16 Ekim 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

16 Ekim 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA Komitecinin sevgilisi Allah kıismet ederse, yarın ukş_':m tehlikeli bir teşebbüse girişeceğim. Ya- bir hatıra | nımda, bu iki kadın okduğu halde, Hu- — Hayır.. size akl bir şey olsun da, | e alursa olsun. W—*Şumh.ıde vi dudu yarıp geçeceğim. Ya, devlet başa., —ımeseil ya, kuzgun İleşe... (Batşa)ya haber gönderdim. Hudur da yakın olan (Franiça) civarında, herkesin gözünden uzak bir yer hazır- lıyacak. Lâtif ve dilber esiremi oraya nakledeceğim. Tam on beş bin aded kızıl altın gekinceye kadar onunla ora- da vakst vakit buluşarak bir cennet safası süreceğim. Ah, ihtiyar dostum. Sakın, bu söyle- diklerime ağzın sulanmasın. İnsanlar, otuz beş yaşlarımı geçtikten sonra, ar - tık bir kardinal gibi perhize girmeli - dörler. Sen, otuz beşini, dört ay geçir- din. Ben ise, yirmi sekizime gireli, he- nüz on beş gün oldu. İşte, yanımdaki sedirin üzerinde üç — Meselââğâ.. kalbimi?, " Mis Eston, yerinden fırladı. Ellerini kalçalarına dayadı. Vücudünün yarısır Nı ileri uzattı. Sarafof, taşkın bir ih - tirasla parlıyan gözlerinin ı'ç)ne_ğıqlm. İşittiği sözleri, yarlış anlamış gibi?. — Sahih mi söylüyorsunuz?. Diye mırıldandı. Ş Sarafof da ayağa kalktı. Yumrukları- ©i masanın kenarlarına dayadı... O da, tıpkı Mis Eston gibi başımı ileri uzattı: — İsterseniz.. evet... Diye hamurdandı. : O zamean, Mis Eston, bir çocuk gibi ellerini çırpmıya ladı —- m,gA!Lıhm::î saadet... Burada.. böyle bir dağ başında.. bir macera.. bir kalb macerası... E, yemin ederim ki; bu bahtiyarlık, hiç bir Amerika kızıma na- Sib olmamıştır. Diye bağırdı. Kendini, Sarafofun a - ©k kolları arasına aftı. rinmiye başladı. Herhalde şimdi u nacak.. ve kanlı masalla: tekrar etmek için beni yanma çağıra- cak. Onun için telâşa gelmeden şu mek- tubumu bit * Mis Eston; çılgın hülyalarının tahak» kuk etitiğini gören mes'ud bir genç din gibi derin ve leziz bir uyku ç ken, Boris Sarafof da masaya otur Şu mektubu yazıyordu: ( Azizim Garvatof!. Dün akışam, Petrof kaptanla gönder- diğin mektubu akhın. Bu mektubda bana, garib bir sual soruyorsun; — Bu Amerikalı kızı, başına * neye belâ ettin?. DÜ'Ü'WİI. Hakkın var. Çünkü düşündüklerimi bilmiyorsun. Bu meselede, ben ilfi mühim menfaat görüyorum. Bunun birincisi; bu kız". elimde tutacağım. Osmanlı ve Ameri-| ka hükümetlerini birbirine dolaştıraca-| Am. Bilhassa, (Babtâli)yi korkutarak | ir hayli para alacağım. Komtle sa dığının bugünkü vaziyetini g Alırsan; on beş bin Tiranm, komitey te büyük menfaat temin edeceğini, benden evvel sen takdir edersin. İkinci menfaata gelince; bi Tupa ve Amerika efkârı umumiyesini, Makedonya meselesi üzerine çevirmek için, bundan daha büyük bir fırsat o- Tamaz. Bu fırsatı kazamabilmek esbabı- N temin ettiğim için, bana çok_n—.uıı— şekkir kalmanız icab eder fikrinde - Yyim. ğ İsterseniz; bu iki komite menfaali bir k © da; benim hakkamdır. Esirim ve ml- safirim Mis Hellen Eston, esasen M Oera için can veren lâtif bir mahlük - fur... Bon; Sarafof ki; ersemi ısıran di- #i sineklerle bile şakalaşmaktan haş - lanan taşkın ve azgin ruhhü bir insa - Tüm. Kurduğum ağa, bu dilber Ameri- kalı kıxz gibi bir av düşer.. ve o da ben- den esrar ile malâmal bir hayat ister- Be; nâsıl olur, ben bu fırsata kayıdsız- İk gösterebilirim?. Müsterih ol, dostum!. Bu kız yüzün- den, komiteye gelecek ber türlü mes'u- liyete geriyorum. Daha şimdiden işlerim yolurda gidiyor... Vâk:a Mis Esfon, vaziyetin nereye kadar gidip dayanacağını bilmiyor. Şimdilik ben Baş, Diş, Nezle, iKRAMIYE göre ikramiye dağıtılacaktır: Ondan ne kadar memnunsam, o da bun- d ç 500 dan yüz misii fazla görünüyor... Bu ğ 250 Sözlenimi sakım mübalâğaya atfetme . Bana: Ş 100 — Hadi.. Amerikaya gidelim. Orada 00 50 Evlenelim... Ben, senin maceralarımı l " Yazar, bastırırım. Beş on günm içinde, 400 - 4 40 hem meşhur ve hem de zengin oluruz. Diyor. 160 », 20 Tabiidir ki ben, onun bu fikirlerini etmiş görünüyorum. Bu suretle Oyalamıya gayret gösteriyorum... Ah; bir kere onu bizim hududdan içeri at - sam... O zaman; dünya, benim ola - K p y ei a çekilecektir. |bunu üç gün gece yazsa, gene bitire - saattenberi uyku çeken sevgilim, © -| |— — (Baş taraği 12 inci sayfada) P — Ya, öyle mi?, Şu halde acele etmek lâzım.. biraz gecikirsek kadın nesi varsa hepsini satıp savar.. Başka geçinecek bir vasıtası yok ki.., mıyor.. geçende ona eskici tatarlar gel- di... Bir şeyler satacak mı diye dikkat et- tim.. hiç bir şey satmadı. — Gördün mü? Yarın ben onu sıkış - Yazan: Ziya Şakir satmışlır; ne dersin?. İhtiyar kadın tereddütle: — Galiba hiç bir şey satmadı, diyor, İhtiyar adam bir müddet sustuktan Bonra: — Asilzade mahvoldu.. hükmünü ve - riyor. b — Evet... Şimdi onların hepsinin ba - cakları sallanıyor.. — Hepsinin canları cehenneme... Bir zamanlar az mı eğlenip keyif sürdüler.. Şimdi de biraz başkaları keyıf sürsün!, İhtiyar adam, karısının yüzüne ba - karak çok mânalı bir tarzda gülümsedi. Sonra her ikisi birden, semaverin ar - kasında durmakta olan çerçeveli por - | şımda iken veda edeyim. Allaha ısmar- ladık. B. Sarafof Hamiş:; Dönt gün sonra, rraniçada birleşe - Km... Mesele, fevkalâde mektum tu - tubun. Ben, Mis Estonu yerleştirdik - ten sonra Sofyaya geleceğim. Komite merkezinde izahat vereceğim. O za » mana kadar, derin süküt... * — Şimdi senden bir ricam kalıyor, Boris, — Söyle, sevgili Hellen. — Bu telgrafı, postaneye beraber götürelim. KEA trelere göz attılar.. bunlardan — birinde, - âî..'ou. telgraf mı Hellen.? keskin yüzlü bir jimnazi talebesi, diğe - — 'et. rinde ise, yuvarlak omuzları üzerinden göğsüne doğru sarkıtılmış — uzun saçlı, yüksek alınlı tombul bir kız resmi vardı. mez. Bu, ne kadar uzun şey?. | İhtiyar, başile portreleri işaret ede — Gazetem, böyle emir verdi... Mas- | , ». tadtan kaçmımıyacağım, Kürilerimizin —— ç. e V gakin- heyecan zevklerini tatmine çalışaca - |1 ; Gedi, ğ Zayıf ve keskin yüzü, yumuşak ve tat h bir gülüşle canlandı. Kocakarı da, & - — Fakat.. sevgilim; telgraf memuru, (Arkası var) NEVROZİN Nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal keser. EREN ERERA İcabında günde 3 kaşo alınabilir. HENE T. £. ZİRAAT BANKASI Kuruluş tarihi : 1888 Sermayesi: 100.000.000 Türk Lirası Şube ve ajans adedi: 262 Ziral ve ticar! her nevi benka muame Ziraat Bankasında kumbaralı ve ihbarsız tasarruf hesablarında en az 50 lirası bulunanlara senede 4 defa çekilecek kur'a ile aşağıdaki plâna 4 Aded 1,000 Liralık 4,000 Lira İKKAT: Hesaplarındak! paralar bir sene içinde 50 — liradan aşağı aa iyruniya Spküğı- GÜRÜK0N 5 AD tedakler e LĞ deta yeniden doğmuş bir eda ile ve bir gülüşle güldü. Fakat onların yüzlerinde B ) M v cen bi iyi hatlir çabuk — kayboldu. Çünkü, tatlı ve şefkatli hislerin hüküm sürdüğü saat, henüz daha tamamen gel- memişti.. İhtiyar, çalık ve düşünceli bir eda i- le gene söze başladı: — Aleksandr'a para göndermek lâ - zım.. Vâkta o verdiği dersler? — karşılık . . para alıyor.. fakat ne de olsa, öyle bir Grıp, Romallzmaı yerde kendisine bakması lâzım.. yeni el - bise vesaire lâzım. Serde gençlik v Kocakarı kocasını ikaz etti: — Dikkat ot, çocuğun ahlâkın, bozma!. — Aloksandr'ın mı?. — Binlerce ruble göndersek gene onun ahlâkı bozulmaz. O gideceği yolu iyice bilir.. Zagarina'dan ve Ünjentsova'dan, icra vasıtasile alaca- ğiım paraları ona Röndereceğim.. mek zamanı geldi.. — Sonya'ya da günderirim... Korkma, jünutmam,. Kocakarı alâka ile söylenmeğe baş - Tadı: — Acaba kızcağız orada, yabancılar a- rasında nasıl yaşıyor? Ben hep bunu dü- şünüyorum. Zavallı kızcağız belki sıkı - hyordur. — Aldırma, hepsi geçer.. Mektubda iyi olduğunu yazıyor.. hükümet merkezinin insanları naziktir, usludur. Bizimkilere |benzemez.. üç gün evvel Saçkov ne bü » |yük bir rezalet kopardı! Gidip haber ve. receğim, diye bağırdı çağırdı, gizlice re- hin alıp faizle para veriyorsun!, eşyala -| rımı geri ver!, Halbuki dolandırıcı kâra- fa, yedinci aydır faizlerin ödemiyor. Re- | hin koyduğu eşyaya karşılık ben ona otuz ruble verimiştim. Ayda — bir buçuk Tuble faiz alsam şimdiye kadar borcu 39 rTublo tütar, serseri bunu anlamak bile istemiyor. İhbar edecekmiş!. Varsın ih - bar etsin... İşte sandıklar.. bir şey bula - bilirlerse!.. İhtiyar heyecanlandı; burnu — kızardı — Dilenmekten bâşka bir çaresi kal - | son tırayım. Belki de ufak tefek bazı yı>yleı'W — Galiba Sonya'ya da para gönder -| HİKÂYE : Madalyonun iki tarafı |parmağile masaya vurdu, ve sert sert ka rısının yüzüne baktı. Kocakarı: — Allah onların hakkından gelsin, de di. Kendi kuvvetini ve gücünü bildikten he için öfkeleniyorsun? — Fakat, Anne, insanın canı sıkılıyor.. bu dünyada günahkâr olan sade biz mi yiz?, Görünüşe göre, sade biz.. herkes bi- ze kin besliyor, bize dişlerini biliyorlar.. Kocakarı, feylezofca bir eda ile: — Ah, bizim de sanki umurumuz, de - di. Niçin yaşadığımızı, niçin çalışıp ça - baladığımızı Cenabıhak sanki görmüyor Mu? O hepsini görür. Yarın Mahkemci Kübrada biz hepsine cevab veririz. İne sanlara ehemmiyet vermeğe değmez!'.. İhtiyar sükünetle: — Burası çok doğru, dedi. Ser çayını içtin mi? Şu halde haydi, git, yat.. ben bir saat kadar mezamir okuyacağım. — Peki, peki, ben hemen şimdi yat - mağa giderim.. sen oku Allahın sözleri sana biraz sükünet verit!. Ben sana her vakit söylerim, öfkelenmek hiç de doğru değil!, Biz. kendimiz için ya; imiyoruz, onlar için, öz çocuklarımız için yaşıyo » ruz. Onları büyütelim, okutalım, onlar bizim günahlarımızı affettirirler.. On » lar, çara, Allaha sadık okumuş insanlar olacaklar.. işte biz onlar için günaha gi- |riyoruz, tabil bu bize günah yazılmaz! «| Kuşlar bile yavrularını — beslemek için |bir sürü haşerelerin kanına girerler., — Doğru.. Sonya doktor olacak, Alek- sandr da muallim.. İhtiyar kadın, yıkamakta olduğu çay bardağını yıkamaktan vazgeçerek sür « atle: Halbuki o avukat olmak istiyordu! | dedi, | — Niyetinden vazgeçti. Ben sana o « nun mektubunu okumadım mı?. Filolo « |liye geçiyorum, diyordu. Yani muallim olmak istiyor. | — İhtiyar adam, düşünceli düşünceli ma- sadaki portreye baktı ve: — Onda sağlam bir kafa var, o bu kafa ile çok yükselir, dedi. İhtiyar kadın, niyazkâr bir sesle: — Allahım, sen onları — muhofaza et, deği. İhtiyar adam: — Sönya da öyle, dedi. Allah sayimi - zin mükâfatını verdi. Çocuklar — husu - sunda şansımız var.. — Sen hâlâ insanlardan bahsediyor - sun! İnsanlar, insanlar!. İnsanlardan bi- jze ne?, — Çok doğru, Anne!. Sen bunu çok doğru söyledin!. İhtiyar memnuniyetinden — gözlerini yumdu ve tebessümle başını salladı. İki elile masaya dayanmakta olan ihtıyer ka dın ise, maşadaki portrelere bakarak, de- rin ve samimi bir anne gülüşlle onlara gülümsedi. Sonra, masadan ayrılarak: — Benim işim bitti, sen otur oku!, Ben biraz ibadet edeceğim!. İhtiyar, bahtiyar bir gülüşle gülerek: — Haydi, bakalım, dedi, gocuklarını döya doya seyrettin!.. —» Birkaç dakika sonra tıklım tıklıre Jeşya dolu küçük oda tamamen SOssiz - leşti. Gökyüzü Bgeniş pencerelere bak « |makta devam ediyor, yıldızlar ışıldıyor. du. Sokak sessiz ve karanlıktı. Meryem ana resminin önünde diz çö « ken ihliyar kadın, başını neredeyse kan- buru üzerine yaslanacak kadar geriye atı. Nemli gözlerle, âdeta tıkanarak mı « rıldanmağa başladı: — Allahım, sen ona yardım et, sen ©- nu koru!, ve titremeğe başladı, gözlükleri yerin « den oynadılar.. öfkesinden öksürmeğe ko yuldu. Kocakarı, kocasını teskin maksadile: — Hiç kendini üzme, dedi. Önlar bize ne yapabilirler?. Bağırmak m?, Fükat ihtiyaçları olduğu için bize baş vuruyor- VERECEK lar.. mahallede bizi sevmiyorlarmış, var- » 2,000 ”» sın sevmesinler!, Bizi sevenler sağ ol - ğ 1,000 ,, sun!, 4'm Kocakarı bu son cümleyi söyledikten » » İ i 5 sonra başile portreleri işaret etti ve ye- » ,000 ” niden, tatlı bir gülüşle gülümsedi. z 4.8(” Ş İhtiyar, biraz sükünet bularak. ; — Orası öyle, dedi, doğru.. Fakat gü 32006 dlkaram, p şiddetli davranmağa kalkarsam, tıpki yangından sonra olduğu gibi, sokağın ya rısı hapı yutar.. bu şehirden kaçmağa mecbur olur. Çünkü elimde wvvetli se- nedler var.. « İhtiyar, tehdidkâr bir şekilde — kuru Birinci kânun, 1 Mart ve 1 Haziran İhtiyar adam ise, kelimeleri uzatarak, yarım sesle, bir mırıltı halinde mezamir okumasına devam etti, YARINKİ NÜBHAMIZDA: Otobüsteki genç kız Anlatan: İbrahim Hoyi HALK OPERETİ Beyoğlunda Halk tiyatresunda (Eski Çağlayan) yemi kadro, MACAR BALESİ, büyük orkestra J ile yakında başlıyor,, Turan Tiyatrosu Halk ee"i n ASN d Z Peçeli n 8P ) Pembe köşk 3 P,

Bu sayıdan diğer sayfalar: