12 Nisan 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

12 Nisan 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

12 Sayfa başı dağılmıştı/ Yüzü göz yaşlarile ıslak ve kıpkırmızı idi. Pencerenin önünde â- yakta duran Ziya kapının açıldığını du - jyar duymaz derhal dönmüştü. Hayretle e ©, neden ağlıyorsun? Zeliha ellerini uzattı: Ziya ağabey, Ziya ağabeyciğim.. Kendisini genç adamın göğsüne attı. O- muzları si rak ağlamıya başladı. Ziya Zelihanın ablasının kayınbiraderi idi, Yaşını başımı almış, fazla ciddi, ağır başlı bir adamdı. Zelihalara pek seyrek gelip giderdi. Genç kızın saçlarını okşuyor ve tatlı bir sesle Dur, telâş etme, her şeyi bena anlat diyordu. Zeliha başını kaldırdı. ona üzun uzun bak - Ziya ağabey. bağırdığını duy akkak gene onu kızdıracak bir n. Ya pardesü giymeden sokağa yahud da dün g manın Islak gözlerle ablamın içeride nasil z bir kız oldun nbire ondan ayrılmıştı. uğa oturdu , hıçkırdı: derd yanacağ hücum ediyorsunuz. Ben de her şeye ey- iyorum, Fakat buna kolay kolay boyun eğmiyeceğim. 'Tekrar hıçkı Ziya ağır ağır gelip onun karşısına oturmuştu. Müstehzi bir | kavırla: «Peki, ne oldu, anlat bakalım. dedi. Zeliha ellerini yüzünden çekti. Yal waran, imdad uman gözlerle ona baktı: — Benl evlendirmek istiyorlar.. Ziyanın dudaklarındaki tebessüm ge - nişlemişti. Koltuğunda yerleşerek sordu: — Bunda ağlıy Kiminle söyle bakayım. —- Ah görsen bir eczacı, Güya melek huylu imiş, zenginmiş, ama saçları karga kanadı gibi si h, gözleri biter nok- ta, burnu sipsivri, Ben Şarım? — Peki çocuğum, sen istemedikten gon- ra zorla evlendirecek değiller ya?, cak ne var, Bu sefer zorlan evlendirecekler Ziya ağabey. Ablam muhakkak onunla evlen- iyor, bundan evvelkilori isteme- diğim için zaten bana kızgın: «Benim se- Hinle uğraşacak, nazını çekocek vaktim yok. Zamanında evlen ev, bark sahibi ©l» diyor. 'Tuhaf şey, ablan öyle bir kadın de Tine titrer. Fakat şen 1 izdivaç tekliflerini red. dederek şu sr larda onun çok ca- nını sıkıyordun Genç kız & —— ğ Mıı Şu Başını el- | onunla nasıl ya- | Kendisini genç adamın göğsüne attı: doğru bir kaç adım attı. Boynunu bük müştü. Gözlerinde yaşlar parlıyordu. — Ziya ağabey. Ziya müşfik bir tavırla cevab verdi! — Söyle yavrum. — Ziya ağabey, sen beni kurtarabilir -ı ya sin. — Poki merak etme, lanla konuşacağım. — Bir tecrübe et. Fakat bunun fayda | eceğini hiç sanmıyorum Ziya ağabey. — Peki ne yapabilirim çocuğum? Genç kız boynunu bükmüş önüne ba- kıyordu. Yalvaran bir sesle mırıldandı: — Benimle evlenirsin Ziya ağabey. Ziya hayret içinde koltuğundan fırla - mıştı, Gözleri şimşekler çakarak bağırdı: — Çıldırdın mı sen, neler söylüyorsun?. Genç kız korku ile bir kaç adım ge iliyerek yalvardı: - Oh benim iyi yürekli Ziya ağabey - ciğim ne olur bu iyiliği bana yap. Şu sı- ralarda ablamın beğeneceği, benim de se- vebileceğim birini bulamazsam, bu &c - Zacı ile evlenmiye mecbur — kalacağım. Halbuki seninle evlenirsem mesele Kul - maz. Sevebileceğim n b karşıma çıkıncıya kadar yakilt Fühat boke liyebilirim. Böyle bir adarna tesadüf eder etmez de tabif derhal ayrılırız. bir adam Ziya birdenbire sakinleşmişti. Hayretle genç kızı süzüyordu. Sonra kapıya doğru yürüyerek; «Evvelâ gidip ablanla konu- şacağım, dedi. Bakalım belki bu adamla evlenmekten seni kurtarabili Zeliha endişe ile sordu: Ya, öonü kandıramazsan? Genç adam sert sert ona baktı: — O zaman dediğin şeyi düşünürüz. * ÖOdaya girer girmez Ziya yavaşça ka - pıyı kapadı ve «oh» diye, derin bir ne - fes aldı. Zeliha da kendini bir koltuğa at- mış, yorgun hareketlerle duvağını çıkar- -|onun karşısında durdu, gidip bir kere ab- | SON POSTA - «Ziya ağabey, Ziya ağabeyciğim!» gü'ümsüyordu. Genç kızın beyaz elbiseler içinde dalın- dan yeni kopmuş bir bahar n ran incecik vücudünü, siyah ipek saç » Lürla aşını Uzun Uzün süzdü ve İvar $ eczacı ile n edince <öy eriyorum» diyerek gibi siyah, nokla gözlü, £ adamın karısı olmaktan 'edakârliğimı takı sun ya?. Genç kızın yüzü pembeleşmişti. Önü- rak mırıldandı: kkür ederim Ziya ağabey, lerhal kaşlarını çatmıştı: — Rica ederim kocan olduğumu hatır- la Zeliha.. Bana artık ağabey demen ma- hasız, Bir labure çekerek genç kızın rının ucuna oturmuştu. Zelita baş dırıp ona hayretle baktı — Yakat biz Kaç gündür b şir gibi rol yapmıyor muy karıcığım. heyocanla göğsü inip kal Şimdi bu sözü bana şakadan söyle - or musun? Z - Hayır, sevgilim. Zeliha sesi titriyerek kekeledi: Demek beni bırakmıyacaksın, demek Ziya başını genç kızın yarak, onun sözünü kesti: u izdivacı evvoelâ bir fedakârlık di- ye kabül ettiğimi Fa- kat & |ren dizlerine yaslı- inkâr etmiyorum. aşka gözlerle bakmıya başla - iyorum Zeliha. i çıkarmadı. Gi u. Gülümsüyor, eri ya: kalbi lar- |na ümid ve cesaret veriyor. titri |gece ağlıyarak Ziyayı sevd. | den başkaları ile evlenemediğini nlandığımız günden itiba- | fazla | Liseleri bitirmek üzere bulunan gençler arasında anket (Baştarah 8 inci sayfada) — şamak, muvaffak olmak sayılır. Hayat - tan pervam yok. İnsanı her zaman arka- dan vurmıya, çelmeleyip düşürmiye ça - lışan, yapılan bütün iyilikleri ufak bir hata karşısında unutan nankör bir ce - miyet içine gireceğimden eminim. Fakat prada yıkilmamak üzere hazırlanmış bu- lumuyorum! Nevin, felsefe hocası olmak istiyor- — Çünkü, diyor, bu meslek sayesinde, hem çok sevdiğim «manevi bir ilim» sa- hasında çalışacağım, hem de çok sevdi - ğim talebeler, çocuklar arasında yaşıya- cağım, Gâayem, sevgi ve hürmet duymaktır. «Cemiyetin beni iyi karşılıyacağını —hiç sanmıyorum. — Fakat zorluk- larına yenilmiyeceğime inanıyorum: İyi yetiştirilmiş bir di ve iyi beslenmiş bir irade, âciz kalmaz kanaatindeyim. 58 Ercümend Kaynak: — Mühetndis olmak istiyorum, Terci « himin sebebi, daha parlak bir istikbal vâdetmesindendir. Memleketin de - bol mühendise muhtaç olduğuna kaniim. Vâ- kıâ hayat bize, korkulacak derecede fe- na tanıtılıyor. Fakat biz, umacıden ür - kecek yaşta, ve başta çocuklar değiliz. Ve €en fena ihtimalleri nazarı ilibara alarak hazırlanıyoru Serbulend Bingü onun bu he Tüd etmiş mensubları mak ga ren, hayatın, iyi ve güler yüz güstermi kanlim. Fakat mücadele etmek üzere ha iyorum! 525 Feridun Coner: Bankacı olacağım. Gayem, bu mesle- en yüksek mertebesine yükselmek. Benim yüzüm, milletimin yüzünü güldü- rebildiğim gün gülecek. Ölüme değil, ha- yata giriyorum. Neden korkayım? Hem, içine gireceğim cemiyetin, batıl ve geri zihniyetlerden kâfi dörecede uzaklaşmış bir âlem olduğuna kanilm. Bu kanaat ba« “lecgımm teler- arasında bulun - remdir. Beni korkutan, düşündü - M., 8. Rumuzlu cevab sahibi: — Erkek olsaydım, meslek intihabında daha büyük bir cesaret sahibi olurdum. erek ablasını düşünüvordu Ona bir Bini, bu yüz- itiraf | ettiği zaman, genç kadın bir çare bula - | cağını vüdetmiş, sonra işte Ziyaya be - raberce bu oyunu oynamışlardı. Ablası; «Bir kere evlenin, göreceksin, seni dal- ma küçük bir kız gibi gören, alâkanın far- kında olmayân Ziya değişacek bambaşka bir adam olacak diyordu, fakat her çeye rağmen aranızdaki mukaveleye — sadık kalarak sana gene v kaşını bulup evle ki eni beklerse tabil o e razı olup ayrılarak, onu Jrahat bırakmaktan başka yapacak bir şey kalmaz. Fakat ben eminim ki Ziya bir ke sahib olduktan sunra kimseye aptırmıyacak, seni sevecektir.» İşte ab-| dürür da bir baş- | » Bi T | Fakat hayata atılmış arkadaşlarımın tek kinleri, beni ürkütüyor. Onlara çatan nileri yenmek, insanı düşündürmiyi derecede kolay d Fakat buna rağmen çalışmak niyetilit de olduğum, çocukları çok sevdiğim, VE memleketin hakiki ihtiyaçlarını sezdiğilik için, faal ve faydalı bir pedağoğ olmak & melindeyi: 123 Sırtı Kış: — Mühendis olmak gayemdir: Bü mesleğime benim istidadım, ve vatanı * mın ihtiyacı daha fazla. Beni ürkütete üklerimin arasıra hayattan şikâyelli etmeleridir. Sonra, ceğim cemiyeti her halde içinde bul um cemiyet cemiyetin içindi ler kaynaşıyor, çarpışıyor, ve BÜ uğurda, en kuvvetli dostluklar gibi yı * kılabiliyor. Gene bu cemiyetin içinde ÜN kütücü, tiksindirici riyakârlıklar var. BE itibarla ben bütün bunlara karşı, tek bar şıma çıkamıyacağıma kanlim. Niyetirffie temiz bir kaç dostla ittifak etmek, ve bü* tün bu kötülüklere karşı müttefikan mü* cadele açmak! Çünkü lak, zafer doğurur! 440 Zeki Bayramoğlu: Sazeteci olacağım: Az okumakla it * arıma okumak zev* bire mücadele ede- b meslek budur. muvaflfakiyet sâr Bt hayattan değil, bu mesles ğin 4 habire ilâh olunan güçlüklerinden vE nankö; inden korkuyorum, Bu kof* ku, beni fikrimden vazgeçirecek sanma “ ham edilön vatandaş kini aşılamak, bilmek için en m ve -İgan. Bilâkis, bu menfi rivayetler, bu mes* leğin cazibesini arttırıyor, Ne şekilde bir cemiyet içine gireceğimi biliyorum: Fakat gazetesi demek mücâ” deleci demektir. Binaenaleyh ben, bırin * cisini seçmekle, ikincisini de ömrümcü kabul etmiş olmuyor muyum? 248 Fahir Savran da: — Bankacı olacağım, diyor, ve ilâve ediyor: ; — Müvaffak olamıyanlar, muvaffak ©- lacaklarından emin olamıyanlardır. Ben — böyle bir şüphe duymuyorum, İçine gire — ceğim cemiyetin de buradan farklı olmı — yacağına kanilm. Hayat, büyük bir mek âl midir? Selim Tevfik çıkmıştı. Hiç te fena bir şey yapmadıkları meydanda idi, Ziya nişanı — landıkları andan itibaren onunla başkâ bir gözle alâkadar olmuya, kıskanmıya, yanmdan ayrılmıyarak her hateketini köntrol etmiye başlamıştı. Şımdi de.. Genç kız eğildi, onun dizlerinde duran başıma dudaklarını dokundurdu. Fakat hiç bir şey söylemedi, izdivaçlarının bir hile neticesi olduğunu, kendisini eski - denberi sevdiğini ima edecek hiç bir kes YARINKİ NUSHAMIZDA: Hususi atomobil Ynınn) G. Rıklin Rusçadan çeviren: H, Alaz Hayat! —— Yazanı:ı Nezihe Muhittin Adam şaşırmıştı. Derhal — kal - kıp kapıyı kilitlediktön sonra yazıha- neden Atkenson markalı bir kolonya şişesini getirerek hâlâ şiddetle sarsılan genç kızın alinına ve şakaklarıns bol bol sürdü. Celile gördüğü bu şefkat ve teselliden sükünet bularak buhranı at- hattı. Büsbütün kızarmış gözlerinden men- dili çekerek ona bir baba, bir büyük ağabey şefkatile muamele edene tatlı ve masum bir bakısla: Teşekkür ederim -dedi- sizi çok Pahatsız ettim Bükme bıyıklı küydırıp kafasın yarak: — Vay anasını, korktum be! -diya kendi kendine mırıldandıktan sonra - iğreti centilmen tavrını tekrar takına- rak: am biraz gözünü çmiş olsun Celile hanımefeni, »dedi- artık şimdi sizinle konuşabiliriz. — Maparoldönör emirlerinizi harfi harfı- he iziha hâafırım. Genç kız doğruldu. Sert olmıyan bir ğ ciddiyetle: — Estağfurullah efendim -diye ce- vab verdi- Benim gibi âciz ve bedbaht bir insanın emretmeğe ne hakkı var.. ben ricaya geldim. İhtiyar bir annem gene o yaşta kimsesiz bir halam var. İkisi de süpürğe tohumundean ekmek yiye yiye hastalandı, bir de pek sevdi- ğim on yaşında bir erkek kardeşim var. -Celile gene hıçkırmak — üzereydi, bir lâhza susarak kendine kuvvet verdik- ten sonra devam eltlis-Zavallı küçük ök yor! Hastal Fena bir hastalık buşl.ım.ıcı gibi... Anlarsınız tabil.. — Başka kimseniz yok mu? — Yok.. babam Balkan harbinde şe- hit düştü. Büyük evimizi sattık, küçük bir ev satın aldık, arta kalan para ve eytam aylığıle geçiniyorduk.. Şimdi i- — Beyefendi! Klübe hasta annemle mı bir hastaneye k.»ılılırıu.ı!.ır çın yette onu da bırakmağa mecbur oldum. Biraz şaşırmış gibiyim.. fakat kendimi abuk toparladım , İstikbal için bir çok projelerim var, — Ne gibi?! — Ne gibi olacak.. hoca olacağım, memleketin çocuklarını yetiştireceğim. yeni ve mes'ud bir devrin temelini ku- racak olan münevverlerle beraber çalı- şacağım. n Celile çok toy ve hararetli bir iden- Histti. Bit klüb kodamanının karşısında yeni bir devrin temelinden pervasızca bahsediyordu! Onu dinleyen adam başını sallıyarak tuhaf tuhaf güldü. Karşısında bu söz- leri söylemeğe cür'et edenin fevkalâ- ——— - ve harikulâde güzel genç kızın sözleri- ni bir şarkı dinler gibi derin ve raşeli bir zevk duyarak dinliyen adam: — Emirleriniz hemen ifa edilecektir. Adresinizi btrakınız. Hastalar en yakın bir zamanda hastanede kemali ihti - |mamla tedavi edilmeğe başlanacaktır. |Hattâ küçük kardeşiniz de. Celile itiraz etti — Küçük kardeşimi bana bırakınız! Onsuz kalmağa mütehammil değilim, Annem ve halam için teşekkürler ede- rim. Size daijma minnettar kalacağım. Kız ayağa kalkmıştı. Bükme biyıklı uzun boylu zat: — Lütfen şuraya adresinizi yazınız. -diye masanın üstünde küçük bir def- ter gösterdi. Celile seri bir yazile adresini yazdı. Adam okuyunca gülümsedi: — Bizim eve yakınsınız -dedi- yarın öğleden iki saat sonra bana geliniz. Belki n için faydalı olabilirim. Sıul münasip bir iş düşüneceğim.. — Teşekkür ederim. ©O da defterden kopardığı kâğıda ad- resini yazarak genç kıza verdi. Celile kâğıda göz gezdirince: — Anladım -dedi- beyaz kuleli ko- çinde oturduğumuz küçük ev de rehin-|de cazip, baş döndürücü bir güzelliği |nak... Size çok yakın oturuyoruz. dir. Yarın, öbür gün satılacak., halbuki hastalarım... olmasa çoktan beline bir tekme indi- rerek kapı dışarı ederdi. Her - bakışı, Veda için elini uzattı. Güzel kızın pembe ve yumuşak elini avucunda Celtle karşısındaki adama gözlerini |her hareket! içini altüst eden bu körpe | zapteden adam sordu” — Yarın gelecek misiniz? — Tabil geleceğim, size çok minnet- — tarım. — Bekliyeceğim Celile hanım! Şim: * dilik oruyar.. -Celile elini zorla kut - tarıp hızla yürüdü, kapıdan çıkar - ken dönerek güzel ve tatlı bir gülüşle sordu” — Sizi ne diye arıyayım? — Münir diye sorarsınız. *Evet bu bükme bıyıklı şık ve cen- tilmen adam Münirdi, Hani gözle görünür bir mevkileri ol- madığı halde mühim mevki sahibi in- sanların etrafında dolaştığı, muay - yen ve bilinir bir gelirleri olma - dığı halde yaşayışlarının lüks ve israfı peri masalları gibi göz ka * maştıran esrarlı zamane adamla * rı vardır; işte Münir onlardandı. |Muhteşem bir konağı, güzel ve süslü bir yabsı, her ikisinin kapılarının önle- rinde de gıcır gıcır çifle al atlı bir eV arabasile, yeni matka lüks bir otamabi- li beklerdi. Münir çocukluk — mahallesinde — ilk hırsızlık ve kardeş yaralama fiillerinii yapmış mazlüm bir mücrimdi. Tekke “ de harabatilik ve ebatil içinde gençli- Bine ayak basmıştı. Kötü bir arkadaşınt rehberliğile Galatanın selahat ve sefa- let âlemine düştü. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: