16 Kasım 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

16 Kasım 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

POSTA İkinciteşrin ATATÜRKÜN HATIRATI Zamanın Hariciye Nazırına dedim ki: “Vaziyet gör ııvıı düğünüz gibi parlak değildir. Memleket, herşey mahvolmak üzere bulunuyor,, GONUN Nakledenler HMADA MNMDK AAA Sird Mebusu Mahmud merhum ve Falih Rıfkı Atay 1926 TRKLARAKI DLAKA LA YOY LKLKY K.K TIKAKKA AAA KDK TALI DK KUK KAI AAA TAYAKAIIZAI KAKAAL INDN 1s- gerek Osmanlı salta- gf*rik yeni Türk tarihini vücude getiren yiç ve esbab ne kidı' mühim bir safha u bildiğimizden, evvelâ bu me-| seleye dokunmak istedik. Hiç kimseye meçhul değildir, ki harbi ümumi başladığı vakit Sofya atayemili. an Gazi Paşa, harhı w- z aleyhinde ıdi. Gene meçhul değildir, ki harbi umuminin en ve yegâne mumiye ak: fiil iş zniş olmasına medyunuz. Gazi Paşa harbi umuminin ilk günle ra ile bizim birinci sua- “Harbi umuminin biz'm hesabı- mıza iyi netce vereceğine inanmıyordum. ,, — Ben harbi umum! için iyi netice vere yordum. Fakat emri vakiden sonra bu-| lunduğum cebhelerde harbi muvaffaki- yete isal etmeğe çalıştım. Diğer cebheler- de ise sanki aksine müsabaka vardı. Baş- kumandan vekili her hareketinde bir or- mahvederdi: Sarıkamışta olduğu gi- » O ve arkadaşları zaten daha evvel 'Türk milletini ve ordusunu gayri tebil bir vaziyete sokmuşlardı: Bu gayri tabil vaziyet ordunun ecnebi bir heyeti aske- riye eline terk ve tevdi edilmesidir. Bu noktaj nazardan Almanları ve Alman he- yeti askeriyesini tenkid etmek istemem, esıl tenkide lâyık olanlar bittabi bizim| devlet reisimiz ve bilhassa devlet adam-| Tarımızdır. “ Ordu bülün esrarile Alman heyatine teslim olunmuştu, | iliraz etlim, hkal dnlemadılarl..'mu ordusunun giderek ve rica ederek leketi- mize davet eden onlardı. Bu heyete Türk milletinin kabiliyetsizliğinden ve bece- bahsediimiş, adam etme- Böyle bir müra- mem nden sarih suret erne adeta gelip bi leri teklif olur gel muştur. ciz, hattâ haysiyetsiz telâkki ederse ma- zur görülebilir. Ben ordunun bilâkaydü şart, bütün es. rarile, Alman heyeti askeriyesine tevdi ve teslim edilmesinden çok mütcessir- dim, Daha karar verilmezden evvel, te- sadüfen bu vak'aya muttali olduğum va- kit sesimin erişebileceği makamata ka- dar itirazatta bulunmağı vazife addet- miştim, Itirazlarıma hiç kimse cevab ver- medi, cevab vermeğe lüzüm dahi gör- medi. Yalnız bilmünasebe bu zemin üzerin. de müdavelci efkâr ettiğim dostlarımdan biri, ki o zaman erkâmıharbiyei umumi- yede en yüksek makamlardan birini İş- Eal ediyordu. Bana güya son derece sa- mimi davranarak dedi ki: «— Arkadaş bizim tecrübemiz senden çoktur; vakıâ seni hişsiyat ve hayalâte sevkeden şey, memleket ve milletine aş- a düşünmüyorsun, ki bü ve halk senin hararetli aşkını n kadar Jâyık mıdır? Bizim ba- kandır, &a memleke zannett' şımızda pek nüz onlarla k Üük adamlar var: Sen he- uşmamış, onların tecrü- bedide nazarlarına nazarlarını tevcih et- memiş ve memleketin her tarafındaki muvaffakiyetlerinin esrarını anlıyama- mığsın. Eğer bir defa kendileri ile gö- rüşsen, ayni fikirleri kabul etmekte biz- den daha ileri gideceğine şübhe yoktur!» “ Kemal, Kemal, bizi rahat bırak, öyle şeyler yapacağız ki... ,, diyorlardı Kimlerden bahsedildiğini pekâlâ anla- mıştiım; fakat teyid ettirmeğe lüzum gör- muvatfakiyet- | | n menfaatlerimiz | ne itimad etmi- | memnun olacaksın, dünya da Büyük bir hata içinde bulunduk- İlarını söylemekle iktifa ettim. Muhata- |bıtm, ki harbi umumide vefat etmiştir, o zaman kendini yüksek hayalâtın faili gi- bi tasavvur etmekten müftevellid bir he- yecan içinde idi, diyordu ki: — Kemal, Kemal, bizi rahat bırak, son- ra vicdanen mes'ul olursun; biz öyle şey- ler yapacağız ki neticesinden sen de bayrette kalacaktır. Çok güzel konuşan ve namı müstear ile «Tanin» e yazı yazan muhatabıma ehem- miyet verenler çoktu, ben ise bu çok sa- mimf, çok vatanperverane ve hayalper- verane sözlerden teessür duymadım, fa- kat ne söylesem bütün sözlerimin muha« tabsız kalacağına kanaat ederek sutmağı ve düşünmeği tercih ettim. Yalnız bu muhavereye kısa bir cümle Ilâve etmek- ten kendimi alamadım: — Evet îok şeyler yapacaksınız; fakat yapacağınız şeylet korkarım, ki memle- keti çıkılmaz bir girdaba sokmaktan baş- ka bir şeye yaramıyacaktır, eğer ben ve benim gibi düşünenler o gün berhayat balunursak, sizin bugünkü sözlerinizi takdir İle yüdetmiyeceğiz. 'Temenni ederim, ki bizi çıkılmaz müş- külât içinde terketn niz, Muhatabim, sözlerimdeki ciddiyeti ve samimiyeti anlamamış görünerek: «— Merak etme kardeşim» dedi. Gazi Paşa devam etti: — Bu zat arkadaşları içinde en çok ko- nuşabilen, en çok münakaşa edebilen ve zekismma en çok güvenenlerden idi. Di- ğerleri ile de ayni bahisler üzerinde kö- nuşmamış ve serbest münakaşalarda bu. lunmamış değilim. Onlar, uzun görüş- mektense, temaş edilen esaslı noktalara cevab vermektense, büyük bir recülü devlet vaziyeti alarak ve emsalsiz inkı- lâbeı ruh sahibi olduklarını ima ederek ve bilhassa ince diplematlık ve mahir politikacılık san'atlarına pek güvenerek, © yaktin maruf tâbirile (atlatmak) 1 ter- cih etmişlerdir. Bunda muvaffak olduklarından emin Anafartalar kahramanı Mustafa Kemal Paşa Sadrazam Talât paşa ile iki şayanı dikkat mülâkat Zavallı Talât Paşa; kendisinin bir çap- kın Ermeni kurşunile Berlin sokakların- Büyük M;_lli Kahraman yalnız gazetenin erönümsyerimi herkesten fazla takdir eden eşsiz bir cemiyet ve devlet adamı | değit, ayni zamanda bizset gazeteci idi. Gazeteciliğe karşı her zaman yakın bir alâka duymuştu. Resim Onu eHükimiyeti Milliye» matbaasında bir gazetenin baskısını tedkik ederken gösteriyor. | da yere serildiğini işittiğim zaman ne ka- dar müteessir olmuştum! Sadrazam ol- duğu günlerden birinde sadaret maka- mında kendisine bazı hayat! meselelerden bahsetmiştim. Verdiği cevablarla beni güzelce atlattığına kani olmuş. Hattâ bu memnuniyetini bir saat sonra mülâkat ettiği yakın bir arkadaşıma hikfye et- mişti. Fakat iki gün sonra kendini telâşa düşüren bir vaziyet hâsıl olması Üzerine beni gece yarısında evine davet ederek, çare ve tedbir sormak lüzumunu hissetti, O gece telâşlı sadrazamın — meclisinde ayni ârkadaşım da hazırdı. Şu sözleri mekle kendimi teslli ettim: enden fikir ve mütalea soruyorsu- nuz, söylemekte mazurum. Çünkü ben size daha üç gün evvel çok hayatt bir mesele hakkınd» fikir ve mütalcamı söy- lemiştim. Siz ise beni atlattığınıza zahib olmuş, hattâ ilâmı şadümanı etmiştiniz. — Asla! dedi. — Böylediğiniz zat yanınızda oturu- yor, dedim. Gazi Paşanın cebhe ve cebhe gerisi ile ığı temaslar, memleketi zaten maruz âkıibetler hakkındaki kanaatini sarsmadı, bilâkis takviye etti. Fakat a- çaba hiçbir teşebbüs ve ikaz fayda ver- miyecek mi idi? Hakikati işittirecek ve milletin hayat ve mematı meselesi kar- şısında harekete getirilebilecek kimse yok mu idi? Zamanın Hariciye Nazırına yaptığım bir ziyaret Gazi Paşa devlet ve siyaset Âleminde haizi nüfuz dost ve aşinaları bu ikaz tecrübesine devam etmekten hâ. (H kalmamıştır. Bu telkinatır, mühatab- ları Üzerinde nasıi bir tesir bıraktığını |anlamak için şu hatırayı dinliyelim: idiler. Farkında değillerdi ki kendilerini | derin bir merhamet hissile dinliyordum. ;* — O devrin haleti ruhiyesini anlatmak. çin ericali osmaniye» den diğer büyük ini de bu vesile ile yâdedeyim. Arı- ları yapmış bir ku- mandan idim. Zannediyordum, ki ve bilâ- hare dost, düşman herkesin tarzı telâkki- si de benim bu zannımı teyid etti ki, memlekete bir hizmette bulunmuştum, o üzerinde | hareketle bilhassa payitahtı kurtarmış. tım. İnsanlık hali, bu naçiz hizmeti ifg etmiş olmaktan memnun - olabileceğinf tahmin ettiğim Osmanlı ricali mühime mesini ziyaret e& dum ve bu ziyarete leri daha mühim bir vazife hissinin seve kile yapıyordum. İlim, fen, san'at ve hâ« diseler itibarile, memlektim için ve mile letimin mevzuü bahsolmak lâzım gelem hayat ve mematı için düşüncelerim var« dı, başta bulunanlara onları söylemek ide tiyordum. Harie de görmek ve kendisile ko: dalı olur itikadına saptım. Nezaretin hi Müsteşar muavini vardı, Sofya sefaree tinden tanırdım: Halil Bey. Evvelâ “but Bgüzel kalbli adamı makamında buldum, Nazır beyelendiye, kendilerini ziyaret için geld Şimi söylemesini rica ettim.'İne tizar emri geldi. Bekledim, bilmem ne kadar sürdü, fakat intizar epey uzun ole du, bu aralık mühterem nazır pek coli enteresan zairleri kabul etmekle meşe guldü. Farkına vardım, ki ben geldikti ve haber verdikten sonra, gelmiş olan dahi nazır bey tarafından kabul maktadır. Canım sıkılmadı değil, müs gar muavinine: — Beyefendi hazretleri galiba beni nuttular, dedim, Muavin benin. 'ntizarda bulundu tekrar <a'ırlattı. — Beklesin, buyurmuş. Komali sükün ile muavin beyin ya- nında oturdum: Kendisine dedim ki — Sizin nazırınız bütün zamanını böye le manasız ziyaretleri kabul etmekle ml Bgeçirir? 'Terbiyeli ve halük olan muhatabım süe alime cevab vermedi. Bir aralık nazır beyefendinin bürosunu salonla birleşti. ren kapı açıldı, ve bir odacı:- — Buyurun efendim, dedi. Muavin beyle ciddi bir mavzu üzerinü konüşuyordum: — Nedir 0? dedim. Odacı: e— Nazır beyofondi hazretleri şizi kaâ- bul buyuracaklar...» cevabını verdi. — Beklesinler, dedim. * Nazır Beyefendi, memleket ve herşey mahvolmak üzeredir,, Gazi devam etti: — Filhakika müsteşar muavini ile mükâlememizin biraz uzatılmış safh Talât Paşa n neticesine kadar nazır bı.'ycı“ı—nJıniİ davetine icabet edemedim. Nazır bey' fendinin muhteşem bürosuna girül vakit, müşarünileyh beni feilâne kabul etti ve bar riyenin, vaziyeti dahili mumiyei siyasiyenin çı dan parlak bir lisanla ten teşekkür ettim: Yalnız b.ııı müta ve mülâhazatta bulunup bulunamıyac?* ğimi istizah — Hayhay efendim, dedi. (Devamı 11 inci sayfada) yost

Bu sayıdan diğer sayfalar: