18 Şubat 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

18 Şubat 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA Yazan: ZIYA ŞAKİR. Hapishanede geçen günler Zabıta tarafından da şüphe üzerine bir Şok (sabıkalı)lar tevkif edilmişti. Görüyordum ki; artık beni tehdid 8den tehlike bulutları, muhitimden u - taklaşmışlardı. Pek tabildir ki zabıta Kuvvetleri, âdi bir yankesiciden, kasa kırmıya teşebbüs edecek derecede sür'atkârlık ummazlardı. Bu kanaatin verdiği kayıdsızlıkla ar. tık serbestee gezip dolaşırken bir gün karşıma birdenbire #ki sivil memur dikildi. Bunlardan, Erzurumlu Meh - med efendi: — Neredesin, be Sarafim?, Üç gün. dür seni arıyoruz. Dedi, Fena halde şaşalamıştım. Fakat çar- abuk kendimi toparladım. İşi, şakaya Vurarak: — Hayrola Mehmed efendi... Ber, çoktanberi işden çekildim. İngilizlerle Aram açıldığı gündenberi, karşı yakaya Ayak basmıyorum, Beni aramanız, herhalde eski bir iş için olacak. Diye mırıldandım. Pişkin bir memur olan Mehmed © İendi, tatlı tath gülümsedi: — Şu sözlerine, Allah için ben de Mhadet ederim. İki buçuk aydanberi, seni Beyoğlunda görmedim Adetâ, Özledim... Dediğin gibi, herhalde me. #ele bir fasafisodan ibaret olacak. Hele, Müdüriyete kadar gidelim. Ded Vaziyetimden o kadar emin idim ki, $ü iki memurun arasından fırlayıp yı aklımdan bile geçirmedim. Masum bir tavır takınarak: — Hay, hay.. gidelim. dim, # Bir çok defalar olduğu gibi, bu sefer de evdeki hesab çarşıya uymadı, Talih Ve mukadderat, beni mödüriyetin par- Mak izi odasında korkunç bir şahld ile rşılaştırdı. Derhal, tekrar parmak izlerimi aldı- » Büyük bir dikkatle, eski parmak İzlerimle ve diğer bir takım parmak iz. kerile karşılaştırarak, nihayet şu neti. “eye vardılar: — Beyazıdda, Soğanağa mahallesin. sariklerin kırmıya muvaffak ola - Madıkları kasanın üzerinde bulunan İzlerden biri, Sarafimin parmak izidir. Hiç bir tddia ile Ted ve tekzib etmek ikânı olmıyan bu büyük şahid hu - Turunda, kendimi müdafaa edecek hiç bir söz bulamadım. Artık, mukaddera. zorlu kuvveti karşında, başımı Önüme eğmiye mecbur kaldım. İstievab başladı: — Sarafim!, Demek ki artık terfi et. tin. Yanlkesicilikten, kasa hırsızlığma Yükseidin, öyle mi?, — İkisinin de Allah belâsını versin. &n bu işleri yapacak sdam değildim #mma, ne çare., telih.. kısmet. alnımın kara yazısı... — Arkadaşların kimlerdi? — Bir tek arkadaşım vardı. — Kimdi? — Aleko isminde bir Kefalonyalı. — Şimdi o merede?, > Beni dolandırdı, Vak'anın ertesi Bünü, paraları ve elmasları aldı, bir va- Pura atladı, kaçtı. — Vâkıâ kasanın üzerinde iki çeşid hermak izi görülüyor. Fakat iki kişi ile Sa soymıye teşebbüs edilmez. Yar - , gözcü, erketeci gibi arkadaşlar zam, ON Biz, bunlara Hizm görmedik. İşe, * kişi olarak girdik. — Nerede yatıp kalkıyorsun?. — Her gece, bir yangın yerinde. gan yirmi yedi gün süren isticvab. > Israrlara ve şiddetlere rağmen, baş- bir ifade vermedim. Gerek ablamla Miştemi ve gerek teyzemle olan temas Ag öpasebetlerimi şiddetle gizledim... & İyede de ayni noktalar üzerinde Tar ettim, mer dala * (Sabıka )larım ve (sulahval)im sebebi £ addedilerek alı senelik cezayı İyetime yüklenerek umumi hapi- kalsın Çok haklı olarak yediğim bu cezadan dolayı, zerre kadar şikâyet etmiyor - artık çılgıncasma sevdi » iyi elden kaçırmıya mah - küm olduğum düşündükce, çıldırmak Felâket, üstüste gelmişti adliyeye verildikten sonra, tevkifhane- de teyzemle görüşmeme müssade et- mişlerdi. Teyzemi, ça bir şey saklamıyarak her şe sonuna kadar anlattım. Ve sonra da: öirttim, Artık ondan hiç i başından e — Ben, bu kasa hırsızlığını yapmı - yacaktım. Fakat Eli ye olan çılgınca aşkım dolayısile yaptım. Sakın o, bu - nu bilmesin. Benim, bir yanlışlığa kur- ban olduğumu zannetsin. Diye yalvardım. Teyzems her şeyi ba şından sonuna kadar anlattım. Yatak odamda, parayı sakladığım ye ri tarif ettim, — O para, kâmilen Elisavinindir. AL Kendisine sarfet, Sevgilim, bir müddet olsun hizmetciliklerde sürünmesin. Pa- ra bitinceye kadar, Allah kerim, tey - ze. Teyzem, macera dolu hayatıma ev - velâ acındı. Fakat bu acısını, para me-| selesi teskin etti. Hattâ, paralara bir an evvel kavuşabilmek için, adetâ his- sedilecek derecede bir sevinç ile çıkıp gitti Artik, bir dereceye müsterih idim. Ve öyle tahmin ediyordum ki; bu ha - reketimle, hem teyzemi ve hem de Eli- saviyi kendime: minnettar edecektim. (Arkan var) Uludağda Üç Gün (Baştarafı 8 inei sayfada) — Haydi biraz arkadar. itini.. Hepimiz arkasına dayandık. İt babam it, ter burnumuzdan damlıyor. Ümid ke- sildi. İlyas Sınal: — Yürüyeceğiz arkadaşlar, başka ça- re yok! Dedi. Kayaklarımızı, eşyalarımızı indirdik; sıttımıza vurduk, demirli sopalar elde bir asa, ayağımızdaki kunduralar, birer demir çarık, yola revan olduk. Masallar- da «Az gittim, uz gittim, dere tepe düz gittim, arkama döndüm, bir çuvaldız yo: gitmişim!» derler yat., Bizimkis! de ayni hesab... Yürüyoruz, dönüyoruz, ilerliyoruz, ay- ni yerdeyiz. Sırtıma vurduğum. kayakla- İrın demir tarafları omuzumu yara yaptı. Çok dik yokuşler torroanıyoruz. Şimdi buradan normal bi: yürüyüşle Karsbelen denilen yere iki, oradan da geceyi geçi- receğimiz Kirazlıyayla dağ evine bir sa- atte gidebilirmişiz. Minhayselmecmu üç saat. Diz boyu karda, sırtta on kiloyu aşan bir yükle üç seat yürümek kolay şey de- il doğrusu. Hava gittikçe bozuyor. Tipi başladı. İri kar parçaları suratıma yapı- şıyor. Bana öyle geliyor ki, tabiat sura- İma tükürüyor! — İnsan haddini bilmeli. Sen boyun- dan büyük işe, ne diye kalkarsın! Kar ziyadeleşti. Diz boyunu geçiyor. Her atılan adımı, geri çekmek bir me- gele, Kasımpaşa sokaklarından o geçiyo- ruz sanki, İnsanın ayağı battı mı çıkar- caktır. ne vermeleri lâzımdır. | İ lar var, Biz acemi olduğumuz için yürü- mekte müşkülât çekeriz, korkusile Sınal kayaklari sırtımızda taşımamızı münasib bulmuştu. Bir taraftan donuyo- rum, diğer tarallan terliyorum. Bizim Foto raportör Cemal 95 kiloluk vücudü- nü, karaya vurmuş k bir balık çır- pınışile adeta karlar üzerinde sürüklüyor. Yol arkadaşlarımız geride kaldılar, ya- bud böyle yapmağı tercih ettiler, Biz, başımızda İlyas Sınâl, Foto raportör Ce- mal, ben bir de Üniversiteli bir genç, dört kişi mümkün olduğu kadar sıkı bir yürüyüşle yolumuza devam ediyoruz. Artık tamamen akşam oldu. Tipi biraz daha şiddetlendi. Çamlar yeşil birer kan-| dil oldu. Onlar bembeyaz fon Üzerinde renklerini kaybetmiyorlar, yalnız biraz koyulaşıyorlar.. Üç saat yürüdük. İki saatte gelebileceğimizi umduğumuz Karabelen görünürlerde yok!., Birer yudum kanyak içip, birer şeker- le ağzımızı tatlılamıncaya kadar süren bir dinlenmeyi müteakib gene yol. biraz sonra sesler İşitiyoruz. Bu, günlerce çökle yolunu kaybetmiş bir insanım kurtuluş sevincin! duyuruyor bize. İki Jandarma görüyoruz karşımızda. silâhlarmı arkalara atmışlar, ayakla. rında kayaklar, karakoldan | geliyorlar, Bizim hareket ettiğimiz telefonla bildi- tilmiş, Geç kalışımız merak uyandırmış, yola düşmüşler. Onlar da bize iltihak e- dince, kendimizde taze bir kuvvet bul- duk. Tipi mütemadiyen rüzgârla ittifak etmiş bizi kırbaçlıyor. Saat yedi buçuk., Karabelen Karakolu» mak mühim iş. Soğuk derece derece ar-İnun ışıkları gözüktü. Gözümüz aydın! tıyor. Of. zavallı burnum! 2) larımızm ayaklarında kayak” (Arkası var) NUSRET SAFA COŞKUN Devlet Demiryolları ve limanları işletmesi Umum idaresi ilânları Muhammen bedeli 5741 lira olan 8 aded muhtelif döner köprü 4/4/1039 Salı günü saat 15,30 da kapalı zarf usulü ile Ankarada İdare binasında satın alına » Bu işe girmek istiyenlerin 430,57 liralık muvakkat teminat ile kanunun tayin (1032) Son Posta'nın teiri kası: 33 m m Gİ Baron deT Teni vin GE Adaletin ott tatbikatı Katili ölüm cezasına mahküm eden kanun ölünün en yakın akrabasına katili affetmek hakkını tanır Tercüme eden: Hüseyin Cahid Yalçın Herhalde, davayı iehte kat'i bir karar almakla bitmiş saymak kabil değildir. Muhakkak olan şey muhakeme masrafi- nı ödemektir. Mubalif taraf yeni bir hâ- dise çıkaracak olursa, gene davada †vem etmek ve yeni masraflar vermek icab eder. Türklerde sivil kanunun muhassena- tından biri şüphesiz ki her ferde dava- smı bizzat müdsfaa hakkını vermiş ol. masıdır, Fakat sadır olacak hüküm keyfi ve indi olduktan sonra, böyle bir mem- lekeite bu hakkın ne faydası olur? Bun- 'dan dolayıdır ki Yahudiler. Ermeniler ve Rumlar kendi şeflerine bir nevi sivil hakki kaza tanımışlardır. Bazan, davaya © sas teşkil eden meblâğın bu babda hüküm verecek kadı tarafından yutulmaması #çin, #htilâflarını kendi şeflerine müra- caatla faslettirirler. Fakat hıristiyanların patriklerine gösterdikleri itaata nazaran hahamlarına daha ziyade tâbi olan Ya- hudiler istima edilirse, mutszarrır olen tarafın, diğer tarafı Türk mahkemeleri huzuruna davet etmeleri daha çok gö- rülür. O zaman, mahkemeler iki tarafı İde soyarak zengin olurlar. elere taallük eden kanun Wlerini satın alan adamın ka- mununa tâbi tutar. Kanun esirlere iyi İmuamele edilmesini, kendilerinden mem- nun olunmazsa şatılmalarını emreder. Esirler efendilerinin ne lehinde, ne aley- hinde şehadet hakkına malik değildirler. Gayet zengin Draco isminde bir Ru- mun, İstanbuldan üç fersah mesafede Bo- Baziçinde Tarabya köyünde birbirine muttasıl üç güzel köşkü vardı. Yazı bü- tün ailesile orada geçirirdi. Hizmetinde mütesddid hıristiyan cariyeleri bulunu- yordu, Civarda bir gemi ınşası için bir tezgâh kurulmuştu. Gemiyi yapan ame. Jelerden bir Türk bu vaziyetten istifade ederek hıristiyan halayıklardan birile “| maşakaya kalktı. Draco cariyeyi yaka 1d), onu tedib etti, Halayık ta intikam almak 4 eve ateş verdi. Bunlar ta- mamen oldular, Halayık bu fena ha- reketine flâveten bir de Intihara kalktı. | Draco bu kötü huylu kadının yeni teca- vüzlerinden korkarak geceleyin onu bir Yahudinin evine naklettirdi. Dikkatli su- rette muhafaza edilmesi ve mümkün ol- duğu kadar çabuk bir zamanda satılması içim emir verdi. Bu suretle halayığı ebe- diyen kendinden uzaklaştırmak istiyordu. Bu sırada, halayık pencereden kendi- sinin Turk olduğunu haykırmağa imkân buldu, Halk toplandı. Gemiciler geldi. Yahudinin evine zorla girdiler, kızı alip vezirin huzuruna götürdüler. Orada, ha- layık kendisinin 'Türk olduğunu, Draco- nun cariye diye kendisini hapsettiğini ve İhıristiyan olması için fena muamele gör- İdüğünü iddia etti. Eve ateş vermesi de İbir müslüman kadını kurtarmak maksa- İdile vukua geldiğini söylüyordu. Göster- diği gayreti takdir ettiler. Allaha şükret İtiler., Draco da hâlâ dumanı tüten evleri- nin önünde, yangından iki gün sonra a- sıldı. Esirlerin efendileri aleyhinde şehadet. #e bulunmalarını kabul etmiyen, bir kun- dakçıyı mteşe atılmak cezasına mah - küm eyliyen, müddeisleyhin bizzat dava. sını müdafaa etmesine müsaade gösteren kanunun ne olduğunu artık düşünüp du. runuz, Bunlardan hiç birine ehemmiyet verilmedi. Türkiyede bir hıristiyan bu kadar #tinaya lâyık görülmez. Bir masumun nasıl mahvolduğunu gör. dükten sonra, şimdi kanunun mücrimle- re ne yolda muamele ettiğine bakalım. İnsan dehşet içinde kalıyor. Çünkü ka- nun bu canavarlara karşıdır ki yumuşak davranır, Filhakika, katili idam cezasına mahküm eden kanun ölünün en yakın akrabasına katili affetmek hakkını tanır. Canl cürmü irtikâb ettiği mahalle gö- türülür. Cellâd vazifesini gören adam mütevassıt vazifesmi de yapar. Ölünün en yakın #krabası yahud idamda hazır ettiği vesikaları ve tekliflerini ayni gün sast 14,30 a kadar Komisyon Reisliği. bulunmak üzere oraya gelmesi mutad ç- lan karısı İle son dakikaya kadar müze- Şartnameler parasız olarak Ankarada Malzeme dairesinden: Haydarpaşada Tesellüm ve Sevk Şefliğinden dağıtılacaktır. kerede bulunur. Teklifler reddedilecek olursa, cellââ hükmü infaz eder, Kabul olunursa, mücrimi, affedilmek üzere, tekrar mahkemeye götürür, Maamafih, uzlaşma nadiren vukua gelir, Çünkü ak» rabasırın yahud kocasının kanını satmak umumi surette çirkin görünmektedir, Fakat böyle bir kanun dolayısile bazan aratızda en alçak, en menfur katillerin cinayetlerinden rahat rahat istifade et- tiklerini görmek kebil olacağı hissedil- mektedir. Çabuk mirasa konmak istiyen bir Türk genci babasını katletmişti Gayet kuv- vetli deliller üzerine, kafası. kesilmeğe mahküm oldu. Kendisinin sefahat arkas daşlarından biri büyük bir para ile kadı. nın nezdine koştu. Orada, hükmün artık verilmiş olduğunu öğrendi. Fakat nev mid olmadı. Kadıyı sıkıştırdı Paraları görmek onu zaten yumuşatmıştı, Müracaat eden adama: — Ben dostunuzu ancak onun mücrim olduğunu gösteren delillerden daha kuv- vetli bir delile istinaden edebilirim, dedi. Onun babasını katleden siz olduğu- nuzu söylemek cesaretini gösteriniz, iki şahid getirinz. Dostunuz aleyhinde sâdır olan hükmü ben sizin aleyhinizde veris rim Bunun üzerine o artık tekmil kuku- kunu iktisab eder. Sizi affetmek hakkına da malik olur. Bu iş şüphesiz ki meşkük ve tehlikelk bir şeydi. Babasını öldürmüş bir adama pek emniyet edilemezdi, Maamafih, müç- rim hayali katili affetti. Kanun tarsfın- dan hazırlanan bü menfur hareket tam bir muvaffakiyete iktıran etti, Kırlarda şekavet edenlerin cezaya uğ- rıyabilmeleri için, meşhud cürüm halin. de tevkif edilmeleri lâzımdır. Arab vâzı kanunu yalnız gasb ve garet ile yaşıyan bir milleti şüphesiz ki böyle gözetmeğea mecburdu. Bundan dolayıdır ki padişa hin memleketi «hayduds adı verilen bu eşkiya ile doludur. (Arkası var) sinin mansamamaasan eeieeremresmmassnasezaş Bahara harb var mı ? (Baş tarafı 7 inci sayfada) Bu (ki noktayı biraz izah edelim: Almanyanın şimdilik istediği eski müstemlekeleridir, gerçi o, bunları ta mamile ve aynen istiyor; fakat eğer ona batı Afrika eski müstemlekeleri ile be raber, iadeleri İngiltereyi çok düşündür. mekte olan cenub batı ve doğu Afrika eski Alman müstemlekeleri yerine, Bel çika Kongosundan ve Portekizin Angola veya Mozandik müstemlekelerinden yer. Ter verilirse, o ağlebi ihtimal gevşiyecek ve hattâ İtalyayı da uyuşmaya sevkede. cektir. İtalya ile uyuşulabilecek olan noktalar da şunlardır: 1. Adisababa - Cibuti demiryolunun İs talyaya satılması veya büyük bir iştirak hissesinin İtalyaya verilmesi, 2. Tunustaki İtalyanlara müsaadat, 3. Korsika vesaire Fransız toprakları yerine, meslâ Libyanın cenub istikime- tinde meselâ Tschad gölü havalisine kas dar temdidi, İşte barışın kurtarılabileceğini müm- kün gösteren ihtimaller şimdilik bunlar. dır; yani bütün mesel: bu noktaların hallolunabileceği bir toplantıdadır. Fa- kat taaccüb olunur ki zorsuz bir şey ol. muyor ve hattâ böyle bir toplantı bile zorlanmak istiyor; nitekim eğer Almanya geçen Eylülde «isteriz!» le beraber o âza, metli kara ve hava kuvvetlerini gefer. ber etmeseydi, ne Bay Çemberlaynin Bertesgaden ve Godesherge uçacağı var. dı ve ne de Münih konferansının toplâs nacağı.. ve işte totaliterlerin şimdi yap. tkları ve hazırladıkları şey, yeniden kuvvetlerin! göstererek yeni bir toplan- tiyı, gene geçen Eyidi usulünde, zorla. maktan ibarettir, Erkilet Binlerce masum ve bikes yavrula- rın sığanağı Çocuk Esirgeme Kuru. mudur. Yılda İ Jira verin, siz de üye olunuz.

Bu sayıdan diğer sayfalar: