27 Ekim 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

27 Ekim 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| O Edebi Bir Mesele | Bizim klâsiklerimiz N) var mıdır, yok mudur? AN Tanınmış edebiyatcı ve muharrirlerin fikirleri Hatırlayamıyor Erkek neş'eliydi. Bir arkadaşı gördü: —. Kapıya dilenci gelmişti. Biraz yemek Ti e. ;Yerdiler, gitti. Bir saat sonra tekrar geldi:| 2 * — Gene mi yemek istiyorsun”. — Hayır, aşçmzı değiştirmeniz. tav- “iye edecektim. 2.4 ( Hoş sözler “J | Tavsiye i derbire hafızasını | kaybetti. Dedi. — Karnın hafı- - zasnı kaybettiği — için mi sevincinden yerinde duramıyör- .. sun? Kaynanam için İ — Tabii. artık şapkacıların, terzilerin Yeni evliyken, her akşam evine bir de-| yerlerini hatırlıyamıyor. #et çiçek götürürdü. Evleneli beş sene olmuştu. O gene bu âdetini bırakmamıştı. Arkadaşları sordular: — Ömrün oldukça katına çiçek mi ta- * Cen clmazsa Bayan hizmetçiyi çağırdı: — Kocücığım, yarın otuz beş yaşıme giriyorum. Beni ne ile sevindirecek- Şiyacaksın? — Ben bugün 0- sin? — Karım için götürmüyorum ki!, damda oturup ” — Ya kim için götürüyorsun? mektub Oo yazaca. an karan yirmi Değ yepma —& in Çe maka e dım, bir gelen o.) iri, diyeceğim! | Orhan Seyfi Yuruf Ziya Bürhan Cahif O Nurullah Ataç Bini ağrıtır da. lursa, evde yor, Kırk yıllık merhum bir davayı dün) sızdır. Bu eserleri bugün birer örnek , dersin. i bortlatmış bulunduk. «Bizim klâsikleri| mahiyetinde telâkki edemiyoruz. On- “Hizmetçi sordu: miz var mıdır, yok mudur?..» suali et-İdan sonraki edebiyatımızdaki eserler Cep feneri — Ya, gelen olmazsa. rafında yaptığımız anketin cevablarını |de aşağı yukarı buna benziyor. Şu ha!- p İREN ini an Gemi öy dün bu sütunlarda okudunuz. Bugün de| de bizim için bu mânada klâsik diyebi- dört cevab daha ki, bun-İleceğimiz eserler ve muharrirler yok- armalar konuşuyorlardı. Bedbin #- rn: — İstikbalimi karanlık görüyorum: Dedi. Bulundukları evin beş yaşmdaki Şocuğu atıldı: — Babamın cep fenerini size vereyim mi? * Otuz sene İş arıyordu: — Artık ümidim kesildi, dedi, bir tür. bir iş bulamıyorum. — İş aramaya başlıyalı çok mu oldu? — Pek te çok sayılmaz. —im — Otuz senet Me Son defa Futbolda bacağı kırılina sordular: — İlik defa im futbol oynuyurduni Cevab verdi: — Hayır son defa! sam uyanır. Tİ Evlendiğimiz zaman çektirdiği- miz fotograf kaybolmuş. bir yenisi. Ri çikartmak için geldik. — Nişanlından neye ayrıldın? — Ayda iki yüz lira terzi parası ver- diğini “öğrendim. terzisimi buldum. Onunla mişanlandırm. — Sizi öpersem bağırır musimız? — Annem daha yeni uyudu. Bağırır- Onlara bir sey söylemeesin! * Mümkün olacak Şişman kadının komşusu zayıf erkek, gün geçtikçe daha sayılıyordu. Şiş- man kadın merak etti: Siz neye za- yıflıyorsunuz” — Rejim yapr yorum. — Sebeb? — Yeni bir elbisem var, bana bol ge. Hyor da, Zayıflarsanız deha bol gelir. — Öyle amma o zaman elbiseyi boz. durup, İki elbise yaptırmak mümkün olacak. * İyi dişü möşüm Yeni zengin, davetdilerinden bir baya- na söyledi: — Size hoş vakit geçirtmek için, iki artist o getirttim. Piyano çalacaklar. İkisi beraber gö mi çalacaklar. — Evet, artistlerden biri de zenci. öte- ki, beyaz tuşlara bösacak, o da siyah iuş- Jara.. iyi düşünmüşüm değil mi? * O 'da bir Genç kadm, ufaktefek kocasını bir ar- kadaşına tanıtı. (ie >â yordu: 1 Ni a — Kocam! Dedi ve ilâve et- ti: N — Piyangodur. Arkadaşı, ufaktefek adama baktı. Dü. şöndü: — Ne düşünüyorsun? — Piyangolarda tam bilet almak, onda bir ibilet almaktan iyi olacak galiba! * Sakın Kahveye girdi, bir arkadaşını gördü: — Ne garib, de- cars di,'biraz evvel birfT— Tıpkı tıpkı sana benziyordu. Arkadaşı rakla sordu: — Sakın onu ben zannedip, bana olan üç lira borcunu ona ödemiş olmuyasm? * Buldum Bir elinde bir tek ekliven vardı: — Ekliveninin tekini kayıb mı ettin? Dediler, — Hayır, dedi, bu teki buldum! — Şu misafirlerini sazsanı. — Kovamam yal. — Biraz piyano çal! Nl 7 Dalgın doktor — Nabız öuyulmuyor, harareti de çok fazla. | Güzel fıkralar 7 Niçin? — Yüz bin Hiraya İhtiyacım var Çalışkan sordu: — Bir iş görmek için mi? — Hayır, bir iş görmemek için * Servet — Benim yegâne servetim zekimdir. — Fakir olduğunuzu herkes bilivor. Bu ayıb bir şey değil kil * Geç kalmıyalım Erkek evine gelince karısına seslendi — Haydi hazırlanmaya başla, sinema-! ya gideceğiz. — Bu gece mi? — Yarın gece gileceğiz amma, #en şimdiden hazırlanmaya başla da geç kal- mayalam, * İğneler Çocuk, eline bir deste iğne geçirmişti. İğneleri teker teker bahçenin etrafını dikti. Babam gördü: — Bunlar ne olacak? Ü — Büyüyecekler, demir parmaklık ©- Jacaklar, * O zaman Çocuğa sordular: k — Tufan niçin çok dehşetli olmuştu. Çocuk düşündü: — O zaman deha şemsiye, muşamba icad edilmemişti de.. lar da klâsik anketimize birer klâsik cevab nümunesidir. Nurullah Ataç Yüklüce bir tütün parçasını mınna- cik bir sigara kâğıdına yerleştirmiye çalışan Nurullah Ataç gözlüğünün üs- tünden baktı. — Hayrolat.. — Malüm, anket., — Gene soracağın sual çetrefil mi? — Pek deği! bu sefer. Bizim klösi lerimiz var mı, yok mu? diye soracak- im, Suratını astı: — Ben buna cevab vermem! Dedi. — Sebeb? — Çünkü bu mesele hakkında ben birçok makale yazdım. — Ziyanı yok. Yazdığınız makalele- Tin parasını bana bedava söylediniz di- ye sizden geriye a'mazlar. Bir de bana hülâsa edin fikrinizi. — Git gazete koleksiyonunu aç, ora- da bulursun! — Ben üç sant gazete koleksiyonu açıp bulmıya çalışacağıma, siz üç sani- ye zahmet buyursamz da üç lâf etse - niz daha kolay olmaz mı?. Nihayet insafa geldi: — İki gözüm efendim, dedi. Klâsik edebiyat, mekteblerde eskiye nümune diye okutulan ön safa geçmiş eserlerin heyeti mecmuasıdır. Bizde böyle bir şey var mı? Kimi okütacağız ve kim anlayacak? Bugünkü nesil Füzuli'den Baki den ne anlar? . Binaenaleyh bizim klâsiklerimiz yoktur, Şair ve mizahe: Orhan Seyfiyi «Gü- len narla ağlayan ayva» masalım ya- zarken buldum. Fikrasma koyduğu is- min böyle mi, yoksa «Ağlayan 'narla, gülen avva» şeklinde mi olduğunu ba- na sord» Ren bildiğimi söyledim. O da bana k “'erimiz hakkındaki bildik- ler'ni sıraladı. — Bunun için zannederim ki ilk ön- ce klâsik kelimesine verilen mânâyı ta- yin etmeli. Eğer klâsik edebiyat kitab- larmda gördüğümüz gibi Yunan ve Lâ- tin edebi ananelerine göre vücuda gel- miş eserler demekse, bittabi klâsikleri- miz yoktur. Yalnız bizim buna benzeyen bir e- debiyatımız, bu edebiyatın büyük san'afkârları var: Divan edebiyati. Bu edebiyat İslâm an'anesine ve o devirde bize bir müddet örnek olan İ- ran edebiyatına göre teşekkül eti içim ara sıra bunlara klâsiklerimiz, yoruz. Fakat bizim edebiyatımız iki merhaleye ayrılıyor: Bir tanesi divan edebiyatı, öteki de garb tesiri altında teşekkül eden yeni edebiyatımız. Divan edebiyatında kendisinden son- rakiler için örnek olmuş büyük üstad- Tarın eserlerine belki bu mânada klâ- sik diyebiliriz. Fakat bu eserlerle bi- zim aramizdeki her türlü bağlar kop- muştur. Onların bugünkü yâziş ve dur şünüş üzerinde izlerini bulmak imkân- tur. Yusuf Ziya Akbabacı, şair Yusuf Ziya cevabına, Rirazla başladı: — Evvelâ suali değiştirip Türk ede- biyatı var mıdır? diye sorunuz, dedi. ıza güzel yazı örnekleri diye Maarif Vekâletinin bastırıp ver- diği kıraat kitablarında altında sahibi- nir İâakal çeyrek asrı geçen şöhretinin. damgası vurulmuş hiç bir eser göstere- mezsiniz ki, üzerinde yabancı bir kalem istediği gibi oynamamış olsun, Ben, böyle bir okuma kitabında ken- di yazımla fki yabancı gibi karşı karşı- ya kaldım. «Birlik» ve «Muhbirlik. kafiyeleri birlik ve habercilik kılığına, daha doğ- rusu Kılıksızlığına girmiş Yarının çocuklarına güzel yazı örne Zi diye işte bu çirkinlikleri gösteriyo- ruz. Klâsik kıymetini asırların asındıra- madığı edebiyatlarda aranır, Bizimki pibi beş yıllık bile ömrü olmıyanlarda değil... Bürhan Cahid Değerli romancı Bürhan Cahid şu cevabı verdi: — Bence klâsik şudur: Üzerinden bir kaç edebi devir geçti ği halde tazeliğini muhafaza ederek - münevver sınıf üzerinde tesirini kay. | betmiyen eserler- yani tarihe malol - muş âsar, Binâenaleyh bu cebheden alırsak, bi zim de edebiyat tarihimizde bu çerçe- veye girecek eserler vardır. Sitil itibarile değil de, fikir itibarile tazeliğini muhafaza edenleri kastedi - yorum. Meselâ, Ziya paşayı alabiliriz. Tü Ah iz devrinde yazdığı eser buzün olduğu gibi yarın da kiymetini ve tazeliğini muhafaza edecektir. Son- ra Nedim.. Nedimin ismini de klâsikle- rin arasına koyabiliriz. Füzuli ebedi bir klâsiktir zaten. nasirler arasında klâsik yoktur, denebilir. Evet, nesirde klâsiğimiz yoktur. Bir devir geçerse belki Cenab Şahabeddin nesri çok kuv- vetli olduğu için tebarüz edecektir. * Klâsiğimiz var mı, yok mu? Sualine cevab almak icin çaldığım altı kor dan da dağarcığıma atılan klâsik târifi baska baska oldu. Bu bir zaman'ar merhum Milletler Cemiyetindeki mü- tearrızın târifine döndü. Klâsik keli - mesi üzerinde bile klâsik bir tarifimiz yok. Bakalım avinei devran yarın çin ne suret göslerir.. Nusret Safa Coşkun Almanyaya yün va tftik ihrccatı artacak Şehrimize gelen haberlere göre, Al- manya Permi dairesi, yakında Alman idhalâtçılarına, Türkiyeden eliemmi - yetli mikdarda yün ve tiftik mübayaa edebilmeleri için kuvvetli o mübayaa permileri verecektir. Bu permilerden sonra Almanyaya yün ve tiftik ihraca- tının çok fazlalaşacağı muhakkak gö « rülrnektedir. “azman ünnizzinmelieii Gününü nene midi ein ke yin Yı

Bu sayıdan diğer sayfalar: