20 Şubat 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

20 Şubat 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA Sayfa 13 tefrii NR | Baron de Tott'un hâtıraları Nİ | Gi EE AE istanbul hayvanları Hükümet İstanbulda istihlâk olunan hububat üzerinde çiftçi için pek yıkıcı resimlerle inhisar tatbik ettiği halde Sarraf Alekonun evi Boğulur gibi cevab verdim: — Hayır, teyze. yatmıya ihtiyacım Yar, * ÖLÜMLE MÜCADELE Arodan, tam dokuz gün geçmi, Gözlerimi açtığım zaman, yatağımın karşısındaki minderde çoraplarını ya- Mayan teyzemin; —N Sarafim?. Ded işittim, Ve, kurşun gibi a - Rırlaşan başımı kaldırarak; — Ne kadar çok uyumuşum, teyze?:|; Dedim, Teyzem gülümsedi. Yanıma geldi. E İni alnımda gezdirerek: — Tam uyuyordun, . Sarafim.. hem de, bir daha uyânmamak şa sen, dokuz gün zarfında ne çektim. Yavaş yavaş kalktım. Yatağımın i Çinde oturdum, m, uzam uzun anlattı... Yattı ğımın ertesi gün, yataktan kalkmamı lerim kapalı olduğu halde, &- teşler içinde yanmıya başlamışım. Beş gün, ölümle pençeleşmişim. Bir kaç gitmek istemişim. n. şılmaz bir takım sözler arasında: — Elisavi.. benim ölümüme, sen se beb ündenberi ateşim hafiflemiş. İş- te şimdi de, kendime gelmişim. y, o ateş düşmez (olsaydı Keski ötün yakıp kavursaydı. 0 zaman, o humma nöbetleri rasında geberip gitseydim, bugünkü feci vaziyete dtşmiyecektim. Ve ahre- te, ellerim sevgilimin kıpkızıl kanlarile lekeli olsrak gitmiyecektim... 'Takim. at. önüne geçmek kabil ol Teyzemle pek seyrek konuşuyor - dum. Sırtüstü yattığım yatakta, sadece düşünmekle vakit geçiriyordum. Bütün düşüncelerimi bir noktada birleştirmiştim, Ve nihayet, şu menfur kararı vermiştim: — Mademki alnıma, bir kasa hırsızlı ğ damgası basıldı. ve mademki, artık bu damgayı silmek imkân ve ihtimali yok.. şu halde benim için temiz ve na- Muslu hayat, bitmiş demektir. İlk adımımı attığım bu karanlık yoldan dönersem, ne yapabileceğim? Hangi İnsanın emniyet ve itimadın: celbede- ceğim?. Hiç... Şu halde, bu karanlık yolda devam etmeliyim. Ve, bunun $0- Bundeki derin uçuruma düşerek, ge - bermeliyim... Amma bu esnada bir Mucize imdadıma yetişir de kurtarırsa, ne âlâ.. yok eğer bu derin zulmet için- de, hayatımın sönüp gitmesi mukad. derse, buna boyun eğmeliyim. Bazı feylesoflar; — İnsan dilşünür, Allah yapar. Derler... Bu, belki böyledir. Fakat ben bu sözü şiddetle (o reddedeceğim. Çünkü, bazı zamanlar çok iyi şeyler düşündüğüm halle; ne Allahtan, ve ne de talihimden en küçük bir yardım görmedim, Onun için, artık kendimi tamamile kaza ve kaderin sevk ve cereyanına İkunan olrın dipleri Benim orada bulunduğum müddet zarfında, Elisavi bir kere bile eve gel- memişti. Teyzem bunun sebebini de şöylece izah etmişti... Güya, çalıştığı evin sahihleri, pek titiz ve pek meraklı insanlarmış. Elisaviyi evden dışarı çı- karmadıkları gibi, teyzemi de ancak ayda bir gün ve yalnız bir saat kendi inde konuşturmaktan fazla mü » ade' kta bulunmuyorlarmış. Kız, orada adeta bir esaret hayatı muş. Fakat kendisine çok iyi ak - do-! » ben nasıl tum?, Ben, insanlara pek az bakkal dükkânlarında çuve delen bir “fareden farkı e sefil bir-mahlük iken; | zünden ve yalnız orun | 8 inden kudret ve cür'et alarak| korkunç bir sırtlan, gibi. birdenbire şahlanmış.. yalnız onu memnun ve mes'ud edebilmek hülyasile alnıma koskoca bir (kasa hırsızı) damgesmi bastı: için bir fed humma ve cinayet bu fedi apabilmek, hiç şüphesiz ki Orun aşkının verdiği dan dolayı da, asla şikâyet etmemiş - tim... Fakat şimdi onu görmemek. ondan mahrum yaşamak fedakârlığına aslâ tahammül edemiyecektim. Buna binaen; ilk sokağa çıktığım gün, doğruca ablamm evine gittim. E niştem Ali beyi gördüm. — Eh. söyle bakalım, şimdi, ne yapacağı27. Dedim. enişte bey. * Eniştem, yeni bir iş tasari yi kadar bir kaç gün geçecek ben, bir an evvel iyi bir vurgun vur - ak, El iyi hizm ikten kurta » istiyordum. ye vaktim yoktu, Elisavinin aş ile kalbim çayır çayır ya- Sü Onnn için doğruca Proodomuza git * cek bir paraya ih- Günaha değecek bir iş bul Bu pişkin soygunculuk kurdu, hafif- ce tebessüm etti: zır. Fakat biraz fazlaca göz On gün kadar evvel çektir - diğim Fotoğrafımı (gördükçe gözlerime inanamıyorum. En 8- şağı 40 yaşında görünüyordum. Alnımda ve gözlerle ağzımın et- rafında buruşukluklarım vardı. Tenim esmer ve sert idi. Bugün ise cildim yumuşak ve dosila - rmın gıpta nazarile baktıkları açık ve buruşuksuzdur. Herkes benim hakkımda 35 yaşında ol- duğum halde ancak 45 vaşında göründüğümü söyliyor. Yegâne terkedecektim. Meş'um hayatımı, mec- hul akitetlerden kurtarabilmek için boş yere mücadelelere girmiyecektim. * Artık yataktan kalkıp da evin içinde Bezinmiye başladığım zaman teyzem soruyordu: &.. ne İş tulacaksın, Sarafim?. Dilim varıp da hiğ bir şey söyliyemi- yordum. Sadece, dişlerimi sıkarak göz- lerimi odanın kuytu köşelerinde gez - diriyor ve omuzlarımı kaldırmakla ik- ifa ediyordum, Teyzemin vaziyeti, beni uzun zaman Misafir etmeğe müsald değildi. Kendi Tivayetine nazaran, hasta"ım esnasın. da da benim yüzümden bir hayli borez Girmişti. cild unsura olan Tokalon Kre. minin gece için Pembe rengiri ve gündüz Için beyaz renkteki- ni kullanarak güzelleşmeye mu. vaffak oldum. Tokzlon kremini bir çokları da benim gi nuniyetbahş semeresinden hay- rette kaldılar. Cild unsuru olan Pembe renk- Bayan GABY WAGNER hakiki yaşını itiraf ve bu derece cazib bir tarzda nasıl güzelleştiğini izah ediyor: teki Tokalon kreminin terkibin- de Viyana — Üniversitesinden meşhur bir Profesörünün Keşfi ve Biocel tabir edilen kıymetli gençlik cevheri vardır, Akşam. ları yatmazdan €vvel pembe rengindeki o Tokalon kremini kullanınız. Siz uyurken o, bes. leyici ve güzelleştirici tesirini gösterir. Cildiniz yumuşayıp gü. zelleşir ve buruşukluklarını gi- derir. Gündüz için de beyaz ren. gindeki Tokalon kremini kulla. nınız. Siyah benler yok eder ve açık mesameleri sıklaştırır ye cildinizi beyazlatıp kadife gibi yumuşatır. Bu basit usulü bilen her kadın, «günde beş dakika, daha genç görünebilir ve tene yeni bir güzellik verebilir, To- lon kreminin semeresi garan. tilidir. Aksi takdirde paranız iade olunacaktır, GRİP NEZLE .ROMATIZMA İl E.I SiNiR . KIRIKLIK Bütün ağn ve Sızılara karsı en müessi; ve wütokâmli kaşe Fakat sokakları dolaşan küçük esmafa hiç merhamet etmez Onların dirhemleri, terazileri yakalanır, en ufacık bir kusur- dan dolayı çekiçle kırılır. Umumiy bu merasimi bir sopa faslı nihayete erdi. rir, Meğer ki bu zavallı iyede bir işin içinden nasil kurtulmak kabil olu » yorsa o tarzda yakasını kurtarmak im- kânını bulsun. Kurnazlar daha hâkimin huzuruna çi | karılmadan evvel işin halli çaresini te- min ederler. Kendilerini tevkil tebdili kıyafet muhafızlarla bu ücuza görürler. Bu adamlar da yalda gi- derken vazifelerinden böylece çöplen - nek çaresini bulurlar. Yenecek şeylerin satışında doğruluğu temin için alınmış olan bu ihtiyat ted. birlerine hükümet fatların tesbiti key- fiyetini de ilâve eder, Fakat buna rağ - men gene her şeyin değer flatını tediye İetmek mecburiyeti vardır. İstibdad ida - resinde, halk kolayca aldatılır. Halkın İistediği şey refah ve genişlik değildir. Buna. alışmamıştır. Fakat bazan halkın bı ve yeisi pek çekilmez bir hadde| » O zaman Efendisinin tavrını ve mü slır; kendisine itaat edilmesini ister. Yiyeceğin pek fazla pahalılığının kopardığı feryad ve şikâyetlere çare bul. razam onların daha ucuza rettiği ve bu kanun ilân olunup ta tebdili kıyafet sokağa çıkarak bir fırmcı çırağını astırdığı zaman ken- d ildiği zehabına kapılır Bu enin neden dolayı böyle kur » ban edildiğini m sormaz. Pakat her- kes artık ekmeği daha iyi bulur. Türklerde insaniyete karşı bu kadar büyük bir istihfaf nasl oluyor da 805 - yete için en az faydalı hayvanlara karnı garib bir hayırkârlık ile müterafik ols. biliyor? Şüphesiz ki barbarlık bile bazan bir tatil devresi geçirmek ihtiyacım du « yar, Demir bir âsü altında insanları ezer, | fakat hiçliğinden dolayı hiç bir endişe şeylere karşı mütebessim çehre gösterir. İtibdadın kibir ve gururu bütün mevcudatı birbirine karıştırırken gözdelerini en zayıf olanlar arasından s€- çer, Hiç şüphesiz bu prensiplen dolayıdır ki hükümet, İstanbulda istiblâk olunan hububat üzerinde çifçi için pek yıkıcı resimlerle gayet şiddetli bir inhisar tat- bik ettiği ve müstehliklere nazaran fi - runcılar daha az pahalıya tevziatta bu - lunduğu hâlde kumrulara karşı yüzde şa kadar hububat ihsan eder. Bu kuşlardan bir sürü İstanbul lime- nından geçen gemilerin Üzerine sik gık konarlar, Gemilerde hububat ve ekinler naklolunur. Bunlar ya depolara gidecek- tir, ya öğüdülmek üzere. değirmenlere. Kayıkçılar kuşların hücumuna hiç mj » manaat etmezler. Hububat üzerinde gı « dalanmak için onlara gösterilen bu ko « laylık kuşları 6 kadar çok miktarda cek beder ki, onları o kadar alışkın yapar ki 'kursaklarını doldurmağa gitmek için kü- rekçilerin omuzları üzerinde nöbet bek- Hiyen kumrular gördüm. Seyyahlar pek sathi bazı müşahedelere istinaden, Türklerin sair hayvanlara kar. şı gösterdikleri merhameti de methet - mişlerdir. kumrulara karşı hububat ihsan eder Tercüme eden: Hüseyin Cahid Yalçın pekleri pek seven çocukların cömerdlik. leri biraz imdada yetişir. Bu yerli sınıf köpeklerin dişileri ba « zan iki hudud ar; bir hasir par bulmak lütfuna nail olurlar. Onun © de yavrularını emzirirler. Fakat bu © hemmiyetsiz yardıma rağmen, şehrin ka. sab dükkânlarına civar olmıyan köpeke lerin hiç biri Türk rahmü (şefkatine parlâk bir şahid teşkil etmez. Dalma se- fil, az çok hasta, çok defa bazı azaları ko- puk ve eksik olan bu köpekler haya'a « rının letafet ve cazibesini arttırmış olan Yolcular aleyhinde şahadet ediyorlar gis bidirler (1). Türklerin kedileri koyunların akciğes rile beslemeleri ve bu mübarek işe kene dilerini hasreden sofu kimselerin kedi « lere böyle ciğer dağıtmaları da bir haşır işi gibi pek metholunmuştur. Doğrusu ranırsa, bu da kumrular hikâyesi gibidir. Ondan ne daha aptalca, ne daha garib - dir. Fakat bir vâkıâ diğerin: isbat etmez, Ahlâk ve Adatü taallük eden şeylerin kâf. fesi iyi düşünülerek, derinleştirilerek tet- kik edilmelidir. Yahudiler gibi Türkler de bazı etleri yemezler. Kanun onlara yedikleri vanın kanını akılı emreder. Hayvanın ka ğerleri, 4ih.. gibi bazı p mesini de kahun men. gena- leyh, kasablar ancak hıristiyanların müs vadık bulabilecekleri şeyleri satmayı da temin etmeğe mecburdurlar. hay. ve onu yıkamayı »ciğerleri, akci « Omuzlarında uzun bir sırık bulunan eh ğereiler avaz avaz bağırırlar. Fakat bu- mu hiç bir zaman bedava vermezler. İs. tanbulda pek az sığıreti istihlâk edilir. Türkler bundan çok Boşlanmazlar. İşte böyle koca bir şehirde kesilen koyunla » rm çokluğu tiğercilerin sayısını arttırı » yor. (Arkası var) (1) Bizim “Türk köpeği adını vertliğimiz | köpek ırkına bu tasvir hiç uymaz. Alaturka yatak; alaturka esvablar ve bu nami Yerdi- Eimiz sair türlü türlü yenilikler nasıl Türkle yede meçhul iseler Türk köpekleri de ayni sarette burada meçhuldürler, Kulağınıza küpe olsun Daima RADYOLİN; çünkü. Diş doktorunun bütün hastalarını İstanbulda gayet çok miktarda köpek | #ÖYlediĞİ gibi dişleri sadece parlat vardır, Bunlar çoban köpekleri #le ayni|'nAaKa kalmıyarak onları mikroblan ırktandırlar, Yani tilki yüzlü ve tilki kn.|dan. muzır salyalardan ve hamızlara lsklıdırlar, Şehrin bütün mahallelerine | Jan temizleyip çelik gibi sağlamlık ve yayılmış olan bu hayvanlar hep ayn; | Te5 yegâne iksirdir. menşeden çıkmış gibi görünürler. Fakat Her sabah, öğle ve akşam hususi sahfbleri yoktur. Her mahallenin köpeği kendi hududları dahiline giren) (| DET yemekten a dişlerinizi serseri köpeklere kârşı müştereken har- bederler. Kasablı mahallede doğmadıkları için yalnız atılan süprüntülerle yaşamak mecburiyetinde bulunan ve bunları kendi lerine bırakan zabıtasızlığa pok minnet- ğ tar kalan köpekler mahzun yüzlerinden, Diş macunile muntazaman miskin miskin yürüyüşlerinder ve son fırçalayınız. derece zayıflıklarından beli olur, Kö | NEDENE BASMANE ei

Bu sayıdan diğer sayfalar: