Aboneler yüksek görüntüleme limiti, sayfa indirme ve diğer özel özelliklerden yararlanır.
kasındadır. — İlk — bardak kullanmak — tan pek hazzet - — garab içerlerdi. Bu Hâdiseler Karşısında İR MEKTUEB Oğlum Ceki, Ben senin baban yerinde bir adamım, ve seni çok eskiden tanıdığım için bir amcan sayılırım. Sen belki hatırlamaz - sın, fakat ben iyi hatırlıyorum.. Hani o Şarlo var ya. Onunla beraber sinema perdesine çıkardın; yapmadık maskâarâlık bırakmazdın va biz kahkâhayla güler, bayılırdık. Biz seni çok sevmiştik; sana çok, ama | çok para verdik. * Zaman geçti oğlum, sen ortadan kay - boldun, ve bizi unuttun, fakat biz seni unutmadık: — Hele bir büyüsün de görelim! Diyorduk. Büyüdün, evlendin, seni , görmedik ama gazetelerde yahtıklarını öğrendik. Anneni dava ediyor, para isti- yormuşsun. Ânnen de senin için: , — Adam olamadı. Diyormuş. Annen, yerden göğe kadar haklıdır Ceki.. Bizde bir hikâye vardır. Hele sa - ha onu anlatayım.. | Bunları bil «ÂAdamın biri ikide bir oğluna: — Sen adam olamazsın! Dermiş, çocuk büyümüş, vezir olmuş. Vezir olunca babasına askerlerini gön - dermiş. Âskerler vezirin babasını çalyaka yakalamışlar, ite kaka oğlunun"” karşısına çıkarmışlar... Vezir babasımı görür gör - mez: ' R — Hani, demiş, sen «bana adam ola - mazsın» derdin, işte bak vezir oldum, Vezirin babası bakmış: — Vezir öoldün ama, gene adam ola - madın demiş, adam olmuş olsaydın baba- inı karşına böyle bir kaç asker arasında itile kakıla getirtmezdin.» İşte Ceki, sen de anlaşılan adam ola - mamışsın ki ananı mahkemelere sürük - ledin. Bugün senin yerini tutan Şirleyler fi- lân var ya.. Allah vere de günün birinde onlar da senin yaptığını yapmasalar.. E- Ber onlar da sana çekerlerse bundan böy- le hiç kimse çocuğunu sinema perdesine çıkartmaz. iyor mu idiniz? — | İsırnğt Huh"i.sî Sadece başkalarını zengin eden adam Şimali Ameri - kanın en zengin altın madenleri Klondik — denilen karlı şimal mınta - : Ş:ÇVI' lf///,,%:_ eti defa bu madenle - ri Robert Hender- son isminde bir İskoçyalı keşfetmiş, fakat her keşfettiği madene bir başkası sahib çıkmıştır. O guretle ki, biçare İskc_ıçyah başkalarını zengin etmekten başka bir şey kazanma- mıştır. * Bardak kullanmâk nasıl teammüm etti ? Eski insanlar A mezlerdi. — Hattâ, bir sofra halkı tek bardakla su veya sebebledir ki: On beşinci asırda, ziyafetlere giden | olursa, üzerine hücum etmekten dahi çe« kimselere, su ve şarab içmeden evvel a- İnsanlara hücumdan çekinmiyen kuş Şimal denizleri kı: yılarında yaşıyan güvercin büyük - lüğünde bir kuş vardır ki adı Fra- terküla artikadır. Denizlerde gıda « - sını arıyan kuşlar gibi bu da bir tek yu- murta yumurtlar ve bunu, tavşan yu « valarına gömer. Bu yüzden tavşanla bu kuş arasında dehşetli bir mücadele olur ve ekseriya bu mücadeleden kuş muzaf- fer çıkar. Çünkü gagası son derece küv- vetli bir kıskaçtir. Eğer yumurtasını gömdüğü yer civarından insan geçecek kinmez. ğızlarını peçete ile dikkatli silmeleri ve bardakta artık bırakmamaları sıkı sıkı tembih edilirdi. Ancak on yedinci asır içinde herkes için bir bardak ayrılmış - tır. Fakat bardak sofraya konmazdı. Su istiyene hizmetçi bir tepsi ile su getirir ve bardağı tekrar alırdı. Bazan hizmetçi- nin dalgınlığı yüzünden bardakların bir- birine karıştıkları da olurdu. Teyze - Bayram yaptı , Çocuk bayramı arifesinde beyaz C Baçlı ihtiyar Teyze de bir çocuk gibi — Bevindi. Kendi kendine bayram yap- BZ '  — finı bile değiştirmeden aynen aşa - -0 Baym Teyzeme teşekkürlerim | Cderseniz o, kendisine büyük sevinci — . veren pembe kâğıda yazılmış mek - - tubu size de okutacaktır. Tek tara - y Aziz okuyucularım, müsaade e - — gğıya isştinsah ediyorum: İki satırlık ve mübhem bit cevabla tile midir, nedir bu bebeği çok sevdim. Soğuk, çirkin, tatsız, yaşlı olduğunu söy- lediğim annesine karşı pek yüksek duy - gular kazandım. Bugün benim bir nü - munemi dünyaya getiren bu kadını âde- ta mukaddes bir mahlük olarak tanıyor ve görüyorum. kucaklamak, sevmek İstiyorum. Bu ma - sum, hâleti ruhiyemi birdenbire tirdi.. cak bir durumda iken buna mani oldu - Bunuüz ve beni sükünete davet ederek İn- sani bir vazife Ifa ettiğiniz için size ve do- layısile Sön Posta gazetemize binlerce te- şekkürler. Müsaade buyurunuz da elle - rinizden minnetlerimle öpeyim, öpeyim!.. Belki her baba da böyle hisseder. Çocuğumu ve karımı daima görmek, değiş - Teessürlü ve yuvamızı boözup dağıta - İmıya dikkat etmeli. Bu asid kolay par- lar. - darları: 6 Kae| saç tuvaleti Esmerlerin yüz ve |tırılır. Yalnız ateş yakınında bulunma- — bir ailenin dağılmasma mani olduğunuz — gibi bir daha bu tehlikenin baş göster - — Miyeceğini de muhakkak sürette temin — etmiş oldunuz. Bunün için size ne kadar - Medyunum bilseniz.. Va. Sizden öğüd istediğimi vakit 9 - IL teş- — 837 tarihli nüshanızda şu cevabı vermiş- € — «Mademki çocuğunuz yolda, bekle « — giniz, gelsin, sonra konuşalım.» Çocuğumuz dünyaya geldi. Bu yavru- wak benim ufak mikyasda bir modelim: Kafasının biçimi, gözlerinin çuküurda — Olüşü, kaşlarının vaziyeti, çenesinin, bu- îr_.ımmı şekli, tırnaklarının yapılışı, - | Pek müstesna olan «Şahsi veraset» ka- — Nunüna morfoloji bakımından tamamen İntibak etmiş r. Bana müşabeheti cihe - 2 * - T - ELE 'N Ki İ *Ö Üdn n  ı!f N Mt v — ğ — DA Çi 9i Şa -| v jt r - Bu makul nasihate itaat ettim ve bek- - Teyzeciğim; Çoöcuğumuzun isminin onun sebebi sa- adeti oıı_m hayırlı ve uğurlu dudakları - nızdan doğmasını istiyorum, Birkaç isim., Bu okuyucumun mektubunu ay- nen dercettikten 'sonra hatırıma ge - len birkaç ismi de sayayım: Göker, Aybek, Gökay, Günay, Durcan, Sencer, Çetinlek, Demirlek. Ben mektubunun yazılş şekline bakarak bu uğurlu yavrunun oğlan olduğuna hükmediyorum. Kız oldu- ğu takdirde okuyucumdan mektub- la başka isim sormasını rica edece - Makyaj ve kuvafur şahsa göre değişir, fakat ten ve saç rengine göre ayrılmış o- lan muhtelif dört kadın tipine yaraşan tarzlar belli ve mahduddur. Şahsti deği- şiklikler tiplere uygun görülenlere aykı- rı olmamalıdır. Meselâ: Bir sarışın hiçbir vakit esmer- lere tahsis edilen kuvafüre heves etme- meli, bir esmer, kızıl renkli kadınların boyasından sürünmemelidir. Bunun için de her kadın (esmer. sarışın, kızıl, kum- ral) mensub olduğu tipi güzelleştiren saç ve boya nevilerini bilmelidir. Ötekilerini bir yana bırakalım da es- merlere bakâlım. Bu tipi ikiye ayırmak jymümkündür: Karagözlü, siyah saçlı, ko- yu esmerler... Yeşil, elâ, kestane gözlü, kestane saçlı açık buğday benizliler. İki- sine ayni tarz saç fakat ayrı ayrı boyalar gider. Yassı, geniş dalgalar, rulolar, ve iri bukleler, her iki türlü esmere de yaraşır. Kabarık saçlar, fazla kıvırcık, sık ve t- fak dalgalı veya bukleli kuvafürler iki- sinin de güzelliğini bozar. - İster biraz a- çık, ister koyu - umuümiyetle esmer ku- vafürü mümkün olduğu kadar sade, mun- tazam ve başa yatkın bir kuvafürdür. Bu esas çizgiler içinde her esmer kendi yü- üne göre ufak tefek hususiyetler yara- tz:tı:âir. Fakat hiçbir zaman tipinin çizdi- Bi hududu aşıp başka tiplerinkine yaklaş- 'mamalıdır. Netice aleyhinde olur. Bu, yalnız esmer için değil, her tip için böy- ledir. Esasen binbir değişikliğe müsaid içinde o kadar çok ve o kadar güzel ye- nilikler yapmak mümkündür ki bıkıp ta başka şeylere heves etmeye sebeb yak. Makyaja gelince: Burada açık ve par- lak renkli esmer, donuk renkli koyu es- merden ayrılır. Birincilerin (fondöten)- leri- tenlerinin açıklık ve pembelik dere- cesine göre - raşel veya pernbe, pudrala- rı raşel, şeftali veya (rozte), rimel ve göz kş3pağı boyaları göz bebeklerinin rengin- de ya yeşil, ya kahve rengi olmalıdır. Gelincik renginde veya açık, parlak kır- mızı ruj, rtir çiçeği veya çilek renginde allık sürmelidirler. İkincilerin pudra altlığı okr renginde, allıkları mercan veya turunci, pudraları okr, kayısı yahud daha koyuca rujları mandarina, portakal kırmızısı veya koyu turuncu olmalı ki, gözlerini, kirpiklerini kestane, koyu kahverengi veya siyaha bo- yamalıdırlar. ' Gece için açık esmerler pembe ve kır- mızılığı, ikinciler ökr ve sarıya bakan renkleri arttırmalıdır?ar. Her kadın bilmelidir Sellüloid'den yapılmış eşya kırılınca evde tâmir edilebilir. Kırılan parçalar. asid asetik içine batırılır. Üstüste bas- olacak kadar geniş olan bu ana hatlar. |akislerini izlediğini hikâye eder. Kayıkla William W yanları 1797 de kemale ermişti. Bu dev- rede Coleridge (Koleriç) ve Vördzvört gibi iki mühim şair, klâsik edebiyatın as- la meyletmediği bir sahada yürüyerek sivrilmişler ve «edebiyat insan içindir> düsturunu ortaya atmışlardı. Koleriç ta- biat üstü veyahud hiç olmazsa romantik mevzuları kullanacak, Vördzvört ise, zi- hinleri, o âna kadar saplanıp kaldıkları sun'i an'ane ve örf âbidelerinden çeke- rek, gözümüzün önünde serili duran ta- biat güzelliğine ve harikalarına sevkede- cekti. Vördzvörtün şiir telâkkisini, felse- fesini, imanımı ifade eden «Tintern Ab- beyden birkaç mil ötede yazılmış satır- lar» romantizmin nehaf zaferini taçlan- dıran üstad şairin, İngiliz şiirinin en asil ve en manalı nümunesinden biridir. Tennyson'un dediği gibi <âdi hiçbir şey telâffuz etmiyen> tabiat şairi Vördz- vört'ün hayatını dörde ayırarak kısaca tedkik süzgecimizden geçireceğiz! 1 — 1770-1780 e kadar devam eden Cumberland Hills'deki çocukluk hayatı. 2 — Kembriçteki talebelik hayatı, ka- rarsızlık içinde, gayet fırtınalı ve sıkıcı geçen devir. Hariçteki seyahatleri, ihti- lâlci, inkılâbeı denemeleri (1787-1790). 3 — Olgunluk, kendini bölme ve eser- lerini vermek gibi kısa, fakat manalı dev- resi (1790--797). 4 — Şiirlerinde bütün nüfuzu, tesiri görülen, doğduğu ve yarım asır kadar ya- şadığı Lake Regin (Leyk Rejin) deki u- zun İnzivası.. * Vördzvört, 1770 senesinde Cocker- mouth Cumberland'da doğdu. Çaocuklu- ğunda garib ve atılgan bir tabiati vardı. «Sevgilerimizin ve bilgimizin özü» diye vasıflandırdığı ve pek büyük bir aşkla sevdiği ve bağlandığı annesini sekiz ya- şında iken kaybetmişti. Babası da bu a- cının üzerinden daha altı yıl geçmeden kendisini dört kardeşile beraber talihin insafsız eline bırakmıştı. Yetimlere akrabaları bakmış ve onları Lake Regin'de bir mektebe yerleştirmiş- lerdi. Kökünü seven çiçeğe - benziyen Vördzvört bu açık hava mektebinden çok hoşlanmış, etrafımdaki çiçeklerden, dağ- lardan ve geceleri anlaşılmaz bir zevkle seyre daldığı yıldızlardan, kitablarından ziyade istifade etmiş, birçok şeyler öğ- renmisti. O yaşta bile tabiatin, azad ka- bul e#tsez âşığı idi. Ölümünden 50 sene sonra basılan ve bu büyük adamın ço- cukluğundan tâ gençliğine kadar bütün hatıralarını toplıyan The Prelude (Baş- langıç) ta şu noktalar bilhassa bizi alâ- ka ile çekiyor: 1 — Vördzvört daima yalnız kalmayı sever, Fakat Tabiat ile her zaman bera- berdir. 2 — Birçok vakitlerini kırda, dağda a- çık havada geçiren diğer arkadaşları gi- bi, o da bazan, yaşıyan, görünmemekle beraber hakikt olan, sessiz fakat insi bir çok ruhların bulunduğuna inanır. 3 — Empresyonları kesenkes samimi- dir ve tıpkı bizimkilere benzer. Şair bize, uzün bir yazı yüzmekle ge- çirdiğini, güneşte yandığını anlatır, mey- va verdiğini kırlarda bayırlarda, dolaş- tığını; kışın kayarken buzda bir yıldızın gölü keşfetmeğe çıkıp ta, dünyasının bü- yüdüğünü ve garibleştiğini görünce nasıl korktuğunu resimler ve bunları okurken de kendi çocukluğumuzu hatırlar, onunla birlikte bunları bir daha yâdetmekten buruk bir neş'e duyarız. Şairin ikinci devresi 1787 de Kembriç Yaşayışı kıt kanaatti. Amma yüksek kirleri vardı. Şiirlerile para kazana ordswortft Yazan: İbrahim Hoyi İngiliz edebiyatmda romantizm cere- Willizm Wordsworth langıç) eserinin üçüncü kısmında, tal belik hayatının günlük vak'alarını, £ yıdsızlık, avareliklerini ve sebebsiz £ vinçlerini gösteren parçalara — rastlar Vördzvört, mektebde iken orta derece geçememiş, derslerine pek o kadar kuli asmamış, imtihanlardan ziyade, göz © hasının sevkile, kendisini kıra, bayi kavuşturacak tatilleri dört gözle bekl mişti. Yalnız bir müddet siyaset hevt lisi gençlerle arkadaşlık etmiş ve inlıb larını da, o muazzam heyecan dolu ayal lanmanın ilk günlerindeki bütün Avr! payı saran ümid ve ihtiraslari; koca B tarihten daha açık ve doğrulukla canlal dıran «Fransa ihtilâli» şiirinde perçinli mişti. ! I7T90 da Parise giden şair, hâdisele genç Oksfrod cumhuüriyetçilerinin ple'l!_l gözlüklerile seyretmişti. 1791 de, ışıklâ beldesine ikinci yolculuğunu “yapan üÜ' tad, mutedil cumhuriyetçilerle — (Girol dist) birleşti ve akrabalarının - tedbir davranıp, kendisine yolladıkları tahsisal kesmeleri yüzünden acele acele Londri ya dönerek, diğer fırka arkadaşlarile bil likte giyotin altına kafasını vermekte! kurtuldu. Vördzvört, Fransız inkılâbi nın aşırı derecede kanlı oluşunu, bâ_ hassâ 16 mcı Luinin idamını ve hele Nâ polyonum yükselişini görünce ihtilâldel soğudu. Bu soğukluk, sonraki şiirlerind görüldüğü gibi nefret ve muhalefe döndü. İhtilâl veyâhud inkılâb rejiminâ en müfrit taraftarlarından Şeliy,rBayl'U% la bözuştu. Fakat buna mukabil evvel V! ahır ihtilâle ve rejimin İngiliz partizafl larına muârız bulunan Skot'un arkadiâî lığını kazandı. aL Vördzvört 30 yaşına geldiği halde bi iş tutamamıştı. Bittabi parası da yoktü Hukuk okumak istedi. Hevesi olmadığ! nı anladı. Papazlığı denedi. Kiliseye kar' şı derin Mmuhabbeti olmasına Tağ böyle kudsi bir vazifenin ehliı:ılrmaıthğıl na kanaat getirdi. Bir keresinde de ask& olmak ve vatanına hizmet etmek sevd?âr sına düştü. Fakat burada da yabanci b ülkede hastalık kaparak ve yurduna Di? zafer kazandıramadan varlığını fedâ lj mekten korktu. Garib bir tesadüf, tuh& bir hâdise hayatta takib edeceği yolu M di, perçinledi. Himaye ettiği bir arksdîîş Veremden ölmüş, mirasını. ekendisini Şiî':ı re vakfetmek şartile» Vördzvört'e hıraF mıştı. İşte bu-beklenmiyen servet, şaiff dünyadan elini, eteğini çekip, dehasıni? ışığında yürümesini temin etti. Voörd”” vört'ün bütün ömrü fakirlikle geçmiş'*” miş, ancak bu gibi mes'ud tesadüfler 5* yesinde ileride İngiliz edehiyat tar Üniversitesi talebeliği ile başlar. (Baş- ——— — e —— (Devamı 13 üncü sayfada) İki ahbab çavu şlar: Bozulan .o'tomobı'l PLI e * yeşaşer” '///’ "ğ e gi çe