20 Mayıs 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14

20 Mayıs 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA Yaran: A R. Civanna yerinden sıçradı. Bir şey söyliyecekti. Fakat muvaffak olamadı. Çünkü © anda kapı açılmış, içeri giren yüzü maskeli bir adam, kendisini takib eden uşaklara:; * T_utunuı şu adami! ,, diye — Ne söylüyorsunuz? Bana, onun bü- tün yaralarının geçtiğini ve eskisinden daha iyi bir hale geldiğini söylemişler- di. Zavallı şövalye... diye bağırmıştı. Antuvan, büyük bir teessürle başını iki tarafa sallıyarak cevab vermişti: — Hayır, madmazel... Bilâkis, za - vallı şövalye; bugün müşkülât ile yü - Tüyebilen.. heran bir başkasının yardı- mına ihtiyac gösteren sakat bir adam- dan başka bi ğildi — Oh yarabhbi' duğum için, kimbilir bana ne kadar lâ- net etmektedir. — Böyle mi zannediyorsunuz mad- mazel? Hayır.. aldanıyorsunuz. Hem, Çok aldanıyorsunuz. Zavallı şövalye bugün sizi eskisinden daha derin bir aşk ile seviyor.. ve sizin için bu hale geldiği halde, en küçük bir şikâyette bile bulunmuyor. — Ah Allahımt.. Sebeb olduğum bu felâketi, tazmin edebilmek için acaba ne yapabilirim? Antuvan, büyük bir sevinç ile Cı - vannanın önünde eğildi: — Muhterem madmazel.. zaten sizin | asil kalbinizin böyle bir acı nedametle sızlıyacağını tahmin ederek buraya ka-| dar bilhassa onun için gelmiş ve hen- değe düşmüş gibi bir hile yaparak şu | şatoya girmiştim. Şimdi sizden bu söz- leri işitmek; bu kış mevsiminde bura- ya gelinceye kadar çektiğim meşakkat- leri bana tamamile unutturdu. Müsaa- de buyurursanız, size bir sual sormak cesaretinde bulunacağım. Yalnız, sev- gili şövalyem için... Sorunuz! Madmazel, şövalyemin felâketini tah- fif etmek için, ona karşı mutlaka bir kütufkârlıkta bulunursunuz, değil mi? — Hiç.. hiç şüphesiz... — Onun ölmüş olan ruhunu dirilt - mek için sizden bir fedakârlık istenilir- | 8e... — Onu da kabule hazırım. — Şu halde.. beni takip ediniz, mad- mazel... Sizi, doğruca şövalyenin mi- safir kaldığı kralın şatosuna götüre - inlemelerine, küfürlere karışıyor; duyulmuyordu. Yüzü maskeli adam — mütemadiyen hâykırıyordu: — Miskin herifler! Yazık size, şu cılız serseriye yaklaşamıyorsunuz. Ben o müstekreh herifin vücuduna dokun- makla elimi kirletmek istemiyorum. Yoksa, bir solucan gibi onu ezerim. İleri.. atılın.. kim onu yere yıkar da el- lerini bağlarsa.. on egü... Uşaklar, birbirlerine sıkışmışlar, bir cebhe almışlardı. Ve sonra hep birden, Antuvanın üzerine atılmışlardı. Ağır ceviz sandalyeyi sallamaktan kolları yorulmuş olan Antuvan, artık bu hücuma mukavemet edemiyeceğini anlamıştı. Elindeki sandalyeyi, bütün kuvveti ile ortadaki masanın üstüne fırlatmış- t. Sandalye, zeytin yağı kandiline çarpmış.. onu devirmiş.. her taraf derin bir zülmet içinde kalmıştı. Antuvan, vücudünün bütün çevikliği ile ileri fırlamıştı. Uşakları birer tarafa devirerek kaçmıya başlamıştı. Fakat birdenbire kafasına ağır bir Günün Bulmacası SOLDAN SAĞA: 1 — Karadenizin en işlek limanlarından biri, mahal, yim. Eğer bu fedakârlığı ihtiyar eder- seniz, dünyanın en âlicenap kadını ol- duğunuzu ispat edersiniz. Civanna, yerinden fırladı. Bir şey söyliyecekti. Fakat muvaffak olamadı. Çünkü o anda kapı açılmış. İçeri giren yüzü maskeli bir adam, kendisini ta- kib eden uşaklara: — Tutunuz şu adamı.. bu, Bastil zin- danlarından kaçan bir serseridir. Diye bağırmıştı. Uşaklar, ellerindeki kılıçlar, baltalar, sopalarla Antuvanın üzerine hücum et- mişlerdi. Antuvan büyük bir çeviklikle kendi- sini bir köşeye fırlatmış, müdafaa için bir sandalye kavramıştı. — Serseri, ben ha.. ah mel'un papaz.. yüzüne, yirmi tane maske koysan, gene seni tanırım. Evet, ben bir serseriyim. Bazan Luvr sarayının salonlarında.. bazanda Bastil zindanlarında görünen bir serseriyim. Fakat, sen, panaz cüb- besi altında gizlenen bir canavar de- ğil misin? Geri! Doksan dokuz şeytanın boynuzları karnınızı deşsin, geri! Diye bağırarak, elindeki sandalyeyi bütün kuvvetile etrafına savurmıya başlamıştı. Sandalyenin her savruluşunu, acı bir feryad takib ediyor, hücum eden u - şaklar, birer birer yerlere seriliyor - du. Madmazel Civanna, acı bir feryad ko- Şuvererek ellerini yüzüne kapamış. Bir köşeye kaçmıştı. Oradan: — Dokunmayınız.. o adam bir serse- ri değildir. Sakın ona bir şey yapmayı- nız. Diye bağırmıya başlamıştı. Fakat Civannanın bu feryadı, yüzü maskeli adamın dik sesle verdiği e - mirlere, yerlere yuvarlanan uşakların £ — Kör, parmakta çıkar. $ — Bir peygamber, yapmak. 4 — Arnavudluğun en meşhur sahli şehri, yeni aldığımız güzel bir vapurun lsmi, $ — El sıkma, sert bir cisim, 6 — Aydınlık verir, talebelerin olurmasına mahsus şeyler. ? — İnce ve güç bir san'at, 6 — Bir hayvan, farsea nefi edatı, sporcu- ların sahada haykırışı. 9 — Bıra, peygamber. 10 — Bulmak için yapılması lâzım hareket, gizli. YUKARIDAN AŞAĞI: 1 — Bir deniz nakil vasıtası, rahiblerin taşıdığı değnek. 2 — FPFransıscâ «Aşke, elbisenin iç kısmı, $ — Gandinin küçük ismi, bir nola. 4 — Koyunları idare eden adam. 5 — İyi ud çalan, orduda hizmet gören ka- tırlara verilen istm. 6 — Bir işaret, ilâve. ? — Ceml edatı, Yugoslavyayı teşkil eden unsurların bir kumu 8 — Almanca evet, hareket etmiyen, du- manın hüsüle getirdiği. 9 — Emmekten emrihazır, küçük parmak- tan baş parmağa kadar olan mesafe, 10 — Mutfaklarda bulunur, lâtife. 12 s.6 2 rlmlaleli İçi a I v İz a| »|Dİi İnNlaAleMEİk(iİn| Antuvanın — savurduğu | bağırmıştı cisim çarpmış; boğuk bir feryad koyu- vererek, yüzüstü yere yuvarlanmıştı. MADMAZEL KİLİSENİN EMRİNE İTAAT EDİNİZ Yüzü maskeli adam; ayaklarını yere vurarak: — Çabuk.. ışık getiriniz! diye emir vermişti. Uşaklar, başka odalara koşarak bir kandil yakıp getirmişlerdi. Oda, birdenbire aydınlanmıştı. mas- keli adam, uşaklara elile kapıyı gös- tererek: — O serseriyi götürünüz.. şatonun bodrumuna hapsediniz. Diye mırıldanmıştı. Uşaklar gittikten sonra, bir köşede baygın bir halde bulunan madmazel Civannaya doğru ilerlemişti. Ağır ve tehdidkâr bir sesle, söze girişmiş — Madmazel, böyle azgın bir serseri ile başbaşa kalmanızdaki tehlikeyi şimdi anladınız zannederim. (Arkan var) Bir doktorun günlük / notlarından Uykuya dair Uykunun gerek fiziyolojik bakımdan, ge- rek palkoloji noktal nazarından bülün hususiyetleri tamamile tanınmış ve hal- kıntıh uykudan ve tabll m Iyıstalıklı uykudan farkları ne olduğunu bile bilmiyoruz. Psikolağlar da bu işde bizden daha bügili değildirler. Bundan dolayı uykunun etüdü hususun- da sırf müşahede ile iktifa etmek zaruri- dir. Uyku hayatın muhafarasına — elzemdir. «Mari dö Manesons 1844 de genç köpek- ler üzerinde yaptığı tecrübelerde uyku- dan mahrum bırakılan köpeklerin tak- riben yüzüncü saate doğru — öldüklerini Bgöstermiştir. Çocuk doğduğu saman günde 6-8 defa olmak üzsere günün yirmi saatini uykuda geçirir. Ondan sonra yaş âritıkca uyku ihtiyacı azalır. Ancak bu ihtiyac şahıs- lara göre değişebilir. Herkes bilir ki Na« polyon dört saatlik bir uyku İle rahat e- debildiği gibi istediği vakit uyuyabilirdi. Yapıları uzun ve ince ltedkiklerden anla- gilmuiştir. ki, uykunun ilk saatinde şahis çok sakindir. Ondan sonra teheyyüe dev- ri gelir. Şahıs öteye beriye döner, niha- yet sabâahin altısında veya yedisinde sü- künet tekrar avdet eder. Yalmız uyan- mağa tekaddüm eden bazı hareketler bu süküneti biraz bozar. İşte umumiyotle uykunun müğahedeye dayanan seriri vaziyeti budur. Cevab isteyen — okuyucularımızın — posta pulu yölizmalarını rica ederiz. Aksi tak- dirde istekleri mukabelesiz kalabilir. Nöbetci eczaneler da: (Radvan). Eminönünde: (Aminasya). Eyübde: (Arif Beşir). Fenerde: (Vitali). Şehremininde: (Nâsım). Şeşhzndebaşın- da: (İ. Hali). Karagümrükte: (Suad). Küçükpazarda: (Hulüsi). Bakırköyünde: (Merkez), Beyoğlu cihetindekiler: İstiklâl caddesinde: (Omlatasaray). Tü- nelbaşında: (Matkoviç). Galatada: (İki- yo). Findıklıda: (Mustafa Nail), Cum- huriyet caddesinde: (Kürkciyan). Kal- yöncuda: — (Zafiropulos). — Firuzağada: (Ertuğrul). Şişlide: (Asım), Beşiktaşta: (Büleyman Receb). Boğariçi, Kadıköy ve Adalardakfler: Üzküdarda: (İskelebaşı), Sarıyerde: (Os- man). Kadıiköyünde: (Saadet - Osman Hulüsi). Büyükadada: — (Şinasi Rıza). Heybelide: (Tanaş), & PYRAZ ALİi Edirne - İstanbul bisiklet müsabakası neticelendi Ankaradan Eyüb birinci, Eskişehirden Halil ikindi İstanbuldan Lâmbo üçüncü geldiler a ĞA dNN Müsabakaya işttrak eden bizikletçiler köprüden geçerlerken Bisiklet Yederasyonu tarafından tertib e- dilen İstanbul - Edirne arasındaki mukave - met yarışı dün sabah yedi buçukta başladı. Müsabakaya İstanbul, Ankara, İzmir, Eski - şehir, İzmit bölgelerine mensup yirmi bir ki- (8 girmiştir. Hareketten evrel Taksim Abidesine çe - lenk koyduktan sonra müsabıklar, Federas - yon ikinci retsi Cavidin işaretile hareket et- mişlerdir. Müzsabaka şekli — İstanbul - Edirne gidiş, | weliş olacaktır. Edirneye ve İstanbula birinci gidip gele- ne Federasyon birer bisiklet hediye edecek - ingiltere kral kupası 30 Nisanda Londranın meşhur Vembley stadında yapılan Kral kupası finalinde Pres- ton North End takımı bir buçuk sâatlik o - yunda yenişemedikleri için yarım saat daha uzatılan maçın netlcesine yarım dakika ka - Ta penaltıdan yaptığı bir tek sayı Ile raktbi |Huderafieldi mağlüb —edip — senelerdenberi |peşinde koştuğu kupayı kazanmağa muvaf - fak oldu. Maçtan sonra stadın içinde, yolda, yer - altı treninde oyuna dair konuşanların hepsi Huderafleld için kısaca «fena talih» diyor - lardı. Orada penaltının izleri bundan ibaret kaldı.. Maçın başındanberi sert ve hırçın oyuni- le nazarı dikkati celbeden Huderafleld ta - kımı kaptanı Yungun pek sert bir şekilde on sekiz yarda içinde yaptığı favul için hakem düdük çaldığı zaman oyun esnasında irill u- (faklı sesler çıkaran hâlkın nasıl) — derin bir İsüküta dalıverdiğine hayret etmiştim. Ne de olsa alışkanlıkla ben ne büyük kı- yametler kopacağını hesabladığım için bu sessizlik bana tuhaf geldi. Nitekim koca bir takımın yaptığı — final maçının son dakikasında penaltı yüzünden mağlüp olması bizde o kadar kilükali mucib olmuş ki, geldiğim gündenberi — bilülstisna herkes hakikaten penaltı mıydı diye sorup duruyorlar... Halbuki penaltı düdüğü ile top ortaya gelmiş, şüt atılmış, gol olmuş, top or- ftaya gelip oyun başlamıştı ki bu müddet a - rasında bir dakikadan fazla vakit geçtiğini | | Kız atletlerimiz neden sahada görünmüyorlar ? £3 nisanda Edirnede yapılan spor bayra- mına oturzdan fazla kız atletin iştirak ettik- lerini görünce, bunlarla İstanbullu kız at- letler arasında yapılacak bir müsabakanın uyandıracağı alâka ve memleket sporuna getireceği fayda beni bu mevrzu üzerinde bir yazı yazmağa sevketti. Biraz sonra gazete- lerde Ankaralı kıs atletlerin Türkiye kadın rökorlarında mühim değişiklikler yaptıklarını sevinçle okudum. Başta İstanbullu kızları yetiştiren, onları biraz da feragat İsteyen bu asil epora teşvik ederek ilk Türkiye rökorla- rımı tesise muvaffak olan Ba. Mübeccel ol- duğu halde gerek Ankara ve gerekse Edirneli kızlarımıza bu spor sevgisini aşılıyanlar ne kadar takdir edilseler gene azdır. Mevsim Nerliyor, fakat İstanbulun kız atletleri hâlk sahada görünmüyorlar. Bizler şehirler arası müsabakalarını yapıyoruz da onlar neden yapmıyorlar? 'Temlz bir kardeş ve canlı bir rekabet ha- vası içerisinde karşılaşacak olan Ankara, İs- tanbul ve Edirneli kızlarımız, hiç şübhesiz ki bize yeni birkaç rökor daha hediye edecek- lerdir. Edirnelller kendi aralarında ilk müsaba- Kkalarını 16 dâ 100 metre, 69 da 400 ve 50 kü- surda 4X100 gibi çok güzel dereceler yaptı- » Ankaralılar ilk müsabakalarında rökor aa? tir. Müsabıkları bölgelerin ajanları mektedir. Yarış yolu gidiş, geliş 445 Tesbit edilen merhalelere Tk da mükâfatlar verilecektir. Müsabakayı kazananlar Edirne 19 (Hususi) — Edirne « bisiklet yarışı —muvaffakiyetle y Ankara ekibinden Eyüb 8 saat, 24 dakiki, saniyede birinci, Eskişehir dlpm“.’ 8 saat, 46 dakika, 30 uaniyede ikinci, Tg bul ekipinden Lambo 8 saat, 50 dakili, saniyede üçüncü geldiler. Yarışın müddetince filmler alındı. hakkındaki dedikodü P'-MWM"’, zannetmiyorum.. Bu meşhur pl.’-/ aŞ aati kadar dal budak salması üzerine getirdiğim resmi neşre karar verdimi. Ö H merker mühaciminin hücumunu Ve YE” iy şünceye kadar olan bütün safahati Topla beraber kaleye hücum —"/ kez mühacim kaleye çok yakın "" , fından giddetli bir darbe ile yere mıştar. . ,.aıl' hacimi Muteh'dir. Bilmem şu kısa tzahattan sonrü mıdır?.. ’ Ömer Kuleli - Maltepe atış I*" l Dün Taksim stadında Maltept l"/ lle - Kuleli İlsesi talebesi arasındâ Hendbolü memlekette ilk defn hasına koyan Kuleliler .< yunda bir defa dâha isbat etmişler birlerinden güzel yaptıkları ber SAVI Oyunun ilk devresini ? - 9 bi ler ikinci devrede daha parlak trmişlerdir. tarafından bu maçın galibine gözel sesi müallimi yüzbaşı Zeki idart daha ilâve eltiler, Sıra İstanbullü ziheler, Tayyarlar, Handanlar, sabırsızlıkla bekliyor ve B Cevdet Kirman Dört pozdan ibaret olan resim | bit ettiği için canlı bir vesikadır. g karşısına çıkan merkez muavin Y:’ Düz beyaz gömlekli Preston DK naltı için tereddüde düşecekler Hendbolde mağlüb etli müsabakası yapıldı. hafaza ettikleri büyük şöhretlerini seyirci tarafından alkışlarla bu beyecanlı maçı 12 - 7 gibi bİr Müsabaka sonunda İstanbul pa hediye edilmiştir. MüsahakAYi listemizi değiştirdiler ve birküd 'Türkiye Tökorlarımızı ı»ıl“"ng:/ Nurantar nerede? Onların ilk m' memleket sporu namına DİFAT geha

Bu sayıdan diğer sayfalar: