9 Mart 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

9 Mart 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

> Mart Yazan: ZİYA ŞAKİR am bahçeleri — Halebden geliyorum, Kayseriye gidiyorum. — Ne iş yaparsın? — Ben yaşta bir delikanlı ne iş ya - « par . Henüz medresede okuyorum. — E.. Kayseride ne işin var?. — Halebdeki medresede okunan ders İeri bitirdim. Şimdi Kayseriye gidip, po büyük medreseye girmek iste- e E—- çek Alâ. fakat bu oynak at ve bu parlak silâhlarla tıpkı bir cenk adam» na benzersin. — E, ona da heveşkârım. Eğer fırsat düşürürsem, Kayseride cenk ilimlerini de öğreneceğim. — Haydi, uğurlar olsun, | O— Eyvallah... Fakat, dillere desten olan şu cennet misali bağ ve bahçeyi görmek isterdim... Acaba beyiniz Şe * mas Takavor, beni bir gececik misafir stmez mi?.. Battalın safiyane bir eda ile söyledi Bi bu sözler, çavuşun daha ziyade ho - Şuna gitti: — Ne demek?.. Takavorumuzun ka - Pıları, misafirlere daima açıktır. Bu - yur, içeri gir. Dedi. Ve sonra, oradaki askerlerden birine; — AL. bu delikanlıyı misafir köşkü- ne götür, Rahat ettir. Yarın ortalık ay- dınlanınca, bağı bahçeyi gezdir. Diye, emir verdi. Asker, Battalın önüne düşdü. Önün- den küçük bir dere geçen zarif bir köş- ke götürdü. Bu köşkün önünde, büyü - Cek bir meydan bulunuyordu. Derenin #uları, bu meydamm kenarını dolaşa - rak, etraf, güller ve yaseminlerie sa » rılmış olan bir havuza dökülüyordu. Battal, mütemadiyen etrafına göz gezdiriyordu. Gördüğü şeyler, ona ya - bancı gelmiyordu. Vakrâ o, şimdiye ka- dar buralara ayak basmış değildi. Fa - » kat, bw esrarı (oyoleuluğa çikmadan evvel, el altıdan gizlice tahkikat yap” miş.. buraların hal ve ahvalini inceden İnceye sorup öğrenmişti. Onun içindir ki; kendisine rehberlik eden asker, havuz başında salkım sö - ğütler altında kurulmuş olan kameri « yeyi göstererek: — İşte.. Takavorumuz Şemas ile bey- leri, burada oturup eğlenirler, Dediği zaman, Battal hafifce gülüm- semiş.. fakat bu husustaki bilgisini saklıyarak sadece: — Yaaa. Takavorunuz, cidden çok tablat sahibi ve zevk ehli imiş, Demekle #ktifa etmişti. Misafir köşkünün önüne geldikleri zaman, Battal Aşkardan indi. Kolan | mı gevşetti. İ Asker, hayvanı ahıra çekmek istedi. | Fakat Battal, buna itiraz etti: — Dostum. Benim atım yoz büyü - müştür. Ahara girmez. Şöyle bir kena- ra çekelim. yemini suyunu verelim. Dedi, Köşkün arkasında, iki ağaç arasına mızrağını sapladı. Aşkarın gemini çı- karıp başında bırakarak yularını miz- Tağa bağladı. Yem torbasını, hayvanın boynuna taktı, O; bu işleri görürken, bir takım ses- ler işitildi. Asker, havuz başına gelen yola bakarak: — İşte. Takavorun serdarı Miail ile! beyler geliyor, Dedi. | Battal, hafifce titredi, Kısa bir heye-| oan geçirdi. Lâkayid görünerek; i — Yaa. demek ki bunlar, beyleriniz., | ©, Şemas nerede. Dedi, Asker, acmarak cevab verdi: — Şemas Takavor, bir haftadanberi hasta.. onun için kendisi gelemiyor. beyler gelip eğleniyor. Askerin hu sözleri, Battalm canmı sıktı. Az kalsın ağzından bir söz kaçı" Yacaktı, Fekat kendisini çarçabuk top- ladı. Süküt ederek, atı fle meşgul ol - mıya başladı, Köşkün arkasında, iki ağaç Asker Battalı bir odaya yerleştirdi: Yiyecek, içecek getirdi. Sedirin üzeri” ne temiz bir yatak serdi: — Burada rahat edersin, delikanlı. Yarin sabah erkenden gelir, sana bağı ve bahçeyi gezdiririm. Dedi. Battal, yemeklere elini bile sürmedi. Pencerenin kenarına çekilerek gözle” rini havuz başındaki içki âlemine dikti. Semasın serdarı Mihşil, beyleri et rafına toplamıştı. Ağır ağır konuşu - yorlar, kuzu kebabı yiyerek bol bol şa- rap içiyorlardı. Battal, bir taraftan bunları seyredi* yor; diğer taraftan da, işe nereden bâş* lıyacağını düşünüyordu. Bu gece Şemasın buada bulunmama» sı, hoşuna gitmedi. Fakat biraz düşün- dükten sonra: — Ne çare”. Mukadderatın önüne geçmek kabil değil... Elverir ki şura” dan iyi bir iş görmeden çıkmıyayım. Diye, kendisine teselli verdi. * Serdar Mihail, dev gibi vücudü ile beylerin arasında oturuyordu. Şarap içtikçe, neş'eleniyordu. Bu neş'esi arttıkça artmıştı, Sofrada hizmet eden uşaklara: — Varın, bakm. misafir köşkünde Aile zinciri ( Baştarafı 12 inci sayfada ) Kadın yalvaran bir sesle sordu: — Muhakkak, hemen şimd' gitmeli m'-| sin, canım?.. Erkek yutkundu. Doğrusunu isterseniz, gitmek istemiyordu. Amms vakit te e- peyes geçmişti - Kocan nerede isr eve döner.. hem onun en iyi dostum olduğunu düşün! diyecek oldu. Kadın, hırçın bir sösle konu — Aldırma, canımın kot cam.. hiç sevmiyorum pisi Adam, hırsla kadını öpt e ko- ve: — Allaha ısmarladık güzelim. karım) da beni boya fabrikasında Çalışıyorum zannediyor!., diye mırıldandı, caddeye çıktı, Kadının sevgi ile arkasından baktığı adam, boybos fıkarası Mister Atkinson idi, arasına mızrağını sapladı. kim var?. Eğer sözü söhbeti çekilecek hoş bir misafir varsa alın getirin biraz Böyleşelim, Dünyanın ahvalini öğrene- lim. Diye bağırdı. Uşakların biri, köşke koştu. Orada); Battalı buldu. Battal, Mihail serdarın ve! emri işitmemiş gibi davrandı. Uşağın daveti üzerine onu tekibe başladı. Fakat O anda Battalın kalbinde, büyük bir se- vinç uyanmıştı. Battal, havuz başına geldi. Oruda bu- lunanlara büyük bir nezaket ve zara - fetle selâm verdi. Sardar Mihail ile beyler, başların! Battala çevirdiler. Meş'nlelerin 151 ları karşısında bir kat daha miş olan Battalın lâtif çehresini görür görmez, büyük bir hayret hissettiler. Mihail, Battalı yanına oturttu. Ön ne kebab ve şarap koydu. İzzet ve remda bulundu. Ve sonra; Delikanlı!. Böyle valrız başına, |. nereden gelip nereye gidiyorsun?. Diye sordu. Ba'tal, kapıdaki çavusa söyledikleri- ni, serdar Mihâile de tekrar etti. Fakat ona, şu sözleri de ilâve etti (Arkan var) | Yeni nesriyat | İnan bana — Enver Nacinin temiz ve açık bir Türkçe ile yazılmış güzel bir romanı in- tişar etti, His ve tahlil romanıdır. Ülkü — Halkevleri Merkezinin çıkardığı rat mecmu - asmın 73 üncü 4 ir catia intişar e ç Belediyeler — İktneikânun #aydahı münderecatis çıkmırır. Çoruk — Çocuk Esirreme Kurumunun çi- kürdil! bü Çoruk mecmuasinun 128 nel sa - yısı renxli bir kapak ve dolgun münderecai- Ja intişar eimiştir. Altan — Elâzığ Halkevinin o çıkardığı bu mmecinuanın 39-44 sayısı intişar, etmiştir. DOKUMACI MAKİNE USTASI, ve İŞÇİSİ ARANIYOR beraber Yedikule Kazlıçeşme Mensucat Santral fabrika- sına müracaat, saya Bonservislerile BIR KAŞE 4 BU BAŞ AĞRISINDAN KURTULAYIMI. Tatar süverileri Nogay delikanlıları ellerinde bir çeşid alet olduğu halde hayvana çıplak binerler. bütün süratlerile at koştururlar Terceme eden: Hü Makasile boyunun Ootrafını ve omuzların düşmesi takib ediyordu. Kollari bitişik yan âsireyi ve esvabın yan tarafını da kesti. Uzunluk diz kapa- ğınım altından tesbit edildi Temliki yü- zünden delikanlının derisine yapışmış ©- lan bu fena şey tutmağa hacet kalmı- yordu, Dikişçi kadın birbirine kavuşan Iki ön parça ile kolları kesmek de ayni ça- buktuğu gösterdi. Sonra kalıb hizmetini gören mankene çömelerek parçaları birbi rine dikmek kolaylığını temin etti. O surette ki iki saat geçmeden güzel bir kahverengi esvab dikmiş bulunuyordu. Artık bu deriyi sebat ve itina ile debagat etmekten başka yapılacak bir iş kalmı- yordu. Filhakika, delikanlının ilk işi bu! oldu. Biraz sonra, gaye: çevik bir surette çıplak bir hayvanın özerine siçriyarak muhtaç olduğum beygirleri toplamakla meşgul arkâdaşlarının yanına gitti, İste- diğimiz miktarda beygir henüz elde edi- lememişti. Malüm olduğu üzere, Tatar beygirleri | ovalara hususi sürüler halinde dağılmış- a! Bunlar mal sahibinin markası ile birbirlerinden ayıri edilirler. Fakat her ferdin iştirak etmeğe mecbur olduğu bir umumi hizmet ve mükellefiyet mevcud olduğu için, cemaate aid bir sürü de var- dır. Bu cemaat sürüsünü meskenlere ya- kın bir mevkide muhafazs ederler. Fa- ka: kırlarda serbest bir halde dolaşan bu! beygirleri yakalamak kolay bir iş değil dir. Muhtelif yük ve binek hayvanlarını temin için bir intihab ameliyesi yapmak zarureti de esasen mevcuj zorluğu artı- rıyor. Nogaylar hususi bir usul sayesinde bu zorluğu izalâye muvaffak oluyorlar. Bu usul daima bu nevi sv vazifesile mükel- lef delikanlıları gayet cesur ve mahir bir süvari olmak vesilesini temin etmek-| tedir. Delikanlılar, hayverları tutmak için, uzun birer sırık alırlar, bu sırıkla rın uclarına bir ip bağlanmıştır. İpin ucu bir ilmik teşkil eder ve sırığa sarılır. Bir beygirin başı bu ilmikten kolayca sığa- bilir. İşte Nogay delikanlıları ellerinde bu alet olduğu halde hayvana çıplak biner- ler, beygirin ağzina bir gem geçirilmiş r. Bütün süratleriiş giderek sürüye ye- tişirler, işlerine gelecek beygiri gözleri- ne kestirirler. Onu büyük bir çeviklik ile takib ederler. Hayvanın bütün kur- nâzlıklarına rağmen yanına varmağâa muvaffak olurlar, Hayvenm kurnazlık. İlarına galebe çalmak için gayet mahir davranırlar. Ellerindeki sırığın ucu iste- dikleri hayvanın kulaklarından öteye w- zundığı andan istifade ederek ilmiği hay- vanın boynuna geçirirler, süratlerini ya- vaslatırlar. Bu suretin hayvanı ellerinde mahpus bir halde tutarak depoya geti- rirler, Bana 80 kadar beygir lâzım olduğu ve yarım düzüne kadar süva- için meşguliyetler! epeyce sürdü ve beni mütelezziz etti. Fakat men- zil beygirleri n kadar güzel seçilmişti kı Oczakow varoşuns erkenden vim ola- bildik ve orada yerleştik. Boristhöne nehrinin sağ kıyısında ve mansabı yakınında kâin olan bu kale kü- çük bir maileyi işgal ediyor ve bu maile de nehre müntehi oluyor. Mevkii yegâne müdafaa (o vasıtası Obir (o hendeklen ibarettir. Kale uzum di üzeri- ne doğru eğilmiş bir mütevazi. yülâdin biçimini armeder, Benderde ve Kotehimde olduğu gibi burada birçok toplar göze çarpar, Fakat iyi monte edil. memiş olan bu topların her birine fki büyük «gabion. ilâve edilmiştir. Bunlar «merlon» hizmetini görerek açıklığı ka- pamaktadırlar. Oczakow varoşunda İkamet eden bazı Yahudiler burada han ve lokanta açmış- lardır. Yiyeceklerimizi tecdid hususun- da bizim çok işimize yaradılar. Gene No. gaylar tarafından meskün Dgemborylouk ovalarını geçebilecek hale gelmemize se- seyin Cahid Yalçın ki vaktimizi Boristhöne nehrini geçmeğe hasrettik, Karşı sahilden ilerliyen ve Kır« burnü adını taşıyan bir kara parçası ile mansabında darlaşan bu nehri bir nevi göl teşkil ediyor. Bu göl de şimale doğru Werliyor. Nehir zaten o istikametten a- kar. Genişliği Oczakow ile karşıda kum- huk burunun başlangıç noktasında kâin olan kıt'a arasında iki fersahtan fazla” dır. Biz Boristhöns'i bu istikametten geç- tik. Nehri geçmek için Kullamlan kayık- lara müsald rüzgârdan istifade için yel ken takılmıştır. Bunlar sırıklar vasıtasila de tahrik olunabilirler. Çünkü nehir, ot- ta tarafları İstisna edilirse, sığdır. Bu derinlik te ancak birkaç «toise> lik mesa feye inhisar eder. Üç saat süren bu sıkıcı nehir yolculuğu esasında bizi ancak birkaç yunus bâs ağının sıçraşması meşgul edebildi. Sons ra, Kılburnuns, oradaki hisarın karşısı« na çıktık. Arabalarımın karaya çıkarı. ması ve muhtaç olduğumuz beygirlerin toplanması mihmandarlarımın gününü doldurdu. Ben ds bu zamanı hisarı gez“ meğe tahsis ettim, Bu hisar bana lüzumsuzluğundan baş: ka göze çarpacak bir hususiye; arzetme di. Filhakika, Oczakow kalesinin toplâ rile birlikte nehrin emniyetini muhafa. zaya hizmet edecek topları o kadar uza mesafeden ateşleri kavuşturamadığı için ortadan içeri girmek imkânını daimi su rette açık bırakıyordu. Kılburnuna, karşı kıyıdaki kayalık bir yere tabiye edilmiş olan bataryaların o havaliyi het türlü gemilere karşı mü. dafaa edebileceğini gördüm. Fakat Türk ler henüz bunu hesab edememişlerdi. On larm âskeri Ovukuflarımın ohududların gösterecek daha mühim başka vesileler de zuhür etmiştir. Güneş doğmadan bir saat evvel yola çıkmamız karsrlaşmıştı. Yatak hizmeti. ni görecek surette hazırlanmış bir yük arabasına geçerek ihtiyaç hissetmeğe başladığım istirahati biraz uzatmak isti- yordum. Yanımdaki kuvvetin kumandanı bu tertibattan haberdar değildi (Askerleri yukarıda izah ettiğim tarzda tanzim et tikten sonra, benim evvelce bindiğim ax rsbaya itina ile refakat etmeğe başla- mıştı, Nihayet, güneş doğunca, arabanın içinde bulunmadığımı farketti. — Bunun üzerine bulunduğum arabanın kendisine haber verilmesi hususunda gösterilen ih- malden şikâyet etmeğe başladı ve derhal gelerek bu vazife için ayırmış olduğu kuvveti ile arabamın etrafını ihata etti. ası var) re e Bir doktorun günlük notlarından Tesallübü şeraginin Tedavisi Tasalübü şerayin ekseriyetle tansiyon yüksekliğine refakat eder. Böbreklerimi- zin nescinin bozulması, sekloroze olma - s,en beli başlı bir âmildir. Tansiyon yüksekliğinde böbreklerin vaziyetini tet- kik etmek en birinei yapılacak iştir. Kan- daki ürenin miktarını derhal tayin et - #irmelidir. Tesallübü şerayinde sebeb ne olursa da, sığır eti, koyun eti tansiyon için çok muzurdır. Hafif sebzeler, meyvalar, söüü şerler csas perhizi teşkil ederler. Tasal - Mbü şerayinde Ulçla tedavinin esası iyod dür, bir de idrarı arttırarak vücudü 20- hirlerden kurtaracak müdrirler çok şa - yanı tavsiyedir. Cevab istiyen okuyucularımın posta pulu yollamalarını rlon ederim. Aksi tak- dirde istekleri mukabelesiz kalabilir. beb oldular, Ertesi sabah, öğleden evvel-|

Bu sayıdan diğer sayfalar: