21 Mart 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

21 Mart 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ep Almanyayı Hitlerden sonra kim idare edecek? Alman Devlet Reisinin Başvekâlet kasasında gizli siyasi vasiyetnamesinde isimleri bulunan şahsiyetler (Hitlerin şahsi dostu ingiliz gazetecisi Wart Price yazıyor | Hitlerin en yakın arkadaşları Göring ve Hess (Hitler, yakın arkadaşlarından, Harbi Umumide kendisine kumandarlık etmiş! olan, sön zamanlarda da hususi yaverli » gini yapmakta bulunan yüzbaşı Wiede- mana'ı Almanyanın San-Fransisko baş - konsolosluğuna tayin etti. Yüzbaşı Wiede. mann ora gazetelerine verdiği beyanat arasında, şefinin halefini seçmiş olduğu- nu söyledi. İngilizlerin tanınmış riyast muharrir « ndan hâlâ çe , gönlünün ıztırabını, bâyatının gırrmı ona sezdizmemek istiyordu. Bu -| munla beraber, elem'ni belli etmemiye çalışarak, yanına güler yüze sokuldu. — Oo! Ne güzel tesadül! Artık birbiri « mizi böyle mesirelerde göreceğiz galiba? dedi, Mackd cevab verdi: — Ne yapayım? Senin bir zamandır mizacın değişti. Cesare: edip te yanıma #okulamıyorum. — Söolkulmak istesen de, seni nerelerde bulmalı? Daireye de uğradığın yok — Öyle olda. Bir müddettir, validenin | #apuda bir işi vaz, onu takib ediyordum. | Onun için kaleme gelemedim. Sen ne & lemdesin bakavım? — Hiç! Bild'pin gib... senin Cavidan Hanımdan ne haber? z Macid omuz silk, Memduh bunun ü- zerine: — Vay! dedi; övle mi oldu, şimdi? Teb. rik ederim! Halkın var: Vefasızları unut. mak, onlara aldırmamak gerek! Öyle! Koruya doğru yürüdüler: Her ikisinin de gözleri, geçtikleri yerlerde, avni şahsı arıyordu. Lâkin vakit galiba henüz pek erkendi. Görün'rde ne Rânâ vardı, ne de kızı. İleriye gittiler. Yolu gören bir yerde ve saza yakın birer iskemle çekip otur « dular. İkisi de, birbirlerine bir serriştu vermek korkusile çok konuşmaktan iç- tinab ediyorlardı. K Saza tahsis edilen yüksecik salaşta, Yahudi Karakaş idaresinde, zamanın.en mükemmel takımı mevki almıştı, Ortahğı henüz kalabafik basmadığı için, sazende. ler teker teker, ufak tefek gezintiler ya parak, pesten tüksimler ederek, vekit ge- çitiyor, mevcud halkı oyalıyorlardı. Kalabalık gitgide kesfet peyda Kafesin iki tarafı da doldu, Seyrek maklikların arasından, renk renk fera - cek, yeldirmeli kadinlar, bakımlı ve fe. yizi bir çiçek bahçesi manzarası arze - r, etti, lerinden, Hitlerle Göringin şahsi dosthuk- larını kazanmış olan G, Ward Price, bu- nun üzerine, aşağıda okuyacağınız safır- ları yazmış ve büyük bir salâhiyetle, Führerin muhtemel halefinin kim olabi - leceğini mütalea etmiştir.) iklatör kelimesini icad eden, ve manlarında muntazam bir müessese ola- diyorlardı. İhtiyar, genç, bü - tün erkeklerin nazar. ları o tarafta idi. Her yeni kadın grupunun gelişi, orada bir ha - reketi mucib oluyor, iskemleler yerlerin « den o kımıldatılıyor, gelenler bildikse, u - zun uzun teşrifat me ras'mi cereyan edi » yordu. j Erkekler de beri yanda, birbirlerinin kulağını isimler fı « sıldıyorlardı: — Follukçubaşının gelini. — Hangisi — Sağdaki mor fe- rTaceli, Yanındaki de kör Mahmud Beyin kızı. ! — O, öbüründen güzel! — Güzekiir ya! Safiye Sultanı alan da- mad Şekib Paşa, evveles bununla nişan- kıydı, — Aklına turp sıkayım! Bu dururken ne diye gitti de c kart karıyı aldı? — Sus! Yerin kulağı vardır. Hem, pa- dişah öyle irade enüş, nasıl karşı dura- bilirdi? — Aman! Bak.. bak! Şu yanar döner feraceli kadına! Yazık, gözlerini görme- din! — Şu değil mi? Tanıyamadır mı? — Yaöo! — Âfitab! Kaymaktabağının evindeki. — Ay, © mu? Ammada süslenmia! cek- ırak kuran Romahlâr, âyni zamanda 6 ay- İlik bir müddet hududu tesbit etmşilerdi Jki, bu müddetin sonunda, diktatör oto - İmatik bir surette bususi hayatını döner. di. Romahlar, bir insanın kafası ve sıh - İhati üzerinde, yksek kuvvet, kudret, İtaksim edilmemiş res'uliyotlerin yapa - idi. (Devamı 16 uncu sayfada) — Bana mı ne oluyor? Ben Hürmüzü seviyorum miş, çekiştirmişi Ben, Mısırlı falân zan- nettim. — Neme iâzım? Kadın giyinmesini de bilir, kuşammasını da, yakıştırmasını da. O, buraya kimin için geliyor, biliyor mu. sun? — Hayır. — Sahbık şeyhislim Gerrübizadenin oğ- lu Nâhhd Beye tutkun. Herkes yanındakiyle bu yolda konuşup dürürken, birdenbire kalabalık dalgalan- di. Bütün göz'er yola çevrildi. Dudaklar. da, mırıltı halinde ayni sözler dolaştı: — Beyaz şemsiyelil. — Nerede? Neredel — Nah, işte. geliyor! Fiğhakika, yiz melteminin okşayıcı ne- | 64 sene sonra alevlenen münakaşa “| Abdülâzizin Şenliklerin hitamı mahlü — 16 — İşte. bu 14 can, o koca sarayın alt ka- ima yayılmıştı. Valide sultan, oğluna u- zak kalmamak için, deniz israfında, Sul tan Azizin dairesine bitişik olan darieyi almıştı, Koca sarayda, derin bir sükünet hü- küm sürüyordu. Hattâ, bazan uzun saat- ler geçtiği halde, koridorlarda ve #ofa- larda, insan yüzü görülmüyordu. Kadınlardan ekserisi, (dördüncü ka- dır) ın ikamet ettiği dairede toplanmış- lardı. Hastalığı dakikadan dakikaya ar- tan ve artık son günlerini yaşıyan bu z0- vallı kadının başını bekliyorlardı. Sarayın Boğaz tarafındaki köşesinde yerleşen şehzadeler, dairelerinden dışarı çıkmıyorlar.. en parlak ikbal devirlerin. de, birdenbire başlarına gelen bu umul. )maz felketin acısını hazmetmekle meş- gul bulunuyorlardı. yat yaşıyordu. Kendisine, (Arzıniyaz) ismindeki sevgili hazinedarı ile (Pervini Felek) isminde genç, körpe ve son dere- cede güzel olan küçük bir haz'inedar hiz- met ediyordu, Bunlardan ve valide sultandan başka, Sultan Azizin Hairesine ki girip çık. mıyordu. Hattâ, başkadın ile ikinci ka- dın bile, efendilerine pek ender görünü- yarlardı. Artık dünya sultanatından feragat miş olan Sultan Aziz, pencerenin önün, oturarak bol bol Kur'an okuyor., pek çok sevdiği ve ekseriya Cuma namazları için selâmlık ettiği Ortsköy camisinin narin minaresinden okunacak ezan seslerini bekliyordu ve ilk ezan sesi, Boğazın mel- temli havası içinde dalga dalga yüksel meye başlar başlamaz, derhal leğen ib. irik istiyor. Abdest alıyor, Ağır ağır na- maz kiliyordu. Nefsani zevkine oldukça düşkün olan sabık hükümdar, hal'olunduğu günden- İ beri, refakatindeki kadınların hiç birine İtak etmemişti. Fakat, vefatmdan bir bu kükümet şeklin! buhran 23-| cağı yıprandırıcı tesiri pek iyi bilirler »j gün evvel bu ihtiyacı hissetmiş olmalı ki, yaz şemsiyeli!“ lesleri alında zarif inhinslarla (o salınan güzel bir zambak fi - danı gibi, Hürmüz, tekmi, beyazlar için- de, nazlı nazlı kırıt | rak, yokuştan yukarı ağır ağır çıkıyordu. Elindek! şemsiyesini bır bulut gibi bazan siper edinerek, hazan da kasden yana eğe - rek, göz kamaştırıcı temalini fazla dik - katli nazarlardan sa- kınıyordu. o Şöhreti kadınlar arasında “a yayılmış olduğun - dan, kafesin öbür ta- rafında da ayni kay - naşma olmuştu. Ora- “da dı, nazarlar bu emsalsiz güzelin kudumunu selâmlamı- ya hazırlanıyordu. Kesik saçları, boynunda bağlı mendili, kalım sesi ve erkeksi tavırlari.e, hemcins- lerinin arasında fena bir şöhret sahibi bu. Yunan Nezih Faşa kızı Fethiye Hanım a. yağa kalkmış, etrafındakilerien çekinme. den: — Aha da, maşşşallah!, Tasviri cihan!, Naml etsem de tanışsam a dostlar!, diye söyleniyordu. Macdle Memduh ayni helecanla, müş- terek sevgililerinin gelişini, hayran bakış- larile seyre daLmışlardı, Hürmüz, poşm- de anshğile geldi, kafesin arkasına girip kayboldu. Saz, galbden emir almiş gibi, 4 birden iddiaları doğru mudur? etmiş (ihtilâlciler elinde parçalanmak) korkusu geçmişti Sultan Aziz, büsbütün münzevi bir ha- katledildiği padişahın asabını teskin saraydaki hamamın (düzgün ve raptani) olup olmadığını sormuş: — Anla, dinle de bana haber ver. Demişti (1). Bundan da anlaşılıyor kk, Sultan Aziz henüz (ölmek) niyetinde des dildi. Sultan Aziz ile Feriye sarayına kapas nan ve ekserisi, on ön beş sene evveline kadar yaşamış olan kadınların ifadeleri« ne nazaran, sabık hüküradar Feriye sarâ“ yına gelir gelmez, adeti ferahlamıştu Topkapı sarayındaki sinirli hallerinden, kasvet ve endişeli çehresinden hemen hes men eser kalmamı; nayişler, cülüs şen« gürültülerle hita ma ermişti. Ortalığa, tabii bir sükünet gelmişti, Bu hal de mahlü padişahın bın: teskin etmiş. artık (ihtilâlciler olin« de parçalanmak) korkusu geçmişti. Sultan Azizin maiyetinde, erkek ola rak, yalnız ikinci mabeyincisi Fahri Bey İ bırakılmıştı. Fahri Bey, ya sabık hüküme darın daveti veyahud kendince hissettiği Mizum üzerine, vakit vakit huzura girip çıkıyordu. Bazan valide sultanın dairesis (me de uğruyor, ayakta kısaca görü İen fazla, hastahığı g düncü kadının | Şüyoru ağırlaşan dör- meşgul oluyor« (İntihar) taraftarı olanlar, Sultan Az Zin bu sarayda da hayatından meyus olas İ cak derecede hakaret gördüğünü isbat eb mek için, gerek kendisinin ve gerek re | fakatindekilerin aç bırak: ik İ derler. İ (Devamı 14 üncü sayfada) (1) Bası tefrika muharrirlerimiz (Arzıni « 782) kalfayı fettan bir m mişler, ve kendisinin, (Hüseyin Avni paşaj ile muaşakasından bahseylemişlerdir... Bun« lar, hakikat değildir. Bu kadın, son #amans İsrâ kâdar yaşamıştır. Kendisini, çok yas kından tanıyanlar vardır. Hattâ bir snüd « det, (Beşiktaş muhafızı Hasan paşa)nın Bes Hiktaştaki konağında ikamet etmiştir. Tabis atinin son derecede süküneti, etddi ve bakis ki terbiyesi, taazsub ve dindarlığı He, ken« disini o tanıyanların oOBazarı dikkatlerini ii | suşşak» faslına girişti. Peşrevi süratle geğ İtikten sonra hemea şarkılar başiadı Kas rökaşın, ko'uyu çın çin çınıatan billü? in Âvazının olanca kuvvde jtije haykırıyordu: «Ah, ne baygın bakışın vor, a beyaz nı böyle umumi bir ie dinierken, Mem« bi bir ihtilâca tutulmuş gibi #itremeğs başlamıştı. Şekerci Cemilin kıvrak hağmeeri, Yas hudi hanendenin ağzından muntazam bif sel halinde birbiri ardınca döküldü. Nas | karatı tamamlıyan aranağme biter bitmesi kanuni Şemsi taksıme koyusmuştu, Bu sis rada, sazın bulunduğu yor? yaklaşan bi? haremağası, Karakaşa bir pusula uzattı ve ayni zamanda avucuna bir şay sıkış 4 tırdı, 'Temenna edip, aldığı emrin ifa olunm cağımı Araba bu suretle işaret eden Yar hudi, hemen arkadaşlarına biz şeyler fis sılladı. Teksim yarıda bırakıldı ve de « Iminki şarkıya tekrar geçtiler, Bu cömerdliği eden Fethiya Harıme- fendiydi, Haremağası çalgıcılara onun ar« zusunu bildirmişti. Memduhun yüzü kireç gibi olmuştu. Parmaklarile, bıyıklarının tellerini dişle rinin arasına çekip çekip okemiriyordu. Mecid de başka türlü üzüntüdeydi, O daç kimsenin bilmediği bilmemesi lâzım gel diği bu şananın, kendi yasağına ve ken» disine verilen teminaza rağmen, nasıl 0 Tup ta piyasaya yayıldığına şaşıyor ve öfn keleniyordu, İ Memduh nefsini bir hay zorladıktan isonra nihayet dayanamadı; Macide hıtaB ederek; — Ne dersin bu rezalete? diye sordu. | — Hangi rezalet? — Bü şarkı! Edebsir'ik deği! de, nedir? — Nesi edebsizlik? — Daha ne olsun? Bir kadın, ne de ol sa, böyle teşhir edilir mi? Bunu yapan çapkını bilsem, gider, bulur, iki tokat atardım. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: