23 Nisan 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

23 Nisan 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Değil mi Kulağı ağır işiten | sokakta — yürüyor - du. Yanındakine döndü: H — Tüfek patladı. |h Dedi, yanındaki: | — Anladım, de - ) di, sen o tüfek sesi- *i daha kulağın duy | duğu zamanda işit Miştin dağil mi? e Ekzersiz « Oğlum, bak lAHlAHL Ç Kibir Kibirli, kibirlene | kibirlene dedi ki: — Ben kendim - ile konuşmam, — Öyle — ise sen , herkesle konuşuyor- sundur,. — Neye? — Benden aşağı kimse var mıdır da? Kaynana : Yaşlı kadın an - | latıyordu: l Kyyd Damadım, da - ha kızımı almadan | evvel de hiç hoşu - ma gitmezdi. — Öyleydi de, ne ama ba - diye kızınızı —ona ba, sen benden kırk — Nişanlım bana: Her gelişimde seni bir kat daha güzelleşmiş görüyorum, — verdiniz? sene fazla ekzersiz diyor. — Kaynanası ol - y şsın! — Öyleyse söyle de snk sık gelsin! mak için! Demedim miydi ? Fena mal — Beni hakikaten se-?yor musun? — Daha inanmı- ç xm yor Mmusun, sev - d memiş — olsaydım % senin bu kadar ta hatını düşünür ğ müydüm? — Benim raha « ündüm ya, benimle evlen- söylediğin zaman bu yüz- Z, seninle evlenemem» demedim miydi? e Bu kadan fazla — Hâülâ evlenme ri? © — Hehüz hayır & ŞA P kx yirmi senedir bek: var, © O akşam izl hırsız soydu öyle mi? — Siz o gece ne- rede idiniz? — Meşhur polis hafiyesi — Şarlok Hölmesin makya- İini yapmış, onun Biydiği tarzda bir elbise giymiş, kostüm- lü baloya gitmiştim. Nezle Hasta sordu: — Daktor, »pek fazla alayım? Doktor tavsiyede bulundu: — Hemen şimdi bir tuhafiyeciye gi- din, bir düzine mendil alın! nezleyim ne — Birinci ikramiye ancal: bir bilete ak, ne diye on tane bilet alıyor. — Ne kirli bir boya kullanıyorsun? — Zararı yok. Resimde kaldırımları çare buldunuz? boyuyorum. Şapkacı kadının kızını almıştı, bir haf- ta sonra kaynana- sının — mâğazasına gitti: — Kızınız. çok fena! Dedi. — Şapkacı * kadın hiddetlendi: M — Hayır bayım, biz bu mağazayı tesis ettiğimiz zamandanberi böyle bir şikâ- yetle karşılaşmadık, Bizim mağazada fe- nâa mal bulunmaz. Iş Ikt ihtiyar parkta oturuyorlardı; biri göyledi: Kışın işsizlik- ten çok canım sıkı- hyor, — Yazları bir iş mi yaparsın! — Evet.. sinek-” — ler uçarlar, onları seyrederim. e Kırda Genç erkek, genç karısile kıra gitmişti. Bir ağaç altında o- turdular. Genç er- kek esnedi, genç kadın kızdı: yorsun.. Dedi. Genç erkek cevab verdi: — Öyle amma dün gece tabiat belki benden erken uyumuştur. Çare — Sizi deniz tutar mı? — Kat'iyen! — Deniz tutmasına karşı nasıl bir — Ömrümde vapura binmedim, Yardım Bir gün muallim, Mektebde çocuklar - Gdan birinin hesab Vazifesine - baktık - fan sonra: — Doğru — söyle, dedi, bu hesab me - Selesini sen mi yap - fin, baban mı yap - tı? Çocuk ayağa kalk- tış cevab verdi: — Doğru söylü - Yyorum bay öğret - Men; bu hesab me - selesini babam ken- disi yapmak — iste « di. Fakat ben yar - dım etmeseydim, im kânı yok yapamaz - di. okuyacağım! — Müdürü görecektim. — Bu elinizdekiler ne? akşam — Roman, müdür, beni odasına kabul edinciye kadar vakit geçirmek için nunla beraber ye - Esnemek fi gördü: — Sabahın sun? şırken gördüm de,. e Yalan sordular: dünüz mü? .» — Görmez olur muyum, — hattâ bir yemeğini o - dik! den aşağı bir kimse Memur esnedi, şe Baat onunda mı osniyor- — Bütün gece ken- dimi rüyamda çalı - Dünyayı dolaş - tığından bahsedene »— Piteneyi de gör ocuk terbıyesıne aıt birkaç düşünce Yazan : Muhittin Birgen Insanla hayvan arasınaakı büyük farkların biri de bunların çocukların- da görülür: İnsan çocuğu, hayat için ta- şıması lâzım gelen akıl kudretinin en ip- tidailerinden bile mahrum olarak dün- yaya gelir; boyu gibi, aklı da yavaş ya- vaş büyür. Halbuki, hayvan çocuğu, dün- yaya gelir gelmez, kendisine yaşamak için lâzım gelen akıl derecesini hemen hemen aynen beraber getirir. İnsan ço- cuğu uzun zaman ananın ve babanın hi- mayesine ve rehberliğine muhtaç - olur; hayvan çocuğu, buna pek kısa zaman için muhtaçtır. İnsan çocuğu için «terbiye» denilen şey de buradan gelir. Anne ile baba, bilhassa anne, çocuğu terbiye için senelerce uğra- şırlar. Fakat, acaba nasil terbiye ederler? En iyi terbiye yollarını bilirler mi? Ço- cuğa en iyi itiyadları verebilecek bir ter- biye usulünden giderler mi? Bu suallere toptan cevab vermeğe imkân yoktı çünkü, her anneye göre terbiyenin usu lıı de, gayesi de değişir. * Umumiyetle, terbiye, çocukla anne ve baba, dolayısile de çocuk ve cemiyet ara- sında bir mücadele hareketi demektir. Çocuk, doğduğu dakikadan riyet için çırpman bir ruh, yeti, ayni dakikadan itibaren ezme- bir «tazyik» tir. Çotuktaki in çırpınma, tabiatin her ruha hürriyet ğıvrrddhı bir istiklâl meylinin inkişaf ih- tiyaçlarından kök alır; annenin ve baba- nın «terbiye» leri de çocuklarına karşı türeklerinde duydukları sevgiden doğar. Fakat, ekseriya, bu sevgi o kadar İ varır ki, bundan fayda yerine mazarrat hâsıl olur, Anne ile baba ve onlarla beraber ce- miyet, çocuğu daha ilk hareketlerinde kendileri gibi olmaya sevkederler ve ço- cuğun çocuk olduğunu unuturlar. — Yapma! — Etmel — Cis! — Gel! — Git! Ve çocuk, daima, bu tarzda bir kuman- danın hâkimiyeti altında hürriyetten ve istiklâlden mahrum bir kukla olarak bü- yümeğe başlar. Bu, bizim memlekette en çok revaçta olan bir terbiye uşulüdür. * Hayır, çocuk bir kukla, bir bebek de- ğildir. Onun da kendisine göre aklı, öl- çüsü, vicdanı, zevki ve temayülü vardır. Meselâ, «çocuğunu dövmiyen dizini dö- ver!> sözü, eski derebeylik ve istibdad devirlerinin yadigârı olan kötü bir ter- biye akidesidir. Çocuğunu döverek bü- yüten milletler, dalma dayak altında ya- şamaya küm cemiyetlerdir. Dayak altında büyüyen çocuk, dayak atmadıkça vazifesini eksik yaptığına kail olan bir baba veya ana, bir vatandaş veya devlet adamı demektir. Gene meselâ, anneler ve babalar ço- guklarını o kadar severler ki onun soka- ğa çıkıp yalnız başına berbere gitmesine, muayyen bir yaştan sonra bile, razı ola- mazlar. Fakat, bu çocuk hayatta kendi kendisine yaşamayı, etrafındaki şeylerle mücadele etmeği, kendisini türlü türlü tehlikelerden sakınmayı ne zaman öğre- necek? — Ya düşerse? Düşsün. Düşmemenin usulünü öğren- mek için iki defa olsun düşmeyi tecrüba etmek lâzımdır! — Ya tramvayın altında kalırsa? Olabilir; fakat, bu ihtimal çok uzak- |büs» kuvveti de ancak bu hürriyet düy — |retmekle yapacağız. Ana ve baba tır; bu kadar uzak bir ihtimal için çocur — ğu mektebe yalnız yollamıyacak olursal tramvayın altında kalmamayı, ürkek ol mamayı, cesur olmayı ne zaman oğruıı cek? Çocuk bir hayattır; her hayat gibi, * da kendisini muhafazaya çalışır. Bizim üzerinde «aman!» diye titrememiz bellr kendisini bir iki defa düşmekten ve b çok farazt tehlikelerden muhafaza ede — bilir. Fakat, bu tarzda büyüyen bir ço cuk, yavaş yavaş sönen ve kuklalaşan bi enerjiden başka bir şey değildir! X Hayır, çocuğa hürriyet vermeli! Ön hürriyeti ve istiklâli kelime halinde öğ — retecek değiliz; o hürriyeti çocukluktar yaşamalıdır ki kukla olmaktan kurtul sun! Bu hürriyet duygusu, ona sade içti mal ve siyasi hayat için lâzım olan bir değildir. Bir insanda, hayatını iyi yaşa mak için bulunması lâzım gelen <teşeb gusile birlikte inkişaf eder. * Ya çocukların terbiyesi? Onları hür Müstakil duygularla yetiştirmek için bar gıboş birakırsak neticede anargik bir ço cuk, yalnız hevesatla hareket eden bil genç ve şaşkın bir vatandaş olmaz mı? Bu suali soranlar da çok vardır. Fakat çocuğu mütemadi bir tazyik altında tu mamak demek, onu başıboş bırakmak der mek değildir. Onu bir taraftan çocukçı tabil hareketlerinde ne kadar serbest b gakırsak öbür taraftan da onda € kendi kendisine ve sonra da cemiye karşı mes'uliyet duygusunu tedricen vetlendirmeğe mecburuz. Fakat, bütün bu işi dayakla, tehdidi men ve cebir ile değil, anlatmakla ve ğun başında müstebid bir hükümdar gü, çocukla yanyana yürüyen bir daş olacaklardır. Ana, baba, hoca, yet, yani bütün terbiye makinesi, ğu cadam> telâkki edecek değildir; b kis kendileri çocuk olacaklar, onunla çöş cuk olarak konuşup anlaşacaklardır. En güzel disiplin, en hakiki ruh batı, anlıyarak ve beğenerek kabul ettil ğimiz kaidelere kendimizi uydurmaktar doğar. Zorla, anlamadan ve beğenmeden, cebir altında boynumuzu büküp göst diğimiz itaat, itaat değildir. Çocuğu b le bir itante sevketmeği istemek, onu lana, riyaya, gizliye sevkeylemek mektir. * Tarihin her devrinin, cemiyetin tekâmül gsafhasının kendisine terbiye usulleri ve çocuk telâkkileri dır. Bugünkü cemiyet devri de çocuk terbiyesinde bu hürriyet ve met '.s'liyor. Çocuğunu <adam etmeks İ tiyen her ana ve her baba, «kukla yapmaktan» korkmalıdır. Aksaray Zafer okulunda g mektebi açıldı Aksaray (Hususi) — Aksarayda okulunda hiç okuma ve yazma b vatandaşlar için ulus okulu açılmış derslere 60 kişi devam etmiştir. Ye mâk bilmez bir mesal ile çalışan başöğretmeni Emin Sakarya, ö Hüseyin Aral ve Kuddusi Terlem larca bu işle meşgul olmuşlar ve okuluna devam edenler arasında tandaşa diploma verilmiştir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: