3 Mart 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

3 Mart 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Eskiden Akdenizin hikâyesi Çok Büyük Sayılan Ve SON POSTA Bugün Sadece Bir Yol Olan Akdeniz Neye Sönüyor? Halyan sahillerinden Akdeniz vvelce Akdeniz çok büyük(de tayyarelerle, denizaltları ve sabih sayılırdı. Eski gemiler, hat - tâ on dördüneğ asrınkiler bile en. gine açılıp bir sahilden karşı sa» bil Zeçmeyi göze almazlardı. Sa“ boyunca ağır ağır giderler, Beyahat te uzun sürerdi. Sahil halkı ex #yiran 0 geniş mesafeler; milletleri, Mizaç, ihtiyaç ve karakter noktasındın İrbirinden ayrı tutar ve âdeta her Milleti kendi âleminde uzlet ve inziva İçinde yaşatırdı. Bu itibarla mesafenin Maunluğu bazı ideallerin müdafii idi. le ba her şeyi değiştirdi. Elde e sür'at sayesinde zaman ve me - ye mefhumu altüst oldu, Mesafen'n alması milletlerin birbirile eskisine aa kolay ve daha çabuk birleşip aşacağı, kardeş olacağı ümidini u - Yandırdı. Fakat çok sürmeden inkisar Vi gösterdi. Birbirlerinden © uzak ve İ İnzivada yaşarken aralarında şüp- » hased ve rekabet olmıyan millet * : temasa gelir gelmez içlimsi, ikti - Ve arazi bakımından istihkak da » na kapıldılar ve birbirinden kork- alak başladılar. Bu korku; karşılıklı komşu w leti örnan le ler Tasmdaki ihtilâf bunların birbir- Sarpışmasite biterdi. Başka ml - Mm olmadığı için ona bigâne bi T, talih ve © istikballerini, geniş mez bu dünyada, hâdisatın te Z ter i atına bırakırlardı. Şimdi £ değişti, Milletler, kendi hududları i Le im gibi görüyorlar. o Dünynda| $ Sayılacak j İ dğmer, hi k ç bir yer yok. Buna bir fikri sabit halini e a mefhumu (insanları, onun 1 Yidetmiyen hedeflerine çılgın | Oşturuyor, " l Yayı e anlar kıyılarında bütün dün- | hiz si rleştirmiş gibi görünen Akde -| Ye küçük bir göl olmuş, korsen- | de hi ser kalmamış, deniz tehlikesi “Şe İndirilmistir. Büyük vapurlar, meleri, b ç gün içinde tay - birkaç saatte, telsiz telgraflar kaç saniyede bir ucundan öbür da biri torpillerle paylaşmaya (kalkışacakları bir yol olarak alâkadar ediyor. Evet sadece bir yol, fakat sahillerin- de yaşayan halkın hiç bir zaman eri » şemediği zenginliklere gölüren bir yol. Eski Akdenizin mucizesi, (o kıyılarını çevreleyen halkın fakirliğine rağmen, büyük şeyleri yaratmış olmasında idi. Bu halk, fakirlikten (o korkmuyordu. Çünkü ihtiyaçlarını elindekine uydur- masini biliyordu. İberya sahilleri, Fran sanın sahil eyaletleri, İtalya sahilleri, Yunanistan, Şimali Afrika sahilleri fa kir memleketlerdi. Yalnız Nil nehri iki göl arasında Mısırı yaşatabiliyordu. Bu gün bile gene öyledir. Akdeniz kıyıla- Tı üç bin senedir şarap, yağ, portakal, kiremit, biraz da buğday yetiştirir, bu- nunla iktifa edilir, sanayi ve sanayie yarayan harn maddeler hiç düşünül - mezdi. Halbuki şimdi hep (birbirine benzer mahsul mübadeleleri yapan ve hep ayni maddeleri hariçten getirime- ğe muhtaç olan bu memleketler ara - sındaki ticaret, gümrük tarifeleri re - kabetine müncer oldu. Bir misal olarak petrolü ele alalım. Yer yüzünün en esaslı transit vasıla « sı ve:metör harbinin biricik silâh; ha- ii Jimi: alan bu madde, Arabistan petrollg möemba'larına sahib olmanın büyük e - hemmiyetini açıkça gösterir. Yunanlı larla Roma'lâr esMhai cariha ve yel » ken devrinde bunun farkında bile de. Zitlerdi. İspanya ve Fransa petrol mem baları olsa da bunlar Akdenizden zi - -İ yade Atlantiğe tabi idi. İşte bunun i - kendilerini daracık meskerlerde | çindir ki Roma; Akdeniz çevresinin ik- tısadt kifayelsizliğini (o anlayarak bir metod dairesinde kendine zahire am - barları temin etmek üzere askerlerini Gole, Tunuss, Asvaya Tuna ve Ren ne hirleri istikametlerine göndererek u - cu bucağı belirsiz kıt'alara yayıldı. Bu ölçüsüz genişleme yüzünden de niha - yet parçalandı. Şu halde Akdenir sadece bir yol ve kin ve ihtırasın tsmamen hallo'una - madığı Yuhurata tabi bir harb meyda- nıdır. Zira galib kim olursa olsun bu deniz onun emeğini ödemez. İnhitatı i- le de kimseye fayda vermez. Bu su » Be giliyorlar. Bu itibarla artık o >İretle hayat kaynağı olmasına rağmen br.” Ne genişliği, ne de esrarı kalmış *| hırs ve tamah yüzünden kendini bir ö- Vakti Tüm murtakası haline getirenden, inti- Ne e © hakiki medeniyetin, felsefe | kamını sezdirmeden alır. din, denizi olmuştu. Bugün ise) Faşist İtalya, Akdenizde Roma im - biri TAYI, sırf, Atlantik ile Hindistanı | paratorluğunun yeniden dirilmesi ha - Mai en ve büyük devletlerin hırs | yal ve ümidini kovalıyor, Fransanın ve Ünden bölüşemediği, sirası gelince | islâm #leminin varlığına ve Cebelütta- m Yazan: Fransız mütefekkirlerinden Camille Mauclair rık, Malta, Kıbrıs, Filistinin sahibi İn - gilterenin Süveyşe gitmek için serbest yol bakkıma rağmen «Akdeniz bizim » dirl» diye iddia ediyor. Fakat Sicilya ile Rodosun mevcudiyetine ve kuvvet li denizaltı ve kava teşkilâtına rağmen bir harbde İtalyanın gerek muvasala hatları, gerek upüzün ve dar bir şekil- de uzanmış olân ana toprakları hücüum- lara uğrayabilir. Almanya ile müttefik olsa bile büyük zorluklara göğüs ger - meden harbedemez. Mısırın önünde İngiltere, Bizarte o önünde de Fransa Habeşistan ile Trablusgarbı fena bir vâziyete düşürecek ve İtalyayı, hasım. larını bulmak için kendi üslerinden u- zaklaşmaya mecbur edecek bir Akde - niz ablukası vücude getirebilecekler - dir, İşte o zaman İtalya, emperyalist arslarmın bir hayalden başka bir şey olmadığını görecektir, Onun şimdiden görünür bir tehlikeyi göze alarak bir - leştiği Almanya, Akdenizde sahili bu- lunan Avrupa devletlerinin de sürük - leneceği ve islâm milliyetperverlerinin hazırlayacağı kıyamlarla nerede karar Kilacafı belli olmıyan bir umumi felâ- kette bakalım kendisini ne dereceye ka dar *ak'b edecektir? Açıkçısı Akdeniz limanları gittikçe üşüyor. Eski zamanlarda bu deniz bü- sahillerini transitle yaşati; ve sa hil halkı; olanca gayretini, korsanlık devrine kadar, inhisarr elden ele ge » çen, bu transitin serbestisine hasretti, Finikelilerden Kartacahlara, Romalı - lardan Venedik ve Cenevizlere gelin « ceye kadar geçen otuz asır içindeki bü- tün deniz muharebeleri ve deniz hâ - Ximiyeti rekabetleri de hep bu yüzden oldu, Fakat bu transit de şimal liman - larma nisbetle gittikçe azalmaktadır. Evvelce adi sanı olmıyanlar şimdi bü- yük san'at milletleri halini aldılar. A - merika kesfolundu. Avrupa - Amerika mübadelesi, Akdeniz limanlarına uğ » ramadan İngiltere, Holanda ve Altnan lmanlarile merkezi Avrupa kanal ve demiryolları vasıtasile yapılıyor. Ro * ma - Berlin mihveri İtalyanlar, Al - man İransitinin Triyeste ve Ceneve - den geçeceği fimidine düsürdü. Veket Triyeste daha şimdiden durgunlaşıyor ve komşulukları tehlikeli sayılan Bren nerdeki Almanların bunu telâfisi de hoş görülmüyor. Eğer Alman hüküme. ti kalkındıktan sonra kendine bir felâ- kete mal olan Şarka doğru yürümek hülyasında yeniden ısrar ederse Tuna Niyet çeken kuşlar senede 600,000 niyet kâğıdı sarfediyorlarmış! Kuşcular: “Biz falcılık yapmıyoruz. Ortada suç varsa bizim değil, kuşlarındır. Mahkemeye bile gittik de beraet ettik,, diyorlar Nuruosmaniye camli svlusundan ge - giyordum. Her zaman gördüğümüz küçük satıcıların bağıra bağıra etraflarına top- ladıkları kalabalık bugün de bir başka köşede görümüyordu. Nuruosmaniye camli avlusu satıcıla » tını bilmiyen, görmiyen yok gibidir. Bun- lar ya otomatik kravat çengelleri, ya oto- matik nakış yapan iğneler, yahud da ku- maş üzerine istediğiniz fotoğrafı masset- tirecek sabunlar satan adamlardır, Mal larının hususiyetlerini ballandırarak an- latırlarken geleni geçeni bunlardan birer tane almağa teşvik edici sözlerle oyala - mağa çalışırlar... Bugünkü kalabılığın sebebi başka idi. Tam baskülcünün karşısında duran bir kuş niyetçisi halkı etrafına toplamıştı. Her zaman, her yerde tesadüf ederiz. Yolun bir kenarında dururlar, hiç davet etmeden müşteri beklerler. dört beş göz- lü Kafeşlerinin içerisinde muhtelif çins- lerde kuşlar, hayvanlar vardır, Bunların en orijina'lerini seçerek kafeslerin üstle- rine oturturlar. Ben de kalabalığın içine karıştım. A « dam kapaklardan birini açıyor, çıkan ku. şa bir darı uzatarak, önündeki aralıklara sıkıştırılmış kâğıdlardan bir tane çekti » riyordu. Ve kâğıd sahibleri, okumak bi »| lenler okuyarak, bilmiyenler ise niyetle- rini ya oradakilere okutarak veya çantâ- lama koyarak uzaklaşıyorlardı. Nuruosmaniye avtusundan bir köşe — Kaç senedir bu iştesin? — Dört beş sene oluyor. Boş durmak « tansa ne yapalım ekmek, tütün parası çı kıyor... — Bu niyetleri kimler yazar? — Biz yazarız. Bir çokları da evvelce yazılmıştır. Bizden evvelki kuşçulaf düzmüşlerdir. Bunların birer kopyası matbaada durur. İlâve edilecek olursa Niyetçi ile konuşmağa vesile olsun diye kafesin üstündeki küçük kırmızı ibikli İs-! yazar veririz. Bu kâğıdlurı vaktile Tah - takalede bir Arnavuddan tedarik ederler- penç horozunu işaret ettim: — Benimkini bu çeksin! dedim, Adi miş. Şimdi Babıâlide bastırıyoruz. — İstanbulda kaç kuş niyetçisi var? — Oh beşi geçmez. Yazın Anadoluda gezeriz. Oldukça da iş yaparız. Fakat e saslı işimiz İstanbuldadır. ne o çeksin! Cevabını vererek eline bir mısır ta - gesi aldı, hayvanı kâğıdların arasına bı - râkarak: — Sen çek oğlum, aslanım, haydi hey- di durma! sözlerile okşıyarak teşvik etti. Çan niyetim hiç te fena değildi! Niyetim yeşii kâğıdlı ve 50 numaralı A Adı Ahmed olan bu küş niyetçisinder kendilerine aid bir hikâye de dinledim. Daha adliye sarayı yanmadan çok ev- vel şimdi ölmüş bulunan İlhami isminde birini niyetçiliğin de bir nev: falcılık «l- di. 'duğu iddiasile mahkemeye vermişler. İl- Üstünde şu yazıları okudum: hami müdafaasında şöyle mukabele et- «Ey bu niyeti okuyan, senin talihin a- miş: çık. Fâkat arkadaş cihelinden şansın yok.| — Ben falcılık etmiyorum. Kuşlara niyet Aleyhinde bulunanlar çöktur.. onların! çektiriyorum, Bu kuşlar da benim eme - Sözlerine kulak asma» İğime mukabil bana vazifelerini ifa edi * yorlar. Onları ben terbiye ediyorum. Ken Yarım saat geçmeden kalabalık dağı! «| dilerine rahat, kolay bir hayat temin e - mıştı. Kuş niyetçisinin etrafında üç dört| diyorum. Zahmetsiz vücude getirilen bir kişi kalmıştı. Her halde bunlar da müş-| yuvada yaşıyorlar, Yiyecekleri önlerin - (eri kızıştırmağa memur adamları idi.İde... Kuş sahibine sordum: Elbet ben de onlardan hizmet bekliye. — Bu kuşlar herkesin şansını nasıl te-| ceğim. Bu hizmetleri de müşterilerimin. yin edebiliyorlar?.. gönüllerindeki arzulara göre birer kâğıd — Ediyorlar işte!. dedi. çekmektir. — Nasıl?,, Bu hareketim hiç bir zaman Suç sa - — Naâsıl olacak... Onları biz terbiye e-İ yılmaz. Ben fal bakmıyorum. Eğer orta- deriz. Bir kuş vaz'fesine kolay mı alışı -İda bir #uç varsa benim değil kuşlarındır. yor, sanırsınız? Davanın sonunda İlhami beraet etmiş. — Peki onları nerelerden alırsınız, ne! Bütün miyetçiler de rahht bir nefes al - tarzda terbiye edersiniz? mışlar. — Yenicemideki kuş pazarından satın | Ahmed: alırız, — Öyle ya diyor, müşteriler bize bir — Çok mu pahalıdırlar? kuruş veya yüz parâ üzalırlarken kuş « — On beş, yirmi liradan, elli, yirmi beş lardan alacakları cevablara inanmıya - kuruşa kadar bulunur. Bir de kuşların! bilirler. Biz onlara dil döküp onları kan- modasına göre pahaları biçilir. Bir mev. dırmiyoruz. Geliyorlar, gönüllerine ra - sim bakarsınız saylak geçer, bu on beş| hatlık verecek bir damla yalamı kuşların Yiradan fazla para eder. birde kuşların | agalarile çektikleri kâğdlardan bekli - ustan, eskisi makbuldür, Arkadaşlardan | yorlar. biri, diğer birinden bir saylağı 25 Uraya | Para kazanmak ile teselli bulmak ih « satın aldı. tiyacından meydana getirilmiş bu küçük Kuş var bir saatte terbiye edilebilir, | çaptaki asmaflığın mahiyeti işte bundan gene kuş var ki çok kalın kefalıdır, in-| ibaret!.. sanı pek fazla uğraştırır. Merak ettim, bu kuşların çektikleri n$ — En aksi olanı? yet kâğıdlarını basan ma'baay! buldum. — Florya... Anladim ki bü'ün Türkiyede senede — Tavşan, kobay, bunlar güç mü ter-| 600 bin tane niyet kâğıdı sarfediliyor - biye edilir? muş... — Hayır. Öteki kuşlar kadar zaman Neri mirföderiz ereneseemenanan ananas sansasenssme) — En makbul hangisidir? 4 yaşında bir çocuğun devir; iği — Bizim aramızdaki Hikada göre kar. İsla çektiren çok para kazanır. — Neden? — İşte öyle, kim biliri — Günde ne kazanırsınız? lirayı çıka-) yorgan ve yastıklar manpa'dan yargın çıktı İstinyede, Emirgân caddesinde otu ran Ali Yılmazın 4 yaşındeki oğlu Er sun, odada yalnız bırakıldığı bir sıra - da mangslı devirmiş, sıçrıyan ateşlerle tutuşmuştur. evde bulunanlar tarafindan söndürülmüştür.

Bu sayıdan diğer sayfalar: