a KÇ Hİ çaç ———y — TT ÇaT ” " Üa & " T NC A ee —Z —K > e 5—- _4_,;____ “ $ # ü SÖ a L l üei'dii azlla eC * tüi raimei a .-.l-ı*. ue F n öy . G SER CN L NU ı 5 T Kü di ÜN & A Gd Emekli Türk Generalleri yarınki dünya harbini “Son Posta,, ya anlatıyorlar Berlin -Roma mihverinin devamı imkânsız mıdır? (General Sami Sabit Karaman'ın düşünceleri ) Süvarilikten yeti- ——T şen General Sami .; Sâabit Karaman ile karşılaştığım — vakit hiç bir başlangıca lüzum kalmadı., Se- vimli General: — 4«Son Posta» nın büyük dünya har- bi hakkındaki neş- riyatını — okuyorum, dedi. Esasenr” bu sa- hadaki neşriyat faz- : ladır, Bilhassa Avru- — — — pa matbuatında sü- tunlar dolusu maka- leler yazıldığı gibi, bununla da iktifa o- lunmamış, — muhie- lif askeri muharrir- ler tarafından yüz- fikirlerin hiç birisi, pek tabif tahminden ileri geçemez. Hattâ General Lüdendorf — bile bu olarak, » Mevzu hakkında bir kitab yazdı, bili - yorsunuz. Şayed, onun tahminleri ta - hakkuk etseydi, yepyeni bir harita kar şısında Kkalmaklığımız İcab edecekti. Lâkin nasıl Ludendorf, tahminlerinin tahakkukunu göremeden öldüyse, ay - ni âkibet, diğerleri için de variddir. Neden? İşte, ben bü sırrı, yaşadığımız asrın siyasi icablarında buluyorum, Bugünün siyasetinde istikrar yok - tur. Çünkü harbetmek pahalı, çok pa - halıdır. Harb hazırlığı ise, zannedildi - ği kadar kölay vücude gelmez, gelmi - yor. — Generalim, harb hazırlıklarının, bütün güçlüğüne rağmen, tamaâmlandı- ğinı farzedersek, neticenin... — Anladım; talih kuşunun kime gü- ler yüz göstereceğini soracaksınız. — Evet, Demokratlara miı, otoriterlere mi? — Bunu şimdiden tayin etmeğe imkân görmüyorum. Demokrat — ve otoriter devletlerin teşkil ettiği —iki muhalif bloktan hangisinin galibiyeti temin e - deceğini söylemek, bence, bugün için bakikate bir parça olsun yaklaşamıya - cak bir sözü ortaya atmak demektir. E- sasen, mevcud şekle nazaran, Demok- rat devletlerin harbi açmıyacaklarına kaniim, — Ya Otoriterler? — Onlar, bulanık suda balık avlı - yorlar. Kendilerine muhalif olan cep - heyi şöyle bir gözden geçirelim. İngil- tere, istinad yeri bulamıyor, — Fransa perişan bir vaziyette, geriye bir Sov - yetler kalıyor ki onların da vaziyeti ma- lüm. İşte, Otoriterler, Demokrat devlet - lerin bu tesanüdsüzlüğünden istifade ve birbirlerinin müzaheretini istismar ediyorlar, Fakat, bence Berlin - Roma mihve- rinin devamı mümkün değildir. Çün- kü Almanya ile İtalyanın menfaatleri tearüz teşkil eder. Birkaç sene evvel —Brüning kabinesi zamanında— güm- rük ittihadını bile yapmaya muvaffak olamıyan Almanyanin, bugün Bren - nerlere kadar dayanması, yarın da Ad- riyatik sahillerine kadar inmek isteme si; İtalyanın keyfini kaçıracaktır. Bu vaziyet Demokrat cephenin le - hine bir jesttir, bir kazançtır. Mesele- yi tamik ettiğimiz takdirde daha pek çok misaller bulabiliriz ki bütün bun- lar, mevcüd ittifakların her an hüküm- den sakit kalacağına, ilerisinin, tama - men meçhul olduğuna delâlet eder. Demek oluyor ki müstakbel bir Av- rupa harbinin zamanını, * muvafık ve muhalif bloklarını ve bilhassa netice- sini tayin, şimdilik henüz mevsimsiz - dir, ' — Sayın General, muhtemel bir Al- man - Rus harbi hakkındaki fikirleri- nizi rica etsem.., — Almanyanın Sovyet Rusya İle “harb etmesi için, mutlaka cihan harbi ohak lâzımdır. Sovyet Rusya, biliyor-. — sunuz ki Almanya - İle hemhudud 'de- © ğildir. İkisi arasın- “ dabir harb olduğu takdirde, ara yerde- - ki hükümetlerin ya — İttifak çemberine a- - hinması, yahud çiğ- — , nenmesi İcab eder. — Bu g hükümetlerin -| hepsinin, .'-f' ya döst olmasına si- yaset ve menfaat ' bakımlarından — im- © kân yoktur, Şu hal- — de aksi kaziye varid- — dir ki o zaman da tehlikenin kucağına Atılınmış olur, General Sami Sabit Karaman lerce, binlerce eserler kaleme alınmiş- tır. Maamafih, bu hususta serdedilen — Generalim, bu : tabirinizle — Fransa- yı mı kasdediyorsunuz? — Evet, çünkü Fransızlar, vatan - perverdirler. Vâkıâ, şimdi birbirlerini yiyorlar, fakat milli bir tehlike sezdik- leri zaman yekpare olurlar. Halbuki Almanyanın büyümek emelleri, Fran- sızların Orta Avrupada hâkimiyet düs- turlarına tamamen muhaliftir. Bugün, Avusturyanın ilhak edilmesile Tuna havzası Almanların eline düşmüş de - mektir. Hazırlanan bir filo, Şarka doğ- Tu tevessüü kolaylaştırabilir. Fakat, bu teşebbüs, Almanlara pa - halıya mal olacaktır. İktisadi zorluk, siyasi güçlükle birleşince ve keyfiye - tin uzun bir zamana da ihtiyaç göster- diği nazarı dikkate alınırsa, Almanya- nın hasim olarak karşısında yalnız Rus yayı bulmıyacağı derhal anlaşılır. Zanneder misiniz ki, Demokrat dev letler, Almarnjyaya mukavemet etmiye- cekler? Bu imkânsızdır. İşte, © zaman, | harb, bütün dehşetile, bütün şiddetile patlayacak ve bütün dünyayı saracak- — Harb, söylediğiniz — gibi, bütün dünyayı sardığı takdirde Amerika, bi- taraf kalabilir mi? — AÂmerika, bitaraf kalmak isteme- sine rağmen, cihan harbine girdi. Şim- di mevcud bulunmıyan, fakat zama - nında hâdis olan bir sebeble gene, is - tikbalin büyük harbine karışabilir, Lâ- kin, bugünkü vaziyeti tedkik edecek olursak, Amerikanın; en çök nazarı dik katini celbeden noktanın Çin - Japon harbi ve bu harbin neticeleri olduğu « nu görürüz. Burada, bir nebze Çinden bahsetmek isterim, Çinliler, artik eski Çinliler de ğildir. Orada an'aneperestlikle, din ter biyesile ve afyonla yapılan müdhiş bir mücadele vardır. Genç bir,Çin nesli ye tişiyor, yetiştiriliyor. Harici yardımlar- la Çinin maliyesi takviye ediliyor. Yeryüzündeki insan — mecmuunun dörtte birini teşkil eden ve eski bir me deniyete sahib'bulunan bt milletin ar- tık uyanma vakti gelmiştir. Bence, ya- rım asır sonra, Japonya, Çinin esiri o - lacaktır. Esasen, Japon yükselmesinin aksü - lâmelini beklemek lâzımdır. Zira Ja - ponlar, bir tarih garibesi yaratmışlar - dır. — Generalim, yalnız uzakları değil, yakınları da düşünelim, Gözünüzü, bi- raz da İspanyaya çevirmenizi rica ede- — Franko kazaniyor, kazanacaktı ta bil. Çünkü yardımcıları asker ve ya - pılan yardım da askerce., Fakat bugün Otoriterlerin dostu olan Franko, yarın kime yâr olacak? Bu noktayı da İngiliz siyasi mehafili düşünsün! — Sabih Alaçam Bir yurddaş evini maarife verdi Sıvas (Hususi) — Zaranın Zopgallı köyünde oturan Mehmed Ertürk sa - hib olduğu evlerden bir tanesini mek- teb ittihaz edilmek üzere maarife he- diye etmiştir. Evin maarif namına ta- puya tescili muamelesi de ikmal edil - Almanya- ' İtinden öğrenmek arzusunu yenemedim. İbin değerli direktörü Hıfzı Tevfikle bir- |riyetinde kaldığım cevabları sırayla aşa- |lerek hazırlanıyorum, - geee SŞ Ha ION roı'rı Liseleri bitirmek üzere bulunan gençler arasında ankel “Hayattan korkuyor musunuz, ne | olmak ıstıgorsunuz n Ö Hep ayni cevab: “ Kavgaya İıazırız Bir kaç hafta sonra, İise kapılanndan hayat sahnesine binlerce genç çıkacak. Acaba, bizim içinde, bulunduğumuz ha- yat, kısa ömürlerinin dörtte üçünü mek- teb duvarları içinde geçirmiş olan genç- lere nasıl görünüyor? Aramıza karışınca | ne yapacaklar? İş hayatına mı atılacak- lar, yoksa tahsillerine devam mı edecek » ler? Yüksek tahsile devam niyetinde bu- lunanlar, hangi meslekleri seçecekler? Onlara bu mesleği tercih ettiren, hangi düşünce, hangi sebeb, hangi gayedir? Ve onlar bugün, henüz içine karışmadıklan hayatı ne şekilde tahayyül ediyorlar? Ben bu suallerin cevablarını kendile - Çünkü toplanacak olan cevabların için -| den çıkaracağımız mana, böyle bir anket yapmanın zahmetini çok gördürmiyecek derecede büyüktü. Hattâ biraz daha ileri giderek iddia edebilirim ki, bize, mem - leketin bugünkü ve yarınki gençliğini, yani bugününü ve yarınını, bu cevablar kadar belâğatle ifşa edebilecek başka bir ölçü bulmak hayli güçtü! Boğaziçi lisesinin son sınıfına, mekte- likte girdik. Hıfzı Tevfik, beni talebele- rine tanıtır ve ziyaret maksadımı anla - tırken, gözlerimi, karşıma sıralanan yüz- lerde dolaştırdım: Hepsi neş'eliydiler, hepsi sıhhatliydiler. Hıfzı Tevfiğin beni bırakıp çekilişinden, sonra onlara verdiğim süaller şunlardı: «Hangi mesleği intihab etmek niyetin- desiniz? Niçin? Hayatta, «muvaffakiyet» mefhumunu düşünürken, tahayyül etti -| ğiniz gaye nedir? İçine karışacağınız ha- yat sizi korkutuyor mu? Nasıl bir temi- yete gireceğinizi tahmin — ediyorsunuz? Çok iyi mi karşılanacağınızı umuyorsu - nuz? Yoksa çok çetin mânilerle çarpış - mak üzere mi hazırlaniyorsunuz?»> Talebeler, suallerimi, tahmin ettiğim - den çok daha büyük bir ciddiyetle nazarı dikkate aldılar. 43 ağızdan tek sual çık- mayişi, karşımdaki gözlerde parlıyan sür'ati intikal kabiliyetinin üstünlüğünü gösteriyordu. Hepsi de mekteb sıraların- daki çocuklarda tabii ve mazur görüle - bilecek kadar küçük lâübalilik bile gös - termiyecek kadar ağır başlı idiler, Dü - şündüler, yazdılar, ve cevablarını, müte- vazi bir hürmetle birer birer elime ka - dar getirdiler. Dikkatle- okuduğum ve maalesef birer parça kısaltmak mecbu- ğiya geçirirken, direktör Hıfzı Tevfiğe, ve talebelerine bir daha teşekkür etmeyi bir vazife sayıyorum: 601 Salâhaddin Ungan diyor ki; — Gayem, arkamda, memleketime fay- dalı olacak bir eser bırakmak. Bence mu- vaffakiyet budur. Devletin gençliğe gös- terdiği sonsuz himayeyi görmek, beni ha- yattan korkmaktan kurtarıyor. Medeni milletlerin seviyesine çıkmak- için çok çalışan bir cemiyet içine gireceğimi bi - liyorum. 30 Necdet Yurdcunun cevabları şun- lardır; — Memleketime çok yaramak, çok ça - lışmak, çok kazanmak istediğim için, çift- çi olacağım. Bu mektebden aldığım mü- cadele ve müdafaa malzemesine, hayat- tan korkmıyacak derecede güveniyorum! 83 A. Kemal Bilgidoğan şöyle diyor: — Doktör öolacağım. Hastalara şifa ver- menin yüksek tadına mübtelâyım. Mu - vaffakiyet bu meslekde erişebileceğim en yüksek mertebedir. Medeni bir cemi- yete gireceğimden emin olduğum için, hayattan korkmuyorum. Hayatın ebedi bir mücadele olduğunu ve olacağını bi- üküz gü MAT AT YO İN EN 2 GAL F i zi G . İş Üi aA li h'*;.,.ı»_î DeüBü ee e A Bnuazlcı Iısesl - Son sinif talebelerinin düşünceleri ğ Melııhat Erginerin cevabı da şuduyr: — Doktor olacağım. Niçin mi? Ölümün pençesinden bir insan, bir hayat kurtar- mak kadar zevk verici ne olabilir ki? Hayattan da korkmuyorum. İnsan, sev- diği şeyden korkar mı? Demet de diyor ki: — Denizci olmak istedim. Fakat maale- def, deniz mektebinin, dolayısile o gü - zelim denizlerin kapısı bizlere kapalı, bundan ümidi kesince, orman: mühen - disi olmayı düşündüm. Ailem mâni oldu. Şimdi ise arzularım hilâfına, geri ka - lan mesleklere, kimyagerliği tercih et - tim. Şimdilik hayattan korkum yok, fa- kat yarınki cebir imtihanından ödüm pat- lıyor! 4. H, Tozlan da, suallerin altından şöyle kalkıyor: _ — Çocukluktanberi beslediğim bir he- ves beni avukatlığa cezbediyor. Mukte - dir bir avukat olursam, kendimi gayeme erişmiş, ve” muvaffak olmuş sayacağım. Karışacağım yeni hayat bana korkuyla karışık bir heyecan veriyor. Mühim ve büyük bir yarışa başlamak için kuman- ' da bekliyor gibiyim. İnsana müuvaffaki - yeti, kavgasız kazandırmıyan bir cemi - yet içine gireceğimi biliyorum. Ve kav - gaya hazırım! 237 Mehmed Köseoğlu: — Ben, diyor, manifaturacı olacağım. Babamın kurmuş bulunduğu tezgâhı, bü- yüterek - yaşatmak azmindeyim. Ticaret âleminde, ekalliyetlerden üstün bir yer tutmak, bence muvaffakiyettir. Hayatın beni, dört gözle beklenen bir misafir gibi, merasimle karşılıyacağını sanacak kadar çocuk değilim. Fakat ondan korkmuyo - rum! 85 Celâl Akın asker olmak niyetinde: — Babam askerdi, diyor. Askerler için- de büyüdüm. Orduyu bir büyük aile gibi görmiye ve sevmiye alıştım. Sayılı bir kumandan olursam, kendimi muvaffak ol- muş sayacağım. Hayattarı korkmuyorum. Fakat henüz doyamadığım mektebden u- zaklaşacağıma yanıyorum. İnsanı yorma- dan yaşatmıyan bir cemiyet içine gire - ceğime eminim, Ve ona göre hazırlanmış bulunuyorum! Nejad Kitabcı da tüccar olacakmış. O da Mehmed Köseoğlu gibi: — Gayem, diyor, bu meslekte silik kal- mamak. İçine gireceğim hayatın, içinden ayrılacağım hayata benzemiyeceğini bi- liyorum. Bunu lâyıkile idrak etmiş bu - lunmam da, beni mücadeleden korkut - muyor. 447 Orhan Genez: — Ben, diyor, mimar olacağım. Bu ar - zuyu bana, güzel san'atlara karşı besle - diğim sevgi aşılıyor. Miras olarak servet yerine eser bırakmak gayemdir. Hayat - tan korkum yok. 182 E; Sami'nin cevabı şudur: — Kimyager olacağım. Bence icabında şerefle ölmek bile bir muvaffakiyettir. Hayattan korkacak kadar xayıt ve tec - rübesiz değilim! z gi B Ağş'ı. Besalet Barim: x — İktisad mühendisi olacağım, Do&t " ş luğa hevesliydim, Fakat doktor olan bamın katlandığı yorgunluklar, benl hevesten ürküttü. Bu mesleğimi &£ sade şahsi heveslerimi tartmsdım, leketimin ihtiyaçlarını da henab adi Hayattan değil, tam manasile muvâa#F” olamamaktan korkuyorum. Fakat hajf ll yenilmemek için, kuvvetlerimi sönü” kadar harcıyacağım! Ü 252 Kemal Göksu: ı — Maliyeci olacağım! diyor. Çunklİ meslek hevesi bende irsidir. Hayattsg yem, vatan ve aile borçlarımı ödemii” Bunlardan fazlasını, ihtiras sayıy ’ ve ihtiras duymuyorum. : Hayatın ve cemiyetin kimseyi iyi * Jİ, | şılamıyacağını biliyorum. Ağlamıyan *i cuğa meme verilmediğine eminim, F4â* i ne ben çocuğum, ne de hayat bir anat” ve göz yaşına ehemmiyet verir, Büu '! barla, hayattan istediklerimi, güle & çarpışarak alacağım, ZĞ 14 V. Mengi: 5İ — Avukat olmayı düşünüyorum. —| tercihimin sebebi, serbest bir mesitfi karşı duyduğum ruhi temayüldür. YW için Mmüşterek bir heyecan duyan, 147 || şahsi kavgalarda merhametsizçe - Ep KA dayranan bir cemiyet içine gireceği” kaniim. Hayatın beni nasıl karşılıyacağmı bi | miyorum, Bu belki bir tesadüf, bir t& | meselesidir. Fakat o beni nasıl karşılâ' | sa, ben ona o şekilde karşı geleceğim Fiş lerse gülerim, çatarsa çatarım, dö rüz: İkisine de hazırım! 329 Enver Aziz Göriş: ü — Mühendiş olmak niyetindeyim. ? ha münevver bir cemiyet içine gire *'î’f:j' için, hayattan körkmüyorum, Fakat © karşılanmiyacağımı bildiğim için, & ’w hayale uğramıyacağım! 160 Ahmed Erdoğan: y.. İktisadcı olacağım. Memleketin ık | sadi kalkınmasına bütün gücümle 'om” vermek emelindeyim. Yeni hayattan #” ye korkayım? O hayat ta, içinde bul duğumuz mekteb hayatının bir parça © ha büyüğünden başka bir şey midir? P! ha olgun bir cemiyet içine karışacağl __* O cemiyetin beni iyi veva fena karşıll* masıni düşünmüyorum bile. Ben ona şi kuvvetliyim ya? Kâfi, 260 Hamdi Sölpük: | — Babam gibi çiftçi olacağım. Çu*g onun mesleğinden zarar görmediğine !' hidim. Babamın iptidai çiftiiğini, M» bütün fen nimetlerine kavuşturmak bdl cum ve gayemdir. Çalışmayı ıevdiid* içit hayattan korkum yok. 179 Haldun Gürsan: ş — Hukuka gireceğim, fakat henüz ' meslek seçmedim! diyor, ve ilâve edıîğ ' ıfk Ç Sr —a Te _L.._. hı—.ı.ı- Üsur. »"acızıâı:ı J — Asıl gayem, Amerikâya gidip 8 teci olmak. Şöhrete zâfım olduğunu lemiyecek kadar samimiyim. 5 İçine gireceğim demiyet, muhakkak insana muvaffakiyeti hayli pahaliya ntğ eden bir cemiyettir. Fakat neye malol İ sa olsun, hayatın altında kaImamak at ” mindeyim! İ".-, — Ormancı olacağım Usanmadan Ç“ pışacağım, On bir senedir- içine karış""ı gayesini güttüğüm hayattan neye kor#” | yım? İçine gireceğim cemiyetin ma î"f tini bildiğim içindir ki. çok engeller ” çarpışmak üzere hazırlanıyorum. 386 Sunuhi Alemdar: 4 — Doktor olacağım: Mizacım, dıD-ı döğrusu insiyakım, bu mesleğe mexi?ı. Bence şen bir yuva kurmak, ve rahat 9” “> 0 “(Dedamı 12 inci sayfada) — ll " n ei A MA L zi P Aİ N