Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
10 Sayfa —— — SON POSTA Son Posi;î nı1 tefrikası: 44 Abdülhamidin boş zamanlarında marangozluk ettiği * Sara;;)ıda 33 Bir ' Se 0& yt Haremağasının Hatıraları| Yazan: Ziya Şakir Son Poıtınıh tefrikrs1 99 â ıı Denizlerin Makyaveli Kaptan Bum - Bum| Çeviren: Ahmed Cemaleddin Saraçoğlu — Cuxshavende hepsi de mayn yüklü beş tane hafif kruvazör vardı ve mahrem bir membadan öğrendiğime göre donanmamız İngiliz donanması ile kozunu pay etmek üzere 28 Birincikânunda yola çıkacaktı Alman şehirlerinde bazı çirkin mem-l gibi dövüşen denizcilerimiz şimdi kö- salonda bir gece sabaha karşı ateş çıkmış, kalfalar telâş içinde yangını tüfekçilere haber vermişlerdi Hekim kadınları en çok şehzadeler himaye ederlerdi. Çünkü meş'um zevk- lerini tatmin ettikleri zavallı masum bakirelerin hâmile kaldıklarını haber alır almaz, kızcağızı derhal sarayın hüc râa bir köşesinde tecrid ederler.. hekim kadın ile bir tarafa kapıyarak yapıla- cak tedavinin meş'um neticesini bek- lerlerdi. Bu cinayetler; bazan ve hattâ ekseriya, çok acıklı âkıbetler husule getirirdi. Fakat (adliye) nin nüfuz ve kudreti, 'saray kapılarından içeri gire- mediği için; haris şehzadelerin şehvet- lerine kurban giden büu zavallı genç kız ların katillerinden en küçük bir sual sormak âdet bile değildi. Şarayın ard kapılarından, dört bal- tacının omuzunda çıkan narin tabut- ları görenler; derin bir tevekkülle: — Allah, rahmet etsin. Eceli, bu yüz- denmiş.. demekle iktifa ederlerdi. İşte, yaradılış itibarile son derecede mütecessis ve meraklı olan Abdülha- mid, küçük yaşındanberi içinde yaşa- dığı harem hayatının bütün bu sırları- nı öğrenmiş, padişah olup da bütün nü- fuz ve kudret eline geçer geçmez, sa- raylarda cereyan eden bu esrarengiz hâdiselerin önüne geçmek istemiş, sa- raylara girip çıkan şehir kadınları hak- kında bir takım kayıdlar ve şartlar vazetmişti. Sultan Mecid sarayını bilmiyorum. Fakat, Sultanı Aziz ve Sultan Murad saraylarında; kızların odalarında, hat- tâ bazan koridorlarda kahkahalardan, şarkılardan, bağırıp çağırmalardan ge - çilmezdi. Fakat Yıldız sarayının harem dairesinde, nazarı dikkati celbedecek derecede bir gürültü işitilmezdi. Abdülhamidin, harem dairesini bu kadar tecrid etmesinin başlıca sebeb- lerinden biri de, nisbeten saf olan sa- ray kadınlarının hariçten akıl öğrenme- lerinin önüne geçmekti. Artık, suikasd- lerden korkmak lâzım geldiği, onun ka- fasına yerleştiği günden itibaren, bu- na ehemmiyet vermişti. Yıldız' sarayı- nâ ilk çıktığımız zaman ,sarayın muha- fazası için iki tabur asker olduğu hal- de, kısa bir zamanda bu muhafaza kuv- veti tezyid edilmiş. Bir kaç sene zarfın- da sarayın etrafında yapilan kışlalara, tabur tabur asker yerleştirilmişti. Bu suretle Yıldız sarayı, kolay kolay teca- vüz edilmez bir hale gelmişti. Fakat, gizliden gizliye yapılacak, su- ikasdler.. bunların önlerine nasıl geçi- lecekti? Meselâ suikasdeiler, böylece hocalık, hekimlik vesair bir sıfatla sa- raya adam göndererek, her hangi se- beble padişahtan memnun olmıyan ka- dinları iğfal edip, hayatına kîsdettire- mezler mi idi? İşte, Abdülhamidi en çok düşündü-| ren şeylerden biri de bu idi. Nitekim ehemmiyetsiz bir vak'a, günün birinde sarayın altını üstüne getirmişti. Sarayda, eskidenberi âdetti. Bir kız yetişip de kocaya varmak isterse, der- hal kalfalar, ustalar, hazinedarlar vası- tasile sarayın sahibine arzedilir; o kı- zın derece ve ehemmiyetine göre çe- Abdülhamidin en hâs bendeğânından Osman Bey yiz ve eşya verilerek, sarayın eski € - mekdarlarından birinin evine gönderi- lir; orada kotaya verilirdi. Bu gibi ar- zuların kabul edilmemesi, pek enderdi. Ancak, fevkalâde güzel, terbiyeli, ze- ki; hülâsa, (güzel) lik kabiliyetini haiz olan kızlar, bundan istisna edilir, bir müddet bekletilirdi,. Abdülhamidin boş zamanlarında ma- rangozluk ettiği salondan, bir gece saba ha karşı ateş zuhur etmişti. Yangını en evvel, gece devriyesi gezen kalfalar görmüşler, derhâl harem kapısına ko- şâarak tüfekcilere haber vermişler, tü- fekciler ve saray tulumbacıları da ye- tişerek, tutuşan talaşları söndürmüş- lerdi, Bi fneseleni_n ehemmiyeti artmıştı, Derhal inceden inceye tahkikat başlamıştı. Ve yangının bir kasd eseri olduğu anlaşıl- mıştı. Tabiidir ki Abdülhamid son derece- de evhamlanmış, bu kadar küvvetli nşu_ha_ıfaza_ıya rağmen, hariçten saraya birinin girerek kendisine bu suretle su- ikasd yaptığını sanmıştı. Ve, kimseye emniyet edemiyerek tahkikatı bizzat kendi üzerine almıştı, C%ünlerce süren tahkikat, nihayet şu neticeyi vermişti. Başkadın efendinin genç ve güzel kalfalarındâan (Safinaz) ısmıxıde biri, cuma selâmlıklarında gördüğü hünkâr yaverlerinden Hüsnü bey isminde bir yüzbaşıyı sevmişti. O- nunla evlenmek için, (çırağ) edilerek saraydan çıkarılmasını rica etmişti. Fa- kat kız, son derecede güzel, ve güzel- lik kabiliyetini haiz olduğu için, günün biîinde bunu hünkâra takdim ederek mühim istifadeler temin etmek isteyen kalfası, bu ricaya ehemmiyet verme « mişti. Kız, bu ricasını birkaç defa daha tekrarlamış; yazacağı arzuhali, başka- dın efendi vasıtasile padişaha arzettir- mesi için yalvarmıştı. Kalfa, bu rica ve ısrarlara da aldırmamıştı. Sevgilisine bir an evvel kavuşmak için aşk ateşleri içinde yanıp tutuşan kız, nihayet kendince bir plân tertib etmişti. Eğer sarayın bir köşesini tu- tuşturursa, o gürültü esnasında, bir ta raftan usullacık sıvışarak saraydan çıkıp: gidebileceğini zannetmişti. Niha- yet o gece eline bir kutu kibrit alarak marangozhanenin pencere — camının köşesini kırmış, oradan içeri attığı yan- mış kibritlerle, talaşlara ateş vermişti. Yangının çıktığı yer, Abdülhamidin yattığı dairenin yanında idi. Bunun için (Arkası var) a — — a — Emlâk ve Eytam Bankası İilânları 72 Üsküdar Valde Bağı usulile kiraya verilecektir. İhale 21/11/937 Cumartesi günü saat saatte şubemize gelmeleri, (718) Depozitosu Esas No, Yeri No. su Nev'i T.L. 409 İstanbul Büyük çarşı Kalpakçılar 102 — Dükkân ö7. 33, 35/1 Arazi, ahır, samanlık 27.-— Yukarıda adresleri yazılı gayri menku'ler 1-3 sene müddetle açık arttırma ondadır. İsteklilerin bildirilen gün. ve —- w ADEMİ i Galata ve BELGEVŞEKLİĞİNE KARŞI HORMOBİ Tabletleri. Her eczanede arayınız. (Posta ku'tısu ) 1255 Hormobin KTiİDAR - İstanbul < 2 — İsteklilerin 2490 sayılı kanunda .|bilir. — <T4T5r İstanbul Üniversitesi Arttırma, Eksiltme ve Pazarlık Komisyonu İlânları. 1 — Muhammen bedeli 6020 lira tutan Fen Fakültesi Jeoloji Enstitüsüne alı- nacak âletler 22/11/1937 Pazartesi günü saat 15 de Üniversite Rektörlüğünde ihale edilmek üzere açık eksiltmeye konulmuştur. yazılı belgeler ile beraber ?0 7,5 muvak- kat teminat vermeleri lâzımdır. Liste ve şartname hergün Rektörlükte görüle- x - - <n ( PROFİLÂAKSİN ) Belsoğukîu_ğ_u ve Fren_gîden korgr.r | Lev.et Lemirşuilaı"ı ve Liman: nü saat 15 de Haydarpaşada gar binası zarf usulü ile satın alınacaktır, Bu işe girmek istiyenlerin 525 Hralık kömisyon reisliğine vermeleri lâzımdır. arı işleim3 Ümum idarözi ilânları Muhammen bedeli 7000 lira olan 20000 kilo Kloru tutya 22.X1.37 pazartesi gü- dahilindeki komisyon tarafından kapalı muvakkat teminat ve kanunun tayin et- Liği vesaik ve Resmi Gazetenin 7.5.36 gün 3297 veya 1.7.87 gün 3645 No. lu nüsha- sında intişar etmiş olan talimatname dairesinde alınmış vesika ve teklifleri muh- tevi zarflarını ayni gün saat 14 de kadar Haydarpaşada gar binası dahilindeki parasız olarak dağıtılmaktadır. — (7504) |'kuku pek yakınmış!.. Her ne ise saded- İmiral Fon «Trotha» ile görüştüm. A- ison ve kat'i bir harbe daha girişecek, |ya tamamile batacak veyahüud düşma- nuniyetsizlik işaretleri, bolşevizm alâ- metleri belirmeğe başlamıştı. Ancak bütün bunlara rağmen harbin son ay- larını yaşamakta olduğumuzu ve bu bü- yük hailenin birkaç aya kadar bitece - ğini ümid ettirebilecek hiçbir işaret görünmüyordu. Denizciler ârasında müşahede etti- ğim ilk memnuniyetsizlik emareleri Finlandiyada nazarı dikkatime çarp- mMıştı. «Möve» zabtırabt bir gemi sü - varisinin isteyebileceği derecede pü- rüzsüz ve aliyyülâlâ idi. Ancak diğer gemilerde vaziyet hiç de böyle değildi. Hattâ bazı tüccar gemilerimizde disip- lin yokluğu ve intizamsızlık korkunç bir halde idi ki bunun sebebi de harbin uzayıp gitmesi idi. Bilhassa küçük rüt- beli gedikliler ile efrad, artık illâllah! demişlerdi. Bilhassa bunlara anaların- dan, babalarından; çölük ve çocukla- rından gelen mektublar kendilerini pe- rişan ediyor, manevi kuvvetlerini zirüzeber ediyordu. İnsan arkada bırakmış olduğu çoluk çocuğunun açlıktan ölmekte oldukları- .| nı işitecek olursa ne olur?. Daima siz- den yiyecek, içecek isteyen, bir lokma ekmeğe hasret çekildiğini gösteren mektublar alacak olursanız nasıl olur da kalbiniz kanamaz, vicdanınız sızla- maz? Ve hiç şübhe yok ki bu vaziyet karşısında kuvvei maneviye sıfıra iner, cesaret ve Mmaneviyat tamamile bozu- lür. İşte bu acıklı vaziyet karşısında bulunan bir kimse tek bir kelime ile harekete geçecek, ayaklanacak hale ge- lir. Finlandiyada ise nifak tohumu saç- mak isteyen, bolşevizm fikirleri aşıla- mak peşinde koşan şübheli elemanlar lüzumundan fazla mebzuldü. Bunları düşündükçe dişlerimi sıkı- yor, kendi kendime: , — Hay Allah belâsını versin! diyor- dum, bu gidiş iyi bir gidiş değil. Böyle devam edecek olursa Rusyada tahriba: tını yakından görmüş olduğum karga- şalıklar Almanyada da başlıyabilir. Ve bu takdirde «Allah vatana acısın!» de- mekten başka elden bir şey gelmez!.. — Ah! Bilmiş olsaydım!. Teferrüs e- debilseydim ki bu korkülarımın tahak- den ayrılmadan vakayiil sırasile naklet- mekte devam edeyim. ALMAN BAHRİYESİNDE İSYAN NASIL ÇIKMIŞTI?.. Birinciteşrin ayında telsiz telgrafla almış olduğum bir emirde «Möve» yi hemen «Wilhemshaven» limanına ge- tirmekliğim emrolunuyordu. «Wilhemshaven» e gelir gelmez A- miral beni «Cukshaven» e gönderdi. O aralık deveran eden şayialara göre Al- man -donanması İngiliz donanmasile nı mahvedecekti. «Cukshaven» de hepsi de mayn yük- lü beş tane hafif kruvazör vardı ve mahrem bir membadan öğrendiğime göre donanmanın İngiliz donanmasile kozunu pay etmek üzere çıkış günü bi-. rincikânunun yirmi sekizinci günü ola- | rak tesbit edilmişti. Bahriyemizin manevi kuvvetinin ne; kadar aşağılaşmış olduğunu ilk defa! olmak üzere «Cokshaven» de müşahede ettim. Bizim «Möve» (Regensburg) , hafif kruvazöründen pek uzak olmı—ğ yan bir mesafede demirlemişti. Ayın' yirmi beşinde (Regensburg) kruvazö- rünün tayfası kömür alma ameliyesine devamdan imtina ettiler. Bunun üze-| rine kömür alma işinin muntazaman ve hâdisesiz devam edebilmesi için a- miral bu kruvazöre müsellâh piyade kuüvveti göndermeğe mecbur oldu. Aman yarabbi! Bahriyemize ne ol- muştu? Bu gidiş nasıl bir gidişti?.. Da- ha dün faik düşman kuvvetleri karşı- İında haşatımı hiçe sayarak “astanlae| mür. angaryesinden bile kaçan şu gü“ rültücü güruh mu idi? ' Biraz sonra amiral haber göndere” rek beni istetti. Amiral «Karpfs ın hu- zuruna çıktım. Kendisi endişeli ve mağmum görünüyordu. İlk sual olmak üzere: — Sizin gemide disiplin ne sularda? diye sordu. (Arkası var) & el "i Bir Doktorun Notlarından — (*) Yeni doğan Çocuklarda Göz hastalıkları “Yeni doğan çocukların gözlerinin her- halde ilâçlanması veyâahud hiç olmazsa gözlerine limon sıkmayı ihmal etmemeli- dir. Şüphesiz büyük merkezlerde bu usul tatbik olunmaktadır. Fakat küçük ka - saba ve köylerde bu basit ilâcın yapılma- sını şiddetle ve ehemmiyetle tavsiye ede- riz. Çünkü bir çok defa doğururken ka- dinin cehlinden bulaşık hastalıklar ço- cüğun gözleri üzerine tesir ederek der- hal gözlerin şişmesine ve binnetice az z8 manda bakılmıyacak olursa yavrucağın kör öolmasına sebebiyet vermektedir. Böy- le vak'alara şahid olmaktayız. Ve bu körlük maalesef gayri kabili tedavi ve gayri kabili ıslahtır. Yeni doğan çocukların gözlerine dö- Bğar doğmaz dörder, beşer damla limon sıkmakta hiç bir mahzur yoktur. Halbu- ki bu basit tedbir bazan bütün bir öm- rün karanlık ve faclalı bir şekilde geç- mesine mani olabilir. Bunu aslâ ihmal etmeyiniz. " (*) Bu motları kesip saklayımız, yahul bir albüme yapıştırıp kolleksiyom yapınız. Sıkıntı zamâanınırda bu notlar bir doktot gibi imdadınıza yetişebilir. Nöbelel Lczaneler Bu gece nöbetçi olan eczaneler şunlar- ; dir; 'a İstanbul cihetindekiler: j Aksarayda: (Şeref), Alemdarda: (Esad), Beyazıdda: (Asador), Samatyada: (Teo- filos), Eminönünde: (Mehmed Kâzım), Eyübde: (Hikmet Atlamaz), Fenerde!: (Hüsameddin), Şehremininde; (Hamli), Şehzadebaşında: (İ. Halil), Karagüm - rükte: (Fuad), Küçükpazarda: (Hulüsi), Bakirköyünde: (Merkez), Beyoğlu cihetindekiler: 'Tünelbaşında (Matkoviç), Yüksekkaldı- rımda: (Vingapulo), Gülatada: — (Mer- kez), Taksimde: (Kemal - Rebul), Şişli- de: (Pertev), Beşiktaşta: (Ali Rıza). Boğaziçi, Kadıköy ve Adalardakiler: Üsküdarda: (Selimiye), Sariyerde: (âÂ- saf), Kadıköyde: (Moda), (Merkez), Bü- yükadada: (Halk), H_e_y_belide: (Halk). Son Posta | “Yevmi, Siyasi, Havadis ve Halk gazetesi Yerebatan, Çatalçeşme sokak, 25. İSTAN BUL Gazetemizde çıkan yazı Ve resimlerin bütün — haklari mahfuz ve gazetemize aittif" ABONE FiATLARI AToa ı—g_ğş i A D ORUK U, Sene| Ay | A, ( Ay TÜRKİYE 1400 | Tou | gvv | 1bu YUNANİSTAN | <340 | 'Zz0| Ttw | 270 EÜNEBİ 2706 |1400| & Abone bedeli peşindir. Adres değiştirmek 25 kuruştur. Gelen evrak geri verilmez: İlânlardan mes'uliyet alınma?: Cevâp ıçın mektuplara 10 kuruşluk Pul ilâvesi lâzımdır. - —ei Posta kutusu : " T al Telgraf : Son Pusz, Telefon : 20203 â v