4 Mart 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

4 Mart 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4 MART SON POSTA Sayfa 7 İstanbullular Milli Şefe derdlerini dün de anlattılar (Baştarajı 1 inci sayfuda) ledi. Refakatlerinde Vali Lütfi Kırdar, &eki yaveri Pikret Atlı, Kütahya mebusu Vedid ve muharrir Nasuhi Baydar bulur huyorlardı, İsmet İnönü: — Nerede Fund Bezmen? dediler. 4 Fund Bezmen hemen Milli Şefin kar. Böıma geldi — Gel oğlum, dün bıraktığın yerden wolat bana, Mensucatcıların derdleri Fuad Bezmen, dün getireceğini söyle- İliği pamuklu kumaşları masanın üstüne koydu. Beraberinde pamuklu kumaşlar- dan yapılmış bir de elbise vard. MUH Şef bunları muayene ederek sordu: — Dayanır mı? — Dayanır. — Bunları İktisad Vekğletile temas € erek gösterdiniz mi? — Bilirler efendim, Fuad Bezmen, müdürü bulunduğu fab- #ikada yapılan ince kumaşları da gös terdi. İsmet İnönü tekrar sordu: — Bunlar ne? — Şimdi imalâthanemizd? bunları da Yapıyoruz. — Nazilli fabrikası da yapıyor mu? — Yapacak. Amma asıl Malatya ya- Pacak, — Fiatları? — Bumları bir sene evvel (35) kuruşa satıyorduk; şimdi (30) &. — Neden? — Rekabetten. — Rekabeti bazan istiyorsun, Dezan istemiyorsun. — Rekabet iyidir, fakat yerli olursa. "Avrupanın rekabeti fenadır, — Bunlar ısılır m? — Isıtmaz. — E... Sonra? Ğ — Cenub havalisinde çok gider bun- tar. ğ İsmet İnönü pamuklu kumaştan yapı- Tan elbiseyi muayene etti, Sonra yerli in- ce kumaş nümuneleri ile Avrupanın ince kumaş nümunelerini tetkik etti, Fuad Avrupa kumaşlarını göstererek: — Bunlar gümrük himayesine maz baz! dedi. Sonra yerli kumaşları göste- terek ilâve etik: — Bunlara da bir şey yok! Mint Şef şu cevabı verdi: — Amma sonra pahalı salıyorsunuz. — Avrupalılar zararına satıyorlar. İş- ite bu malı 39 kuruşa veriyorlar. Halbuki | madde pahahlaştı: Yüz kuruşluk pamuk (BO kuruşluk mevaddı iptidaye var içinde Nasıl şey bu? Prim alıyorlar, Ne kadar? Yüzde yirmi. Prim payını koş, — Vergi de almıyorlar. , — Siz de çıkaracağınız zaman biz de &ymi şeyi yaparız. Fakat bu, gayri meşru xekabettir. — Evet elendim. Dünya piyasasına gö- /#e pamuk bulamıyoruz. Biz pamuğu yüz- de 40 pahalı alıyoruz. — Rakam söyle, — Dünya piyasası 25.30... Türkiyede B0-52 kuruş — Nası! yapıyorsun hesabı? — İstatistikler fe, — Başka ne müşküller var? — İmalât güçtüğü Ustalar Makineler harab oluyor. — Bünları İktisad Vekâleti bilir mi Mersin? — Ekserisini bilirler. — Bilmedikleri ne ise söyle? — Bilirler Paşam. — Diğer memleketlerde nasıl yapıyor- İar himayeyi? — Prim veriyorlar, — Ne kadar? — Yüzde 16-25 kadar, Bu mfktar mem- 'ketine göre tahavvül ediyor. — Başka? — Bilüâmum vergilerden muaf. — Sonra? Daha mı ucuz? — Onlar makinelere iyi bakmak ve da- İha iyi iplik kullanmak suretile, bir #me- N burada yaptığından iki misli fazla çıkartıyorlar, > Bizde ne kadar kullanılıyormuş bu imaşlardan? So; mu babana — Pederle görüştüm efendim. Nüfus payına 5 metre, 15 sene evvel yarısını ullanırlarmış. Fakat bizden çok kulla. Man memleketler var, Meselâ Arjantin 25 Metre... Bazıları da hasis: Fransa gibi. İâkin o da bizden fazla kullanıyor. > Daha artar mı dersin? DEFİ acemi, Milli Şef dün halkın derdlerini dinlerken — Artar, — Ne kadar? — İhracata bağlı İhracat çoğaldıkça sarfiyat ta artıyor. Nitekim bu sene arttı, — Ne kadar imslât var? — Doksan milyon metre. Umum sar- #iyat yekünu nüfus başını 7.5 metre... İmalât beş metre, ithalât 25 metre. Da-| hili imalât 13 milyon kilo tutuyor. — Ne kadar balya eder? — 5 bin. — Hariçten gelen fle beraber ne edi- yor? — Yüz bin balyadan fazla. Fakat bu yekündan çorap, fanllA trikotaj ve eczalı pamuk hariç. — Onlar o kadar çok değildir. Yarısına yakın! Zannetmem. Vardır efendim. — Peki. fiatlar niçin yüksek? — Vergilerden! Vergi eksilirsme sarfi- yat artar! — Bu, ne zarar veriyor? — İstihlâk vergisi çok dokunmuştur. — Anlat. — Kilo başma vergi aliniyor, İptiizi üzerinde 25 kuruş vergi vardır. Yüz otuz İkuruşluk iplik üzerinde 40 kuruş vergi vardır. Bu rakamlar dahili fabrikalar # çindir. Hariçten iplik getirenler için da- ha fazladır. — Bu kumaşların kullanılması neden artar? Giyimden değil mi? — Evet. — Peki, vergiler inmedi mi son manlarda? — Hayır, Bilâkis istihlâk vergisine son zamanlarda ilâve edildi, — Ne zaman? ” — Bir buçuk, Iki sene evvel. — Vergilerin inmesi ne suretle tesir edebilir? — Yüzde on beş nisbetinde ucuzluk o. lur. Sarfiyat ta artar. Pamuk ucuzlarıa daha çok kullanılır, — Şimdi benim sormak istediğim şu: 300,000 balya pamuk çıkarıyoruz. 200,000 sartediliyor. 80.000 balya harice çıkıyor. 20 , İMüşteriler kim? — Almanlar. Çünkü onların döviz sı. kıntıları var. — Peki yavrum, teşekkür ederim, Arabacıların derdleri Bundan sonra Faik Değirmenci çağı. rıldı. İsmet İnönü sordu: — Nerelisiniz siz? | — İstanbullayum. — Ne iş yaparsın? — Kendi arabalarım var. Arabacılar cemiyetine de bakarım. — Senin kaç araban var? — İki — Peki, İstanbulda binek arabası var mı? — Var. — İşliyor mut iyor. — Nerelerde var? — Kadıköy, Sarıyer, Topkapı, Silivri. kapı. Edirnekapı, — Kaç beygizin var? Dört, — Hergün çalışıyor mu onlar? — İş yok kat — Neden? — Karşımızda kamyon rekabeti var. — Söyle bakalım. — Bizim beygirler, beş sene önce 150 lira idi. Şimdi 50-70 arasında, hep bu kamyon rekabetinden. Evvelce 300 cer- rah, 150 nalband vardı Şimdi 50 cerrah kaldı, Şoför kamyon alıp çalışırsa, bize zararı olmaz. Fakat herkes kamyon alı- yor. Her fabrikanın bir kamyonu mev- cud, İstanbulda 30 tane araba iskelesi, 12 bin beygir var. Kaç araba var demiştin. — 5500, Samanın okkası dört sene ev- vel yüz para idi. Şimdi ise 30 para, amma yüzüne bakan yok. Neden? Eskiden ata on kile arp yediren, şimdi beş kilo ye- diriyor! — Atlı arabanın kullanılması için baş- ka saha lâzım, Tatbik olunacak bir söz söylerseniz hükümet size yardım eder. Başka ne derdin var? — Yok Paşam. — Peki, Teşekkür ederim, Gelin ba- kalım Kadıköylüler... Merdivenköylü bahçıvan ile konuşma Sıra bahçıvan (Hüseyin) de id. Milt Şef sordu: Çiftçilik yapar mısın? Yaparım. Nerelisin? Merdivenköylüyüm. Anlat bökalım. Ne ekersin? Hububat domates, bakla, bezelye... Yani çok su istemiyen şeyler. — Arazin var mı? — Yok. Kira ile işletiyorum. — Neden arazin yok? — Babam muhacir idi. Öldü. 15 yaşın. da yetim kaldım. Kardeşlerime baktım, — Ailen kaç nüfus? — Altı kişiyiz. — Say, — Annem, karım, ben, kız ve erkek kardeşim, bir de çocuğum. — Neden bir çocuk? — Yeter. — Peki, ne kadar arazi işletiyorsun? — 45 dönüm kira ile ekerim. 55 dönüm de ortakçılık yaparım. — Suyu nereden buluyorsun? — Köyümüzde dere var, — Oradan elle mi taşıyorsun? — Evet, Yahud seyyar motör var. Bir de mill emlâke aid arazi mevcud. Onu da ekiyorum. — Ne kadar? — 25 dönüm. — Köyde senden zengin var mı? — Çök. — Sen orta hal4 mi sayılırsın? — Evet, — Ne fle ziraat yapıyorsun? — Öküz ile. — Niçin atla değil? — Ayni kuvvetle olmaz. Çabuk gider, toprağa batmaz. Bundan sonra süt bahsi üzerinde konu- şuldu, Bahçıvan Hüseyin Reisicümhura: — Sütü Kilosunu altı kuruştan veri. yoruz. Ahıcılarımız da var. İnekletimiz de iyi, dedi. Mili Şef sordu: — Alet olarak nen var? — İptidaidirler Paşam. Pulluk, tırmık, tırpan, döven. — Demir mi, ağaç mı? — Esası ağaç, dişleri demir, — Etrâfta makine var mı? — Hiç yok. Alınması da imkânsız. Çok pahalı, — Bir kişi almaz ya bunu. — Bizim köy bile alamaz. — Harman ne kadar sürüyor? — Bir ay. ; — Nadas ne zaman? — Bu mevsim yaparız biz. — Tohum ilâçlar mısınız? — Hayır. Arpa, buğday. yulaflarımız- da kaşıntı oluyor. Hem de uyuzdan fena. Üsküdar zirast memuruna gittik, Burno- vaya gönderdi, ticedr cevab J hastalığın ağmı öğrendik, tedavi ni öğrenemedik. Biz ıse tedavi usulünü sormuş, hastalığın adını şormamıştık. Bu vak'a b'r buçuk sene evvel oldu. — Hepsinde var mı tohumların hasta- hık? — Var. Tohumları bu sene ambara &- tarken kükürt yaktık. — Kim verdi bu aklı? — Vallahi kendi kafamızdan bulduk. — Fayda etti mi? — Etti Amma bize bir harman maki. nesi Yizım. — Harman makinesini gördün lanırlarken? — Gördüm. — Sizin köy kaç hane? — 180 amma hepsi çiftçi değil 35-40 kadarı — Benden ne istiyorsan söyle — Gazetelerde okuyoruz, Köylere rad. yo almacak imiş. İyi amma niçin harman makinesi de almmasın? — O da alınacak. — Bir de şımu söyliyeyim. Bizim köy- de eksiden bektaşi tekkesi vardı. Bunlar kapandı, malüm, Kövde bir de ilk mek- teb var. Amma kücük ve ahşab bir evde, Müsrif müdürü değişir, kirayı çok gö- rür, köy mektebsiz kalır. Tekke yıkılsın, yerine mekteb yapılsın, Bunu istiyorum sırf köyüm için, İstanbulda cahli katmı- yalım. Bir de Emlâki Milliye arazisi var. Onu da verseler bağ yabar, imar ederiz. MüM Sef, Vali Lütfi Kırdara bu mese le etrafında meşrul olmasını söyledi. İhracat tacirlerinin derdleri Sonra sıra ihracat tâciri Kerim Aktara geldi. İsmet İnönü sordu: — Ne ihraç edersiniz? — Deri. mü kul. — Ne çeşid mal ihraç ediyorsunuz ve| © nereye? İsveçe, Çeko-Slovakyaya. Serbest döviz memleketlerine pek ihraç edemeyiz. Mal. larımız, koyun, keçi, kuzu, oğlaktır, Sığır az. İsveç klering memleketi amma dahili takas yapiyorlar. — Teşkilâtları rm var? — Evet. — Çeko-Slovakya? —Oda. — Dün burada idiniz, dinlediniz. İtha- | gırıldı. Abdi lât tacirleri beynelmilel ticari vaziyet» | şunlardı: ten şikâyet ettiler. Sizde ayni sıkıntı var im? mek. — Almanyaya, İtalyaya, Amerikâya, m Hayır. İhracat vaziyeti iyi Klering ve takas sistemleri bizim için iyidir: Bir enjeksiyon gibi. — Yan ihracatımız iyidir diyorsun, — Evet, — Almanya ve İtalya üzerine ticaret yapmak bizim ticaretin inkişafına sebeb oldu mu? — Oldu. Amma takas sağlam karakte- ri haiz değildir. Klering daha sağlam ka- rakterlidir. — Fiatlar nasıl? koyun derisinin kilosu 35 kuruş, burada 50, Almanyada 58. — Bir koyun derisi ne kadar gelir? — Vasati 22,5 kilo. — Tiftik yapıyor musunuz? — Evet — Kim aliyor? — En b” *k müşteri evvelce İngilte- re idi Şimd. Almanya. Tiftiklerimiz ev- velçe Amerika ve İngilterede yaktu. Bu- tadan götürdüler. Kapta ürettiler, İngi- Wizler 50,000, Amerikalılar 60,000 balya mal çıkarıyorlar, — Biz? — 60-70 bin. — Almanyaya satıyoruz, öyle mi? — Evet, — Nerede kullanıyorlar? — Yünlü sanayide. — Bir şey daha soracağım Takas mal larmın vaziyeti nasl? — Türkiyede deri işi Musevilerin «- Binde, Bu sırada hazırundan biri İsmet İnö- nünün karşısına geldi: Paşam, takas meselesini, hükümetin kontrolu altında, ithalâtçıdan alıp ihra. catçıya vermek suretile halletmeliyiz, dedi! Bir başka mensucatçı ile konuşma Ondan sonra Karamürsel Mensucaj Şirketi Müdürü Mehmed Al çağırıldı. Reisicümhur sordu: — Ne iş yaparsınız? — Yünlü kumaş yaparız. Vaziyet fn. 'kişaf ediyor. Stok mal kalmıyor. Maama- fih imalâtımız, Mhtiyaca kifayet etmek. ten çok uzaktır. Hususi fabrikalara korku veren bir proje mevzuubahstir. Resmi dâire ve hat- tâ belediyeler, kendilerine lâzım Olan yünlü mensucatı sermayesi hükümete a» iid müesseselerden pazarlık ile alacaklar. mış. — Kanun projesi nerede? — İktısad Encümeninde. Husust fab rikalar, Sümerbank ile gvni şerait altın da çalışamazlar, Bunun imkâm olacağını zannetmiyorum. Metrede 80.90 kuruş gi- bi ehemmiyetli tenz'lât ile mal yaptık, Bu kanun çıkârtılmamalı, bu sahada ekarte edilmemeliyiz. — Peki, İmalâtınız ihtiyaca kifayet e diyor mu? — Hayır — O halde neye telâş ediyorsunuz? — Müsavi şartlar altında çalışamaz isek büyük sermaye bizi ezer, — Bu hususta müracaat ettiniz mi? — Resmi surette etmedik — İmalâtın hepsi ne kadar? — 5 milyon metre. 18 milyon nüfus için asgari 38 milyon lâzım. Fakat köylü pamuklu kumaş giyiyor. 15 milyon metre de hariçten geliyor. Hepsi 65 milyön metre. — Niçin fazla giylimiyor? — Yüksek kalite mal gelmiyor, Takas var. Yüzde 70-80 kadar. İngiltereden gek miyor. Köylü de, srzetmiştim, kullanımı. yor. — İmalâtın miktar ve nefaseti arttı mı? Cümhuriyet bu sanayii çok himaye etti. — 932 denberi bir misli arttı, 2,5 milyon metreden 5 milyon metreye çıktı Aşçılar mekteb istiyorlar Mehmed Aliden sonra aşçı Musta eldi, MIVt Şef: . — Otur bakahm Mustafa, dedi, Mustafa aşçılığın geri gittiğini anlattı, Garsonluk, çıraklık için mekteb tesis &- dilmesi mevzuu üzerinde durdu; «— Taşradan istiyorlar, fakat göndere- cek aşçı bulamıyoruz.» Sözlerini söyledi ve lokantaları da tah- did etmeli mütaleasında bulundu. Çiftçinin derdleri Mustafadan sonra çifti Abdi Süren ças Sürenin dilekleri hülâsaten 1 — Mekteb, (Devami 9 uncu sayfada)

Bu sayıdan diğer sayfalar: