31 Aralık 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

31 Aralık 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Birincikânun 31 BON POSTA K” Son Posta,, » tin Hikâyesi SI IAD AAMAMNDI Iİ INN DAKTİLONUN GÖNAHI MNNNO AA Yazanı : Muazzez Tahsin Berkand ,,ımı_mıığ AiT çe Nafıa Vekâleti İstanbul Elektrik İşleri Umum Müdürlüğünden : Mühim ilâ Memur ve müstahdem'nimizin 1938 senezine âid «Yeşil» renkli hüviyet vara - kalarının 1 İkincikârun 1989 tarihinden itibaren ipta! edilerek 1939 senesi - içiz KA UKKTi | | Feriha henüz yirmi iki yaşında olduğu ide otuzunu geçkin bir kadın gibi ken- ni tecrübeli ve curgun buluyor, mek- bden çıktığı gündenberi başından ge - bütün vak'sları bir araya toplamış d bunlardan ciddi ve uzun bir roman| Bir gün, hiç beklemediği bir anda, & -(du—k ö İrağı tanınmış bir şirketin muhaberat dai- u- yaratabileceğini biliyordu. Fa - t o şimdi, hayatını ve başından geçen- soğukkanlılıkla muhakeme edecek değild:. İşte dört senedenberidir. inci defa olarak, vazifesine nihayet “veriliyordu; gene öteye beriye baş vurup | wazife aramak mecburiyeti karşısın- | kalmıştı. Feriha, fakir bir e'lenin birlcik kızıdır. pesile babası, birbir fedakârlıklara arak onu İisenin son sınıfına kadar tmuşlar, ondan sonra da kendisine: — Şimdi de sen çalışıp bize yardım et! Dı_yeıek kızcağızı hayat denilen çetin olun başında bırakmışlardı. |me |. “Bu yolun başında, hamisiz ve tecrübe- iz bir kız ne yapar? Nereye ve kime baş r “Aklına (İlk gelen şey, mektebde ken - sini seven hocalarından birine danış - oldu ve onun teşvi Maarif Mü- ütrlüğüne bir ist'da e müracaat ederek endisine bir hocalık verilmesini istedi. ik, maarif kor!dorlarında her gün kaç saat beklediği halde — istidasına bet bir cevab almak şöyle dursun, tendisine ümid ver dki söz söyliyecek iyi Xalbli yamadı. irisine bile İ Hocalıktan ümidini kesince, yeni - bir | kuvvet ve azimle bankalara baş vurmağa | karar verm'şti. Bir sabah, çantasında bir İistida ile, mermer merdivenli, ceviz ka- ila binalardan n geniş holüne gir- | ve Üstü başı temiz, sarı düğmeleri pi piril bir kapıcıya derdini anlatt. Ferihaya ilk tecrübe dersini veren işte banka kapcısı olmuştu. Onun bir me- iyet istediğini öğren'nce ihtiyar ada- ü buruşuk yüzü tatlı bir gülüşle açıl. Hiş ve ağzından şu sözler dökülmüştü — Kızım, elindeki bu istida ile kirk yıl C kapı dolaşsan kimse senin yüzüne ile bakmaz; git kendine bir tavsiye kap — Tavsiye mi? Ben kimseyi tanımıyo- Tüm ki... —O halde daha çok dolaşacaksın... Kapıcının hakkı varmış meğer. Feriha — günlerle, haftalarla kapı kapı dolaştı. Ba- fi yetlerde, daha insaflı davranarak o » gün adresini ve ismini kaydediyorlar, | yakında kendisine bir cevab yazacakları- ! söyliyerek onun ümidini bü sütün | 2 Son Postanın edebi romanı: Aşıklar yolunun yolcuları d her görüşünde nedense müstehzi bir | Yavır takıncı â bir gün Neclüya işit. | Ürip bizim kızı siniriendirecek kadar terbiyesizliğini ileriye götüren bu yeni | mdak. ahbabları - diye kaşlarımı çatayım?.. Bugün İstan- er fısıldiyordu. Uzake bul ççı nin parladığını ve İçok başım ağrıyor da... b gagası gib' uzanan bur -| — nunun kanadları titred ö'ni görüyordum. CAh şırfintı! İhtimal gene Lenim için ken- esindeki re! *külüstür i, Na « be- * işitmişse bir dedi ı_Nıu Ş kabahat ta a daha - düne arabada : olum?. Halamın pek sağı Büta da hiç tahammmül edemi sm—nı wlueıır- di, derhal Benmse, pastahanedü, yan bazı bayan- dığım gibi kırmamak istiyorlardı. Fakat daha ziya- de aldığı cevab şu idi: — Münhal yerimiz yok.. kadro dol - | muştur. Ve bu suretle haftalar, aylar geçmişti. line geçen bir gazetede gördüğü bir ilân adresine müracaat etti ve derhal kabul edilerek vazifeye başladı. Artık sevincine nihayet yoktu. Son syların bütün ümid - sizlikleri kalbinden slinmiş, — istikbali parlak görmeğe başlamıştı. Ferihanın bu saadeti ancak altı ay sür- dü. Bu altı ayın sonunda, o vakte kadar kendisine bir kardeş muamelesi patzonun halinde bir değişizl.k otdu; dü- rist ve cıddi memuruna, onda n ve hiddet uyandıran bayağı tek.dierde bu- lunmağa başladı. Hayatta gavm sitesine yardım etmek ve namuslu bit sdamla ev- lenerek bir yuva kurmak'an ;baret olan genç kız için bu vaziyete tahammül et- menin imkânı yoktu. Bir akşam, altı ay büyük bir sadakatle çalıştığı bürosundan, bir daha geri dönmemek üzere ayrıldı. Fakat bu çalışma ayları onun için bü- | yük bir tecrübe devresi olmuştu; şi artık evli barklı bir adamın, yanındaki genç daktilosuna fena gözlerle ve fena maksaclarla bakabileceğini öğrenmişti. Acemi ve namuslu bir gile kızı için ha- yat y Bir ay kadar bekledikten sonra Feriha ol- dukça muntazam bir yazıhanede bir iş bulmuştu. Bu defa patronile başbaşa -ça- lışmıyacaklarına, yanlarında ihtiyar bir | veznedarla genç bir kâtibin bulunmasına pek sevinmişti; fakat bursda da umduğu | sonra, kâtibin fesine nihayet yılışıklıği 3 verildi Artık ol lan Feriha, suçsuz olduğu halde kendi - ine yol verilerek asıl kabah: cin hizmette alakonulmuş olmasına etmek istedi; fakat bu defa da şöy cevabla karş — Bir daktilo her zaman kolaylıkla bu- lupur; fakat iyi bir kâtib bulmak güçtür. | Demek, haklı olduğunu bildikleri de onun vazifesine n'ha: veti kendilerinde bulmuşlardı. luya nakletmesile nibayet bulan. iki daha bulmüuştu. Artık kendisini o kadar | tecrübeli bir hayaı karını olarak görü -| yarda ki, işe veya ayrılmak, bir kaç ay ooşta kalmak sebebler onu lüzumundan fazla mütecessir etmiyorda Y ve rahat ettiği bi |nıyordu. Bu nezaketi, yavaş yavaş genç İbir takım tezahl ne kadar fena sürprizlerle dolu! |$ da bunun kend'sin: bir yerden, talihsizliğin getirdiği bir il- lâs sebebile ayrılmak onu pek müteessir etmişti. İdeal bir çalışma yeri gibi, her zuman o büroyu hatırlıyor ve anıyordu. Anadoluya — nakledn iyesile alınmıştı. Bu - resi idi ve burada, talihi yardım etseydi, uzun zaman çalışarak rahat edebilecekti; a bir tesadüf işte gene onun kar. şısına çıkmıştı. Bu defa bir erkek yüzünden değil, ay- larla beraber ç;ılnuı'zı bir kadın arkadaşı sebebi İL işinden olmuştu. yünlerde Molâ - hatle ıırulın pek iyi idi. Bu çirkin fakat kurnaz kız, hayırhah tavırları, iyi kalbli bir insana yakışan tatlı sözlerile derhül Ferihaya xendisini sevdirmişti. Hattâ git gide aralarında sağlam bir dostluk baş- langıcı hissini) veren bir samimiyet bile yerleşiyor gibi idi. Kendisini oldukça tecrübeli bir kız zanneden Fetiha, bir gün, farkında ol - madan, o kurnaz kadının ağına düştü. Daire âmiri, daha ilk geldiği günden | itibaren Ferihaya karşı çok nazik davra- kıza karşı mültefit bir tavır takımmak, onu yanında daha fazl: ymak g'bi | atla, daha şahsi ve hu- | üldü ve nihyet bir gün r sinemaya teklif etmeğe karar verdi. Befi Ferihanın pek hoşuna gidiyordu; fakat ömründe bir defa olsun yabı erkekle yalnızca sinemaya gitmed tereddüd etti ve Molâhate danıştı ve kurnaz olan Melöhat, namuslu ve gö: Ferihaya, büyük bir abla gibi na - gitmelerini karsı mahcub ve cek'n dıkça, önun Melâl buna mukabil Ferihaya karş foblesinde”bir. soğukluk belirmeğe baş -| ladı metini anlı - Av sonra Me- bu vaziyetin v Nitekim, bir & niş dukunan bir noktası olacağını ummam Fakat işte bi gün bu av sonunda Genç kız bü haberi alınca, vıldırrmla arıp kaldı. e bekle -| r » bu'darbenin Melâ- hat tara! fıvu.ın geldiğini birt mıiştı, Fakat artık iş işlen geçm arı zaman Mmüteber clmak üzere «Kırmızı» İdarenin resmi İŞLERİ UMUM renkte varakalarla MÜDÜRLÜĞÜMÜZ Sayın müşterilerine a: a 'anı olan «T, C. NAFİA VEKÂLETİ İSTANBUL ELEKTRİK ÜDÜRLÜĞÜ yazılıdır. Yukarıda gösterilen evsafa uygun ol - mıyan kartlar sahte addedilmeli ve hâmilleri polise haber verilmelidir. değiştirileceğini — UMUM Bu - kartların buş tarafında <9413> UMUM MÜDÜRLÜK RADYOLİN ilk SABAH, ÖĞLE ve AKŞAM Her yemekten sonra muntazaman dişleririzi fırçalayınız. Türkiye ŞEKER FABRİKALARI Anonim Şirketinden: Müessesemiz ücüncü parti olarak küp ve kristal ecnebi şekeri sa- tın alınacaktır. Şartnamesi Bahçekapı Taşhan 42 numaradan istiyen- lere verilir. 12 Sonkânun 1939 Perşembe günü saat 11 e kadar teklif mek- tubları sartname esaslarına göre kabul edilecektir. den taşan nefret ve isyan © kadar bü - defa olarak iradesin! kaybe- | im günahim nedir? Niçin beni hyorlar? diye sormaktan ken olduğunu anlamadan, bir karşıya çalıştığı ihti - na goldiğini ve ken- | tekrarlamakta İhtivar mütercim, anlıyan ve çok şey bilen gözlerile acna bakarak derdini din- liyordu. — Söyleyiniz, benim günahlım nedir? | Ciâdiyetle ve büyük bir sadakatle çalış - ğım halde neden beni böyle kapı dışarı y İ Yazan: Halid Fahri Ozansoy gelmi - masaya uğra- | gülümsemeğe çalıştım m, sana öyle geldi.. ne yanın eğlencesi ulmak hiç işime yordu. Bu şebebden, zorak: — Yok halacı,; caktı. İhtimal güneş geçti. Halam hemen telâşlandı ve çanta - ndan para çıkarma, leni — Nüzhet, git şuradan bir aspirin al lu“ırru wk hala.. merak 1 hanım toparlı yanımıza şti, Kısa, omuzuma ve hiç leririn | ifimı soruyordu: — Nasılsınız beyefel . Artık biz- unuttunuz, hiç uğramıyorsunuz! — Hakkınız var, Saraylı hanım.. fa- kat iskeleye pek az iniyorum da.., Bi - lirsiniz ya, en çok çnmhklnnlın hoş - lanırım. di? , |ondan hiç bir sin de... Ey, nasıl; çamlıklarda — resim gaBa — Eh! Şi vle ise, | — İçeride, ser Şükrü baba, Saraylı hanımın koca - sıdır. Çok vakışıklı ve bembeyaz ları altında çok sevimli, bilhassa bugün de enine boyuna aslan gibi gürbüz bir ihtiyardır. Yü ima güler ve dost- larını bir baba şı i ile karşılar. Ara sıra, kaçamaktan, üne dokunan bir gara da içmese Saraylı hanımın yeti yoktur. Bütü: ömürlerince © kadar iyi anlaşmışlar - dır. Saraylı hanımla Şükrü haba! Ada- | yı sevenler, muhakkak ki, Adanın çam | leri kadar bu iyi kalbli | ve güler yüzlü karı kocayı da severler. Bilhassa ben. Ada yerlileri içinde bu i- ki ruha bağlan hiç kimse- ye yakı Bu and ten Saraylı hanım: — Affeder . malüm ya, iş.. ben bakmasam ol Dedi, ç niden azaba , Şimdi neş'e yerine, ye- atlanmam l,.ın n geliyor- | du. Zira bira: mn- den bahsedildiğini :lın an Naciye ha “ nımefendi, bazı gö yanların usulüncs «Resim.. ah ne gü - zel san'at!» diye yalandan — bir san'at sevgisi ve anlayışı Ile söze başlamıştı: -— Bayılırım resme — doğrusu.. hele yağlı boya olursa?.. Böyle — güzel bir Tevhayı hanri sı!undıı görsem gözleri - . ni » Büsbütün de yorul- |£ |dayet bey bir masadan kalkanları gö- | â tanbula indiğim bir gün bizim Mak - ©e uğradımdı. Vallahi efendim, sa- gda bir deniz tablosu — var, adeta andım. Rilmem bir resim sergisin- vş? Hani kabil ol - tırırdim! den mi nereden al sa eşini bir ressama ya| Merak sordum; — Acaba kimin tablosu imiş? — Makbule ressamın ismini söyledi idi amma unuttum, dedi. Fakat kocası- nı tanırsanız ona sorun, size söy dayet bey.. hani emlâk işlerile uğraşır.. kocamın e Bu ortak kelimesi karşısında şu su - al, istemeden d ıdıkl.ırmdun tırladı: — Ortak mı?, 2 Naciye hanım adı — Tuhaf şey!. Bilmiyor musunuz?.. Kocam faizeldir. Fakat geçirdiği kaza- sonra paramızı, yüzde y şletiyor. İşte ona sorum, res- ni size söyler. ir resim bahsinde, hiç mü ın faizciliğin « Yirmi kuv-uşun n sanın İsmi ruh, CAyYA sız âşıkl imdi içimden yenm pürüyor, elimi cebime sokmuş, mendi- İlimi bırpalıyordum. Hani — biraz daha kalsa idik ihtimal bir kabalık edecek, bu kadına başka bir bahane ile bir ha- bir isyanla kö - öyler. Hi- | işleri durmuştu. Şimdi | İ |maması meseledir! | direcek başka kimsı | | karette bulunacaktiım. Bereket versin ki Neclâ ile Süheylâ, öbür arkadaşla- | yavrumun da elinden tut! rından ayrılmışlar, yanımıza gelmiş - ediyorlar? Benim de çalışmağa muhtac olduğumu, ihtiyar ana ve babamı geçin- m olmadığını anle - mıyorlar mı? Onlara ne yaptım ben? Ne İgünah işledim ben? İhtiyar müteretmin gözleri doldu, müş- eli genç kızın kumral saçlarına gitti ve titrek seşle şu sözleri mırıldandı: — Senin günahın ne mıdir? Fakir ve namuslu bir silenin güzel bir kızı olmak.. Senin günahın güzelliktir zavallı yav « rum. , YARINKİ NÜSHAMIZDA: Heyecanlı bir yılbaşı gecesi k, Moskvisr Çeviren: H, Alaz Yazgı — Artık gidelim değil mi?.. Geç ol « du. Dedi, Birden eni; dönerek: — Eniştem nerede? Diye sordum. n, saf bir kalble: kadaşlarile Selekte,, bira içe * ceklerdi! Cevabını verdi. İçimden âlâ, dedim, arkadaşlarile bi* çiyormuş!. Bira değil, rakı içiyor * her ne ise görünüşte gayet ba* sit, gayet tabil bir hal! Fakat son za “ manlarda onun ablamdan böyle büs * bütün ayrı gezmesi, bilhassa hiç hoş * lanmadığım bazı arkadaşlarile pek sıkt fıkı dost olması, içkili yerlerden ayrıl> ştemi hatırladım, Ablama , iki eli ile elime sarılan - U künün bu ufacık, pamuk - ellerinde — — Dayı, elimden tut da beraber vü* rüyelim! Çocuğu önerek — Peki, Ülküt Dedir Bu n somurttu! — Darıldım sana, dayı! leden, Erdinç? yü daha çok seviyorsun! m dadım söylendi: : hakkı var, oğ * lum. Mademki seni istiyor, —bu şekef" Zaten dadımın dediği olmuştu. Se * — lerdi. Ablam da yerinden doğrulmuş - | vimli oğlan öbür elime yapışmışli. —.Dogı-u dngru_Auıhıa_yocm mi ayıramam. Meselâ ıeçonlonleh «İtu: ü / (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: