14 Kasım 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

14 Kasım 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA —— Atatürkün En orijinal tarafı Yazan: Muhittin Birgen tatürk'ün hayatına — ve eserine baştanbaşa bir göz atacak olur « sak bir çok mühim müşshedeler yapabi- Nriz. Bu müşahedelerden birini — bugün bahis mevzuu yapmak istiyorum: 10 Temmuz inkılâbından evvel, Ata » türk o zamanki Türk münevverlerinin ve vatanseverlerinin bir çokları gibi, Ab- Jülhamid rejimine düzman, bu rejimi de virmek için çalışmayı gâye edinmiş bir vatandaşdı. İttihad ve terakkı ile onun derin alâkalarını tesbit etmek tarihin va zifesi olmakla beraber, Üsküp, Manastır, ve Selânikten kopan fırtına hareketinin en canlı uzuvlarından biri de o idi. De - mek oluyor ki Atatürk, umumi hayata daha yeni girerken, henüz çok genç ya- şında, bir cemiyet adamı idi. O kadar bü- tün ruhile bir cemiyet adamı idi ki, bu, kendisinin çok halis bir asker ruhu taşı- inasına rağmen, onun o fena devirde si- yasetle de meşgul olmasına mani ola - mamıştır. Filhakika, Atatürk siyaseti çok sever- diş o kadar ki, kendi ağzından işitmiş ol- duğum bir hikâyeyi ve bir sözünü daima hatırlayacağım. Anadolu hareketinin ilk zamanların - da siyasi hırslarile maruf olan . bir ha - mımla konuştuğu sıralarda, ona şu sözle- ri söylemiş: — Hanım efendi, sizin çok güzel göz - leriniz var; ben de güzel gözleri çok se - verim, Buna rağmen, söyliyeyim: Eğer siz gözlerinizin kuvvetine güvenerek si- yasl bir rol oynamak isterseniz haber ve- seyim ki muvaffak olamazsınız. Çünkü ben siyaseti güzel gözlü hanım efendiler- €en çok fazla severim!» Bu sözleri, o zamanlara aid bir siya « $et entrikinin hikâyesi — esnasında O - nun ağzından bizzat dinledim ve hemen hemen kelime kelime muhafaza ederek şimdi naklediyorum. Atatürk, siyaseti Ük hayatından İtibaren çok severdi. * Bununla beraber, Atatürk — siyaseti sevdi, siyast faaliyet yaptı; ancak asker elarak da hiç bir zaman askeri disiplin hilâfına hareket etmedi. Enver Paşa, o - nun için —ve haklı olarak— dar kafalı bir adamdı. Gene kendi ağzından işitti - Fim bir tasvir ile «Enver Paşa — millete bir tabur, bir fırka, bir ordu asker gibi» bakardı. Halbuki o, kendisi, millette bir cemiyet, millette içtimal bir kütle gö « rürdü. Milletin bir ordu olmadığını, mil- lete bir ordu hayatı yaşatmak lâzım gel- | ediğini çok iyi bildiği için Ewvet nın bilhassa cihan harbindeki rolüne çok k dı. Bununla beraber, vatan müda - 8: Mmevzuubahs olduğu, ordu disiplini | ktıza ettirdiği zaman, derhal üniforma - ganın içine girer, ondan dışarı çıkmaz ve fennt olmayan hiç bir İtiraz İleri s: den vazifesini yapardı. On yıllık m tyet di inde Atatürk vazifesini anladı ve böyle yaptı. Bir kelime il büyük insan, asker olmak lâzım gel man tam asker ve sivil olmak lâzım gel- ! zaman da tam sivil ve tam politikacı idi. Hayatınım bütün kesif hir faaliyet içinde geçen seneleri esnasında hiç bir zaman bir tarafı diğer tarafa karıştır - madı, Atatürkün en orijinal tarafı burdan iburettir demek belki doğru olur. Fakat, bu onun asıl orijinal tarafı değil, belki de orijinal tarafının nüvesi, — çekirdeği, yahud da kaynağıdır. Çünkü önun bu ka rakteri inkişaf ede ede Atatürk'ü milli mücadele esnasında büsbütün başka bir rüh, büsbütün başka bir şahsiyet haline getirdi. Biz onu 918 'den sonra başka bir insan olarak Zilse onu ben öyle gö Tadım. Size bu görüş ve anlayı deyim Muharebe meydanlarında kendisinin ne büyük bir kumandan olduğunu, da - ha cihan harbinde iken dilden dile do - Jaşan medih ve senalarile isbat eden A - tatürk, Erzurum, Sivas ve nihayet kat hareket merkezi olan Ankaraya gelip o- turduğu zaman, sanki hiç askerlik etme- miş bir insan ma dı. Ankara - da millet içine vekillerile | ve hi * karar verip| Barekete geçmezden evvel herkese söz söyletti, herkesin söz hakkına riâyet et- * tasvir e - konuş (Devamı 14 ncü sayfada) İnşanlık düşünmeye başladığı günden itibaren en büyük ehemmiyeti tıbba verdi ve tıb beşer neslini korunmaya ça- lışan muhtelif hastalıkları söndürmeye dünya anun sçtığı sıhhat yolunda yürümeye koştu. Bununla beraber tıb bugün kendisinden beklediğimiz kudrete ulaş- mış değildir, fakat gene bedbin olmamaklığımız lâzım- dir. Tıb ilmi bugün bir hastanın hangi hastalığı düçar oldu - 18 ayda 200.000 İngiliz lirası Kazanan yıldız Buğün Hollywoodda ismi en çok geçen yıldızlardan biri, bir zamanlar dünyanın paten şampiyonu olan Sonya Henidir. Yıldız, buklelerle süslü yen! bir saç mo- dusı çıkarmıştır. 18 ayda çevirdiği film-- lerden tam 200 bin İngiliz lirası kazan - mıştır. İngilterede büyük harbin meşhur ettiği iki adam Büyük Harbde İngiliz saflarından harbe ilk başlayan ve ilk kurşunu a- tar. Braytonlu çavuş Tomastır; ve «a- teşi durdurunuz!..» diye ilk telgrafı çe- ken, bu suretle harbe nihayet veren de Hov'lü Fennigton'dur. Bu iki zat geçenlerde Londra radyosunda ihti - saslarını anlatmışlardır. Bir şato satışı Vindsor Dükü ile Düşesinin balay - Jarını geçirdikleri Wasserleonburg şa- dosu, Alcanyanın Paris elçisi Graf von Velezech'e satılmıştır. İSTER | Dün sabah İstanbul gençliğinin canından kopup gelen te- zahürünün içinde bulunmak için biz de Taksim meydanına çıkmak istedik. Oldukça erken davranmış olmaklığımıza rTağmen caddeyi daha evvelden tıkanmış bulduk, 'lerlemek mümkün değildi, geri dönerek bir başka yolu tutmak ta ka- bil olmadı. Yan sokaklardan birine saparak kendimize bir İSTER uğraşırken bütün — Doktorluk ilmi.. —- Bunu yüzde doksan teşhis ediyor, teşhis ettiklerinin ekseri- yetini de tedaviye muvaffak oluyor. Bir zaman gelecek ki müuvaffakiyetlerinin derecesini daha da artıracaktır. Fakat ilim adamlarının vaz'felerini kolaylaştırmak için birinci de- recede hasta o'mamaya, sonra da hastalık başlar başlamaz haber vermeye, üzerinde ehemmiyetle durmaya mecbur ol- V gz mnannnndarn Hergün bir fıkra Kendin okumaman şartile; Çok kötü şiirler yazan bir genç şatr, tanmmuş bir şaire yazdığı şiirleri gös- termiş, sormuştu: — Üstad, ben meşhur bir şair olabi- tür miyim? Tanınmış şair, genç şairin şüirlerini okudu: — Olabilirsin, dedi, fakat kendi şi- #rlerini bir daha kendin okumatmoın şartile, — Neye? yi — Meşhur şair olmadan şiirden ? i nefret edersin de!,, $ li al üDN Avrupa dans şampiyonu DĞ EERESGEREE SAA ASA EEEESİTE 12 milletin iştirakile Berlinde yapılan, Avrupa balo salonları dans şanipiyon - luğunu gördüğünüz İngiliz çifti kazan - muştır. Kanadalı beşizler ameliyat geçirecekler Kanadalı beşizlerin hepsine birden bugünlerde bademcik ameliyatı yapı- lacaktır. Şimdi dörder yaşına basmış o- lan Beşizlerin, bu ameliyattan sonra, bir müddet hiçbir yere çıkarılmıyaca- ğı söylenmektedir. NAN İSTER damarı olan İstiklâ İNAN, İSTER eeaseserene e Arnavud kaldırımı döşelidir, çukurla doludur, karşılaşan iki olomobilin rahatça geçip gidebilmesi imkân. sızdır. Koca bir şehirde bir tek can damarı oluşuna, bitişik damarlarım da asırlerdanberi kansız bırakılmış bulunmasına: duğumuzu unutmıyolım, En iyi Giyinen Bisikletçi kız BZ b Resmini gördüğünüz genç kız, İngil - terede açılan bisiklet sergisinde en iyi gi- yinen bisikletçi kız Ünvanını ve birincili- ğini almış, kendisine bir bisiklet hediye edilmiştir. Kadınlara tavsiyeler Makiyaj yüzü bozar, cildi öldürür, yüksek topuklar barsakları — düşürür, bir kadımı, bir kayaya tırmanmış yılan balığına benzetir. Boyalı tırnaklar da, frengi hastalığının rengini — andırır... Onun için kadınlar boyanmamalı, ta - biatıt kendilerine bağışladığı güzelli - ği ve sadeliği harab etmemelidirler. Bunları biz söylemiyoruz. Melborns da, tıb fakültesinin idare müdürü, dok tor Ösboürne söylüyor. Günahı baynu - na, İNANMA! menfez aradık ve o zaman gördük ki Beyoğlu kısmının can caddesine amud, 20 metre ötedeki sakak bu sokakta İNANMAIL Sözün Kısası Gene ol E. Talu tamın acısı gittikçe gönlüme siniyor.. beynine — birdenbire indirilen ağır tokmağın sademesinden benüz ayılmış biri gibiyim. Şaşkın bakışı larım, O'nun kürduğu şu Ankarada, in- sanlara olduğu gibi, eşyaya da can veren aziz varlığını arıyor. Ölüp gidenlerin, fanilerin arkasından, onlara aid hatıratı canlandıtıp yadederek hüzünlenmek insanlığın insiyaki —an'a- pelerindendir. Ölen fakat fani olmıyan Atamın arka- sından ben onun hangi hatırasını diğer« lerinden ayırd edip te canlandırayım?. Kâinatı ayaklardıracak kudretim mi var? Onun bize bıraktığı hatıralar kâi- nat kadar azarmetli bir kül teşkil eder, Etrafımda sersem sersem dolaşan nazar- larım her yerde onu, hep onu görüyor. Dışımda o., içimde o0.. ben bile, bülün varlığımla O'yum! Aldığım her nelesi, moilli gururumla dik duran başımı, hür toprağıma sert basan adımlarım: ondan başka kime borçluyum? Atam, Atam! Biz, hepimiz, senin uğu- runda, senin için, senin mukaddes ü'küm için canla başla kurban olmağa and içe miştik. Tâ, en ümidsiz, kapkara giümnleri- mizde: «Sizi kurtarmağa gidiyoruml» | mjüdesile cihana meydan okumağa kalk- | tığın dakikadanberi!. Sen böyle vakitsiz, henüz en olgun ça- ğında bizi bırakıp gidecek mi idin? Bi- nanı kurmuş, eserini tamamlamış, aziz milletinin istiklâlinden seciyesine kadar, bepsini, icazkâr küudretinle çeliğe, artık hiçbir fena tesirden korkmıyan pulad bir |zırha bürümüş, vatanın ve cümhuriyetim Jstikbalini müemmen bir hale getirmiş- tin. Artık mutmain ve müsterih, bu ulvi manzaranın zevkini sürecek, kıvancına duyacak, işini bitirmiş hassas bir san'at- kâr gibi onu doya doya seyredip dinlene- cektin.. Mel'un ecel! Sana mutlaka bir can mt lâzımdı? Beni görmedin mi?, Bizi gör- medin mi?, On binimiz, yüz bjnimiz, milx yonumuz, milyonlarımız birden, ona « mukaddesatıma kasem ederim ki - sev& seve, güle güle, feda olurduk! Ah, ululardan ulu Atam! Hicranlarım- dan hangi birini söyliyeyim? Karşımda duran matem çerçeveli resmine baktık- ça, gözlerimin sen sağken, sana bakar senin aşkınla, hararetinle, nurunla dolu telarak kapanmadığına yanıyorum. Aziz yurdumun dağı, taşı, toprağı, kuş- ları, bu meş'um sonbaharın kahır nefes- lerile solmuş yaprakları, durgun - sular, sabah akşam Vsr yan sonsuz ufuka lar.. hep ban: -ai söylüyor! Öksüz va.an, kâinat, tabiat bana seni soruyor, Atam.. ve ben, cevab veremiyo- Tum.. O muf.. O öldül, * ! Demeğe dilim varmıyor. Nasıl varsın ık*. sağlığa, ebediyete, senin varlığınla iman etmiştim, Atam! Şu cadde, zafer eklilin! tunç renkli bas şının üzerinde taşıyarak geçtiğin yer.. gu kapı, milletine en büyük kurtuluş müj- desini getirdiğin gün eşiğini aştığın kap!e ga kürsü Türklüğün ebediyetini cihan& haykırdığın minberdir! Bugün ben, onların hiç birine bakamıl* yorum. Acın gözlerimi kör, şuurumu pe"* rişan, benliğimi zebun etti.. hiçbir mâ* teme benzemiyen matemin, yirmi yıldan* beridir bana duyurmuş olduğun eşsizi hazların hepsini silip süpürdü. Ölümülk biçare gönlümü bomboş bıraktı Atam! , (Devamı 11 önci sayfada) TAKVİM lKllTEŞRlN ei

Bu sayıdan diğer sayfalar: