21 Ocak 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

21 Ocak 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

sayfa , I Hâdiseler Karşısında I ( SHKAYET ha. Oyzı—ld_im beni görür İyi tesadüf, dedi, içimı dökecek bir adam arıyordu. görmez — Gene ne ct — Bit diyorlar. — Bedbin görüşlüsün. u görüşlüyüm. sın da söz mü, t almak enlerde tıksırık olmadıklarına dair doktor raporu istesin. Güldüm, o dev — Kapıda be onlar dâ vazif öksürük, vam etti: liyenlere de kızıyorum.. h lerini yapmıyorlar. — Daha ne yorlar ya... — Biletlere £ yatroya girenle aramalılar, her — viz, badem varsa onları tiyatroya mamalılar.. Gene güldüm, o gene devam etti: — Balık baştan kokar, derler, bu doğ- — Tudür; rejisör vazifesini yapmıyor ki, — tekiler yapsınlar. kmakla teker ş biter mi? Ti- teker ceplerini kimde fındık, fıstık, ce- sok » Ö- tiyatronun kapısında rast - yapsınlar, biletlere bakı - | — Ne diy |vazifesini yap! Hayır efendim, hayır.. rı de açılmadan sahneye gelmeli.. Jatmalı, alkışlanması lâzım gel gülünecek yerleri seyircilere not ettir- meli.. Güldüm, ve: — Alffet, * Yerime oturdum, perde açıldı. Ar - ka sıralardan bir öksürük duyuldu. Bu sanki, bütün tiyatroyu dolduran halka h aretti Kim varsa, kim yoksa hep den öksürmiye başladılar.. ürükler azalryordu, fakat bu se- de fıstık ler, çıtır çıtır faaliyete lerdi. Piyesin en acıklı sahnesinde kahka - lar yükseldi. Ve kötü bir sahne, gayet kötü oynanırken alkış sesleri tiyatro bi - nasını çın çın çınlattı. * Düşündüm; tiyatronun gişe memu - rundan, kapı kontrolöründen, rejisörün- den şikâyet eden, şikâyetlerinde acaba haklı mı idi?, Yoksa o da, kimden kime şekva edeceğini mi şaşırmiştı?. İsmet Hulüsi gecmiş D Bunları biliyor mu idiniz? — | Bir harbin kazanılmasına $e >b olan kahraman horoz Biliyor musunuz ki dünya tarihinin çok — mühim bir muharebenin — ka- zanılmasına bir horoz — sebeb ol muştur. Bu muha- rTebe, müttefik Fransız ve İspan- yallarla İngilizler arasında — cereyan ; eden meşhur Tra- falgar harbidir. Bu muharebe bir hayli uzun sürmüş — we âkıbeti tereddüdlü olmuştur. Bu sıra- — da İngiliz amirali meşhur. Nelson, İngiliz ıeımhnn Victory isimli gemiden idare “ediyordu. Bir Fransız mermisi, gemide bulunan amirale aid tavuk kümesini del- di. Bir horoz can hevlile kafesten fırladı, direklerden birinin üzerine uçtu ve ora- — da, mağrurane bir surette örmiye başla- — dı. Bu hal İngilizlerin gayretini uyandır- — Miş ve müharebe, az sonra kazanılmıştır. Şimdi bu horoz Grinviç bahriye müze- sinde, içi ot doldurulmuş olarak ziy: çilere teşhir edilmektedir. ,— oî:NuÖîîE ; Okugyucularıma Cevablarım Ankarada (Bay Ba - Fa - İsma - a) e: Ötedenberi dikkat edilmiştir. Er- — kek çok genç yaşında ekseriya ol - — guün kadıma meftundur, kadın ise ya- Şını aldığı zaman daha ziyade genç |erkeğe temayül eder, Ben ne sizi — de sevdiğinizi bu vaziyette görmü - “yorum. Aranızdaki yaş farkı nazarı dikkate alınmıyacak kadar azdır. — Ne yapmalıyım m: diyorsunuz? A çocuğum, ben aşkda muvaffa- — kiyet usüllerini tedris eden bir mek- — teb açmadım ki sana cevab — vere - yim. Kalbine sor, cesaretine müra- Cat et. * Eskişehirde Bayan F. D. ye: Nişan hiç bir mâna ifade etmez, O nikâh isteyiniz. düğünü Parsınız. Nişan «yem» nikâh dır. sonra yA « * Ortakâyde Bavan (H.) ya: İltifatın faz da, nazın fazlası gibi âşık usandırır. Her kadn “ dam başı 'Dunyada en çok gazete okuyan, milletler hang.leridir ? İnsanların gaze- çları hak- kında son zaman- da neşredilen bir istatistik bize şu rakamlar veriyor: İngiltere: Adam başma; 26 kilo T gram, Amerika: Adam başına; 21 kilo 76 gram, Avustralya: ; 19 kilo 20 gram. Arjanfin: Adam başına; 12 kilo gram, Felemenk: Adam başına; gram, Fransa: Adam başına; 8 kilo BO gram. Japonya: Adam başına; 5 kila 30 gram, Almanya: Adam başına; 3 kiülo 26 gram, İtalya: Adam başına; 1 kilo 63 gram. Maamafih kültürün kiloluk kâğıdla ölçülemiyeceğini söylemiye bilmem lü- l zum var mıdır? A- li 11 kilo 26 Ri linde çok hassas bir ölçü vııdır. Siz de de bulunacaktır. Ona müracaat ederseniz ne şekilde hareket etmek lâzım geldiğini kolaylıkla tayin e - debilirsiniz. * Denizlide Bay Ahmed Nuri'ye: iğiniz mektubu almadım. Eğer almış olsaydım muhakkak ki cevabsız bırakmazdım. Tekrar edk Topkapıda Bayan Hayriveye: Hikâyeyi iyice tedkik ettim. Bi - isine ve iradesinin zâfına İkincisi zaferi se - r. Ahl, itibarile etmek icab ederse birin- y emayilim, Zehirini içine a- kıtmış bir bedbahttır. * İzmirde Bayan M. D. ye: Cevabımı gazete sütununa yaz - mak biraz güç, adres yollayınız, mektubla söyliyeyim. TEYZE dim, daha fazla dinliyemi- ' ; tiyatronun başlamasına iki da- | Hangi şapka hangi yüze yaraşır? | | Bır şapkanın güzelliği elde anlaşılmaz. Ancak başta ve birlikte giyilen elbisenin üstünde anlaşılır. Şapka elbisenin şık - lığını, zarafetini tamamlar. Bunun için elbise modasile yakından alâkadardır. Bu |sene çoğu sanki kanadlanmış bir kuş gi- |bi uçacak biçimde. Neden? Çünkü: El - |bise modası bunu icab ettiriyor. Bu, şapka alırken göz önünde tutu'la- cak iki mühim noktadan birldir. Öbürü ve belki daha mühimmi şapkayı yüze ve vücudün umumi şekline uydurmak me- 'selesidir. Meselâ bu sene bütün şapkalar gibi (türban - sarık biçimi) lerde yük - sok ve sivri. Acaba bu türlü türban kim- lere yaraşır? | Ufak tefek, kısa boylulara. Mimaride nasıl kuleler binaya incelik verirse tür- banlar da tıpkı öyle kalın vücudünü celtir, uzatır. Enseye inmediği için kısa boyumlular onu pek rahat giyebilirler. Bilhassa dik yakalı manto ve tayyörlerle, 'Türbanların her türlüsü moda. Bazıları iki üç renk ve iki tiç türlü kumaş (jerse | ile kadife) karıştırılarak yapılıyor. Başka | süs konmuyor, bir kısmı daha sade ve da- ha basık. Bunları da bir tüyle uzun gös- teriyorlar. F İ | Taşı sıkı sıkı saran küçük toklara ge- lince bunlar bilhassa ince uzun kadınlara yaraşır. Bu yıl modasına uysun diye ek- lsenıi arkaya doğru ufak plilerle az yük- | seltiliyor. | “Köşeli toklar hem boyu yükseltir, hem yüzün yukarısına genişlik verir. Bunun için çeneyi sivri gösterir. Yuvarlak yüz. lülere, gözleri, alınları güzel olanlara çok yaraşır. ae | Kambiyo müdürü Ankaraya gitti | — Altın ticaretinin Maliye Vekâleti - nin müsaade edeceği bankalar tarafın- |dan yapılması hakkındaki kararname- İnin tatbikatını mürakabe edecek olan |kambiyo müdürü Salih dün akşam An lkarayı gitmiştir. Sarraflar dün İstan- bulda altın satışına devam - etmişler - dir. Bir altın 1035 kuruşa kadar sa - tılmıştır. Borsa hareketleri Dün birinci ve ikinc: Üni - türk 18,90 #iradan, Aslan — çimento 9,90 dan muamele görmüştür. Ster - lin 629 kuruştur. İ İkulağıma derinlerden bir ses gı , tiğim bir oda: |Jacak ki tekrarladı: kadar az, ki: Parmakla sayılacak kadarı Öbürleri hep maskeli, Takmışlar, takış - | tır, Otomobilile istanbuldan Avrupaya) Viyanalıların nezaketi | | Bu adamlar Eglâm.sı;, teşekkürsüz adım atııııyo Garsonlardan biletcilere kadar hepsı, nefes alır $ insana iltifat ediyorlar. Âdeta iz'aç edici bir ne: Yazan: Vasfi Rtiza Zobu Viyanadan bir manzara Bu Viyanalılar ne kadar da nazik in - sanlar!. Selâmsız, teşekkürsüz adım at - mıyorlar. Otel garsonları, lokantacı, çöp- | çü, biletçi, nefes alır, salavat çeker gi- bi insana iltifat ediyorlar. Meğer terbi - yeli adamlar, ne kadar can sıkıcı mah - lüklarmış! Âdeta iz'aç edici bir nezaket... | Viyanaya gelişimin ilk sabahı. Otel - deki odamdan çıkıp banyoya gidiyoraum.. — Gut Ma: n Etrafta benden başka kimseler yoktu. Sağıma, soluma baktım: Önünden geç - kapısı açık duruyor. Ge- ri dönüp İçerisine göz attım, kimseler yok. Deminki ses, arandığımı görmüş ©- — Güut Morgen!. A... Çıldıracağım.. ses açık kapılı oda- dan geliyor. Tekrar döndüğüm zaman gördüm: Karyolanın allında muşamba - ları gsilen ihtiyar bir oda hizmetçisi. Kırk yıl âdabı muaşeret dersi alsam, gene bu kadar uzaktan, kimseyi selâm - lamak aklıma gelmezdi. Ama o, vazife- sini yapıyor. Benden mukabele bekledi- ği yok. Bir askerin, zabitine selâm ver- mesi gibi. Halbuki bizde: Garsonla burun buruna gelirsiniz de, sel'mm değil, ube; | süm bile etmezler. Hiç bir tramvay biletçisinin: «Efendi bilet!» dediğini duymadım... «Rica ede- rim efendim biletiniz!» diye söze başlar. Bileti verip, parayı aldıktan sonra «Te- şekkür ederim» diyerek yanınızdan ay- tılır. Bu, bir, beş, on değil, tramvayda elli kişi de olsa, bepsine ayni muamele.. Terbiye ve nezaket: Zorla, sokma ile| olmuyor. O, bir yaradılış meselesidir.. Görgü, tahsil, rütbe, makam, bunlarır hiç yaradılışta terbiyesiz olan a - damın huyunu değiştiremez. İstediğimiz kadar ayıyı terbiye edelim. O: «Kacaka- rılar hamamda nasıl bayılır?» dediğimiz zaman, yerlere yatıp, taklid yapacak ka- dar söz anlar ve marifet yapar olsun. O- na, el sıkmasını, yakalık, kravat bağla - masını da öğretelim. Tırnaklarına altın yüzükler, göbeği üstüne altın köstekler takalım, değiştirebilir miyiz?. Hadi dal - gınlığımıza gelsin de; şeklini görüp bir an için aldanalım Ama sonra?., Yağla - sak da, ballasak da: Ayı gene ayıdır.. «Kelin ayıbını takke örter» derler.. Ben nice nice yaldizlı adamlar bilirim ki, ko- nuşmağa başladı mı, başından takkesi a- hınmış gibi, keli ortaya çıkıverir, Hayatta, binbir çeşid Insanlarla tanış - tım. Mesleğim icabı, hepsini de ayrı ayrı tedkik ettim. Her sınıf ve her cins hal- kın karakterlerini tesbite uğraştım. Ya- rın, onları size sahnede gösterebilmek için hepsinin üzerinde derin derin oy - nadım. Terbiyeliyle terbiyesiz, namus - luyla namussuz, mahviyetkârla hilekâr nasıl birbirinden tefrik edilir; bunu hiç aldanmadan tasnif edecek hale geldim. | Şimdi bana, yaradılışmın haricinde bir | karakter göstermeğe kimse muvaffak ola- mayor artık. Kadın ve erkek, hiç kimse.. işte bundan dolayı hayatta çok sıkılıyo- rum. Olduğu gibi görünmek istiyenler o | İbinası için satın alınacak yerle tırmışlar, önüme çıkıyorlar. Ben © nün altında ne olduğunu billyorun kat, cemiyet, beni bu sahtekârlıği niyormuş gibi davranmağa mectuf yor, * Viyana benim için yabancı bir Bittabi bu şehrin Insanlarını da taf” yordum. Belki onlar da diğer insanlâf İ bi iki yüzlü. ama, neme lâzım P Kendilerile geçinmeğe niyetim Oll için bu teri ve nazik insanlarif ehrelerini arımığn lüzum — görm İşte bundan dolayı, aralarında gün rahat ve temiz bir ömür sürd? için çok Mmemnunum. Vasfi R. Z'" y Prenses julıan3 ikiz doğuracağın! tahmin ediyor | Holanda radyosunun spikeri doğütt desini halka bildirmek üzere ge0t telefon başında geçiriyor * Prenses Juliana, ikiz duıurwâ ümid etmektedir. Düğününde, F sine damdönörlük eden bir arkâ yazdığı bir mektubda şöyle dc"’ew dir: * BJ <«Ben kız olsun - istiyorum. â'ı (Kocası) da oğlan taraftarı, OğlAN İ lursa halkımızın daha çok >eH ğ ni biliyorum. Fakal şimdi — ikimiz | ikiz doğuracağın nıyoruz. Dok“ ' ların fikrine bakacak olursak, ikİf ğunınvım ihtimali çnımuş, , Prens Brenhard, hânedan fotofr' ,f** larile beraber doağacak çocuğun simlerini çekecektir. Prens beyaz tenkden ho*h—"d'm g Ççin sarayın bir çok daireleri ş,h! rı.nkIı düvar kâğıdlarile Adpl—"“ ll* ıi!' Adlıye sarayı sakesinin istif” bedeli tesbit edildi Sultanahmedde yapılacak AĞ rın delleri tesbit edilmiş, müddelum liğe bildirilmiştir. — MüddelumU belediye tarafındaân gönderilen PU lümatı Adliye Vekâletine wlh

Bu sayıdan diğer sayfalar: