28 Şubat 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

28 Şubat 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

64 SENE SONRA ALEVLENEN TARİHİ MUNAKAŞA | / Abdülâzizin katledildiği doğru mudur? | Başmabeyinci Hafız Mehmed Beyin ve diğer alâkadarların hatıralarını eline geçiren Ziya Şa Şakir de münakaşaya karışıyor Kiymetli arkadaşımız Suzd Derviş, son günlerdeki yazılarında, yakın tarihin en hassas bir noktasına temas etti. Bu da, kariler arasında büyük bir alâka husule getirerek (Tar altında bir sütun ai Böyle bir münakaşanm açılmasını, hay Hi zamandanberi bekliyordum. Onun i z da bir hayli ent dın naklet ben de bu sütün u meseleye, ak ediyorum. (intihar) mı ett17.. 1) mi edildi? Bu tarihi hâdisenin üzerinden, tam alt. mış dört sene geçtiği balde, şu karmaki fki suale -tambir sal4 cevab veremedi. Âz vk Sultan Hamid tarafından Yıldız sara- yında teşkil edilen (fevkalâde mahkeme. ler), Sultan Azizin (katl )e metmiş; mazmun sıfatile muhakeme edi. lenleri, derecelerine göre mahküm eyle « miş İse de, bu muhakemeye itimad edil - miyor, Yıldız sarayının bahçesinde, bir çehır altnda cereyan eden bu muhake » melerin safahatile neticesi, bir saray en- trikasından ibaret telâkki: ediliyor. O dev- rin en mühim devlet ricalinin rey ve mü- taleaları bile tarihin bu büyük sırrını dınlatmıya kâfi gel bu münakaşâ, bir türlü keshi kat'i miyerek, altmış dört senedenberi süri lenip gidiyor. Acaba bu müphem izale edilebilecek midir?.. Buna cevab verebilmek için, bu esra - Tengiz hâdiseyi, en mevsuk membelar - dan alınan malümat ile tahlil etmek, ge- rek (Intihar) 1 ve gerek (katl) #ima eden ; günün birinde Sen bilirsin, veliyyetünrj am! leme. şimdiden alışırım da, sonra keyfi kalmaz. Aman! Herifi gözümün önüne getiriyorum: Torba sakalı. yek ken Kulakları. iğrerç dudakları. gağa burunu.. göbeği.. hele o göbeği! Tene şirlere yatası mel'un!, — Pek: amma, İzzet efendi. senin bu adama neden hıncin var? — Nasıl olmasın, devletlim? Sana ettikleri kâfi! Sen, meşhur nefesi bilir misin? «ikrarımıza ser veririz. ahde keviyüz..» işte ben o taifedenim. Bir «Destum'z dedim. Artık, senin düşmanlarını, fimabad kendime de düşman bilirim. Sonra dâ. en beddime giden, nedi, bilir misin, keremkârım? Her şeyin sahtesi! Sahteye fenâ halde içerilerim. Sahte vekar, sahte taassüb, sahte fazilet, sahte şöhret.. bunlar be. ni çileder çıkarır. Yalandan, riyadan nefret ederim. Zorla değil 4? Sen bu kerataları bilmezsin, Bunlar kendi kör olası nefislerinden gayriye itibar et - mezler. Bendegindırlar.. padişahın ayak bastığı toprağı öper, huzurunda yerler de yuvarlarırlar.. kancık köpek gibi yaltaklanarak, taklak atarlar, Sakın, inanma! Zinhar!, Firsat buldukları gün, onu alaşağı ederler. Kapı yolda- şıdırlar. Biribirlerine müdahane, mü - dârâ ederler. Fakat gizliden gizliye biribirlerini o yerler. o gammazlarlar. 'kaydırmağa, ezdirmeğe bakarlar. İrz, namus, bunların, bu heriflerin salt dillerindedir. Mânasını bilmeden kul lanır dururlar. Ben böylelerine nice adavet eylemem? Nasıl kin bağla - mam, a sebebi devletim? — Öyleyse, pek nun edeceğim na ereceksin maklarına zil kalacak. kında seni mem - İzzet Efendi. Hem de ö takıp da Muradı- lesine ki, par: oynamadığın J uğunu kolay ge - tirsin, âmin! — Şimdi, artık, yerli yerimize çeki - talim, Gelin, güvey de rahat etsinler! idiğine bük:| “İtirip takdim eylediklerinde, (haydi dı - “İkasından sürmeleyip bir mü delilleri tam bir biteraflıkla mukayese eylemek icab eder, Ben, bir hayli zaman uğraştım, Çocuk- luk zamanımdanberi kulak dolğunluğum lolan bu mesele etrafında epeyce malü - mat topladım... Bunları, sırasile arzedi-! yorum, Facia günü çıkan gazetelerin verdikleri tafsi'ât Evvelâ, hâdise günü intişar eden ve bu| kanlı vak'a hakkında diğer gazetelerden| daha fazla ma at veren 13 Cemaziği- evvel 1903 tarih ve 239 numaralı (Vakit) | gazetesini gözden geçirelim: — AYNEN — * (Hüdavendigârı sâbıkın keyfiyeti vefatı hakkında müahharen edilen tahkikatımzıdır | (Merkumu müşerünileyh hazretleri, an sarayı hümayunu ittisalinde, ken disi için tehiyye buyurulmuş olan dairet) mahsusaya pakledildiği gündenberi, ah -| vali şahsiyesinde bir teşevvüş ve aca - k düğü gibi, vefat ettiği gece) ha kadar uyumayıp hiddet ve gaza- zir eyledil ten sonra yorulup bir koltuk sandalyesin- de sabaha yakın bir iki suat kadar uyu- duktan sonra uyanıp saat iki raddelerin- de sakalını kesmek üzere cariyelerden makas ile bir oyma ister, X sabi | bından onu bunu tekdir ve tâ: Cariyeler, validesinden bilistizan ge - şeri çıkın) diye emreder, Anlar çıkar maz, merhumu müşarüni ş yh Kapıyı ar - İdet geçtik - ten sonra, kızlar şüpheye zahib olarak dı- şarıda, pencereden içeri bakmakta, müşarünileyh pencerenin önünde fil vaki sakalını düzeltmekte iken geri çe - kilir. Meğer bu arada, mörhumu mü - şarünileyh, sol kolunun damanmı elinde bulunan küçük makas ile tamamen kes Rânâ, alt katta ışık ve ateş namına 0e varsa söndür - mesini, bastırması - ni Beberuhiye ten - bih ederek, . kendi odasına çekildi, * Hafta içetisinde, Cafer Paşa, bermus tad eğlentiye gel - diği bir akşam, Râ nâ, onun kulağına usulcacık dedi ki: Benim şan paşacığım! o Bizim kızlar, bu evi ben idmremin altına al- &m diye benden şöyle sazlı, sözlü, cemiyetli, cümbüş - lü bir âlem istiyor. lar, Ne olursun? Emrettiğin bir gece, bana peşin haber vermek şartile, en candan ahbabların kimse, birkaç kişi toplayıp teşrif eylesen.. Ben de öze - “İnip, bezenip bir sofra donatsam, sa - zendelerin en iyilerini: Kemani Tatyo-| — Sahi mi? Öyle Büdld6 snatalar da) mı var? ve') Rafia Hanım kadehi aldı, Abdülâzizin haline gid fetva daha o cen acısı ile diğer kolunun dama- rini dahi bir miktar cerhedip bütün kan- lar içinde kaldığı halde yere düşüp ve - jat eder, Cariyeler ise, dışanda şüpheye © varıp| keyfiyeti validesine haber verirler, Vali- desi gelip odan kapısını kırarak içeri| girip bu hali müşahede etmekle vaveylâ koparmağa başlamakta olsun, bu keyfi - yet derhal zatı şahaneye — arzolundukta, tıbban her ne yapılmak lâzm ise derhal icabının icrosile mişaründleyhin haya - tanın vikayesi irade buyurulduğundan ve fiyete zatı hazreti sadrazam ile seras- ker püşa hazretleri dahi muttali bulun - duklarından, serlan getek yetli ve gerek ecnebi etibbam ve saadetlü Murko Paşa hazretleri celbolunarak, ve mösarüniley- hin cenazı — Ne söylüyorsün, paşam? Bir ke * recik tenezzül edip de benim sermaye lerimi bir araya toplamadın kil, — Gözüm senden başkasını görüyor mu, a fettan? — Eksik olma, devl Paşacığım! kol efend enlenirsin. değil mi, i o esnada orada bulunan ka.' yüzü kızardıkça kızarıyordu “Jdiyen ? rakolhaneye çıkarılarak muayene oluntur ise de vilcudünde eseri hayat kalmadığı! anlaşılır.) Katle inananların itirazları İ Vak'anın umumi çekli bundan ibaret, Fakat, ri, gazetenin bu yazılarını muhtelif nök - talardan red ve cerhediyorlar. Ve: ak'a, bu şekilde cereyan etmemiş - tir. Sultan iktidar mevkiinde bulundukları vak'ayı gazetelere istedikleri şekilde İ dırmışlandır. Bu yazılar dikkatle müta - len edilirse, bir çok tezadlar vardır. Diyorlar. Ben, itiraz noktalarını sona bırakıyo » rum. Bu hususta en salâhiyetlar zevatın müşahedelerine atfen yazdıkları hatıratın nakline devam ediyorum. ve manzarası D, * Başmabeyinci Hafız Mehmed Beyin hatıratı: (1) Bir çok senelerini Sultan Azizin nez - med Beyin bizzat yazdığı hatıraları, eli - mizdedir. Sultan Azizin ve o devrin hu « susiyetleri hakkında çok mühim malü « | kısmı, ölüm vak'asını tasvir etmektedir. Zamanının edebiyatma, saray usul ve adabına uygun bir lisan ile yazılmış olan | hatıratm bu kısmında, Sultan Azizin, Or. taköydeki (Fer'iye) dairesine girdiği an- | dan itibaren cereyan eden hâdise, aynen şu kelimelerle tasvir olumuy (Müşarünlleyh hazretleri daire mez - kürenin bahçesine duhulünde, bezı ta - mirat icrası hususunda bir çok kalabalık nüş ve bunları nazarı tetkikten geçi. (1) Mehmed beyin hatıratı, o zamanki kitabet ypulü ile yazılmıştır. Tabrif iddiası karşında kalmış olmamak için aslını mu- hafaza ederek dercediyoruz. Son Posta'nın Fomanı: 61 -Ah ne baygın bakış ıkşamına hazırlan - sam, olur mu? — Olmaz! Sabah larsak, ben sonra selâmisk resmi âli sine gödemem. Cw martesi yapalım, daha iyi — Emir, velini « metimini — Amma. Müs - tesna parçalar ola. cak, ha' — Hiç merak et miel Ben efendimin ayağına ha » remleri getirece - — Varol be Râ « Dİ), Aman, nede sabet olmuş, öbür sünepe hatunun ge- berdiğil Onun elinden, hiç böyle şey- ler gelmezdi, değil mi? Sen yamansın, billâh! Bu zanaat için yaratılmışsın! — O senin iltifatın, velinimetim! Yoksa, cariyen, senin en öciz bir ku » — Haltetmişsin! Senin eline, benim! k su dökemez. Sen öyle bir| .|di, ve sordu: saldı, , yere, Rünânın ayale arının — Mürw le yaşa, benim cömerd, — Kimmiş bakayım, o paşa karısı? | — Bilmiyorum, vallah! Onlar, öyle üç kadındırlar. Arada bir, canları eğ - Jence istedikçe, tebdil gelirler. (katil) taraftarla-| Azizi katlettirenler, en yüksek | ; dinde geçiren başmabeynci Hafız Meh »| İmatı ihtiva eden bu hatıranın (hetime) | İrerek, nezdi şahanelerinde memür bu - lunan Etem Beye, (2) bu tamiratın ne İmaksada mebni olduğunu sual buyurdu- ğu esnada, orada bulunan ve ismi ve rüt- besi kullarınca malâm olmıyan bir zabi dilhira rzi namülâyimane zamı alıy allerine çalışmı duğu efradi askeriyenin zabiti rütbesi de bendesinin böyle küstah tavrına müteessir olacağı tabii ise de, ş zehrabel hskaret; hâzimane ve hekim tecerru edip yanında bulunan Etem ye,. (sizl, bilemediler, bigâne zannettiler, kendinizi tarif ediniz) iradei şehriy Etem Bey tarafından za' , mütecasir olduğu harekânı şüh aletten naşi ihti 'aren ve ankasdin irtikâb ettiğini işra « ben: (Size söylemiyorum. Aziz Efendiye hitab ediyorum) gibi dalrel insaniye cemiyeti beşeriyede terbiye görmüşlere değil, âlemi bede ve vahşette hilyel terbiye ve fezaili insaniyeden mahrum | kalmışlara yakışmıyacak ve lisanı edeb ve ubudiyete alınmıyacak surette tahkire ce- sareti müşarünileyh efendimiz hazretle- rin! artık bakayı hayatından nâümid e « derek hemen bilâihtiyar hayran ve meb- | hut olmuş; bunun üzerine, müşarünileyh hâzretleri bir kalıbı bihayat olduğu halde koltuklanarak tehiyye olunan odaya isal edilmişlerdir. Mağfuru müşarünileyh hazretleri, nef si hümayunlarına zindan felâket ve mu - (Devamı 14 üncü sayfada) tirmiş ve (2) Ethem Ley, sultan Azizin kâhyası idi, Topkapı sarıyndan, beraber gelmişti. Bu zat, bu vak'adan bir kaç gün senra yeni hü « kümidar sultan Murada başmabeyinci o) - muştur — Merak edip sormadın mı? Öğren“ meğe çalışmadın mı? — Olmaz ki paşacığım! Fazla deşti- dim gibi, ürküp kaçarlar, Kocalarına haber veririm diye korkarlar.. Bizim zenaat çok naziktir. — Peki! Ne malüm paşa haremi ol « dukları? — A! Belli olmaz mı, paşam? Giyime Teri, kuşamları, mücevherleri, tavırla ru. Biribirlerine muameleleri, ossahât kendini gösterir, Paşa, ellerini oğuştura oğuştura, gül dü. — Ulan, Dünyada ne kodoşlar var, bel Şunları tanısak dâ bari, ona merhabalaşsakl,, — Tanırsın paşâcığım elbette, Neden tanımıyacaksın? — Ben o karıları söyletirim, Benden saklıyamazlar. — Tabii, paşacığım! Senin kudretli elinden kaçar mı? — Aman, kuzum Rânâl Cumartesi yi iple çekeceğim. Ben, bizim takım alayını alır, gelirim. Hem de, erkence damlarım. Seni rahatsız etmem ya, ruhum? — Eslağfirullah! Başımla beraberi, — Güzel başcağızın var olsunl Cumartesi günü, vakte kadar görülmemiş zenginlik ve ii bir rakı sofrası k oynanacak gece medi *z bir sahnede - dramın Jess n etmesi için, de mezeler ısmarlanmış ve İfur tabaklar içer mişti,

Bu sayıdan diğer sayfalar: