16 Kasım 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

16 Kasım 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

16 İkinciteşrin Üç sene onun Adliye F* Vekili yaptım SON POSTA Üç sene Milli Mücadele devrinin bütün buhranlarını, elemlerini, zaferlerini, varlıklarını, neşesini Atatürkün yakınında, onunla beraber yaşadım Yazan: Refik İnce Atatürk 12 sene evvel Millet Meclisi toplantılarından birinde nutkunu söylerken 1920 nisanında İdi, kara günlerin insa- Yalnız ümidsizlik veren o dakikaların- 4 bir (Mustafa Kemal) isminin ışığı ;r'h!:!la toplanan Türkiye Büyük Millet *tSI Azaları arasında ben de vardım. Vakit yaşım 35 idi. Mektebimi bitirmiş, alkan harbine, Umumi harbe iştirak et o:;, Mütarekenin acı hatıralarına" şahid hnihayet İzmirden başlıyan Yunan | Salinin verdiği ıztırab içinde ailece mu- M Tete Maruz kalmıştım. İşte meb'uslu. M Muhaceret zamanında olmuştu. Vatta bilgi, gürgü, tectübe ve bilhassa idaresi hakkında tebellür etmiş Anaat hâsıl edecek ne bir devre gör- ,.ü_'l_k;"- de bir fırsat bulmuştum. Fakat İ h"rlmızrhv, mütemadiyen kanıyan n *T yaranın kanı dolaşıp dürüyordu. &,r'*] Ve yalnız bir teselli ile, Mustafa heş : İn (ben vatanı, millete dayanarak lalde kurtaracağım!) yolundaki se « düşy C8Mak süretile inşirah buluyor - biş v İt tarafta harabiye doğru giden Ka Bürültüsü, diğer taraftan bu Ükki hi Urtarmayı vâd ve taahhüd eden İ bir sada!.. Kempek, 23 nisanda Ankarada Mustafa Gi piç Favuştuk!.. O güne kadar sima - ııı.ç Börmemiş olduğum ©o vakur en - * “irsüye çıkıp ta içinde bulundu- Bilğpig, İN felâketi bütün çıplaklığile ""“lnı "9_ bunlara çareler gösteren be - Ş ddmlnrken gönlümün yela ve Ü '€n kararmış ufuklarında, güneş *YAZ bir nimetin parladığını gö » İncimden ağlıyordum. Tahass'l Tah payaaatimi o zaman cebhede bulü- Tekiapi eFİM Hamid Şevkete bildiren X Bo A0 aynen şöyle demiştim :a.ıı, tü y San e”*’“"ağı nde bu kadar kuvyetli; bu Ve bu kadar kendisine bel bözL ne bir asker, ne bir sivil, a- &ör K b hakkak edim. Müsterih olalım, âlf yay- ı’(i ğ A'_:zımu—.r'_ Ve Türklük bu bü - Hh_..k,___;'" alemdarlığile mutlaka kur- (Atatürk) e ile üç sene milli müca- *Vritin büt a ün buhranlarını, elem - klarım, zaferlerini, varlıkla- "_*' beraber yaşadım. Ben onun —Omı--ğ'm' Parti Rels vekilliğini W Savrayı SKİ zekâ, ihata, ikt ? zam VS kabiliyot vı a 'e derecesini hiç Si — hiç bir kimsede tasavvur ede a meseli & he in a doz, Yetir R 'eleri kolay bir. yoldan :ğı.,.ı_'ubfr Surette halletmenin müstes- N hiy h idi. Size ufak bir misat ile ta- LY.,,nw“mı bırakmak İstiyorum: Nyaya iların bizi mağiüb: öderek Ba « adar geldikleri tafiklerda bir idar, görüş| taraftan da Türkler ve Yunanlılar ara - sında bir sulh yapmak teşebbüsü eksik olmuyordu. Bu teşebbüslerden birinin ya- pıldığı zamanlarda Atatürk ordu başında idi. Bize gönderdiği haberde müzakere « Iıaı-wmlıi yapıp yapılan teklife bir cevab hazırlamamız bildiriliyordu. Biz bir haf- ta uğraştık, sualler sorduk, cevablar al - dık ve nihayet çok iyi olduğuna kani bu- lunduğumuz bir formül hazırladık. Atatürk geldi; bize Heyeti Vekile ha - linde riyaset etti ve bizden hazırladığımız şeyi sordu. Biz izahatını verdik, o bir da- kika tevakkuf etti, sağ elinin baş parma- #mı, mutadı olduğu Üüzere üst dişlerine dayadı ve söze başladı. Bize vaziyeti o kadar güzel anlattı ve öyle bir hal çaresi buldu ki, biz derhal bir haftalık emekle - rimiz Üzerinde en ufak bir tesahüb kay-« gısı göstermeden kendisine iltihak ettik, emeklerimizin bir su damlası bile olma- dığını görmekten azap bile duymadır, bi- VMikis halledilmesi zor bir davanın içinden çıkmış olmanın saadetine kavuştuk. Hiç unutamam, celsemize nihayet — verildiği zaman Şer'iye Vekili olan sayın. Mustafa Fehmi ile beraber ayni zamanda başbaşa gelerek: — Allah bu Büyük Adamı başımızdan eksik etmesin, diye dua ettik ve beraber- ce ağlaştık. O zamandan bu zamana kadar tamam 18 sene geçti, hep o faaliyet, hep © zekâ, hep o alâka ve hep o kuvvet ve idrak hük- münü sürdü. Nihayet yeni bir Türkiye meydana geldi. Ben Atatürkün dehâsımı, milletin her türlü vasıtadan mahrum bir zamanda, her kuvvetin kendisine hasım olduğu günlerde dimdik kafasile ve her tehlikeyi bertaraf eder azmile, millet namına h reket eden ve millete mensub olan her ferdden istifadeyi temin etmek diraye - tile gösterdiği müstesna varlıkta tecelli etmiş görüyorum. Âzası (360) 1 geçen Büyük Millet Mec- lisinde imparatorluk devrinin meclis reisleri, âzaları, nazırları, sefirleri, milli mücadele devrinin hocaları, hacıları, 9. Baları, şehyleri, çiftçileri, mekteblileri, Mektebsizleri vardı. Bunların hepsi ile gö- rüşür, hepsi ile anlaşır, hepsine anlatır, ve kendisi bütün bu kalabalık içinde h- tirasları, endişeleri susturarak bir «mih- rak» halinde dururdu. Meclise hürmeti ilk gününden son gü - nüne kadar zerre kadar eksilmemiş idi. Her hizmetini kendisine medyun olduğu milletini, meclisin hakiki surette temsıl edilmiş görür, ona milleti kadar hürmet ederdi. Atatürk, bütün davasında her ferdi millet kazanı içinde kaynatarak mütesal- lip 'bir kütle vücude getirmek ıçin her şeyde benliğini daima millete ızafe et « mekten geri kalmadı. Onun düsturunda (ben) yok (biz ve millet) vardı. Esasen cski zihniyet ile yeni zihmiyetin farkını bu teşkil ettiğini o bizlere öğretmedi mi? ©O değil mi idi ki, hayatın en büyük saa - detini görmek ve tatmak istiyenlere, bi mun ancak millete hizmetle kabil olduğu- nu göstermişti Bir gün, Sakarya harbine tekaddüm e- | den günlerde attan düşmüş ve göğüs ke - miği çatlamıştı. Haber aldık ki, cebheden Ankara askeri hastanesine gelmiş tedevi olunuyordu. Ziyaretine gittim. Kendile - yolda tesadüf etltim, Yüzü — sapserı idi Kemiklerini sardırmıştı. Belli idi ki, ıztırabı vardı. Kendilerinden istirahat et- melerini ricaladım. Cevablarında: — Olmaz, istirahat ve tedavi vazife ile beraber cebhede! Ben behemehal orada bulunmalıyım! Fedakârlığın böyle necip misallerinden Onun hayatında kaç binlercesi var! Biz o tarihlerde kendisine Başkuman- danlık salâhiyeti vermiştik. O, ordunun hâyat ve idares'ne taallük edon bahisler- de Büyük Millet Meelisi salâhiyetini haiz olacaktı. Bu kadar büyük bir kuvvete, bir an en ufak bir hudud tecavüzü ilâve etmedi. Her üç ayda bir yenileştirdiğimiz bu salâhiyeti ist:ihlâstan sonra tekrar ye- nilemek istiyorduk. O bize: — Efendiler! Size teşekkürler ederim. Memleket artık benim başkumandanlığı- man devamına lüzum göstermiyecek bir vaziyete gelmiştir. Bu kanunu yenileme yiniz!.. Biz Ona kuvvet veriyorduk, O bize fa- zilet ve tevâzu ve zamanında kullanı! - miyacak kuvvetler arkasından koşulma- Ması dersini veriyordu. O günün heyeca- mını her zaman hatırlıyarak aldığım bu yüksek dersin intibahını ve faydasını ta- şifim. Hukuka hürmet Onun esaslı şiari idi, Millet hukukuna tecavüz edildiği için milleti ayaklandıran Atatürk, kadın ve erkek hukuku arasında mü: etti. Âmme hukukuna yeni ve etti. İlim ve irfana bağlılığı ve çalış - kanlığı bizlere ve tarihe nümüne olacak derecede fazla idi, Atatürk, her manasile büyük bır a - damdır. Önün büyüklüğünün $ulesi, Türk için ve beşeriyet için ebedi bir rehber o- lacaktır, Bizler, onunla beraber milli -davada çalışmak bahtiyarlığı içindeyiz, bugünkü Sayfa 3 a günlere aid şayanı dikkat hatıralar Kurtuluş mücadelesinden evvel İsmet İnönünü göremeeeenne Türkiye Cümhu - riyetinin ikinci reisi olan İsmet İnönü hakkında, onun as « keri iktidar ve iha « tasına dalir, emekli ÇGeneral Ziya Kut hak - ki Osmanlı im- paratorluğunun — sor harbiye nazırıdır oldukça enteresan ve meraklı şeyler anlat- maktadır. Sözü kendisine bi Takıyorum: — İsmet İnö 1329 da — tan Kendisi, Yemenden avdet etmişti. Bal -« kan — muharebesinin Junuyorduk. — İsmet İnönü, ordu umumi — karargâhın - da, erkânıharbiyede — vazife — aldı. Fa- kat, bu genç binbaşı derhal, ar - kadaşları — arasında — teferrüd — eden| bir sima oldu. Bu teferrüdün başlıca mü- meyyiz vasıfları şunlardı: Zekâ ve ikti- dar. Hattâ, başkumandan vekili olan İzzet Paşa - eski sadrazam - daima İsmet İnö- den sitayişle bahsederdi. O kadar ki binbaşı İsmet Beye karşı, bariz bır şe- | kilde, hürmetkârane denilebilecek hırıdn, muamelede bulunurdu. | —Aradan seneler geçti. Kurtuluş mücadelesine erkânıharbiye reisi olarak iştirak eden İsmet İnönü, o- na, bu soyadını kazandıran | inci ve 2 n- ci İnönü harblerini yaptı. Askeri bakım. dan, bu muharebeler, üzerinde ehemmi- tle durulacak derecede kıymeti — olan şlardır. İsmet İnönü, silâh ve harb | taları pek noksan bir kuvvetle mun- | tazam bir orduyu ric'ate mecbur etmiştir. ci İnönü muharebesinde ise, techi- t mümkün olduğu kadar arttırılmıştı. kat, elde bulunanlar, gene ihtiyacı kar- ağa kâfI gelmiyordu. Yunan ordusu, hem harb vasıtaları bakımından ve hem |de adedce bize kat kat falkti. Ayni za- manda, Türk ordusunun cenahını çevir- mek gibi, bizim için tehlikli olabilecek bir tabiye de kullanmışlardı. İşte, bu va- ziyet karşısında, İsmet İnönü, cebhenin | tehlikeye az maruz kalan kısımlarından &ldırdığı kuvvetleri vaktinde lâzım ol- dukları yerlere sevketti. Askerlerimiz de büyük bir sebat ve şecaatle kumandan- darının plânını tahakkuk ettirdiler. İşte, Anadoluda bu muharebeler olur- ken 'İstonbulda, dört gözle zaler müjde- lerini bekliyenlerden biri de, bendim, Bu bekleyişimin sebeblerini anlatayım: Damad Feridin başıbozuk kuvayı inzi- batiyesi mağlüb olmuş, bu adam sadra- zamlıktan çekilmişti. Onu, biliyorsunuz, Tevfik Paşa merhüm — istihlâf etn bu kabinenin harbiye nazırı tdim. Vahdeddin, idareyi, bizim elimize, İngi- Hzlerin tavs'yesi Jle teslim etmişti. Çü kü, bir milletin kurtuluş mücadelesini iemenin imkânsızlığını anlıyan — İngiliz- ler, Anadolu ile uzlaşmak lüzumuna kail olmuşlar, bu işi başaracak bir kabinenin teşekkül etmesi için Vahdeddini - zorla- mişlardı. Yani, çaresizlik yüzünden iş haşına buyur edilmiştik. Harbiye nezaretine ilk gittiğim gün, çirkin bir vaziyet ile karşılaştım. Damad Feridin sadrazamlığı zamanında yazılıp ta henüz imzadan çıkmamiş olani tahri- ratları getirdiler. Bunları ökur ökumüz hayretler içinde kaldım. «Kuvayi milli- Ye» yerine ekuvayı bagiye» deniliyordu. ——— nesil ise Onun açtığı zafer, muvaffakiyet, önderlik yolunun takibi saadeti içinde - dir. Her kalbin nefesi, her allenin babası, Türk milletinin en büyük fazilet ve va - tanperverlik abidesi olan Atatürk! Müs. terih uyu, temin ederiz ki, yetiştirdiğin masmeneeni Yazan Osmanlı imparator'uğunun son Harbiye Nazırı General Ziya Kutnak nasıl tanıdım ? n &oön safhalarında bu-İsmet İnönü Müdanya mütarekes'niı imzalendığ. binada General Harington ile berabır İsmet İnönünün eskı bİr resmi «Kuvayı bağiye» terkiblerini çizdim ve badema böyle yazılmaması, doğrudan Goöğruya ekuvayı milliye» diye kaleme alınması emrini verdim. Anadoluya cebhane, silâh ve ner nevi askeri techizat göndermek istiyen zabit. ler vardı. Bunlar gizli bir teşekkül yap mışlar, gizli vasıtalar bulmuşlardı. Hattâ bazıları geceleyin hamal kıyafetine gire- rok sırtlarına cebhane sandıklarını yük- ledikleri gibi, soluğu -motörlerde alıynr- lerdı. Mühimmat depolarına, bu hareketlere göz yumulması için gizliden giliye emir verdim. Böylece Anadoludaki — ordulara âzım olan şeyleri, cezayı tıbbiyeye va- rıncıya kadar mümkün mertebe gönder. e başladık. Fakat, bu işin, işgai #im mevkile nazaran, benim ça panoğlu çıkan tarafları oluyordu. İngi- Ezler, ikide bir cebhanelikler y * karşıma ” dikiliyorlar, a ediliyor, diye fer- yadı veriyorlardı. O zaman, çaresiz, gün- düz külâhh, gece gilâhlı olmak gili bir tedbire baş vuruyordum. Resmen, emir veriyordum: Cebhaneliklere kim yakla: şırsa ateş edin! Sonra, İngilizlere dönüp; — Görüyorsunuz ya, diyordum. vazifemi yaptım! Arkadân, ikinci bir emir veriyordum Cehküneliklerde ne varsa, Şu, şu - şahis- lara hemen teslim edin. (Devamı 9 uncu sayfada) Sen millet ne (Ata'yı) ne (Türkü), ne de (Atatürkü) unutmıyacak, onu, istediğin- den daha iyi muhafaza edecek, ve Türk Milletini çizdiğin program içinde yük . seltecek, yaşatacak ve ebediyen yaşata- caktır!.. REFİK İNCE

Bu sayıdan diğer sayfalar: