Hergün Yahudilerin halleri Ne olacak ? U Yızan: Muhittin Birça / ihan harbi, akıttığı kan deryala- rına rağmen, o zamana kadar mevcud dünya meselelerinden hiç birini halledemediği gibi bunlara yenilerini ilâ- ve etmekten de kurtulamadı. Cihan har- binin çıkardığı meselelerden biri de Ya- hudi meselesidir. Yahudiler, cihan harbinde, enternas - yonal ve kozmopolit vasıflarını muhafaza ettiler; bu vasıf onlara, öte tarafta millet- ler birbirlerini boğazlarlarker, kendileri bir tarafa çekilip para kazanmayı temin etti. Meselâ, Amerikayı harbe sokan kuv- vetin, Yahutdi sermayesinin Avrupadaki alacaklarını bataktan kurtarmak istiyen bankalar grupunun elinde bulunduğunu bugün bilmiyen kalmamıştır. Nitekim, Versşilles (Versay) muahedesile yaratı- lan Almanyayı, kendisini o hale getiren Fransa ile anlaşmıya sevke çalışmış olan kuvvet te geniş mikyasta — Yahudiliğin tesiri altında kalmıştı. Bu gibi hâdiseler, evvelâ Almanyada, sonra da etrafa sirayet ede ede, diğer memleketlerde Yahudilere karşı bir a- leyhdarlık uyandırdı. Almanyadaki, bil- hassa eski Avusturyadaki Yahudilere kar- gı olan husümeti tarife lüzum yoktur. Buna şimdi İtalyadaki hareket ilâve e- dildi; Romanya ve Macaristanda da Ya- hudilik hususi bir rejime tâbi tutuldu ve bütün bu ahval neticesinde «Serseri Ya« hudi» diye tasavvur edilen Roman tipi şu dakikada, dünyanın her tarafındaki Yahudiler arasında ekseriyetle göze çar- pan bir tib olmuştur. Evvelce de Yahudilere karşı husumet hareketleri olmuştu. Fakat, bütün bu ha- reketler mahalli ve geçici kalıyordu. Şimdi ise günden güne umumileşiyor ve sistematik şekiller alıyor. Evvelce halk arasında olan bu husumet, şimdi devlet eline geçiyor ve kanun şekilleri alıyor. Aradaki fark büyük ve netice de şübhesiz fecidir. * Şu dakikada hemen hemen bütün dün- ya kapılarını Yahudilere karşı kapamış gibidir. Muhacir olarak bir memleketten çıkıp ötekine yerleşmek istiyen Yahudiye hiç bir memleket daimi vize vermiyor. Verilen vizeler hep muvakkattir. Gelip geçmek için, yahud az bir müddet için verilen bu vizelerle Yahudilerin bir mem« leket içinde oturup yaşamalarına imkân yoktur. Şimdiden görüyoruz ki bir ta - kım Yahudiler, hiç bir memleketten vize alamadıkları için, Akdenizde dolaşan va- purların ebedi yolcuları haline gelmiş - lerdir! Bu nevi insanlar bir hapishaneyi olsun kendilerine cennet sayacak hale gelmiş bulunurlarsa hayret etmek fazla olur. Halbuki, Yahudiler aleyhindeki bu hareket, henüz umumileşmeğe yeni baş- lamıştır. Bir müddet sonra bunun daha ileri gideceğinden şübhe edilemez. Ya ©o zaman ne olacak? Hiç şübhesiz, bu sual, günün en mühim meselesine dokunuyor. Dünya bu mesleyi hal ile mükelleftir. Yahuüdiliğin insanlık huzurunda hüsusi bir kabahati var mıdır, yok mudur? Bu, bir felsefe meselesi olur. Her halde Ya- hudilik denilen hususi varlığın, kendisi- ne mahsus hususi vasıflardan dolayı hu- susi bir vaziyeti olmak lâzımdır ki dün- ya onlardan şikâyet ediyor. Biz mesele- nin bu tarafını burada münakaşa edecek değiliz; fakat, şunu söylemek lâzımdır ki Yahudiliğin, insanlık karşısında hususi günahları olsa bile ayrı ayrı ferd halinde- ki Yahudiler karşısında da insanlığın bir vazifesi bulunduğu muhakkaktır. Yahu- di bir ana ile Yahudi bir babadan doğ « muş ve haham tarafından temsil edilen Yahudilik nizam ve an'anesi içinde bü- 'yümüş olan bir insan, ferd olarak tabii bir günah ile doğmuş ve tabıl bir mahkümi- yete nâmzed bir insan olarak telâkki edi- lemez. Böyle bir anlayış milli olsa bile insanf değildir; bunun için Yahudiye dea bir hayat hakkı vermek lâzımdır. * Yahudiye bir hayat hakkı vermek için ona da bütün insanlar gibi başını soka - ctak bir ev, üstünde yaşıyabileceği bir toprak göstermek zaruridir. Yahudiler, böyle bir toprağı, üstünden dört bin sene| geçen bir hakka istinad ederek Filistinde aramak istediler; fakat, hâdiseler göste - riyor ki Filistin işi ne yürümek kabili - , yetindedir, ne de Filistin, bütün Yahu - —e aa— Çok dinle, az söyle.. — Resimli Makale;: Büyük Fransız ihtilâlinin başlıca simalarından biri olan (Danton) a hiç tanımadığı bir adamın nasıl fikir edindiğini sörmuşlardı: — Kendisine dört cümle söyletmek kâfidir, cevabını ver- di. Beni düşünceye sevkedip edemediğine bakarım, birinci takdirde maltimatı esaslı, ikinci halde yaldız kabilin « SÜZ A dendir. Dünyanın en zengin Kadını Londrada Resimde gördü- günüz kadın, dün- kanıdır. Bir Ame- rikan tütün şirke- tinin sahibi babasından 30 mil- yon İngiliz lirası tevarüs etmiştir. İsmi Doris Duke Cromwell'dir. Ye- ni evlenmiştir. Ge- çen gün «Gucen Mary» gemisile Nevyorktan Lon- draya gelmiş ve hazarı dikkati cel- betmemek için, is- mini vapurun yolcuları listesine yazdır- mamıştır. vy————— — —— dileri birer birer etrafında toplıyabilecek genişlik ve kudrete sahib bir memleket- tir, Filistinde Yahudi iskânı meselesi, biz- ce Yahudi meselesinin halli'için değil, İngilterenin şarkt Akdeniz politikasının takviyesi için düşünülmüş bir işdir. Şu halde, Filistin tecrübesine Yahüudi mese- lesinin hallini temin eden bir tecrübe gözile de bakılamaz. Bu meseleyi halliçin her halde başka bir çare düşünmek lâzımdır. Bu çare, ol- sa olsa, onlara iptidaf insanlarla meskün ve tabil kuvvetleri ile fazla insan besle- meğe müsaid bir yer göstermekten iba - rettir. Eski bir hâkimiyete, kültüre ve milli bir nefis izzetine sahib Arablar için- de bu iş yapılamaz. Gözleri Afrikaya ve- yahud daha başka bir tarafa çevirmek za- ruridir, Bu işin hallini üzerine almak mecbu -| riyetinde bulunanlar Fransızlarla İngi - lizlerdir. Çünkü dünya onların arala - rında paylaşılmış, arzın bütün bu nevi toprakları bu iki milletin eline geçmiştir. Eğer bu işi onlar halletmezlerse Yahudili- EBin ve bilhassa ferd halinde bir takım Ya- hudilerin âÂkıbetleri çok fena olacaktır. Bugün işler o hale gelmiştir ki Yahudi - likten vazgeçmeğe razı olmuş bulunan bir kısım Yahudilerin bu hususta söyle- dikleri sözlere de itimad edilmiyor. Milli bir düşünce ile bunu haklı buluruz. Fa- kat, insani? bir düşünce ile de milletlere terettüb eden bir vazife vardır. Bu vazi- feyi ifa için enternasyonal bir konferans yapılması artık zaruri bir iş olmuştur. Mühittin Birgen yanın en Zzenginl: olan |: kıymeti hakkında — takdirde de fazla sükütu ihtiyar eden adam kapalı bir kutuya benzer, içinde ne olduğu bilinmez, fakat söylemiye başladığı dakikada ku- tunun kapağı açılmıştır. Görmesini bilen kutunun muhtevi- yatı hakkında derhal hüküm verir. Çok dinleyiniz, az söy- leyiniz. H&gün bir fıkr;mx Masal söyleyiniz Meşhur İngiliz yazıcısı Bernar Şov, çalgılı bir lokantada şarkı söyliyen: fena sesli şarkıcıyı, bir şarkıyı bitirip bir başkasına başlamak üzere iken yanına çağırmış: : — Siz, demiş, lokantadaki müşteri- : lerin istedikleri parçaları da söyler — Tabit söylerim.. ne emrediyorsu- : nuz? ;? — — Yerinize gidiniz, ve ben yeme- ğimi bitirinciye kadar çalgı çalan ar- : kadaşlarınıza bir masul söyleyiniz, LLLLLLLI OLLLLLAL L DDD L L L L L L L n A, Hiıpdi tüyünden elbise Kaliforniyanın Ramona eyaletinde hin- diler çok revaçtadır. Hindi ticaretine ve yetiştirmesine kuvvet vermek üzere, ta- mamen hindi tüylerile müzeyyen kadın elbiseleri imal edilmektedir. Resimde gördüğünüz elbise 6000 hindi tüyünden yapılmış bir modeldir. Bir mecliste ancak bildiğiniz bahislere iştirak ediniz, bu RASINDA söylemekten çekininiz. Unutmıyalım ki Kızlı erkekli Talebelerine güreş Yaptıran mekteb İngilterenin Es- sex şehrinde ilk defa olarak muh- telit tedrisat usu- lünü tatbik eden «Barking Abbey» mektebi, çok iyi | SON POSTA #irinciteşrin 16 M — Sözün Kısası Neş'e kürü ı sveçteki ilk mekteblerde, derse başla«s mazdan önce çocuklara yarım saatj kadar türkü söylettirilmekte olduğunu geçen gün bir İngiliz mecmuasında oku- dum. O anda, bundan senelerce evvel, altım- daki apartıman katında oturmuş olan bir komşum hatırıma geldi. Bu zat her sabah erkenden kalkar, ha- fif ve tatlı bir sesle, işine gitmek üzere evinden çıkıncıya kadar eski şarkılar 0- kurdu. Bir gün ziyaretine gittiğimde: — Bilmem, sizi rahatsız ediyor mu « yum? dedi. Sabahları, yataktan kalkın « ca, kendi kendime mırıldanmak âdetim « dir. Her nedense benda bir itikad var « dır: Neş'e ile başlıyan günün uğurlu, ve- rimli ve faydalı geçtiğine kaniim. Onun için, on senedir, yüzümü şarkı söyliye- rek yıkar, kahvaltımı şarkı söyliyerek yer, şarkı söyliyerek giyinirim. Bundan çok istifade ettim. Bu sayede evimden keyifle çıkıyorum. Asabiyet nedir, unut- tum. İşimin başında gönlüm ferah ola « Tak çalışıyor, arkadaşlarımla hoş geçini « yor, bana işi düşenlere iyi muamele edi- yorum. Bu âdetimin sıhhatim üzerinde de güzel tesirlerini denedim. - Yediğimi kolay hazmediyorum. Baş ağrısı, ağırlık gibi şeyler duymaz oldum.. fakat benim bu itiyadım yüzünden komşularımın ra- hatsız olmalarını istemem. Onun için, lütfen doğrusunu söyleyin: Sizi tâciz edi- yorsam, - susayım demiyeceğim, çünkü ben muztarib olurum - fakat sesimi biraz daha kısayım. : — Hayır! dedim; bilâkis devam edi « neticeler almıştır. Genç kız ve er- kekler, ders saat- leri haricinde, bir- likte spor da yap- maktadırlar. Resimde, bir kız ve erkeğin güreş antrenmanı — yap- tıkları görülmek- tedir. 6000 eene sonraki âlîmlere kolaylık Amerikada Georgia eyaletinin Atlanta şehri üniversitesinin zemin katında, mu- azzam bir yeraltı oyuğu inşa edilmekte- dir. Duvarları granit taşlardan ve en sert çelikten yapılacak olan bu oyuğun için- de, muasır medeniyetimizin bütün unsur- ları teşhir ve muhafaza edilecektir. Mevzuubahs anasır altı bin sene daya- nabilecek bir şekilde fotograf, nümune, kitab, gramofon plâkları halinde muha- faza edilecektir. Bu teşebbüsün gayesi, müstakbel âlim- ler için muasır medeniyetimizin tedkika- tını kolaylaştırmaktır. Garib bir av kazası Bir İngiliz lordunun geniş tarla ve or- manlarının bekçisi olan Willtam Broğ- den isminde bir adam geçenlerde, garib olduğu kadar güldürücü şartlar altında yaralanmıştır. İngiliz lordu ve arkadaşları ormanda avlanıyorlarmış. Ormanın her tarafında uzun saatler elleri boş dolaşan asilzade avcılardan biri, hayli uzakta güzel bir: sülünün sallanmakta olan kuyruğunu gördüğünü zannederek, tüfeğini bu isti- kamette patlatmış. Bu esnada, barut dumanile birlikte bir insan feryadı kopmuş. İmdad sesine doğ- ru koşan lord ve arkadaşları, orman bek- çisi William'ın yaralı olarak yerde yattı- ğim ve birkaç metre ötede de, bir sü- lün kuyruğunu andıran güzel, tüylü bir şapkayı, saçmalarla delik deşik olmuş |bir halde görürler. rniz. Zira ben de sizi tatlı tatlı dinliyor ve neş'enizden ben de hisse alıyorum. Sonradan, kendi nefsimde de tecrübe ettim. Bu neş'e kürünün hakikaten in « sana çok faydasi oluyor, Bunu İsveçliler de böyle bellemiş ola « caklar ki, evlerinde ekseriya neş'e deni« len kıymetli şeyden mahrüm yaşıyan zavallı yavrucukların üzerinde de tatbik ediyorlar, i Neş'e!, Bu en ziyade minimini çocukların hakkıdır. Evde gözlerini açar açmaz, ba- balarının, annelerinin ağızlarından Mal- şet derdinden başka bir şey işitmiye işit- miye minimini gönülcükleri pasla dolan bu insan minyatürlerinin ruhlarını te « mizlemek, maneviyatlarını yükseltmek, hayata karşı imanlarını kuvvetlendirmek onlara edilecek en büyük iyilik değil mi- dir? Mecmuada İsveçlilerin bu güzel yolu tutmuş olduklarını okuduğum zaman: — Acaba, dedim, bizim ilk okullarda da bunu tatbik edemez miyiz? Bizim çocuklarımızın haleti ruhiyele « rine, ıztırablarına o kadar âşinayimdir 10 bin İtalyan Gönüllüsü dün İspanyayı terketti Roma 15 (Hususi) — Frankist İspanya: da bir buçuk sene harbetmiş olan on bin İtalyan gönüllüsü, bugün Kadiks lima nından Napoliye hareket etmişlerdir. Bu gönüllüleri taşımak üzere dört ge İSTER Bir gazetede şu satırları okuduk: İSTER İNAN, <— Dün bir muamelenin takibi için resmi bir daireye gitmiştik. O resmi dairede işlerini görenler arasında ayakla- İSTER rında şıpıtık terliklerle birisinin dolaşmakta olduğunu hay- retle gördük, dikkat ettik: Yanılmıyorduk. Evet, aramızda, tıpkı evinin yatak odasında dolaşıyormuş gibi ökçesi basık terliklerle dolaşan bir saygısız vardı.» İNAN, İSTER İNANMA! ğri İNANMA! 1 inci Teşrin Rüumi senö İ Arabi sena 1564 16 1857 -?. Resmi sena ım 1 inci Teşrin 1933 l64 PAZAR GÜ | İMSAK 6 | 10 4 | 54 2 | 40 21 1 104 Öğle İkindi Akşam Yatsı G |D HD S DA İ D E, | 12 |00 | 15 (| 04 (17 | 28 ( 18 | 69 z. | 6 |D sol 9 İ a liz | —i 1 ( s1