10 Temmuz 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

10 Temmuz 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SÖON POSTA Hergün Arab â!enîi Ve Türkiye —. Yızan: Muhittin Birgen A rab öleminde Türkiye aley neşriyat devam ediyor. Hataya 'Türk askerinin girmiş olması münascbe- tile kim bilir daha neler yazılmıştır; fa- kat, daha ondan evvel gördüklerimiz bile kâfiydi. Bütün Arab memleketlerinde, gekil wirile nazik ve dost, faka! ruh itibarile aleyhtar neşriyat, hep ayni şeyi söylüyordu: Türkiye, kuvvetine güvepe- rek zayıf Suriyeyi parçalamıya çalışı - yor! Her şeyden evvel söylemeliyiz ki A- rablık duygusunun bu tarzda kendisini gösteren tesanüd hareketi bizi memnun eder. Hemen hiç bir tarafında tam bir istiklâl maş bulunan Arab memlek milli bir tesanüd duyğusu tezahürler yapması bizi memnun etme- lidir. Arab milletlerinin ile, Bağdaddan Atlas Okyanusuna kadar, derin tarihf münasebetlerimiz bulunma- sından sarfı nazar, Türkiye her müstem- leke memleket karşısında ayni duyguyu | duyar: Acımak duygusu. Bir aralık ken- di başından da böyle bir tehlike geçirmiş olan bir memleket için bu duygu pek tabildir. Bundan dolayı, Arab' memla - ketlerinde Hatay meselesi münasebetile kendisini gösteren milli te: ti bizi bir cihetten olsun Bu, bahsin, £ siyasi ve obje gu suretfe ifade edebiliriz rafımızda milli Arab memleketleri, hattâ milli bir A: ittihadı bulunması biz Türklerin istikbal emniyetleri bakı - mından elbet daha hayıtlıdır. Biz milli bir Arablıkla nasıl olsa anlağırız. F: bu memle temleke şeklinde bü- yük devletlerin ellerinde bulunu biz bu büyük devlet mek mecburi; luğun ötekine tı bulunmadığını un bu tarzda nşuluk et - Bu komşu- alı a ise hacet yoktur. ktif tara - fından da biz Arablar mdi aralarında gösterdikleri tesanüdi hyız. olma- * Ancak Hatay meselesinde bize vaki o- lan hücumlar, hücum değilse bile ten - kidler ve muahezeler de haksızdır. Sade haksız değil, hattâ bizzat Arablık siya - seti ve Arab ittihadı fikri bakımından yanlış ve hatalı bir siyasettir. Bu dava- mazı isbat için irad edebileceğimiz bir çok delillerden yalnız ikisini zikreder - sek bitaraf her Arab vicdanının bize hak yereceğini zannederiz: Evvelâ, Hatay mesel yeyi parçalamayı hiç bir zaman di medik, Çünkü Hatay Suriye di Hatay Arab değildir; £ da sünn rabla şit Arab - Arab şii olmaz; bununla beraber bir kısım şifleri olsun, hatır için, Arab sayalım - başlı başlarına Türk nü- fusuna nazaran küçük bir ekalliyet teş- kil ederler. Bu kadar küçük bir ekalliyet Hatayı Arab yapmıya kâfi değildir. Er- meni, Kürd, Çerkes vesaireyi beraber topladığımız zaman dahi gördük ki işin içine şeytan parmağı karışmadıkça Tü nüfusunu yüzde elliden aşağıya indirmek kabil olmuyor. Şu halde Hatayın neresi Arab olur? Lübnan, baştan başa Arab- dır; uzun asırlar Suriyenin hâkimiyeti altında yaşamıştır. Onun ayrı bir mem- leket olmasını Suriyeliler kabul ediyorlar da Hatayın Türk olmasımnı neden kabul etmiyorlar? Saniyen, Hatay meselesinde biz hiç bir zaman karşımızda Suriyeyi gürmüş de- ğiliz. Suriye ile Hatay bahsinde ne bir Muahede imzaladık, ne bir konuşma yap- tık, ne de bir bhesab gördük. mızda bir Suriye bulu! la kolayca ve kardeşçe konuşu: pabilirdik. Nihay şeklini de alabilirdi. Fak, denberi biz S n adını disini hiç görmedik. Nitekim, birçok Su- riyeliler de Suriyenin adını işitiyorlar da kendisini görmüyorlar. Bu vaziyette bi- zim hiç bir mes'uliyetimiz yoktur. Suri -| yeyi müstemleke yapan biz değiliz. Fa -| kat Senegalden, Fastan, daha bilmem nerelerden toplanmış askerlerle Fransız ordusunu ve Fransız bayrağını bizim hu- .|da bizim masını> İ kendisi ile biz de o zaman konuşalıı Resimli Makale: Bir İngiliz âlimi kadın kuvvetini kuvvetli bir vince ben- zetir. En ağır yükleri zeminden kaldırıp yükseklere çıkar- mak onun kudreti dahilinde olduğu gibi yüksekte duran k ti oradan alıp aşağıya mek te, gene onun yaptığı işlerdendir. atalete sev vardır. Erkeğin ——— oA — S S G e Kadın kuvveti — Erkeğe muvaffak olmak hırsını kadın verir. Eşine irade- yi, azmi, sebatı aşılıyan da odür. Fakat erkeği eden de kadındır. Kadının yenilmez bir kuvveti mohareti gil, lehinde kullanmaktadır. sefahate, bu kuvveti kendi aleyhinda de- — Hergün bir fıkra Öldüm diye bağırır Mübalağacılığile meşhur Marsilya- n Pariste bir ka, . İçeri telâşla gi Bingale valisi Hükümet merkezine Gelirken hlardan biri bi ren bir adam: — Sizin Marrilyâlılerdan biri so - kakta yürürken düşmüş.. «Sağ baca ğem kırıldı>. diye avaz avaz bağırı - yordu. Koştuk, baktık, hakikaten sağ bacağı kırılmıştı, hastaneye kaldırdık! demiş. Marsilyalı gülmüş — O Marsilyalı değil! — Kendini görmedin, adını sorma- din, Marsilyalı olmadığını — nereden bildin? — Bilmez olur muyum, sağ bacağı kırılan bör Marsilyalı hiç bir zaman «süğ bacağın ye bağırmaz. — Ya ne diye bağırır? — #«Bacaklarım, kollarım, başım kt- Resim, Bingale — valisini, mezuniyet ( mıldı, ben öldüm>» diye bağırır, almış olan Hindistan Visinin — işlerine bakmak üzere Siml gelirken gös - teriyor. Orada arabalar hayvanlara ko- şulmaz, Resimde gördüğünüz gibi yer- liler bu vazifeyi ler, Ni ler ae rram e las aA Cesarette rökor ları gösteren Suriyenin tâ — ken Biz de hududumuzun öte tarafında kim- leri gördükse onlarla konuştuk ve onlar- la mücadele ettik, onlarla anlaştık. Bun- kabahatimiz var? Denilebilir ki, Türkiye, Su beklemeliydi. Suriye «olsu! Bu, bizden çok fazla fedakârlık istemek- tir. Fransanın büyük ve kuvvetli, Suri- yenin küçük ve zayıf olduğunu gözü - müzün önünde gördükçe ve Şam hükü- metinin dünyada Türkiyeden başka düş- man tanımadığına dikkat ettikçe, nasıl olur da biz Suriyenin «olmasını» bekli -| yebilirdik? Suriye evvelâ Suriye olacak, sonra da Türk dostluğunun kıymetini takdir edip eski günahlarına «töbe'» di- yecek ve biz de bu zamanı bekliyeceğiz! Böyle bir hesab, gafletin büyüğü olurdu! Amerikalı gazete fotografcılarından biri Amerikada Tenessee'de Makniyn is- minde bir sabıkalı mahkemeye götürül- düğü sırada resmini almak istemiş, maz- nun kızarak tabancasını çekmiş, fotog- rafcıya doğrultmuş. Vazife aşkı ile meşbu olan fotografcı, kaçacağı ve yahud yere Bütün Arab âleminden rTica ederiz: Bizi Suriyeye karşı zulüm ile, haksızlıkla itham için evvelâ şu Iki sebebi etrafile ve tam bir vicdanla mütalea etsinler, hü - kümlerini de ondan sonra versinler, Siyasette yalnız his ile hareket etmek hatalıdır. Siyaset günün realiteleri içinde | , , D hareket etmek ve bu realitelere göre| “Panacağı yerde istitir hüküm vermek demektir. Arablık âlemi | € Cç AM Ş RETA Ka | almış. Bilâhare, tanmmüden katil suçu niyor. Asıl felâketi de galiba bun -|ile mahküm edilen sabıkelının ateş eder- Muhittin. Bi ş resmini görüyorsunuz. bozmadan ma- ni düzeltmiş ve gördüğünüz recmi geliyor. İSTER İNAN, İSTER i | # — Patinaj şampiyonu Sinema gyıldızının Uyandırdığı alâka 10 Temmuz Ve biz... *kk ğluma gazetedeki manşeti ©- kudum; «Hatay bayı Oğlum sordu: »— Baba, Hatay niçin bayram yanıyor? Ona, anlıyacağı bir llsan'a Hatay: tay istiklâlini, Türk askerinin H rişini anlattım! Oğlum, resimlere baktı: — Baba, bir kadın yere düşmüş yapıyor.» — Hayır oğlum, kavuştuğu Türk as. kerinin ayağına kapanmış. — Baba, bu elli ken inde çiçeklerle yolun rına dizilmiş kadınlar, erkekler kim? Hataylı kardeşlerimiz * yol kenarına dizilmişler, elle- rinde » çiçekler var? in yolun kena« Ellerindeki çi- çekleri askere verecekler, — Baba bir resim daha var, Erkekler, kadınlar, çocuklar oynuyorlar. — Tabit oynarlar oğlum, bayram ya« pıyorlar. — Niçin? — Niçin olur mu, Türk askerine ka. vuştular, bize kavuştular, Oğlum uzun uzun düşündü, merak e- tim: — Ne düşünüyorsun? 4 nde bir yanlış- H9 olmalı baba. - Neye oğlum? Hiçbir yanl yolk — Var baba, Hataylı kardeşlerimiz bi. Meşhur patinaj şampiyonu ve sinema yorka gelmiştir. Şapkasında patinaj ya- pan bir broş taşıyan yıldız, neş'eli neş'eli gülüş ve bakışlarile, kendisini karşılıyan halkı coşturmuştur. Fransanın Reism çehrindeki büyük ka- tedral tarihi bir âbidedir, Fakat «harb fcabı...» önünde tarihi &4 - bide de eğilir. Nitekim Reims şehri büyük harb içinde iki ateş altında kalınca hris - tiyanlık âleminin büyük ehemmiyet ver- diği meşhur katedral de zedelendi, bir çok yerleri yıkıldı, parça parça oldu. Muharebeden sonra Fransızlar hem kendi memleketlerinde, hem de dostlari arasında defter açtılar. Bilhassşa Amori- kadan azim mikdarda para topladılar ve katedralı/ gene eski haline getirdiler, Fa- kat bu iş tam 20 sene sürdü. Onun için - dir ki: — Katedral 4 senede harab oldu, 20 se- nede tamir edildi, denilmektedir. Yeniden açılma töreni buğgün yapıla - caktır. İNANMA! 20 senede tamir edilen kilise Ç Dün intişar eden gazetelerde «Şam» dan gelmiş bir telgrat vardı. Bu telgrafta: «— Şam hükümeti neşrettiği bir telgrafta Ankara mümas- sili Âdil Asiamın 4 temmuz günü Ankarada Hariciye Ve- kâletine gittiğini, fakat orada Fransa - Türkiye anlaşmala- rının imzası merasiminde bulunmak üzere çağırıldığını an- İSTER İNAN, İ dudumuza kadar bize Suriye yerine bun- layınca özür diliyerek çekildiğini» bildirmiştir, diyordu. Halbuki imza merasimi sırasında alınmış ve Türk gaze - telarinde neşredilmiş olan fotoğraflarda Hariciye Veklli-. mizin muahedeyi imzaladığı sırada Suriye mümessilinin de Vekilimizin sol tarafında oturmakta olduğu görülüyordu. STER İNANMA! ze kavuştularsa biz de onlara kavuşm sayılmaz — Evet oğlum., — Peki madem ki ö İbugünlerde böy: Z SESSİZ ruz, Neye evlerimizi donatmı bayram yapıp eğlenmiyoruz? . ** * Cezayirde korkunç Bir otobüs kazası Konstantin 9 (A.A.) — Bir otobüs şeh- h € den b Otoöbüsten k cesed çıkarılmıştır, 17 yolcu da yaralanmıştır. Bunlardan an ikisinin yaraları ağır olduğu için hasta- neye nakledilmiştir. Dört buçuk milyon liralık tiyatro ve sinema bileti pulları bastırıldı Tiyatro ve â biletlerine Millet Meclisinde k. nün üzerine Dam, ) rılmıştır Yeni pullar 20 para ile 50 kuruş a- rasın mettedirler. Pul darın üzerinde sinema seyreden resmi ve muhtelif nakışlar bulun: |tadır. Konservatuvar — mezunlarının diplomaları verildi Bu sene İstanbul belediyesi kon - servatuvarından mezun — olan on iki gence diplomaları dün mekteblerinde merasimle tevzi edilmiştir. Diplomalar tevzi edildikten sonra talebeler tara - fından mezunlar şerefine bir müsame- re verilmiş, geç vakte kadar eğlenil - miştir. TAKViM

Bu sayıdan diğer sayfalar: