir? — Gözünün önüne hayaletler, kula- gına sesler geleor? Manyaksın, para- nü: demsapürügossun? — U_vkup nasıl?, — Çok az. — Kaç saat uyuorsun? — İki, üç saat. — Çok az,. somnifer kullamorsun? — Somnifer nedir? — Somnifer, yani uyku ilâcı kulla- morsun? — Evet.. — Şimdi teker teker suallerime ce- vab ver bakalım, nen var? Aklıma esti: k Şu doktorun gırtlağına sarılsam a- caba bana ne yapar? Ne yapacak hiç... — Öyle değil evlâdım. Hele sen şu- |Öyle ya, deliye ne yapılır? Ya şu ar- Bu düşüncelerimin arasında dokto- run bir şeyler mırıldandığını duyuyor, fakat ne demek istediğini farketmiyor- dum. Doktor, kafamdan geçenleri anlamış gibi: » — Evlâdım, gene kara kara düşün- geler efkârını kuşatmağa başladı? diye sordu. Söyle bakalım, bu kafanın içinden neler geçeor? Samimi olarak söyliyeyim, nasıl! öl- dü bilmiyorum. İnsiyakt bir sürette yerimden ka!lktım. Doktora doğru iler- lemeğe başlad karşımda ayna ol- madığı için yüzümün ne şekil aldığım bilmiyorum, Her halde korkunç bir ta- vır almışım ki doktor da yerinden kalk- ti ve bir alır geri çekildi. Sükünetini muhafazaya çalişarak tekrar etti; — Söyle evlâdım, söyle şu dakikada kafanın içinden neler geçeor? — Neler mi geçiyor? Doktor, dedim, neler mi geçiyor? Seni boğmak ,gırtla- ğana sarılmak.. söyle bakalım, şimdi girtlağına sarılsam ne yaparsın? Doktor bir adım daha geriledi: — Evlâdım şaka edeorsun? )ktor, ne şakası? Sini- dim. Doktorcağız, hem kendini müc fan ediyor, hem de: — Hamparson — yavrum, Haçik havek. Diye bağırıyordu. Bir anda bir kaç gardiyan koşa koşa yetiştiler, Doktoru elimden aldılar. Beni de iskemlede ©- turttular. Doktoar, hem kravatını hem de konuşuyordu: — Yavrum, ne diye sinirleneorsun, otur. -Gardiyana dönerek- 2 numarah şişeden bir fincan getir de içsin. Doktorun gırtlağına — sarılmı katen içime bir ferahlık vermişti. fif hafif ter gelmeğe başladı. Adeta u- zun bir hastalıktan kalkmış gibi bir haldeyim. Gardiyanın getirdiği ilâcı da içtim. hosegur. düzeltiyor, (Arkası var) ı İki ahbab çavuşlar Tersine dünya * l ?

Bu sayıdan diğer sayfalar: