13 Şubat 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

13 Şubat 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İ ; , ik Şuradan buradan İr iki gazeteyi gözden geçiren bir arkadaş: — Bu mefküre de nedir? Dedi, Cevab verdim: — Bazı gazeteler için bir ideal, “Arkadaş sordu: — İdeal nedir? — Mefküre, — Mefküre nedir? — İdeal? — Ya idesl?.... — Mefkürel... — Mefküre? — İdeali... * — Gazetede okudum, bir tarihte halifenin sarayında bir İspanyol güzeli varmış. — Bu da birşey mi azizim, bugün Fransanın İspanya hududundaki her köylünün evinde birkaç tane İspanyol güzeli var. * Bir gazetede, Aka Gündüzün bir ma- kalesini okudum. Aşağıdaki satırları oradan alıyorum: «İnsan başka, adam başkadır ve her insan adam olamaz. Hattâ adamlık şöyle dursun insan başka, İnsanlık başkadır.» Şöyle bir cümle ilâve etmeyi unut- Doğru hallederfere birer nazar boncuğu hediye edilecektir.» * Mahalleye yeni taşımandan bahsedi- ; biri: — Yavaş m: yürüyor? gi — Hayır, hakkındaki dedikodunun bir türlü arkam alınmıyor dâ... * — Et meselesini gazetelerde okudun mu? — Gazetelerde okumadım amma, bir Myorum, Kasablar iehinp halledilmiş. — Birisi mi anlattı? — Hayır, kimse anlatmadı. Bizim kasabın yüzünden okunuyor. * Bir telefon muhaveresi: — Alb. , — Alle. — Orası Nevyork mu? — Evet! — Burası da İstanbul... Sergi hazır - Tıkları nasıl? — Bütün paviyonlar tamam, dün - yanın dört bir tarafndan gelen eşya paviyonlara yerleştirildi. . — Bizim paviyon ne âlemde? — Yapılıyor. Ya siz orada ne yapr yorsunuz? — Hazırlanıyoruz. — Hanrlığınız ne vekit bitecek? — Pek yakında. İki vakte kadar ha- zır olacağız: İki vakit amma iki gün mü desem, iki ay mı desem, Iki sene mi dösem, Sergi ne zaman açılacak, onu söyleyiniz! — İki vakit sonra... — İki vakit dediğiniz: iki gün mü, iki hafta mı, iki ay mm, iki yıl mı, iki — Mübarek Etrüsk vapuruna benzi- | asır mı?... Dedi, soran oldu: — Mantteessüf, iki ay! İSMET HULÜSİ | Bunları biliyor mu idiniz? | İngiliz sufrajetleri | Gök boya halıların evsafı Gök boya halılar, eskidikçe güzelleşir, renkleri baygınlaşır, tatlılaşır ve hari- kulâde bir imtizaç arzeder. Bu da renk- lerin haslığından, halı yünlerinin el ile eğrilmesinden, bu suretle yünlerin için- kandığı zaman pırıl pırıl parlar. grevi yapmış olan reisleri Madam Lav - miye başlar rense, büyük anneleri, annesi ve 4 hala - İngitiz kadınlarının rey vermeğe hak -İsı, bu sufrajet hâdiseleri dolayısile hapse ları olduğunun 21 inci devir senesini kut-| atılmış olan bir genç kız tarafından, tes - Julayan İngiliz sufrajeleri bu yüzden altı| id münasebetile sembolik «fırsat anah - defn hapse girmiş, bir çok kereler açlık| tarıs hediye edilmiştir, 3 aylık evli Bir kadının Hozin hikâyesi Aldığım bir mektubun hülâsası: © «Teyze, Üç ay evvel evlendim, kocam ilk günlerde bana karşı çok yakmlık gösteriyordu. İyi muamele ediyor » du. Ve akşamları işinden çıkar çık - maz eve geliyordu. Bir ay böyle geç- H. Bir ay sonra kocamda bir deği - şiklik husule geldi. Bana karşı olan muamelesi başkalaşmıştı. Eve ekse - riyetle işinden çıktıktan birkaç saat sonra geliyor. Benimle konuşurken yüzüme beni tetkik etmek ister gibi bakıyor, ve bazan dalıyor, sanki ben yanında değilmişim, odada kimse yokmuş gibi uzun uzun düşünüyor. du, İlk zamanlarda pek farkma var - miyordum. Fakat sonraları onun bu hali benim nazarı dikkatimi celbet meğe başladı. Bir gece uyuyordu. Ben ise uya - nıktım. Kocam hafif bir grip geçi « riyordu. Ateşi vardı. Uyku arasında sayıklamağa başladı. Bu sayıklama- ları arasında bir kadın ismini bir - kaç kere tekrarladı. Kocama birşey söylemedim. Fa « kat kadının ismi hatırımda idi. Bir tesadüfle de bu isimdeki kadının ko. camla ayni büroda çalışan bir ka « dın olduğunu öğrendim. Kocama he- nüz birşey söylemiş değilim, fakat üzünlü içindeyim, acsba kocam bu kadını seviyor mu) * Kızım, Kocan bu kadınla hiç alâkadar de- Bildir diyemem.. Onun son zaman « lardak! değişikliği ve seni telkik et- mesi, uzun uzun düşünmesi kafa - $ıni birşey Üzerinde yorduğuna de - İlet eder. Ve sayıklaması, büroda çalıştığı bir kadının ismini bu sa - yıklamalar arasında tekrarlaması da bu kadınla şu veya bu suretle alâ - kadar olduğu zehabını verebilir. Şu da var ki, kocan henüz çok ye- ni evlidir. Eğer hakikaten ona karşı biraz mütemayilse, seni tetkik edişi, senin ve o kadının arasında bir fark aramasından ileri gelir. Mademki ona hiebir şey ihsas emiş değilsin, gene ihsas etme, ona karşı müşfik ve iyi ol ve bilhassa giyimine, temiz- iğine, süsüne dikkat et, kocan eve geldiği zaman seni karşısında güler yüzlü, iyi giyinmiş, temiz ve süslü görsün. Bunların erkek üzerinde bü yük tesirleri vardır. Verdiğim reçe- teyi unutmaz, tatbik edersen koca- nın a7 zamanda sana çok temayül göstereceğine ve eğer hakikaten bü“ rodaki kadına karşı mütemayilse a temayülünden vazgeçeceğine inan. TEYZE İzetmek lâzımdır de bulunan yağların kaybolmamasından | ileri gelir. Bu gibi eski halılar, karla yi- çıkan modellerde SON POSTA Dantel yaka 90 numara dantel kukasından örülmüş- tür ve ince bir tığ kullanılmıştır. Boyunu sararak uzunlukta bir sıra zincirle baş - Janacaktır. Herhangi koyu renk roba yaraşır. ilkbaharın ilk şapkaları Kış Için şapka yaptırmak zamanı he- men hemen geçti, Şimdiden sonru şapka alıskeon bahar mo dasmı az çok gö - Zaten şu sırada bu yn! k kendi « liğinden görün. Bu modeller artık kı. şa girerken gördü. ğümüz modeli rin upkısı değil » dir. Kimi yerleri kış başı modasının, kimi yerleri gelecek möğânın tes ri alındadır. ” Yani bir nevi mevsim arası modellerdir. Bu iki model işte böylecir: Aşağıdaki tatlı kırmızı renzte bir fârt » tür, Sivri tepesi gibi kenarları da renk renk piküilenmiştir Sisü Kendi rengin. de grogren kordelâ üstüne altın sarısı ve mavi renkte bir toka geçiri'miştir. Yukardaki: Yassı br şapka. Kendi föt- ründen yapılmış iri f'şangası bütlin şap- kayı yassılığına rağmen sivri ve yüksek gibi gösteriyor. Yüzünüze derin kalotlu şepkası gitmiyorsa böyle bır kurnazlıkla sığ bir şapka giydiğ'mz holde yüksek şap- ka giymiş hissini verebii rsiniz. Her kadın bilmelidir Eskimiş ve artık hiç bir işe yaramı yacak kadar parçalanmış ipekli parça- larını atmayınız. Bunların en ufağı bile Mahkeme koridorlarında neler gördüm? Kıskançlık yüzünden mahkemeye düşenler Zeyneb mahküm olmuştu. Koridorda rakibesi yum- | ruklarını birbirine vurarak kendisine r'-5-* vermeğe di başlayınca daha fazla dayanamadı ve kadını yere yatırarak boğazını sıkmaya başladı Yazan: Suad Derviş Genç bir kadın, ince yüzlü, hırcın ve asa|eden bu kadın bütün dinleyicilerin müa bi bakışlı bir kadın... Çenesinin altından | tehzi bakışları altında eziliyor, kahrolü bağladığı ve yüzünün bir kısmını örten| yor, ölüm azabları çeçiriyor. başörtüsünün içinde (çehresi güzellik ifadesile parlıyor. Kocası ken- disinden beş altı yaş daha büyük olun şişmanca, kıvırcık saçlı bir erkek. Âşık, o biçare henüz pek minimini bir şey. Cürmümeşhud anında kıskanç koca- dan iyi dayak yemiş olacak kj gözlerin- den birinin etrafı mor, diğeri kırmızı. Burnu yassılaşmış, dudağı patlamış. Samiin hâdişenin geçtiği mahallenin kadınları, kocanın arkadaşları ve lise ve- ya orta mekteb taiebeleri. Genç kadın asık bir çehre İle, ulan- maktan daha ziyade isyanı ifade eden küstah bir bakışla etrafına bakınıyor. Koca asabiyetle daha doğrusu asabiyeti- ni örtmek istiyen kahkahalarla koridor. Jarda dolaşıyor. Âşık tekrar bir dayak yemek endişe. sile ürker gibi hep arkadaşlarından mü- teşekkil bir kalabalığın arasına sıkışıyor. Hâdise çok kötü. Bu sevimli yüzlü, şişmanca adam; şu ince yüzlü kadınla evlidir. Mes'ud bir ha- yat geçirdiği zehabındadır. Mesleği icabı daima İstanbulda bulun» muyor. Bu sıralarda karısı kocasının ve kocasının arkadaşlarının söylediğine gö- re oğlu yaşındaki - bizim gördüğümüze nazaran da, epey büyük bir ablası olabi- leceği - şu küçük delikanlı ile sevişmeğe başlıyor. Herkes bunun farkındadır. Çocuğun hocaları, hattâ talebeler, evli bir kadın- la böyle şeyler yapmamasını tembih edi- yorlar. Ona nasihatler veriyorlar, fakat âşıklar söz dinlemiyorlar. Kocasının eline, başbaşa çıkardıkları ) | resimlerine kadar bütün mektubları «gü- nahlarının» bütün delilleri geçmiştir. Bu kadın yalnız bununla kalmıyor. Âşıkını evine alıyor, yalnız evine de değil, ko- casile birlikte yaşadığı odaya ve o odada; kilçük çocuğunu dışarı çıkarmağa dahi Tüzum görmeden öâşıkile birlikte bulunu- yor ve işte bunu öğrenmiş olar koca bir cürmümeşhud yapıyor ve karısınm y&- nında yakaladığı adamı bir temiz dövü- Or, Bununla da kalmıyor. İntikamını karı. sin terketmekle, ve bu ademi tenezzülü ile bu büyüklüğile onu ezmekle iktifa et- miyor, kıskançlığının ilcaatına kapılıyor, intikam almak istiyor ve işte bunun için günlerce, karısını ve âşıkını olduğu ka- dar kendisini de mahkeme kapılarında teşhir ediyor. Çocuğunun anasını, dolayısile zavallı talihsiz yavrusunu böyle bir rezaletten e- sirgemiyor. Onların kanun! cezaya çar- pılmalarını, altışar ay hapis yatmalarını istiyor. Bu adam, şüphesiz kı meden! bir in- sandır ve intikamını bu vaziyetlerde bir çoklarının yaptığı gibi kendi elile ve si- lâhla almak tarafına gitmemiştir. Esasen ölüm öyle bir şeydir ki her su- çu temizler ve kabahatliyi bir kurban, bir biçare yapar. işe yarar. Svrahilerinizi, bardaklarını.| O kabahatlileri mazlum yapmak iste. zı elelâde bez yerine eski bir ipekli par-| miyor, bilâkis onları ölümden daha bü- çasile kur ar. 'yük bir cezaya çarpıyor, Kocasına ihanet ince bir| Bu mücazat çok müthiş! Fakat bu © nun kanun karşısında hakkıdır. * ” Ağırceza mahkemesindeyiz. Suçlu y# rinde ufaktefek esmer bir erkek otur# yor. Davacıyı çağırıyorlar. Davaci olm sı icab eden bir kadın ortaya çıkıyof."* Davacı yerine gitmiyor. Hâkime doğrü yürüyor. Bu zayıf bir kadın... Çok esmer bir 19 | ni, yeşil gözleri, siyah saçları var. tünde eskilikten rengi belli olmıyan bif manto, ayaklarında eski, kirli, bol çoraplar, ökçeleri çarpılmış, ayakların * dan büyük iskarpinler, başında pırtık bir başörtü. Hâkimin önünde duruyor ve: — Benim erkeğimdir. çocuğumun ba i basıdır. Ben kendisini dava etmiyorufk Davamdan vazgeçtim. | Diyor. Fakat Ağırcezaya düşmüş olan bu e rüm vak'asının davacınm davadan fer# gatile düşmesi mümkün mü?... Müddek umumilik bu genç kadını öldürmek içi? üstüne saldırmış ve tam on şu kadar y& rinden yaralamış olan adamın davasınf devam ediyor. Heyeti hâkime davasından vazgeçel kadının şahid olarak dinlenmesine karaf veriyor. Şimdi davasından vazgeçmiş olan E* dını dinliyoruz: — Kendisile üç senedir yaşıyorduk Çok kavga ediyorduk. Bir akşam gen kavga ettik. Ben kalktım. Anneme giğf” ceğim diye tutturdum. Anneme (o gittim Ertesi gün geldi, bana yalvardı eve dön diye, dönmedim. Çok cahil, çok deli idim Ona kafa tutuyordum. O da darıldı, gi Sonra ben sokağa çıktım. Sokakta bir başkasile konuşurken görmüş. Be9 kendisini aldatmıyordum. Erkektir. Da” gın olduğumuz için bir başkasını sevdiğ” Ür. mi, onun için kendisini bıraktığımı 788“ | metmiş. Ertesi gün gene beni ötekini | çalıştığı taraflarda görünce (| büsbütüf aklı başından gitmiş. Bana saldırdı. yi xüme, gözüme, vücudüme vurmağa ladı, İlkönce elinde bıçak olduğunu asi* yamadım. Dövüyor zannettim. çok canim yanıyordu. Nihayet: Allah aşkına canımı çok acıttın, dedir Beni öldürmek isteseydi hiç bırakır mf" dı? Kendiliğinden beni bıraktı. O gittikten sonra birdenbire üzerimde ki gördüm. O zaman vurulduğumu anl dım, «Eyvah vurulmuşum?. diye bağı” dım, O aşağıya doğru koşuyordu. Ark# sından yetiştiler. Hiç kars: gelmeden te Nim oldu. Ben! öldürmek istemedi. — Senin öteki adamla aranda bir var mıydı? — Hayır.. Hişi oefendim!. Hiç şeyim yoktur. Fakat o erkeğim deği! mi Beraber görünce hir gün, kendisile “ dargın olduğum için böyle zanneder kıskanmış... Bana bir düşmanlığı yokt$ | Kıskançlığından me yaptığım bilmedir Ufaktefek adama soruyorlar: Devi v0 (Devamı iie söyfeda) Sun'i yağmur «Birl |

Bu sayıdan diğer sayfalar: