20 Kasım 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 11

20 Kasım 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

20 İkinci Yavuz İzmite nasıl gitti? ON POSTA İzmitin Büyük Ölüyü selâmlayışı ve trenin Ankaraya hareketi -, (Baş tarafı 1 inci sayfada) İstanbulun ciğerlerini söktük, göz - kör ettik, kalbini dağladık, ferya- Ü çanı arasında sevgilisini elinden al- Mik. #ldiyoruz. Onu ancak bu göz yaşımız yedar engin mu üstünde ancak kahraman avumun kucağına emniyet edebilirdik. Yavuz, bu Yavuz evlldinı bağrına bastı. Kavrulan kalbinden fışkıran simsiyah Marmarayı matem rengine boyıyarak ilertiyor. Kahraman Alın yazında bu da varmış demek! Sen azametli sinene bastığın bu muh- etm ÖL de bugün ne kadar hüzünlü A | e gün Onun eserini muhafaza için ağ gürletmek mecburiyetinde ka- sana senden kat kat faik düşmanı yemek kudretini verecek olan ebedi - hatırasını unutamıyacağın çu arka kep ende kendi bayrağının altında mede Uyuyan ebedi insandır, Onun diri taşıdığını hatırladığın zaman me bütün bir dünya zaptedemez; nite - Onu şimdi Ona ağlıyan dünya da Ben kafamın içinde başka bir kop yasını çektiğim bu film içinde en ihti- yar tarihi, en genç tarih önünde diz çökmüş görüyorum. Büyükada arkasında yabancı gemi- ler onu selâmlıyarak ayrılıyorlar. Saat 3.. Güneş battı . Her taraf karardı. Yavuzun fışkırt- tığı siyah dumanlarla beraber tam bir zilmet içindeyiz. Fakat önümüzde dünyamıza ışık ve hayat veren güneş gidiyor. O da gurup etti, Birinci gü- neş yarın sabah gene doğacak! Öteki- #i., Söndü mü? Hayır, yandı, ve on - dan fırlayan alevler gönlümüzü tu - tuşturdu. Ondan kopan parçalar ayrı Jayrı birer güneş oldu. Şimdi hepimizin içinde bir güneş var. Hepimizin güne- şinin adı ayni. Atatürk. Bu güneş, gü- neşten daha bahtlıdır. Zira, öteki 12 İsmat kaybolur. Bu ise hiç yurdun üze - rinden eksik olmıyacak! Asil Türk gençleri, Dün içine dolduğunuz küçücük va - purunuzun, adedi, yirmiye çıkan iriki- yım harb gemilerinin dalgalarına bak- | Gidiyoruz. mayarak, yana yatan #övdesile nasil Gene önümüzde O.. Atanın peşisıra koştuğunuzu gördük. haç nda İngiliz, Fransız, Alman,! Ayrılmak istemiyordunuz. Onun ide - biz, alyan, Yunan harb gemileri. Ve. r, Xüşük uskurlarile bizi teyyle çalışan: De birakma bizi bırakmal Bibi haykıran Denizbank ve Şir - “Yriye vapurları, Kiptan köşkünden dürbünüü etrafa "İYorum, Murmaranın dört yanı in - Yiğim... 1927 yi hatırladım. Taj Mustafa Kemal ilk defa İstanbula Z duz, me böyle Onun etrafını çevirmiş -! ali arkasından &a ayn! heyecanla koş tuğunuza, ayrılmak istemediğinize tam bir inancımız var. Bu inanç derin ya - rTamıza en şifakâr bir merhemdir. Yavuzun arkasından koşuyoruz. Çiçekler içinden seçtiğimiz koplozil tabuta bakıyorum. Karanlıkta bile ve” zih bir şekilde yarı miyop gözlerimle seçiyorunı onu, Marmaranın ortasında İzerimize akşamın «isi çökerken Ata- mızın Üzerine nur iniyor sanki, | Dürbünlerimizle ışıkları, kirpikleri- m gemileri, vapurlar, motörler, niz Üzerinde titreşen damlacıkları an- Mia sandallar ona koşuyordu. Sabil-| dıran sahile bakıyoruz. İnsanlar kay - Bindi sedleri haline gelmişti, | maşıyor. Atalarım uzaktan görmek 4 - e m çin belki de sabahtanberi bekleşen o - trk la ne zalim, ne insafmz birinun evlldları, O sün, N İzmite yaklaşıyoruz Maya diri in basmığ- | #atanbulu bıraktık. Atatürk koynu- ei ize göM-| muzda İzmitte ona geceden yorganı © tün gü : üstüne çekeceğiz. iyorduk. Sevincimizden göz- yordu. Bugün ağlıyoruz. kalbimiz ıstırab akan bir Zözlerimiz zehir fışkıran iki mus- bu keder bana o ölçüsüz sevin- Yaptırıyor, bilmiyorum? Yal- bir şey var: Kaç gündür taş bugün kalbimde eriyen a oldu, çağlıyarak yanakla- rlanıyor, bugünkü xsdar do- ığımı hiç hatırlamıyorum. bilirim ki, 1918 im ga - En Büyük İnsanı, ölümün bayrakları, başları 6- FEPEİİİİLE ER, ni f iğ pi hi gemileri gene bu su- U idiler, Şimdi gene ayni... Arada ne muazzam bir fark var. “nlar dünyanın en ileri, en mo - zd. IE İ Dünyanın dört bir tarafına bugünkü, bir milletin gösterebileceği en asfl ve en vakarlı #htiramı gösteren merasimin tafsilâtını vermek için bütün ajanslar, mubarrirler, muhbirler salonda çalı - şıyorlar.. İzmit, ne halde acaba?. Bu bekleyiş onu nekadar sarsmış - tır. Akşamın geribliği içinde hasretin iş lerin! yakan ateşle kimbilir nasl ona sarılacaklar?.. Nusret Safa Coşkun Yavuzda ve İzmitte Yavuz zırhlı 19 — Program müci - bince ecnebi harb gemileri Yavuza Ada açıklarına kadar yefekat ettiler, orada Yavuz ve diğer harb gemilerimiz, yolla - yorlar ve tıpkı hayatta imiş gibi önünde eğilerek ayrıliyorlar, Saat 1830 da Yavuz İzmitin önünde demirledi. Büyük Ölü eller üstünde Za - fere, oradan da karaya nakledildi. İzmit sahilleri hıncahınç bir kalabalıkla dolu. Bugün İzmit çok derin bir matem günü yaşadı. Büyük cenazeyi karşılamak ve Ebedi Şefe son biz ihtiramla yüz sürmek Üzere öğleden sonra 25 bin İzmutli de - miryolu ve istasyon boyuna, Saray bah- çesine akin etmiye başladı. Bütün dük- kânlar ve kahveler kendiliğinden kapan- mış ve şehir mahzun insanlariJe, yarıya inmiş bayraklarile derin bir mateme bü- rünmüştü. Başta büyüklerimiz olduğu halde şehir ve kazaları, nahiyeleri temsil eden heyetler, kara ve deniz askerleri, mektebliler Tersane bahçesine toplan - mışlardı. Yaşı gözler mütemadiyen de « niz ufuklarında dolaşıyordu. Büyük ölüyü hAmil olan Yavuz rırh- ısı saat 18,30 da İzmit önüne vardı. Bu sırada Vali, Tümen müstahkem mevki ve üssübahri komutanları Sey- men motörile Yavuza giderek cenaze- yi selâmlamışlardır. £ Projektörlerin kuvvetli ışıkları altında deniz ve şe hir gündüze dönmüştü ve sessiz gün - düz İçinde karanlıktan sıyrılan binler- ce gözyaşları alev alev yanıyordu. Bü- yük ölü anat 190 de Zafer destroyeri ile mayn iskelesine çıkarıldı. Başvekil ve Büyük Millet Meclisi heyeti ve yüksek rütbeli komutanları- miz da cenaze fle birlikte bulunuyor - lardı, Başta büyük üniformalı beş em- niyet komiseri ve merasime memur komutan yürüyüş kolunda piyade kıt'a- sı, deniz kıt'ası, mızıka ve gerek şe - hirden, gerek İstanbuldan gelen ve sa- yısı yüzleri bulan çelenkler büyük 8 - ünün tabutunun önünde mevki aldı- lar. Tabutun arkasında Atatürkün harb ve madalyalarını taşıyan Ge- neral ve sırasile Başvekil, B. M. Mec lisi mümessilleri, İzmit Valisi, Tümen ve üssübahri komutanları, belediye re- isi, İstanbuldan gelen zevat, daha ar kada askeri ve mülki erkân, kazalar- dan gelen heyetler, Parti ve Halkevi erkânı olduğu halde teşekkül eden c&- naze alayı bandonun çaldığı matem marşı arasında ağır ağır Tersane kapı- sından geçerek İstasyona yürümeğe başladı. Büyük ölü, Türk bayrağına sa- rıht olduğu halde yüksek rütbeli sü - baylarımızın ve erlerin elleri üstünde götürülüyordu. Alay geçerken artık gözler yaşlarını ve göğüsler hıçkırık - larını zaptedemez olmuştu. En küçük- ten en büyüğe kadar herkes ağlıyordu. Bu derin gözyaşı seli arasında «Atam gidiyor musun, O tabuta nasıl girdin > diye inliyen hıçkırıklar derin sükütu yırtıyordu. Alay, saat 20,30 da istas - yona vardı. Orada Atatürkün 74ti kom- pozisyonlarına aid vagonu hâmfi tren bekliyordu. Vagon defne dalları ve büyük iri Türk bayrağile örtülü fat Allahı, Parunu kuvvetli bir devletinin, |rını kestiler, başta İngiliz Mulaya zırhlın | Tabut bu derin teessür içinde vagona Setini Yarattığı En Büyük İnsan olan | olduğu halde bütün ecnebi harb gemi-| yerleştirildi ve tren sast tam 21 de a- İm, şç*lâmlamak için yarı inik bayrak. İleri birer birer Yavuzun sağından geçti.| ör ağır hareket ederek istasyonda ve Mk yine dl heder lr ve geri nde. Bu da a ar bükün bt brıma dan Bern bak Varıyorlar, milerinin zabitan ve efradı selâm va -| kın hıçkırıkları arasından ağır yü- nde sırala Yavuzün gü -İrüyerek mızıkanın çaldığı matem ha - * ınmışlardı. Matinata vertesinde bulunan Başvekil ve generti-| vası içinde uzaklaştı. dayı, © Yasin ediler «Sum VEPU-İlerimiz bu dxtirem ifadesini mukabele) “Tvenin hareketinde cenazenin ba - tüler, Ecnebi gemilerin dönüşünden|lunduğu vagonun perdeleri ai bu- e er sr ar era hi rd. yak mea Bu Serel ONiN İzeti : Nip getirdiği Eüayaşızı mazda ;|derin mukaddes algı hil olan Ya -| halkı Büyük Şefe son tiramı yapmak gözyaşına rağmen | yuz ve Onu takib eden diğer Türk harb| fırsatını bulmuş oldular. Tabutum et - m ar ga a MT yak: | rafında altı meşsle yanıyordu ve bü- Azam eriş Jaşıyorlar, akşamın alaca karanlığı bu| yük finiformalı üç denis ve Üç kara yam me ihtişamlı bir manze -İmatemli kafileyi gittikçe perdeliyor, ge-| sübayı kılıçları çekilmiş olduğu halde mide hep Atatürkten bahsediliyor, meb'-| nöbet bekliyorlardı. a gk sn sanma Ya a Onun Mele barlara çe nl Srknde #badiyen kucuğın- | hamlelerini, generaller de harb menki - Makigekizlş i bedi boz7u bükük, yetim 4 | belerini anlatıyorlar, ber anlatılan hatıra ei di Savarona, İkisinin a- | gözlerde taze bir rutubet bırakıyor. nişını hâmil Kakişe - Bata 2 Malayan, Almanların Amiralin salonunda toplananların ru -|hirden geçmiştir. Halk istasyonda top - Ea Sb ği m me ae minin maça Paramune meyi İl en İlm ii İki İN ayy esini hissediyorum. Bağım »|yük Üniformah yübayların her yarım sa.) Ekiyehirliler yünden dasin çelenk Uçtan, da mütemadiyen şerid dönüyor. atte bir nöbet değiştirmeleri de hüzünlü | yapmışlardır. İstasyon ve gar yüzlerce Ul, "üaklarıma takılmış bir bobin bir örene vesile oluyor. Nöbetten çıkan|meşele ve başım eğmiş balk küvesile Son Kübe böyle tavaf edilmemişti. Istanbu- an dört bucağından yürüyerek, sel gibi akın eden çoluk çocuk, kadın, erkek ebe- diyete göçen Atalarının manevi huzu- runda son defa baş eğecekler, en büyük matemlerinin bütün asaletini yüzlerinde çevreliyerek, Büyük Türkün ebedi uyku. samu uyuduğu Dolmabahçe sarayına gidi- yorlardı. Ne bir ses, ne bir nefes... Yal- mz dörder dörder olmuş, sınıf ve mevki Hatırlıyorum, Osmanlı hükümeti - nin son halifesi Mecidin gene bu sarayda oturduğu zamanlarda, bizleri sarayı gez- meğe götürmüşler, urun redingotlu, sah- te vakarlı, uyuşuk devlet adamlarının rehberliğinde, Dolmabahçe merdivenle- rini tırmanır, göstermelik eşya seyreder gibi, Abdülmecidin çalıştığı odayı, resim- lerini yaptığı dalreyi seyretmiş, kendi- mizi Kabataşa uzanan caddede bulduğu- muz zaman o vakitki çocuk aklı ile bile kâbuslu, kasvetli bir yerden kurtulduğu- muza adetâ sevinmiştik. Halbuki, bugün, kapıları ardına kadar açık saraya urun bir matem şeridi gibi kayan Atatürk avlâdları, halk çocuğu, mübarek ölülerinin manevi huzurlarına bir an evvel ulaşmak için sabırsitlanıyor, Atasını yattığı yerde bir an evvel gör. mek için nemli gözleri ile «millet kâbe- yirmi dört saat (Baştarafı 5 inci sayfada) kaldıracakları vapurlar için daha bir gün evvelinden biletlerini almışlardı. Dün sabahtan itibaren, karada olduğu gibi, Umanda da izdihama mahal verme- mek için lâzım gelen tedbirler alınmış ve her türlü sefer kesilmişti. Umanda biç bir hareket görülmüyor, gebrin her tarafındaki derin "sessizlik ve matem denizde daha kuvvetle hiasedili- yordu. Cenaze törenine iştirak eden tay- yarelerimizin motör sesleri bu bu ma - tamengiz havayı bozmuyor, belki yaralı kalblere daha kuvvetle duyuruyordu. Büyük MUM Kahramanın cenazesini ta- kib edecek olan donanmamız Haydarpaşa açıklarında demirlemişti. Bu arada, Ba- varona yatı da Kadıköy ce- naze merasimine iştirak edecek olan İn- gitere Akdeniz #losu amiral gemisi Ma- laya ortada, Emden onun arkasında, di- ğer dost memleketler harb gemileri de sahile yakın yer almış bulunuyorlardı. Halkın vapurlara tehacümü Baat 11,15 de, Ebedi Şefin cenazesi Köp- purları, Atalarının arkasından biraz da- ba gitmek, Ondan kabil olduğu kadar geç ayrılmak için çırpınan halkla doldular. 11,30 da bu fki vapur, oturacak yer kal « mamış bir vaziyette limana doğru açıldı, bumu diğer iskelelerden hareket eden va- purlar takib etti, Gün Yazan : İbrahim Hoyi sini» araştırıyordu. Ben de adımlarımı öfis ların ayaklarına uydürarak ilerledim. Sanki binlerce yılın hasretini, çağlarmış gidi, hazin hazin gıpıldayan, uzanan ve sanki büyük matemle o da kararmış gibi #çli içli ağlıyan denizin karşısına isabef eden taş merdivenlerden, bu yaşıma kas dar duymadığım bir vecd, bir huşu ile çıktım... Büyük salonun, loş heybeti için« de kubbesine doğru kıvrıla, kıvrıla uza nan meşalelerin kucakladığı köşede (O) nu gördüm. Fani vücudile, aramızdan o ayrılan Atamız, bütün ruhu ile orada idi. Etrafı, önü çelenklerle bezeli, en güvendiği, seve diği ordunun en büyüklerinden başlıyas rak en küçüğüne kadar nöbet beklediği, sandukanın içinde yatan O değildi. O, o raya sığamazdı. Ne bileyim, Dolmabahçe sarayının bu muayede salonunda sessis bir kâinat kaynaşıyordu. Kıyametler ko“ puyordu. Fakat kopan bu kıyametler, kaynaşan bu kâinat, Onun ezel ve ebedi birbirine bağlıyan susuşu karşısında ng Madesizleşiyor, manasızlaşıyordu. t Halk, (O) nun sevdiği, canından aris tuttuğu halk geçiyor, doyamadan geçis yor ve bir türlü içinde olduğuna insana madığım sandukadan yükselen O ber zâ4 manki gibi sarıcı, okşayıcı, nurlu hav“ nın itrile ıtırlanarak uzaklaşıyorlardı, i Kâbe böyle tavaf edilmemişti, İbrahim Hoyi İstanbul yirmi dört saat uyumadı, yemedi, oturmadı xiz Ölüsünü taşıyan Yavuzda, ıslak ba « kışlarla oraya bakıyorlar, konuşmadan, h'ç bir hareket yapmadan, yalnız ağlı « yorlardı. Zaman zaman göğüslerden ko « pan hıçkırıklar, boşanan göz yaşları bü « yük matemin asil havasında, daha asil bir mana yaratıyor; bize Onu ne çok, ne yü- rekten sevdiğimizi bir kere daha göste- riyordu. Ada açıklarında Baat 3,30 olmuştu. Adalar açıklarında misafir harb gemileri ve İstanbulluları ta gıyan vapurların dönme zaman:.. Bu da- kikanın asil heyecanını anlatabilecek ke me bulmak ne kadar zor. Bütün helk vapurların penceresinde, göz yaşları şim di bir tufan halini almış.. Bu sahneye ta- hammül edemiyerek bayılan kadınlar var, Vapurlar ağır ağır dönüyor. Ve Onu yıllarca evvel İstanbula ilk gelişinde, ge- De burada, gene böyle vapurlar içerisin « de, fakat sevinçle karşılıyan İstanbullu « Jar, şimdi Ona: — Elveda diye bağırıyorlar! Yaşlı göze leri ufukta uzaklaşın Yavuzun si'üetine de, acı hakikatı artık tamamile kavrıya- rüden geçtikten sonra, Tophane rıhtımın. |Tak, bitkin ve meflâç yerlerine çöküyon da yanaşmış bulunan Şirketihayriye va-|l8r: Bir vapur karaya oturdu Evvelki gün Şirketihayriye vapurların- dan biri karaya oturmuş, vapurda bulu nan yolcular büyük bir heyecan geçir. Büyük ölünün Yavuza |arişlerâir. nakli Bır ağır ilerliyerek, 13,16 de Yavuz nrh- lınmza vardı. Burada Büyük Ölünün ce- nazasi İhtiramla baş gemiye naklolundu. Bunu Yavuzdan ve dost memleket gemi- lerinden atılan toplar takib etti, Yavuzun hareketi Sabah saat 7,40 da Kanlıcadan kalkan, Ömer kaptanın idaresindeki 79 numaras Vâpur bir sant sonra hiçbir hasara uğ» ramadan kurtulmuştur. C. H. Partisi Eminönü İlçe Başkam ığından: Ulu Şefimiz ve eşsiz Atamw xn hatırasını tebeti için 21 finciteş « Bant, 2,35 de Ebedi Şefin cenazesini!rin 938 pazartesi günü saat 14 te Sas bağrına basan Yavuz, onu takiben Ha -|rayburnu parkındaki heykelleri önün midiye kruvazörümüz, Zafer, Tinartepe!de yapılacak törene bütün yurddaşları torpito ve Dumlupınar, Gür denizaltı g0-| davet ederiz. Bir otomobili bir simıdçiye çarptı fir harb gemileri bunları takib Şoför Şükrünün iihresindeki 2110 Gemilerdeki kıtaat numaralı taksi otomobili Edirnekapı « variyeti aldılar Denlikmak “ve “gir |dan Fatiha gelmekle iken Mala çar « ketihayriyeden dokuz (vapurla; Bus|şısı önünde dolaşmiikta olan Örner iş « vapuru azim Ölünün oesnazesini ta-)minde bir seyyar simidciye çarpmış « vaf ederek, Adalara doğru oyolltir. ! almıya başladılar, Vapurlardaki yüz.) Yaralı tedavi altın alınmış, suçlu leroş (İnsanın ; gözleri, Onun a -İşofür yakalanmıştır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: