27 Ekim 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

27 Ekim 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SONPOSTA - “Son Posla_, nın Hikâyesi ama mânl olmak ve yolcuların rahatça seyahatleri temin edilmek üze. ve Haydarpaşa ile Eskişekir arasında işliyen 2006 No. lu yolcu katarı 27/10/939 tarihinden 2/11/938 tarihine kadar Ankaraya devam ettirileceği gibi Ankaradan larpaş 2005 No, lu bir yolcu troni işletilecektir. 2006 No, lu katarın Hay - | SŞD ARARAA AAKADRA KKD AAA KA AAA Çevirere : . Alaz JII-IĞ | darpaşadan hareketi saat 15,20, Eskişehirden hareketi 3,55, Ankaraya varışı 10,05 | Haydı Meselenin pek te karışık olduğunu id- | - Ben çoktandır bu kadar kuvvetli, bu| açık bir halde, hâmisini, avukatını din- | dir. 2005 katarın Ankaradan hareketi saat 17,45, Eskişehirden hareketi 2340 dia etmemize imkân yoktur. Her şey ol- | kadar güzel bir söz dinlememiştlim.. Hiyordu. ı olup Haydarpaşaya varışı 8,21 dir. * dukça açık ve basitti Dinleyiciler nefes bile almıyorlardı. | — Ayukat, suçlunun suçunu inkâra lüzüm | Suçlu, suçluluğunu kabul etmişti.. mahkeme heyeti, müddeiumuminin yu- görmüyordu. Hayır.. her şey iddianame- | -— Müddeiumuminin sözlerinde derin — kat'iyet ve önüne geçilmez bir — ker teşrih ederek, ve veddi güç olan bir — ggereken lüzumsuüz, hattâ zararlı bir nes- —ama o havada kim kımıldar da gelir?, “ler, Torik 'beyzadem! Bayan — düşmez. —bön yemeğe töybe edel sin? İstiritya yersin?. Yok? Nee yemez- dir. - tiyara! Alük çıkartacak şey bulamoor da, - Bibi patlamıştır.. Hava soğuk olmamış Filhakika o, bir başkasmin evine gir-| Hırımlar saçan bu ateşli sözlerini dikkat- ayağa kalktı. Kuvvetli ve heyecanlı bir — kefşeden de bizden, haylardar .kuni derler adına. Vaki de Da O tıryanın üzerine yoğudu. Mınakyan V'ııbı de cıhanâ teatro artisti gelmemiş- “fena olacr. diğini, öldürmek kasdile bir koca karıyı yaraladığını, iki takam elbise ile daha bazı ev eşyası çaldığını itiraf etmişti. Gördüğünüz gibi, mesolenin kapalı ve | dı.. bakışları adetâ vahşi bir hayvan ba- maz mı #i? anlaşılmıyan bir yanı kalman ben muhakamenin sonuna kadıx' otur- mağa bile lüzum görmedim.. dışarı çik- mak için ayağa kalktım.. fakat kalaba- | lıktan kapıya kadar gidemediğim için is- | ter istemez e salonda kaldım | Mahkeme salonu cidden — kala sonra ben, dişarı çıkmak için ay tığım zaman yanımdaki ihtiyar adam da, Tühatsız edildiği için olacak, ters ters bana baktı.. velhası! işte bu ve buna ben- | ler beni salonda alıkoydu. e salonkla kalmış oldum.. dik- luyu gözden geçirmeğe başla- dlıu 'ulıı hiç kıpı lan yerinde o- turuyor, manasız ve boş bir takım ba- kışlarla etrafına bakmıyordu.. Ben, adetâ kendi kendime kunuşur gi bi, yüksek sesle söylendim: — Herife acaba ne ceza verecekler?, Bunü çok merak ediyorum. Yanmndaki ihtiyar adam alâkasız bir | tavırla: — Meraka değer bir şey yok dedi, dört | sene ağır hapis ile, hapisten sonra sıki bir zabsta nezareti verirler — Neye istinaden böyle bir hüküm ve- | Tiyorsunuz?. İhtiyar komşum sert bir seşle: — Âzizim, dedi, benim hüküm (falan verdiğim yok, ceza kanunu bu hükmü Weriyor. Biz bunları konuşurken müddelumumi! | sesle iddianamesini dokumağa — başladı. bir şiddet vardı. Suçlunun bütün mazisini, teker te- takım delillere dayanarak, onu, cemiyet içinden hemen şimdi fırla'ıp —atılması we diye tavsif etti. İ Gelgelelim, . düymasına duymuşla: Acep bunda te - teğrafçı — vardır, dersin? Olmaz k olmasın. Müsta - kil vardır. O da amma zor zanaâa -| attır. B-x duğ ğmce drir bucağa sesini du- | yurursun. Bunu duğunu söylerse de kulağ asma!, Dün- ada her neyi ki kazısan, dibinden er- —Mmeni çıkar, Tababette, irahmetlik Hın- tir.. Za! Papor da amma kiyak sallano- or! Seninkiler turşu patlıcana döndü - Gurabi balıkları besloor görünür.. Eyi ki, bun- ezen balıklar Pariz lokantalarına | Yoksam,ülüfer, uskumru, bar-| im.. Sayi fikrime geldi: Cenabın istakoz sever - sin? Yağ ilen, ilimon ilen tefarik Kiyak mezesi olur.. Bak senin eh- kurusıkı ötoor . Barim de de, gidip yatsın. Bayan da öyle. Oturdukçaz daa Vay babasına - be! Düşen dalgayı gördün. Kırk ikilik top güllesi olsa, cıp cıbıldak olup gider, altında dururdun, Badiheva duştur, ne! in, bu gevezelik, fena halde ca- Tunı sıkıvordu. O şu anda, dil bilmedi- ğine öyle müteessifti ki! 'YYoksa, kapta-| mnin yanına çıkacak, onunla tatlı tatlı| — sohbet edecekti. Takvor lâfın arkasını kesmeyince, artık dayanamaı — Sus, be adam! dedi. Lâkırdıya — döymüyor musun? Bu ne kadar marta- val böyle? Nereden de - buluyorsun? Kıs artık sesini! Kafam kazana döndü.. le dinliyorlardı.. Bu sırada gözlerim tekrar suçluya iliş. de anlaşıldığı gibi cereyan etmişti.. fakat | işe biraz daha derinden bakmak icab et- mez mi idi?, Hayatın sırlarını örten per- | ti. Daracik bir alnı, basık bir kafası var- / deyi şöyle hafifçe kaldırmak muüvafık ol- | haydud bulunduğunu gösteriyordu. Suç- lu büyük we hayvani bir korku ile müd- delumumiye bakıyordu. Ben, gene kendimi tutamasım. ymdaki ihtiyara dönerek: — Müddeiumumi yaman söz dedim.. ne dersiniz, herifi tantuna gön- | derirler mi? Ha?. Acaba herife idam ce zası verirler mi?, Yanımdaki ihtiyar, gene ayni lâkayıd tavırla: — Geç canım sen de, dedi lacağı dört sene ağır hapıs ile sıkı bir zabıta nezaretidir. Bu sırada müddelumumi idd'anamesi- ni bitirdi. Yerine oturdu. Ulak bır fasıla- dan sonra avukat ayağa kalktı ve müda- faasını serdetmeğe başladı. Avukat oldukça genç bir adamdı. Fa-| kat daha ilk sözlerinden fevkalâde isti- dacdh, fevkalâde kabiliyetli bir adam ol- duğu anlaşıkyordu.. her şeyden önce ha- rikulâde yi bir hatibdi.. sözlerinde de- rin bir samimiyet, büyük — bir vardı Hitabet - tabiatin insanlara verdiğ” en büyük bir mevhibedir, İnsanları sözleri- ne râmetmek, onlara arzularını dikte et- mek büyük bir bahtiyarlıktır. Avukat, bir buçuk saat kadar söz söy- ledi. Dinleyiciler nefes almadan onu dinli- yorlardı. Kadınlar, derin derin göğüz ge- çiriyorlar, heyecandan terlemiş olan bu- runlarını pudralıyorlardı.. sinirleri biraz daha zayıf olanlarsa, açıktan açığa hiç- kırıyorlardı.. mahkeme retsi de, parma- ğile, sinirli sinirli, önündeki kâğıla vu- ruyordu. Suçlu tamamen şaşırmış ve ağzı yarı sedelik | tâ |kışını andırıyordu. Herifin bütün vazi-| yük bir suç işlemişti.. fakat, bir defa yetleri, her hali karşımızda tipik bir | sun iyi bir yilrı »| değ jnedildiğ Herifin a- | | (ile sıkı bir zabıta nezaretidir. Evet, suçlu, hakikaton bü- kle bu adamın saffet dolu | yüzüne 'bakmak l&zım değil mi idi?, Avukatın bu son cümlezi üzerine, ben | bir defa daha suçlunun yüzüne baktım kikaten suçlunun yüzü çok basitti | nı da alelâde bir alındı. O kadar da İ ra kafası da, ilk bak t kadar — basık düzgün bir kafa idi. Böyle san öldürmeğe teşabbüs edile vörmek ekiden çok güçtü Pekâlâ le ne ihtima Tekrar yanımdaki ihtiyara döndüm: — Galiba delikanlı berae: edecek; de- dim.. avukat yaman söz söylüyor. İhtiyar, gene ayni lâkayıd tavırla: — Geç efendim, geç, dedi. Herilin ala- cağı ceza dört sene ağır hapis ile sıkı bir zabıta nezaretidir. Avukat sözünü bitindi. Mahkeme heyr- ti çekildi Dinleyiciler de, kararı beklemek üze- re, koridora çıkarak ufak gruplar halin- de avukatın “müdafaasını münal 'a koyuldular.. birçokları suçlunun bir se-| neden fazla bir ceza almıyacağı kana- atinde idi. Komşum ihtiyar, ağaındaki piposunu eğerek: — Geç efendim, geç, diye söylendi. He- rifin alacağı ceza, dört sene ağıc hapis Uzun bir beklemeden sönra mahkeme heyeti salona döndü. Karar okundu: Dört sene ağır hapisle, hapisten sonra sıktı bir zabıta nezareti. Jandarmalar, suçkanun eline kelepçe- yi takarak götürdüler. Din ladılar. | Kalabalık arasında bevim ihtiyarı gör- eyiciler, ağır ağır dağılmağa baş-| Muhammen bedeli 18375 lira olan 120 ton telgraf teli ile 2,5 ton bağ teli 9/12/1938 Cuma günü saat 15 de kapalı zarf usulü ile Ankarada Nafıa Vekâleti binasında satın alınacaktır. Bu işe girmek istiyenlerin 137£,13 liralık muvakkat teminat ıle kanunun tayin ettiği vesikaları ve teklillerini ayni gün saat 14 e kadar İdaremiz Malzeme dai- resindeki komisyon reisliğine vermeleri lüzımdır. tnameler parasız olarak Ankarada Malzeme dairesinden, llüm ve sevk şefl derl dağıtılacaktır. (7839) Haydarpaşada Baş, Diş, Nezle, Grip, Romatizma, Nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhıl kes2;. EME — GERER İcabında günde 3 kaşo alınabilir. MENE B İstanbul Limanı Sahil Sıhhiye Merkezi Satınalma Komisyonundan: Merkezimize aid Kavak tahaffuzhanesi beton iskelesi açık eksiltme suretile tamir edilecektir. A — Tahmin bedeli 610 lira 72 kuruştur, B — Buna aid fenni ve idarf şartaameler Merkezimiz levazımından «â> kuruş mukabilindi C — Eksiltme 8 Iercueşnn 1908 Salı günü saat 14,30 da Galatada Karamusta- fapaşa sokağında mezkür merkez satınalma komisyonunda yapılacaktır. D — Müvakkat teminat parası 45 lira 82 kuruştur. E — Eksiltmeye gireceklerin bu gibi tamirat yaptıklarına dair resmi bir vesi ka göstermeleri şarttir. — «T8ll» düm, Gözlerini kırpıştırarak bir şeyler | lenmesi beriim çok hoşuma gider. anlatıyordu. Muhakkak ki: Yazan: Mih. Zoşçenko — Ben dememiş mi idim?. diyordu.. YARINCİ NÜBSHAMIZDA: Bu adam, güzel söze karşı çok reybi Esrarengiz oda Çeviren: İstmet Hulüsi yranıyordu Halbuki ben onun kanaalinde deği- lim., birisi hakkında mufassal söz söy- sanlardır. Memleket de cidden görül * meğe değer. Ve önünde duran tereyağ kâsesini uzatarak, ilâve etti: — Şimdilik bu bayat - tereyağındar yeyiniz de, inşanllah, akşamüstü, çayda size Felemenğin meşhur, nefis tereya - ğından ikram ederim. Kahvaltılar yendi, kalktılar. Kaptan — Fena edoorum? e havada pi - yatsaa çıkılmaz ya? -|Muhabbet edilir.. İstemiyorum . Muhabbeti de senin olsun, Jlâfların da! Ben başımı dinle - mek istiyorum. — Senin kafan lâf eder? Torik, herifin yü- züne ters ters bak - tız — Ulan! Ensesin- den testere ile kesi- lecek herifsin! de - durduğun yerde, le ters bir halt edersin ki, efkâr - lanmak işden bile — Ne haltı etmişim? — Kafa lâf eder mi, be? — Bilirim ben? Sen öyle demişin. Az evvel, kafamı diğneeceğim deme - din? — Dedim, Kafamı dinliyeceğim de - mek, rahat olmak istiyorum demektir. — Cenabını rahatsız edoorum? — Evet. — Teyesüf ederim! Ben zatına ansi' lopedik malomat veroorum. Senin rinde başkası olsaydı, elimi öpeceydi. — Senin elini köpekler öpsün! 'Takvor münfail bir tavır aldı: — Teşekkürüm.. mersi! dedi. Ve kafa tutaraktan uzaklaştı.. Her biri, yemek yemeden, kamaraya Takvor: «Senin kafan Tüf eder?» dedi, girip yatağına serilmiş, pestil gibi ya- tıyordu. Fırtına, ayni hızla sabaha ka- | |dar devam etti. Sabahleyin, pek uzak- tan Felemenk sahilleri görünmeğe baş- ladı, Gurabi efendi ile karısında kımıl- danacak hal olmadığından, başlarını bütün gün yastıktan — kaldırmamağa karar vermişlerdi. Torikle Takvor yu- karı çıkmayı, kahvaltı etmeği ve hava almayı tercih ettiler. Deniz, çiselemeğe başlıyan yağmu -| rım altında gitgide yatışmak istidadı - nu gösteriyordu. Dalgalar daha az bir hırsla yuvarlanmakta idi. Tenha ge - mide hiç bir faaliyet hissedilmiyordu. Bütün gece, kudurmuş anasırla müca- dele eden gemicilerin arlık bitab düşe- rek dinlenmekte olduklari belli idi, İki vakit geçirmek için, Takvordan, şat - Fanç bilip bilmediğini sordu. Hiç bir yit altında kalmamak iddiasında bu kaman Takvor da: — He! diye cevab verdi; sını! — Öyle ise, haydi bir parti yapınız — Kimi ilen? ı Sepi çok mahir bir oyuncu arkadaş, ıslak gü « vertede bir boy ge zinip elrafı taras - sud ettikten sonra yemek odasına in - diler, Orada, kah - valtı sofrasının ba - şında kaptan Löga- lek'i buldular. İhti-| Yarlsaaağuna rağll — Ne? Maymon ilen şah oynaaca men her - vakitkin- S7? Ki y ea den dinç ve taze görl — Amma, _zoıeccp_ımı. mösyö Ka- rünüyordu. — Güler şer: Geı-çek:ken çok ı_vıı oynar, Bmt'eık 4 yolcularını| *fiya Onu karşıma alır, uzun partiler Adünüz yaparım. FAL ST olsun| — Tekvor, bu teklifi kendisi için hay *l G“m““y*îdu* :';r siyet kırıcı mahiyette görmüştü. Fakat fıru;ıı atlattık. Mü- kaptanın her vakitki nezaketine KArŞL teessir — olmadın:g| Sütenmiş görünmeyi de istemedi. İşi ya? Gece sofrada si- lütifeye boğarak: zi görmedim de m&mkımı mucib oldu.| — B haydi b:ı!cağ*ım! dedi; gelsin 'Takvor kendi kendini ıskartaya çı - oynaalım! Tefterimizde bu da yazılı 3 ' kararak, arkadaşlarının, oldukça sar -| Pulunsun Efeni in ıslıkla davetine, hayvar sıldıklarını ve P'ele Gurabi efendi ile koşa köğa 'geldi. Masanın' üstüne kuru 'an şatranç tahtasını görür görmez kendisinden ne istendiğini anladı ve başına geçip oturdu. Oyununda bittabi bilgi, şuur yoktu Lâkin taşlarını bazan öyle isabetle sü rüyordu ki, seyredenlet hayret ediyor lardı. Pek kısa süren ilk partide Takyor mat oldu. Torik: <- Amma da kıtıpiyoz oyuncu imiş sin ha! dedi. İnsan, maymuna da yeni- lir mi? bilirim. — Vah, vah! dedi; Lâkin zararı yok.. nerede — ise düzelirler. Fırtına yatı -| şıyor; birazdan yağmur da diner.. bu - ralarda daima böyledir. On beş, yirmi saat zahmet çekeriz, ondan sonra hava | açar, Öğle üzeri Rotterdamdayız. Fele- menğin çok güzel, faal ve mamur bir limanıdır. Orada, dört saat kadar kala- cağız. İsterseniz karaya çıkar, gezersi- niz, Felemenkliler çok cana yakın in - (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: