30 Temmuz 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

30 Temmuz 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

veee X SANA SMA ME a ge EŞ e MN 30 Temmuz - e > Sayfa 13 gm Ansızın ses kesilmişti. Salonu bize seyrettiren gizli yer kapanıvermişti. Genç kimyager mırıldandı: — Dönmeliyiz, Bayan! — Oh... Hayır... Hayır!... — Soğukkanlılığınızı kaybetmeyin! Şimdi prensin profesörle konuşmaları sona ermiştir. Prens zile basacak, pro- fesörü ya dairelerine, ya tayyaresine götürecektir. Bu yerde kalmak bir teh- dikedir. Uyku hastalığına uğramış bir insan” dan farksızdım. Cevab veremedim. Sen- deliyordum. Genç kimyager koluma girdi. Geldiğimiz yana doğru döndük. Beş dakika sonra odamda idim. Genç kimyagerin sesini işittim: ; - Geceniz hayrolsun. > Yarın, ayni saatte geleceğim, asıl işimize başlıya- CAĞIZİ. sev. Ne düşündüğümün, .ne yaptığımın kendim de farkında değilim. Heyecan, tahlil veya muhakeme Kudrezinin ne kadar da amansız bir düşmanı imiş Sanki bütün benliğimden ayrı düştüm ve bir kış günü, bilmediği mıntakelar- da yolunu kaybeden bir serseri, bir şaşkın kesildim. Küçüklüğümdenberi sergüzeşt, sergüzeşt diye tapar, en bü- yük heyecanların bana zevk verebilece- ğine inanırdım. Büyük söylememeli İ-İği miş. Heyecan, bedii zevk veren bir duygu değil, insana insanlığını umuttur racak kadar gaddar bir azrail va İşte bugünüm.. işte bugünkü bep” Şafak atmak üzere ve ben Zer e tağımın içinde kıvranan, üzülen: > nen ve ağlıyan bir H BU baht... Niçin?,.. sefâletten mi: N sözü ağıza atmak bile gülünç olur. Bir milletin mabudesiyim ve hayatımın ih «Son Pasta» nin aşk ve macera romanı: 44 tense insanca didişmiş, ilim. uğrunda bütün bir gençlik çağını çürütmüş, €- İN neşretmiş. Para kazanmağı ih- tiyacı yok. Beşere hizmet için. “ Kim- bilir kaç yılın yorucu çalışmalarının mahsulü olan bu eserler beş yüz oku yucu bile bulamamış. Madem ki beşer, çalışana ve irfan sevmek istiyene karşı idsiz, otursun yerli yerin- bu kadar kay İde... Çeksin kayıdsızlığın . cezalarını... sâzım Âbâd da ona, çok muhtac bu- arr meri olan formüller ve rerek yardım etmiyecek artık... kork- mama sebeb?7.. Yalnız bilmediğim bir şeyi öğrenmiş oldum: Prens, rd dan çok fazla bir âlim, umduğumdan bambaşka bir fen adamı. çok çalışmış ve çok yıpranmış dâ- nasıl d Çi du.. nasıl da yi pe 22 , biri ; e lie pir Çok ince ruhlu Ki vi zınkini evet. tecrübesiz bir ira pek tabiii, Fakat Nözim Âbâd gibi NE insânı bir insan ki ber âlirsin parkı? lk yüzünden uğraşımıyı ei sniye z şubesine servetine güvenere Ye dn Bi Yıllarca ölüleri aramış, ei e mış, leşler bulmuş, m ZA iel İde bir rüzgür kadar hafif ellerile, İmadan, litremeden, eyi raşmış, işlemiş, binbir 5r wap bir insan, cenaze çikan bir ev Sd önünden geçerken tüylerinin ürperdi- hisseder. Prens Nâzım Âbâd, bin- e ılık cesedlerin bugüne kadar ai mahrum mahzenlerine ilk ilim ğını sokmuş. binlerce yıllık mezarla- Çküçük Mem eket Haberleri i - iss allel Firavunların hâkimi uğ- dudaklardan sıyrıldığını kendi kendi- rın rütubetli duvarı arasına dalmış, binlerce yıldan sonra sükünet içinde yatan ölüler âlemine ilk insan sesini götürmüş de titrememiş.. bu cesaret, bu soğukkanlılık, bu metanet kolay ko- lay çökebilir mi ki... Ağladı.. bir ço- cuk gibi ağlarken ansızın bir ölü-kadar hareketsiz kesildi. Gaibe dikilen £öz- erin manzarası hâlâ hayalimde: Müd- hişti, çok müdhişti o gözler.. hele için- de çalıştığı o sultanlar mezarının i şamını anlatırken... Fir'vunlar saltana- tı, Fir'avunlar!.,. İşte bu kelime &tret- |i ti beni... Tarihte az çok okuduğumu: devirlerin hatırasile titremedim., Fir'a- vun sözü,aşk maceramın bir safhasını bana hatırlattı.. sevgi tarihimde bu ke- Ime biç de yabancım değil. Paris civa- /1i rındaki oduncu kulübesinde, bir erkek | nefesinin sıcaklığını ilk defu dudakla- vmda hissettiğim gün boğuk bir ses işitmiştim; — Fir'avunun kızıl... Bilmem nerenin mehtab ışığı allın-|t da, dudaklarıma dokunan yanar du- daklar bir sayha salıvermişti: — Fir'avunun kızı!... Kaç defa, Kaç yerde, Ve bir ara, neden bu kelimenin o me sormuştum dâ.. sormuş ve gülmüş- tüm. Geçen yünler öyle zengin hay ler, manzaralarla sarhoş edici idi ki bu hatırayı çuklan unutmuştum.. Firavun gelmiş ve N i belediye reisi de bize iltihak etti, Böy. | birer biber aldırdı. Sonra; İrımdakiler: Hastanenin, iyi kötü, gene kaldırımlı olan yolunu bıraktılar, bir tarlaya sap- karpinlerimin, ipek çoraplarımın, to * puklara kadar çıkan çamurlarla berbad olduğunu görünce, paşanın mürettep bir muzibliğine uğradığımı Ama ne fayda... ye yakın olan belediye reisine evvelce haber verilmiş olacak ki mumaileyh, bi 2i davet etti, Memnuniyetle razı oldum. Yazan: Eski Dahiliye Nazırı ve eski meb'us Ebubekir Hâzım Paşa “Ben arş deyince yiyeceğiz. Ara sıra hepimiz birden biberleri biber kullanmalıdır, mideye, barsağa iyidir, dedi Bir müddet sonra daire müdürü ve |laştı, müşarünileyhin oturacağı yaver ile birlikte bütün ağalar yanıma | tabağı yerleştirdi. geldi. Şimdiye kadar hiç görmedikleri bıldırcın avına gitmek arzu ettiklerini, | ken sofraya yanaştım. Tabağın, paşâ- benim de 'iştirakimi teklif ettiler. Razı İnn önüne gelen tarafında (iki biber olmadım, Fakat onlar; yere Paşa, yemek salonunda elini yıkar- sapının dışarı çıkarıldığını gördüm. Ta- — Siz olmazsanız biz gidemeyiz. Fa-|bağın vaziyetini değiştirdim, çevirdim unmuş bir muziblik olduğunu ber ne-| dense tahmin edemedim. Muşambamı giydim. Akşam üstü meğe alakonulmuş olan ece hastane yolunu tuttuk, Yağmur gittikçe hızlanıyordu. Ya - — Kestirmeden gidelim, (dediler. ılar, Birkaç adım sonra yeni sarı İs- an'adım. Geri döndüm. Bu oyun, evi hastane- eyince hatırladım. — Fir'avunün kızıl... Bigadiçte yağmur bekleniyor Bigadiç (Hususi) — Kasaba ve havalisinde yağmursuzlak devam elmektedir. Sındırgının plânı Açılış- kapanış fiatları 29 -7- 938 ÇEKLER (Arkası var) Ankara borsası Arkadaşlar da suçlarını itiraf eden sü- kütlarile arkama düştüler. Belediye reisinin evinde, mevsimin en nâdide meyvaları bizi bekliyormuş. Onlardan yedik, dinlendik, Kesilmek! bilmeven yağmurun altında gece yarı- sına doğru avdet ettik. Abdurrahman paşa ertesi sabah güle güle sarakaya başladı: — Dün akşem, ben uyuduktan son- ra, kapı kapamuca bıld'rem avına git- kat beraber gelirseniz paşa efendimiz, | VE 0 iki biber sapını içeri ittim. Rastge- tabii bir şey demez, diye o kadar yal-İ|le seçtiğim iki biber sapını da geriye vardılar ki muvafakat etmek mecburi | doğru çektim. yetinde kaldım: Bu davetin, mahza be-| Pâşa sofraya olurur oturmaz, önüne ni tâzib için paşa tarafından tertib o-|tesadüf eden o iki biberi alarak birini, kendisile benim aramda oturan Arif ! Hikmet beye verdi. Şişman kaymakam Nahifi efendi ve ben de dahil olduğum halde on kişiyi bulan sofra halkına da — Ben «Arş!» deyince hepimiz bir « den biberleri yiyeceğiz, dedi. Kendisine; — Efendim, dünyada başka yenecek nesne kalmadı mı ki bu ateş gibi ya- kan biberleri yiyelim, diyecek oldum, — Ara sıra biber kullanmalıdır. Mi» deye, barsaklara iyidir, mukabelesinde bulundu. Gene itiraz ettim: — Kerem buyurun, biberler bilâkis tahriş ederler. — Hayır! Hem bir kere karar verdik, Sözden dönmek olmaz. Bu, kancıklıktır, O kadar uzun boylu düşünmeğe de lüzum yok. Acı, tatlı her ne ise yiyece- Biz! İşte bu kadar, haydi arşi! Paşa, sözünü bitirir bitirmez biberi ısırdı. Ben Arif Hikmet beyin elini tu- tarak yemesine mani oldum. Kendim de, biberin yarısını çiğnemeksizin iki lokmada yuttum. Fakat sıra tohumlu dibine gelince, sanki kezzab içmiş gibi bütün ağzım yandı! Sofradakilerin hali, cenaze çıkmiş bir evde bulunanlar; andırıyordu, Arif Hikmet beyle yaver Emin Ağa müstes- na olmek üzere, en başta paşa bulun- duğu halde hepimizin gözlerinden bol N N i Sındırgının meskün ve gâyri meskün ki sımlarının plâhinın alınması okararlaştırıl- amştır. Yakında faaliyete geçilecektir. i muallimlerinin gezisi ale musllimlerinden mürekkeb bir tiğinizi söylediler, inanmadım. Acaba doğru mu? Avlanmayı arzu ettiğim halde, beni vazgeçirmek için bıldırcınlar hakkın da pek insani sözler söyleyip de, sonra yalnızca gidişinize teessüf ettim. E, an-| benden başka*furkeden İst bakalım. iyi eğlendiniz mi? Halle-| ytoppalığını. Apa sille rine âcıdığın bakbromlardan kaç yüz böylece ödi sa başanın, Emin Ağayı tane tütü nasıl başladığını bilmiyorum, bol yaşlar akıyordu. Fakat yaver Emin Ağanın hali harabdı. Paşanın göz yaşla” rmı ve kendisine gazabla baktığını gördükce zavallının benzi kül gibi olu- yordu, Fakât onun bu perişanlığmı tişamı" tarihlerde yer bırakacak kadar büyük. bedbahtım. çünkü sevdiğim bir insanla hayatımı birleştireceğim gü” nün arifesinde şüphe ve eki. Mi tün lağımı titretmeğe başladı. Ai çinli ş kıran beklediği mes'ud gün zifaf oda-|$'7. Ma için bir geri dertib etmişlerdir. değil, bir “| yonyada dükkünler 7 de açılıp 19da sının kapılarının. açılışı deği eli miner a mimiyet yuvasının kuruluşudur. LİE RR. benimle evlenecek, bü muhakkak. dür Anzara, İstanbul ve İzmirdeki mendile J yalar mem meger — old gil YAR SE e bir saat bir imama yeti la lee müşarünileyh ile üç sene son- vam ediyor. Şu halde zifaf başlayıp yeniden dükkânların açı- 2 Söyleme, berk vice haber Vani ra İzmirde gene berâber bulunurken, bir av hikâyesi münasebetile: — İneboluda, bizim azizin (benim) meşhur bir bıldırcın avcılığı vardır, de- ia çan vilâyete ve belediyeye UP 4 bir müracaat yapılmışlır. Bu müra - > : karara bağlanması yakın- Kapıları eşiğindeyim. Ne ehemmiyeÜ are gbi samimiyet deni” len şey bu muhite, sevgimin muhitin€ girmemiş. Mademki en samimi bir ö #an bildiğim yarınki hayat arkağö$” mın göründüğünden bambaşka bir şâh- siyet sakladığım artık anlamış bulu” nuyorüm, Samimiyet yuvasını, saraim! olmıyan insanlar kuramaz, Prens sâpli” mi değil. Her vakit güldü, güler SiPİ göründü, mes'udların maskesini takın- dı. Bu gece ise ben, o gülen BÜ lerde dünyanın en bedbaht adamının iztırab sellerini uzaktan tanıdım. mediniz? Sizin eğlencenize mani mi © lacaktım? Dayanamadım: — Arzetmeğe ne hacet, dedim. Bele- İdiye reisi de karıştırılmak suretile efen dimizin tertib buyurdukları bu ava İş- tirak etmemeği «lâzimel ubudiyet? el Gene İneboluda, efendimizin de ra meşhur bir biber ziyafeti vardır, ceva- Bıldırcın avı hikâyesi, senelerde, mü- | bını verdim, (Arkası var) şarünileyhin muahaze ve lâtife serma. | srrsesesssesessessnsuuu asama saaeesean sersem ve Bir doktorun günlük . di. Artık, tam sırası idi. İlerisini, gerisi- ni her nedense düşünmeğe lüzum gör“ miyerek, buna: Bursa muallimleri Çanakkalede Bursa iimlerinden 38 kişiden mürek- b bir ln Bursa kültür Mn dörü Fükir olduğu halde Çanakkaleye & işler, ortamekteb binasında misafir işlerdir. S2 sıhhiye müdürü Kuılcahamamda 0 > sahılye imüdürü Şuayib teftiş yap- mak üzere Kızılcnhamama ” Bigada yağmur yaliemiy mahsul sayılan ynısır, fasvi- iğ em İl mak di? iğ Av macerasından birkaç gün sonra, bir sabah, yaver jandarma mülâzimi E- min ağı di de Ni Ağlıyan sanki O d€| Burada kıştık di v nun bahçede iri iri yeşil, kırmızı ia, yi ğe “benim, sanki|/ye, laik Me ; lr ai içek mangalda kebab yaparak notlarından N i yorum ve titre-|hktar, laları bugünlerde yağmura valtı ettiğini gördüm: — a be in Ge geliyor ki a7 a lin Kokular, kuraklığa dayanık- | — Bu ac: biberleri nasıl yiyorsunuz, Yazın gör. ülen * korkuyorum. Zira diş |99X idir. ise nadir tesa- İdedim. iv Tail yanı başımda ve bana GOĞTÜ “Eu olduğu iin izl Bağlarca e Göz nezlesi : dim, gir edilen > ever in iş Ge li ve caktım. Göz Bigada uçak buğdayları 075 — Acı değildir, cevabını (verdi ve (Bahar nezlesi) z yaşları için için akıyor ve yıllardan be” Her yıl yüzde iki hisbetinde köylülerden biberlerden birini uzatarak: DE ral A İN, Yali &n akmış da. Bunun gene İT) şoplanmakta olan uçak buğdaylarını, bu ge- — Yeyiniz, şeker gibidir, dedi, Biber- p Ti için için edbahtlığı | ne tayin edilecek memurlar taplıyacak, ken- yiniz, şeker gibidir, d kına varamıyacaktım, bu b bi dilerine yüzde dört cibayet ücreti veriecek- e den biraz kopararak dilimin ucu ile o kadar sessiz ki.. şu halde neden bu|(ier e Ti taplama usulü daha faydalı g- | mermere rna) yokladım. Dilim, bir kıvılcım parçası” kadar aztarab çekiyorum? | KATMİR | akt Ege Tiyatrosu Temsilleri Ba değmiş gibi yandı. . er o böyle güler bir yüz gördükten sonr&, WE göründükten sonra saadetimin varlığı Termede yapılan halin inşaatı bitmek üzere Termede Pirinç pezarnı mevkiinde belediye — Aziz, sen Emin ağanın, biberler p: niçin inkâra yelteniyorum?. Bulk la!,.. Murdar budala!... Hayir. Buda a da değilim insan iradesinde gizli kuv- Vetler saklı bulunduğunu söylemiyor” lor mi?... Mektebde hap okumuştuk: Beni korkutan, belki irademin benliği" Me bir tebliği, bir hissikablelvuku belkir,.. Profesör, Nâzım Âbâddan bir formül Tababet âlimi, henüz kimsenin da tarafından yapılmakta olan halin İnşax bitmek üzeredir. Bu hal kasabanın büyük bir İlhtiyacını görmektedir. Sındırgı köy kâtibleri kursu ibleri için vilâyet merke- a başlan ve 10 asl bitmek üzere bir kurs açılacaktır. Dursunbey panayırı açılıyor i nayırı, her sene olduğu gi i ya 10 atsin açılacak ve beş ” ulamadığı bir ilim ışığını. diliyor. devan edecektir. Panayırın öon siz de saye Zi ocuk Esirgeme Kurumları ns vermiyor. Çünkü beşere muğ -İ,, Kızılay ve Gi ii amli Mağ mer sürmek Hİ reisi mira Gi için, şeker gibidir, dediğine bakma. O İ, Arnavuddur, ağzı sanki kalaylıdır, bi- Son ee Yare yat berin âcisini ami ih, E- Kıymetli konseri min ağa tatlı olanlardan seçsin de öğle yemeğinde birer tane yiyelim. Paşanın şu tesadüften istifade ederek hepimize birer acı biber yedirmek su- retile bir muziblik vesilesi daha buldu- ğunu anlamakta geçikmedim. Filhaki- ka, paşaya öğle yemeğinin hazır olduğu söylenirken, Emin ağa büyük bir tabak / içine konmuş biberlerle sofraya yak- İda dinimi e «Ferah» Sinemada Bugünden itibaren üç büyük film birden 1 KRONŞTAD YELİLERİ YI PAT-PATAŞON MUCİD 1 32 Nolı EKSPRES

Bu sayıdan diğer sayfalar: